Tat Gıda, Japon Gıda Devi Kagome ile 30 Milyon Dolar İhracat Geliri Hedefliyor

Tat Gıda Sanayi A.Ş., domates ürünlerinde Japonya’nın en büyük şirketi olan Kagome Co. Ltd. ile 35 yıldan bu yana süren kontratını uzattı. Tat Gıda, bu anlaşma çerçevesinde 30 milyon doların üzerinde ihracat geliri hedefliyor.

Türkiye’de ihracata dönük tarımsal endüstrinin kuruluşuna öncülük eden ve 50. Yılını kutlayan Tat Gıda Sanayi A.Ş., Japonya’nın en büyük gıda markalarından biri olan Kagome Co. Ltd. ile domates ürünleri ihracatına yönelik anlaşmasını yeniledi. Tat Gıda, üç yıllık sözleşme çerçevesinde Japon firmaya 30 milyon dolar tutarında salça ve domates ürünleri ihraç etmeyi hedefliyor.

Tat Gıda’yla Kagome’nin bundan 35 yıl önce başlayan işbirliğinin yenilenen kontratı Japonya’nın başkenti Tokyo’da Tat Gıda Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Arzu Aslan Kesimer, Kagome Co. İcra Kurulu Üyesi Takashi Hashimoto ve SC Foods Co. Başkanı Tetsuro Tajima tarafından imzalandı.

Japonya’nın dev gıda şirketi Kagome ile 1983 yılından bu yana devam eden işbirliklerinin yenilenmesi ve anlaşmanın sürdürülebilir olmasından dolayı kendilerini mutlu ve gururlu hissettiklerini ifade eden Tat Gıda Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Arzu Aslan Kesimer, ‘‘Japonların kaliteye verdikleri önem tüm dünya tarafından bilinir. Kagome Co. ve Sumitomo Corporation 35 yıldan bu yana ürünlerimizin kalitesine güven duyarak bizi gururlandırıyor. Tat Gıda olarak çiftçilerimizle çok yakın çalışarak, 50 yıldır bitmeyen bir tutkuyla domatesi yüksek teknolojilerle işleyip en üstün kaliteli ürünleri üretiyor ve ihraç ediyoruz. Bu şekilde yurdumuza uzun yıllardır döviz girdisi sağlamaktan mutluluk duyuyoruz. Karşılıklı güvene dayalı bu işbirliği uzun yıllardır devam ediyor. Kültürüne hayranlık duyduğum Japonya’da Türk domateslerinden yapılan domates suyu ve ketçapları beğeniyle tüketiliyor. Hem Tat çalışanlarının hem Tat çiftçisinin bu beğenide büyük emeği var. Japon iş insanlarının da bu emeği kıymetli buluyor olması, uzun süreli ve güvene dayalı işbirliklerine verdikleri önem bizi domates işinde daha da iyi olmak için yüreklendiriyor.’’ dedi.

Lastik satın alırken yılına değil saklanma koşullarına bakın!

100 yılı aşkın deneyimiyle lastik sektöründe en yüksek performans, maksimum güvenlik ve kilometre ömrü sunan Michelin, doğru bilinen yanlışları aktararak kamuoyunu aydınlatmaya devam ediyor. Michelin, lastik satın alırken yılına değil saklanma koşullarına bakılması konusunda sürücüleri uyarıyor.

Araştırmalar yakın zamanda üretilen lastiklerin performansı ile üretim tarihi olarak tanımlanan DOT’u 3 yılı aşmayan lastiklerin performansı arasında herhangi bir fark olmadığını kanıtlıyor. Lastiklerin yaşının üretim tarihiyle değil araca takıldığı günden itibaren başladığına dikkat çeken Michelin, lastik satın alırken sürücülerin dikkat etmesi gereken asıl konunun saklama koşulları olduğunu belirtiyor.

Doğru stoklanan lastiğin ömrü 10 yıldır

Uzmanlara göre doğru koşullarda stoklanan bir lastiğin ticari ömrü 10 yıldır. Ancak bu konuda yaşanan bilgi kirliliğinden dolayı sürücüler sorun yaşayabiliyor. Bir lastiğin ömrü; stoklama koşulları, stok yapılan yerin konum ve durumuna değişiklik gösteriyor. Yani lastiğin ömrünü etkileyen en önemli aktör stoklanma koşullarıdır.

Lastik ömrü araca takıldıktan sonra başlar

Araca takılma öncesinde stok durumundayken lastikler şişirilmemiş, üzerine yük bindirilmemiş olarak depolanır. Lastik ancak araca takıldıktan sonra yüksek basınç, yol darbeleri gibi yıpratıcı etkilere maruz kalır. Dolayısıyla dikkat edilmesi gereken lastik üretim tarihi değil, saklama koşullarıdır.

Lastik yaşı nasıl anlaşılır?

Lastik üretim tarihi lastiğin yanak kısmında bulunmaktadır. Üretim tarihi, lastiğin yanak kısmında yer alan ard arda 4 rakamdan (2000 senesi öncesinde 3 rakamdan) oluşur. İlk iki rakam üretim haftasını, son iki rakam üretim yılını gösterir.

Daha uzun bir ömür için lastik hangi koşullarda saklanmalı?

  • Lastikler her zaman serin, kuru ve doğal havalandırmalı yerlerde stoklanmalıdır. Eğer lastikler dışarıda muhafaza ediliyorsa, branda ile örtülmeli ve su geçirmemelidir.
  • Lastikler güneş ışığından ve ultraviyole ışınlı yapay ışıktan korunmalıdır.
  • Sıcaklık 35°C’nin altında olmalıdır. Sıcak su boruları veya radyatörlerle direkt temastan korunmalıdır.
  • Mazot, benzin, yağ gibi petrol türevi uçucu maddelerle, akü asidiyle temastan uzak tutulmalı, kaynak makineleri, elektrik terminalleri gibi lastiğe zarar verebilecek uygulama yerlerine yakın olmamalıdır.
  • İlk stoklanan lastik ilk önce kullanılacak şekilde organize edilmelidir.
  • Lastikler, zeminden en az 10 cm yükseklikteki raflarda, dikey konumda istiflenmelidir. Deforme olmalarını önlemek için, ayda bir kez hafif şekilde döndürülebilir.

Ankara Marka Festivali’nde “ülke markalaşması” için ipuçları

“İbn Haldun’dan Lagari’ye, Evliya Çelebi’den Fatih’e: Kültürel zenginliğimizi Türkiye’nin marka imajına taşımalıyız”

Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) bu yıl üçüncüsünü düzenlediği Ankara Marka Festivali (AMF) dün (13 Aralık) başladı. Festivalin ilk gün programında yer alan “Kültürel Değerlerin Markalaşmaya Katkısı” başlıklı oturumda İHK Holding Başkanı Halil Korkmaz, Türkiye’nin markalaşmasına katkıda bulunacak etkenlerle ilgili ipuçları verdi.

Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından “marka kent” hedefine bir adım daha yaklaşmak amacıyla organize edilen Ankara Marka Festivali 13-14-15 Aralık tarihleri arasında yapılıyor. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Festival, ” Yaratıcılıkta Yeni Yollar, Yeni Yönler, Yeni Yöntemler” temasıyla ATO Congresium’da gerçekleştiriliyor.

Üç gün sürecek Festival’in açılış konuşmalarından birini, İHK Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTTA İkinci Başkanı İ.Halil Korkmaz yaptı. ‘Kültürel Değerlerin Markalaşmaya Katkısı’ başlıklı oturumda konuşan Korkmaz, bir ülke markasının kültür boyutu olmadan tasarlanamayacağına dikkat çekti.

“İnsanlar neden belirli bir ülkede yaşamak, taşınmak, o ülkeyi ziyaret etmek, ya da orada yatırım yapmak, iş kurmak ister?”

Halil Korkmaz, konuşmasında “İnsanlar neden belirli bir ülkede yaşamak, taşınmak, o ülkeyi ziyaret etmek, ya da orada yatırım yapmak, iş kurmak ister?” sorusunun yanıtını belirleyen etkenleri şöyle açıkladı:

“Bir ülke markasının kültür boyutu; müzikten mimariye, edebiyattan spora, folklordan modaya, ticari mallara kada pek çok alanı içine alır. İyi tasarlanmış bir markalaşma stratejisi ise, o ülkenin itibarını ve dünya meseleleri üzerindeki ağırlığını artırır. Ülke markasının; politika, kültür, turizm, yabancı yatırımlar ve ihraç malları olmak üzere dört boyut ile düşünülmesi gerektiği söyleniyor. Aslen ‘kültür’ kavramı, tüm bu bileşenleri kapsayıcı nitelikte.”

Korkmaz: “Türkiye için hayran kitlesi oluşturmalıyız”

Korkmaz konuşmasında, günlük mutluluk peşinde koşan, anında tatmin isteyen, ihtiyacının tatminini ertelemeyen ve gelecek için bugünü feda etmeyen, geçmiş ve geleceği içerecek biçimde denemeyi büyük bir arzuyla isteyen, içerik yerine biçime daha çok ilgi duyabilen, hazcı yanı öne çıkan, meraklı “yeni tip tüketici”ye vurgu yaparak ülke markalaşması faaliyetleri yürütülürken yeni tip tüketicinin bu yönlerini dikkate almak gerektiğini ifade etti. Korkmaz, “Hedef kitlemiz ile duygusal bir bağ kurarak tüketicinin zihninde ön sıralarda bir yer edinmeyi amaçlamalıyız. Kısacası ‘hayran kitlesi’ oluşturmalıyız.”dedi.

“Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.”

Türkiye’nin geçmişinde oldukça köklü iki markalaşma faaliyetinin yürütüldüğünü belirten Korkmaz, bunları Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sonrasında yürüttüğü markalaşma faaliyeti ve köklü reformlarla yeni bir kimlik, yeni bir yaşam tarzı oluşturan Cumhuriyet dönemi markalaşma faaliyeti olarak tanımladı.

Halil Korkmaz, Hz. Mevlana’nın “Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.”cümlesinin altını çizerek algı yönetiminin ülke markalaşmasında çok önemli bir unsur olduğunu belirtti. İspanya’nın 1986 yılında AB tam üyeliğini kazanmasıyla birlikte girdiği muazzam ekonomik ve sosyal dönüşümü sayesinde kimlik yenilerken “İspanya tutkudur” sloganıyla dünya sahnesine çıktığını hatırlatan Korkmaz, “Peki ama nasıl oldu da dünya üzerinde pek çok insan Flamenko öğrenmek için kurslara yazıldı, İspanyolca tüm dünyada “moda” bir dil haline geldi?” sorusunun yanıtı olarak ülke markalaşması ile tüketici arasında yaratılan duygusal bağı gösterdi:

“Biz de, ülke markamıza hizmet edebilecekken kültür değerlerini öne çıkarmalı, hedef kitlenin duygusal bağlamda ilgisini çekecek uluslararası girişimlerde bulunmalıyız. Ülkemizin markalaşma sürecine hizmet edebilecek yüzlerce kültür değerine sahibiz… Bu alanı popüler müzikten klasik Türk müziğine, mimariden spora, ören yerlerinden tarihi mekanlara, beslenme ve yaşam kültürüne kadar genişletmek mümkün.”

Korkmaz: “Medeniyetlerin beşiği olan Türkiyemizin değerlerinden haberdar değiliz”

Korkmaz konuşmasına şöyle devam etti:

“Medeniyetlerin beşiği olan Türkiyemizin değerlerinden yabancı ülke vatandaşlarını bırakın kendi vatandaşlarımızın çoğunun dahi haberdar olduğunu söyleyemeyiz. Örneğin; Dünyada bilinen ilk roket 1633 yılında Lagari Hasan Çelebi tarafından yapılmıştır. Oysa yabancı kaynaklar modern anlamda ilk roket çalışmalarının başladığı yer olarak bugünkü Ukrayna’yı gösterir. Ne yazıktır ki bugün Türkiye’de Lagari Hasan Çelebi adına kurulmuş bir tane bile havacılık müzesi yok. Trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin olan Battani; dünyanın döndüğünü ilk bulan, Ümit Burnu, Amerika ve Japonya’nın varlığından bahseden Beyruni; hayvan gübresinden amonyak elde eden Cahiz; sosyoloji bilimini kuran mütefekkir İbn Haldun; Galileo’dan önce sarkacı bulan astronom İbn Yunus; Newton’dan çok önce diferansiyel hesabını keşfeden Sabit Bin Kurra; Pasteur’den önce mikrobu bulan Akşemseddin ve isimlerini bilemediğimiz daha nice bilim adamı ve bu değerlerin dünya medeniyetine katkıları araştırmacılar tarafından derlenip tüm dünyadan insanların bilgisine sunulmalıdır.”

“Türkiye, alternatifsiz tek ülke.”

Halil Korkmaz, konuşmasında ülke ve şehir markası iyileştirme uzmanı Wally Olins’in “Turizm ilanlarınız, herkesin ki gibi: ‘Güneş, deniz, kum. Türkiye’ye gelin ve harika zaman geçirin.’ Türkiye’nin adını çıkarıp aynı ilana Tayland’dan tutun, Portekiz’e kadar onlarca farklı ülkeyi de koyabilirsiniz… Bunlar tamamen zaman kaybı!” eleştirisine dikkat çekerek; “ Oysa ki bir ülkenin markalaşmasında en önemli bileşenlerden kültürdür ve bizim pazarlama gücümüz haline dönüştürülmelidir. Türkiye; tarihiyle, kültürel birikimiyle, doğal varlıklarıyla, mutfağıyla her kesimden ve her kültür seviyesinden insanlara sunacak alternatifsiz tek ülkedir.” dedi.

Bu yıl 190 konuşmacı ile yeni bir rekora imza atan Ankara Marka Festivali’ne (AMF) 20 bini aşkın ziyaretçinin gelmesi bekleniyor. Festivale girişlerde bu yıl da herhangi bir ücret ödenmiyor. Katılımcılar resmi web sitesi üzerinden online kayıt yaptırabiliyor.

İstihdam endeksinin son verilerine göre; Kasım ayı ilan sayısında %34 artış

İstihdam Endeksi Kasım ayı verilerine göre yeni iş ilanı sayısındaki artış tüm hızıyla sürerken, özellikle lokomotif sektörlerde yüzde 30’un üzerinde seyreden yükseliş trendi üretimin canlandığına işaret ediyor. Üretimin yanı sıra; Otomotiv, Tekstil, Turizm, Elektrik-Elektronik ve Bilişim gibi sektörlere ait rakamlar, 2018’e girerken istihdama ilişkin umutları kuvvetlendirdi.

Türkiye’nin en büyük online istihdam platformu Kariyer.net’in istihdam piyasasının nabzını tutmak için yaklaşık dokuz yıldır aylık olarak yayınladığı İstihdam Endeksi’nin Kasım 2017 dönemine ait verileri açıklandı. İş günü ortalaması baz alınarak yapılan değerlendirmelere göre; kasım ayında 18.763 adet yeni iş ilanı yayınlandı, ilan sayısında bir önceki yılın aynı ayına oranla %34’lük artış yaşandı.

Kariyer.net Genel Müdürü Fatih Uysal: “Lokomotif sektör ve şehirlerde istihdam piyasası canlı”

Kariyer.net Genel Müdürü Fatih Uysal, İstihdam Endeksi Kasım ayı verilerini şöyle yorumladı: “İstihdam Endeksi kışa da son derece hareketli girdi. Yılın son çeyreğinin, geçen yıla göre lokomotif sektör ve şehirlerde ciddi artışla kapanacağını görüyoruz. Teknik pozisyonlarda görülen önemli orandaki artış dikkat çekerken, Üretim sektöründeki yüzde 40’lık artış üretimin canlandığının göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Geçen yılın aynı ayına oranla ilan sayısı yüzde 41 artan Bilişim sektörünün de önemini artırdığını görüyoruz. Bu alanda yer alan yazılım uzmanlığında gerçekleşen %50’lik artış oldukça dikkat çekici. Bunun yanı sıra; Turizm, Elektrik-Elektronik, Tekstil ve Otomotiv sektörleri de geçen yıla göre yüzde 30 oranında artış kaydeden sektörler arasında yer alıyor.”

Yazılım Uzmanında dikkat çeken artış

Öne çıkan pozisyonlarda sıralama Kasım ayında da değişmedi. Buna göre bir kez daha ilk sırayı Satış Temsilcisi (8.375 ilan) alırken, bu pozisyonu Mühendis (6.355 ilan) ve Muhasebe Elemanı (2.737 ilan) izledi. Teknisyen pozisyonu için 1.477 ilan, Satış Müdürü için 1.258 ilan, Tekniker için 1.043 ilan yayınlandı. Tüm pozisyonlarda geçen yıla göre genel bir artış gözlenirken bu ayın en dikkat çekici rakamı Yazılım Uzmanından geldi. Bu pozisyonda yayınlanan ilan sayısı geçen yıla göre yüzde 50 arttı. Benzer şekilde Mühendis ve Teknisyen pozisyonunda da yüzde 35’in üzerinde artış yaşandı. Bu da teknik pozisyonlardaki hareketlenmenin artarak devam ettiğini gösteriyor. İnsan Kaynakları Uzmanı ilanlarındaki yüzde 35’lik artış da istihdam piyasasındaki hareketliliğin işareti olarak yorumlanıyor.

İlanlarda başı çeken sektörler

Kasım ayının lider sektörleri arasında Tekstil 6.159 ilanla ilk sırayı alırken, bu sektörü 6.002 ilanla Üretim-Endüstriyel Ürünler, 5.320 ilanla Yapı, 4.955 ilanla Bilişim ve 4.785 ilanla Hizmet sektörleri takip etti. Kasım 2016’ya göre Üretim-Endüstriyel ürünlerde yüzde 40, Turizm sektöründe yüzde 38, Tekstilde yüzde 33, Elektrik-Elektronik sektöründe ise yüzde 32’lik artış kaydedildi.

Antalya ve İzmir’de istihdam piyasası canlı

İller bazında yapılan değerlendirmede, Kasım ayında geçen yıla göre en çok artış yakalayan şehirlerin Ankara, İzmir, Bursa ve Kocaeli olduğu görülüyor. Antalya yüzde 42 ile geçen yıla göre en yüksek oranı yakalarken, bu veri, Turizm sektörünün 2016’ya oranla ne kadar canlandığını gösteriyor. Ankara (%36) ve İzmir de yüksek büyüme kaydeden şehirler arasında yer alıyor. Özellikle İzmir’de geçen yıla oranla yüzde 38’lik artış yaşanması, İstanbul’dan bu kente artan göçün piyasayı hareketlendirdiğine işaret ediyor.

“İşin Olsun” piyasanın nabzını tutuyor

Kariyer.net’in iş arayan mavi yaka adaylarla en doğru işi en kısa zamanda buluşturmayı hedeflediği lokasyon bazlı iş arama uygulaması ‘İşin Olsun’un verilerine göre, Kasım ayında en çok başvuru alan mavi yaka pozisyonlar; Sekreter, Garson, Temizlik Görevlisi, Şoför/Sürücü ve Vasıfsız Eleman olarak sıralandı. En çok ilan yayınlanan ilk beş mavi yaka pozisyon ise Garson, Sekreter, Temizlik Görevlisi, Satış Elemanı ve Motorlu Kurye oldu.

Metro hattı güzergahında beklentiler ile birlikte, son üç yılda konut fiyatlarında ortalama % 60 – %70 civarında artış yaşandı

Üsküdar-Ümraniye-Sancaktepe bölgelerinden geçen yeni metro hattı ile özellikle ofis fonksiyonlarının yoğun olduğu Altunizade ve Ümraniye bölgesindeki konut talebinin artması bekleniyor.

TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş. Genel Müdürü Makbule Yönel Maya, Üsküdar-Ümraniye-Sancaktepe bölgelerinden geçen yeni metro hattının gayrimenkul piyasasına etkilerini şöyle anlattı…

Üsküdar, Fıstıkağacı, Bağlarbaşı, Altunizade, Kısıklı, Bulgurlu, Ümraniye, Çarşı, Yamanevler, Çakmak, Ihlamurkuyu, Altınşehir, İmam Hatip Lisesi, Dudullu, Necip Fazıl, Çekmeköy Sancaktepe istasyonları olmak üzere 16 adet istasyonun bulunduğu Üsküdar – Ümraniye – Çekmeköy – Sancaktepe metro hattının ilk etabı faaliyete geçiyor. Açılacak olan ilk etap Üsküdar’dan Yamanevlere kadar olan hattı içeriyor.

Hattın, Üsküdar Marmaray istasyonu ve Altunizade metrobüs istasyonu ile bağlantısının sağlanması ile Anadolu ve Avrupa Yakaları arasındaki ulaşıma da alternatif doğmuş olacak. 2018 yılında diğer etaplarının da faaliyete geçmesi beklenen hat ile Anadolu Yakasında ikamet edenlerin Üsküdar’a ulaşımları sağlanarak Avrupa Yakasına geçişlerinde kolaylık sağlanacak.

Hattın tamamının faaliyete geçmesi ile birlikte Üsküdar Sancaktepe arasının yaklaşık 27 dk’ya inmesi ve özellikle Üsküdar, Altunizade, Ümraniye, Çekmeköy-Sancaktepe bölgelerinde trafik yoğunluğunun ciddi ölçüde azalması bekleniyor.

Üsküdar Ümraniye Sancaktepe bölgelerinden geçen hat ile özellikle ofis fonksiyonlarının yoğun olduğu Altunizade ve Ümraniye bölgesindeki konut talebinin artacağı düşünülüyor. Bu bölgelerde çalışan beyaz yakalıların konut tercihini güzergah üzerinde yapabilme imkanı doğdu. Ümraniye bölgesinde çalışan bir kişinin konut alımında ilk tercihi Ümraniye ve çevresi iken metro hattının tamamlanması ile birlikte Çekmeköy, Sancaktepe’ye kadar uzanabilecek.

Üsküdar-Yamanevler arasındaki ilk etabın tamamlanması ile birlikte konut talebi, değerlerin daha yüksek olduğu Üsküdar merkez bölgesinden değerlerin kısmen düştüğü Ümraniye bölgesine doğru alternatif gösterebilecek. Ayrıca, Üsküdar Marmaray istasyonu ve Altunizade metrobüs istasyonuyla Avrupa Yakası ile bağlantının sağlanmasıyla, Avrupa Yakasında çalışanların konut tercihlerinde Üsküdar’dan Yamenevler’e kadar olan bölgeyi de göz önünde bulundurabilecekleri düşünülüyor.

2012 yılı Mart ayında metro hattı çalışmalarının başlaması ve geçtiğimiz yıllarda Marmaray ve Avrasya Tüneli ile ulaşım bağlantılarının güçlendirilmesi ile hat güzergahı konut geliştiricilerinin de tercih ettiği bölge haline gelmişti. Metro hattı güzergahında incelemeler yapıldığında beklentiler ile birlikte, son üç yılda konut fiyatlarında ortalama % 60 – %70 civarında artışlar yaşandığı görülüyor.

İlçe Metro Durakları 2014 yılı değer aralığı (TL/m²) 2017 yılı değer aralığı (TL/m²)
Üsküdar Fıstıkağacı 2.500 – 3.500 4.600 – 5.500
Bağlarbaşı 3.000 – 4.000 5.200 – 6.400
Altunizade 3.500 – 4.200 5.200 – 6.200
Kısıklı 2.200 – 2.800 3.800 – 4.500
Bulgurlu 2.000 – 2.500 4.000 – 5.000
Ümraniye Çarşı 2.000 – 2.500 4.000 – 4.800
Yamanevler 2.000 – 2.500 4.000 – 4.800
Çakmak 1.600 – 2.500 3.200 – 4.200
Ihlamurkuyu 1.200 – 1.600 3.200 – 4.200
Altınşehir 1.800 – 2.400 3.000 – 4.000
İmam Hatip 1.300 – 1.800 3.000 – 4.200
Dudullu 1.500 – 2.200 3.200 – 4.500
Sancaktepe Necip Fazıl 1.500 – 2.200 3.200 – 4.500

* Değerler belirlenirken standart tarzda yeni konut projeleri dikkate alınmıştır.

GYODER Gelişen Kentler Zirvesi Antalya’da Gerçekleşti

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel: “Küresel projelerle Antalya’nın taşı toprağı değerlenecek”

GYODER Başkanı Doç. Dr. Feyzullah Yetgin: “Antalya’ya değer katan mega projelerde yeni nesil kentleşmenin örneğini görüyoruz”

Türkiye’nin Gayrimenkul Platformu GYODER’in, gelişen kentlerin yatırım fırsatlarını sektör temsilcileri ile buluşturmak amacıyla hayata geçirdiği ‘Gelişen Kentler Zirvesi’nin 9’uncusu geniş bir katılımla Antalya’da düzenlendi. ‘Gelişen Kentler Zirvesi’nin, gayrimenkul sektörü ve iş dünyası adına çok değerli bir buluşmaya vesile olduğunu belirten GYODER Başkanı Doç. Dr. Feyzullah Yetgin, “Bugün Antalya’da farklı sektörleri kalkındıracak 11 mega proje inşa ediliyor. Antalya’ya değer katan bu projelerde yeni nesil kentleşmenin örneğini görüyoruz” dedi.

Gayrimenkul sektörünün çatı örgütü GYODER’in, Antalya Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile 13-14 Aralık 2017 tarihlerinde düzenlediği ‘Gelişen Kentler Zirvesi-Antalya; İstanbul ve bölgede faaliyet gösteren iş dünyası ve gayrimenkul sektörünün temsilcileri, yatırımcılar ve uzmanların katılımıyla gerçekleşti.

Gelişen Kentler Zirvesi’nin Antalya’nın gayrimenkul sektörüne katkı yapacağına inandığını belirten Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, “Antalya’da hayata geçirmeye başladığımız önemli projelerimiz, kentsel dönüşüm projelerimiz, yine Antalya’nın vizyonunu ifade eden projelerdir. Ben Antalya’nın bu projelerde çok geç kaldığına inanıyorum. Senelerdir bürokrasiye, STK’lara anlata anlata projelerimizi ilerletmeye çalışıyoruz. Bugün bir otelin balkonundan baktığınızda dünyanın en güzel manzaralarından birini görüyorsunuz. Dünyada bir şehir içinde bu kadar güzel manzara, bu kadar uzun yürüme bandı bulmak kolay değildir. Antalya Türkiye’nin en hızlı büyüyen şehirlerinden biridir. İnşaat ruhsatlarında Bursa’dan sonra 5’inciyiz. Konut satışında 4’üncüyüz. Yabancılara yılda 4-5 bin konut satıyoruz, Eskiden birinci sıradaydık, şimdi 2’nciyiz. Antalya, İstanbul’un üzerindeki yükün yarısını alabilecek en büyük potansiyel şehir. Meselenin kaynağı çok açık bellidir, dünya çapında iddialı işler yaparsanız, bir vizyon ortaya koyarsanız, küresel talebi karşılayacak projeler yaparsanız, Antalya’nın taşı toprağı değerlenir. Antalya dünyanın en güzel şehirlerinden biri olduğunu gösterecek, en iddialı şehirlerinden biri olacak” dedi.

Mega projeler kente değer katıyor

Antalya’da çok sayıda mega projenin inşa edildiğini vurgulayan GYODER Başkanı Yetgin, şunları zöyledi: “Zirve kapsamında yerinde inceleme imkanı bulduğumuz, Antalya’ya değer katan mega projelerden Kruvaziyer Liman, avantajlı konumuyla, deniz turizminin önemli ölçüde büyümesini sağlayacak. Konyaaltı Sahil Projesi ise dünyanın sayılı plajlarından biri olan Konyaaltı Sahili’ni daha da güzelleştirecek. Boğaçay Havzası ve Yakın Çevresi Projesi’nde 462 yat kapasiteli marina, rekreasyon alanları, çiftlik kasabası, kıyı kasabası, restoran, park ve yeşil alanların yer alması, Antalya için heyecan verici bir adım. Ayrıca bu bölgede kurulacak film stüdyoları ile Antalya’nın sinema endüstrisinin merkezi olmasının amaçlanması da projenin büyüklüğünü ortaya koyuyor. Yine Antalya’nın çehresini değiştirecek Kepez-Santral Bölgesi’nde, 19 bin konut inşası ile ada bazlı kentsel dönüşümün örneğini görüyoruz.”

Türkiye İMSAD Başkanı Ferdi Erdoğan: “3. çeyrekte ülkemiz de inşaat sektörü de iyi büyüdü”

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen 2017 yılının dördüncü ‘Gündem Buluşmaları’ bu kez farklı bir formatta gerçekleştirildi. ‘Ekonomide Ufuk Turu ve 2018 Beklentileri’ konu başlıklı toplantıda açılış konuşması gerçekleştiren Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, talep artışına karşın finansman sorunlarının en önemli engel haline geldiğini vurguladı ve “İşlerimiz şu anda iyi ama geleceğimizi açık ve net göremiyoruz. Her şeye kısa vadede bakmak mecburiyetinde kalıyoruz. Uzun vadeli bakışın ülke ekonomisine yerleşmesi gerekiyor ” dedi.

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin (Türkiye İMSAD) yılda dört kez çeyrek periyotlarda düzenlediği ‘Gündem Buluşmaları’ kapsamında planlanan 2017 yılının dördüncü toplantısı gerçekleştirildi. Ekonomide Ufuk Turu ve 2018 Beklentileri’ başlıklı buluşma, 14 Aralık Perşembe günü Ortaköy’deki Feriye Lokantası’nda iş dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirdi.

Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan’ın açılış konuşmasını ve moderatörlüğünü yaptığı ‘Gündem Buluşmaları-Özel’ toplantısına panelist olarak katılan Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Vahap Munyar, Sabah Gazetesi Köşe Yazarı-Ekonomi Müdürü Şeref Oğuz ve Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ ekonomi-iş dünyası ile ilgili değerlendirmelerini ve öngörülerini katılımcılarla paylaştı.

Açılış konuşmasında, inşaat sektörünün sadece ekonominin lokomotifi, istihdamın sünger sektörü değil, dış ticarette de ciddi bir iş hacmine sahip, katma değeri yüksek bir sektör olduğunu vurgulayan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “Büyüme oranlarına baktığımızda inşaat sektörü her zaman ülke büyümesinin üzerinde bir performans gösteriyor” dedi. 2017 yılında işlerin tekrar düzeldiğini bu açıdan sektörün yüzünün güldüğünü belirten Ferdi Erdoğan, “Büyüme rakamları oldukça umut verici. 2016 verileriyle, Türkiye’nin ihracatı 142,0 milyar dolar. 104 milyon ton mal yurtdışına taşınmış. Bu ihracatın 30 milyon tonu inşaat malzemelerine ait. Yani 3’te 1’i” diye konuştu.

Dış ticarette kalıcı stratejiler oluşturulması gerektiğini kaydeden Ferdi Erdoğan, “Türkiye markasına yatırım yaparak bunu öne çıkarmamız gerekiyor. İnşaat malzemeleri gibi katma değeri yüksek olan ürünlerin ortalama ihracat fiyatı sadece 10 sent/kg artarsa gelirimiz ihracat gelirine etkisi 3 milyar dolar artış olacaktır” şeklinde konuştu.

Finansman sıkıntısı son 3 ayda arttı

Sektördeki talep artışına karşın finansman sorunlarının faaliyetleri kısıtlayan en önemli engel haline geldiğinin altını çizen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Yaz aylarında göreceli olarak hafifleyen finansman sorunları son üç ayda arttı. İnşaat sektöründeki finansman sorunları, tüm iş ortaklarını etkileyebileceği gibi inşaat malzemesi sanayisi için de yakından izlenmesi gereken bir risk haline geldi. Tahsilat konusu sektörümüzün en önemli sıkıntısı. Konutlar satılamıyor, müteahhitler parasını alamıyor, bu da doğal olarak malzemecileri etkiliyor. Dolayısıyla Güven Endeksi de 100 üzerinden 60’lı rakamlarda dolanıyor. Ekonomik beklenti konusunda ne yazık ki herkes kaygılı. İşlerimiz iyi ama geleceği açık ve net iyi göremiyoruz. Arada bir çelişki söz konusu. Her şeye kısa vadede bakmak mecburiyetinde kalıyoruz. Uzun vadeli bakışın ülke ekonomisine yerleşmesi gerekiyor. Tahsilat tarafındaki sıkıntının da bir an önce çözülmesi gerekiyor.”

Hakan Güldağ: “2018’de bu rakamları yakalamamız mümkün değil”

‘Ekonomide Ufuk Turu ve 2018 Beklentileri’ başlıklı oturumda, iş dünyasının performansını değerlendiren Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, “3. çeyrekte büyümede şampiyon olduk ama unutmayalım ki geçen sene de en küçük büyümelerden birini yaşamıştık. 2018’de bu rakamları yakalamak mümkün değil” dedi. Avrupa Birliği ile ilişkileri değerlendiren Güldağ, “Özellikle Almanya ile ilişkilerimizde sıkıntılar yaşıyoruz. Türkiye’yi finanse edenler eline bir koz geçirdi. Finansman biçimini değiştirdiler. 2016’dan 2017’ye Türkiye’nin yurtdışından sağladığı kaynaklar daha istikrarlı olan krediden portföy yatırımına döndü. Bugün Türkiye’ye gelen her 100 doların yaklaşık 70 doları portföy yatırımı. Yeniden sıcak paranın oynaklık yaratan etkisiniekonomide ciddi biçimde hissediyoruz. Bu dış politikada da daha dikkatli olmamızı gerektiriyor. Bunun yanında ilişkilerin daha kötüye gitmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye ekonomisi finansmanının yüzde 80’ini Avrupa’dan sağlıyor. Bu finansman yapısına dikkat ederek adım atmamız gerekiyor. Önümüzdeki dönemde Almanya’yla ilişkiler düzelmeye devam edecektir” diye konuştu.

Vahap Munyar: “İnşaatın arkasında ciddi bir sanayi var”

İnşaatın, sanayinin önüne geçtiği eleştirilerini değerlendiren Munyar, “Paranın inşaata, betona, toprağa gömüldüğü yönünde eleştiriler var. Ama inşaatın arkasında da ciddi bir sanayi olduğunun, yani inşaat sanayicilerinin, sizlerin olduğunun iyi anlatılması gerekiyor” diye konuştu. 2018 yılında Türkiye ekonomisinin ancak yüzde 5 büyüyeceğini öngördüklerini belirten Vahap Munyar, marka olma kültürünün Türkiye’de yavaş yavaş oturmaya başladığını, marka olmak yerine marka satın almanın da ciddi bir strateji olduğunu aktardı.

Şeref Oğuz: “Büyük kırılmalarla büyük fırsatlar ortaya çıkacak”

Sabah Gazetesi Köşe Yazarı ve Ekonomi Müdürü Şeref Oğuz, “2018’in zor geçeceği konuşuluyor, 2017 için de aynı şey söylenmişti, 2020 için de söylenecek.Geçmişe bakmak lazım ama geleceği de görmek lazım” dedi. Türkiye İMSAD üyelerine seslenen Oğuz şöyle devam etti: “Param olsa sizin şirketlerinize yatırırım. Barış ekonomisi yaklaşmaya başladı. Özellikle güneyimizdeki ülkeler yeniden inşa edilecek. Bu gerçekleştiği zaman büyük kırılmalarla büyük fırsatlar ortaya çıkacaktır. En büyük pastayı da sizin içinde bulunduğunuz grup alacaktır. Ben gelecek yıla bakarken büyük bir patlamanın yaşanacağı kanaatindeyim” şeklinde konuştu. Şeref Oğuz, Kudüs kriziyle ilgili iş dünyasının endişe etmesine gerek olmadığını savunarak “Kudüs olayı haftaya gündemde üçüncü sıraya düşecektir” dedi.

Kamu Denetçiliği Kurumu Eskişehir’de STK’lar ve Vatandaşlarla Buluştu

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Kamu Denetçiliği Kurumu ortaklığında yürütülen Kamu Denetçiliği Kurumu’nun Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi, Eskişehir’de, beşinci ve son bölge toplantısını geniş bir katılımla gerçekleştirdi.

Türkiye’de Ombudsmanlık, diğer adıyla Kamu Denetçiliği kurumu bağımsız insan hakları mekanizması ve idarenin işleyişi ile ilgili etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak amacıyla 29 Haziran 2012 oluşturuldu. Bu bağlamda KDK ve UNDP, kurumun operasyonel ve idari kapasitesini güçlendirmeye eğilen “Kamu Denetçiliği Kurumu’nun Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi”ni Mart 2015’de başlattı. Proje farklı ülkelere özgü örnek olayların karşılaştırmalı analizi ve uluslararası standartlara dayalı olarak UNDP’nin kapasite geliştirme alanındaki geniş deneyiminden yararlanarak, Kamu Denetçiliği Kurumunu desteklemeyi amaçlıyor.

Toplantı, Eskişehir’de faaliyet gösteren çeşitli kamu kuruluşları, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ve Jandarma temsilciliklerinin katılımıyla 7 Aralık 2017 tarihinde yapıldı. Toplantıya katılan Eskişehir sakinleri de soru ve şikayetlerini dile getirme şansı buldu.

İki bölümden oluşan toplantı Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in açılış konuşmasıyla başladı. Toplantının ikinci bölümünde katılımcılar ve sivil toplum kuruluşlarının konuşmaları yer aldı. 400’ü aşkın katılımcıyı bir araya getiren toplantı öncesi ve esnasında, önceden kurulan KDK şikayet masalarında yazılı şikayetler alındı.

Deliklitaş Mahalle Muhtarı Hüsnü Petek, KDK’yı daha önce duyduğunu ancak ilk defa başvuru yaptığını belirtti. 


Şadan Canıgür, İÇAD (İşitme Engelli Çocukları Olan Aileler Derneği) Başkanı, Kamu Denetçiliği Kurumu’nu ilk defa duyduğunu dile getirdi. Toplantıda konuşma yapan Canıgür, engelli çocukların haklarını koruyan yasaların uygulamaya geçirilmesinde yaşanan sorunlardan bahsetti. Canıgür, KDK yoluyla engelli çocukların haklarının korunmasının takipçisi olacaklarını söyledi. 


İbrahim Kılınç, KDK Genel Sekreteri

İbrahim Kılınç, (KDK Genel Sekreteri) de toplantıya katılanlar arasındaydı. Kılınç kurumun henüz genç olduğunu, potansiyelinin henüz anlaşılamamakla beraber, ileride Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri olacağını belirtti. Aynı zamanda KDK konusunda halkı bilgilendirmek için daha çok toplantı düzenleme, basın görünürlüğünü artırma ve sosyal medya kampanyaları üzerine çalışma gibi planları olduğunu iletti. Kılınç, daha etkin ve daha iyi bir kamu idaresi için KDK’nın rolününün önemini vurgularken, kurumun anayasal çerçeve ile desteklendiğini söyledi. Kamu Denetçiliği Kurumu’na şu ana kadar yapılan 3824 başvurunun %88’ine geri dönüş yapıldığını ancak KDK’nın diğer şikayet birimlerinden farklı olarak sadece kamu kuruluşlarını muhatap alan başvuruları değerlendirdiğini de ekledi.

CNR İMOB için heyecan dorukta

Türkiye mobilya sektörünün tüm paydaşlarını aynı platformda bir araya getiren CNR İMOB Uluslararası İstanbul Mobilya Fuarı, bu yıl 14. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 23-28 Ocak 2018 tarihleri arasında CNR EXPO Yeşilköy’de düzenlenecek olan fuar; İstanbul Fuarcılık ve sektörün çatı örgütü Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) iş birliğinde İstanbul İhracatçı Birlikleri (İİB) desteğinde gerçekleştiriliyor.

Türkiye ekonomisinin en önemli taşlarından biri olan mobilya sanayisini tek çatı altında buluşturmak için 14 yıldır düzenlenen CNR İMOB Uluslararası İstanbul Mobilya Fuarı, 114 ülkeden 150 bin ziyaretçinin yanı sıra uluslararası zincir mağazalara ve yurt dışından gelecek kamu ve sivil toplum örgütlerinin üst düzey yöneticilerine de ev sahipliği yapacak.

Profesyoneller Yatırımcı İlişkilerini Değerlendirdi

TÜYİD Yatırımcı İlişkileri Zirvesi’nin ‘Yatırımcı İlişkilerini Yeniden Kodlamak-İvme Kazanma Zamanı’ temasıyla düzenlenen etkinliğinin öğleden sonraki bölümünde ‘Yatırımcı İlişkileri Kariyer Yönetimi’, ‘Yatırımcı ve Analistler Gözünden Yatırımcı İlişkileri’, ‘Yatırımcı İlişkileri Paydaşları Tecrübe Paylaşımları’ ve ‘Türkiye Hikayesini Anlatmak’ başlıkları çerçevesindeki konular masaya yatırıldı.

Öğleden sonra gerçekleşen ikinci panelde IPREO, Kıdemli Başkan Yardımcısı Patrick Tobias’ın moderatörlüğünde Fitch Ratings, Türkiye Temsilcisi Gülcan ÜstayFranklin Templeton, Kıdemli Başkan Yardımcısı Erman KalkandelenTEB Yatırım, Genel Müdür Yardımcısı Mete YükselÜnlü&CO, Yönetici Direktörü Kağan Çevik konuşmacı olarak katıldı.

‘Yatırımcı ve Analistler Gözünden Yatırımcı İlişkileri’ isimleri başlığı çerçevesinde ‘Pasif Yönetim ve Aktif Yatırımcılar’‘Portföy Yöneticilerinin Aracı Kurumların ve Analistlerin Yatırımcı İlişkilerinden Beklentileri’ ve ‘Başarılı Bir Tahvil İhracında Kredi Derecelendirme Kurumlarının Rolü’ gibi konular ele alındı.

Günün üçüncü oturumunun moderatörlüğünü BNY Mellon Türkiye Temsilcisi Cihat Takunyacı üstlendi. MiFID II, ESG ve Kurumsal erişim gibi konuların yatırımcı ilişkilerine etkilerinin konuşulduğu oturumun konukları ise Credit Suisse İstanbul Menkul Değerler Genel Müdürü Cem Öksün, Enerjisa Kurumsal Finans ve Hazine Direktörü Cem Gökkaya, HSBC Yatırım Genel Müdürü Tolga Koyuncu, IPREO, Kıdemli Başkan Yardımcısı Patrick Tobias oldu.

Moderatörlüğünü Bersay İletişim Grubu Onursal Başkanı Ali Saydam’ın yaptığı son oturumun konukları ise Kanal D ve Yapım şirketleri CEO’su Özge Bulut MaraşlıElig Hukuk Bürosu Kurucu Ortağı Gönenç GürkaynakİKSV Genel Müdürü Görgün Taner ve TURKVEN Kurucu Ortağı Seymur Tarı oldu.

Zirve’de panellerin haricinde, BNY Mellon Türkiye Temsilcisi Cihat Takunyacı’nın sunumuyla “BNY Mellon Yatırımcı İlişkileri Anketi 2017 Sonuçlarının” değerlendirildiği ve Heidrick&Struggles Türkiye Yönetici Ortağı Ayşegül Aydın’ın “Yatırımcı İlişkileri Yönetimi” konularında uzman görüşlerini paylaştığı “Konuk Konuşmacı” bölümleri de yer aldı.

Aynı zamanda, zirveye katılan ve Templar Advisors standına kartvizitini bırakan TÜYİD üyesi şirketler arasında yapılan çekilişle, TÜYİD üyesi Zorlu Holding Yatırımcı İlişkileri ekibi Templar Advisors Türkiye tarafından İleri Seviye İş İletişimi Programı kazandı.

Yatırımcı İlişkileri yöneticileri ve Yatırımcı İlişkileri alanında hizmet veren firma yöneticileri ile danışmanların, Yatırımcı İlişkileri’nin güncel sorularına cevap bulunan Zirve’de, uzman konuşmacılar ve katılımcılar deneyimlerini paylaştılar.

Yurt içinden ve yurt dışından birçok Yatırımcı İlişkileri profesyonelinin de katıldığı Zirve’de gün boyu sürecek panellerde her sene olduğu gibi önemli konu ve konukları ağırladı.