Karbonsuz otomobiller: sentetik yakıtlar, CO2’i hammaddeye dönüştürüyor!

İklim hedeflerinin başarılması için, elektromobiliteden daha fazlası gerekiyor.

Bosch CEO’su Denner: “İçten yanmalı motor, karbonsuz güç aktarım mekanizmasına dönüştürülebilir.”

Sentetik yakıtlar konvansiyonel yakıtlara eklenebiliyor ve böylece mevcut araç filosunda CO2 emisyonlarının azaltılmasında doğrudan rol oynayabiliyor.

Sentetik yakıtlar planlandığı gibi kullanılırsa 2050 yılı itibarıyla sadece Avrupa’da 2,8 gigaton CO2 tasarrufu sağlayabilir.

Bugüne kadar karbonsuz içten yanmalı motorlar sadece hayalleri süslüyordu. Artık kısa bir süre içerisinde hayatımıza girebilir. Bunun çözümü, üretim sürecinde CO2‘i yakalayan sentetik veya bir başka deyişle karbonsuz yakıtlarda. Bu şekilde sera gazı bir hammadde haline getiriyor ve yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan elektriğin yardımıyla benzin, dizel ve ikame doğal gaz üretilebiliyor. Bosch Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner, “Sentetik yakıtlar, benzin ve dizelle çalışan otomobilleri karbonsuz hale getirebiliyor ve böylece küresel ısınmayı sınırlandırmaya önemli katkı sağlayabiliyor” dedi. Bosch uzmanları, sadece Avrupa’daki otomobiller için yaptığı araştırmada; 2050 yılı itibarıyla, sentetik yakıtlar planlandığı gibi elektrifikasyonu tamamlayıcı olarak kullanılırsa 2,8 gigaton veya başka bir ifadeyle 2.800.000.000.000 kilogram CO2 tasarrufu elde edilebilir. Bu, Almanya’nın 2016 yılındaki karbondioksit emisyonunun üç katıdır.

Düşük kurumlu yanma, egzoz gazı arıtma maliyetini azaltıyor

Paris Konferansı tarafından belirlenen iklim hedeflerinin tutturulabilmesi için, trafiğin neden olduğu COemisyonlarının önümüzdeki kırk yıl boyunca dünya genelinde yüzde 50’den fazla azalması ve gelişmiş ekonomilerde ise en az yüzde 85 azalması gerekecek. Denner, “Geleceğe ilişkin iklim hedeflerimizin tutturulması için elektromobilite dışında başka akıllı çözümler de gerekiyor.” dedi. Sonuç olarak, bir gün tüm otomobiller elektrikli hale gelse de uçaklar, gemiler ve hatta kamyonlar hala ağırlıklı olarak yakıtla çalışmaya devam edecek. Sentetik yakıtlarla çalışan karbonsuz içten yanmalı motorlar bu nedenle üzerinde durulması gereken oldukça ümit vaat edici bir teknoloji. Binek otomobiller açısından da bu geçerli. Buna ek olarak sentetik yakıtlar, neredeyse kurumsuz yanmak üzere tasarlanabilir. Bu şekilde, egzoz gazı arıtma maliyeti de azaltılabilir.

Bir başka son derece önemli avantajı ise mevcut akaryakıt istasyonu ağının kullanılmaya devam edebilecek olması. Aynı durum mevcut içten yanmalı motor uzmanlığı için de geçerli. Ayrıca, önümüzdeki yıllarda elektrikli otomobillerin fiyatları büyük ölçüde daha ucuz olsa da, bu yakıtların geliştirilmesi üzerinde çalışılması değerli. Bosch, sentetik yakıtla çalışan 160.000 kilometre yapmış , bir hibrit aracın toplam satın alma maliyetinin kullanılan yenilenebilir enerji kaynağının türüne bağlı olarak uzun menzilli elektrikli otomobilin maliyetinden daha düşük olabileceğini hesaplamıştır.

Akaryakıt istasyonlarına ve eski araçlara yeni bir soluk

Teknik olarak konuşmak gerekirse, sentetik yakıtları üretmek daha şimdiden mümkün. Elektriğin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi (ve bu nedenle CO2 içermemesi) halinde, söz konusu yakıtlar karbonsuz ve oldukça çok yönlü olur. Üretilen hidrojen ilk olarak ((H2)) yakıt hücrelerine enerji sağlamak için kullanılabilirken, daha fazla işlemenin ardından oluşturulan yakıtlar ise içten yanmalı motorları veya uçak türbinlerini çalıştırmak için kullanılabilir. Hâlihazırda Norveç ve Almanya’da sentetik dizel, benzin ve gazı ticarileştirmek üzere pilot projeler gerçekleştiriliyor. Buna ek olarak, sentetik yakıtların mevcut altyapı ve motor nesline uyumlu olması sayesinde, mevcut araç filosunu elektrikli hale getirmek için gerekenden daha az bir sürede pazar payı elde edilebilir. Ya da, klasik otomobiller hala sentetik benzinle çalışacağından, hali hazırsa otomobili olan sürücüler açısından değişen bir durum olmayacak. Aslında kimyasal yapısı ve temel özellikleri dikkate alındığında bu yakıt hala benzindir.

Soru ve Cevap – Sentetik yakıtlar hakkında daha fazlası

Sentetik yakıtlar satışa sunulmadan önce ne olması gerekiyor?

Her şeye rağmen, sentetik yakıtların satışa sunulabilmesi için üzerinde halen çalışılması gerekiyor, mevut durum yeterli değil. İşleme tesisleri hala pahalı ve sadece birkaç test tesisi bulunuyor. Almanya Ekonomik İlişkiler ve Enerji Bakanlığı, bu nedenle “Ulaşımda alternatif enerjiler” girişiminin bir parçası olarak sentetik yakıtları destekliyor. Bu yakıtların yaygın bir şekilde kullanılmasına, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğin miktarının artması ve bunun neticesinde fiyatların düşmesi yardımcı olacaktır.

Sentetik yakıtlar nasıl üretiliyor?

Sentetik yakıtlar sadece yenilenebilir enerjinin yardımıyla üretilmektedir. İlk aşamada, sudan hidrojen oluşturulur. Sıvı yakıtı üretmek için buna karbon eklenir. Bu karbon, endüstriyel süreçlerden geri dönüştürülebilir, hatta filtreler kullanılarak havadan yakalanabilir. CO2 ve H2‘nin birleştirilmesi, benzin, dizel, gaz ve hatta kerosen gibi sentetik yakıtların üretilmesine olanak sağlar.

Yakıt ne kadar pahalı olacak?

Şu anda, sentetik yakıtların üretimi karmaşık ve pahalı bir süreçtir. Ancak üretimin artması ve uygun elektrik fiyatları, sentetik yakıtların çok daha fazla ucuzlaması anlamına gelebilir. Mevcut çalışmalar, yakıtın kendisinin (özel tüketim vergisi hariç), uzun vadede litresinin 1,00 ila 1,40 Euro arasında olabileceğini gösteriyor.

Sentetik yakıtlar ve biyoyakıtlar arasındaki fark nedir?

Sentetik yakıt üretimi için yenilenebilir enerji kullanıldığı takdirde, biyoyakıt üretimi için gereken geniş tarım alanlarına ihtiyaç duyulmaz. Bu sayede tarım alanlarının yakıt üretimi için kullanılmasının önüne geçilebilir.

BOSCH’U Frankfurt’ta gerçekleştirilecek IAA 2017’DE DENEYİMLEYİN: Bosch, geleceğin mobilitesinin kazasız, emisyonsuz ve stressiz olduğuna inanıyor. Bosch; trafikte otonom, elektrifikasyon ve bağlanabilirlik aracılığıyla sıfır kaza, sıfır emisyon ve sıfır stresi hedefliyor. Bosch, IAA 2017’de bu üç alandaki en son teknolojilerini sergiliyor olacak. Bu teknolojiler sayesinde otomobiller daha emniyetli ve daha verimli hale gelirken üçüncü bir yaşam alanına dönüşecek.

Bosch; 12 Eylül 2017 Salı günü saat 13:15 – 13:40 saatleri arasında Bosch Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner ve Mobilite Çözümleri İş Sektörü Başkanı Dr. Rolf Bulander’in katılımıyla 8. salon A03 numaralı stantta basın toplantısı düzenleyecek.

Bosch IAA 2017‘nin göze çarpan noktalarını www.bosch-iaa.de ve Twitter’da #BoschIAA adresinden TAKİP EDİN

Detaylı Bilgi İçin:

Foz Holdingden 85 Milyon Dolarlık Yatırım

Foz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Samer Foz Memleketi Erzurum’da 60 Milyon Dolarlık Dev gübre ve hayvancılık tesisi kurmaya hazırlanıyor.

Aziziye/Erzurum bölgesinde 353 dönümlük arazi üzerinde gerçekleşen projede platinum nano teknolojisi ile hava kirliliği yaratmadan gübre üretimi gerçekleştirilecek.

Besi çiftliklerinde toplanan tüm hayvan atıkları toplanacak ve bunlar el sürülmeden ve kimyasal destek sağlanmadan işlenecek. Erzurum bölgesinin seçilmesi ise böyle bir arazinin uygunluğunun sadece burada bulunması ve ikliminin etkileri. Projeden elde edilen ürünlerin %80’i İç piyasaya %20’si ise yurt dışına ihraç edilecek.

Projenin en önemli detaylarından bir tanesi ise 50 dönüm arazi üzerinde hayvancılık yapılacak ve bu sayede büyük baş hayvancılıkta önemli bir fayda sağlanacak. Çevredeki hayvan atıklarının yanı sıra yetiştirilen hayvan atıkları da gübreye dönüştürülecek.

Gerekli izin ve ruhsatları alınan projenin Türkiye’nin et tüketiminin %10’nu Süt tüketiminin ise %15’ini karşılaması hedefleniyor. Hedef Pazar bölgelerinde ise gübre Avrupa ve Orta Doğu bölgesine dağıtılacak. Foz Holding Proje Direktörü Ramiz Altıncı projenin sorunsuz devam ettiğini ve 2018 yılının en güçlü projelerinden biri olduğunu dile getirirken. Proje Kapsamında 800 kişiye istihdam sağlanacak ve   başlıca Türkiye ve Erzurum bölgesinde refah oluşturacağını gübre, büyük baş hayvancılık, ve süt üretiminde ise kapasitesi en büyük ve el sürmeden üretim anlayaşı ile sürdürülebilir yaşama zarar vermeden üretimine devam edecek bir fabrika olacaktır dedi. Hollanda teknolojisi ile el değmeden hayvancılık yapılan ilk tesis olan Foz Gübre – Hayvancılık tesisi şimdiden süt ve et firmaları ile anlaşmasını yaptı. Tesisin 2018 Mayıs ayında siyasi liderlerle açılışı gerçekleştirilecek

 

TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİNDE TEDARİKÇİ SEÇİM KRİTERLERİ

TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİNDE TEDARİKÇİ SEÇİM KRİTERLERİ

İşletmeniz için son derece faydalı bilgiler edeceğiniz araştırmayı ekte bulabilirsiniz.
Bu araştırmayı doldurmanız sektör açısından son derece değerli bulgular oluşturacaktır. Teşekkür ederiz.

İletişim: 

Zeynep EKİZOĞLU – Bilgi Üniversitesi MBA zeynepekizoglu@gmail.com

Ecotorq motorlu kamyonlar, Çin yollarına çıkmaya hazırlanıyor

Türk mühendislerinin emeği Ecotorq motorlu kamyonlar, Çin yollarına çıkmaya hazırlanıyor

Ford Otosan’ın Çinli Jiangling Motors Corporation (JMC) Limited Şirketi ile imzaladığı motor teknolojisi, şasi ve kabin üretim lisans anlaşmalarının ardından JMC markası altında üretimine başlanan, Türk mühendislerinin emeği bulunan ilk “JMC HT” model kamyonlar Çin’de yollara çıkmaya hazırlanıyor. Ford Otosan teknolojisiyle geliştirilen Ecotorq motorlara sahip “JMC HT” modeli, tamamı Ford Otosan’ın Çin’de görevlendirdiği Türk mühendislerin katkılarıyla üretiliyor.

JMC HT modelinin tüm mühendislik sorumluluğunun Ford Otosan’a ait olduğunu vurgulayan Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, “Şasisinden, kabinine tüm fikri mülkiyet haklarına sahip olduğumuz, Türk mühendislerinin emeğiyle üretilen kamyonların Çin’de yollara çıkacak olmasından gurur duyuyoruz. JMC ile gerçekleştirdiğimiz lisans anlaşması, Türkiye’de bu büyüklükte gerçekleştirilen ilk lisans anlaşması olarak teknoloji ihracatında yeni bir dönemin kapılarını açtı” dedi. 

55 yılı aşkın tecrübesi ile İnönü tesisinde Türk tasarımı ve mühendislik çalışmalarıyla kamyon ve motor üretimi gerçekleştiren Ford Otosan’ın tüm fikri mülkiyet haklarına sahip olduğu Ecotorq motorlu kamyonlar, Jiangling Motors Corporation (JMC) markası altında Çin’de yollara çıkmaya hazırlanıyor.

Ford Otosan’ın JMC ile imzaladığı motor teknolojisi, kamyon şasi, kabin üretim lisans anlaşmalarının ardından Çin yollarına çıkmaya hazırlanan JMC HT, a’dan z’ye Türk mühendislerin destekleri ile üretiliyor. Ford Otosan’ın Türkiye’den Çin’e yaptığı teknoloji ve mühendislik ihracatıyla geliştirilen ilk kamyon modeli olan “JMC HT” otomotiv sanayi ve kamyon üretiminde yeni bir iş modeline öncülük ediyor. Yapılan anlaşma doğrultusunda Ford Otosan teknolojili, Türk mühendisliğinin ürünü Ecotorq motorlu kamyonlar yine Türk mühendislerinin desteğiyle JMC markası altında Ekim 2017 itibarıyla seri üretime geçecek ve Çin yollarında olacak.

Çinli Jiangling Motors Corporation Limited Şirketi ve bu şirketin iştiraki JMC Heavy Duty Vehicle Co. Limited Şirketi ile imzalanan teknoloji lisans anlaşması doğrultusunda Ford Otosan ilk olarak, 2013 yılında fikri mülkiyet haklarına sahip olduğu Ecotorq motorlarının, JMC markalı araçlarda kullanılmak üzere Çin’de üretilmesine izin vermişti. Ardından, şasi, kabin ve parçalarının tasarımı, üretimi ve satış sonrası hizmetleri ile ilgili ürün teknolojisi ve know-how aktarımını öngören lisans anlaşması yapılmış, araç geliştirme programına geçilmesiyle de süreç tamamlanmıştı. Yüzde yüz Ford Otosan mühendisliğine sahip Ecotorq motorlarla üretimi başlayan kamyonlar, JMC markası ile satışa sunuluyor olacak.

Yenigün: “Türkiye’de bu büyüklükte gerçekleştirilen ilk lisans anlaşması niteliğinde”

JMC markası altında Çin’de de üretilerek, yollara çıkmaya hazırlanan Ecotorq motorlu JMC HT kamyonların tüm mühendislik sorumluluğunun Ford Otosan’a ait olduğunu vurgulayan Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, şunları söyledi:

“Bugün dünyanın en büyük kamyon pazarı Çin’de ve fikri mülkiyet haklarına sahip olduğumuz, Ecotorq motorlu JMC HT kamyonlar burada yollara çıkmaya hazırlanıyor. Nisan ayında Şanghay’da yapılan Autoshow fuarında JMC tarafından ‘hero – kahraman’ sıfatıyla tanıtılan ve dikkatleri üzerine çeken kamyonumuz, 2017 yılının son aylarında pazara sunuluyor olacak. Türkiye’de lisanslanan Ecotorq motorlarının ve mühendislerimizin emeğiyle üretilen kamyonlarımızın dünya çapındaki bu başarısı, Ford Otosan ve Türkiye otomotiv sektörü adına önemli bir dönüm noktasıdır. JMC ile gerçekleştirdiğimiz lisans anlaşması, Türkiye’de bu büyüklükte gerçekleştirilen ilk lisans anlaşması niteliğinde. Dolayısıyla Ecotorq motorlu kamyonlar, sürdürülebilir büyümemiz için stratejik bir ürün olarak önemini koruyor ve Ford Otosan’ın ağır ticari araç segmentinde dünyaya açılan kapısı rolünü üstleniyor. Bugün, Ford Otosan olarak Avrupa’daki en önemli ticari araç üreticisiyiz. Hem araç hem de motor konusunda tasarım ve mühendislik çalışmalarını gerçekleştiren Ford’un en büyük 3 Ar-Ge merkezinden biriyiz. Ford Otosan olarak, sadece Türkiye’ye değil, Avrupa ve Kuzey Amerika dahil potansiyel ihracat pazarlarının tamamına rekabetçi ürünler sunabilmek için tüm mühendislik gücüyle, ileri ve yeni teknolojiler üzerinde çalışıyoruz. Ford Otosan’ın global arenadaki yeri ve global mühendislik gücü ile Türkiye ekonomisine ve otomotiv sektörüne katma değer sağlamaktan gurur duyuyoruz.”

Ford Otosan Çin’deki 12 kişilik kadrosu ile ürün geliştirme, pazarlama, satış ve satış sonrası hizmetlerde Çin pazarında başarıyı garantilemek için çalışıyor

Çinli JMC markasının ilk kez ağır ticari araç geliştirmesi sebebiyle aracın tüm mühendislik standart ve gereklilikleri Ford ve Ford Otosan tarafından sağlanırken, araç geliştirme programı kapsamında sayıları binleri bulan dokümanlar program çerçevesinde Çinli profesyonellere anlatıldı. Araç prototiplerinin üretiminin zamanında yapılması için fazla mesai yapılırken, disiplinli bir mühendis kadrosu da oluşturuldu. 2016’nın Nisan ayında imzalanan Mühendislik Hizmet Anlaşması (ESA) kapsamında Ford Otosan Ürün Geliştirme Departmanı, programın en başından itibaren yönetimini üstlendi ve hedeflere ulaşılmasında büyük rol oynadı.

Ford Otosan ürün geliştirme ekipleri projeye mühendislik desteği verirken, Ford Otosan’ın Türkiye ve global pazarlarda edindiği satış, satış sonrası ve pazarlama konularında ki bilgi ve becerilerin, ağır vasıta pazarına ilk defa girecek olan JMC firmasına, yüzde yüz başarıya ulaşmasını sağlamak amacıyla, ayrı bir uzman ekip de görev alıyor. Ürünlerin Çin pazarı için yeniden yapılandırılması, özelliklerinin pazar ihtiyaçlarına göre belirlenmesi, satış ve satış sonrası ekiplerinin hazırlanması için yaklaşık 2,5 yıldır Çin’de yerleşik olarak çalışan Türk ekibin büyük emeği bulunuyor.

Standart dışı plakalar ve sürücünün görüşünü engelleyen cam hasarları muayeneden geçemeyecek

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın belirlediği standartlarda araç muayene hizmeti veren TÜVTÜRK, yenilenen araç muayene kusur tablosu konusunda araç sahiplerini uyarıyor.

Yeni kusur tablosuna göre sürücünün görüş alanını kısıtlayan cam hasarı ve yetkili yerler dışında basılan veya boya, vida v.b nedeniyle üzerindeki harf ve rakamları elektrikli denetleme sistemleri (EDS) tarafından okunamayan plakalara sahip olan araçlar muayeneden geçemiyor.

Ülkemizde trafik ve yol güvenliğinin artırılması amacıyla, son 10 yılın araç muayene istatistikleri dikkate alınarak hazırlanan ve TÜVTÜRK’ün araç muayene hizmeti sırasında yaptığı incelemeleri belirleyen kusur tablosu güncellendi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yayımlanan yeni kusur tablosu 3 Temmuz 2017 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.

TÜVTÜRK, muayene hizmetinin daha hızlı ve sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilebilmesi amacıyla araç sahiplerini yeni kusurlar konusunda uyardı.

Buna göre, sürücünün görüş alanındaki cam hasarları, standart dışı basılan plakalar ve vida, boya, yansıtıcı folyo vb nedeniyle rakam ve harfleri elektronik denetleme sistemleri tarafından okunamayan plakalar ağır kusurlu olarak değerlendiriliyor. Bu araçlar, araç muayenesinden kalıyor.

TÜVTÜRK, yeni kusur tablosuyla ilgili araç sahiplerinin daha iyi bilgilenmesi için en çok sorulan 4 soruyu da cevapladı.

Standart dışı plaka ne anlama geliyor? Aracımın plakasının standartlara uygun olup olmadığını nasıl anlayabilirim?
Yasalar gereği ülkemizde araç plakası basımında tek yetkili kurum, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu (TŞOF) olarak belirlenmiştir. TŞOF’un yine yasalarla belirlenen karakterde harfler ve rakamlarının bulunduğu plakalar standart plaka olarak kabul edilmektedir. Plakanızın standartlara uygun olup olmadığını görmeniz için kontrol edebileceğiniz noktalar ise şöyle;
18 Temmuz 1997 tarihinden itibaren ilk kez tescil edilen veya model yılı 1998 ve sonrası olan araçların plakalarında 1 adet TŞOF mührü ve plaka üzerinde TR AY-YILDIZ ile dalga şeklinde bir hologram bulunmalıdır. Ayrıca plakanın solunda, mavi zemin üzerinde TR yazısı da yer almalıdır.
9 Eylül 2011 yılından önce basılan plakalarda Emniyet Genel Müdürlüğünün mührü ile plakayı basan TŞOF’un birlikte mührü bulunabilmekteydi. Yine geçmiş yıllarda, basıldığı tarih itibari ile mavi zemin üzerine TR yazısı olmayan plakalar da vardır. Bu plakalar da muayeneden geçebilmektedir. Önemli olan plakanın yetkili kurum tarafından basıldığının belirlenmesi ve sonradan izinsiz bir değişiklik yapılmamış olmasıdır.
Aracımın plakasında TR yazısı mavi değil, kırmızı zeminde. Muayeneden geçebilir miyim?
Plakalarda yasal standartlar, zeminin mavi olmasını gerektirmektedir. TR yazısının zemini mavi renkten farklı olan araçlar, muayeneden ağır kusur nedeniyle kalmaktadır.

Plakanın üzerinde bir ekleme var. Standartlara uygun mudur?
Mühürlü ve hologramlı olsa bile yetkili kurum tarafından basıldıktan sonra, harflerin ve karakterlerin boya, kabartma vb. yollarla değiştirilmesi, kenar çizgisinin kesilmesi ve boyanması, plakanın folyo veya camla kapatılması, plaka üzerinde karakteri değiştirme potansiyeli olan çivi, vida gibi her türlü izinsiz müdahale ağır kusur olarak değerlendirilmektedir. Ve bu araçlar muayeneden kalmaktadır.
Ön camda küçük bir hasar var. Muayeneden geçebilir miyim?
Araç muayene sırasında cam hasarı kontrolü sadece ön cam için yapılmaktadır. Ön camda bulunan ve sürücünün görüş alanı içinde görüşü engelleyen çatlak, kırık, aşırı derecedeki çizilmeler ağır kusur olarak tanımlanmaktadır. Bu araçlar muayeneyi geçememektedir.

Buna göre,
– Ön cam üzerindeki camın bütünlüğünü bozan tüm hasarlar (ağır hasar) sürücünün görüş alanında olsun veya olmasın ağır kusur olarak değerlendirilir.
– Ön cam üzerindeki camın bütünlüğünü bozmayan sürücünün görüş alanındaki her türlü çatlaklar ve kırıklar ağır kusur olarak değerlendirilir.
– Ön cam üzerindeki camın bütünlüğünü bozmayan sürücünün görüş alanındaki küçük taş izleri hafif kusur olarak değerlendirilir ve muayeneden geçebilir. Ancak, taş/cisim çarpması nedeniyle oluşan sürücünün önündeki taş izinden büyük, hasar ve çatlaklar ağır kusurdur.

İlişkilerde En Sık Yapılan 9 Hata

Son yıllarda hemen herkesin ortak görüşü, ilişkilerin artık hızla ve kolayca tükenir olduğu! Gerçek sohbetlerin yerini sanal iletişimin almaya başlaması, kişilerin günlük hayatın koşuşturmacası ve stresin de etkisiyle özellikle iş hayatındaki öfkelerini, bastırılmış duygularını evde ‘en sevdiklerine’ yansıtarak incitebilmesi, özür dilemekten kaçınıp tartışmalarda hep haklı çıkmaya çalışması, tahammülün zayıflaması çiftleri kolay ayrılığa götüren sebeplerden birkaçı. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül “Teknolojik gelişmeler, insanların refah düzeyinin artması, tüketimin çoğalması ve değişen toplumsal yapılar günümüz ilişkilerini yürütmeyi de zorlaştırmaya başladı. Kısa süreli ilişkiler, boşanma oranlarının yüksekliği, bekarlık süresinin uzaması olarak yansımalarını gördüğümüz günümüz ilişkilerinde çiftleri mutsuzluğa, ilişkileri de açmaza hatta tükenmeye götüren temel hatalar var” derken, en sık yapılan 9 hatayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Hep haklı olmaya çalışmak

Hayatta her zaman haklı olmak şüphesiz mümkün değil, üstelik bazı durumlar var ki haklı olmanın bir anlamı ve önemi de yok. Ancak kimi insanların sürekli haklı çıkmaya çalıştıkları da bir gerçek. Buna karşın ikili ilişkilerde taraflardan biri sürekli haklı olduğu şeklinde bir davranış sergiliyorsa, bu durum ilişkinin eşitlikçi olması gereken yapısını bozar. Bazen kişiler haklı olmaya o kadar odaklanırlar ki mutlu olma anlarını kaçırırlar. İlişkiler söz konusu olduğunda kimsenin yüzde yüz haklı ya da haksız olamayacağını unutmayın ve ikili ilişkileri yıpratan bu temel yanlıştan kaçının. Gerekirse özür dilemekten kaçınmayın, özür dilemenin bir zayıflık değil aksine erdemli bir davranış olduğunu unutmayın.

Her şeyi beraber yapmak istemek

Bağlılık gibi görünen bir şey aslında bağımlılığın ta kendisi olabiliyor. Oysa bir ilişkide önemli olan ‘ben’leri kaybetmeden, ‘biz’ olabilmek. İlişkinin içinde, her kişinin kendine ait alanlarının olması çok önemli. Beraberce yapılan şeyler kadar her bireyin kendi arkadaşları ya da ailesi ile vakit geçirmesi, kendi hobilerine vakit ayırması, kişilerin ilişkilerine daha objektif yaklaşabilmelerini ve ilişkilerinde aslında daha fazla keyif alabilmelerini sağlar. Bu nedenle her şeyi beraber yapma isteğinden vazgeçin.

Birbirini değiştirmeye çalışmak

İlişkilerde başlangıçta partnerinizde sevdiğiniz özellikler, zamanla en çok değiştirmek istediğiniz özellikler olmaya başlayabiliyor. Oysa karşınızdaki kişinin de her insan gibi kusurlarının olduğunu kabul edebilmeyi öğrenin ve sürekli onu değişime zorlamayın. Üstelik bir kişi kendi değişmek istemedikten sonra onu zorla değiştiremezsiniz. Partnerinizin olumsuz sevmediğiniz yönlerine odaklanmanız ilişkinizi çıkmaza sokabilir. Ancak önemli bir kriter, değşitirmeye çalıştığınız davranışının size veya çevresindekilere zarar verip vermediği. Zarar vermiyorsa onu değiştirmeye çalışmanın ona yapılan bir haksızlık olabileceğini de bilin.

Partnerini hayatının merkezine koymak

Böyle bir yaklaşım son derece sağlıksız. Bir ilişkiye kendinizi adamanız, herşeyinizi partnerinize göre planlamanız sizi hızla tüketir ve ilişkilerdeki dengeleri değiştirir. Sevdiğiniz insan sizin için şüphesiz çok önemli ve değerli ancak hayatınızı oluşturan şeylerden yalnızca biri, hayatınızın tümü değil. O nedenle partnerinizi hayatınızın merkezine koyma yanılgısına düşmeyin.

Sosyal medya ve oyunlarda fazla zaman geçirmek

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül“Günümüzde çiftlerin en büyük sorunlarından biri, taraflardan birinin aşırı derecede telefon ve bilgisayarda zaman geçirmesi. Akşam eve gelir gelmez eline telefonunu alıp bırakmamak, beraber yapılan etkinliklerde sosyal medyadan gözünü ayırmamak, birbirleriyle zaman geçirmek yerine başkalarının paylaşımlarına bakmak, ‘kafamı rahatlatıyorum’ diyerek bu mecralarda ya da bilgisayar oyunlarında fazla zaman geçirmek ‘gerçek iletişim’e büyük zarar veren davranışlar. Bunlar tıpkı uyuşturucu gibi uzun vadede kendi psikolojiniz de başta olmak üzere her şeye zarar verebiliyor “ diyor.

Fazla Beklentiler

Geçmişte aile ilişkilerinizde yaşadığınız hayal kırıklıkları bilinç altında yer etmiş olabilir ve siz hiç fark etmeden ilişkinizde partnerinizden bunları onarmasını bekliyor olabilirsiniz. Oysa tıpkı sizin gibi partnerinizin de bilinçaltı ihtiyaçları olabileceğini unutmayın. Karşınızdaki kişiden size verebileceği kadarını beklemelisiniz. Her insanın bir sevgi alma ve verme kapasitesi var. Hayatınızdaki kişinin bu kapasitesini anlayın ve ondan herşeyi beklemeyin. Özellikle son yıllarda pek çok kişi sosyal medyada takip ettiği kişilerin ‘her gün eğlencedelermişçesine’ paylaşımlarına ve çoğu kez ‘sahte mutluluklarına’ aldanarak kendi hayatlarını kıyaslama ve partnerini sorgulama yanlışına düşebiliyor.

Geçmişe ve kötü şeylere odaklanmak

Bazı insanlar geçmişe takılı kalırlar ve kafalarından atamazlar. Oysa ilişkinin içinde geçmişte yapılan hatalara takılı kalmak, eski sorunları sürekli gündeme getirmek adeta ilişkinin altına konulan bir dinamit! Hatalarından ders çıkarıp çıkarmadığına bakmak önemli. Geçmişteki hataları affetmeyi seçtiyseniz bunun sorumluklarını yerine getirmelisiniz, eğer affedemiyorsanız bir uzmandan bu konuda destek almalısınız.

Hakaret etmek, kişinin değerlerine saldırmak

Tartışırken sizi rahatsız eden durum üzerine konuşun ancak bağırmaktan ve hakaretten kaçının. Öfkenizi kontrol altına almalı, sorunu daha da büyütmek yerine yapıcı olmaya çalışmalısınız. Karşınızdaki kişinin değerlerine saldırmak, küçümsemek de yapacağınız en büyük yanlışlardan biri.

İçine atmak

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül “Sorunları içinize atmak yerine, doğru zamanda ve doğru ortamda dile getirmekten kaçınmayın. Aksine içine atmanız, konuşmamanız, sorunların çözümü yerine ilerleyen dönemde bir kartopu gibi çok daha büyümesine neden olacaktır. Kırgınlıklarınızı veya sizi rahatsız eden konuları sakinliğinizi koruyarak ve yapıcı bir üslupla dile getirin ve duygularınızı paylaşın” diyor.

Kordsa, Kompozit Sponsorluğu ile Güçlendirmeye Devam Ediyor

Üniversite sanayi iş birliğinin öncülerinden Kordsa, Kocaeli Üniversitesi Türk Mekatronik takımının tasarladığı aracın üretimine kompozit malzeme desteği veriyor.
27 Ağustos 2017 tarihinde Körfez Yarış Pisti’nde gerçekleştirilecek olan TÜBİTAK Alternatif Enerjiler Araç Yarışması için tasarlanan araçta güçlendirme lideri Kordsa’nın karbon fiber kumaşları kullanıldı. 

Tüm parçaları Türk Mekatronik Takımı tarafından geliştirilen ve üretilen 2’nci elektrikli aracın tüm iç tasarımında, kapı içi ve dışı, şase, süspansiyon ve gösterge panelinde Kordsa’nın ürettiği karbon fiber kumaşlar kullanılıyor. Yarışma şartlarına uygun bir şekilde geliştirilen elektromobil araç 3,5 metre uzunluğunda, 1,7 m genişliğinde ve 1 m yüksekliğinde tasarlandı. Daha önce 430 kg ağırlığında ve tek motorlu bir elektrikli araç üreten takım, Kordsa’nın karbon fiber kumaşlar ile ürettikleri çift motorlu yeni aracın ağırlığını 240 kg’a kadar düşürerek aracı %45 hafifletmeyi başardı.

Ünlü Modeller Girişimci Kadınların Ürettiği Çantaları Kullanıyor

Hepsiburada’nın girişimci kadınları desteklemek amacıyla hayata geçirdiği Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü programı kapsamında ürünlerini müşterilerine ulaştıran ihtiyaç sahibi kadınların tasarladığı ve ürettiği ürünler dünyaca ünlü modeller Adriana Lima, Izabel Goulart, Ana Beatriz Barros ve Isabeli Fontana’ya dek ulaştı.

Hayata geçirdiği projeler, ürettiği teknoloji ve çözümlerle Türkiye’de e-ticaretin kaldıracı ve dijital dönüşümün öncüsü Hepsiburada’nın mayıs ayında hayata geçirdiği Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü programı kapsamında dijital dönüşümünü tamamlayan Turquise Tassel isimli girişimci kadın markasının ürünleri kısa zamanda birçok kişiye ulaştı.

Dosso Dossi Fashion Show kapsamında Türkiye’ye gelen ünlü top modeller Adriana Lima, Izabel Goulart, Ana Beatriz Barros ve Isabeli Fontana’ya da hediye edilen Turquoise Tassel çantalar, ünlü modellerin beğenisini kazandı. Üretim hikayesi hakkında da bilgi verilen çantaları çok beğendiklerini belirten ünlü modellerden Izabel Goulart, çok sevdiği turkuaz rengi taşıyan çantasını özel günlerde mutlaka kullanacağını belirtti.

İhtiyaç Sahibi Kadınlar Üretiyor, Hepsiburada’dan Türkiye’ye Ulaşıyor

Hayata tutunmaya çalışan kadınların emeğiyle üretilen, Naz Kurtoğlu girişimi ile kurulan Turquoise Tassel (Turkuaz Püskül) çantalar, Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü programı kapsamında Hepsiburada platformu üzerinden Türkiye’ye ulaşıyor. Bir destek projesi olarak ortaya çıkan ve büyük ilgi gören el örgüsü çantalar, üzerlerindeki Türk desenleri ve motifleriyle de büyük ilgi çekiyor.

Hepsiburada tarafından hayata geçirilen Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü programı kapsamında işini kurmak, büyütmek ve e-ticarete taşımak isteyen kadınlar, teknoloji desteği, komisyon indirimi, promosyon ve reklam desteği, ürün listelemede öncelik, ödeme sistemleri komisyonlarında indirim, kargo desteği gibi avantajlardan faydalanıyor. Turquoise Tassel çantalar ve diğer girişimci kadın ürünlerine Hepsiburada platformunda yer alan girişimci kadın ürünleri kategorisinden ulaşılabiliyor.

Tarkan Kadooğlu: “Kadınları İş Hayatında Tutmak Sosyal Bir Devletin En Önemli Sorumluluğudur”

Türkiye’nin yalnızca en büyük KOBİ yapılanmasına sahip iş dünyası örgütü değil aynı zamanda üyesi olan 35 kadın derneği ile en büyük örgütlü kadın gücü de olan TÜRKONFED, bu yılsonunda üçüncüsü yayımlanacak İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ikinci faz sonuçlarını açıkladı. Rapora göre eşinin çalışmasını istemeyenlerin sayısı 2015 yılında 2007 yılına göre yüzde 50 oranında azalmasına rağmen, kadınlar çocuk ve yaşlı bakımı nedeniyle çalışma hayatının başında ya da ortasında çalışma hayatından ayrılmak zorunda kalıyor.

“Kadın güçlenirse, toplum güçlenir” diyen TÜRKONFED Başkanı Kadooğlu; “Kadınların sadece iş hayatına katılımı değil, iş hayatındaki kadınların da bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemi oluşturmamız gerekiyor. Çocuk ve yaşlı bakımı kadınların çalışmasının önündeki en büyük engel. 2015 yılına kadar olan 5 yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon kadın çocuk bakımı, yaklaşık 112 bin kadın ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bırakmış. Kadınların işgücüne katılımını artırırken, sosyal bir devletin sağlaması gereken temel ihtiyaçlar nedeniyle çalışma hayatından uzaklaşmaları kabul edilebilir bir durum değil. Kreş konusunda atılacak adımlar önemli ama bakım sigortası sisteminin çok hızlı bir şekilde kurulması halinde ilk etapta söz konusu hizmetlerde çalışacak 500 bin kadın için ilave istihdam sağlanabileceği gibi, iş gücü piyasasından kaçan yaklaşık 1 milyon 112 bin kadını da geri getirebiliriz” dedi.

19 Ağustos 2017 / İstanbul- Bünyesindeki İş Dünyasında Kadın Komisyonu (İDK) aracılığıyla 2007 yılından bu yana kadınların eğitime, iş hayatına ve siyasete katılımını teşvik eden çalışmalar yürüten Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), bu yılsonunda üçüncüsü yayımlanacak olan İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ikinci faz sonuçlarını açıkladı. Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan 3. İş Dünyasında Kadın Raporu’nun çıktıları yılsonuna kadar TÜRKONFED tarafından toplam dört fazda kamuoyuyla paylaşılmaya devam edecek. Raporun her fazında Türkiye’de kadınların iş hayatına katılımından sosyal hayattaki etkinliğine kadar farklı konularda kaydettiği aşamalar ve gelişmeler değerlendirilirken, 35 kadın derneğinin cinsiyet eşitliği temelinde politika önerileri de iletilecek.

Türk Sosyal Güvenlik Sistemi’ni, kadının çalışma hayatına girmesi ve sosyal güvenceye erişimi açısından ele alan ikinci faz raporu; sosyal yardımların kadın istihdamı üzerindeki etkisini de inceleyerek, kadın istihdamını artırmaya yönelik sunduğu öneriler ile dikkat çekiyor.

“1 MİLYON KADIN ÇOCUK BAKTIĞI İÇİN İŞGÜCÜNE KATILAMIYOR”

Kadınların iş hayatına katılımlarını artırmak için TÜRKONFED İDK Komisyonu’nun Türkiye’nin her bölgesinde 35 kadın derneği ile çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Kadın güçlenirse, toplum gelişir ve güçlenir. Kadınların sadece iş hayatına katılımı değil, iş hayatındaki kadınların da bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemi oluşturmamız gerekiyor. Çocuk ve yaşlı bakımı kadınların çalışmasının önündeki en büyük engel. 2015 yılına kadar olan 5 yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon kadın çocuk bakımıyaklaşık 112 bin kadın ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bırakmış. Kadınların işgücüne katılımını artırırken, sosyal bir devletin sağlaması gereken temel ihtiyaçlar nedeniyle çalışma hayatından uzaklaşmaları kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.

Türkiye’de çocuk bakımının ağırlıklı olarak kadınlar tarafından sağlandığına dikkat çeken Kadooğlu, bu durumun annenin daha kariyerinin başında çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmasına neden olduğunu belirtiyor. Kurumsal bakım hizmetlerine olan talebin artmasına rağmen kreş sayısının yetersizliği, kreş ücretlerinin yüksekliği ve hizmet kalitesine olan güvensizliğin de çocuk bakımında annelere ek sorumluluklar yüklediğini hatırlatan Kadooğlu, bunun yanında yaşlı ya da engelli bakımı ile ilgilenen kadınların da çalışma hayatının ortasında işgücünden uzaklaştığını vurguluyor. Kadooğlu bu durumun düzeltilmesi için de çocuk bakım-kreş fonu ve bakım sigortası yoluyla çocuk, engelli ve yaşlı bakım hizmetlerini finanse eden sosyal güvenlik sistemlerinin etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini söylüyor. Bu sistemin kadının işgücü piyasasına girişini kolaylaştırdığı gibi istihdam artışı sağlayarak işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunacağının da altını çiziyor.

“TEŞVİK MEKANİZMALARININ YAGINLAŞTIRILMASI GEREKMEKTEDİR”

Kadının doğum sonrası çalışmasını teşvik eden doğum borçlanması, sosyal sigorta prim ve istihdam teşviklerinin de kadın istihdamını artırmada önemli bir rol üstlendiğini belirten TÜRKONFED İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık; “KOSGEB 2000 yılından beri nitelikli eleman çalıştıran KOBİ’lere çeşitli oranlarda teşvikler veriyor. Buna rağmen maalesef sigorta prim teşviklerinden 1,5 milyon KOBİ içerisinde yalnızca 14 bin KOBİ’nin yararlandığını görüyoruz. Bu da bize işverenlerin bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını gösteriyor. Diğer yandan, genç kadın işçi çalıştıran firmalarda bu işçilerin 54 aya kadar olan primleri devlet tarafından karşılanıyor. Yeni işyeri açan girişimci kadınlar için de primlerin belirli bir kısmının, yine işsizlik fonundan veya devlet tarafından karşılanabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yılda sadece yüzde 1’lik kısmının yaşlı ve engelli bakımı için bir fona ayrılması halinde, engelli ve yaşlı bakımı ile rehabilitasyonu alanlarında istihdam artışı sağlanabileceğini de ifade eden Açık, şöyle devam etti: “Söz konusu fonun kaynağı için, Genel Sağlık Sigortası primlerinin bir bölümü ile genel bütçeden fona sağlanacak katkılardan yararlanılabilir. Diğer yandan 2007 yılında yayımladığımız raporumuzda literatüre taşıdığımız doğum borçlanmasında, SGK şu anda ilk defa sigorta olunan tarihten sonraki doğumların borçlanmasını esas alıyor. Bu noktada ilk çocuğun borçlanmasının sağlanmasının, hatta ilk çocukların primlerinin devlet tarafından ödenmesinin, kadının iş gücü piyasasına girmesini kolaylaştıracağını düşünüyoruz.”

AİLE VE ÇOCUĞA DAHA FAZLA KAYNAK AYRILMALI

TÜRKONFED 3. İş Dünyasında Kadın Raporu II. Faz sonuçları, ortaya koyduğu önemli tespitler yanında önerileriyle de dikkat çekiyor:

  • 2017 yılı Mart ayı itibarıyla, yoksul hanelerde bakıma muhtaç yaşlı ya da engelliye bakan 485 bin kişiye bakım ödeneği verilmesine rağmen, bu kişiler profesyonel bakıcı olmadığı için sosyal güvenceleri bulunmuyor. Nitelikli bakım elemanı ihtiyacı çok yüksek olan Türkiye’de, bakım sigortasının kurulması ve etkin bir şekilde uygulanması halinde, kısa dönemde söz konusu hizmetlerde çalışacak ilave 500 bin kadınuzun dönemde ise yaşlanan nüfus ile birlikte 1 milyon kadın için ilave istihdam sağlanabilir. İşgücü piyasasından uzaklaşan kadınlar da geri dönebilir.
  • Evlilik ve eşinin isteği ile işten ayrılanların sayısı 2007-2015 yılları arasında yarı yarıya azalmaktadır. 2007 yılında 1 milyon 200 binin kadın eşinin isteği üzerine işten ayrılırken, bu rakamın 2015 yılında 588 bine düştüğü görülüyor. Yeni evlenen çiftlerde, erkeklerde eşlerinin çalışmasına olumlu bakanların sayısında artış gözleniyor.
  • Kadınların yüzde 45,6’sı 1.000 TL’nin altında aylık alırken, bu oranın erkeklerde yüzde 31’e düştüğü görülüyor. Kadınlar arasındaki ücret farklılaşması erkeklere göre daha adaletsiz bir yapı gösteriyor. Çocuk yoksulluğunun yetişkin yoksulluğundan, kadın yoksulluğun ise erkek yoksulluğundan yüksek olduğu Türkiye’de; kadın, erkeğe göre 1 puan daha yoksul ve aradaki ücret farkı çok daha yüksek seviyede.
  • Çalışan kadınların toplamda yüzde 7,2’si yarı zamanlı çalışırken, bu oran en düşük gelir grubu olan 830 TL ve altındaki grupta yüzde 15,9’a kadar çıkıyor. Ek iş arayan kadınların yüzde 40’ının yine en düşük aylık gelir elde eden gruptan olması dikkat çekerken, kadınların iş aramama nedeninin belirgin bir şekilde ev işleri ve bakım yükümlülükleri olduğu ifade ediliyor.
  • Avrupa Birliği (AB) ülkelerine göre Türkiye, emeklilik ve yaşlılık harcamalarına daha fazla kaynak ayırıyor. Yüzde 8 yaşlı nüfus oranı ile AB (Yüzde 19,2)ortalamasının çok altında olan Türkiye’de yaşlılık harcamalarına ayrılan pay yüzde 48 ile 28 AB üyesi ülkenin de üzerinde bulunuyor. Dul ve yetim aylıklarına ayrılan pay ise AB ortalamasının neredeyse iki katına ulaşıyor.
  • Kadınların işgücüne katılımını kolaylaştıracak çocuk, yaşlı ve engelli bakım hizmetlerine yönelik sosyal güvenlik harcamalarına ise Türkiye’nin daha az kaynak ayırdığı görülüyor. Aile ve çocuk harcamalarında ise söz konusu payın AB ortalaması yüzde 8,55 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 3,12’ye düşüyor.Bu tablo ile genç nüfusa sahip bir ülke olan Türkiye’nin, aileye ve çocuğa yönelik sosyal güvenlik mekanizmalarını daha etkin kullanması gerektiğinin altı çiziliyor.

Mobilya devrilmelerinden kaynaklanan kazaları önlemek için Sabitleyin!

Hepimiz evimizin güvenli bir yer olmasını isteriz. Ama evlerimizdeki en ufak bir kaza bile çocuklarımız için risk oluşturabilir. Bunun için özellikle çocuk odalarındaki mobilyaların duvara sabitlenmesi önemli bir konu. Bu farkındalıkla tüm çocuk mobilyalarına uyumlu sabitleme aparatı geliştiren Çilek, çocuklarınızın risksiz bir ortamda keyifli vakit geçirmesini sağlıyor.

Tüm ebeveynler için çocukların sağlıklı bir ortamda büyümesi önemli bir konu. Yaşam alanlarının güvenli olması ve en ufak bir kaza olasılığının yaşanmaması için de tüm tedbirlerin alınması gerekiyor. Dolayısıyla da mobilya devrilmelerinden kaynaklanan kazaları önlemek için yaşam alanlarındaki özellikle çocuk odalarındaki mobilyaların duvara sabitlenmesi önemli…

İşte bu noktada devreye giren Çilek, duvara montaj için gereken sabitleme malzemesinin önemine dikkat çekiyor. Çocuk mobilyasındaki bilirkişiliğiyle de tüm çocuk mobilyalarına uyumlu sabitleme aparatı geliştirerek ebeveynlerin gönlüne su serpen Çilek, tüm mobilyaların kullanım kılavuzunda da “mobilyanın devrilmesi sonucu ciddi kazalar meydana gelebilir ve devrilme riskini önlemek için mobilyanın duvara sabitlenmesi gerekmektedir” ibaresine yer veriyor.

Mobilyayı sabitlemek için kullanılacak donanımın, duvar materyaline göre değişiklik gösterebileceğinin farkındalığıyla Çilek, aparatın tüm mobilyalara uyumlu olmasına özen gösterdi. Ayrıca aileleri ağır nesneleri en alt çekmecelere koyma konusunda da uyaran Çilek, çocukların çekmecelere, kapılara veya raflara tırmanmasına ya da bunlara tutunarak sallanmasına izin verilmemesi konusunda da uyarıyor.