Hakkaniyet geliri yüzde 13,7 artırıyor

Great Place to Work Enstitüsü tarafından yapılan “For All Workplaces: Better for Business” araştırmasına göre, Fortune 100 listesinde yer alan en iyi işveren şirketler diğer şirketlere oranla daha yüksek ekonomik performans sergiliyor. Analizlerde “For All Score” metodolojisi kullanılarak sıralama yapılan şirketlerin yıllık gelirlerinde yüzde 13,7 artış kaydettikleri görülüyor.

İş yerinde güven tesis eden şirketlerin yıllık gelirlerinde dikkat çekici oranda bir artış gözlemlenmesi, araştırmada ortaya konan en önemli bulgular arasında. Şirketler tarafından bilinmeyen veya önemsenmeyen çalışan odaklı yaklaşımlar, şirketlerin ekonomik performanslarını olumlu etkiliyor. Raporda, geleneksel metodoloji ile sıralanan şirketlerin yıllık ortalama gelir artışlarında yüzde 12,5’lik bir artış sağladığı ifade ediliyor. “For All Score” metodolojisiyle liste başı ve liste sonu şirketler karşılaştırıldığında ortalama yıllık gelir artışında 3,6 katlık bir fark ortaya çıkıyor. Sadece çalışanların değerlendirmesini baz alan geleneksel metodolojide ise bu oran 2,3’te kalıyor.

Personele hakkaniyetli davranmak rekabet gücünü artırıyor

Great Place to Work tarafından yapılan değerlendirmeye göre, iş yeri kültürünü ayrım yapmaksızın herkes için mükemmel hale getiren şirketlerin yıllık gelir artış performansları, bunu gerçekleştiremeyen şirketlere göre yüzde 9,6 oranında daha iyi. Ayrıca bu şirketler, borsa performansı açısından da diğerlerini geride bırakıp, rekabet güçlerini geliştirebiliyor.

Çalışanına değer veren firmalar kazanıyor

Great Place to Work tarafından geliştirilen ve şirketlerin analiz edilmesinde kullanılan yeni “For All Score” metodolojisinin rekabette öne çıkartan etkisine dikkat çeken Great Place to Work Genel Müdürü Eyüp Toprak, “Raporumuz, çalışanın kim olduğuna ve şirket için ne yaptığına bakılmaksızın tüm çalışanları kapsayacak mükemmel bir iş yeri kültürü oluşturan şirketlerin, hâlihazırda güven kültürü sağlayabilmiş olanlara göre daha da hızlı ve istikrarlı bir gelir artışı yakaladığını gösteriyor. Teknolojinin getirdiği fırsatları kullanmanın yanında, çalışanları anlamanın ve bu doğrultuda strateji geliştirmenin altını önemle çiziyoruz. Küresel çapta yaptığımız araştırmalar ve analizlerimizle çalışanlara verilmesi gereken gerçek değerin ortaya çıkarılmasına ve bu yönelişin sürdürülebilir olmasına katkı sunuyoruz.” dedi.

İhracata dijital kolaylık

Türkiye, ihracat alanındaki çalışmalarını hızlandırmaya devam ediyor. İhracat alanında işlemlerin hızlı ilerlemesi için yenilikçi uygulamalardan faydalanılıyor. Kalkınma stratejisi çerçevesinde, ihracat desteklerine yönelik yeni bir uygulama hayata geçirildi. Ekonomi Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle, ihracata destek ödemeleri başvurularında artık e-imza ile işlem yapılabiliyor.

06.08.2017

E-imza bütün sektörlerde kolaylıkla işlem yapılmasını ve tasarruf elde edilmesini sağlıyor. Hızlı işlem yapabilme kabiliyetine erişen kurumlar, ülke ekonomisine daha çok katkı sunmanın yanında maliyetten de avantaj elde ediyor. Ekonomi Bakanlığı tarafından hazırlanan “İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kapsamında Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan Yapılan Ödemelere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği” sayesinde ihracata destek ödemeleri başvurularında e-imza ayrıcalığından yararlanılacak.

İhracat işlemleri e-imza ile hızlanacak

Ekonomi Bakanlığı tarafından yayımlanan yeni yönetmelikle, ihracat yapan firmalar tarafından destek ödemesine ilişkin belgelerin elektronik ortamda e-imza uygulaması ile gönderilmesiyle orijinal evrakların başvuru yapılan kurum ve kuruluşlara ibrazına gerek kalmıyor. Firmalar tarafından e-imza uygulaması çerçevesinde otomasyon sistemlerine yüklenen destek ödemesine konu belgelerin eksiksiz bir şekilde muhafaza yükümlülüğü ve denetime karşı sorumluluğu, destek başvurusunda bulunulmasından itibaren 10 yıl boyunca firma yetkililerine ait olacak.

Kırtasiye, yol ve kargo masraflarına son

Yeni uygulamayla işlemlerin daha hızlı ve kolay bir şekilde yapılacağını belirten E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, “İhracata destek ödemeleri ihracatçılar açısından büyük öneme sahip. Yeni yönetmelik sayesinde ihracat yapan işletmeler, kırtasiye, yol, kargo masraflarını ve bürokratik işlemlerden kaynaklanan zaman kayıplarını geride bırakıyor. Ticari işlemlerin geçerliliğini ve inkâr edilemezliğini sağlayan e-imza, ihracata destek başvuruları alanında büyük kolaylık sağlayacak.” dedi.

Yurt içine ve yurt dışına seyahat edenlerin çoğu Bakırköy’de yaşıyor

Nesnelerin İnterneti alanında Google ve Intel gibi dünya teknoloji devlerinin iş ortağı olan Türk Ar-Ge şirketi Blesh,ulaşım ve turizm sektörünü ilgilendiren önemli bir rapora imza attı. Türkiye’deki tatilcilerin en çok nerelerde oldukları, nasıl sosyalleştikleri ve hangi rotaları tercih ettikleriyle ilgili önemli veriler içeren rapor, 90 gün boyunca Türkiye’deki tüm havaalanlarından beacon ve geofencing teknolojisi kullanılarak alınan sinyallerle, 150 bin kişiden elden edilen veriler incelenerek hazırlandı. Rapor sonuçlarına göre en popüler şehirler yurtiçinde İstanbul, yurtdışında ise Amsterdam oldu. En çok tatilci sayısı İstanbul’da yer alırken, hem yurtiçi hem de yurtdışına seyahat edenlerin çoğunlukla Bakırköy’de ikamet etmesi raporda dikkat çeken verilerden biri oldu.

Her ay yaklaşık 200 milyon veriyi analiz eden Blesh, gün içerisinde plaza ve ofislerde zaman geçiren çalışanların gerçek dünyadaki deneyimlerini sanal dünyadaki deneyimleriyle birleştirerek dijital pazarlamayı çok daha geniş bir perspektife taşımaya devam ediyor. Beacon sinyalleri, geofencing teknolojisi ve akıllı telefonlar yardımıyla tüketicilerin hem makro hem de mikro ölçekte davranışlarını analiz ederek markaların pazarlama stratejilerine önemli katkılar sunan Blesh, tatilcilerin tüm yol haritasını ve eğlence noktalarını içeren raporuyla bu kez, ulaşım ve turizm sektörünü yakından ilgilendirecek önemli verileri ortaya çıkardı.

Makro ve mikro ölçeklerde lokasyon teknolojilerini aynı anda kullanabilen Blesh Mobil İletişim Beacon Platformu’nun şu anda Türkiye’deki en geniş lokasyon verisine sahip platform olduğunu belirten Blesh CEO’su Devrim Sönmez, “Tatilciler nereye gidiyor? Nerede yaşıyor? Nerede eğlenmeyi tercih ediyor? gibi soruların yanıtlarını içeren bu rapor, özellikle turizm ve ulaşım sektöründe faaliyet gösteren işletmeler için önemli sonuçlar barındırıyor. Raporda öne çıkan veriler, lokasyon ve rotaların neden daha fazla tercih edildiğinden başlayarak, iş ve hizmet geliştirmede nasıl kullanılacağına kadar birçok noktada referans olabilir” dedi.

Beyaz yakalılar yurt dışını tercih ediyor

Blesh’in raporuna göre, Türkiye’de en çok İstanbul, İzmir ve Ankara’da ikamet edenler tatile gidiyor. Yurtiçinde seyahat edenlerin %59’u İstanbul, %12’si İzmir, %10’u ise Ankara’da yaşıyor. Bu illeri Antalya, Trabzon ve Kocaeli takip ediyor. Yurtdışı tatillerinde %76 ile İstanbul liderliğini korurken, İstanbul’u İzmir ve Ankara takip ediyor. Genel olarak tatilcilerin %60’ı yurtiçinde %40’ı ise yurtdışında tatillerini geçirirken; yurtiçini tercih edenlerin yüzde 49’u, yurtdışını tercih edenlerin ise yüzde 43’ü beyaz yakalılardan oluşuyor.

Yurt dışında Amsterdam, yurtiçinde İzmir

Rapora göre, %52 iOS, %48 Android kullanıcısı olan tatilcilerin, mobil cihazlarda bluetooth teknolojisini kullanım oranı %24. Türkiye’de en çok İstanbul’dan hareket eden tatilcilerin sıklıkla ziyaret ettiği şehir yurtiçinde İzmir, yurtdışında Amsterdam oldu. Yurtiçinde seyahat edenlerin çoğu Bakırköy (%27), Bahçelievler (%12) ve Beşiktaş’ta (%12) oturuyor. Yurt dışını tercih edenlerde de yine Bakırköy (%27) öne çıkarken, ardından Kadıköy (%12) ve Beşiktaş (%11) geliyor.

En çok kafe ve restoranlarda sosyalleşiyor, emlak ve otomotivle ilgileniyorlar

Rapora göre tatilciler, seyahatlerinde çoğunlukla otomotiv ve emlakla ilgili konuları takip ediyorlar. Yurtiçinde tatil yapanların %30’u otomotiv, %21’i emlakla ilgilenirken, yurtdışında tatil yapanların %22’si otomotiv, %20’si emlakla ilgileniyor. Raporda sosyalleşmek için en çok kafe ve restoranların tercih edildiği de görülüyor. Yurtiçini tercih eden tatilcilerin %38’i kafe ve restoranlara giderken, yurtdışında tatil yapanlar için bu oran %36. Yurtiçinde tatilcilerin en çok tercih ettikleri AVM’ler arasında da Zorlu Center, Kanyon ve İstinye Park öne çıkıyor.

Altın Fiyatlarına Yönelik Senaryolar

Nişantaşı Üniversitesi Ekonomi Masası Direktör Yardımcı Kutay Gözgör altın fiyatlarına yönelik senaryoları değerlendirdi. Gözgör, Altın fiyatlarının yönünü FED’in atacağı adımların ve küresel anlamda jeopolitik risk sürecinin belirleyeceğini ifade etti.

Altın fiyatları yılbaşından bu yana yatırımcılarına kazandırmaya devam etse de geçtiğimiz yılkı performansından bir miktar uzak seyrediyor. ONS altın fiyatları yıl başından bu yana yaklaşık yüzde 9,20 artış gösterirken gram altın fiyatları yüzde 9,50 yükseldi. Altın fiyatlarının oynak bir görüntü sergilemesinde küresel anlamda yaşanan gelişmeler ve Amerika Merkez Bankasının (FED) attığı adımlar etkili oldu. FED, yıl içinde iki adet 25 baz puan faiz artışı gerçekleştirirken, 5 trilyon dolara yakın bilançosunu küçültme kararı aldı. Tüm bu gelişmeler ONS altın fiyatları için olumlu gelişmeler olarak değerlendiremeyiz. FED’in faiz yükseltmesi ve bilanço küçültme süreci altın gibi değerli metallere olan talebi azaltsa da, jeopolitik riskler altın fiyatlarının en büyük destekleyicisi olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa Bölgesi’nde yapılan seçimler altın fiyatlarını desteklerken, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Kuzey Kore arasında yaşanan gerilim zaman zaman Altın fiyatlarının güvenli varlık olarak ön plana çıkmasıyla sonuçlandı. Önümüzdeki süreçte altın fiyatlarının yönünü yine FED ve politik gelişmeler belirleyecek gibi duruyor. Piyasalar FED’in Eylül ayında bilanço küçültme sürecine başlamasını bekliyor. Bu beklentide fiyatlara öncede yansımış olabilir. FED’in atacağı adımlar yavaş olur ve jeopolitik risklerin devamı da altın fiyatlarını destekleyebilir. İçerde ise gram altın fiyatları takip edilecektir. Gram altın fiyatlarının değişmesi çeyrek, yarım ve tam altın fiyatlarına da yansıyacaktır. Gram altın fiyatlarının belirleyicisi ise Ons altın ile birlikte dolar kuru olmaktadır. ONS altın 1300 dolar seviyelerine yaklaşır ve Dolar kuruda FED’in bilanço küçültme sürecinin hızlanması ve hızlı bir faiz artışı yapması halinde 3,70 civarlarına ulaşırsa gram altın fiyatlarının yeniden 155 seviyelerine yaklaştığını görebiliriz. Bu da çeyrek altının yaklaşık 250, yarım altının 500 TL civarlarına yükselmesine neden olabilir. Aksi senaryo da ise, Dolar kurunun 3,50 Ons altının ise 1200 – 1210 $ civarında olması halinde gram altının 138-140 bandına gerilediğini görebiliriz. FED’in Eylül ayında yapacağı toplantı altın fiyatlarının yönünü belirlenmesinde daha etkili olacaktır.

Yıl İçi En Yüksek Yıl İçi En Düşük
ONS Altın 1295 1146
Gram Altın 130,626 154,417
Çeyrek Altın 211,615 250,267
Yarım Altın 423,23 500,534
Tam Altın 845,154 999,525

Altın Fiyatlarının Performansı

İKMİB “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” konusunu gündeme taşıyor

Çağımızın sosyal ve ekonomik açıdan en önemli sorunlarından birini kayıt dışı istihdam ve çocuk işçiliği oluşturuyor. Türkiye’de sayısı 2 milyona yaklaşan çocuk işçilerin büyük bölümü kayıt dışı çalıştırılıyor. İKMİB Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadele Projesi kapsamında hayata geçirdiği “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” başlıklı 3. Atölye çalışması ile toplumun kanayan yarasına parmak basıyor. 09 Ağustos 2017 tarihinde Titanic Business Bayrampaşa Oteli’nde gerçekleşecek atölye çalışmasında konu uzman isimlerce tüm yönüyle ele alınacak.

Çocuk işçiliği ve kayıt dışı istihdam konularına dikkat çekmek ve kamuoyunu bilgilendirmek isteyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), “Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadele Projesi” kapsamında gerçekleştirdiği atölye çalışmalarının üçüncüsünü bu konuya ayırdı. Titanic Business Bayrampaşa Oteli’nde 09 Ağustos 2017 tarihinde gerçekleşecek “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” başlıklı atölye çalışması kapsamında SGK İl Müdürlüğü, İstanbul Sanayi Odası ve İŞKUR’dan yetkili isimler konu ile ilgili detayları katılımcılarla paylaşacaklar. Atölye kapsamında Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Pınar Uyan da bir konuşma gerçekleştirecek.

Proje kapsamında daha önce “Kimya Sektörü İK Genel Bakış” ile “Ayrımcılık ve Ön Yargı” konulu atölyeler yapıldı. Verimli geçen atölye çalışmalarının çıktıları projenin ilerleyen aşamalarına yol göstermesi bakımından da önem taşıyor. İKMİB’in “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” konulu atölye çalışmasına kimya sektörünün tüm temsilcileri davetli.

İKMİB-Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadelesi Projesi ile ilgili gelişmeler Facebook sayfasından takip edilebilir.

PROJE HAKKINDA:

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), sosyoekonomik açıdan dezavantajlı bireylere ulaşmayı hedeflediği ‘Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadelesi Projesi’ ile sosyal sorumluluk alanında önemli bir projeyi hayata geçiriyor. Gaziosmanpaşa, Esenler, Esenyurt, Bağcılar, Sultanbeyli ve Sultangazi gibi ekonomik eşitsizliğin yoğun olarak hissedildiği bölgelerde yaşayan bireyleri kapsayan proje aynı zamanda kimya sektörünün nitelikli eleman sorununa da çözüm olacak. Bir yıl sürecek ve en az 25’i kadın olmak 100 kişiye dokunacak proje atölye çalışmaları ile devam ediyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Avrupa Birliği ve Mali Yardımlar Dairesi Başkanlığı’nın yürüttüğü “Dezavantajlı Grupların Sosyal Entegrasyonu ve İstihdam Edilebilirliklerinin Geliştirilmesi Hibe Programı” kapsamında hayata geçirilen “Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadelesi Projesi”nde sosyoekonomik bakımdan dezavantajlı 100 kişiyi meslek sahibi yaparak sektörün nitelikli eleman sorununa da çözüm getiriyor.

Şirketler başlarına ne geleceğinin farkında değiller

Avrupa Birliği’nin yeni Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR), Mayıs 2018’de yürürlüğe giriyor. ESET’in yaptırdığı araştırmaya göre Avrupalı firmaların yüzde 25’inin konudan haberi bile yok. Oysa bu yönetmeliğe uymayan şirketler, üst sınırı 20 milyon Euro’ya varan ağır cezalarla karşı karşıya kalacak. ESET Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu’ya göre bu yönetmelik, Avrupa ülkeleri ile iş yapan Türk şirketlerini de ilgilendiriyor.

AB vatandaşlarının gizlilik haklarını korumak amacıyla son 20 yıldır yapılan en önemli reform olarak öne çıkan Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR-General Data Protection Regulation) 25 Mayıs 2018’de yürürlüğe girecek.

Etkilerini bilmiyorlar

Bu önemli değişikliklerin gerçekleşmesine bir yıldan az zaman kalmış olmasına rağmen çok sayıda firmanın karşılarına ne geleceğinden haberleri yok.

Bilgi güvenliği kuruluşu ESET adına gerçekleştirilen IDC araştırma anketine* katılan 700 firmanın yüzde %25’i, GDPR’dan haberleri bile olmadığını iletti. 700 firmanın yarıdan fazlası, yüzde %52’si ise yeni düzenlemeyi duyduklarını ancak detay ve etkilerini bilmediklerini paylaştı.

Bilenler de hazırlıklı değil

Kanunlardan haberi olanların da durumu pek parlak görünmüyor. Firmaların %20’si henüz hazırlıklara başlamamış, %60’ı ise halen sistemlerini düzenlemeye çalışıyor, sadece %21’lik bir kısım geleceğe hazır görünüyor.

20 milyon Euro’ya varan ağır cezalar var

Oysa bu yönetmeliğe uymayan şirketler, çok ciddi cezalarla karşı karşıya kalacak. Yeni kanun, şirketlerin veri koruma, rıza şartları, müşteri veya çalışanların gizliliği gibi GDPR kurallarını ihlal etmeleri durumunda cezanın üst sınırını 20 milyon Euro’ya veya firmanın yıllık cirosunun %4’üne dek çıkarıyor.

ESET uyarıyor: Konu Türk şirketlerini de ilgilendiriyor

ESET Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu’ya göre GDPR düzenlemesi yalnızca AB merkezli işletmelere odaklanmıyor. Bu değişiklikler, AB vatandaşlarının kişisel verilerini işleyen AB içindeki veya dışındaki her işletmeyi etkileyecek. Yani Avrupa ülkeleri ile ticari ilişki içinde olan tüm Türk şirketleri, işlerini sürdürebilmek için bu yönetmeliğin gerekliliklerini dikkate almak zorunda kalacak.

Önlem almayanlar için maliyet artabilir

ESET’in araştırmasına katılan Avrupalı şirketlerin yüzde 35’i son iki yıl içerisinde bir veri sızıntısına maruz kaldı ve 25 bin ile 250 bin Euro arasında değişen miktarlarda zarara uğradı. Yeni veri koruma yasasının gerekliliklerine uymamak, yüksek cezalar nedeniyle şirketlerin daha büyük maliyetlere uğramasını da beraberinde getirebilir.

Koruma çözümlerinin en önemlisi, şifreleme

Alev Akkoyunlu’nun verdiği bilgiye göre, Avrupa’nın yeni veri koruma yasası (GDPR), iş için uygun gördüğü önlemleri de tanımlıyor ve bunlar arasında şifrelemenin altını çiziyor. Şifreleme teknolojisinin başlıca faydaları; karmaşık algoritmalar sayesinde şifrelemenin çok güçlü olması, dolaşım halindeki verilerin ele geçirilmesi durumunda kullanılamayacak olması, geniş erişilebilirlik ve yönetim imkânı ile birlikte nispeten düşük uygulama maliyeti olarak karşımıza çıkıyor.

İdeal çalışma odası nasıl olmalı?

Bebek, çocuk ve genç odası alanında tematik tasarımlarıyla beğeni kazanan marka Çilek, ürünlerinin, kullanıcılarının fiziksel sağlığının yanı sıra pedagojik gelişimine de destek olmasına önem veriyor. Ürünlerin Ar-Ge sürecinde, uzman pedagogların görüş ve önerilerini değerlendiren Çilek, bebek, çocuk ve gençlerin kendi odalarında kaliteli ve doğru vakit geçirebilmeleri için gerekli hassasiyeti gösteriyor. Bu süreçte ebeveynlerin de çocuklarını doğru yönlendirmeleri gerektiğini savunan Çilek, çocuk odalarında, ders çalışmaya teşvik edecek rahat bir ortam oluşturulmasını öneriyor.

Çilek, bebek, çocuk ve gençlerin, kendi odalarında kaliteli vakit geçirebilmeleri için gerekli ortamın sağlanması için her ürününü özel çalışmalar sonucu tasarlayıp üretiyor. Bebeklikten ergenlik çağına kadar geçen dönemin, bireylerin psikolojik gelişiminde önemli bir rol oynadığının bilincinde olan Çilek, ürünlerinin tasarımları sırasında uzman psikologlardan danışmanlık alıyor. Çilek, ürettiği odaların, çocukların fiziksel sağlığının yanı sıra pedagojik gelişimine de destek olmasına önem veriyor.

Çilek adına açıklamada bulunan Klinik Çocuk Psikoloğu Dr. Z. Deniz Aktan, ideal çalışma odası için şu hususlara dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor. Okul çağına gelmiş çocukların odalarının onların ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Aktan, “Ebeveynlerin çocuğun da bir birey olduğunu unutmadan onun fikirlerini, beğenilerini ve tercihlerini dikkate alması önemlidir. Eşyalara karar verildikten sonra oda içinde yerleştirilmesi ve odanın düzeninin oluşturulmasında da yine çocuğun fikirlerini almak, onu bu sürece dahil etmek çocuğun odasını kendine ait hissetme ve sahiplenme hissini artıracaktır. Bu da çocuğun odasıyla ilgili sorumluluk alma ve benzeri becerilerinin gelişmesine katkıda bulunacaktır” dedi.

Tüm bu düzenlemede önemli olan konunun çocuğun da bir birey olduğunu unutmamaktan geçtiğini aktaran Klinik Çocuk Psikoloğu Dr. Z. Deniz Aktan, Çocuğun fikirlerinin, beğenilerinin ve tercihlerinin dikkate alınması, odasında vakit geçirmekten ve ders çalışmaktan keyif almasını ve motivasyonunu artırabilir. Böylesine kurgulanmış bir aile ortamı da çocuğun yaşamında kendisinin de söz hakkı sahibi olduğunu hissettirerek, özgüven gelişimine olumlu katkılar sunar ve psikolojik bir ihtiyaç olan kendini bir yere ait hissetme/ait olma ihtiyacının karşılanmasına da destek olur. Diğer yandan, mobilyaların eğitici ve bilgilendirici özelliklerini de göz ardı etmemek gerekir. Tasarımları sayesinde çocukların öğrenme becerilerine de katkı sunabilen mobilyalar, çoğu zaman hayal gücü gelişimini de destekler” dedi.

Cezayir gıdadan plastiğe 24 üründe ithalatı durdurdu

2017’de peş peşe ihracat rekorları gelirken engellemelerin de arkası kesilmiyor. Bu kez engel Cezayir’den geldi. Cezayir, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak keyfi bir kararla gıdadan plastiğe 24 ürün kaleminde ithalatı durdurdu. İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, Cezayir’in aralarında plastiklerin de olduğu 24 ürünün ithalatının bankacılık kanalıyla yapılmasını yasakladığını belirterek tarife dışı engel olarak değerlendirdiği bu kararın Cezayir’in altına imza attığı uluslararası anlaşmalara da aykırı olduğunu açıkladı. Geçtiğimiz yıl Cezayir’e 92,7 milyon dolarlık plastik mamul ihracatının gerçekleştiğini, yılın ilk yarısında ise ihracatın 57,4 milyon doları bulduğunu dile getiren Murat Akyüz, bu karardan en fazla Türk ihracatçısının zarar göreceğini vurguladı.

Ekmekten suya, makarnadan çikolataya, plastik ürünlerden mobilyaya kadar toplam 24 üründe Cezayir pazarı Türkiye’ye kapandı. Bu ürünlerin ithalatının bankacılık kanalıyla yapılmasının yasaklanması nedeniyle Cezayir’e ihracat duracak. Karar kapsamındaki sanayi ve gıda ürünlerinde 2016 yılında Cezayir’e yaptığımız ihracat toplamda 231,7 milyon dolar olurken plastik mamüller 92,7 milyon dolarlık ihracatla ilk sırada yer aldı. Yılın ilk yarısında da tablo değişmedi ve Cezayir’e gerçekleşen 128,5 milyon dolar seviyesindeki ihracatta 57,4 milyon dolarla plastik ürünler başı çekti.

Cezayir’in para transferlerini yasaklamaktaki asıl amacının bu ürünlerdeki ithalatı durdurmak olduğunun altını çizen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, bu karardan en çok da Türkiye’nin zarar göreceğini vurguladı ve şunları söyledi: “Cezayir’in aldığı bu karar AB de dahil olmak üzere altına imza attığı uluslararası anlaşmalara da aykırı bir karar. Cezayir zaten uzun bir süredir ülkeye yapılan ithalatlarda para trafiğini kontrol etmek amacıyla akreditif şartı getirmişti. Şimdi aralarında plastik ürünlerin de olduğu 24 ürünün ithalatında para transferini yasaklayarak kapılarını tamamen kapattı. Asıl amaç bu ürünlerin ülkeye girişini yasaklamaktır. Sadece Türkiye’ye özel bir karar olmamakla birlikte en çok zararı Türk ihracatçısı görecektir. Cezayir, ürüne göre farklı oranlarda uygulanmakla birlikte tüm ürünlerde ortalama yüzde 20 Gümrük Vergisi uyguluyor. Yani biz diğer ülkelere göre zaten eksi yüzde 20 ile başlıyoruz. İhracatçılarımız uzun vadeli düşünerek Cezayir pazarını kaybetmemek adına bu yüksek maliyetleri göze alarak ihracatlarını sürdürüyorlardı. Geçtiğimiz yıl bu ülkeye 92,7 milyon dolarlık plastik mamul ihraç ettik. 2017’nin ilk yarısında da ihracatımız geçen seneye göre artarak 57,4 milyon dolara ulaştı. Şimdi alınan bu kararla birlikte Türk plastik mamul ihracatçısına Cezayir pazarı tamamen kapanmıştır. Plastik dışında gıdadan mobilyaya, mermerden halıya kadar birçok ürünün ihracatı duracak.”

Plastik sektörünün halihazırda İran’ın hammadde ithalatında getirdiği Konsolosluk onayı şartıyla mücadele ederken ihracatçı firmaların Cezayir’den gelen bu engellemenin şaşkınlığını yaşadığını kaydeden İKMİB Başkanı, “Biz her zaman tavrımızı adil ticaretten yana koyuyoruz. Ancak yapılan bu yasaklama tarife dışı engelden başka bir şey değil. Cezayir’in bu kararı almasında ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumun etkili olduğunu düşünüyoruz. Cezayir Avrupa Birliği ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalamasına rağmen uzun yıllardır devam eden görüşmelere karşın Türkiye ile bir Serbest Ticaret Anlaşmasına imza atmıyor. AB ile Gümrük Birliği güncellemesinin de yapılamamış olması ihracatçılarımız açısından büyük bir dezavantaj yaratmakta. Cezayir’den beklentimiz bir an evvel anlamakta güçlük geçtiğimiz bu haksız karardan geri dönülmesi. İthalatı yasaklamak çözüm değil, sonuçta kendi ekonomilerine ve bu sektörlerdeki tüketicilerine de zarar verecektir” diye konuştu.

İKMİB, önümüzdeki günlerde Cezayir’e ihracat yapan üye firmalarını konuyla ilgili bilgilendirmek ve yaşanan sıkıntıları dinlemek amacıyla bir toplantı da düzenleyecek.

CEZAYİR TARAFINDAN İTHALATI YASAKLANAN ÜRÜNLER LİSTESİ

Endüstriyel Ürünler:

  • 1.Plastik son ürünler
  • 2.Su tesisatı
  • 3.Elektrik trafoları
  • 4.Mermer
  • 5.Granit
  • 6.Kırmızı renkli ürünler (tuğlalar ve fayanslar)
  • 7.Halılar
  • 8.Mobilyalar ve Aydınlatmalar

Gıda Ürünleri:

  • 1.Çorba, haşlama için hazır ürün ya da bulyon
  • 2.Hazır soslar (mayonez, ketçap ve harissa vb. diğer soslar).
  • 3.Hazır hardal
  • 4.Ekmek
  • 5.Pizza
  • 6.Makarnalar
  • 7.Kabuklu ve kabuksuz kuru meyveler, yer fıstıkları
  • 8.Meyve suları
  • 9.Karışık meyve suları
  • 10.Su, mineral ve maden suyu dahil
  • 11.Tatlılar
  • 12.Reçeller ve marmelatlar
  • 13.Dolgusuz tablet çikolata
  • 14.Tatlandırıcı içeren kızarmış ekmek, waffle ve gofretler
  • 15.Çikolata ve kakao içeren diğer hazır gıda ürünleri
  • Konserveler

Lila Kağıt İhracatta Sınırları Zorluyor!

Dünya standartlarında temizlik kâğıdı üreten Lila Kâğıt, Afganistan ve Arnavutluk’tan sonra Litvanya ve Şeyseller’e de ihracat yapmaya başlayarak ürünlerini ulaştırdığı ülke sayısını 63’ye çıkardı. Sektörünün ihracat şampiyonu olan Lila Kâğıt, global açılımını gelecek dönemde de sürdürmeyi planlıyor.

Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden Lila Kâğıt, küresel arenada gelişimine devam ediyor. İhracat yaptığı ülkeler arasına son olarak Litvanya ve Şeyseller Cumhuriyeti’ni de ekleyen marka, ihracatta sınırları zorlamaya ve dünyanın dört bir yanına ürünleri ile ulaşmaya devam edecek.

Lila Kâğıt Genel Müdürü Alp Öğücü; “Türkiye temizlik kağıtları sektöründe çok genç bir marka olmamıza rağmen kısa zamanda ilk üç kurum arasına girmeyi başardık. Türkiye’deki başarımızı uluslararası pazarlara da yansıtmak istedik ve bugün kendi alanımızda ihracatta önemli başarılara imza atıyor ülkemizde ürettiğimiz ürünlerimizi dünyanın farklı noktalarına ulaştırıyoruz. Sektöründe ithalatında daha fazla ihracat yaparak ülke ekonomisine katkı sağlayan bir firma olmanın haklı gururunu da yaşıyoruz. Amacımız, henüz keşfetmediğimiz yeni pazarlardaki tüketicilerimize ulaşmak. Bizi en çok heyecanlandıran konu da tam olarak bu; yeni pazarlarda, yeni müşterilerin geri bildirimlerini almak ve daha inovatif ürünleri birlikte keşfetmek. Doğu Afrika’nın incisi, doğa harikası Şeyseller Cumhuriyeti’ne ve tarihi binlerce yıl öncesine dayanan Litvanya’ya ürünlerimizi ihraç etmek bizim için büyük bir gurur” ifadelerini kullandı.

Öğücü ihracat yaptıkları ülkeler arasında İngiltere, İrlanda, Yunanistan, Macaristan, Ukrayna, İsrail, Filistin, Irak, Tunus, Fas, KKTC ve Türki Cumhuriyetlerin ilk sıralarda yer aldığını vurgulayarak şöyle konuştu: “İhracat yaptığımız ülkeler arasına Litvanya ve Şeyseller Cumhuriyeti’ni de ekleyerek 63 ülkeye ulaştık. 2017 yılı sonuna kadar ihracatımızı %100 artırmayı ve 2023 yılında ise Türkiye’nin en büyük 100 sanayi kuruluşu arasında yer almayı arzu ediyoruz.”

Lila Kâğıt, yakın dönem planları kapsamında, global pazardaki hedeflerine ulaşmak için yeni stratejiler geliştirmeye devam ediyor.

Türkiye’nin En Büyük 1000 Şirketi Arasında Ambalaj Sektörünün 61 Devi Yer Aldı

İstanbul Sanayi Odası’nın her yıl düzenli olarak hazırladığı Türkiye’nin Birinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinin ardından Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2016 listesi de açıklandı. İSO 1000 listesinde, 35’i Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) üyesi olmak üzere toplam 61 ambalaj şirketi girmeye başardı.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından hazırlanan “Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırması 2016 sonuçları da açıklandı. İSO 1000 listesinde (İSO Birinci + İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu) 35’i Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) üyesi olmak üzere ambalaj sektöründen toplam 61 şirket yer aldı.

Ambalaj sektörünün yıllık değişimine bakıldığında İSO 1000’de yer alan şirket sayısının 56’dan 61’e çıktığı ve bu şirketlerin gerçekleştirdiği üretimden satışların yaklaşık yüzde 9,84; dönem kârlarının yüzde 54,22; ihracatlarının yüzde 3,01 ve çalışan sayılarının yaklaşık yüzde 13,65 oranda arttığı görüldü. İSO 1000 2016 verilerine göre 34 şirket, bir önceki yıla göre listede üst sıralara çıkmayı başardı. 11 şirket ise listede ilk kez yer aldı.

ASD’nin yaptığı analizlere göre ambalaj sektöründeki şirketler, 2016’da İSO 1000 şirketlerinin üretimden satışlarının yüzde 3; dönem kârlarının yüzde 1,8; ihracatlarının yüzde 1,7 ve çalışan sayılarının ise yüzde 2’sini oluşturdu. İSO 1000 listesine giren ambalaj şirketleri, malzeme üretim gruplarına göre sıralandığında ilk sırayı fleksibıl ambalajlar ve kâğıt-karton-oluklu mukavva paylaştı. Bu malzemeleri sert plastik ambalajlar, ambalaj hammadde ve bileşenleri ve metal ambalajlar izledi.

İSO 1000 sonuçlarını değerlendiren ASD Başkanı Zeki Sarıbekir, şunları söyledi: “Türkiye’nin Birinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinin ardından açıklanan Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesi de ambalaj sektörü için büyük bir gurur kaynağı. Sektörümüzün 2023 hedeflerini yakalayabilmek için var gücümüzle çalışıyor, Ar-Ge’ye ve inovasyona önem veriyor, sektörümüzü daha ileriye taşımak için katma değerli ürünler ve yeni teknolojiler geliştiriyoruz. Öyle ki teknoloji ve donanım açısından gelişmiş ülkelerle yarışacak seviyeye ulaştık. Her geçen gün dünya piyasalarındaki rekabet gücümüzü biraz daha artırıyor ve Avrasya’nın ambalaj üssü olma hedefimize emin adımlarla ilerliyoruz.”

Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Hakkında:

Türkiye’deki önemli ambalaj sanayicilerini bünyesinde bir araya getiren ASD, 1992 yılında 39 ambalaj üreticisi tarafından kuruldu. 200’ün üzerinde üyesi bulunan ASD’nin amacı; Türkiye ambalaj sanayinin gelişmesine katkıda bulunmak, sektöre kimlik kazandırmak, ulusal ve uluslararası platformlarda sektörün temsil edilmesini sağlamak, üyeleri arasında birlik beraberlik ve dayanışmayı sağlamak, güçlendirmek ve daimi kılmaktır.