Tago Architects, 4 Farklı Coğrafyada 7 Eğitim Yapısı Tasarlıyor…

Tago Architects, Bakü, Dubai, İzmir ve İstanbul’da eğitim yapıları tasarlıyor. Yerel kültürün ve iklimsel verilerin yapıya entegrasyonu konularına özen gösterilerek tasarlanan bu eğitim yapılarının ana önceliği, öğrenci odaklı, sosyal iletişime ve farklı fonksiyonlarda kullanımlara olanak sağlayan, interaktif eğitim anlayışına uygun mimari dile sahip olmaları…

Mimar Gökhan Aktan Altuğ liderliğindeki Tago Architects, Bakü, Dubai, İzmir ve İstanbul’da 4 farklı eğitim yapısı tasarlıyor. Çağdaş eğitimdeki interaktif anlayışın yapısal organizasyona da yansıtıldığı projeler, öğrenciyi odak alan, aidiyet hissi yaratan ve sosyal iletişime imkan tanıyan mekanlardan oluşuyor. İçerisinde eğitim verilen yapının da öğrencilerin eğitiminde çok önemli bir rolü olduğunu ve mekanın eğitim anlayışından asla bağımsız düşünülemeyeceğini ileri süren Tago Architects, tasarlamış olduğu eğitim yapılarında da bu sorumlulukla hareket ediyor.

Mimarın tasarladığı yapının öğrencileri ürkütmemesi aksine mekana çekmesi, aidiyet hissettirmesi, teşvik etmesi gerektiğini belirten Mimar Gökhan Aktan Altuğ “Günümüzde eğitimi besleyen en önemli unsur, sosyal iletişim. Öğrencilerin ve eğitimcilerin sosyalleşebileceği mekansal kurgular oluşturmak, mekanda gerekli esnekliği sağlamak, öğrenciler ve öğrenciler, öğrenciler ve eğitimciler arasındaki etkileşimi artırıyor. Bu etkileşimin öğrenmeyi olumlu bir yönde etkilediği artık bilinen bir gerçek” diyor.

Sürprizli Mekanlar Çocukları Öğrenmeye Teşvik Ediyor…

Tago Architects, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Bukhatır Group için tasarladığı 38.000 m2 büyüklüğündeki Dubai ASCS School ve 30.000 m2 büyüklüğündeki Layyah ASCS School; uluslararası eğitim kurumu olan Sabis International için tasarladığı 60.000 m2 büyüklüğündeki Ajman Sabis School ve 31.550 m2 büyüklüğündeki Al Khobar Sabis School ile Azerbaycan’da tasarladığı 67.000 m² büyüklüğündeki Bakü Sabis School projelerinde iklimsel verilerin, sosyal iletişimin, teknolojinin ve interaktif eğitim anlayışının mekanlara nitelikli bir şekilde entegre edilmesi gibi kaygılarla hareket etmiş.

İlkokul ve okul öncesi düzeyinde tasarladığı okul projelerinde tasarım ana kararlarını yaş grubuna ve o yaş grubunun ihtiyaçlarına, güvenliğine yönelik olarak alan Tago Architects, onların ölçeğinde aidiyet uyandıracak bir takım renk ve malzeme seçimleriyle mekan kurgularını şekillendirmiş. Mekansal organizasyon yapılırken iklimsel verilerin de çok önemsendiği projelerde, çocukların her mevsim alternatifli olarak kullanabilecekleri sosyal mekanlar yaratılmış. Çocukların güvenliği için mekanik tespitleri olmayan, düşme ve eskime riski olmayan, genellikle kaplamasız yüzeyler, asma tavansız sınıflar gibi riski minimize edecek tercihler yapılmış.

Eğitimin kalem-kağıttan gittikçe uzaklaşarak interaktif bir yöne doğru evrilmesinin farklı mekansal çözümleri, birleşimleri ve dolayısıyla da esnek bir anlayışı beraberinde getirdiğini söyleyen Tago Architects, teknolojinin bir yandan eğitim ve öğrenme biçimlerine dahil olurken bir yandan da mimari açıdan pek çok yeniliğe olanak sağladığını ifade ediyor ve ekliyor “Öğrencilerin artık akıllı tahtalar ve tablet kullanmaları, sık sık sunumlar yapmaları, çoğu zaman malzeme ile birebir çalışmalarıyla birlikte derse aktif bir şekilde dahil olmaları, içerideki hareket etme tarzlarına yansıyor. Bu da mekanın pek çok açıdan dönüşümünü zorunlu kılıyor. Dolayısıyla daha esnek, teknoloji ile bütünleşmiş mekanlar kurgulamak gerekiyor. Birleşip çözülebilir mekanların yanı sıra birleşip şekil değiştirebilen mobilyalar gibi yan üretimler de bu dönüşümü destekliyor. Z kuşağı çocuklarının dikkatini bir noktaya toplamak ve bunun devamlılığını sağlamak artık klasik yöntemlerle sağlanamıyor. Bir takım oturma düzeni değişiklikleri ve sürprizlerle öğrencilerin dikkatini bir noktada tutabilmek gerekiyor. “

Doğayı Binanın İçerisinde de Yaşatmak…

Türkiye’nin en büyük meslek okulu olma özelliği taşıyan Tago Architects tasarımı Meslek Lisesi ve Anadolu Meslek Okulu (METEM), Habaş A.Ş. şirketi tarafından şirket kurucusu Hamdi Başaran anısına, Milli Eğitim Bakanlığı’na hibe olarak İzmir’de yaptırılmış. Bölgede gelişmiş demir çelik sektörü, makina sanayi ve kimya sektörüne nitelikli ara eleman yetiştirecek olan eğitim kompleksi, 14.405 m2 büyüklüğünde ve 12 mesleki eğitim branşını içeriyor.

İzmir’in iklimsel verilerinden yola çıkan Tago Architects, galeriler ve kat bahçeleri ile ferah ve zengin bir mekansal kurgu sağlamış. Kullanıcıların ana bahçeye çıkmadan da açık havayla ilişkilerini sürdürmesini çok önemseyen Tago Architects, koridorlardan kat bahçelerine açılan çıkışlarla doğayı binanın içerisine almış ve aydınlık bir ortam yaratarak binanın her bölümünün bundan yararlanmasını sağlanmış. Yapının tek yönlü çatısı, 3 metre ön cephe saçağı ve çatılarda bırakılmış aralıklı dikey boşluklar ile ışık gölge oyunları yaratılarak, çatının cephede de dikkat çekmesi sağlanmış.

Okul tasarımında engelliler için her katta olmak üzere WC’ler ve engelli asansörü, bina giriş çıkışlarında engelli rampası; diğer genel kullanım alanlarıyla bahçe ve spor alanlarına ulaşımlar için özel korkuluklarıyla engelli rampaları yapılarak, engellilerin eğitimden eşit koşullarda yararlanmalarına olanak sağlanmış.

Bilgisayarlı eğitime olanak sağlamak üzere akıllı tahta sistemleri kullanımına uygun tesisat yapılarak, sistem odasına, ana sistem ile yönetim kumanda merkezi bağlanarak idarecilerin tüm sistemi uzaktan kontrol etmelerine imkan tanıyacak şekilde uygulanmış.

Merkezinde Kütüphane Olan Üniversite

İlkokul ve lise düzeyinde pek çok eğitim yapısı bulunan Tago Architects, Medipol Üniversite’sinin İstanbul, Kavacık’taki kampüs projesini de yapıyor. Kampüs projelerinin birçok uzmanlık alanını kapsadığı için her uzmanlık alanının gerektirdiği fonksiyonları belirlemek ve bunların ilişkisini iyi çözüp özümsemek gerektiğini vurgulayan Tago Architects, hem kampüs genelini hem de fakülte binalarını esnek bir mekansal kurguyla tasarlamış.

Dairesel bir masterplan’ı olan Medipol Üniversitesi’nin merkezine, yüksek teknolojili çatı kaplaması ile bitirilmiş bir kütüphane yerleştirilmiş. Kütüphanenin sembolik anlamda bir bilgi kaynağı olarak merkeze yerleştirilmesiyle birlikte öğrencilerin içerisinde vakit geçirmesi, orada sosyalleşmesi ve bilgiyi orada üretmesi amaçlanmış.

Kampüs projelerinde sosyal alanların bütünleştirme gibi bir görevi olduğunu savunan Tago Architects, Medipol Üniversitesi’nde sosyal alanları bir derecelendirme sistemi ile ele almış. Öğrencilerin ders arası ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikteki sosyal alanlar her fakültenin kendi içerisinde organize edilirken, kampüs genelinde de konferans alanları, ana yemekhane, kütüphane, peyzaj alanları gibi bütün öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, birleştirici ve sembolik anlamları olan sosyal alanlar organize edilmiş. Fakülte içerisindeki sosyal alanlar kurgulanırken kot farklılıkları ile oluşan amfi şeklinde oturma, dinlenme alanları ve bu alanların cephe ve dışarısıyla olan ilişkileri çok önemsenmiş. Ek olarak fakülte binaları içerisinde çatı ışıklıkları tasarlanarak gün ışığı binanın içerisine alınmış. Böylelikle kullanıcılara daha ferah ve aydınlık bir mekan sağlanmış.

 

TAGO ARCHITECTS HAKKINDA:

Tago Architects, Gökhan Aktan Altuğ ve Tatsuya Yamamoto ortaklığında 1995 yılında kuruldu. Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde hayata geçirdiği özgün mimari tasarımları ile adından söz ettiren ofis, projelerinde günümüz yaşam ihtiyaçlarını, evrensel tasarım ve konfor değerleri ile buluşturuyor.

Kuruluşundan bu güne mimari ve iç mimari alanlarda 700’ün üzerinde proje tasarlayan Tago Architects, farklı ölçek ve tipolojideki çok önemli işlerin altına imzasını attı, birçok alanda da ödül sahibi oldu.

Firma, program ve teknik açıdan inovatif, maliyet ve kaynak kullanım bilinciyle yapılan tasarımları ile ön plana çıkıyor. Projelerinde yapısal gereklilikler, içerik, işveren talepleri gibi pek çok verinin sentezini, uzun vadede geçerliliğini kaybetmeyen zamansız çözümlerle buluşturan Tago Architects, bu sayede yüksek kalitede mimari ürünler ortaya koyuyor.

2007’den itibaren İstanbul merkez ofisinin yanı sıra Avrupa, Orta Asya ve Dubai’deki ofislerinde de mimarlık, danışmanlık ve sürdürülebilir mimarlık konularındaki deneyimleri ile hizmet vermeye devam ediyor.

TİM Başkanı: “Türkiye trend peşinde koşmayacak, trendlere yön verecek”

Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğinde tasarım gücüyle katma değerli ihracatı artırmak ve İstanbul’un küresel tasarımın merkezlerinden biri olmasını sağlamak amacıyla düzenlenen Türkiye Tasarım Haftası / Design Week Turkey başladı.

Son 20 yılın en büyük tasarımcılarından olan Michael Young ve dijital sanatta dünyaca ünlü Daniel Widrig gibi çok sayıda ünlü ismin konuşmacı olacağı beş gün sürecek etkinlikte, Raw, Beirut Design Week, Patrick Rampelotto ve İzler gibi ünlü sergiler de yer alıyor.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi: “Türkiye Tasarım Haftası’nda tasarım ve endüstriyi birleştirmeyi ve küresel tasarım ofisleri için İstanbul’u bir hub haline getirmeyi hedefliyoruz. Türkiye trend peşinde koşmayacak, trendlere yön verecek. Artık taklit değil, tasarım istiyoruz.”

Büyükekşi: “Türkiye’de endüstriyel tasarım patenti son 10 yılda 1,5 kat artarak 40 bin 200’e çıktı. Patent başvurularının yüzde 62’si İstanbul, Bursa ve Ankara’dan geldi. Ülke genelinde 500 tasarım merkezi açarak bu kültürü Anadolu’nun her köşesine yayacağız. Tasarımcıları medeniyet ve ekonomiye ilham verici katkılar yapmaya çağırıyoruz.”

Etkinlik açılışında düzenlenen Design Turkey Tasarım Ödülleri’nde toplam 350 endüstriyel tasarımdan 7’si Üstün Tasarım, 36’sı İyi Tasarım, 7’si ise Konsept Tasarım Ödülü almaya hak kazandı.

1476876109_bakan_zeybekc__i_ve_ti__m_bas__kan___bu__yu__keks__i__standlar___gezerek_tasar__mc__lar___inceledi

Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğinde tasarım gücüyle katma değerli ihracatı artırmak ve İstanbul’un küresel tasarımın merkezlerinden biri olmasını sağlamak amacıyla düzenlenen Türkiye Tasarım Haftası/Design Week Turkey başladı.

Arçelik, Ford Otosan, Seranit Grup ve Şişecam stratejik ortaklığında Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen etkinlik, endüstriyel tasarım, moda ve görsel iletişim tasarımında uluslararası pek çok ismi de buluşturdu.

Türkiye Tasarım Haftası’nın açılışında inovasyon ve markalaşma alanında Türkiye’nin en büyük organizasyonlarından olan Design Turkey Tasarım Ödülleri de sahiplerini buldu.

Ekonomi Bakanlığı, TİM ve Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu (ETMK) işbirliğiyle bu yıl beşincisi düzenlenen Design Turkey Tasarım Ödülleri’nde toplam 350 endüstriyel tasarımdan 7’si Üstün Tasarım, 36’sı İyi Tasarım, 7’si ise Konsept Tasarım Ödülü almaya hak kazandı.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğin açılışına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, Türkiye Tasarım Haftası Komitesi Başkanı Tahsin Öztiryaki, ETMK Başkanı Sertaç Ersayın ile çok sayıda birlik başkanı ve ihracatçı katıldı.

Türkiye Tasarım Haftası’nın açılışında konuşan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye’nin artık tüketim alışkanlıklarını belirleyecek bir güce sahip olduğuna dikkat çekti. Bakan Zeybekci, “Öyle bir coğrafyanın ve ecdadın torunlarıyız ki dünyada bizden daha şanslı bir ülke yok. 1,5 milyarlık nüfusun orta yerinde tüketim alışkanlıklarını biz belirleyebiliriz. Buradaki kastım şu; hangi filmin seyredileceği, hangi dizi kahramanının popüler hale geleceği, onların üzerinden insanların tüketimiyle ilgili nasıl bir noktaya gidebileceğimiz, kılık kıyafetin nasıl olacağı, arabanın hangi marka olacağı, arka fonda tüketim yapılan mağazanın, sepete doldurulan ürünlerin ne olacağı. Onlar o ülkenin bayrağı, başkanlık, kongre binası kaç defa gösterirlerse o kadar destek verilir” dedi. Zeybekci, Türkiye’nin katma değerini artırmak için ihraç ürünlerinde tasarım, dizayn, marka ve patentin farkını ortaya koyması gerektiğini kaydetti.

Trend peşinde koşmayacak, yön verecek

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, tasarım ve endüstrinin birleşmesini sağlamayı ve küresel tasarım ofisleri için İstanbul’u bir hub haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Büyükekşi, “Etkinlik, Türkiye’nin ekonomik ve kültürel geleceği için önemli bir kilometre taşı niteliğinde. Ülke olarak, bundan sonra trendlerin peşinden koşmayacak, trendlere yön vereceğiz. Artık taklit değil, tasarım istiyoruz” dedi.

Türkiye’de endüstriyel tasarım patentinin son 10 yılda 1,5 kat artarak 40 bin 200’e çıktığına dikkat çeken Büyükekşi, “Patent başvurularının yüzde 62’si İstanbul, Bursa ve Ankara’dan geldi. Ama biz tasarım kültürünün ülkemizin her köşesine yayılmasını istiyoruz. Bu kapsamda, Türkiye’de 500 tasarım merkezi açmayı hedefliyoruz, çalışmalarımız devam ediyor” dedi. Etkinlikte evrensel bir uyum peşinde olduklarını da belirten Büyükekşi, “Milli tasarım kavramı çok gerilerde kaldı. Biz evrensel olanla yerel arasındaki uyumdan söz ediyoruz. O uyum ki evrensel olan yanı ile İstanbul’da olduğu kadar Japonya’da, Şikago’da, Kenya’da veya Mekke’de benzer bir heyecanı yaratır. Yerel olan yanı ile tüm coğrafyalarda yaşayan insanlar için tanıdık bir selamdır” dedi.

1476876099_ti__m_bas__kan___mehmet_bu__yu__keks__i

Tasarımcılara ilham verici katkı çağrısı

Konuşmasında “Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve marka”yı küresel rekabet mahşerinin dört atlısı olarak niteleyen Büyükekşi, “Yıllardan beri bu dört alanda bilinç geliştirici faaliyetler yapıyoruz. Bundan sonra her yıl Türkiye Tasarım Haftası’nı da gerçekleştireceğiz. Tasarım, dünyada katma değer sağlayan en önemli unsurlardan beri. Tüm tasarımcıları medeniyetimize ve ekonomimize ilham verici katkılar yapmaya çağırıyoruz. Kültürümüzün ve medeniyetimizin zengin renklerini, evrensel bir dille dünyaya anlatmaya davet ediyoruz. Bu katkılar olmadan ülkemizin tasarım gücünü özgün bir varoluşla ortaya koyabilmek mümkün değil. Ancak bu şekilde yüksek katma değer yaratarak, küresel arenada rekabet gücü sağlayabiliriz” dedi. Ünlü ressam Francis Bacon’un “Bilgi gücün kaynağıdır” sözlerini hatırlatan Büyükekşi, “Bizim ise en büyük gücümüz bilgiye susamış dinamik gençlerimiz. Bu gençlerimizin tasarım ile tanışması çok çok önemli” dedi. Büyükekşi, ayrıca “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Büyük işler önemli atılımlar ancak birlikte çalışarak elde edilir” sözünü de hatırlatarak etkinlikte emeği geçen tüm katılımcılara teşekkür etti.

Tasarım, marka ve patent garanti altına alınacak

Ziya Altunyaldız da “Türkiye’nin 10 küresel markası mutlaka olacak. Bunun inancı ve birlikteliği var. Bunun için Meclis ve Hükümet olarak çalışıyoruz. Çok yakında kanuni düzenleme ile tasarım, marka ve patenti, yani alınteri ve göz nurunu küresel normlarla yasal olarak garanti altına alacağız” diye konuştu.

Design Turkey’de yedi tasarımcı Üstün Tasarım Ödülü aldı

Alanında başarılı 30’u aşkın tasarım otoritesinin yer aldığı uluslararası bir jüri tarafından değerlendirilen Design Turkey Tasarım Ödülleri’nde, Üstün Tasarım Ödülü’ne layık görülen 7 ürün; Ahmet Toplu’nun Karaca için tasarladığı Everest adlı çatal kaşık bıçak takımı, Nihat Duran’ın Arçelik için tasarladığı Selamlique Kapsüllü Türk Kahve Makinası, Onur Onrat’ın Arçelik için tasarladığı SBS Cosmos Flush Handle, Koray Malhan’ın Koleksiyon Mobilya için tasarladığı Oblivion adlı yaşam ve çalışma ünitesi, Giuseppe Manente ve Abramo Mion’un Koleksiyon Mobilya için tasarladığı Calder adlı modüler oturma grubu, Kunter Şekercioğlu’nun Scrikks için tasarladığı Heritage adlı dolmakalem ve roller ball kalem serisi ve Eda Yılmaz’ın Şişecam için tasarladığı Kestane Doğal Kaynak Suyu Şişesi bulunuyor.

Son 20 yılın en büyük tasarımcılarından Michael Young konuk

Etkinliğe son 20 yılda tasarım dünyasının önde gelen isimlerinden olan ve Asya’nın en heyecan verici tasarım stüdyosuna sahip Michael Young, Milano’nun önde gelen tasarım ve sanat müzesi Triennale di Milan’ın Direktörü Andrea Cancellato gibi uluslararası isimlerle, Türkiye’den dünyaya açılan ünlü modacılar Dice Kayek markasının yaratıcısı Ayşe-Ece Ege kardeşler, Hüseyin Çağlayan ve Atıl Kutoğlu da konuşmacı olarak katılacak.

Etkinlikte dijital sanat ve tasarım alanında dünyanın öncü isimlerinden biri olan Daniel Widrig’in ürünlerinin de sergilendiği Raw ile birlikte, Beirut Design Week, Patrick Rampelotto ve İzler gibi ünlü sergiler de yer alıyor. Design Turkey Ödülleri ve sergisi, İhracatçı birliklerinin yarışmalarının finalist sergileri, tasarım ofisleri, tasarım okulları ve tasarıma dair daha pek çok öğe ziyaretçilerle buluşuyor

İhracatçıya Dfif Desteği 3 Kat Artarak 3 Milyon Liraya Yükseliyor

2017 Bütçesi’nden ihracata

doping çıktı

Son aylarda çevre ülkelerdeki istikrarsızlık, terör ve kurlardaki istikrarsızlıkla boğuşan ihracatçılara 2017 bütçesinden müjdeli haber geldi. Mecliste görüşmeleri süren bütçede DFİF (Destekleme Fiyat İstikrar Fonu) desteğinin 3 bin TL’den 3 kat artırılarak 850 milyon TL’den 3 milyar Tl  olacak. .yükseltilmesi ihracatçılara rahat bir nefes aldıracak.

1476711489_km__b_ba__kan___murat_aky__z_6

İhracatçı birliklerinin en önemli işlevlerinden birinin de özellikle KOBİ’lerin desteklenmesi, sektörel tanıtım faaliyetleri ile mevcut pazarların büyütülmesi ve yeni pazarlar yaratılması olduğunu belirten İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz bu kararı sevinçle karşıladıklarını söyledi. Akyüz, “DFİF desteğini; yurtdışı fuar organizasyonları, UR-GE çalışmaları, satın alma heyetleri organizasyonu, tanıtım merkezi kurulması, Turquality ve yurtdışı marka oluşturmada kullanıyoruz. Bunun 3 katına çıkması demek, rakiplerimiz karşısında 3 kat daha güçlü olmamız anlamını gelir” dedi.

Akyüz, DFİF desteğinin kısa sürede ihracata yansıyacağını ve 2023 hedeflerine ulaşmada destek olacağını söyleyerek bu desteğin sağlanmasına emeği geçen herkese Türk ihracatçıları adına teşekkür ettiklerini belirtti.

Sadece Sizin Değil Herkesin Güvenliği İçin Kışa Hazırlıklı Olun

Continental Türkiye, sürücüleri kış başta olmak üzere her türlü yol ve hava koşullarına hazırlıklı olmaya davet ediyor. Mevsimine uygun lastik kullanımının önemini vurgulayan Continental Türkiye Binek Lastikleri Satış Müdürü Mehmet Akay, toplam trafik güvenliğini artırmak için basit ama önemli tedbirleri sürücülerle paylaşıyor.

 

Sürüş ve sürücü güvenliğini tüm çalışmalarında ilk sıraya koyan Continental, sürücüleri alabilecekleri kolay ama önemli tedbirlerle trafikte güvenliği artırabilecek önerileri paylaşıyor. Mevsimine uygun lastik kullanımı, güvenlik ve tasarruf dâhil pek çok noktada sürücülerin hayatında önemli bir yer taşıyor. Tüm dünyada trafik kazalarının nedenleri arasında olumsuz hava şartlarına bağlı yol koşullarının üst sıralarda yer aldığının altını çizen Continental Türkiye Binek Lastikleri Satış Müdürü Mehmet Akay, havaların +70C‘ye düşmesiyle sürücülerin kış lastiği kullanmaya başlamaları gerektiğini vurguluyor.

Peki neden +70C?

Yaz lastiklerinin yere temas eden yüzeyi +7derece ‘den itibaren sertleşiyor. Bu da lastiklerin ıslak ve soğuk yol koşullarında yeterli kavrama sağlamamalarına neden oluyor. Kış lastikleri ise özel hamur karışımları sayesinde, düşük sıcaklıklarda bile maksimum performans gösterebiliyor. Ülkemiz iklim şartlarında yaz mevsiminde yaz, kış mevsiminde ise kış lastiklerinin tercih edilmesi büyük önem taşıyor. Akay, konu ile ilgili “Toplam trafik güvenliği kavramı, trafikteki tek bir yanlış lastik sahibi aracın dahi tüm trafikte teşkil ettiği riski ifade ediyor. Kış lastikleri ortalama hava sıcaklıkları +7 santigrat derecenin altına inmeye başladığı günlerden itibaren kullanılır. Aynı şekilde, ilkbahar mevsimi geldiğinde ve sıcaklıklar +7 santigrat derecenin üzerine çıkmaya başladığında, yaz lastiklerine geçilir” diyor.

Neden iki farklı lastik seti?

Akay konu ile ilgili, “Otomobilimizi 100.000 km kullandığımızı varsayarsak 2 takım yaz lastiği ile bu 100.000 km mesafeyi almak yerine; 1 takım yaz lastiği 1 takım da kış lastiği ile hem yaz şartlarında maksimum performans elde ederek hem de kış şartlarında üst düzey güvenlik sağlayarak lastiklerimizi kullanmış oluruz” açıklamasını yaptı.

Fren mesafesine dikkat!

Daha fazla kauçuk içeren özel geliştirilmiş bileşiklerle üretilen kış lastikleri, sıcaklıklar düştüğünde dahi sertleşmeyerek, yol üzerinde tutuşu artırıyor. Kış koşullarında kullanılan yaz lastiği, araçların fren mesafesinin bu sebeple uzamasına ve virajlarda merkezkaç kuvvetinin etkisi ile dışarıya doğru savrulmayı artırıyor.

Kış lastiği seçerken nelere dikkat edilmeli?

Bunun için ilk yapılması gereken aracın orijinal ebadı üzerine yoğunlaşmak olmalı. Eğer araç için ebat değişikliği yapılacaksa, mutlaka araç üreticisinin önerdiği ebatlar dikkate alınmalı. Doğru ebat belirlendikten sonra mevsimine, kullanım alan ve alışkanlığına göre seçim yapılmalı. Ayrıca lastik seçerken sadece lastiğin fiyatına bakmak yerine, her zaman uzun vadeli düşünmek önem gerekiyor. Fiyat olarak kısa vadede uygun görünen bir lastik uzun vadede güvenlik, performans, uzun ömür ve yakıt tasarrufu gibi farklı segmentlerdeki kriterler dikkate alındığında daha farklı sonuçlar çıkartabilir.

Bunları unutmayın!

  • Yaz lastiklerinin yere temas eden yüzeyi +7 dereceden itibaren sertleşir. Bu nedenle ıslak ve soğuk yolda yeterli kavrama sağlamaz. Kış lastikleri ise yapılarındaki doğal kauçuk ve silica karışımı sayesinde düşük ısılarda daha yüksek randıman verir.
  • Kışın yaz lastikleri ile fren mesafesi uzar, virajda ise yerle teması çok iyi olmayan bir araç daha fazla dışarıya doğru savrulur, araçlarda önden veya arkadan kaymalar artar. Bu nedenle kış lastiği kullanılması sürücü ve sürüş güvenliği açısından büyük önem taşır.
  • Karla kaplı bir zeminde 50km/h süratte standart lastik ile fren mesafesi 43m iken kış lastiği ile bu mesafe 35m’ye düşmektedir. Aradaki 8 metrelik fark ciddi kazaların önlenmesi anlamına gelmektedir.
  • Kış lastiklerinin blok desenlerinin üzerinde bulunan derin yivler, lastiğin adeta yere yapışmasını sağlayarak ekstra bir tutunma sağlamaktadır.
  • Kış sezonunda her zaman 4 lastiğiniz de kış lastiği olmalıdır. Kış lastikleri ekim ile nisan ayları arasında kullanılabilir.
  • Kış lastiği adı gibi kışın kullanılan lastiktir, yani sadece kar lastiği değildir. Bu yüzden araca takılması için karın yağmasını beklememek gerekir.
  • Kış lastiklerinin üstün tutunma ve kavrama özellikleri, sadece karda veya buzda değil, ısının +7 dereceye düştüğü tüm hava ve yol şartlarında gereklidir.
  • Kış lastiklerinin üzerindeki M+S işaretinin yanı sıra otomobil, SUV ve arazi araçları için “Dağ üzerinde kar tanesi” sembolü de kış koşullarında ideal güvenliği işaret etmektedir.

Continental hakkında

Continental, 2015 yılında elde ettiği 39.2 milyar Euro’luk ciro ile dünyanın önde gelen otomotiv tedarikçilerindendir. Fren sistemleri, motor ve şasi sistemleri ve elemanları, aletle donatım, infotainment (bilgilendirmeli eğlence) çözümleri, araç elektroniği, lastik ve teknik elastomer ürünleri sunucusu olarak Continental; daha fazla sürüş emniyeti sağlamaya ve küresel iklimi korumaya önemli katkılarda bulunmaktadır. Bunun ötesinde, Continental otomotiv iletişiminde yetkin bir iş ortağıdır. Continental, 55 ülkede yaklaşık 215.000’den fazla çalışanıyla faaliyet göstermektedir.

Lastik bölümü

Dünyanın önde gelen lastik üreticilerinden Continental’in lastik bölümünün satışları, 2015’te 10.4 milyar Euro‘ya ulaşmıştır. Dünya çapında 49.000 kadar çalışanıyla 24 üretim ve ürün geliştirme noktasına sahip olan Continental Lastik Bölümü, geniş çaplı üretim ve Ar-Ge yatırımları ile uygun fiyatlı ve çevreye duyarlı ürünlerin oluşturulmasına büyük katkı sağlamaktadır.

Otomobil ve Ticari Araç Lastiği bölümü

Dünya çapında en büyük kamyon, otobüs ve endüstriyel lastik üreticilerinden biri olan Continental, sürekli gelişen ve büyüyen geniş ürün yelpazesi, hizmetleri ve çözümleri ile faaliyet göstermektedir.

Mega Gemiyle Akdeniz’e

2017 Haziran ayında denize inecek dünyanın en büyük mega gemilerinden olan yeni nesil teknolojilerle donatılmış MSC Meraviglia ile keyifli bir Akdeniz seyahatine ne dersiniz? 8 gün sürecek Akdeniz seyahatinde, Marsilya, Cenova, Napoli, Sicilya(Messina), Malta(Valletta) ve Barselona geziliyor. Türk Hava Yolları tarifeli seferleri ile uçuşlar dahil, 8 gün tam pansiyon mega gemi seyahati, erken rezervasyon indirimleri ile kişi başı 869 Euro’dan başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor. Bu seyahatte, Cirque du Soleil şovları da, 16 Temmuz’dan itibaren sahne alacak.

 

MSC Cruises Hakkında

Avrupa, Güney Amerika ve Güney Afrika’nın en büyük cruise firması olan MSC Cruises, sektöre kazandırdığı ve kazandıracağı yenilikler, ilgi çekici-farklı destinasyonlarla, dünya cruise turizmine olan katkısını arttırmaya devam ediyor. 12 gemilik filomuzu, 2021 yılına değin filoya katılacak, 7 adet yeni nesil gemimizle, 19 gemilik dev bir filoya dönüştüreceğiz. Yeni nesil gemilerimizde; Cirque du Soleil’in şovları, “Beach Condo” konsepti sayesinde geminin genelinde kendinizi denizle bütünleşmiş hissedeceğiniz son teknoloji dizayn, yenilenmiş ayrıcalıklı MSC Yacht Club hizmetleri, Samsung teknolojisi ile donatılmış yeni nesil gemilerimizde, akıllı robotlarla desteklenmiş hizmetler ve sağlıklı yaşam için hali hazırda dünya devi TechnoGym işbirliğimiz ile gemilerimizde özel eğitmenler, spor imkanlarına sahip olmaktasınız… MSC Cruises Türkiye ile ilgili güncel bilgilere, 444 672 0 numaralı çağrı merkezimizden veya msccruises.com.tr adresimizden ulaşabilirsiniz.

Türkiye İMSAD Organizasyonuyla Düzenlenen Uluslararası SBE16 İstanbul Konferansı Tamamlandı.

İnşaatın yeni yol haritası:

Karbonu azalt, inovatif yaklaş, geleceği planla!

Türkiye’de ilk kez, Türkiye İMSAD organizasyonuyla gerçekleştirilen SBE Konferansları serisinin İstanbul ayağı SBE16 İSTANBUL Konferansı, derinlemesine ele aldığı inşaat, sürdürülebilirlik ve çevre konuları, bildiriler, oturumlar ve katılımcılarıyla yılın en etkili organizasyonlarından biri oldu. Konferans, alışılagelmişin dışında organizasyonu ve içeriğiyle Seri’ye yeni boyut kattı. Türkiye İMSAD, AB ülkeleri gibi üyeleri ile birlikte emisyon salınımını 2030 yılına kadar yüzde 40 oranında azaltma sözü verirken, konferans çerçevesinde yapılan “Sürdürülebilir Yapılı Çevreye Geçiş Sürecinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı çalıştay çarpıcı sonuçlarıyla inşaat sektörü için kamu, sektör, üniversite ve STK’ları bir araya getirmeyi zorunlu kılan referans yol haritasını ortaya koydu.

Türkiye’de yapı malzemesi üreticilerinden bilim insanlarına, uygulayıcıları ve mimarlardan müteahhitlere, akademisyenlerden devlet kurumlarına ve STK’lara kadar toplum, inşaat sektörü ve çevrenin tüm paydaşlarını bir araya getirerek bir ilke imza atan SBE16 İstanbul Konferansı, 15 Ekim Cumartesi günü yapılan kapanış konuşmalarıyla son buldu. “Akıllı Metropoller – Sürdürülebilir ve Akıllı Binalar ile Akıllı Şehirler için Entegre Çözümler” temasıyla hayata geçirilen konferans 3 gün sürdü. Pek çok ülkeden ve Türkiye’den 40 davetli konuşmacının yer aldığı konferans boyunca 30 oturum gerçekleştirildi ve 113 bildiri sunuldu. Akıllı şehir, akıllı bina, akıllı malzeme, akıllı ulaşım, ekolojik hassasiyet, kalifiye işçi, ithalat ve ihracat, kentsel doku, kaynak verimliliği, performans göstergeleri ile sosyal, kültürel ve finansal yaklaşımlar gibi pek çok konu konferansta masaya yatırıldı.

Fethi Hinginar: “En başarılı konferanslardan biri oldu”

SBE16 İstanbul Konferansı’nın başarısına değinen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar, “Bugüne kadar gördüğüm en başarılı çalışmalardan biri oldu. Türk inşaat sektöründe hep söylediğimiz gibi sadece inşaat malzemesi değil, yapı kalitesinin ve ona bağlı olarak da insanlarımızın yaşam kalitesinin yükselmesi için çalışmalar yapıyoruz. Bu nedenle SBE16 İstanbul Konferansı bu konuda son yılarda yapılan en başarılı ve etkin çalışma oldu. Bizim bütün amacımız inşaat sektörünün tüm katmanlarını malzeme üretiminden projecilere, mimar, mühendis, uygulayıcı, müteahhit, üniversiteler ve kamu gibi bir araya getiren bir Türkiye yapısı ekolünün mevcut durumdan daha iyiye nasıl dönüşeceği konusunda bir tartışma ve fikir geliştirme ortamı yaratmaktı. Bu çalışmalarla bu amacımıza bir ölçüde ulaştık. Umarım Türkiye İMSAD’ın çabaları örnek alınır ve bu tip konferansların etkinliği artırılır” dedi.

Nils Larsson: “SBE16 İstanbul beklentilerimizi aştı”

iiSBE (International Initiative for a Sustainable Built Environment) Direktörü Nils Larsson, Sürdürülebilir Yapılı Çevre Konferanslar Serisi’nin İstanbul ayağını konular ve araştırmalar bakımından “Alışılagelmişin dışında bir seri” olarak yorumladı. Larsson, “Gerek konuşmacılar, gerek sunulan yüzlerce bildiri, sektörün tüm birimlerinden katılan profesyonellerce yapılan çalıştay ve ortaya çıkan sonuçlar gerçekten de tüm seriler içinde alışageldiğimizin dışında kaldı, beklentilerimizi geçti. Özellikle çalıştay sonuçlarına dair söylenecek tek şey ise ‘mükemmel özet’ olur. Hedefimiz burada çıkan sonuçların bir yol haritasıymışçasına sektörün tüm birimleri tarafından önemle ele alınması, uygulanmasıdır. Çünkü hepiniz tek ve özelsiniz. Hem sektörünüzün, hem şirketinizin hem de sağlıklı bir yaşam için sürdürülebilir sonuçlar almanın tek yolu bu” dedi.

 

Gordon Falconer: Akıllı şehir inşasında ‘Boş Sayfa’ yaklaşımı

Konferansın en çok ilgi gören isimlerinden aynı zamanda ana konuşmacılar arasında yer alan Schneider Elektrik Akıllı Şehirler Global Direktörü Gordon Falconer, akıllı şehir inşa etmenin en ideal yolu olan boş sayfa yaklaşımını açıkladı: “‘Akıllı şehir’, kavramı şehir gelişimi için önemli olan birtakım temel unsurları içermektedir. Bu açıdan, öncellikle akıllı şehir kavramının tanımı yapılmalı ve şehri oluşturmak için planlama ilk adım olmalıdır. İkinci adım ise akıllı şehir teknolojileridir. Bir akıllı şehir inşa etmek için ideal olan ‘boş sayfa’ yaklaşımı zordur ve işin sırrı kamu tarafından geliştiricilerin teşvik edilmesidir. ‘Akıllı’ ifadesi mevcut sistemler üzerinde işletim ve kontrol stratejilerinin geliştirilmesi anlamına gelir. Mevcut sistemleri bertaraf ederek yenisini oluşturmak veya sadece mevcut altyapıya bir sensor eklemekten ibaret değildir. Gerçek anlamda ‘akıllı şehir’ yetersiz veri akışı olan mevcut sistemi “büyük veriler – big data” sağlayacak şekilde yenileyerek şehirleri yeniden oluşturmak amacı taşır. Ticari binalar bu sistemin nasıl olduğunu gösteren somut örneklerdir. Bu binalarda toplam enerji tüketiminin yüzde 70’ni oluşturan ısıtma-havalandırma-soğutma (HVAC) ve aydınlatma sistemleri, akıllı sıfatı ile yüzde 30 oranında azalır.

Benzeri somut örnekler ile şehri akıllı hale getirmek kolaylaşacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, bölgelere göre farklılık gösterebilen bazı önemli ticari kaygıların aşılması, mevcut binaların iyileştirilmesi ile sağlanacak faydaların daha net ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Ünlü Japon Mimar Iwamura: Yaşamın güvenliği için yapılı çevreye esneklik entegrasyonu

Mimari ve kentsel bütünsel sürdürülebilirlik konusunda uzman olan aynı zamanda 2003 yılında Dünya Habitat ödülü, AIU 2003 Ödülü, JIA Çevre Mimarlık ödülleri sahibi 14 kitabı bulunan Iwamura Atelier Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Kazuo Iwamura, özellikle doğal afetlerle ilişkilendirerek yaptığı sunumda yaşam güvenliği ve çevresel entegrasyon konusuna değindi. Nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu 21. Yüzyıl şehirlerinde küresel ısınma, doğal afetler, yaşlanma, sağlık sorunları, anlaşmazlık, terör ve altyapı yetersizlikleri gibi belirsiz risklerin yükseldiğine ve buna karşılık geliştirilen ‘Yapılı çevreye esneklik entegrasyonu’ kavramına dikkat çeken Iwamura, “Esneklik ifadesi, 1970’li yıllarda çevrebilim dünyası tarafından ortaya konan, bozulma ya da karışıklık durumlarında bakım ya da düzeltme için sistem kapasitesini tanımlamak amacıyla ortaya atılmıştı. Bu yaklaşımın şehir ve binalara (yapılı çevre) uygulanabilirliği öngörüldü, çünkü bunlar değişen durumlara sürekli adapte edilecek karmaşık sistemlerdi. ‘Esnek yapılı çevre’ fikri gelişerek, sürekli gerginlik ya da ani şoklarla tehdit edilen yaygın bozulma ya da fiziksel veya sosyal sistemin çöküşü gibi durumlarla kavramsal olarak alakalı oldu. ‘Yapılı çevreye entegre esneklik’ kavramı sonuç olarak, işlevini yerine getirecek olanların kapasitesini tarif eder. Böylece orada yaşayan ve çalışan insanlar – bilhassa fakir ve savunmasız olanlar – hangi stres veya şokla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar hayatta kalıp, başarabilirler. Japonya’da yaşanan afetler gibi tüm dünyada şahit olduğumuz durumlar en iyi örneklerdir. Bu bakımdan insan güvenliğini ilgilendiren böylesine bir amaç, mesleğimizin dünya çapında sosyal sorumluluk anlayışını formüle eden yüksek öncelik olmalıdır” dedi.

Çalıştayda ortak karar: Yenilik ve doğaya uyum şart!

SBE16 İstanbul Konferansı çerçevesinde yapılan, Enerji ve Çevre Bakanlıkları, sektör temsilcisi STK’lar ve şirket temsilcilerinin katıldığı çalıştay, konferansın en önemli adımlarından biri oldu. Çalıştayda “Sürdürülebilir Yapılı Çevreye Geçiş Sürecinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri” profesyoneller tarafından tartışıldı. Çalıştayda Bütünleşik Tasarım, Mevzuat (destekler, standartlar, genelge ve yönetmelikler), Sürdürülebilir yapılı çevre sertifikasyonu (bina-çevre-denetim), Malzeme sertifikasyonu – çevresel ayak izi – performans, Finansal araçların geliştirilmesi, Binalarda enerji verimliliği – yenileme – kapsamlı yenileme ve Kentsel dönüşüm ile ilgili yapı sektörüne ait sistemsel sorunlar başlıkları altında sorunlar belirlenerek çözüm önerileri sunuldu. Çalıştay’da öne çıkan başlıklar şöyle:

Bütünleşik Tasarım

Gerek konut, gerek bina ve gerekse çevre için bütünleşik tasarım yöntemlerinin uygulanmasının ve üniversitelerde eğitim programının önemi vurgulandı.

Mevzuat

Konferansta mevzuatlarda yapılması gereken değişiklikler değerlendirildi. Yapı yasasının acilen çıkarılması gerektiğinin üzerinde duruldu. Bu konuda gerekli çalışmaların tamamlanarak konferans sonuçları ile birlikte ilgili bakanlıklara sunulması planlandı.

Sürdürülebilir Yapılı Çevre Sertifikasyonu (Bina-çevre-denetim)

Kentlerin çevreyle dost bir şekilde gelişmesi için neler yapılması gerektiği tartışıldı. Konunun sadece bina olmadığı, ulaşım, iletişim, kültürel aktiviteler sosyal yaşam dahil bütüncül bir açıyla ele alınması gerektiği vurgulandı.

Malzeme Sertifikasyonu

2015 Paris Anlaşması kapsamında verilen taahhütlerin yerine getirilmesi için izlenecek yollar görüşüldü. Bu hedeflere ulaşılabilmesi için yeni yapıların sıfıra yakın enerji tüketen yapılar olması gerekliliği vurgulandı. Mevcut yapı stokunun da hızla daha çevre dostu, uluslararası yükümlülüklere uygun hale getirilmesi için yapılası gerekenler belirlendi. Sübjektif değerlendirmelerin önüne geçilebilmesi için malzeme sertifikasyonunun önemi vurgulandı.

Finansal araçlar geliştirilmesi

Binalarda enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımıyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından ölçme, değerlendirme ve doğrulamayla ilgili bir yönetmelik çıkarılması gerektiğine ve aynı zamanda enerji verimliliği projelerinin hızlanması için devlet desteğinin önemine dikkat çekildi.

Binalarda Enerji Verimliliği – Yenileme – Kapsamlı Renovasyon

Binalarda enerji verimliliğini artırıcı projelerin finanse edilmesi için mevcut araçların aslında yeterli olduğu ancak belirli sorunlar nedeniyle istenen sonuca ulaşılmakta güçlük çekildiği gözlemlendi. Ve mekanizmanın hızlanması için çözümler belirlendi.

Kentsel Dönüşüm ile ilgili Yapı Sektörüne ait Sistemsel Sorunlar

Kentsel dönüşüm, konferans konusu kapsamında geniş bir çerçevede değerlendirildi. Bu konuda yapı sektörüne ait sistemsel sorunlar ve çözüm önerileri belirlendi.

Türkiye İMSAD Hakkında

Kuruluşundan bu yana geçen 31 yılda, Türk inşaat sanayini gerek yurt içinde gerekse yurt dışında temsil eden bir sivil toplum örgütü olan Türkiye İMSAD’ın, 31 sektör derneği, 80 sanayici firma ve paydaş kurum üyeleriyle birlikte, pazarda 21 binden fazla noktaya etkin bir şekilde ulaşmaktadır. Sürdürülebilir büyüme için yurt içinde ve yurt dışında işbirlikleri geliştiren Türkiye İMSAD, iç pazardaki gelişmeleri yakından izlemekte ve ihracatta ulaşılan başarının artarak sürdürülebilmesi için, dış pazarları yakından takip etmektedir. Türkiye İMSAD, inşaat sektörünün çok önemli grupları olan 30 farklı alt sektörü temsil etmektedir. Avrupa Yapı Malzemeleri Konseyi CPE’nin yönetim kurulunda olan, 2011 yılında Brüksel, 2015 yılında ise Kamerun temsilciliğini kuran, sektörel projeler yürüten, raporlar yayınlayan Türkiye İMSAD, Avrupa Komisyonu’nun fonladığı birçok projeye de liderlik etmektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliği’nin Ödüllü Sektörü Otomotiv Sanayii’nden Diğer Sanayi Kollarına Bilgi Desteği

OSD bünyesinde sürdürülen İSG Çalışma Grubu faaliyetleri sosyal sorumluluk projesine dönüştürülerek üyelerin İSG konusunda yapmış olduğu çalışmalar ve iyi uygulamalar diğer paydaşlara aktarılıyor.

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) üyelerinin İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yapmış olduğu çalışmalar ve iyi uygulamalar ile hem Türkiye hem de uluslararası düzeyde ödüller alıyor ve örnek gösteriliyor. Konunun öneminin bilinci ile OSD bünyesinde sürdürülen İSG Çalışma Grubu faaliyetleri kapsamında OSD üyeleri, bu başarıyı bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürme kararı aldı. Bu sayede üyelerin yapmış olduğu çalışmalar ile iyi uygulamalar diğer paydaşlara aktarılıyor. Bu amaçla “Otomotiv Sanayiinde İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulamaları Semineri”nin ikincisi OSD ve TOSB (Otomotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi) işbirliği ile TOSB Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Otomotiv yan sanayi yöneticileri, İSG uzmanları ve iş güvenliğine ilgi duyan çalışanlardan büyük ilgi gören ve 200’e yakın katılımcının yer aldığı seminerde açılış konuşması yapan OSD Genel Sekreteri Osman Sever, TOSB ve TAYSAD’a destekleri için teşekkürlerini sundu. Konuşmasında sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmanın her şeyden önce temel insan hakkı olduğunu belirterek, iş sağlığı ve güvenliğinin temininin sağlanmasının öncelikle insani sorumluluğumuz olduğunu ifade etti. Ayrıca toplumsal refah ve kalkınma açısından da ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğinin temin edilmesinin önemini vurguladı. Bu çerçevede, OSD üyelerinin bilgi birikim ve tecrübelerinin, sosyal sorumluluk çerçevesinde aktarmak konusundaki bu girişimin örnek olması dileklerini iletti.

TOSB Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Çiftçi de yapmış olduğu konuşmasında, ekonomik ve kalite göstergelerinde çok ileri seviyede olan otomotiv ana ve yan sanayiinin bu organizasyondaki işbirliğinden memnuniyetini belirterek, TOSB’da seminerin geleneksel olarak yapılmasını arzu ettiklerini ifade etti. Ayrıca Türkiye’de ilk “Ortak Sağlık Birimi”nin TOSB bünyesinde kurulmuş olmasının İSG konusuna verilen önemin göstergesi olduğunu vurguladı.

TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı ve TOSB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Kanca ise İSG kültürünün yerleşmesinin önemine işaret ederek, özellikle İSG kültürünün yerleşmesine ve eğitimin arttırılmasına yönünde çalışmaların öneminin altını çizdi.

 

Organizasyonda konuşma yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcısı İsmail Gerim ise Bakanlığın çalışma ve faaliyetlerini aktardı. Ana sanayinin yapılan iyi uygulamalarını daha ön plana çıkarması, yan sanayiinin de bu uygulamalardan yararlanmasında öncülük etmeleri konusundaki temennilerini aktardı. Böyle bir etkinlikten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu etkinliklerin periyodik olarak yapılmasının, ülkemiz İSG performansına olumlu katkı sağlayacağını belirtti.

Seminer kapsamında ODTÜ Öğretim Görevlisi Dr. Murat Can Ocaktan “Davranış Odaklı Güvenlik Yönetimine Farklı Bir Bakış” konulu sunumunu yaparak, işyerlerinde güvenlik kültürü ve davranış odaklı güvenlik yönetimi kurulması konusundaki akademik yaklaşımları aktardı. İSG çalışmalarında kurum/işletme kültürünün önemi, tüm paydaşların sorumluluk almalarının gerekli olduğu, doğru araçların doğru zamanlarda kullanılması ve tüm çalışmaların öznesinin “insanˮ olduğunun önemini vurguladı.

Tofaş İSG Yöneticisi Halil Zeybek, Honda İş Güvenliği ve Çevre Bölüm Müdür Yardımcısı Ayhan Temizöz, Karsan İSG ve Endüstriyel İlişkiler Yöneticisi Ersun Şahin, Oyak Renault İş Güvenliği Bölüm Şefi Cem Süren ve Anadolu Isuzu İSG Yöneticisi Mehbare Doğrusöz sırasıyla firmalarındaki İş Güvenliği uygulamaları konusundaki sunumlarını yaparken kendi firmalarındaki İSG uygulamalarını ve iyi uygulama örneklerini katılımcılarla paylaşarak, seminer sonunda katılımcılardan gelen soruları yanıtladılar.

 

“Otomotiv Sanayiinde İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulamaları” seminerleri farklı şehirlerde yeni işbirlikleri ile devam etmesi planlanıyor.

Unilever Türkiye’de Bayrak Değişimi

Unilever Türkiye’nin Yeni Yönetim Kurulu Başkanı, Harm Goossens

Orta ve Doğu Avrupa operasyonlarından sorumlu

Harm Goossens, Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran’ın
yeni Yönetim Kurulu Başkanı oldu

 

İstanbul, 18 Ekim 2016 – 2013 yılından bu yana Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Mehmet Altınok, Global Unilever için yeni iş modelleri ve projeleri geliştirmek üzere Kanada’ya atandı. Eylül ayı itibarıyla Altınok’un yerini, daha önce Unilever’in Orta ve Doğu Avrupa operasyonlarından sorumlu olan Harm Goossens aldı.

Türkiye’nin yanı sıra Orta Asya ve İran operasyonlarının da sorumluluğunu üstlenen Harm Goossens, daha önceki pozisyonlarında görev aldığı bölgedeki birçok ülkede, Unilever’in pazar konumunu ve portföyünü güçlendirmişti.

Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran’ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı Harm Goossens, Türkiye’de bulunmaktan ötürü duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Önümüzdeki dönemde hedefim; gerek gelişmiş gerekse de gelişmekte olan pazarlarda Satış ve Müşteri Geliştirme, Pazarlama ve İş Yönetimi alanlarında edindiğim deneyimi aktararak, Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran’daki sürdürülebilir büyümemize liderlik etmektir” dedi.

Mehmet Altınok ise Unilever’deki bayrak değişimiyle ilgili olarak, “Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan pazarlarda deneyime ve başarılı bir geçmişe sahip olan meslektaşım Harm Goossens, Yönetim Kurulu Başkanlığına atanarak Türkiye, Orta Asya ve İran’daki işlerimizi daha da ileriye taşımak üzere önemli bir sorumluluk üstlenmiştir. Türkiye’den uzakta olmama rağmen kendisinin liderliği sayesinde iş başarılarımızı gururla takip edeceğim. Kendisine yeni görevinde başarılar dilerim” ifadelerini kullandı.

Harm Goossens Hakkında

Hollanda’da bulunan Royal University’de işletme eğitimini tamamlayan Harm Goossens, pazarlama ve satış operasyonları başta olmak üzere iş dünyasında 20 yılı aşkın bir deneyime sahiptir.

Kariyerine 1991 yılında Unilever’de başlayan Goossens, pazarlama ve satış alanlarında çalıştıktan sonra, iş yaşamına Ajax Amsterdam Futbol Takımı’nda devam ederek oyuncuların imaj haklarını koruma görevini yürüttü.

2000 yılından itibaren bir yıl boyunca dünya turuna çıkan Goossens, 2001 yılında iş dünyasına geri dönerek kendi internet şirketini kurdu, ardından dünya vejeteryan gıda ürünleri lideri Tivall Company’nin Avrupa operasyonlarından sorumlu oldu.

Tivall Company’deki görevinin ardından Unilever’in teklifini kabul eden Harm Goossens, 5 yıl boyunca Unilever Pazarlama ve Müşteri Geliştirme Başkan Yardımcılığı görevini üstlendi, sonrasında ise iki yıl boyunca Avrupa Pazarlama Operasyonlarından Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.

2012-2016 yılları arasında Polonya’da görev alan Goossens, Orta ve Doğu Avrupa bölgesinde Estonya’dan Arnavutluk’a kadar uzanan 18 ülkede Unilever operasyonlarından sorumlu oldu.

Harm Goossens, evli ve üç erkek çocuk babasıdır.

Türkiye PMI endeksi Eylül’de 48,3’e yükseldi

pmi-eylul-2016

Eylül 2016 Önemli Noktalar:

• Üretim ve yeni siparişlerdeki düşüş son 4 ayın en düşük hızında gerçekleşti.

• İstihdam üst üste ikinci ay artış gösterdi.

Girdi fiyatları enfasyonu son 20 ayın en düşük düzeyine geriledi.

Özet:

İstanbul Sanayi Odası ve IHS Markit’ten elde edilen PMITM anket verileri Türk imalat sektöründeki yavaşlamanın Eylül’de de devam ettiğine işaret etti. Ancak üretim ve yeni siparişlerdeki gerileme hızı Ağustos’a kıyasla azaldı ve Mayıs’tan beri gözlenen en düşük düzeyde gerçekleşti. Ayrıca Türk imalat sektörünün istihdamı üst üste ikinci ay olacak şekilde arttı. Son anket girdi yatları en asyonunun 2015 yılı başından beri kaydedilen en düşük düzeye gerilediğini gösterdi.

İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI), imalat sanayinin kaydettiği performansı sergilemek amacıyla tasarlanmış tek rakamlı, bileşik performans göstergesidir. Manşet gösterge; yeni siparişler, fabrika çıkışları, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve satın alma stokları gibi göstergelerden elde edilmektedir. 50,0 değerinin üzerinde ölçülen tüm rakamlar sektörde genel anlamda iyileşmeye işaret etmektedir. PMI Eylül’de eşik değer 50,0’nin altında gerçekleşti. Ancak Ağustos’ta 47,0 olarak ölçülen endeks Eylül’de son 4 ayın en yüksek değeri olan 48,3’e yükselerek faaliyet koşullarındaki bozulmanın ılımlı seviyede olduğunu gösterdi.

PMI endeksinde Eylül’de kaydedilen yükseliş büyük ölçüde üretim ve yeni siparişlerdeki daralmanın hız kesmesinden kaynaklandı. Üretim ve yeni siparişlerdeki gerileme son 4 ayın en düşük hızında gerçekleşti. Ağustos’ta artan yeni ihracat siparişleri Eylül’de ılımlı bir azalma gösterdi.

Türk imalat sektörünün istihdamı Eylül’de üst üste ikinci ay olacak şekilde arttı. Ancak artış hızı Ağustos’ta ölçülen seviyeye kıyasla pek değişmedi.

pmi eylül 2016 satınalma dergisi

Eylül’de imalatçılar satın alma faaliyetini azaltsa da bu azalış son dört ayın en ılımlı seviyesinde oldu. Girdi stoklarında Eylül’de ölçülen gerileme stok azaltma eğiliminin hakim olduğu son 8 aylık dönemin en düşük hızında gerçekleşti.

Girdi yatları en asyonu Eylül’de üst üste dördüncü ay yavaşladı ve Ocak 2015’ten beri kaydedilen en düşük seviyeye geriledi. Benzer şekilde, nihai ürün yatları en asyonu daha da yavaşladı ve son 14 ayın en düşük seviyesinde gerçekleşti.

Yorum: Türk İmalat Sanayi Üretim ve Yeni Siparişlerde Azalma Devam Ediyor

IHS Markit Kıdemli Ekonomisti Trevor Balchin, İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI anketi hakkında yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Son anket verileri Eylül ayında Türk imalat sanayi üretim ve yeni siparişlerinde azalmanın devam ettiğini gösterdi. Ancak daralma hızları Mayıs’tan beri en düşük seviyeye geriledi ve sektörün istihdamı artmayı sürdürdü. Son anketten elde edilen bir diğer önemli bulgu da en asyonist baskıların daha da ha emesi oldu.”

Yeni Siparişler Endeksi

Soru: Aldığınız toplam siparişlerin miktarı bir ay öncesine göre nasıl değişti?

Mevsimsel etkilerden arındırılmış Yeni Siparişler Endeksi Eylül’de eşik değer 50,0’nin altında kaldı ama önceki aya kıyasla yükselerek Türk imalatçılarının yeni siparişlerindeki azalışın yavaşladığını ve son 4 ayın en düşük hızında gerçekleştiğini gösterdi.

Girdi Fiyatları Endeksi

Soru: Satın aldığınız malların ortalama yatı bir ay öncesine göre nasıl değişti?

Ortalama girdi yatları Eylül’de de artmaya devam etti. Firmalar, maliyet baskısının büyük ölçüde zayıf Türk Lirası ile metallerde ve petrol bağlantılı girdi yatlarında yaşanan artıştan kaynaklandığını belirttiler. Ancak girdi fiyatları enfasyonu üst üste dört ay olacak şekilde geriledi ve Ocak 2015’ten beri gözlenen en düşük düzeyde gerçekleşti. Ayrıca uzun dönem ortalamasının da altında kaydedildi.

pmi endeksi eylul 2016

 

SEKTÖRÜN LİDERLERİ PRIVATE LABEL ZİRVESİ’NDE BULUŞUYOR

Private Label Zirvesi, bu yıl da Türk perakende sektörünün önde gelen isimlerini ağırlıyor. Sektörün nabzının tutulduğu zirve, Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği tarafından düzenleniyor.

Baskı

Aynı kalitedeki ürünü veya daha ekonomik ve rekabetçi bir fiyata satın alabilme imkânı sunan “Private Label” kavramı, İstanbul’da düzenlenecek Private Label Zirvesi’nde ele alınıyor. Private Label Zirvesi, yaklaşık 600 kişilik bir katılım ile bu yıl yine üretici, tedarikçi ve alıcılarla sektörün diğer temsilcilerini bir araya getiriyor.

27 Ekim Perşembe günü Crowne Plaza İstanbul Asia/Kurtköy’de gerçekleştirilecek zirve, PLAT Yönetim Kurulu Başkanı M. İmer Özer’in açılış konuşmasıyla başlayacak. Zirvede televizyon programcısı ve ekonomist Cem Seymen, ThinkNeuro CEO’su Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken, BİM İcra Kurulu Üyesi ve COO’su Galip Aykaç, Teközel Genel Müdürü Altan Sekmen ve Türkiye’deki ulusal ve yerel diğer zincir mağazaların üst düzey yöneticileri konuşmacı olarak yer alacak. Program sonunda ünlü komedyen Cem Yılmaz yaklaşık 1.5 saat sahne alarak tüm misafirlere keyifli bir show sunacak.

Türkiye’de tüketimi hızla artan private label olarak bilinen özel markalı ürünler, Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerde önemli bir pazar payına sahip.

Ucuz fiyatla yüksek kalite sunan ürünler, tüketici ve perakende kuruluşları tarafından daha fazla benimseniyor.