Şerafettin YILDIZ
Şerafettin YILDIZ Son Dönemde Ülkemizde Yükselişe Geçen Çin Menşeli Yatırımlar YASED Değerlendirmesi
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) verilerine göre Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1990-2023 yılları arasında ABD’den sonra dünya genelindeki uluslararası doğrudan yatırımlardan en fazla pay alan ülke olduğunu görüyoruz. Çin’in bahsi geçen dönemde aldığı Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY)’nin yaklaşık üçte ikisi 2010-2023 yılları arasında gerçekleşti. Çin, 2010-2023 döneminde dünya genelinde gerçekleşen UDY akımlarının %9,25’ini çekti. Çin’in uluslararası yatırım çekme performansı sırasıyla 1997’de ve 1999’da Çin’e özel idari bölge statüsünde katılan Hong Kong ve Macao da dahil edildiğinde daha da yüksek bir seviyeye ulaşabilecektir.
Öte yandan Çin’in yatırım çekme performansının yanı sıra hızlı bir biçimde yurt dışına yaptığı yatırımlarla da öne çıkan bir ülke haline geldiği gözlemlenmekte. Çin, 1990 yılında yurt dışına UDY akışlarında dünya genelinde 22. sırada yer alırken 2010 yılında 5. sıraya yükseldi. 2022 yılında UDY kaynağı ülkeler arasında dünya genelinde 2. ve 2023 yılında ise 3. sırada yer aldı. Bununla birlikte, 2010-2023 döneminde küresel UDY akımları içerisinde Çin anakarası menşeli olanların payı, yaklaşık %10 düzeyinde gerçekleşti. Çin’den yurt dışına UDY akışlarının küresel ülke dışı UDY akışları içindeki payı ise1990 yılında sadece %0,34 iken 2000 yılında %0,8’e, 2010 yılında %4,95 ve 2020 yılında %19,72’ye ulaştı.
Küreselleşme sürecinden en fazla faydalanan ülkelerin başında gelen Çin, Avrupa Birliği’ni (AB) tek bir ülke olarak saymazsak, 2009 yılından bu yana dünyanın en büyük ihracatçısı durumunda. 2001 yılında 6. sırada yer alan ve dünya toplam ihracatının %4,34’ünü üreten bir ülke olarak 2010 yılında payını %10,45’e yükseltti ve 2023 itibarıyla küresel ihracattaki payı, %14,55’e ulaştı. Günümüzde Çin’in ihracatında imalat sanayi ürünlerinin payı %90’ının üzerinde; bu oran 1992 yılında %80’inin altındaydı. OECD verilerine göre Çin’in 2010-2022 yılları arasında gerçekleştirdiği imalat sanayi ihracatının ortalama %30’unu yüksek teknoloji grubuna giren ürünler oluşturdu. 2013 yılında Çin hükümeti, Çin’in dünya ticaretindeki giderek önemi artan rolünü güçlendirmek ve ticaret yaptığı ülkeler ile lojistik ağlarını geliştirmek amacıyla “Kuşak ve Yol İnisiyatifi”ni ilan etti. Çin’in ihraç pazarlarına erişim ve konumunu koruma stratejileri çerçevesinde üretim kapasitesini ve kabiliyetlerini üçüncü ülkelere de kaydırdığı gözlemlendi.
Türkiye ise, AB ile Gümrük Birliği ve AB ülkelerinin toplam nüfusunun %19’una denk gelen 85 milyonu aşkın nüfusunun oluşturduğu iç piyasası sayesinde uluslararası yatırımlar açısından önemli bir destinasyon. Bu nitelikler, başta imalat sanayi firmaları olmak üzere Çinli yatırımcılar için de cazip fırsatlar sunuyor.
Çin firmalarının 2000’li yılların ortasında yükselişe geçen yatırım yoluyla yurt dışına açılım rüzgârı, parçası olduğu tedarik zincirleri ve lojistik avantajları ile imalat sanayindeki uzmanlığı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de dikkatini çekti. Öte yandan, Çin menşeli firmalarca Türkiye’ye yapılan yatırımlara ait finansal akımların Hollanda gibi Avrupa ülkelerindeki bölgesel merkezler üzerinden geliyor olması nedeniyle bu etki, UDY istatistiklerine yansımış değil.
Bilindiği üzere mevcut yatırımcıların ülkemize olan güvenleri ve ülkemizdeki yatırımları sonucu elde ettikleri olumlu deneyimler, aynı ülkeden ve bölgeden diğer firmaların da ilgi göstermesine vesile olmakta. Bu vesileyle, en iyi uluslararası yatırım promosyonu stratejilerinden biri mevcut yatırımcıların memnuniyetinin yüksek düzeyde tutulmasıdır. Tabii ki; bunun için makroekonomik parametreler ve düzenleyici çerçevenin öngörülebilirliği büyük bir önem taşıyor.
Ülkemizin Çin ve dünyanın diğer bölgelerinden alacağı yatırımlarda Gümrük Birliği ve Avrupa’yla olan lojistik entegrasyonunun belirleyici olmaya devam edeceği öngörülmektedir. 2020 yılında patlak veren COVID-19 Pandemi Krizinin küresel tedarik zincirlerinde ortaya çıkardığı kırılganlıklar ve yükselen nearshoring / friendshoring trendlerinin Türkiye gibi pazara daha yakın yerlerdeki üretim üslerini birer yatırım destinasyonu olarak öne çıkarması muhtemeldir.
Bu gelişmeler, Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik çalışmaları, AB ülkeleri ile lojistik entegrasyonu sağlayacak yatırımları ve özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde hayata geçirilen regülasyonlara adaptasyonu daha da önemli bir hale getirmektedir.
Markalar Elektrikli Araç Çalışmalarına Neden Ara Verdi: Sektörü Ayakta Tutan Madenin Ana Tedarikçisinden Flaş Açıklamalar!
Türkiye’de elektrikli araç piyasası hızla büyüyor. Öyle ki Türkiye, bu konuda dünyanın birçok ülkesinden çok daha hızlı ilerliyor. Ancak elektrikli araçları enerji sektöründen altyapı üretimine, şarj istasyonlarına kadar birçok başlıktan bağımsız düşünmek mümkün değil. Konuyla ilgili ciddi bir açıklama, işin uzmanından geldi. Elektrikli araçların şarj sistemlerinde dev kabloların temel içeriği olan bakırın Türkiye’deki en büyük tedarikçilerinden Bakırsan’ın içinde bulunduğu Toptaş Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toptaş, elektrikli araç piyasasında yaşanacak önemli kırılmalara dikkat çekti. Elektrikli araç şarj istasyonlarının ikinci nesle geçişe hazırlandığını hatırlatan Toptaş, fakat çağrı cihazlarının patlaması, ertesi gün de telsiz cihazlarının infilak etmesinin ardından durumun değiştiğini, “uzaktan kontrol edilebilirlik” durumunun gerçek bir tehdit olduğunu ve elektrikli araç piyasasının açığının da bu olduğunu belirtti.
Kendilerinin enerji sektörünün ihtiyacı kabloların üretiminde ana aktörlerinden olduğuna dikkat çeken Uğur Toptaş, “Yani enerjinin kablosu hammadde olarak bizden geçiyor diyebiliriz. Elektrikli araçlar trend oldu şu anda bu elektrikli araçlarımızın bir de şarj istasyonları var. Bir süredir yeni nesil şarj istasyonu arayışları için ar-ge çalışmaları var. Biz firmalara zenginleştirilmiş özel tipte bir bakır tedariği yapıyoruz” dedi. Önceki günlerde Lübnan’da Hizbullah’ın iletişim kurmak için kullandığı çağrı cihazlarının patlaması sonucu en az 12 kişi ölmüş, 3 bine yakın kişi de yaralanmıştı. Ardından da Hizbullah’ın kullandığı telsizler uzaktan erişim yöntemiyle patlatıldı ve 14 kişinin ölmesine, 500’den fazla kişinin de yaralanmasına sebep oldu. Benzer bir durumun elektrikli araç piyasası için de geçerli olduğunu hatırlatan Toptaş, “Elektrikli araçlarda bazı markalar karar alıp çalışmalarına ara verdiler” dedi.
Elektrikli Araç Çalışmalarına Neden Ara Verildi?
Çalışmalara ara verilmesinin nedenini de anlatan Uğur Toptaş, “Yaydığı manyetik alan yüzünden kullanıcılarına baş ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurma yoğunluğu yaşatmasından dolayı, bu araştırmalarını ve geliştirmelerini durdurma kararı aldı birçok firma. Elektrikli araçlar bundan 2 ay öncesine kadar çok yüksek bir trend olduğundan dolayı şarj istasyonları yeni nesil yani ikinci nesle geçmeye çalışıyordu. Fakat çağrı cihazı olayından sonra olay nereye gidecek, açıkçası belirsiz” ifadelerini kullandı.
‘Şarj İstasyonu Çalışmalarının da Durdurulacağına İnanıyorum’
Enerjinin lojistik kısmının bakırla çözüldüğünü, başka hiçbir metalin alternatif olamadığını belirten Toptaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toptaş, “Daha doğrusu optimal maliyet ve optimal enerji tasarrufu bakırda sağlanabiliyor. Ayrıca optimal iletkenlik de bakırda bulunduğu için bakır kullanılıyor” dedi. Şimdilerde elektrikli araç üreticilerinin temel tartışma ve araştırma konusunun yeni nesil şarj istasyonları olduğunu belirten Toptaş, “İki gün önce konuşuyor olsaydık eğer ben bununla ilgili daha pozitif düşüncelere sahip olurdum. Şu anda elektrikli araçlarla ve bu şarj istasyonlarının ar-ge’leriyle alakalı çalışmaların durdurulacağına inanıyorum. İki tane sebebi var. Ana sebep, kullanıcılarda ortaya çıkardığı baş ağrısı ve diğer sağlık problemleri. Sağlık da her şeyden önce geliyor burada. Ne aracın ekonomikliği ne aracın başka bir özelliğinden daha önemsiz değil. Öte yandan bir de elektrikli araçların başka bir şekilde kontrol edilebilme tehdidi söz konusu. Bundan dolayı ben ilginin ve tercihin azalacağına inanıyorum elektrikli araçlarda” değerlendirmesini yaptı.
Toptaş: ABD Manuel Vitesli Araçları Topluyor
2024 itibarıyla teknoloji savaşlarının bambaşka bir evreye taşındığına da dikkat çeken Uğur Toptaş, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) dünyadan manuel vitesli araç topladığını ve bunun teknoloji savaşlarının ne kadar yakıcı hale geleceğinin bir fragmanı olduğunu söyledi. Toptaş, “ABD’nin bu uygulaması özellikle de 2024 yılının Mart ayında yaşanan güneş patlamasının ardından hareketlendi. Hala da uygulama devam ediyor. Bunu okumak ve gelecekte yaşanacakları bu paralelde değerlendirmek önemli” diye konuştu.
Türkiye’de Teknoloji Devrimi: Karanlık Fabrikalar Geliyor!
Türkiye’nin bakır üretiminde de önemli gelişmeler yaşandığını belirten Uğur Toptaş, “Bakır üretim tesisleri yeni nesle evriliyor artık. Karanlık fabrikalar oluşturulmaya başlıyor. Hatta bir tane tesis var tahminen 6 ay sonra faaliyete girecek. Türkiye için teknolojik bir devrim diyebilirim. Endişe ediyoruz onlarda da ne kadar başarıya gidebilecekler, Türkiye’de bir ilk olacak çünkü. Bizim sektörün de, sanayinin de teknolojiyle entegre olup bir an önce karanlık fabrika meselesini çözmesi gerekiyor” dedi. Uğur Toptaş, karanlık fabrikaların çalışma mantığını şöyle anlattı:
“Normalde içerde bulunan işçinin, personelin yapmış olduğu işleri yapan robotik ekipmanlar var. Yani örnek veriyorum, malzeme geldi bunu alıp işleyip bir noktaya getireceğiz, bunun geçeceği etaplar için malzemenin bir yerden alınıp bir yere indirilmesi otomatik ekipmanlarla yapılacak. Diğer tarafta, işlenirken çıkan ürünün kalıplarından ayrılması, atılması, diğer tarafa aktarılması… Eskiden 60-70 kişinin götürdüğü işi sadece operatör olarak 4-5 kişinin götüreceği bir durum bu. Elbette istihdam olarak bakıldığında bir dezavantaj ama birçok sektör var, birçok meslek var. Bu kalıcı bir problem olmaz. Maliyetlerin aşağıya düşmesi, perakendede halkı rahatlatacak bir operasyon olduğu için destekliyoruz.”
‘Konut Fiyatlarını Bile Düşürür’
Sanayideki bu gelişmelerin konut fiyatlarına bile etkisinin olacağını savunan Toptaş “Teknolojik olarak gelişmek her zaman, bence insanoğlu adına faydalı bir şeydir. Maliyet olarak da faydalıdır. Bu şekilde devam edilmesi gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin Dev Tüketim Maddesi: Bakır
Türkiye’nin bakır tüketim hacminin yıllık 500 bin ton olduğunu vurgulayan Bakırsan Bakır Sanayi kurucusu Uğur Toptaş, “Cevherden elde ediyoruz biz bu bakırın bir kısmını ama küçük bir kısmını… Geri kalanını dünyadan ithal ediyoruz. Bu tekniklere yatırımlar bu senelere kadar çok zayıftı. Yapılmaya başlandı ama devletin teşviklerinin arttırılması gerekiyor. Ciddi bir potansiyelimiz var. Bununla alakalı yer altı madenlerimiz çok zengin. Sadece yatırım maliyetleri çok yüksek. Fakat üretim olarak dünyada şu anda iyi bir aktörüz” ifadelerini kullandı.
‘Rusya-Ukrayna Savaşı Türkiye’nin Önemini Artırdı’
Dünyadaki bakırın yüzde 30’unu Rusya’nın ürettiğini ve buradan dünyaya dağıldığını belirten Toptaş, “Malumunuz Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı da Rusya’nın zaten bir partneri olduk. Onların bakırları genellikle Türkiye tarafında kullanılıyor. Burada işleniyor, buradan ihracat yapılıyor. Bundan dolayı Türkiye’nin önemi 3 ise 6’ya, 7’ye, 10’a yükselmiş diyebiliriz bu noktada. Tabii savaş üzücü bir olay. Tabii ki bu savaşın bir an önce bitmesini, bu problemlerin ortadan kalkmasını istiyoruz. Çünkü bu savaş orada bölgesel olarak gözükse de bu biraz da kontrollü bir bölgesel savaş olmaktan çıkıyor. Dünyadaki aktörler ortada, diğer ülkeler ortada konuya müdahil olan. Bunların çözülmesi ve dünyanın bir an önce barışa gitmesini temenni ediyoruz. Ancak bu savaş Türkiye’nin sanayi üretimindeki değerini de bize göstermiş oldu” dedi.
Demişti ünlü, şapkalı ve rahmetli bir siyasetçimiz yıllar yıllar evvel. Seveni de vardı, sevmeyeni de. Eleştiren de oldu, itaat eden de. Ama bir şekilde senelerce Türkiye’de siyaset yaptı. Parti Başkanlığı, Başbakanlık ve hatta Cumhurbaşkanlığı yaptı. Peki nedir bu “Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz!” cümlesinin alametifarikası.Hislerimizin farkında olmak, stres kaynağını tanımlamak ve stresin tipini (negatif/pozitif) belirlemek bireyin yaşam kalitesini etkilemekte ve toplum refahına katkı sağlamaktadır.
Farkındalık zorlar ama kazandırır.Kozmetik Sektöründen Panama’ya Ticaret Heyeti
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından kozmetik ve temizlik ürünleri sektörüne yönelik Cosmeet Latam Sektörel Ticaret Heyeti düzenlendi. Heyet kapsamında Türk ve yabancı 95 firmanın katılımı ile toplam 650’nin üzerinde ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi.
Kimya sektörünün ihracatına katkı sağlamak amacıyla pek çok faaliyet gerçekleştiren İKMİB, kozmetik ve temizlik ürünleri sektörüne yönelik 1-7 Eylül 2024 tarihleri arasında Cosmeet Latam Sektörel Ticaret Heyeti’ni gerçekleştirdi. Panama’ya düzenlenen Sektörel Ticaret Heyeti’ne kozmetik ve temizlik ürünleri sektöründen 25 firma katıldı.
Etkinlik kapsamında Panama dışında Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Guetamala, Honduras, Jamaika, Meksika, Brezilya, Trinidad ve Tobago, Nikaragua ve Peru gibi çevre ülkelerle birlikte 14 ülkeden gelen toplamda 70 satın almacı firmayla 658 ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi.
İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Adıyaman’ın eşlik ettiği heyeti, T.C. Panama Büyükelçisi Lebibe Gülhan Ulutekin ve T.C. Panama Ticaret Müşaviri Halise Büşra Ünsal Hür ziyaret ederek katılımcılara bilgilendirme sunumu yaptı. Heyet kapsamında pazar araştırması yapılarak Panama’da bulunan önemli zincir mağazalar ziyaret edildi.
Adil Pelister: “Panamaya yapılan toplam kimya ihracatının dörtte birini kozmetik ve temizlik ürünleri sektörü gerçekleştiriyor”
Kozmetik ve temizlik ürünleri sektörünün Orta ve Güney Amerika bölgesine yönelik ihracatında Panama’nın önemli bir pazar olduğunu dile getirenİKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Kozmetik ve temizlik ürünleri sektörüne yönelik düzenlediğimiz heyetlerin bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirirken, son bir yılda Cosmeet serisinin dördüncüsünü gerçekleştirdik. Afrika, Asya ülkelerinden sonra geçen yıl Panama’ya gerçekleştirdiğimiz Cosmeet Sektörel Ticaret Heyeti’nin bu yıl dördüncüsünü 1-7 Eylül 2024 tarihlerinde yine Panama’ya gerçekleştirdik. Sektörün Orta ve Güney Amerika bölgesine yapılan ihracatında Panama, ilk sıralarda yer alıyor. Uçucu yağlar,kozmetikler ve sabun ürün grubumuzun bu yıl ilk 7 aylık dönemde Panama’ya yapılan ihracatı 2,7 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yıkama müstahzarları ürün grubumuzun ise söz konusu dönemde Panama’ya ihracatı 726 bin dolar oldu. Panamaya ilk yedi aylık dönemde toplam kimya ihracatımız ise 12 milyon dolar civarında gerçekleşti. Rakamlara baktığımızda bu ülkeye yapılan toplam kimya ihracatının dörtte birini kozmetik ve temizlik ürünleri sektörümüzün gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bununla birlikte çevre ülkeden gelen satın almacı firmalar ile yapılan ikili görüşmeler, Türk firmalarımızın bölgedeki payını artırmasına katkı sağlayacaktır. İKMİB olarak her zaman olduğu gibi sektörümüzü desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

“Kaynağında Ayrıştırma Sistemi hayata geçirilerek, ekonomik değer yaratılmalı”
Plastik Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, sürdürülebilir bir dünya için Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’nin (KAS) bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti. Depozito İade Sistemi’nin (DİS) 1 Ocak 2025 itibarıyla başlayacağını ve ülkemiz için bir kazanç olacağını söyleyen Karadeniz, “Plastik sektörünün çatı kuruluşu PLASFED olarak bizler, DİS’in uygulamaya geçmesini elbette istiyor ve destekliyoruz. Ancak bu işin olmazsa olmazı KAS’tır” dedi.
Kullanılan malzemelerin geri dönüşüme kazandırılarak ekonomik değer yaratılması gerektiğini söyleyen Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, bunun da yolunun Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’yle (KAS) mümkün olabileceğini belirtti.
Gelişmiş ülkelerde yaklaşık 40 yıldır KAS’ın uygulandığını bildiren Karadeniz, ne yazık ki ülkemizin bu konuda istenilen noktaya henüz gelemediğini ifade etti. Sürdürülebilir bir dünya için atıkların kaynağında ayrıştırılarak geri dönüştürülmesi ve bu yolla kaynak kullanımının azaltılmasının büyük önem taşıdığını kaydeden Federasyon Başkanı, “Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’ni yeterli ölçüde uygulayamazsak sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm teknolojileri anlamında yeterli noktaya gelebilmemiz mümkün olamaz” dedi.
KAS’ın bir an evvel devreye alınması gerektiğini kaydeden Karadeniz, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. STK’lar olarak bu konuda üyelerini sürekli bilgilendirdiklerini anlatan Başkan, Kamu’nun da spotlarıyla kendilerine destek vermesini istedi. Sadece yerel yönetimlerle bu işin olamayacağına işaret eden Karadeniz, yerel yönetimlerin ve merkezi yönetimin birlikte hareket etmesi gerektiğini kaydetti.
Avrupa’da uzun yıllardır ambalaj atıklarının kaynağında ayrıştırıldığını ve bu yolla hem ekolojik düzene hem de ülke ekonomilerine değer kattıklarını söyleyen Karadeniz “Dünya artık üret-kullan-at prensipli yaklaşımdan döngüsel ekonomi modeline geçiyor. Esasen bu bir tercihten ziyade zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Zira dünyamızın kaynakları sınırsız değil, dolayısıyla döngüsel ekonomiye geçişte toplumun bir fikri dönüşüm geçirmesi ve ‘çöp’ yaklaşımından uzaklaşması gerekiyor” dedi.
DİS 1 Ocak İtibarıyla Başlıyor
Depozito İade Sistemi’nin (DİS) 1 Ocak 2025 itibarıyla başlayacağını ve ülkemiz için bir kazanç olacağını söyleyen PLASFED Başkanı, “Geri dönüşüm teknolojilerinde DİS’i uygulamayan gelişmiş bir ülke kalmadı. Plastik sektörünün çatı kuruluşu PLASFED olarak bizler, DİS’in uygulamaya geçmesini elbette istiyor ve destekliyoruz. Ancak bu işin başlangıcının olmazsa olmazı KAS’tır. Gelişmiş ülkeler, bunu 40 yıl önce devreye alarak ülke ekonomilerine değer kattılar. Bizler de vakit kaybetmeden sisteme dahil olmalıyız. Bunun da yolu KAS yani Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’nden geçiyor” diye konuştu.
Sürdürülebilir Gelecek Platformu COP29 Yolculuğunu Başlattı!
Sürdürülebilir Gelecek Platformu, Azerbaycan’ın başkenti Bakü ev sahipliğinde, 11-24 Kasım 2024 tarihleri arasında düzenlenecek COP29 Taraflar Konferansı’nda Türkiye’den kendi pavilyonuna sahip tek sivil inisiyatif olarak yer almaya hazırlanıyor.
Trendyol katkılarıyla, Green Zone’da katılımcılarla buluşacak olan Sürdürülebilir Gelecek Platformu; iklim iletişimine değer katan, sürdürülebilir vizyonu benimseyen seçkin ve sorumlu markalar, STK’lar ve liderlerle COP29 öncesinde bir araya geldi ve COP29’a dair tespitlerini, çözümlerini ve vizyonunu içeren sunumlar gerçekleştirdi.
Tarım, iklim, insan temalarında iletişim stratejileri sunan, sektörlerin ticari gelişimine katkı sağlayan etkinlikler ve projeler ile profesyoneller için yeni bağlantılar ve network’lerini geliştirmeleri için platformlar oluşturan uluslararası bir kuruluş olan Agriconnect Türkiye bünyesinde hayata geçen Sürdürülebilir Gelecek Platformu, sektör liderleri ve toplum üyelerini bir araya getirerek sürdürülebilir bir gelecek için ortak hedefler doğrultusunda çalışmalar yapılmasını sağlıyor ve değerli komisyon üyeleri ile ortak çalışmalar ortaya koyuyor.
Ülkelerin siyasi ve politik yaklaşımlarının dışında görüşlerin yansıtılması ve tartışılabilmesi, farklı yaklaşım ve önerilerin temsil düzeyinde seslendirilmesini sağlayan bir platform olduklarının altını çizen, Türk Devletlerinden Londra’ya uzanan geniş bir ağa sahip olan Agriconnect Türkiye CMO’su Havva Olçum, Azerbaycan, Bakü ev sahipliğinde, 11-24 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek COP29 kapsamında yer alarak müzakereleri takip edeceklerini, sahip oldukları pavilyonda paneller ve etkinlikler düzenleyeceklerini belirtti. Agriconnect Türkiye olarak Sürdürülebilir Gelecek Platformu ile “iklim” konusuna dikkat çekmenin öncelikli amaçları olduğunu belirten Olçum; markalar, akademi, STK temsilcileri, iklim elçileri ve sektör temsilcilerini COP29’daki The Green Zone alanında, Trendyol’un ana sponsor olarak yer aldığı Sürdürülebilir Gelecek Pavilyonu’nda bir araya getireceklerini dile getirdi.
Küresel bağlamda iklim değişikliğine karşı ortak önlem alınabilmesi ve bu önlemlerin konuşulması için en doğru zamanda olunduğundan bahseden Havva Olçum; “Sürdürülebilir Gelecek Platformu olarak üç yılı aşkın süredir bu hedef ve amaçlar doğrultusunda etkinlikler ve zirveler gerçekleştiriyoruz. Bu konunun her geçen gün daha önemli olacağının altını çiziyor ve iklim iletişiminin önemini vurguluyoruz. Türkiye ve Azerbaycan’ın alanında öncü isimleri tarafından oluşturduğumuz Sürdürülebilir Gelecek Danışma Kurulumuz ile yıl boyu sürecek etkinlikler ve konferanslar gerçekleştirecek ve hazırlanan raporları kamuoyu ile paylaşacağız” dedi.
Sürdürülebilirlik konusunda kıymetli çalışmalar yapan, bu çalışmalarını sorunları ve çözüm önerilerini sunabilecekleri en doğru ve uluslararası platformda paylaşabilmeleri için markalara uygun platformu sunduklarını belirten Olçum, “11 gün boyunca 11 Ana Temada -Tarım, Su, Gıda, Enerji, Moda, Teknoloji, Finans, Şehir&Mobilite, Turizm & Ulaşım ve Sağlık- özel sektör temsilcileri, uzman konuşmacılar ve STK’ların da aralarında bulunduğu paydaşlarımız ile beraber sürdürülebilirlik konusunu kamuoyunun dikkatine sunacağız. Trendyol, ana sponsorluğumuzu üstlenerek bu yolculukta baştan sona bizimle birlikte yürüyor. Su tema sponsorluğunu üstlenen ARC Water Energy ile SU temasında önemli konular ve içerikler için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Effect Burson İletişim Partnerliği ve İyi Gelecek Stratejik İş Birliğiyle, Goodspaces ev sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz bu buluşma ile COP29 öncesinde, COP29’a dair tespitlerimizi, çözümlerimizi ve vizyonumuzu paylaşmış olmaktan mutluyuz” diye ekledi.
“Hedefimiz Birlikte Dönüşüm”
Sürdürülebilir Gelecek Platformu COP29 yolculuğunda ana sponsor olarak yer alan Trendyol Grubu Kurumsal İletişim Direktörü İrem Poyraz, “Trendyol olarak sürdürülebilir bir geleceğe ancak birlikte atılacak adımlarla ulaşılabileceğine” inandıklarının altını çizdi. Poyraz sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle, geniş ekosistemimizde ‘Birlikte Dönüşüm’ hedefimizi ortaya koyuyor ve bu dönüşüm yolculuğunu herkes için hızlandırmaya çalışıyoruz. COP29 yolculuğu da bizim için bu ‘Birlikte Dönüşme’ hedefine hizmet ediyor. COP29’un Azerbaycan ayağındaki çalışmalarımızı da geçtiğimiz günlerde Bakü’de COP29 Başkanlığı ve Birleşmiş Milletler iş birliği ile düzenlediğimiz geniş katılımlı çalıştayla yaptık. Bugünkü paydaş buluşmamızla da Türkiye’deki çalışmalarımızı başlatmış oluyoruz. COP29’da Sürdürülebilirlik bakış açımızı, attığımız adımları, hedeflerimizi, projelerimizi ve tüm ekosistemimizde dönüşümü hızlandıran çalışmalarımızı katılımcılara aktaracağız.”
“Geleceğimiz için bundan daha kıymetli bir oluşum yok.”
İklim krizinin yıkıcı etkilerini her geçen gün artarak yaşadığımız bir dönem içerisinde olduğumuza dikkat çeken İyi Gelecek Sürdürülebilirlik Danışmanlık Kurucusu ve Sürdürülebilir Gelecek Platformu Danışma Kurulu Üyesi Aslı Pasinli; “Birleşmiş Milletler çatısı altında ülkelerin bir araya gelerek taahhütlerde bulunması ve önceki taahhütlerini gözden geçirmesi geleceğimiz için hayati bir önem taşıyor. İklim krizi ile mücadelede hükümetler arası bu büyük ve kapsayıcı toplantıyı takip etmeye özel sektörü, sivil toplumu ve diğer tüm paydaşları davet ediyoruz. Gelin, katkı verin, ilham verin, fikir alışverişinde bulunarak tartışmalara katılın. Zira, geleceğimiz için bundan daha kıymetli bir oluşum yok” yorumunda bulundu.
“Azerbaycan COP29 için Hazırlıklarını Sürdürüyor.”
COP29’un tüm taraflar ve Azerbaycan için öneminin altını çizen Azerbaycan KOBSKA – Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler ve Dernekleri Birliği Başkanı ve Sürdürülebilir Gelecek Platformu Danışma Kurulu Üyesi Nigar Alasgarova, bu yılın Azerbaycan’da ‘Yeşil Bir Dünya için Dayanışma Yılı’ olarak ilan edildiğini ve COP29’a ev sahipliği yapacakları için çok heyecanla hazırlıkların devam ettiğini belirtti. Alasgarova; özellikle Bakü ev sahipliği için COP29’a katılan misafirlerimiz için temsil ettiği derneğinin tüm üyelerinin gayretiyle seferber olacaklarını, platformun çalışmalarını da Bakü’de anlık olarak kamuoyuyla paylaşacaklarını aktardı.
“Amacımız, hem ülkemizde iklim değişikliği konusunun görünürlüğünü artırmak hem de ülkemizde bu konuda yapılan çalışmaları dünyaya tanıtmak.”
1992 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında taraf ülkelerin her senenin sonunda toplanıp bu alanda neler yapıldığını ve neler yapılması gerektiğini görüştükleri Taraflar Konferansı – COP’un 29’uncu edisyonunun bu yıl kardeş ülke Azerbaycan’ın başkenti Bakü ev sahipliğinde 11-24 Kasım 2024 tarihlerinde gerçekleştirileceğinin altını çizen Sürdürülebilir Gelecek Platformu Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz; “Senelerdir bu toplantılara gerek devlet gerek iş dünyası ve sivil toplum olarak katılım göstermemize rağmen çoğunlukla önemli bir verim alamadığımız söylenebilir. Bu sorunu çözmek amacıyla yola koyulan Sürdürülebilir Gelecek Platformu bu sene COP29’da hepimizi buluşturacak bir pavilyon almayı başardı. Bu pavilyonda amaç resmi ülke pavilyonu ile kısıtlı kalmadan iş dünyasının ve sivil toplumun iklim değişikliği alanında yaptıklarını tüm dünya ile paylaşmanın yanı sıra tüm bu bilgilerin ilgilenen tüm paydaşlara tüm sene boyunca ulaştırılmasını sağlayacak bir sistem oluşturmaktır. Sürdürülebilir Gelecek Platformu bu çabasına 2024 yılı boyunca Türkiye ve Azerbaycan’da düzenlediği toplantı ve konferanslarla başlamıştır ve COP29’un ardından bir sonraki COP’a kadar da bu çalışmayı sürdürecektir. Amaç hem ülkemizde iklim değişikliği konusunun görünürlüğünü artırmak hem de ülkemizde bu konuda yapılan çalışmaları dünyaya tanıtmaktır. Bu yolculukta herkesi birlikte yürümeye davet ediyoruz” dedi.
KOBİ’ler ve Sanayici İçin Tübitak Destekleri
Cavit SOY
Devletimiz sanayicimizi, esnafımızı, çiftçimizi, üreticileri, araştırmacıları, yazılımcılarımızı desteklemeli. Ancak bu destekler il veya bölge bazlı değil, proje bazlı olmalı. Her zaman yenilikçi projeler desteklenmeli. Desteklerin tam hedefine ulaşabilmesi için sıkı denetimlerden geçmeli, öncesi ve sonrasında kontrol edilmelidir. Belirli kişi ve kurumlar değil, faydalı projesi olan herkes desteklenmelidir. Bu düşünceden yola çıkarak desteğin alınabilmesi için neler yapılması gerektiğini işin uzmanına sordum ve İLTEM Mühendislik Eğitim ve Danışmanlık LTD. ŞTİ. ‘den Ahmet Yavuz Bey konuyu özetledi. Ben de faydalı olur diyerek sizinle paylaşmak istedim.
1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), ülkemizin teknoloji ve inovasyon alanında gelişmesini teşvik etmek amacıyla çeşitli destek programları sunmaktadır. Bu programlar arasında yer alan 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, KOBİ’lerin (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler) ve büyük ölçekli firmaların Ar-Ge faaliyetlerini desteklemeyi amaçlamaktadır. Bu makalede, her iki programın güncel durumu, başvuru süreçleri ve destek miktarları hakkında bilgi verilecektir.
1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı
1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, KOBİ’lerin Ar-Ge ve yenilik kapasitelerini artırmak amacıyla tasarlanmış bir programdır. Program, ilk defa Ar-Ge projesi geliştiren veya geliştirmeyi planlayan KOBİ’lere maddi destek sağlayarak, onların inovasyon süreçlerine katılımını teşvik etmektedir.
1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı
1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, Türkiye’deki büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerini desteklemeyi amaçlayan bir programdır. Bu program, firmaların rekabet gücünü artırmak, teknolojik gelişmelerini hızlandırmak ve yenilikçi çözümler üretmelerine katkı sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.
Güncel Başvuru Süreçleri ve Değerlendirme Kriterleri
Her iki program için de başvuru süreci, TÜBİTAK’ın Proje Değerlendirme Sistemi (PRODIS) üzerinden çevrimiçi olarak gerçekleştirilmektedir. Başvurular, belirli dönemlerde açılan çağrılar doğrultusunda kabul edilmektedir. Başvuruların değerlendirilmesinde, projelerin Ar-Ge niteliği, yenilikçilik derecesi, uygulanabilirlik, ekonomik katkı potansiyeli ve firmanın projeyi gerçekleştirme kapasitesi gibi kriterler göz önünde bulundurulmaktadır. TÜBİTAK, projelerin değerlendirme sürecini uzman hakemler aracılığıyla gerçekleştirir ve uygun bulunan projeler için destek sözleşmeleri imzalanır. Destek almaya hak kazanan projeler, TÜBİTAK tarafından belirli periyodlarda izlenir ve ilerleme raporları talep edilir.
TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge ve 1501 Sanayi Ar-Ge Proje Desteklerine Başvuru Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Proje hazırlığının en önemli aşaması, proje fikrinin doğru tanımlanması ve bu fikrin Ar-Ge niteliği taşıdığından emin olunmasıdır. Projenizin gerçekten yenilikçi, daha önce yapılmamış bir çözüm önerisi sunması, teknik riskler içermesi ve mevcut bilgi birikimine katkı sağlayacak özellikte olması gerekmektedir. Ayrıca, projenin sektörel ihtiyaçlara yanıt vermesi ve uygulanabilir olması da önemlidir. Proje fikrinin yenilikçi olması, piyasada mevcut çözümlerden farklı ve üstün niteliklere sahip olması gereklidir. Proje, çözümlenmesi gereken teknik zorluklar ve belirsizlikler içermelidir. Bu, projenin gerçek bir Ar-Ge projesi olduğunun göstergesidir.
Proje başvurusunda, projenin amacı ve hedefleri açık ve net bir şekilde tanımlanmalıdır. Amaç, projenin neden yapıldığını ve hangi sorunu çözmeyi hedeflediğini belirtirken; hedefler, projenin sonunda elde edilmesi beklenen somut sonuçları içermelidir. Hedeflerin spesifik, ölçülebilir, ulaşılabilir, ilgili ve zamana bağlı (SMART) kriterlere uygun olması beklenir. Projenin sonunda elde edilecek çıktılar somut ve ölçülebilir olmalıdır. Bu, projenin başarısının değerlendirilmesinde önemli bir kriterdir.
Başarılı bir proje için detaylı bir proje planı ve iş paketleri oluşturulmalıdır. İş paketleri, projenin hangi aşamalardan geçeceğini, her aşamada hangi faaliyetlerin gerçekleştirileceğini ve bu faaliyetlerin kim tarafından yürütüleceğini tanımlar. Proje planı, proje süresince karşılaşılabilecek riskleri öngörmeli ve bu risklere karşı alınacak önlemleri içermelidir. Proje sürecinde her iş paketinin başlangıç ve bitiş tarihleri, gerekli kaynaklar ve sorumlu kişiler belirlenmelidir. Projede karşılaşılabilecek riskler ve bu risklerin nasıl yönetileceği üzerine bir strateji geliştirilmelidir.
Projenin başarılı bir şekilde yürütülmesi için doğru bir bütçe planlaması yapılmalıdır. Bütçenin projenin ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlanması, gereksiz harcamalardan kaçınılması ve her bir harcama kaleminin açık bir şekilde tanımlanması gerekmektedir. TÜBİTAK, başvurulan projelerde bütçe kalemlerini detaylı olarak inceler ve gereksiz veya abartılı harcamalara onay vermez. Projede yer alacak her bir harcama kalemi için gerçekçi ve detaylı bir maliyet hesaplaması yapılmalıdır. TÜBİTAK tarafından desteklenen ve desteklenmeyen gider kalemleri dikkatlice incelenmeli ve bütçe buna göre hazırlanmalıdır.
Projenin başarısı büyük ölçüde proje ekibinin yetkinliğine bağlıdır. Projeyi yürütecek ekibin, gerekli teknik bilgi ve deneyime sahip olması, projenin başarılı bir şekilde tamamlanması için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, ekip üyelerinin proje kapsamında hangi sorumlulukları üstleneceği net bir şekilde tanımlanmalıdır. Proje ekibi, proje kapsamında gerçekleştirilecek her bir faaliyeti yürütebilecek teknik bilgi ve deneyime sahip olmalıdır. Ekip üyelerinin sorumluluk alanları açıkça belirlenmeli ve her bir iş paketinin sorumlu kişisi netleştirilmelidir.
TÜBİTAK, desteklediği projelerin ekonomik ve sosyal etkilerini de dikkate alır. Projenin tamamlanmasının ardından yaratacağı istihdam, katma değer, rekabet gücü gibi ekonomik katkılar ile topluma sağlayacağı sosyal faydalar değerlendirilir. Bu nedenle, proje başvurusunda projenin sağlayacağı ekonomik ve sosyal katkılar da net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Projenin ülke ekonomisine katkısı, ihracat potansiyeli, istihdam yaratma kapasitesi gibi unsurlar üzerinde durulmalıdır. Projenin topluma sağlayacağı sosyal faydalar, çevresel etkiler, toplumsal kalkınmaya katkıları gibi hususlar belirtilmelidir.
Başvuru sürecinde, TÜBİTAK tarafından istenen tüm belgelerin eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlanması gerekir. Proje önerisi, teknik raporlar, bütçe formları, ekip üyelerinin özgeçmişleri gibi belgeler, başvurunun kabul edilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu belgelerin TÜBİTAK’ın belirlediği formatta ve gerekliliklere uygun olarak hazırlanması gerekir. TÜBİTAK’ın istediği tüm belgeler eksiksiz olarak sunulmalıdır. Eksik veya hatalı belgeler, başvurunun reddedilmesine neden olabilir. Belgeler, TÜBİTAK’ın belirlediği format ve yönergelere uygun olarak hazırlanmalıdır.

Sonuç
TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, Türkiye’deki işletmelerin Ar-Ge ve inovasyon kapasitelerini artırarak, rekabet güçlerini ve teknolojik yetkinliklerini geliştirmelerine olanak tanımaktadır. Bu programlar, firmaların sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmalarında önemli bir rol oynamaktadır ve işletmelerin bu desteklerden azami ölçüde yararlanması, ülke ekonomisine de ciddi katkılar sağlayacaktır.
Bu nedenle, hem KOBİ’lerin hem de büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının bu programlara aktif katılım göstermesi büyük önem taşımaktadır. TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge ve 1501 Sanayi Ar-Ge destek programlarına başvuru yaparken, yukarıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi, başvurunuzun kabul edilme şansını artıracaktır. Proje fikrinizin doğru tanımlanması, bütçe ve iş planlamasının gerçekçi yapılması, ekibinizin yetkinliği ve projenizin yaratacağı ekonomik ve sosyal etkiler, başvurunun başarısını belirleyen kritik faktörlerdir. TÜBİTAK destek programlarından yararlanarak işletmenizin Ar-Ge kapasitesini geliştirebilir ve rekabet gücünüzü artırabilirsiniz.
Cavit SOY
Tedarik zincirinde planlama çok boyutta ele alınmaktadır. Tedarik ve satış ağının planlanması, talep tahmin analizi ile birlikte fiili ve tahmini taleplere ilişkin malzeme/tedarik/üretim planlarının hazırlanması, depo kapasite planlaması ve ürünlerin rota planlaması ile müşterilere sevki gibi konuları kapsamaktadır. Planlama sürecine ilişkin problemler 4 farklı boyutta ele alınabilmektedir (Şekil 1).
Şekil 1. Tedarik Zincirinde Planlama Problemleri

Planlama eksiklikleri ve plan sapmaları yöneticilerin ilk sırada vurguladığı problem alanıdır. Planların hatalı yapılması ile talep tahminindeki uyuşmazlıklar nedeniyle plan sapmalarının (shortfall) oluşması katılımcılar tarafından vurgulanmıştır. Satış tahminlemede matematiksel model kullanılmaması ve başarısız satış tahminleri, planlama sürecindeki diğer problemlerdir. Tahminleme sürecinin işletmelerimizin tedarik zinciri operasyonlarını yönlendiren süreç olduğu göz önünde bulundurulduğunda, matematiksel model veya tahminleme yazılımları kullanılmadan gerçekleştirilmesinin tüm operasyonlarda problemlere yol açacağı tahmin edilebilmektedir.
Müşteri taleplerinin öngörülebilir olmaması planlama sürecinde vurgulanan bir başka problemli alandır. Bu konuda işletmenin ürettiği ürün gruplarının türüne göre (hızlı tüketim ürünleri, ambalajlanmış tüketici ürünleri, dayanıklı tüketim malları) veya ürünün talep karakteristiklerine göre (yılın her döneminde düzenli talebi olması veya tam karşıtı sezonsallık içeren ürünler) bir değerlendirme yapılabilmektedir. Pazara yeni rakiplerin girmesi, ekonomik krizler, teknolojinin değişimi, tüketici eğilimlerindeki değişiklikler gibi birtakım konular da müşteri taleplerinde dalgalanmalara sebep olabilmektedir. Müşteri siparişleri ile işletme bütçe tahmini arasındaki uyumsuzluk da bir diğer problemli alandır.
Genel itibari ile planlama süreci problemleri değerlendirildiğinde, işletmenin talep öngörülerine ilişkin çalışmalarında yaşadığı sorunlar vurgulanmıştır. Modern tekniklerin ve yazılım sistemlerinin kullanımı ile planlama kaynaklı hataların en aza indirilmesi mümkün olabilmektedir.
Satış ve Operasyon Planlama eğitimleri ile işletmenizdeki tedarik zinciri planlama problemlerinin önüne geçebilirsiniz. Eğitim içeriği için kataloğumuzu inceleyebilirsiniz.