Bir şirket için, yapılacak satın almaların önceden planlanmış olması büyük önem taşır. Uluslararası faaliyet gösteren şirketlere baktığımızda, bu sistemin çok güzel işlediğini görürüz. Daha 2014 bitmeden, 2015’e ait şirketin tüm ihtiyaçları aylar öncesinden belirlenmiş şekildedir. Bu şekilde hareket edildiğinde, karşılaşılacak aksi durumları yönetmenin ne kadar kolay olacağını tahmin edebilmek çok da zor olmasa gerek… Biz satın almacılar, bu kültürdeki şirketlerde çalışmak için can atarız. Plansız ani talepler en büyük sıkıntımızdır.
Türk şirketlerine baktığımızda, amacın hep anı kurtarmak olduğu, ‘şu krizi atlatalım da sonrasına bakarız’ yaklaşımının hiç değişmediğini görürüz. Var olan sistemin düzeltilmesi için, hep bir kriz yaşanması ve o krizden ciddi zararlar görülmesi beklenir. Ne zaman ki şirket zarar görür, işte o zaman artık bu sistemin değişmesi ve düzeltilmesi gerektiğinin farkına varılır. Çok köklü Türk şirketlerinde bile yegâne sorun yine plansızlık ve beraberinde gelen kriz anlarını yönetememektir.
Kriz yönetimi; son yıllarda şirketlerin çok önem verdiği bir kavram haline gelmiştir. Hatta iş alım süreçlerinde bile, kriz yönetebilecek, süreçlere çabuk hâkim olabilecek, pratik zekâya sahip insanlar tercih sebebi olmaktadır. Peki, bu kavram neden bu kadar önemli hale gelmiştir? Aslında iş hayatında yaşanan aksilikler, bizi yol ayırımına getirmektedir de diyebiliriz. Ya gerçekten işlerimizi önceden planlayarak, karşımıza çıkacak aksi durumlara karşın, çözüm bulabilmek için ekstra zaman bırakmak ya da yapılacak işleri son dakikaya bırakıp, aksiliklerle burun buruna kaldığımızda o krizi çok iyi yönetebilmek seçenekleri arasında kalıyoruz.
Yazar: Selda Ayyıldız
Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Şubat 2015 sayısında bulabilirsiniz.!