Yol kenarlarında, yüksek tepelerde sıkça rastladığımız, eski yel değirmenlerini andıran devasa rüzgar türbinleri, monte edildikleri yere nasıl taşınır, hiç düşündünüz mü?
Son 10 yılda ülkemizde büyük ivme kazanan rüzgar santrali yatırımlarında işin çok önemli bir bölümünü lojistik operasyonlar oluşturur. Bu hacimli ekipmanların belli bir plan dahilinde yollar, denizler aşarak şantiye sahasına ulaşması yoğun ve titiz bir lojistik emek ister.
Ayrıca standart bir emteanın taşınmasında navlun bedeli, mal bedelinin %0,5’i ila %3’ü arasında değişirken, bu malzemelerin navlun tutarı, mal bedelinin %10’una kadar çıkabilmektedir. (Hatta yatırım Türkiye’de değil, uzak bir ülkedeyse bu oran rahatlıkla aşılabilir.)
Peki bu kadar özellikli olan bu malzemeler nelerdir ? Bir rüzgar türbinini oluşturan ana ekipmanları alttaki gibi sıralayabiliriz;
1- Kanatlar: Her türbinde 3 adet olur. Her birinin uzunluğu yaklaşık 40 ila 50 metre arası değişir.
2- Kule Segmentleri: Her türbinde 3 veya 4 tane olur.Her birinin uzunluğu yaklaşık 20 ile 40 metre arası değişir. Ağırlıkları ise 20 ile 40 ton arasıdır.
3- Nacelle: Her türbinde 1 adet olur. Ağırlığı 70 ila 90 ton arası değişir.Bir türbinin en değerli parçası budur.
4- Hub: Türbindeki kanatların takılacağı “yuva” dır ve her biri 20 ile 40 ton arası değişir.
5- Diğer elektriksel ekipmanlar; Bunlar ebat ve ağırlıklarından dolayı genelde standart tırlarla veya konteyner gemileri ile taşınabilir
Malzemeler, Avrupa ve uzakdoğuda üretiliyorsa, bu ekipmanların taşınması açık yük (break bulk) taşımacılığına uygun gemilerle denizyolu olarak gerçekleşmektedir.
Türbin üretici firmalar, genelde tüm bu ekipmanları farklı farklı lokasyonlardaki fabrikalarda üretir veya ürettirirler.Bu yüzden bu parçaların öncelikle belli bir plan dahilinde farklı lokasyonlardan karayolu ile bir limana taşınması gerekecektir.Standart kara araçları 20-25 ton alır ve boyları 13,60 metredir.Dolayısıyla bu ekipmanların taşınması için uzar dorse ve alçak dorse (low-bed) gibi özel araçlar kullanılır.Eğer tüm bu malzemelerin aynı limana getirilip buradan bir Türkiye limanına sevkedilmesi planlanıyorsa 20-30 türbinlik bir santral için 4-5 full gemi operasyonu gerekebilir.
Malzemeler limanda çok hassas bir vinç operasyonu ile gemiye yüklenir.Nacelle, hub gibi mekanik özelliği olan malzemeler, yol boyu yağmur ve deniz suyundan korunması için güverte altı (under deck) yüklenmelidir.Kule ve kanatlar için bu zorunluluk yoktur.
Deniz sevkiyatının varışı , santralin kurulacağı yere yakın ve break bulk gemi operasyonlarına en uygun liman olarak planlanır. Yatırımcı firma, bu varış limanını, liman yönetimiyle anlaşırsa aynı zamanda depo/dağıtım merkezi olarak da kullanabilir. (Tabi eğer şantiye sahasında depolama yapılabilecek uygun bir alan varsa tüm ekipmanlar gemiden iner inmez direk şantiye sahasına taşınıp, orada da depolanabilir.
Gemiden indirilen malzemeler liman sahasında toplanır ve santralin kurulacağı yere, montaj ekibinin talebine göre, yine özel tırlarla peyderpey sevk edilebilir.
Tüm bu süreçlerde; ekipmanların hem karayolu taşıma yapacak araçlara hem gemiye “lashing” olarak tabir edilen uygun şekilde sabitlenmesi çok önemlidir.
Ayrıca tüm yükleme boşaltma operasyonları sırasında üçüncü taraf (third party) bir gözetim firması tarafından işlemlerin nizami yapıldığına dair rapor tutturulması sigorta teminatı açısından da uygun olacaktır.
Alttaki haritada; Almanya içerisinde 4 farklı lokasyondan toplanan ekipmanların kara araçlarıyla Hamburg Limanı’na taşınması , oradan gemi ile İzmir Limanı’n sevkedilmesi ve burada gemiden tahliye edildikten sonra karayolu ile Kütahya’ya taşınması örneğini kabaca görebilirsiniz.
Not: Son yıllarda kanat ve kulelerin Türkiye’de üretilmeye başlandığını biliyoruz. Bunun ülke ekonomimiz açısından faydalı bir gelişme olmasının yanısıra, kanat ve kuleler türbininin en hacimli ekipmanları olduğundan, yerli üretim ile yatırımcının navlun maliyetleri de oldukça düşmektedir.