2000’li yıllara kadar stok tutmak çok önemliydi, güven demekti, finansal güçlülük ve şirket büyüklüğünün göstergesiydi. Belirli dönemlerdeki talep artışlarını karşılamak, beklenmeyen talep artışlarına hazırlıksız yakalanmamak ve tedarik maliyetlerini düşürmek gibi geçerli nedenleri vardı stok tutmanın.
Sonrasında stokları azaltmak, sıfır stokla çalışmak, tam zamanlı üretim gibi kavramlar gündeme geldi ve birçok sektörde iş yapış biçimlerini değiştirdi. Stok tutmak, şirketlerin üzerinde bir yük, ekonomik dalgalanmalar karşısında güçsüzlük, rekabet gücünde zaaf ve mükemmel operasyon yönetiminin sırtında bir kambur olarak görülür oldu.
Stok tutmaktan kaçınmanın şirketler için aşağıdaki gibi haklı nedenleri var/dı;
- Mevcut üretim tesisi içerisindeki genişleme alanlarının stok depo haline getirilme zorunluluğu
- Stok tutulması için gereken dış depo maliyetine katlanılması
- Stok yönetimi için yazılımlar, programlar ve personel ihtiyacı
- Nakit varlığı stoklara bağlamak ve paranın zaman değerinden faydalanamama
- Stoklanan ürünün pazarının daralması durumunda maliyete yakın ya da maliyetin altında satma zorunluluğu doğması
- Eğer stok hammadde ise piyasa değişkenlikleri nedeniyle yüksek maliyetli bir hammaddeyi kullanmak zorunda kalmak
Tam da bu nedenlerle stok tutmak ve stoğa üretmek tarih oluyor derken son birkaç haftadır duyduğumuz şey şu; üretim için gerekli hammaddeye ulaşamıyoruz, just in time operasyonu sağlayamadığı mız için üretime ara veriyoruz, yıllık sözleşmelerimizde yer alan üretim taahhütlerimize uyamayacak olmanın endişesi içerisindeyiz.
Üretimin ve satışın tek bir coğrafyaya bağlı olmadığı global dünyada ekolojik ve makro ekonomik değişimler, hammadde ve işgücü erişimindeki coğrafi çeşitlilik, üretim ve tüketimin bölgesel dağılımı, gelişen lojistik alternatifler ve bugün yaşadığımız gibi salgınların çok yönlü etkileri eski bir sorunsalı yeniden ortaya çıkardı; Stok tutmak ya da tutmamak?
Covid-19 gibi salgınların sonrasında ya da onlarla birlikte devam edecek kırılgan bir ekonomik süreçte üst yönetimlerin, tedarik zinciri yöneticilerinin ve üretimin sürekliliğinden sorumlu tüm liderlerin temel gündemlerinden biri de stok tutma sorusuna yeni cevaplar aramak olacaktır.
Otomotiv, gıda, ilaç, hijyen ürünleri ve diğer pek çok ana sektör kriz anı, yakın gelecek ve sonrası için stok stratejisini belirleyip hızlı bir şekilde hayata geçirmek zorundadır.
İş dünyası ve global ekonomide stok tutmak yeniden önemli bir hale gelecek mi? yoksa stok tutmanın yeni dünya da yeri yok mu? yoksa yeni stratejiler mi gelişecek?
Bu eski sorunsalın yeni cevaplarını kısa bir süre içerisinde hep birlikte göreceğiz.