Tedarik zinciri yönetimi, şirketlerin uygun maliyetli ürün ve hizmetleri yüksek kalitede ve hızlı bir şekilde satın alabilmesi için çok kritik bir süreçtir. Özellikle ekonomik belirsizliklerin, kriz durumlarının veya darboğazların olduğu zamanlarda rekabetçi kalabilmek açısından tedarik zincirlerinin etkili ve sorunsuz bir şekilde çalışması gerekmektedir. Bu noktada şirketlerin tedarikçileriyle güçlü ve sürdürülebilir iş birlikleri kurması ve tedarikçi ilişkilerini güven, kalite, maliyet ve inovasyon merkezli olarak yürütebilmesi büyük önem arz etmektedir. Tedarikçi ilişkilerini sürdürülebilir politikalar, stratejiler ve hedefler doğrultusunda yöneten şirketler piyasada her zaman kalıcı olabilmekte, saygı görebilmekte ve farklılaşabilmektedir.
Tedarikçi ilişkileri yönetimi şirketlerin;
- doğru ürün ve hizmetleri satın alması,
- maliyetlerini optimize etmesi,
- tedarik zinciri risklerini ve güvenlik tehditlerini azaltması,
- tedarikçi inovasyonunu teşvik etmesi,
- yeni fırsatlar keşfetmesi ve değerlendirmesi,
- operasyonel süreçlerini kolaylaştırması,
- tedarik zincirinde sosyal uygunluk performansını artırması,
- tercih edilen bir alıcı olarak ayrıcalıklar ve özel haklar kazanması
açısından son derece önemlidir. Bu bağlamda her şirketin tedarikçi ilişkilerine yön veren ilkeleri, açıkça tanımlanmış prosedürleri ve uyguladığı politikaları olmalıdır.
Günümüzde şirketler farklı sektörlerde farklı ürün ve hizmet gamında farklı ölçeklerde faaliyet gösterebilmektedir. Her şirketin tedarik zincirindeki iş hacmi satın aldığı ürün tipi ve miktarı ve tedarikçi ağının büyüklüğü birbirinden farklıdır. Ayrıca, faaliyet gösterilen bölge ve bu bölgenin coğrafi, sosyal ve kültürel koşulları ve tedarikçi profilleri her şirket için farklılık gösterebilmektedir. Bu bağlamda, her şirketin tedarikçi ilişkileri yönetimi anlayışı bu konuyla ilgili yürüttüğü çalışmalar birbirinden farklı olabilir. Fakat bu ilişkileri dinamik ve etkili hale getirmek ve sürdürülebilirliği gözeterek yönetebilmek için her şirketin genel anlamda referans alması gereken birtakım ilkeler sıralanabilir.
Bu ilkelerden ilki ve en önemlisi literatürde tedarikçi segmentasyonu olarak da bilinen yönetim yaklaşımıdır. Şirketler, yüksek değer üreten stratejik önemi bulunan tedarikçilerini ayrı bir sınıfta değerlendirmelidir. Ayrıca her bir tedarikçisiyle ilgili süreçleri ve onlardan beklentilerini net bir şekilde ortaya koymalıdır. Tedarikçinin sağladığı ürün ve hizmet, iş hacmi ve kritiklik durumuna bağlı olarak açıkça tanımlanmış performans metrikleri olmalıdır. Bu sayede daha sağlıklı, tutarlı ve şeffaf tedarikçi ilişkileri oluşturmak mümkündür.
Tedarikçi ilişkileri yönetiminde şirketlerin tedarikçilerini yakından tanıması; kapasitesini, güçlü ve zayıf yönlerini bilmesi son derece önemlidir. Bu sayede anahtar performans göstergelerini (KPI) her bir tedarikçisi için açık bir şekilde belirleyebilir ve kendileriyle amacına uygun tedarikçi sözleşmeleri yapabilir. Her iki taraf beklentilerini karşılıklı bir şekilde anlayabilirse günün sonunda beklentilerin çok ötesinde bir çıktı oluşmaz ve hem alıcı hem de tedarikçi tanımlanan iş tanımından ve iş ilişkisinden memnun kalabilir. Böylelikle tedarikçilerin eksik taraflarıyla ilgili iyileştirmeler yapılabilir ve uzun vadede tedarikçi performansı artırılabilir.
Şirketler tedarikçileriyle güçlü ilişkiler kurmak istiyor ve uzun vadeli iş birlikleri inşa etmek istiyorsa tedarikçisiyle ilgili neredeyse her bilgiye sahip olmalıdır. Bu bilgiler sadece üretim kapasitesi, eleman sayısı, ürün kalitesi vb gibi teknik bilgiler değil; tedarikçilerin etik değerleri, medyadaki güvenilirliği, misyon ve beyanları, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğe yaklaşımları, kurumsal sürdürülebilirlik taahhütleri vs olmalıdır. Bu bağlamda, her şirket oldukça kapsamlı tedarikçi davranış kuralları oluşturmalı ve her yeni tedarikçiden bu kurallara uyum sağlaması için bir taahhüt sunmasını beklemelidir.
Tedarikçi ilişkileri ne kadar dinamik ve gözetilebilir ise o kadar güçlü olabilir. Şirketler, finans dünyasındaki gelişmeler, piyasa ve müşteri beklentileri, teknolojik gelişmeler, ulusal ve uluslararası düzeydeki siyasi hareketlere bağlı olarak tedarikçi ilişkilerini sürekli olarak takip etmelidir. Tedarikçilerin sosyal uygunluk beyanlarına ve tedarik zinciri hedeflerine ne kadar bağlı kaldığı çeşitli gözetim zinciri mekanizmalarıyla düzenli olarak izlenmelidir.
Şirketler tedarik zinciri yönetiminde, diğer tüm alanlarda olduğu gibi güncel trendleri her zaman takip etmelidir. Bu bağlamda, teknolojik gelişmeler, piyasadaki arz ve talep dengeleri; kurum, yerel yönetim ve ülke bazındaki ekonomik ilişkiler, tedarik zinciri özelinde geliştirilen yeni standartlar ve sertifikasyon gereksinimleri vs sürekli olarak izlenmelidir.
Dilek AŞAN
- – – > Bu makale ilginizi çekebilir:
Tedarikçi Günü Nasıl Planlanır? Organizasyon ve Yürütme için Yol Haritası
Eğitim: TEDARİKÇİ PERFORMANS DEĞERLENDİRME ve TEDARİKÇİ İLİŞKİLERİ EĞİTİMİ
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com