Her toplumun en büyük gücü, kendi insan kaynağıdır. İlk olarak, annenin kültürel birikimi ile etkilenip ve şekillenmiş lider, yönetici ve bireylerin sahip oldukları güç; çok ayrı ve özel bir öneme sahiptir. İnsanı tanıtarak, dikkatlerin hafıza üzerine çekilmesini; lider, yönetici ve bireylerin geleceği, nasıl ve hangi güçleri kullanarak şekillendirmeyi başardıklarını, bu makale ile bir nebze olsa ortaya koymayı ve bunu değerli okuyucularımıza sunmayı amaçladım.
Genellikle psikoloji bilimi alanında ele alınan bu konular artık sosyal bilimlere de hızlı bir şekilde nüfuz etmiş durumdadır. Hatta ve hatta günlük sohbetlere bile konu olmakta ve hayatın her alanına girmiş durumda bulunmaktadır. Bu makaleyi yazmama neden olan hafıza konusu; canlı ve insan kavramıyla bir aradadır. Bu terimlerin tanımını ortaya koymak elbette ki gereklidir. Canlı; Termodinamiğin 2. Kanunu ile açıklanmaktadır. Buna göre canlı; dışarıdan aldığı enerjiyi kullanarak, dışarıya ısı veren oluşumlar olarak tanımlanmaktadır. İnsan ise; 5 duyu ile hissedilen, bilinen, görünen, tanıdık olan, kaybolmayan, sürekli ortada duran ve sosyal ilişki kurulabilen canlılar olarak tanımlanmaktadır. Hafızanın ise bir enerjik varlık olarak, aynı zamanda diğer enerjik varlıklar olan; akıl, düşünce ve dikkat ile beraber, maddesel bedenle birlikte, insana teçhiz edilmesi şeklinde ifade edilmektedir. Eğer hafızamızı tanıyabilirsek, aynı zamanda kendimizi ve etrafımızdaki başkalarını da tanımış olacağız.
Hayat, yaşanmış anların birikiminden ibarettir, hafızamız da bu anlardan oluşmaktadır. Anlar hızla akıp gittikçe, hayatın garip bir şey ve yaşamanın ise ne kadar güzel olduğunu söyleyebiliriz. Kişi, etrafında neyin olduğuna dikkat kesilerek, gözlem yapar ve bunun sonucu olarak bir deneyim kazanıp, kendi vücuduna kaydeder ve böylece bu konuda bireysel bir hafızaya sahip olur. Evet, vücuduna kaydeder dedim. Son bilimsel çalışmalar gösteriyor ki: Bilgilerimiz sadece beynimizde ve hafızamızda kaydedilmiyor, tüm vücut bu amaçla gerektiği kadar kullanılıyor. Kişi; inançları, neden haritaları, varsayımları ve açık inanışları ile hafızasında olan bir bilginin işlemesini kolaylaştırır. Bu ise sonuç olarak, bireyin ortaya bir davranış koymasına neden olur.
Her deneyim, kişinin kendisinde, bir hafıza oluşturur. Hafıza ise; öğrenmenin, becerinin ve yaratıcılığının ortaya çıkmasına neden olarak, geleceği planlar. Hafızamızda, geçmiş deneyimler vardır. Ne kadar ilginçtir ki biz de kendi hafızamızda, kendi vücudumuzda olan geçmişi, istesek de değiştiremiyoruz, o orada kalmaya devam ediyor. Yine o kadar ilginçtir ki geçmişlerle dolu hafızamız bize, gelecekteki gerçeğimizi tamamen değiştirme ve inşaa etme gücünü veriyor. İnsanın geçmişi değiştirme gücünün olmaması çok hüzün verici ama geleceği şekillendirme gücünün, eline verilmiş olması yani kendisine karşılıksız bir şekilde sunulmuş olması, çok daha büyük bir güç ve çok daha değerli değil midir? İnsan geçmişte yaşadığını, dönüp tekrar yaşamayı merak edebilir hatta bunu gerçekten isteyebilir. Geçmişi tekrar yaşamak, eski bir sakızı yeniden çiğnemek gibi şüphesiz pek tatsız olacaktır. Ancak şu bir gerçektir ki; bize cazip olan anılarımızı, daha güzel bir şekilde, yeni anılar olarak gelecekte yaşayabilmek elimizde olup, bu bize karşılıksız olarak verilmiş, pek de farkında olmadığımız büyük bir armağandır. Geçmiş anılarımızı, yenileriyle tazelemek ve değiştirmek, tamamen bizim elimizde ve bizim inisiyatifimizdedir. Bu açıdan düşünüldüğünde, bir hatayı aynen tekrarlamamak, kendi elimizde olan bir şeydir.
Yapılan araştırmalar; bir kişinin verdiği tüm kararlarının, %60 kadarını, bilinçaltında vermiş olduğunu ortaya koymaktadır. Yani verdiğimiz kararların çoğundan haberimiz yoktur. Diğer bir ifadeyle; düşünerek vermiş olduğumuz, yani bilinçli olarak vermiş olduğumuz kararların toplam oranı ise %40’tır. Öğrendikçe ve hafızaya bilgi koydukça, düşünerek verdiğimiz kararların oranı ve sayısı artmaktadır. Birey devamlı bir gelişme içindedir ve ortaya koyduğu davranışlar ile sürekli bir şekilde kendini ispat etmeye çalışmaktadır. Düşüncelerimiz, hayattaki çalışma ve başarılarımız için temel olan bir noktadır. Kendi zihninizi kontrol altında tutarak, gelecek gerçeğinizi tamamıyla hayalinizdeki gibi, değiştirme ve gerçekleştirme gücüne sahip olursunuz. Bu bir anlamda, sizin mutluluğa giden yolunuz demektir. Çünkü mutluluk; çocukluk anılarının tatmin edilmesidir.
Hatırlama, zihnin işlevlerinden biridir ve bu yeteneğe sahip olarak dünyaya geliriz. Zihninizi kullanma yeteneği, size büyük bir avantaj sağlar. Zihniniz, her durumda, size harikalar yaratabilme gücünü verebilir. Bir kurum, mutluluğun her şekline katkıda bulunacak, ürün ya da hizmet sunduğu ölçüde başarılıdır. Kurumlar, ellerindeki projeleri yapmak için gerekli bilgiye sahip olan personeli işe alır ve genellikle yeni personelin, ne öğrenebilir olduğuna dikkat etmezler, sadece ne bildiğine bakarlar. Çok ilginçtir ki; kurumlarda en bilgili olan kişiler, genellikle en az öğrenme fırsatının olduğu görev ya da pozisyonlarda bulunurlar. Bu kurumlar açısından, acı bir gerçektir. Temel yönetim süreçleri, karmaşık ve gizemlidir. Yönetim aşamalarının her birinde, çok belirsiz olan bilgilerle çalışılır ve bu aşamalarda hiç de açık olmayan zihinsel süreçler kullanılır.
Artık günümüzün yeni çalışan tipi; değişimin hızına yetişebilen, yaratıcılık gücüne sahip olan, ortaya atılan sorulara klasik cevaplar yerine, cezbedici ve hayranlık uyandıran, uygun ve sürpriz cevaplar bulabilen birey tipidir. Yeni şeyler söylemelisiniz. Yeni şeyler söyleyebilmek ise ancak bilim yapmakla mümkün olur. Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden ve sadece rahat yaşama yollarını aramakla, asla bilim sahibi olamazsınız. Kurumlarda bulunduğu yere yakışmayan kişiler, öyle pek mutlu olamazlar, kişisel doyuma da ulaşamazlar, hatta ve hatta durmadan etraflarına zarar verici olumsuz duygular ve davranışlar yayarlar. Bilim sahibi olmak, akılcı bir şüphecilik içinde; araştırma, inceleme, gözlemleme, deneyimleme, okuma ve dinleme sonucu öğrenim kazanmakla gerçekleşir. Bir şeyi söylemenin ya da bir şeyi yapmanın milyonlarca şekli olduğunu asla unutmayınız. Kurumların fikirleri olmaz, insanların fikirleri olur. Kurumlarda her zaman işleri, daha iyi ve daha hızlı yapabilmenin, mutlaka ve mutlaka bir yığın yolu vardır. Bu yola sizi, ancak bilim götürür.
Daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak için yazmış olduğum “Organizasyonlarda Bireysel Hafıza” kitabını aşağıdaki linkten indirebilir ve okuyabilirsiniz.
https://www.gozdemert.com/ebook/BH.pdf