Bilim adamları, yürüttükleri binlerce araştırma sonucunda, duyguların, iş yaşamındaki rolü hakkında birçok bilgi edindiler. Bu çalışmaların bazı sonuçları şaşırtıcı olmaktadır. Örneğin; yöneticinin duyguları, onun örgütlenmesindeki başarısının önemli ve yararlı bir göstergesidir.
Pennsylvania Üniversitesi’nden Profesör Sigal Barsade’nin araştırmasına göre, yönetici grubunun duygularının, şirket kazancı üzerinde doğrudan etkisi bulunmaktadır. Olumlu ve ortak bir duygusal görüşü paylaşan üst düzey bir yönetici topluluğu, farklı duygusal görüşlere sahip yöneticilerden oluşan şirketlere oranla, hisse başına yüzde 4 ila 6 daha fazla kazanç elde edeceklerdir.
Bolton (2005) ve Fineman (1993) duyguları, örgütün motivasyon ve rekabetçiliğinde bir artışa neden olduğunu ifade etmiştir. Bir örgütte duyguların, rekabetçi avantajda, kolaylık sağlayacağı ifade edilmektedir. Bir örgütün, örgütsel faaliyetlerini istenen düzeye yükseltmek ya da özel bir faaliyeti gerçekleştirmek ya da bir değer yaratmak amacıyla; çalışanlara duygu aşılanmasını ya da insanların duygularını kontrol etme kapasitesini, örgütün belirlediği ve üyelerince kabul gören ve hissedilen fikirler olduğu belirtilmektedir.
Duyguların, bilgi ve örgüt alışkanlıkları ile iç içe olmasından dolayı duygular; kurum bilgi ve alışkanlıklarından, tam olarak ayrılamaz. Örgütte bilgi ve alışkanlıkların geliştirilmesinin, duygulardan ayrılamayacağı belirtilmektedir. Herhangi bir şeyi nasıl yaptığımız, o faaliyet hakkında kişisel hislerimize bağlı olmaktadır.
Bir kişinin hissiyatı ve duyguları, sadece onun içsel kişisel karakteristik özelliği olmayıp, aynı zamanda örgütsel yapı, alışkanlıklar ve kültür gibi faktörlerin etkisinde şekillenmektedir. Sırasıyla kişisel his ve duygular; örgütsel yapı, alışkanlıklar ve kültür, duygusal olarak çevrelenmiş toplu faaliyetler ve etkileşimler ile yaratılır ya da şekillenir.
Duygular kültürel eğilimdir ve örgütteki işlemleri, politikaları ve kültürü, zaman geçtikçe, dolaylı olarak şekillendirirler. Örgütlerde duygusallık, sadece yazılı talimatlarda olmayıp, aynı zamanda örgütsel yapı ve kalıplarda da mevcuttur.
Enformasyon özel bir değer taşır; bilgi pazar gücüne dönüşür. Şeffaflığın özü, bilginin ona sahip olandan, olmayana doğru aktarılmasında yatar.
Kurumsal duygusal hafıza kavramını ve süreçlerini bilmek yöneticilere, kontrol ve sevk etmede, düzenlemede veya etkin bir biçimde performans göstermek için geçmiş duygusal olayların anılarını yönetmekte yardımcı olmaktadır.
Yöneticiler, kurumsal bilgi tabanı ve uygulamalarını geliştirmek için, işçilerin kendi aralarında duygusal tecrübelerini paylaşabileceği şekilde çalışma alanlarını yapılandırabilir. Bunun için yöneticiler, kişisel ilişkileri teşvik etmeli, sosyal iletişimi sağlamalı, kurumda herkesin duygularını kolayca dile getireceği bir eşitlikçi diyalog ortamını yaratmalıdır.
Farklı bölümlerde olan kişiler, iş dışında diğerleriyle kişisel ilişkiler kurabilirler ve farklı etkinliklerde (konferans ve projeler) kurumla ilgili olarak farklı konuları (yeni proje geliştirme, planlama, iş yönetimi gibi) tartışabilirler. Yönetim bu amaca ulaşmak için; kurumda düzenli toplantılar yapma, firmanın kuruluş gününü kutlama, aylık akşam ya da öğle yemeği düzenleme ve işçi günü piknikleri yapabilir. Kurumsal toplantılara katılma yoluyla, insanlar daha fazla duygusallık yaşarlar.
Yönetim; geçmiş kurumsal duygusal tecrübelerin çalışma alanlarına aktarıldığını kabul etmeli ve kurumun bilgi, talimat ve becerileri için semboller kullanmalıdır.
Yönetim:
(1) Bilgi kitapları, bildiri mektupları ve firma tarihi konusunda CD’leri ile kritik olayları resimli olarak sunmalıdır.
(2) Kurumdaki insanları etkileyecek olan, önemli kişisel tecrübeler, bilgi ve araştırma gezileri, iş hayatındaki mücadeleler, başarıya ulaşan geçmiş duygusal olaylar hakkında hikayeler oluşturmalıdır.
(3) Geçmişi hatırlatan, heykelleri, resimleri, portreleri salonlara koymak, önemli (markette başarılı/başarısız olan) ürünlerin olduğu bir odayı müze olarak kullanmalı, bildiri mektupları ve buna benzer şeylerle gelecek kuşaklara, kolektif duyguları taşımalıdır.
Yönetim; güçlü bilgi tabanı, talimatlar ve beceriler geliştirmek için kurumda duygusal olayları yaymalıdır. Bu anlamda yönetim; hikâye anlatımını desteklemelidir. Bu husus, bir anahtar olay hakkında, hikâyenin yaratılması, anlatılması ve tekrar anlatılmasını içerir. Kurum tarihinde; ürün geliştirme çabaları, faaliyet uygulama çabaları, müşteri faaliyetleri, rakiplerle rekabet gibi konularda hikayeler oluşturulmalıdır. Duygusal olay ve tecrübelerin yönetim tarafından, hikayesi yapılmalıdır. İnsanlar bir hikâye duydukları ya da okudukları zaman, olayın içine çekilirler ve karakterlerinin hissettirdikleri duyguları hissederler.
Kurumdaki hikayelerle bireyler, benzer tecrübe ve düşüncelere doğru çekilirler. “Olay bana olsaydı” sorusunu kendilerine sorup, bilinçsiz olarak bir tecrübeye sahip olurlar. Bu tecrübenin kişisel anlamı olan bir yönü de vardır. Kurumun hayat hikayesi için, bütün kişiler yardımcı bir yazar olmasına karşın, kurum; daha yaşlı olan personel gibi güçlü olan kişileri, hikayeler üretip, yayınlaması için görevlendirir. Yönetim, geçmiş duygusal tecrübelerin, kaybolmuş kısımlarını doldurarak, onları anlaşılırlığını geliştirir ve onları bilgi, talimat ve beceri geliştirmek amacıyla kurumda kullanır.
Yönetim, kurumsal hafızadan, duygusal tecrübelere, olaylara ve bilgilere dikkat çekmek için iletişime önem vererek medya ortamını (bilgisayar destekli uygulamalar ve yazılı iletişim) kolaylaştırır. Aynı şekilde, bir veri tabanı (ya da web sitesi) ya da bir günlük tutularak, kurumdaki tecrübeler birleştirilir ve gerektiğinde bu tecrübelere ulaşılır.
Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz.
Mert, G. (2018). Kurumsal Duygusal Hafıza, Artikel Yayıncılık, İstanbul.