Peki Bu Oranlar Ne Kadar Makul? Bir Göstergeye Endekslenemez mi?
Vadesinde ödenmeyen vergi borçlarına Devlet gecikme zammı uyguluyor. Bu gayet normal diyebilirsiniz. Ama bu durum her zaman aynı derecede makul olmayabilir. İdareden kaynaklanan hatalar ve mükellefin kasıt veya ihmaline göre bir farklılık olması gerekmez mi?
Bu ayki yazıda size gecikmenin sonuçlarından biri olan faiz uygulamasını anlatacağız. Çoğunlukla ekonomideki bir göstergeye uyarlanmadan, otomatikman uygulanan ve benzeri faiz, oran, kur artışı, enflasyon gibi göstergelere pek de duyarlı olmayan bir faizden bahsedeceğiz.
Gecikme zammı aynı zamanda pişmanlık zammı ve gecikme faizi dediğimiz oranlara da referans teşkil ediyor. Başlıkta sorduğumuz soru “makul” mü? Aslında, makullük kadar, gecikmeye karşı ödenen bedelin mahiyeti de önemli, bu tür geç ödeme faiz veya zamları bir ceza mı yoksa sadece bir borcun/paranın geç ödemesinden kaynaklanan bir ilave ödeme mi? Bu nokta çok önemli. Çünkü gecikme zamları bir taraftan gider olarak da kabul edilmiyor.
Peki faizlerin, kurların, enflasyonun çok dinamik ve anlık oluştuğu bir ortamda Devlet gecikme zammı oranlarını nasıl belirliyor? Bu gösterge ve oranlar arasında bir uyum veya korelasyon var mı? Maalesef pek yok. Aslında böyle bir endeksleme olmalı mı, tartışılabilir, ama bizce olmalı öncelikle mükellef uyumu ve paranın zaman değeri açısından.
————————————-
28 Haziran 2019 tarih ve 1266 sayılı yeni bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile aylık gecikme zammı oranı 1 Temmuz 2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere %2,5 olarak yeniden belirlenmişti. Bir önceki oran aylık %2 idi. (2010/965 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla neredeyse 8 yıllık bir dönem için gecikme zamları aylık %1,4 olarak uygulanmıştı.) Üzerinden çok zaman geçmeden 30 Aralık 2019 tarihinde gecikme zammı oranı %1,6 olarak yeniden belirlendi.
—————————————
Bu oran vergisini zamanında ödeyemeyen, ödeme güçlüğü çeken herkesi etkiliyor ve vergi borçlarını katlayıp, mali idarenin tahsilat ve vergi mükellefinin ödeme kabiliyetini azaltıyor, her 2-3 yılda bir yeni bir vergi yapılandırması beklentisi yaratıyor. Biliyorsunuz ödenmeyen borçlarda yapılandırmada aylık 0,35’lik bir oran uygulanıyor.
Aynı zamanda tek haneli enflasyon hedeflemesi açısından enflasyon üzerinde karşılıklı etkileşim içinde olan bir parametre olarak sadece vergi gelirlerini değil makro iktisadi parametreleri de etkileyen bir konu.
Kanunen gecikme zammı ve gecikme faizi oranları Bakanlar Kurulu (Cumhurbaşkanlığı) yetkisinde olduğu için herhangi bir otomatik endeksleme veya konjonktürel duyarlı bir belirleme yapılmamaktadır. Kanunda belirleme yöntemine ilişkin bir açıklık da bulunmamaktadır.
Gecikme Faizi veya Gecikme Zammı Nedir?
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre faiz, işletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema anlamına gelir. Türk Hukuk Lügatine göre ise faiz, alacaklının borçlusundan istemeye hakkı olduğu bir ivazdır. Ekonomi bakımından faiz, ödenecek olan paranın geliri, hukuki bakımdan ise alacağın medeni semeresidir. Her medeni semere gibi bu da mukaveleden veya kanun hükmünden doğar. Bunun özelliği zamanla doğan ve çoğalan bir alacak olmasıdır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre süresinde ödenmeyen vergi borçları ve Vergi Usul Kanunu’na göre zamanında tahakkuk etmeyen vergiler için uygulanan gecikme faizinin oranı gecikme zammına bağlanmış durumdadır.
Oranlar son 25 Yılda Nasıl Değişti?
Aşağıdaki tabloda, son 22 yılda yılda uygulanan gecikme zammı ve dolayısıyla gecikme faizi oranları yer almaktadır. Tablodan da görüleceği üzere uygulanan en yüksek gecikme zammı oranı %15, en düşük gecikme zammı oranı ise %1,40’tır. En uzun süre uygulanan oran neredeyse 8 yıl uygulanan %1,40 oranı olurken en kısa süreyle uygulanan oran 116 gün ile %5 olmuştur.[1]
Aşağıdaki tabloda gecikme zammı oranlarına uygulanan gün sayısı itibariyle bakarsak çok çarpıcı bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Geçerlilik Dönemi | Gecikme Zammı Oranları | Uygulanan Gün Sayısı |
01.02.1996-08.07.1998 | 15% | 888 |
09.07.1998-20.01.2000 | 12% | 560 |
21.01.2000-01.12.2000 | 6% | 315 |
02.12.2000-28.03.2001 | 5% | 116 |
29.03.2001-30.01.2002 | 10% | 307 |
31.01.2002-11.11.2003 | 7% | 649 |
12.11.2003-01.03.2005 | 4% | 475 |
02.03.2005-20.04.2006 | 3% | 378 |
21.04.2006-18.11.2009 | 2,5% | 1307 |
19.11.2009-18.10.2010 | 1,95% | 365 |
19.10.2010-05.09.2018 | 1,40% | 2847 |
06.09.2018-30.06.2019 | 2% | 297 |
01.07.2019-29.12.2019 | 2,5% | 182 |
30.12.2019- Bugüne * | 1,6% | 604* |
(*25 Ağustos 2021 tarihine kadar baz alınmıştır)
Gecikme Zammı Oranı 8 Yıl Boyunca Hiç Değişmemişti…
Bu hem kamu alacaklarının daha çabuk Maliye veznelerine girmesini sağlayan hem de Maliye-Mükellef uyumuna katkı sağlayabilecek bir konu. Bu sebeple artırılması ve azaltılmasının ekonomik göstergelere daha duyarlı olması makul ve faydalı olacaktır.
Yıllar | TÜFE% | Yeniden Değerleme Oranı% | Gecikme Zammı% |
2020 | 14,60 | 9,11 | 19,2 |
2019 | 11,84 | 22,58 | 24-30 |
2018 | 20,30 | 23,73 | 16,8-24 |
2017 | 11,92 | 14,47 | 16,8 |
2016 | 8,53 | 3,83 | 16,8 |
2015 | 8,81 | 5,58 | 16,8 |
2014 | 8,17 | 10,11 | 16,8 |
2013 | 7,40 | 3,93 | 16,8 |
2012 | 6,16 | 7,8 | 16,8 |
2011 | 10,45 | 10,26 | 16,8 |
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere her yıl maktu vergiler ve vergi cezalarının endekslendiği yeniden değerleme oranı (YDO), finansal piyasalarda mevduat/kredi işlemlerinde uygulanan faiz oranları, yıllık tüketici enflasyonu (TÜFE) ve devletin borçlanma senetlerindeki faiz oranı gibi göstergelerden büyük ölçüde uzaklaştığı görülmektedir. Özellikle 2011-2017 yılları arasında enflasyonun çok üzerinde bir gecikme zammı oranı uygulandığı görülmektedir.
2015 yılında konuyla ilgili yayımlanan bir yazımızda “Yıllık %16,80 olan gecikme zammı oranının düşürülmesi veya kanuni bir değişiklikle en yakın ve anlamlı göstergeye endekslenmesi mükellef-vergi idaresi uyumu için son derece olumlu bir adım olabilir. Bu uygulamanın vergi gelirlerinin Hazineye intikal süresini de azaltabileceği şüphesizdir.”[2] demişiz.
Bugün ülkemizin geçtiği ekonomik belirsizlik ortamında gecikme zammı oranının %1,6 olarak belirlenmesi karşımıza yine aynı konuyu getirmektedir.
Yapılacak bir kanuni değişiklikle gecikme zammı ve gecikme faizi oranlarının anlamlı bir göstergeye endekslenmesinin çok ciddi faydaları olacaktır.
[1] Şaban KÜÇÜK, Gecikme Zammı ve Gecikme Faizi Nedir? Ceza mı, Paranın Zaman Değeri mi?, Yaklaşım Dergisi, Ocak 2005, Sayı: 145, s.59
[2] Şaban Küçük, Vergi borçlarında aylık %1.40 gecikme zammı/faizi oranı makul mü?, Dünya Gazetesi, 30 Ocak 2015.