Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu
“Her organizma, etrafındaki organizmalarla birlikte gelişir.” Kevin Kelly
Geçtiğimiz kırk yılda evrimsel biyologlar, bazı evrimsel olayların, saatin işleyişine benzer bir mantıkla gerçekleşip-gerçekleşmediği üzerine, çeşitli çalışmalar yürüttüler. Mutasyonlar bir DNA parçasında, belirli bir hızla birikebilirler. Bu birikme, milyonlarca yıl gibi uzun bir süre devam edebilir. Örneğin bir hemoglobin bileşeni olan alfa-globin proteinini kodlayan gende, milyar yıl başına ortalama 0.56 baz çifti değişim olduğunu biliyoruz. Bu sayı, proteinin yapısını etkileyen değişimlerin sayısıdır. Eğer bu oran güvenilir ise, ondan moleküler bir saat olarak faydalanabiliriz.
Moleküler bir saat gibi davrandığı böyle durumlarda DNA’nın bir parçası, soyların birbirinden ayrıldıkları zamanı tahmin etmek için çok güçlü bir araç haline gelir. Örneğin, iki türün DNA’sına baktığımızda, bu DNA iplerinin sadece bir bölgede birbirlerinden farklı olduğunu ve bu farkın 4 baz olduğunu varsayalım. Yine bu varsayıma göre; bu DNA’nın tamamı, yaklaşık olarak her 25 milyon yılda 1 baz değişme hızına sahip olsun. Buradan, bu iki DNA diziliminin birbirlerinden 100 milyon senelik evrimle ayrılmış olduğunu ve ortak atanın, bundan 50 milyon yıl önce yaşamış olduğunu hesaplayabiliriz. Her iki tür, kendi evrimlerini geçirdikleri için, bu iki türün 50 milyon yıl önce yaşamış olan ortak bir atadan türemiş olmaları gerekmektedir. Bu yöntem, modern insanın ortaya çıkışı, insanlarla şempanzelerin birbirinden ayrılması ve “Kambriyan Patlaması” olayları da dahil olmak üzere, birçok önemli evrimsel olayın tarihini araştırmakta kullanılmıştır.
Bilim adamları, doğadaki canlıların evrim saatini belirleyen, telomer adlı DNA zincirlerinin kısalmasıyla, evrim saatinin duracağını ve sonrasında kanser, Alzheimer gibi yaşlılığa bağlı hastalıkların oluşma riskinin artacağını ifade etmektedir. Bu insanlığın sonu anlamına gelmektedir. Gerçekleme olasılığının düşük olduğu varsayılsa da bu durum gerçekleştiğinde insanlığın %80’inin yok olacağı tahmin edilmektedir.
Evrimi destekleyen kanıtlar; kayalardan kemiklere, kemiklerden moleküllere kadar çeşitlilik göstermektedir. DNA dizileme analizleriyle, canlıların genom dizilimi ve canlılardaki ortak mekanizmalarda etkili proteinler belirlendikçe, canlılığın biyolojik kökeninin nereden geldiği, hangi canlının birbiri ile akraba olduğu, hangi organizmaların ortak atayı paylaştığı sorularına, moleküler boyutta yanıt oluşturulabilmektedir. Yaşamın kökeni ve evrimin tarihsel olaylarıyla ilgili hipotezlerin bir kısmı, hipotezi test edecek uygulamaların laboratuvarlarda henüz yapılamaması nedeniyle, tam olarak açıklanamamaktadır.
Hemoglobin, korunmuş bir gen ürünü olması ve kırmızı kan hücrelerinde oksijen taşınımı gibi hayati fonksiyonu nedeniyle; moleküler uyumun evrimsel incelemesi için avantajlıdır. Birkaç memeli hayvanın, hemoglobin ve sitokrom c proteinlerinin aminoasit dizisi kıyaslandığında, iki proteinde farklılık gösteren aminoasit sayısı ve fosil kaynaklarda belirtilen bu hayvanların, birbirlerinden ayrılma zamanlarının, birbirleriyle orantılı olduğu bulunmuştur. Buna göre; belirlenen herhangi bir proteinin evrimsel değişim hızının, zaman içinde ve farklı soylar üzerinde, yaklaşık olarak sabit olabileceği düşüncesi ile mutasyon oranlarının, her protein için sabit olduğu varsayılmıştır. Moleküler saat; gen saati, genetik saat ya da evrimsel saat olarak da tanımlanmaktadır.