Piyonlar, en kolay feda edilenlerdir. Emin misiniz? Satranç, yüzyıllardır oynanan bir strateji oyunudur. En kaba haliyle, belirli taşların satranç tahtası denen bir düzlemde rakibin en kıymetli taşı olan şahını elde etme oyunudur. Oyunda farklı taşların farklı hareket kabiliyetleri ve buna uygun olarak da, farklı önem dereceleri olduğu düşünülür. Ki şah oyunun sonunu getirdiğine göre, en önemlisi olduğunu tartışmak da gereksiz… Ve elbette oyunun başında şahın yanında duran, kıymetli bir vezir… Oyundaki taşların önemi ile sayısı arasında ise, negatif bir korelasyondan söz edilebilir. Benzer taşların sayısı arttıkça, değerleri azalacaktır. Bu yüzden de sekiz adet olan piyonlar, bu sistematikte en zayıf halkalar olarak görülebilirler. Ancak buraya ek bir bilgi eklememiz, oyundaki taşların değerine yeniden bakmamıza katkı sağlayabilir.
Eğer oyunculardan biri, elindeki piyonu rakibinin alanının son karelerinden birisine ulaştırmayı başarabilirse, piyon istenilen herhangi bir taş ile değiştirilebilir. Yani sekiz adet piyon, potansiyel bir vezir adayıdır. Çok kolay olmamakla birlikte sekiz adet dönüşmüş piyon ve bir de gerçek vezir birlikte, dokuz vezirlik bir ordu söz konusu olabilir ki, yenilmezlik bir gerçeklik haline gelebilir. O halde, oyundaki taşların güçleri isimlerinden ziyade, sahip oldukları potansiyellerde gizlidir. Gerçek hayat ile satranç arasında bir benzetim mümkün müdür?
İş hayatı ile satranç arasında benzerlikler kadar farklılıklar da mevcuttur. Satrancın olmazsa olmazı, birkaç hamle sonrasını rakibin potansiyel hamlelerini de öngörerek düşünebilmektir. Ki stratejik yönetimin ilk basamağına hoşgeldiniz!… Elbette tahminler, bilgiye (daha da önemlisi araştırmaya dayalı olmalı) dayanarak alındığında, satrançtan çok daha başarılı olabilirsiniz. Ancak satrancın gerçek hayattan en temel farkı da burada karşımıza çıkıyor. Oyunda sadece bir rakip ile mücadele ederken, gerçek hayatta bazen sayısından emin olamadığınız kadar çok ya da sayısı bilinen ama yine çok sayıda rakip ile hamle öngörüsünde bulunmaya çalışırsınız. Satrançta oyun alanı sınırlı ve belirlidir. Ancak yerel bir işletmenin rakibi, küresel bir dev de olabilir; sosyal mecradan ikame ürün satan bir girişimci de… Satrançta mutlak kazanan ve kaybeden varken, iş hayatında başarının farklı varyasyonlarından söz edilebilir. Dediğimiz gibi farklılıklar da benzerlikler de mevcut… Burada altının çizilmesi gereken nokta ise, iş hayatında da satrançta da önemli olan, elinizdeki taşlara sizin verdiğiniz değerdir.
Ekonomik krizde ilk kimlere kapı gösteriliyor? Yıllardır aynı şirkete hizmet eden birileri, o ya da bu sebeple tenzil-i rütbe ile karşılaşıyor mu? Nasılsa çalışan kolay bulunuyor diyenler mi var? Maaşları azaltalım, işine gelmeyeni muhasebecimiz ile sohbete gönderelim felsefesi mi hakim? İş ilişkisini muhtaçlığa dönüştürenler ile başarı mümkün olabilir mi? Birilerinin inat ve ısrarla anlamadıkları piyon olarak gördüklerinin, sahip oldukları vezir potansiyellerini ortaya çıkartamama nedenlerinin kendileri olmaları… Birçok sektörümüzde iş gücü devir oranı rakamları küresel oyuncularla ya da başarılı işletmelerle kıyaslandığında, korkunç yüksek… Piyon feda edilir… Bu yüzden de, bir piyonun gölgesi kadar ilerleme mümkün olamıyor. Peki başaranlar? Nerede farklılar?
Artık şah da piyon da yok… Çok değil 15 sene öncesinin en değerli işletmelerine bakın, dönüşüm hızı yüksek… Devler küçülüyor, küçükler devleşiyor. Yeni dünyada sahip olunan potansiyel ve bunun yönetilmesi, iş hayatını tümüyle değiştirmeye de devam edecek.
Dikey hiyerarşiler ile üstlerin kararlarına tabi şirketler de yok… Birlikte öğrenen, birlikte gelişen ve birlikte geleceğe adım atan işletme kültürleri var. Ofis tasarımından, çalışma saatlerinin bireyler tarafından oluşturulduğu sistemlere kadar “özgürlük” iş hayatının en kuvvetli rüzgarına evrildi. Bireyler oluşturdukları değer için takdir görürken, bireysel gelişimlerinin kurumsal gelişimin yapı taşı olduğu temel ön kabullerden…
Birey değerlidir. İster satraçta, isterse iş hayatında… Bireye değer veren, başarıya erişirken; feda ile yola devam edenlerin sonu başladıkları yerde olmakla eşdeğer… Oyunu ve oyuncuları anlamadan, oyunda başarılı olma şansımız olabilir mi?