İyi Yönetişim Nedir, Bir Yönetim Nasıl İyileştirilir?
Zafer URFALIOĞLU
Maşallah ya hu!
Makinelerimiz her gün takır takır çalışıyor, banttan çeşit çeşit ürünler çıkıyor, işçiler mesaiye geliyor, yöneticiler mühim toplantılar yapıyor… Velhasıl çark tıkırında, dönüyor ama “İyi yönde mi, kötü yönde mi” işte onu ben bilmem?
- Çarklar tıkır tıkır dönerken işler niye kötüye gitsin ki demeyin. Öyle bir gider ki siz bile şaşırırsınız. Nice işletmeler vardı; battığını başkasından duyan patronlar tarafından yönetilmekte olan.
Oysa ki, işletmenin ne yöne gittiğini anlamak için birkaç basit soru sormak yeterli:
- Kararlar kim tarafından ve nasıl alınıyor? (“Nasıl?” kısmı bir tık daha önemli)
- Çalışanların fikirleri dinleniyor mu? Hedefler kimin hedefleri?
- Yönetim ne kadar şeffaf? Raporlar ne kadar doğru?
- Kayıp/Kaçak ve Yolsuzlukla nasıl mücadele ediliyor?
Bu soruların cevapları işletmenin yönünü belirler. Bir de bu cevapları yorumlayarak yolun nereye çıkacağını görebiliyorsak çok şükür “İyi Yönetişim” uygulamaya başladık demektir.
- İyi Yönetişim De Ne Demek, Hocam?
İyi Yönetişim, aslında tam da adının hakkını verir: “İyi Yönetmek” tir. Ama sadece “İdare Etmek” değil, Adil, Şeffaf, Katılımcı ve Hesap Verebilir bir şekilde yönetmektir.
Yani:
- Ne yaptıysan açıkla,
- Kararı tek başına değil, birlikte al,
- İşin sonunda hesabını ver,
- Kimseye torpil geçme,
- Kurallara sen de uy (“Balık baştan kokar” diye bir şey duydunuz mu?),
- İşi düzgün yap, kaynak israf etme.
Özellikle imalat sanayi gibi üretimin tam merkezinde olan bir sektörde bu ilkeler, sadece havalı görünmek için değil, gerçekten; Verimlilik, Çalışan Bağlılığı ve Sürdürülebilirlik için şart.
- Peki Koskoca Fabrikada Nasıl Uygulanır? Mevcut Yönetim Nasıl İyileştirilir?
Hah, işte şimdi işin mutfağına girelim. Eğer bir fabrikada “İyi Yönetişim” uygulamak isteniyorsa, adım adım izlenecek yol:
1. Dur ve Aynaya Bak: Mevcut Durumu Anla
- Fabrikanın yönetimi şu anda nasıl işliyor? Hangi Yönetim Sistemi kabul edilmiş?
- Kararlar kimden çıkıyor, nasıl alınıyor?
- Üretimden Muhasebeye, İnsan Kaynaklarından Bakım Ekibine kadar herkesin sesini dinleyin.
- Bir SWOT analizi yapın ama kahve eşliğinde, samimi bir ortamda. Güçlü yanlar, zayıf noktalar, fırsatlar ve tehditler masaya gelsin. Gerçekten ne durumdayız, dürüstçe görelim.
2. Şirketin Anayasasını Yaz: Yönetişim Politikası
Her fabrika kendi “Oyun Kurallarını” netleştirmeli.
Bu, şu demek:
- Şeffaflık bizim için ne anlama geliyor?
- Hesap verilebilirlik nasıl sağlanacak?
- Kim, neye karar verecek? Kim nelerden sorumlu?
Bunları yazın, duyurun, herkes bilsin. Bu sayede kimse “Ben bilmiyordum” bahanesine sığınmasın. (Ama her şeye de ben biliyorum demesin…)
3. Yönetim Kurulunu Güçlendirin: Aile Meclisi Değil, İş Ehlileri Olsun
Eğer Yönetim Kurulu sadece sayın patron ve değerli ailesinden oluşuyorsa, orada ciddi bir yönetişim sıkıntısı vardır.
Yönetim kurulu:
- Bağımsız,
- Deneyimli,
- Fabrikayı ve sektörü bilen,
- Eleştirel bakabilen insanlardan oluşmalı. Farklı bakış açıları, daha sağlam kararlar getirir.
4. Şeffaf Ol: Bilgiyi Saklama, Paylaş
“Biz her şeyi biliyoruz nasılsa, çalışanlar bilmese de olur” mantığı çoktan demode oldu. Fabrika çalışanları, yatırımlar, stratejik kararlar, performans sonuçları (bakın burası çok önemli) hakkında temel bilgilere ulaşabilmeli. Kendi işinin nereye gittiğini bilmeyen kişi, o işte ne kadar motive olabilir?
5. Etik Kurallar Belirle: “Sağlam Dur, Eğilme Seninleyiz” Kılavuzu
Her fabrikanın bir Etik Davranış Kodu olmalı.
Yani:
- Rüşvet alınmaz/verilmez,
- İş güvenliği ihmal edilmez,
- Akraba kayırmacılığı yapılmaz,
- İş arkadaşına saygı şarttır.
Bu kurallar yazılı olmalı ve herkes bilmeli. İhlal edenin de hesabı sorulmalı. Aksi halde bu sadece duvarda asılı bir afiş olur, kimse ciddiye almaz.
6. Paydaşları Dinle: Üretimi Sadece Makineler Yapmaz
İmalat sanayinde verimlilik sadece makinelerle değil, insanla da ilgilidir.
- İşçiler ne düşünüyor?
- Tedarikçilerle iletişim nasıl?
- Müşteri geri bildirimleri dikkate alınıyor mu?
Geri bildirim kanalları kurun. Sandık, anket, öneri kutusu… Hiçbiri zor değil ama etkisi büyük.
7. Risk Yönetimi: Felaket Gelmeden Önlem Al
Üretim hattında bir makine bozulduğunda işler aksar. Onu gözle görürüz. Ama aynı şey yönetişim için de geçerli. Yasal riskler, finansal krizler, iş kazaları, veri sızıntıları… Bunlara karşı önceden bir risk haritası çıkarılmalı ve senaryolar hazırlanmalı. Aksi halde krizi yöneten değil, krizde savrulan bir şirket olursunuz. Ve bu sorunlar makinenin bozulduğu gibi açıkça kendini belli etmez. Sinsice etrafınızı sarar ve sizi hareketsiz bırakarak boğar. (Ne de güzel betimledim ya…)
8. Sonuçları Ölç, Sürekli Geliştir
İyi yönetişim “bir kez yaptım, bitti” değil. Her yıl, her çeyrek, hatta her ay…
- Neyi başardık?
- Neyi geliştirmeliyiz?
Bunun takibini yapın. Gerekirse dış denetçilerden yardım alın. Şeffaf olun, öğrenmeye açık olun. (Tamam siz bu sektörün kurucusu, öğreticisi, her şeyi bileni, çok tecrübelisi ve bilgilisi aynı zamanda en akıllısısınız ama azcık bir dinleyin bu fanileri de yüce kıymetli efendimiiissss)
Son Söz Olarak: İyi Yönetilen Fabrika, Sadece Üretmez — Güven de İnşa Eder
İmalat sanayi, Türkiye ekonomisinin bel kemiği. Ama sadece çok üretmek yetmiyor artık.
- Nasıl ürettiğin,
- Kiminle ürettiğin,
- Ne kadar adil ve şeffaf olduğun, rekabet gücünü belirliyor.
İyi Yönetişim, fabrikaları sadece kârlı değil, Güvenilir, Sürdürülebilir ve Geleceğe Hazır kurumlara dönüştürür. O yüzden artık eski usul “Yukarıdan Karar, Aşağıdan Uygulama” modeliyle vedalaşmak lazım.
Yerine gelen model belli: Herkesin dahil olduğu, açık, adil ve hesap verebilir bir yönetim anlayışı.
Yani bence öyle, ama yine siz bilirsiniz.
Yazı var, ısrar yok!
Saygılarımla
Zafer URFALIOĞLU







