Değişen Dünyada, Değişime Direnenler! Size Bir Çift Sözüm Var
Zafer URFALIOĞLU
Birinci Sanayi Devrimi buharla başladı, ikincisi elektrikle şahlandı, üçüncüsü bilgisayarla hızlandı, dördüncüsü ise “Ben geldim bile!” deyip her şeyi dijitalle altüst etti. Beşinci Sanayi Devrimi de şimdilerde kapıda; insan–makine iş birliğiyle neşe içinde çalışıp çay kahve içmeyecek belki ama “Müşteri beklentisini daha raporlama yapmadan anlayan sistemler” olarak (ki söylemesi bile karışık geldi) bir çok alışkanlığımızı yerle bir edeceği kesin.
Peki biz?
Hâlâ Excel’i açınca donan bilgisayarımızdan gelen, “İşlem devam ediyor, lütfen bekleyin” mesajına güveniyoruz. Gerçi değişim zahmetlidir; adamın hem konfor alanını bozar hem de yıllardır aynı torna tezgâhına bakarken içten içe “Bu yenilikler bana yine ekstra iş çıkaracak ya” korkusu yaratır.
Ama kabul edelim: Dünya değişiyor, pazar değişiyor, müşterinin sabrı değişiyor… Bir tek bazı yöneticilerin; (-ki ben onlara “İdareci” diyorum. İşleri idare ediyorlar ya işte, daha ne yapsınlar) “Böyle iyiydi ya, bozmayalım. Masraf çıkartmayalım, ne olacağı belli değil.” cümleleri hiç değişmiyor.
Oysa inovasyon, öyle bir kavram ki… Ürüne etiket yapıştırmayı unutan çalışan kadar doğal, kalite yönetiminde veri analizini hâlâ dosya dolabında saklayan işletme kadar dramatik.
Bugünün ticari pazarlar; “Kim daha ucuz?” değil, “Kim daha hızlı uyum sağlıyor?” sorusunu soruyor.
Dünya artık yanlış yapma lüksünün olmadığı bir hızda dönüyor. Hata yapana kimse kızmıyor elbette ama hatasını yönetemeyenlerin kimse gözünün yaşına bakmıyor.
Şimdi gelelim Kaliteye…
Bir işletmede kalite yönetimi doğru kurulmuşsa şu üç şey olur:
- Belirsizlik azalır: Çünkü süreçler tanımlıdır, işin nereye gittiği bellidir. Kimse “Usta, bu malzeme neredeydi?” diye sormaz.
- İnovasyon kendine yer bulur: Kalite yönetimi, inovasyonu engellemez; tam tersi, “Deneriz ama ölçeriz, takip ederiz, iyileştiririz” güveni verir.
- Rekabet avantajı doğar: Çünkü kalite yönetimi bir maliyet değil, yanlış yapma maliyetini azaltan bir sigortadır.
Tüm sanayi devrimlerinin ortak noktası; insanların ilk başta “Gerek yok ya, böyle iyiydi” demeleri ve sonra değişime direnen bu idarecilerin yönettiği yapıların (ister şirket olsun, ister devler hatta imparatorluk bile olur) tarih kitaplarında dipnot olarak kalmalarıydı.
Bugün hâlâ yapay zekâ, otomasyon, veri analitiği, sürdürülebilir üretim, çevik yönetim gibi kavramlara şüpheyle yaklaşanlar var.
Bana da garip geliyor ama valla var!
Evet, belki robotlar sabah işe gelirken kapıda kartınızı sizin yerinize okutmayacak, ama üretim hatlarınızdaki sapmaları sizden önce fark edecekleri kesin.
İnovasyon, işletmeye “Kafasına göre bir şeyleri dene, değiştir, ezber boz” demek değildir; kalite yönetimi ise “Bürokrasi üretmek” hiç değildir.
Tam tersi: İnovasyon hız kazandırır, kalite onu rayda tutar. Birine sahip olup diğerini reddetmek, yeni model bir araba alıp lastiğe gerek duymamaya benzer. “Gider gider!” dersiniz ama nereye kadar?
Son sözüm ise değişime direnenlere…
Sevgili dostlar,
Dünya değişiyor.
Müşteri değişiyor.
Pazar değişiyor.
Tek değişmeyen şey, değişime karşı gösterilen o epik direnç!
Ama şunu unutmayın: Değişime direnen değil, değişimi yöneten ayakta kalıyor. Bugünün ticari dünyasında en büyük risk, risk almamaktır. Ve en pahalı maliyet, değişimi reddetmenin maliyetidir. Korkmayın…
İnovasyon sizi işsiz bırakmaz ama doğru kullanmazsanız müşterileriniz sizi bırakır.
Kalite yönetimi sizi yavaşlatmaz, yersiz hızlanarak kontrolsüz bir şekilde duvara toslamasını engeller.
Kısacası: Sanayi devrimleri sırasında trenini kaçıranlar çok oldu, ama ardından başka bir tren geldi: Şimdiki tren ise Dijital.
Kaliteyi merkezine almış inovatif Sanayi Devrimi bu dijital trende!
Kaçırmayın, binin.
Koltuklar hâlâ boş.
Zafer URFALIOĞLU








