Değişimin Kaynağı ve Güvencesi: Satınalma ve Tedarik Zinciri

N. Sait EREN
N. Sait EREN
1982 İTÜ İşletme Mühendisliği mezunu olan EREN, 1984 de İÜ Endüstri Müh. Ana Bilim Dalında Üretim Planlama ve Kontrolu üzerine Yüksek Lisans yapmıştır. Halen İÜ Avrupa Birliği Ana Bilim Dalında Doktora yapmaktadır. Özel sektörde 30 yıldan fazla Profesyonel Yönetici olarak çalışmıştır.
spot_imgspot_img

Günümüzde işletmelerin hayatında en önemli gündem, devamlılık için varlıklarını geleceğe taşımaktır. Sanayi ve ticaretin temel taşı ne kadar sağlam oturtulursa oturtulsun, değişen yerel ve küresel ekonomik ve siyasi trendler şirketleri birden bire hazırlıksız yakalayabilmektedir. Bu beklenmeyen gelişmelerden, sadece maddi ve maddi olmayan varlıklarında yedekleri olanlar başarıyla çıkmaktadırlar.

Sahip oldukları mevcut değerleri güçlendirerek günü yakalamak, yarını planlamak, yakın geleceği tahmin etmek ve daha ötesini de hayal etmek, artık şirketlerin en önemli çabası olmuştur.  İşletmelerin bilinen temel fonksiyonlarının arasına iş geliştirme, değişim yönetimi, lojistik ağ ve tedarik yönetimi gibi yeniden tanımlanmış işlevler katılarak, işletmelerin geleceğe güvenle taşınması hedeflenmektedir.

Geleneksel yapıda olan pazar payı yüksek ya da hakim konumda olan şirketler, kendilerini güçlü hissederek bu yeni işlevlere dönemsel trend gözüyle bakarak çok önem vermemektedirler. Zaman içerisinde ellerindeki tecrübeli kaynaklar azaldıkça, değişen ve gittikçe daha çok dijitalleşen Dünya’da kaybetmeye mahkum olmaktadırlar,  ya da direnme maliyetleri çok artmaktadır.

Özellikle 21.yüzyıla girdiğimizden bu yana, bir çok yerli ve küresel büyük marka ve şirketlerin yok olduğunu ya da yok olma yolunda olduklarını görmekteyiz.  Dünyada bir anda internet üzerinde saniyeler içinde yayılan bilgiler, şirketleri çok ani ve şiddetli olarak etkilemektedir. Değişen yaşam tarzı, gittikçe en önemli meta haline gelen maddiyat, artan özenti ve zayıflayan manevi değerler hem aile ve toplumun hem de şirketlerin yapılarını temelden sarsmaktadır.

Asırlık şirketlerin bile önlem almakta zorlandığı bu durumlar için, devletler ekonomik destekler ve korumalar yapsalar bile yapısal önlemlerini zamanında alamamış şirketler çok ağır darbeler yiyebilmektedirler  (adında genel sıfatı taşıyan global bir şirketin aynı kelimenin devlet anlamında nitelendirilmesi örneği).

PEKİ;  NE YAPMAK GEREKLİ ?

Şirket, bugün, yarın ve yakın geleceği için  mevcut bilgili, tecrübeli, birçok badireler atlatmış her alandaki kıdemli personelini çemberler şeklinde elinde tutarak şirket kendini korumalıdır. Bir yandan da bu kıdemli kadrolarla gençleri aynı çalışma ortamında birlikte yetiştirip onların hayal kurabilmeleri için önlerini açmalıdır.  Hayalleri olmayan şirketler mevcudu dahi koruyamayıp yok olmaya mahkumdurlar.

İnsana ve tecrübeye yatırım, maliyet olarak görülmemeli ve gelişmenin ilk etabı olmalıdır. İşyerinde yaşanmış ve bedeli ödenmiş tecrübelerin yeniden tekrarlanması hem zaman kaybedilmesine hem de kazançların kaybolmasına yol açar. En büyük gizli kaybı ise aralıksız yatırım yapan ve buna bağlı olarak görünürde bir büyüme var sendromunu yaşayan şirketler öder. Üst üste binen yatırımların etkisini ölçmek mümkün olamamaktadır. Üstelik eleman sirkülasyonu da var ise reel kayıp daha da yüksektir.  Dönemsel olarak yüksek taleple de birleşince satışların konjonktürden değil de yatırımdan geldiği zannedilir. Halbuki reel büyüme ve gelişme doğru değerlendirilmelidir, birbirinden ayıklanmalıdır.

Buradan iş geliştirmeye geçersek, şirket genelinde sabit kriterlere göre büyümeyi baz alan bir strateji saptanmalıdır. Gerçek büyüme,  yatırım, konjonktürel talep artışı, faaliyet dışı gelirler vb etkenlerden arındırılarak strateji ve hedefler saptanmalı ve bu paralelde ölçülmelidir. Doğru stratejiler büyük çalkantıları önler, daha istikrarlı gelişmeye yol verir. Ne olursa olsun Şirketin birbirini takip eden yıllar itibariyle büyük değişimler göstermesi doğru stratejiler ile yönetilmediğinin bir göstergesidir;  mutlaka araştırılmalıdır.

İş geliştirme doğru tanımlandığı andan itibaren çalışanlara reel, başarılı ve zevkli bir işlev olmaya başlayacaktır. Başarı başarının kaynağı olacak, yaratıcılığın ve hayallerin önü açılacaktır. Tabii ki bu gelişme süreci, pragmatik insan kaynakları süreci ve geleceğe yönelik eğitimlerle de desteklenmelidir. Bu bağlamda değişim sürecine farkında olmadan başlanmış ve uygulamada adım adım başarılı olma yönünde yola çıkılmış olacaktır.

Değişim, tecrübeli personel ile birlikte yeni kişilerin de sisteme girmesiyle, hızını kendisi ayarlayarak doğal seleksiyon şeklinde kendini göstermeye başlayacaktır. İyi ve tecrübeli kişilerin elinde ve içinde bulunduğu bir değişim süreci en iyi sonucu verecek ve şirketin hayatını uzatmakla kalmayıp, ileriki dönemlere de taşınmasının önünü açacaktır.

Değişim dinamiklerinin genel yönetimi, şirket içerisinde tüm işlevsel bölümlerin öncelikle kendi içlerinde katılacağı bir uygulama olmalıdır. Kendi dinamiklerini bir yandan en iyilemeye çalışırken bir yandan da üst çatı olarak  kurulacak liderlik takımı, şirket içinde koordinasyonu sağlamalıdır. Şirketin organizasyonuna göre bir başarı ödüllendirme yöntemleri de uygulanmalıdır. Böylece hem genel katılım sağlanmış hem de herkesi memnun eden,  gelecekten umutlu takımlar yaratılmış olacaktır.  Hayal kurma oturumları da düzenlenerek beklenenden çok daha fazla ve güzel sonuçlar çıkarılabilecektir.

İş geliştirme ve değişim süreçlerinin koordineli ve başarılı bir şekilde gelişmesi, şirketin içerisindeki hızı ve iş tatminini de arttırarak, çalışanların aidiyetini çok daha güçlü duruma getirecektir. Bağlılığın artması, çalışma ortamı ve ailelerin de dahil edileceği yöntemler ile desteklendiğinde kalıcı olmaya başlayacak ve şirket kültürü haline dönüşecektir.

Bu çalışmaların yapılması için gereken kaynaklar hem şirketin daha iyi gelir elde etme sonuçlarından hem de satınalma işlevlerinden gelecektir. Maliyet yapısı içerisinde para harcayan en etken faktörün satınalma olduğunu göz önüne alırsak,  işin odak noktası kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Şirketin faaliyet konusu ve yapısına bağlı olarak tüm harcama tek elden koordine edilmelidir. Öncelikli stratejiler saptanarak, sürekli ölçülmeli ve hedeflerle aylık karşılaştırılmalıdır.  Hedef – uygulama – sonuç gelişiminin izlenmediği bir ortamda yaratılan kaynakların takibi mümkün olamayacaktır.

Satınalma, günümüzde şirketin yaşamına ve varoluş sebebine bağlı olarak tüm mal ve hizmetlerin en uygun koşullarda kesintisiz olarak tedarik edilmesi anlamında bir zincir işlevine dönüşmüştür.  Halkaların gücü tüm gücü yaratmakta, en küçük bir uyumsuzluk tüm sonucu ve başarıyı etkilemektedir. Bu yapıyı kurabilen ve başarılı şekilde çalıştırabilen şirketler ihtiyaçları olan finansal kaynakları da en iyi şekilde sağlayacaklardır. Paranın ne kadar pahalı bir meta olduğunu göz önüne alırsak artık satınalma işlevi tamamen profesyonel tecrübeli ve güçlü bir takım tarafından yönetilmelidir. İhtiyaçlar miktar, fiyat, zaman, stok ve diğer bir çok benzer etkenlere göre temin edilerek,  tasarruf edilecek her kuruşun finansmana pozitif katkısı sağlanmalıdır.

Satınalma işlevinin şirket bünyesine uygun doğru yapılandırılması ile doğru satınalma yapılarak yaratılacak fayda sadece ekonomik değil aynı zamanda sinerjik bir dinamizm etkisidir. Bu dinamizm şirket içi diğer bölümleri pozitif hızlandırıcı olarak etkileyecektir. Bayrak yarışına tüm şirket yapısının dahil olması topyekün değişimi, iterek ve çekerek sürekli ileriye taşıyacaktır. Bu da Şirket içi hayaller kurulmasını provoke edecektir.  Sinerjik bir dinamizm dış kaynakların ve iş ortaklarının da sisteme uyum sağlamasını gerektirecektir. İşte tam burada satınalma tedarik zinciri ve yönetimi devreye girmektedir. Malzeme ve stok yönetimi ile optimum ihtiyaçlar tahmin edilecek; tedarik süreleri, mevsimsellik, dönemsellik, yerel ve küresel ekonomik konjonktür, finansal maliyetler, yatırım faaliyetleri, bakım ve onarım planları vb düzenlemeler yapılarak son yıllık plan kesinleştirilecektir.  Her üç ayda bir yeniden revize edilen minimum 18 aylık kesintisiz bir plan, dış mal ve hizmetlerin tedarikçilerine ve iş ortaklarına bildirilecektir. Geri bildirimleri de alınan tedarikçi ve iş ortakları ile bağlayıcı sorumluluk ve tazminat yükümlüğü içeren sözleşmeler yapılacaktır. Kriz yönetim planları ve alternatif tedarikçiler ile de desteklenerek şirketin kesintisiz ve düzgün çalışması kurulmuş olacaktır.

Bu sistematik çalışma şirket bünyesine uygun kabul görmüş kurumsal kaynak planlama (ERP), stok yönetimi, elektronik satınalma ve tedarik zinciri programları ile desteklenmeli, izlenmeli ve raporlanmalıdır. Bu şekilde iç ve dış tedarikçiler ile birlikte kurulmuş olan sinerjik yapı şirketin yaşamının devamını garanti altına alacaktır.  Diğer taraftan yeni ürün ve hizmet araştırma geliştirme, proje ve çalışmalarına güvenle girilmesini de sağlayacaktır. Bu yazılımlar, aynı zamanda yetki devri ve kullanımı, kayıt altına alınma, sürekli izlenebilme gibi şeffaflık unsurlarını da sağlamaktadır;  ayrıca iyi dizayn edildiğinde hedeflere göre performansı ölçebilmekte, kritik seviye uyarılarını verebilmekte, takip edilmesi istenen tüm bilgi ve belgeleri de sağlayabilmektedir. Kişilere iş yapabilmelerinde büyük kolaylık ve çeviklik getiren yazılımlar hata yapma ihtimallerini minimize ederek şirketlere büyük güvence vermektedir.

YAŞAM :

Günümüzde kompleks yapılara sahip otomotiv, uzay, savunma, deniz ve hava araçları, film yapımı, inşaat firmaları gibi işletmeler, binlerce malzemeyi bir araya getiren her işlemin ve malzemenin planlara uygun zaman ve şekilde tedarikini sağlayan en çarpıcı örneklerdir.

İnşaatı devam eden ve 2020 de bitmesi beklenen 1000 metrelik  Jeddah Tower’ın,
458 metrelik 4.2 milyon varil kapasiteli dev efsanevi tanker Knock Nevis’in,
1 dakikanın altında bir sürede hattan inen her Mercedes’in,
Milyonlarca Km öteden gelen Uzay görüntülerinin,
285 ton ağırlığındaki Antonov’un,
Uyduların,
yapılma sürecindeki satınalma ve tedarik zinciri yönetimini düşünürsek işin önemini ve neden bugün şirketlerin en önemli yaşam işlevi haline geldiğini daha iyi anlarız.

18.Yüzyılda başlayan sanayi devrimi üretim işlevini,
19. Yüzyılda gelişen seri üretim planlı mühendislik ve kitle üretimini,
20. Yüzyılda artan üretim ve talebin zamanında karşılanması pazarlama ve satış fonksiyonunu şirketlerde en önemli bölümler ve çalışanları olarak ortaya çıkarmıştır.

Dünya genelinde devleşen şirketlerin beraberinde çok ciddi finansman ihtiyacı getirmesi ile finans ve bankacılık ön plana çıkmış ancak son yaşanan 2008 dünya finans piyasaları krizinden sonra tüm işlevler yerine oturmuştur.

Günümüzün en önemli şirket işlevi de satınalma, lojistik ve tedarik yönetimi olmuştur.

Sanayi ve ticarette sınırların ve sırların kalmadığı, internet kullanımının neredeyse 1 yaşın altına düştüğü Dünya’mızda artık doğru mal ve hizmeti, doğru maliyetle doğru miktarda ve doğru fiyatla üretip global satışa sunabilmek şarttır.

Bu durumda doğru fiyattan doğru miktar ve doğru zamanda kesintisiz sürekli tedarik, işin temeli haline gelmiştir.

Herhangi bir tüketicinin Dünya’nın en uzak köşesinden anında mal alıp en geç 1-2 gün içerisinde kendisine ulaşmasını sağlayabilmesi,  malı yapan kişinin de şirketin de aynı beceriyi kazanmasına sebep olmuştur.

İçinde bulunduğumuz iletişim çağı, her geçen gün daha da gelişen yazılımlar ile; yatay ve dikey entegrasyon, şirket gruplaşmaları, internet üzerinde şirket birliktelikleri, uzaktan yönetim, becerikli holdingleşme ve benzeri sinerjik etkiler ile; çevik bir yapılaşmayı 21. Yüzyılın vazgeçilmezi yapmıştır.

Şirketlerin de bu değişime ayak uydurması bir tarafa, daha da öne geçmesi gereğini ortaya çıkarmıştır.

Unutmamak gerekir ki, insanlık tarihi boyunca lojistik ve tedarik; imparatorluklar yaratan veya batıran, savaşlar kazandıran veya kaybettiren, çağları açan veya kapatan en önemli işlev olmuştur.

Bugün de aynı noktaya gelen Dünya’da bu gelişmeyi başarabilen şirketler kendilerini geleceğe taşıyabileceklerdir.

Şirketlerin amacı kar etmek ve yaşamak olduğuna göre bu gerçekleri bir an önce hayata geçirmekte geç kalmayarak önlem alanlar tabii ki rakiplerine karşı çok önemli derecede üstünlük kazanacaklardır.

Sonraki sayı ve yazılarımızda değişik başlıklar ile bu konuda daha detaya ineceğiz. Diğer şirket içi işlevleri de inceleyerek organizasyon içerisindeki yerine oturtacağız.

 

N. Sait EREN
N. Sait EREN
1982 İTÜ İşletme Mühendisliği mezunu olan EREN, 1984 de İÜ Endüstri Müh. Ana Bilim Dalında Üretim Planlama ve Kontrolu üzerine Yüksek Lisans yapmıştır. Halen İÜ Avrupa Birliği Ana Bilim Dalında Doktora yapmaktadır. Özel sektörde 30 yıldan fazla Profesyonel Yönetici olarak çalışmıştır.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı