Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu
“Duygular dalgalar gibidir; gelmesini engelleyemezsin, ama hangisinde sörf yapacağını sen seçersin.” Jonatan Martensson
İnsanların; birbirini anlamasında, birbirleriyle olumlu, verimli ilişkiler kurmasında, insanın kendisini çevresine kanıtlamasında, başarılı ve mutlu olmasında duyguların çok önemli yeri vardır. Duygular, zekamızı ve diğer tüm yeteneklerimizi, belli bir seviyede kullanmaya olanak vermektedir. Duygusal becerinin gelişmiş olması, kişiyi daha mutlu kılar. Duygularını yönetemeyen kişiler, içine kapanık olmaktadır. Bu bireyler işine odaklanamaz ve kişisel gelişimlerini gerçekleştiremezler.
Duygular, verilecek olan kişisel kararları etkilemektedir. Bu olumlu veya olumsuz bir etki olabilir. Duygular, akıl yürütme sürecine katılmayıp, sadece mantıksal zekâ ile karar verildiği zaman bu kararlar büyük oranda hatalı olmaktadır. Duygular, bireyin dikkatini önemli olan konuya yöneltir ve harekete geçmek için bireyi uyarır. Duyguların, sosyal ortamda büyük bir rolü vardır. Duygu yönetimi, kişiye mücadele etme ve uzun süreli hedefler belirleme konusunda olanak vermektedir. Duygular, kişilere sosyal olarak uyumlu yapmakta ve bireysel değişimi sağlamaktadır. Sosyal etkileşim sonucu kişiler, duygu yaşarlar. Bireyin gösterdiği duygular, diğer kişileri de etkilemektedir. Güçlü olan duygular, karşısındaki kişiye geçmektedir.
Alın lobu (prefrontal korteks, düşünen beyin) normal durumda kontrolü elinde bulundurmaktadır. Normal durumda mantıklı olarak düşünür ve davranırız. Bir kriz anında ise, limbik sistemdeki amigdala kontrolü kendisine alır. Alın lobu (düşünen beyin) ise sadece izleyici durumuna geçer. Amigdala kriz atlatıldığında, kontrolü tekrar alın lobuna verir. Kişi yeniden mantıklı düşünme ve davranma durumuna döner. Kriz döneminde; anında tepki vermemek, yıkıcı söylemde bulunmamak ve sakince beklemek yoluyla, duygu yönetimini başarmış, amigdalanın kontrolü devretmesi ile normal duruma dönmüş oluruz. İletişim halinde duygusal ipuçlarını, amigdala sayesinde yakalarız. Amigdala, diğer insanlardaki duygusal ipuçlarına karşı dikkatimizi artırmaktadır. Amigdala, tehlike durumunda, mantıksal düşüncenin, zaman kaybına neden olmasından dolayı, hayatta kalma, savaşma veya kaçma dürtüsü yaratır ve bu şekilde hayatta kalmayı sağlar. Stresli olan bu durumlarda ilk tepkinin, hızlı ve ölçüsüz olması; bir krizin ortaya çıkmasına neden olur. Bu kriz durumu, kişinin sosyal ilişkilerine zarar vermektedir. Birey duygu yönetimi yaparak, böyle bir tepki vermeyi geciktirir ve kriz yaşanmasını önler.
Hatıra, görsel, işitsel ve dokunsal girdiler, yüz ifadeleri, koku, tat, ses tonu, müzik ve hayal gücü gibi uyarıcılar, duygularımızı tetikler. Bireyin, bu duygusal uyarıcıların ne olduğunu bilmesi önemlidir. Uyarıcının ne olduğunu anladığında, davranışlarını değiştirmesi ve düzenlemesi mümkün olmaktadır. Kişinin, kriz durumunda hissetmiş olduğu duygular yıkıcı ya da yapıcı şekilde olabilmektedir. Yüz ifadeleri, duyguları da harekete geçirir. Gülümseyen bir yüz ifadesi mutluluğa, asık bir yüz de üzüntüye neden olmaktadır. Bu nedenle yaşantımızı olumlu yönde düzenlemek, bizim elimizdedir. Kendimizin ve bulunduğumuz sosyal ortamın havasını düzenleyebiliriz.
Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz.
Mert, G. (2017). Organizasyonlarda Bireysel Hafıza, Artikel Yayıncılık, İstanbul. https://www.gozdemert.com/ebook/BH.pdf