Kuantum Hackathon Yarışması Başvuruları Devam Ediyor
Akbank Gençlik Akademisi Fellowship Programı’nın Başvuruları Devam Ediyor
Akbank Gençlik Akademisi
Fellowship Programı’nın Başvuruları Devam Ediyor
Akbank Fellowship Programı’nın yeni dönemi için birinci aşama başvuruları açıldı. Programa, 18-25 yaş arası tüm üniversite öğrencileri 28 Haziran’a kadar başvuru yapabilecek. Ekim ayında başlayacak olan programda gençler, 10 ay boyunca sürdürülebilirlikten sosyal etkiye, tersine mentörlükten sosyal girişim tasarlama ve sanat gezilerine kadar farklı konu ve alanlarda eğitim ve etkinliklere katılacak.
Akbank Gençlik Akademisi çatısı altında gençler için gençlerle birlikte tasarlanan bir öğrenme topluluğu olan Akbank Fellowship Programı’nın yeni dönem birinci aşama başvuruları açıldı. Programa, 18-25 yaş arası tüm üniversite öğrencileri 28 Haziran’a kadar başvuru yapabilecek.

Akbank için gençlerin özel bir yeri olduğunu belirten Akbank İnsan ve Kültür Genel Müdür Yardımcısı Pınar Anapa; “Eğitimden girişimciliğe, sanattan finansal çözümlere kadar geniş bir çerçevede gençler ile birlikte projeler üreterek, onları her alanda desteklemeye ve hayallerini gerçekleştirebilmeleri için yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz. 2021 yılında gençlerin eşit ve kapsayıcı fırsatlarla geleceğe hazırlanması için hayata geçirdiğimiz Akbank Gençlik Akademimiz de son 3 yılda Türkiye’deki 208 üniversitenin tamamından 150 bini aşkın gence eğitim, mentorluk ve deneyim fırsatları sundu. Akademimizin tamamlayıcı programları kapsamında; Sanat ve İyi Olma Hali serileri, Akbank Kampüste, Düşünce Kulübü ve Fellowship gibi birbirinden farklı programlarla gençlerin kariyer yolculuklarına eşlik ediyoruz. Akbank Fellowship Programı ile de her yıl 20 genç 10 aylık bir yolculuğa dahil oluyor. Bu yolculukta onları Akbanklı liderlerle tersine mentorluk süreçleri, sosyal girişim tasarlama, uluslararası eğitimler ve ilham buluşmaları gibi etkinliklerle buluşturuyoruz. 18-25 yaş arası tüm üniversiteli gençlerimizi Akbank Fellowship Programı’na katılmaya davet ediyoruz ” dedi.
Gençlerle birlikte daha iyi bir dünya ve iş ekosistemini tasarlama amacıyla oluşturulan Akbank Fellowship Programı, gençlere 10 ay boyunca dopdolu bir program sunuyor. Akbank Fellowship Programı’nın katılımcıları birbirinden farklı disiplinlerde pozitif etki yaratmak amacıyla bir keşif yolculuğuna çıkıyor. Bu keşif süreci tersine mentörlükler, eğitimler, akran öğrenmesi, sosyal girişim tasarımları, ilham buluşması, networking ve birlikte yaratma süreçleriyle yine gençlerle tasarlanmış ve sınırların olmadığı bir topluluk alanı oluşturuyor.
İnşaat Geçen Yıla Göre Yavaşladı
İnşaat Geçen Yıla Göre Yavaşladı
Hazır Beton Endeksi 2024 Mayıs Ayı Raporu’na göre, nisan ayında eşik değerin altına düşen Faaliyet Endeksi yeniden pozitif tarafa geçmiştir. Yılın ilk dört ayında negatif tarafta seyreden Beklenti ve Güven Endeksleri mayıs ayında bir önceki aya göre yükselmiş görünse de hâlâ eşik değerin altında görünmektedir. Endekslerdeki bir önceki aya göre oluşan bu artış Hazır Beton Endeksi’ni eşik değerin üzerine çıkarmayı başaramamıştır.
Geride bıraktığımız mayıs ayında tüm endeksler geçen yılın aynı ayına göre azalmış durumdadır. En fazla daralma Faaliyet Endeksi’nde görünmektedir. Her ne kadar Faaliyet Endeksi mayıs ayında eşik değerin üstünde konumlansa da, endeksin geçen yıla kıyasla gerilemiş olması kritiktir. Beklenti ve Güven Endeksi’nin düşük kalması Faaliyet Endeksi’nin önümüzdeki dönemde artış trendine giremeyeceğine işaret etmektedir. Tüm endekslerdeki gerileme Birleşik Beton Endeksini de aşağı çekmiştir.

Raporun sonuçlarını değerlendiren Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Nisan ayında eşik değerin altına düşen Faaliyet Endeksi mayıs ayında yeniden pozitif tarafa geçmiştir. Eşik değerin üstünde konumlansa da, Faaliyet Endeksi’nin geçen yıla kıyasla gerilemiş olması kritiktir. Beklenti ve Güven Endeksi’nin düşük kalması Faaliyet Endeksi’nin önümüzdeki dönemde artış trendine giremeyeceğine işaret etmektedir.” dedi.
İnşaat sektörüne yönelik değerlendirmelerde bulunan THBB Başkanı Yavuz Işık, “Bir önceki yılın aynı ayına göre, nisan ayındaki ipotekli konut satışlarındaki %67,5’lik azalma, mayıs ayında %64 olarak devam etmiştir. Her ne kadar kredi faizleri mayıs ayında gerilemiş olsa da %60’ın üzerinde devam eden bir kredi faiz haddi ile konut sektöründe hareketlilik beklenmemektedir. Ekonomi yönetimi tarafından enflasyon ile mücadele programının oldukça sıkı bir şekilde uygulanıyor olması, yılın geri kalan kısmında politika faizinde aşağı yönlü ciddi bir hareket beklentisini ortadan kaldırmaktadır. Son çeyrekteki olası faiz indirimleri dahi sektörde beklenen hareketliliği getirmeyecektir.” dedi.
Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarı 8.85 Milyar Dolar’lık Büyüklüğe Ulaştı
Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarı 8.85 Milyar Dolar’lık Büyüklüğe Ulaştı
Türkiye’nin Binek ve Hafif Ticari Araç Parkı 20,66 Milyonu Buldu
Türkiye Araç Parkının 4’te Biri 21 Yaş veya Üzerinde
2023 Yılında Yedek Parça Gelirinin Yüzde 25’i Lastik Satışından Geldi
Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği (OSS), sektörde bir ilk olarak satış
sonrası yenileme pazarı için özel bir çalışma gerçekleştirdi. Frost & Sullivan’ın, OSS Derneği için hazırladığı Türkiye Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarının Stratejik Analizi, binek araç ve hafif ticari araç kapsamında sektörü mercek altına aldı. Rapora göre, araçları daha uzun süre tutma eğilimi, parktaki hafif taşıtlarda artış, finansal dalgalanma ve fiyat enflasyonu, özel nitelikli işgücünde düşük elde tutma oranı, kentten kırsala araç göçü ve iş çeşitlendirme (e-ticaret, elektrifikasyon ve düzenli bakım) gibi konuların Türkiye satış sonrası yenileme pazarını etkileyen başlıca trendleri olarak öne çıkıyor. Türkiye araç parkının, 2018 yılında 4,24 milyon hafif ticari araç, 12,4 milyon da binek araçtan oluştuğunu belirleyen raporda, 2024 yılı itibarıyla bu rakamların 5,13 milyon hafif ticari araç ve 15,53 milyon binek araç olacak şekilde yükseldiği belirtiliyor. Satış sonrası yenileme pazarının binek araç ve hafif ticari araç kapsamında 2023 yılı geliri, 6,466 milyar dolar olarak kayda geçti. Rapora göre 2028 yılında bu büyüklüğün 7,877 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ağır ticari araç grubu da eklendiğinde 2023 yılı sonu itibarıyla satış sonrası yenileme pazarının geliri 8,85 milyar dolara ulaşıyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan OSS Derneği Başkanı Ali Özçete, “Türkiye’nin önde gelen sektörlerinden biri olan, aynı zamanda ihracatta yadsınamaz bir paya sahip otomotiv satış sonrası sektörünün, bugüne kadar yurt içi pazar büyüklüğünün ve pazardaki ürünlerin grup kırılımlarının resmi verilere dayandırılamıyor olması sektörümüzün en büyük eksikliği idi. OSS Derneği olarak nihai sonucuna ulaştırdığımız bu pazar büyüklüğü analizi sayesinde gerek yerli yatırımcıların sektörel kararlarına gerçek verilere dayanarak yön verebilmesini, gerekse de ülkemize yatırım yapmayı planlayan yabancı yatırımcının Türkiye pazarının gerçek potansiyeline vakıf olmasını ve bir anlamda yatırım için motive olmasını sağlamayı hedefledik” açıklamasında bulundu.
Türkiye otomotiv sektörü, 1950’li yıllarda başladığı yolculuğunda büyük bir mesafeyi geride bıraktı. Türkiye’nin başta Avrupa olmak üzere geniş bir coğrafyanın merkezinde olmasının desteğiyle hızlı bir büyüme sağlayan yerli otomotiv sanayi, çalışanların kusursuz üretim yeteneğiyle kısa sürede Türkiye’yi dünyanın önde gelen üretim merkezlerinden biri haline getirdi. Ana sanayinin tamamlayıcısı olan satış sonrası sektörü de bu süreçte büyük bir ivmeyle büyümeye devam etti.
Pazarı etkileyen mega trendler belirlendi

Dünyanın en büyük otomotiv markalarına birinci sınıf üretim yapma gücüne sahip satış sonrası sektörünün, sektörel bilgi eksikliği sebebiyle büyüklüğü tam olarak belirlenemiyor. Bu sorunu ortadan kaldırmak için harekete geçen Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği (OSS), sektörde bir ilk olarak satış sonrası yenileme pazarı için özel bir çalışma için kolları sıvadı. Pazar araştırma ve analizi konusunda dünyanın en büyük firmalarından Frost & Sullivan’ın OSS Derneği’nin talebiyle özel olarak hazırladığı Türkiye Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarının Stratejik Analizi, binek araç ve hafif ticari araç kapsımanda sektörü mercek altına aldı. Küresel trendler ve zorluklardan etkilenen Türkiye satış sonrası yenileme pazarının kapsamlı bir görünümünü ortaya koyan rapor, mevcut pazar büyüklüğünden büyüme tahminlerine, pazar dinamikleri ve eğilimlerinden pazarı etkileyen mega trendlere kadar pek çok konuyu masaya yatırıyor. Rapor sayesinde satış sonrası yenileme pazarının büyüklüğü ilk defa ölçülmüş oldu.
Türkiye’nin araç parkının yüzde 53’ü binek araç
Türkiye Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarının Stratejik Analizi’ne göre, araçları daha uzun süre tutma eğilimi, parktaki hafif taşıtlarda artış, finansal dalgalanma ve fiyat enflasyonu, özel nitelikli işgücünde düşük elde tutma oranı, kentten kırsala araç göçü ve iş çeşitlendirme (e-ticaret, elektrifikasyon ve düzenli bakım) gibi konuların Türkiye satış sonrası yenileme pazarını etkileyen başlıca trendleri olarak öne çıkıyor. Türkiye araç parkının, 2018 yılında 4,24 milyon hafif ticari araç, 12,4 milyon da binek araçtan oluştuğunu belirleyen raporda, 2024 yılı itibarıyla bu rakamların 5,13 milyon hafif ticari araç ve 15,53 milyon binek araç olacak şekilde yükseldiği belirtiliyor. Ağır ticari araçlar dahil toplam parkı ise 2023 sonu itibarıyla 28 milyon 740 bin 492 adedi buluyor. Bunun yüzde 53’ü binek, yüzde 15,6’sı pikap/kamyonet, yüzde 17,7’si motosiklet, yüzde 7,6’sı traktör, yüzde 3,3’ü kamyon, yüzde 1,7’si minibüs, yüzde 0,7’si otobüs, yüzde 0,3’ü de özel amaçlı araçlar. Binek araç parkının yüzde 15’i Renault, yüzde 10’u Fiat ve yüzde 10’u da Volkswagen markalarından oluşuyor. Hafif ticari araç tarafındaysa parkın yüzde 31’i Ford, yüzde 28’i Fiat ve yüzde 7’si de Renault modelleri olarak öne çıkıyor. Rapor, araç parkının ortalama yaşını da ortaya koydu. Buna göre parkın yüzde 24’ü 21 yaş ve üzeri, yüzde 22’si 0-5 yaş, yüzde 22’si 6-10 yaş, yüzde 19’u 11-15 yaş ve yüzde 13’ü de 16-20 yaş aracı araçlardan oluşuyor. 2020 yılında binek araçların ortalama yaşı 13,2, hafif ticari araçların ise 12,3 olarak kayda geçerken ağır ticariler dahil ortalama yaş 13 olarak belirlenmiş. 2023 sonu itibarıyla ise bu ortalamalar binek araçta 14,1, hafif ticari araçta 13,6 ve ağır ticari dahil toplam araç parkında ise 14’e yükselmiş durumda.
Binek araçlar yılda ortalama 18 bin 655 kilometre yapıyor
Türkiye araç parkının 2023 sonuna göre yüzde 31,7’si Marmara Bölgesi’nde yer alıyor. Diğer bölgeler ise sırasıyla şöyle: İç Anadolu yüzde 18,4, Ege yüzde 17,1, Akdeniz yüzde 15,7, Karadeniz yüzde 8,8, Güneydoğu Anadolu yüzde 5,2 ve Doğu Anadolu yüzde 3,1. Türkiye Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarının Stratejik Analizi, araç başına katedilen ortalama kilometreleri de ortaya çıkardı. 2024 itibarıyla binek araç başına yapılan yıllık kilometre 18 bin 665 olarak dikkat çekerken hafif ticari araçlarda bu mesafe 13 bin 438 olarak belirlendi.
Rapor ile OSS Derneği, Türkiye’de ilk kez satış sonrası yenileme pazarının büyüklüğünü ortaya koymuş oldu. Buna göre satış sonrası yenileme pazarının binek araç ve hafif ticari araç kapsamında 2023 yılı geliri, 6,466 milyar dolar olarak belirlendi. Ağır ticari araç grubu da eklendiğinde 2023 yılı sonu itibarıyla satış sonrası yenileme pazarının geliri 8,85 milyar dolara ulaşıyor. Raporda, Covid öncesi yıllarda azalan satışların, ikinci el araç bakım ve servis hizmetlerine olan ihtiyacın artmasına ve ortalama yaşın 14’ün üzerine çıkmasına neden olduğu belirtiliyor. Rapora göre 2023 yılında lastik satışından 1,59 milyar dolar, aküden 373,4 milyon dolar, yağ değişiminden 602 milyon dolar, frenden 535 milyon dolar, çarpışma elemanlarından 555 milyon dolar, şanzımandan 255 milyon dolar, filtrelerden 261 milyon dolar, soğutma sisteminden 120 milyon dolar ve aydınlatma ürünlerinden de 178 milyon dolarlık gelir elde edildi. Bu da satış sonrası yenileme pazarı cirosunun yaklaşık yüzde 25’inin lastik satışından elde edildiğini ortaya koyuyor. Bu rakamların 2028 yılında lastik satışında 2,03 milyar dolara, aküde 465 milyon dolara, yağ değişiminde 746 milyon dolara, frende 660 milyon dolara, çarpışma elemanlarında 620 milyon dolara, şanzımanda 286 milyon dolara, filtrelerde 318 milyon dolara, soğutma sisteminde 135 milyon dolara ve aydınlatma ürünlerinde de 206 milyon dolara ulaşması bekleniyor. Böylece 2028 yılında binek ve hafif ticari araç grubunda satış sonrası yenileme pazarının 7,8 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşması öngörülüyor.
20 yeni bayi zorunluluğu ile servis sayısı artacak
Türkiye Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarının Stratejik Analizi’ne göre 2023 yılında 1510 adedi yetkili servis, 25 bin adedi bağımsız servis, 1480 adedi franchise ve zincir hizmetler, 12 bin 210 adedi de yetkili hasar onarım merkezleri olmak üzere toplam 40 bin 200 servis bulunuyor. 2028 yılı için beklenti ise toplam servis sayısında 44 bin 390 adede ulaşılması. Raporda, servis sayısının azalması beklenirken Asyalı elektrikli araç markalarına getirilen 20 yeni bayi zorunluğunun sayı olarak artışı teşvik edeceği belirtiliyor. Türkiye Otomotiv Satış Sonrası Yenileme Pazarının Stratejik Analizi aynı zamanda araç kullanıcılarının servis alışkanlıklarını da ortaya çıkardı. 0-3 yaş arası aracı olan kullanıcıların yüzde 97’sinin yetkili servisleri tercih ettiği belirlenirken bu oranın 3-5 yaşta yüzde 45’e 6-10 yaşta ise yüzde 5’e kadar gerilediği, 10 yaştan büyük araçların tamamımın servis ihtiyacını bağımsız garaj ve atölyelerde giderdiği ortaya çıktı.
Raporla ilgili değerlendirmelerde bulunan OSS Derneği Başkanı Ali Özçete, “Türkiye’nin önde gelen sektörlerinden biri olan, aynı zamanda ihracatta yadsınamaz bir paya sahip otomotiv satış sonrası sektörünün, bugüne kadar yurt içi pazar büyüklüğünün ve pazardaki ürünlerin grup kırılımlarının resmi verilere dayandırılamıyor olması sektörümüzün en büyük eksikliği idi. OSS Derneği olarak nihai sonucuna ulaştırdığımız bu pazar büyüklüğü analizi sayesinde gerek yerli yatırımcıların sektörel kararlarına gerçek verilere dayanarak yön verebilmesini, gerekse de ülkemize yatırım yapmayı planlayan yabancı yatırımcının Türkiye pazarının gerçek potansiyeline vakıf olmasını ve bir anlamda yatırım için motive olmasını sağlamayı hedefledik. Bu hedeflerle OSS Derneği olarak, Türkiye’de ilk defa satış sonrası pazar büyüklüğünün ölçülmesinde öncülük yapmaktan büyük gurur ve kıvanç duyuyoruz. Bugüne kadar tüm paydaşlarımız yurt içi sektör büyüklüğü için, elindeki bireysel verilerle ortalama bir değer hesaplamakta idi. Bugünden itibaren OSS Derneği’nin önderliği ve veri desteğiyle nihai sonuca ulaştırdığımız sektörel analiz sayesinde ülkemizi ulusal ve uluslararası platformda resmi verilerle dayandırarak tanıtma fırsatını tüm sektör paydaşlarımıza armağan ederken, ülkemiz ve otomotiv satış sonrası üretim ve dağıtım sektörü için hayırlı olmasını diliyoruz” dedi.
ERA Talents Bilgi Günü – 25 Haziran 2024
25 Haziran 2024 günü 10:00-14:00 saatleri arasında Katılımın Genişletilmesi ve
Avrupa Araştırma Alanı’nın Güçlendirilmesi alanı (WIDERA) kapsamında açılan ERA Talents
çağrısı bilgilendirme ve deneyim paylaşımı günü düzenlenecektir. Etkinlik başta TÜBİTAK olmak üzere yaklaşık 10 farklı ülke WIDERA Ulusal İrtibat Noktaları tarafından ortak düzenlenmektedir. Etkinlik kapsamında Avrupa Komisyonundan yetkililer çağrı ile ilgili bilgilendirme gerçekleştirecek, HORIZON-WIDERA-2022-TALENTS-03-01 kodlu bir önceki ERA Talents çağrısında fonlanan projeler de deneyimlerini paylaşacaklardır.
Etkinliğe buradan kayıt olabilirsiniz.
ERA Talents çağrısının amacı, Widening Ülkelerine odaklanarak sektörler arası personel değişimi yoluyla Ar-Ge alanında sektörler arası işbirliğini teşvik etmektir. ERA Talents projelerinin bütçesinin proje başına 1-3 Milyon Avro olması ve 4 yıl sürmesi beklenmektedir. 2024 kodlu bu çağrıda 20 projenin desteklenmesi beklenmektedir.
Bu çağrıya başvuru yapmayı planlayan akademisyenlerimiz konu hakkında TÜBİTAK’ın Ulusal İrtibat Noktalarına ncperc@tubitak.gov.tr mail adresinden ulaşabilir.
Part-Time / Kısmi Süreli Çalışma
Halk arasında Part-time çalışma olarak bilinen kısmi süreli çalışma, İş Kanunu ile belirlenen esnek çalışma biçimlerinden biridir. Part-time yani kısmi süreli çalışma, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli çalışan bir işçiye göre daha az oranda belirlenmesi durumudur. Mevcut yasal mevzuata göre kısmi süreli çalışma süresi, tam zamanlı çalışanın haftalık çalışma süresinin 2/3 olarak belirlenmiştir. İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresi en çok 45 saat olduğuna göre, haftada en fazla 30 saat çalışan işçiler kısmi süreli çalışan olarak kabul edilmektedir.
Kısmi süreli (Part-time) çalışan işçilerin sosyal güvenliği hakkında bilinmesi ve dikkat gereken hususlara değinmek gerekirse şunları sıralayabiliriz;
Öncelikle, kısmi süreli çalışan işçilerde diğer işçiler gibi sigortalı olmak zorundadır ve işveren çalışma şartları açısından da kısmi süreli çalışan işçilerini diğer işçilerinden farklı bir muameleye tabii tutamazlar.
Kısmi süreli çalışacak işçi ile işveren arasında mutlaka “Kısmi Süreli İş Sözleşmesi” düzenlenmelidir, sözleşmede işçinin yapacağı iş, işe başlama tarihi, ücreti ve çalışma süresi (örnek olarak; haftada Pazartesi, Çarşamba ve Cuma olmak üzere 3 gün veya haftanın Pazar günü hariç diğer günlerinde 14:00 – 17:30 saatleri gibi) net bir şekilde belirlenmeli, sonrasında işçi ile işveren tarafından sözleşme imzalanarak muhafaza edilmesi gerekmektedir.
Kısmi süreli çalışan işçinin işe giriş bildirgesi verilirken süreç yine tam zamanlı çalışan işçilerle aynı şekilde işlemektedir, yani istisnai durumlar hariç işçinin işe giriş bildirgesi çalışmaya başlanılmadan en az bir gün öncesinde elektronik ortamda Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmelidir. Yalnızca farklı olarak, Kısmi süreli işçinin işe giriş bildirgesi düzenlenirken, bildirgede yer alan “Kısmi Süreli Çalışma” kısmı mutlaka seçilerek işaretlenmelidir.
Kısmi süreli çalışanın aylık puantaj kaydı tutulmalı ve işçi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumuna aylık çalışma bildirimi yapılırken, işçinin ay içerisindeki toplam çalışma saati, günlük çalışma saati olan 7,5 saate bölünerek çıkan gün kadar bildirim yapılmalıdır, 7,5 saate bölünme sonrasında küsurat ortaya çıkıyorsa, küsurat artı olarak bir güne tamamlanmalıdır. Bu hususa bir örnek vermemiz gerekirse; ay içerisinde 95 saat çalışan bir işçinin, çalışma günü bildirimi (95 / 7,5 = 12,6 gün) dolayısıyla 13 gün olacaktır. Ayrıca kısmi süreli işçinin aylık bildirimi yapılırken, eksik gün nedeni 6 kodu seçilerek “Kısmi İstihdam” olarak belirtilmelidir.
Kısmi çalışan sigortalılar hakkında, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca istenilmesi halinde, kısmi süreli iş sözleşmesi ve aylık puantaj kayıtlarının ibraz edilmesi zorunludur. Bu belgelerin ibraz edilmemesi halinde işverene idari yaptırım uygulanacağı gibi, kısmi süreli yapılan bildirimler de tam güne çevrilerek yine işveren hakkında prim tahsilatı ve bu hususa ilişkin ayrıca idari yaptırım uygulanacaktır.
Part-time yani kısmi süreli çalışma hakkında kamuoyunda en çok sorulan sorularından bir tanesi, kısmi süreli çalışmanın her meslek kodunda uygulanıp uygulanmayacağı ile kısmi süreli çalışanın aynı işyerinde tam zamanlı çalışmaya geçip geçmeyeceği dir?
Kısmi süreli çalışma en çok üniversite öğrencileri ile teknik elemanlar arasında yaygın olup, hazır gıda ve zorunlu teknik eleman çalıştıran işyerlerinde sıklıkla görülmekte ise de, mevcut yasal mevzuatta kısmi çalışma için belirlenmiş herhangi bir iş veya meslek kolu bulunmamaktadır, dolayısıyla işveren ve işçi arasında sözleşmeye bağlanmak koşuluyla her iş ve meslek kolunda uygulanabilecektir. Ayrıca işyerinde kısmi süreli çalışan işçinin, ihtiyaç görülmesi halinde aynı işyerinde tam zamanlı çalışmaya geçmesinde de herhangi bir engel bulunmamaktadır.
Konuya ilişkin kamuoyunda merak edilen sorulardan bir tanesi de; Kısmi süreli çalışanların yıllık izin ve kıdem tazminatı alıp alamayacağıdır.
Kısmi süreli çalışanlar işe başladıktan sonra bir yıllık süreyi tamamlamış iseler, yıllık izni hak etmiş olacaklardır, bu kişilerin yıllık izinleri, çalıştıkları süreye orantılı olarak hesaplanmaktadır. Tam zamanlı çalışan bir işçi bir yılın sonunda 14 gün izin kullanmaya hak kazanırken, ayda ortalama 15 gün kısmi süreli çalışan bir işçi 7 gün yıllık izin hak edecektir. Ayrıca, kısmi süreli çalışanlar, işe girişlerinden itibaren bir yılı doldurmaları sonrasında kıdem tazminatına da hak kazanırlar. Kısmi süreli çalışanların kıdem tazminatı hesaplanırken, yıl içindeki kısmi çalışma süresiyle orantılı olarak belirlenir ve son 30 günlük zaman zarfında alınan son brüt ücretleri esas alınarak belirlenen oranda ödeme yapılmaktadır.
Kısmi süreli çalışmayla ilgili kamuoyunda sıkça sorulan diğer bir soru ise; kısmi süreli çalışan kişilerin genel sağlık sisteminden ne şekilde yararlanacağıdır?
Kısmi süreli çalışan işçi ay içinde 8 günden az çalışmakta ise, sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlayarak, fark primi ödemesi halinde sağlık yardımından faydalanabilecektir. Ayda 8 günden fazla çalışması olan işçilerin ise, ayrıca genel sağlık sigortası primi ödemelerine gerek yoktur, bu kişiler tam zamanlı çalışanlarda olduğu gibi sağlık hizmetlerinden faydalanabilmektedir.
Şerafettin YILDIZ / Sosyal Güvenlik Denetmeni
Satınalmacıların İşini Kolaylaştıracak Faturada Neler Yer Almalı?
Satınalmacılar olarak bizler için fatura çok önemli. Teklifleri toplayıp siparişi oluşturduktan sonra irsaliye ile ürünü teslim alıyor, peşinden de faturayı bekliyoruz.
E-Fatura sistemine geçtiğimizden beri faturalar sistemden ekranımıza düşüyor. Ancak hala bazı firmalarımız tasarımı tam oturtamadılar. Çok farklı bilgiler içeren faturalara rastlıyoruz. Bu da yeterli bilgiye ulaşamayan satınalmacılar olarak bizlerin boşuna zaman kaybetmemize yol açıyor. Fatura dizaynlarının ortak bir formata ulaşması gerekiyor. Hem firmaların kendi iç işleyişleri hem de karşı tarafın işini kolaylaştırmak adına bu konu çok önemli.
Diğer bir hususta bazı firmaların faturayı çok önceden göndermeleri. Bazen fatura geldikten bir hafta sonra ürünün geldiği oluyor. Açık olarak söylemek gerekirse böyle bir uygulamanın tedarikçilerimiz tarafından yapılmaması gerekir. İrsaliye ile ürünün teslim edildiği bilgisi geldikten sonra faturası gelmeli.
Bizler satınalmacılar olarak, ürünün siparişinden sonra faturaları da kontrol edip muhasebeye veya yöneticilerimize iletmekle görevliyiz. Tarih, ürün, adet, miktar, fiyat, ödeme koşulu gibi faturada yer verilen alanların onayladığımız teklifle uyumunu kontrol etmek görevlerimiz arasında.
Bir faturada olması gereken alanlar;
- Alıcı ve satıcı firmalara ait isim, adres, telefon, e-posta, vergi dairesi, vergi numarası, mersis no, ticaret sicil no bilgilerini içeren kısım (E-posta adresi firmanın gerecekten takip ettiği ve kullandığı e-posta adresi olmalı)
- Fatura tipi, sıra ve seri numarası, numarası, tarih bilgilerini içeren kısım (Bu kısımda İrsaliye no ve numarası, sipariş no, sipariş tarihi, siparişi veren ve varsa proje kodu ve ismi de yer almalı)
- Malzeme/hizmet numarası, açıklaması, miktarı, birim fiyatı, iskonto oranı ve tutarı, kdv oranı ve tutarı, toplam tutar ve ödenecek tutarın yer aldığı kısım (Mal/hizmet açıklması ürünün kodunu ve adını, ayrıca ne olduğu bilgisi, Türkçesi mutlaka yazılmalı, sadece kod yazılması yeterli değil bence)
Bu örnekte görüldüğü gibi faturada yazan ürünün ne olduğunu anlamak için uzman olmak gerekiyor. Halbuki Gefran Solid State Relay (Röle) yazılabilirdi.

4 .Ödeme günü, gecikmede uygulanacak vade farkı oranı ve banka bilgilerinin yer aldığı kısım (Güncel döviz kuru bilgilerine, müşteri koduna yer verilmeli)
İrsaliyeli fatura veya irsaliye yerine de geçen fatura kullanan firmaların bundan vazgeçmelerini istiyorum. Fatura ile malzeme geldiği zaman üzerinde fiyat ta yazıldığı için görevli/görevsiz, ilgili/ilgisiz herkes ürünün fiyatını da görmüş oluyor ve yorum yapmaya başlıyorlar. Hâlbuki fiyat konusu hassas bir konudur ve kimleri ilgilendiriyorsa onların görmesi uygundur. Eminim fiyatın görüldüğü fatura ile malzeme gönderen firma da fiyatlarının başkaları tarafından hele de diğer müşterileri tarafından görülmesini istemeyecektir. Çünkü firmalar şartlara göre değişiklik gösterecek şekilde her firmaya aynı ürün için farklı fiyat teklifi yapabilirler.
Önemli bir tartışmalı husus ta faturalarda yer alan döviz kurları ile ilgili. Her firma farklı bir kurla işlem yapmak istemekte bu da ödeme zamanı geldiğinde kafa karıştırmaktadır.
Ödemelerde herkesin ortak olarak Merkez Bankası kurlarını esas alması ile bu konu çözülebilir.
Fatura üzerinde mal ve hizmet açıklaması alanında maalesef ortak teknik bir dil kullanmaya ve standarda henüz kavuşamadık. Aynı ürün her firma tarafından farklı adlarla yazılabiliyor. Bu da dijital ortamda stok takibi konusunda sıkıntılara yol açıyor.
E-arşiv faturalar sisteme düşmediği için mutlaka doğru e-posta adresine zamanında gönderilmeli.
Özetle fatura üzerindeki her bilgi önemlidir. Her detayın faturada yer alması gereklidir. Fatura gönderildiği zaman karşı firmanın aklındaki tüm sorular cevap bulabilmelidir.
Cavit SOY
Dijital Dönüşüm: Geleceğin Yol Haritası
Dijital dönüşüm, son yıllarda iş dünyasında ve toplumsal yaşamda sıkça duyduğumuz bir kavram haline geldi. Teknolojinin hızla ilerlemesi, dijital çözümlerin yaygınlaşması ve tüketici beklentilerinin değişmesi, dijital dönüşümü kaçınılmaz kıldı. Peki, dijital dönüşüm nedir ve neden bu kadar önemlidir?
Dijital Dönüşüm Nedir?
Dijital dönüşüm, dijital teknolojilerin işletmelerin tüm alanlarına entegre edilerek iş süreçlerinin, ürünlerin ve hizmetlerin yeniden yapılandırılmasıdır. Bu süreç, sadece teknolojik yenilikleri benimsemekle kalmaz, aynı zamanda organizasyonel kültürde ve iş yapış biçimlerinde köklü değişiklikler gerektirir. Dijital dönüşüm, veri analitiği, yapay zeka, bulut bilişim, nesnelerin interneti (IoT) gibi modern teknolojilerin etkin kullanımıyla sağlanır.
Dijital Dönüşümün Önemi
Rekabet Avantajı: Dijital dönüşüm, işletmelerin rekabet avantajı elde etmelerine yardımcı olur. Dijital teknolojiler, müşteri ihtiyaçlarını daha hızlı ve etkili bir şekilde karşılamayı sağlar. Ayrıca, işletmelerin pazara daha hızlı girmelerine ve yenilikçi ürünler sunmalarına olanak tanır.
Verimlilik ve Maliyet Tasarrufu: Otomasyon ve veri analitiği gibi dijital çözümler, iş süreçlerinin verimliliğini artırır ve maliyetleri düşürür. Örneğin, üretim süreçlerinde IoT sensörleri kullanılarak makinelerin performansı izlenebilir ve arıza öncesi bakım yapılabilir.
Müşteri Deneyimi: Dijital dönüşüm, müşterilere daha kişiselleştirilmiş ve kesintisiz bir deneyim sunmayı mümkün kılar. E-ticaret sitelerinde yapay zeka ile kişiselleştirilmiş öneriler sunmak, müşteri memnuniyetini artırır ve sadakati sağlar.
Veri Tabanlı Karar Alma: Dijital dönüşüm sayesinde işletmeler, büyük veri analitiği kullanarak daha doğru ve hızlı kararlar alabilirler. Veriye dayalı stratejik kararlar, işletmelerin piyasa trendlerini öngörmelerini ve buna göre hareket etmelerini sağlar.
Dijital Dönüşümün Etkileri
İş Dünyası Üzerindeki Etkileri:
Dijital dönüşüm, iş dünyasında köklü değişikliklere yol açmıştır. Geleneksel iş modelleri, yerini dijital iş modellerine bırakmaktadır. Örneğin, perakende sektöründe fiziksel mağazalar yerine online platformlar tercih edilmektedir. Ayrıca, uzaktan çalışma modelinin yaygınlaşması, iş gücü dinamiklerini ve ofis kavramını yeniden şekillendirmiştir.
Toplumsal Etkiler:
Dijital dönüşüm, toplumun genel yaşam biçimini de etkilemiştir. Eğitimde dijitalleşme, uzaktan eğitim modellerinin benimsenmesini sağlamıştır. Sağlık sektöründe ise dijital sağlık hizmetleri ve tele-tıp uygulamaları yaygınlaşmıştır. Bu gelişmeler, toplumun dijital okuryazarlık seviyesinin artmasını ve teknolojiyi etkin kullanmasını gerektirmektedir.
Dijital dönüşüm, sadece teknolojik bir dönüşüm değil, aynı zamanda kültürel ve organizasyonel bir değişimdir. İşletmelerin ve toplumun bu dönüşüme uyum sağlaması, gelecekteki başarı ve sürdürülebilirlik açısından kritik öneme sahiptir. Dijital dönüşümün sağladığı avantajları en iyi şekilde değerlendirmek için, sürekli öğrenme ve yenilikçi düşünme becerilerini geliştirmek gerekmektedir. Bu dönüşüm sürecinde, teknolojiyi sadece bir araç olarak değil, stratejik bir ortak olarak görmek, uzun vadede büyük kazanımlar sağlayacaktır.
Aksa Enerji, Yılın İlk Çeyreğinde 1,4 Milyar TL FAVÖK Elde Etti
Türkiye’nin halka açık, en büyük global elektrik üreticisi Aksa Enerji; 2024 yılının ilk çeyreğinde yatırımlarına devam ederken FAVÖK marjını yüzde 24’e yükseltti.
7 ülkedeki 10 santral operasyonu ve 2.627 MW kurulu gücüyle faaliyetlerini sürdüren Aksa Enerji, 2024 yılı ilk çeyrek dönem konsolide finansal sonuçlarını açıkladı. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Afrika ve Orta Asya’daki yatırımlarını aralıksız sürdüren şirketin ilk çeyrek dönem FAVÖK’ü, 1,4 milyar TL olarak gerçekleşirken FAVÖK marjı geçen yılın aynı dönemine göre 5 puan artışla yüzde 19’dan yüzde 24’e ulaştı. Yatırımlar hız kesmeden devam ediyor
Aksa Enerji, 2024 yılının ilk çeyreğinde hem Türkiye’de hem de yurt dışında yatırımlarını aralıksız sürdürdü. Türkiye genelinde toplam 8 şehirde 831,41 MW kurulu güce sahip olacak depolamalı RES/ GES yatırımlarına başlayan şirket, yurt içinde yenilebilir enerji alanında büyümeye odaklanıyor.
Aksa Enerji, ayrıca Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (KIB-TEK) ile imzaladığı 15 yıllık sözleşme kapsamında 35 MW’lık ek kapasitenin tamamını Mayıs 2024 tarihi itibarıyla devreye aldı. Böylelikle Kıbrıs Kalecik Elektrik Santrali’nin kurulu gücü, 153 MW’dan 188 MW’a yükseltildi.
Yurt dışında eş zamanlı olarak dört farklı coğrafyada yatırımlarını sürdüren Aksa Enerji, Özbekistan Talimercan’da 430 MW kurulu güce sahip olacak kombine çevrim doğalgaz santralini, 2024 yılının sonunda devreyi almayı hedefliyor. Öte yandan Orta Asya’da Kazakistan’ın Kızılorda şehrindeki 240 MW kurulu güce sahip santral yatırımı için çalışmalar sürüyor. Santralde hem ısı hem enerji üretimi gerçekleştirmeyi planlayan şirket; yeni yatırımını, 2025 yılının ikinci yarısında devreye almayı hedefliyor.
Aksa Enerji, global pazarlara açıldığı ilk coğrafya olan Afrika’da da yatırımlarına devam ediyor. Bu doğrultuda Gana’nın Kumasi şehrinde kurulum çalışmaları devam eden 350 MW’lık doğal gaz kombine çevrim santralinin, 2025 yılının ilk çeyreğinde faaliyete geçmesi hedefleniyor. Ayrıca Senegal’de kamu özel sektör iş birliği ile 255 MW doğal gaz kombine çevrim santralinin kurulum çalışmaları da devam ediyor.
Bahsi geçen yatırımların tamamlanmasıyla mevcut kurulu güçte iki kat artış hedefleniyor.
Reklam Kurulu Tüketicilerin Çevreye İlişkin Hassasiyetinin İstismar Edilmesine İzin Vermedi
Reklam Kurulu Tüketicilerin Çevreye İlişkin Hassasiyetinin İstismar Edilmesine İzin Vermedi
“Tüketici Tercihlerinde Etkisi Olan Çevresel Beyanlar Denetleniyor”
Tüketicilerin çevre konusundaki duyarlılığının artmasıyla birlikte son dönemde reklam verenlerin tüketicilerin bilgi eksikliğini istismar edecek biçimde “çevresel beyan” içeren reklamlara yer verdikleri görülmüş olup, tüketicilerin “yeşil aklama” da denilen bu yöntemle alışveriş tercihlerinin yanlış yönlendirilerek aldatılmasının önlenmesi amacıyla Bakanlığımızca gerekli çalışmalar titizlikle yapılmaktadır.
Bu kapsamda, Reklam Kurulu gıda, giyim ve dayanıklı tüketim sektörlerinde faaliyet gösteren 4 farklı şirketin reklamlarında yer alan “doğa dostu”, “doğayı senin kadar düşünen” ve “iklim dostu” gibi çevreye ilişkin genel beyanların gerekli bilgiler verilmeden ve tüketiciler nezdinde belirsizliğe neden olacak şekilde kullanıldığı, ayrıca inceleme konusu reklamlarda yer alan çevreye ilişkin iddiaların ispatlanamadığı gerekçeleriyle söz konusu reklamlar hakkında idari yaptırım uygulanmasına karar vermiştir. Tüketicilerin doğaya ilişkin hassasiyetinin yeşil aklama yoluyla istismar edilmesinin önüne geçebilmek için Reklam Kurulu tarafından sektörel bazda yapılan incelemeler aralıksız olarak devam etmektedir.
Kaynak: https://ticaret.gov.tr/haberler/reklam-kurulu-tuketicilerin-cevreye-iliskin-hassasiyetinin-istismar-edilmesine-izin-vermedi
– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –
Sürdürülebilirlik Eğitim Programları
Standart eğitim programı Sürdürülebilirlik Tedarik Zinciri Yönetimi
2 gün ve Genişletilmiş Sürdürülebilirlik Eğitim Programı ise 6 tam gün üzerinden gerçekleştirilmektedir.
1. gün- Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi
2. gün- Döngüsel Stratejiler ve KPI’lar
3. gün- Kurumsal Sürdürülebilirlik
4. gün- Etik ve Davranış Kuralları
5. gün- Sürdürülebilirlik Raporlaması
6. gün- Sürdürülebilir Pazarlama
Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL
merdal@istanbul.edu.tr
Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim Kataloğu
Eğitim kataloğunu indirmek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf
Şehir dışı eğitimlerde uçak ve otel konaklama organizasyonu eğitim alan firma tarafından karşılanmaktadır.
Eğitim Gün Planı: 9:30 – 12:30, 1 saat öğle arası, 13:30 – 16:30
Şirketiniz için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.
– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –
Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Hizmeti
Şirketinizin Sürdürülebilirlik Yolculuğu ve Net Zero Hedeflerine Ulaşmasında Rehberlik Ediyoruz.
Yalın bir sürdürülebilirlik raporu, satış, iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler, insan kaynakları ve yatırımcı ilişkilerinizde etkin şekilde kullanılabilir. Sürdürülebilirlik raporu, ölçtüğünüz, yönettiğiniz ve güncel verilerle desteklenen odaklanmış sürdürülebilirlik faaliyeti gerçekleştirdiğinizi ifade etmektedir.
Prof. Dr. Murat ERDAL liderliğinde Sürdürülebilirlik Raporlama hizmeti için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.
- AB Direktifleri & Mevzuat
- Uçtan Uca ESG Kriterleri
- Strateji ve Eylem Planları
- Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi
- Green Sourcing
- Üretim ve Emisyon Hedefleri
- Uluslararası Standartlar
- Çevre Yönetim Standardı ISO 14001
- Su Ayak İzi Standardı ISO 14046
- ISO 14064 Sera Gazı Emisyonlarının Belirlenmesi / Karbon Ayak İzi Doğrulaması
- Sosyal Sorumluluk Standardı ISO 26000
- Green Procurement Yeşil Tedarik Standardı ISO 20400
- Sürdürülebilir Stratejiler
Sürdürülebilirlik raporu kolayca anlaşılabilir olmalı. Tüm paydaşlarınızın
– müşteriler
– potansiyel iş ortakları ve tedarikçiler
– yatırımcılar ve
– yeteneklerin (İK) ilgisini çekmeli ve saygı uyandırmalıdır.








Kuantum Hackathon Yarışması Başvuruları Devam Ediyor








