İş Sözleşmesi, İşverence Feshedilse Bile, Eğitim Giderlerini İşçi mi Ödemek Zorundadır ?

Uygulamada, işçilere masrafları işverence karşılanmak üzere verilen eğitim karşılığında, belli bir süre işyerinde çalışması iş sözleşmelerinde kararlaştırılmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği dışında işverence işçiye verilen eğitim, işçinin işyerinde mal ve hizmet üretimine katkı sağlaması açısından işveren yararına olmakla birlikte, verilen eğitim sayesinde işçi de daha nitelikli hale gelmekte ve iş gücü piyasasında daha kolay iş bulabilmektedir. Elbette ki, işçinin verilen eğitim karşılığında işverene belli bir süre iş görmesi işverene olan sadakat borcu kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak verilen eğitimin karşılığında işçinin çalışmakla yükümlü olduğu çalışma süresinin de eğitimin türü ve masrafları ile dengeli olması gerekir.

İşçiye verilen eğitimin karşılığında işverence yapılan masraflar o işçiye özgü olmalı ve yazılı delille ispatlanmalıdır. İşverenin toplu olarak verdiği eğitimler sebebiyle yapmış olduğu giderlerin işçi başına düşen tutarı, aynı dönemde eğitim alan işçi sayısına bölünmek suretiyle belirlenmeli ve işçiye verilen eğitim ile ilgili olduğu belirlenmeyen giderlerden işçi sorumlu tutulmamalıdır.

İşyerinin devri halinde de işçinin eğitim gideri karşılığında belirli bir süre çalışma yükümü devam eder. Bu konuda yükümlülüğün ihlali halinde devralan işverenin de eğitim giderlerini talep hakkı bulunmaktadır. Diğer yandan işçinin geçici iş ilişkisi kapsamında çalıştırıldığı süre de eğitim karşılığı yükümlü olduğu çalışma süresinden sayılır. Ayrıca, işverence işçi adına yapılan eğitim giderlerinin tamamı yerine, işçinin çalıştığı ve çalışması gereken sürelere göre oran kurularak indirim yapıldıktan sonra kalan miktarın işçiden tahsil edilmesi gerekir[1].

Bununla birlikte, Yargıtay tarafından, işçiye yapılacak eğitim giderlerinin iş sözleşmesi dışında bir sözleşmeyle bağımsız olarak kararlaştırılması ve işçi tarafından da imzalanması halinde, iş sözleşmesi işverence sona erdirilse dahi, işçinin eğitim giderlerini ödemesi gerektiği değerlendirilmektedir.

Yargıtay’a göre, “Somut uyuşmazlıkta, davalı- birleşen dava davacısı işveren, 05.10.2015 tarihinde davacı- birleşen dava davalısı işçi aleyhine … 17. İcra Müdürlüğünün 2015/14390 esas sayılı takip dosyası üzerinden icra takibi başlatmıştır. İcra takibine konu alacağın, 02.03.2011 tarihli II. Pilot Adayı Eğitim Sözleşmesi ile 14.01.2014 tarihi ek sözleşmeden kaynaklı pilotluk eğitimi masrafları ile bordroda tahakkuk ettirilen kesintiler olduğu anlaşılmaktadır. Davacı- birleşen dava davalısı işçi ise iş sözleşmesinin işverence bildirimli olarak feshedildiğini, bu nedenle aralarındaki eğitim sözleşmesi hükümleri uyarınca işverenin eğitim masrafı talep edemeyeceğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; taraflar arasında düzenlenen sözleşmede, pilotun aldığı eğitim karşılığında on yıllık mecburi hizmete tabi olacağı ve eğitim giderlerinin de beş yıllık sürede aylık ücretlerinden eşit miktarlarda kesinti yapılarak ödeneceğinin belirlendiği, bununla birlikte söz konusu mecburi hizmet yılı ya da eğitim giderlerinin ödenmesi için öngörülen beş yıllık süre dolmadan iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın işveren tarafından sona erdirildiği, davalı pilotun açtığı işe iade davasında feshin geçersizliğine karar veren yargı kararından sonra da tekrar çalışmak için işe başlatılma talebinde bulunmasına rağmen işverence işe alınmadığı, sonuç olarak eğitimden sonra daimi pilotun iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar davacı işverenlik nezdinde çalıştığı ve bu dönemde ücretlerinden davalı tarafın da kabulünde olduğu eğitim giderlerine karşılık kesinti yapıldığı ve iş sözleşmesinin haklı bir sebep de olmaksızın davacı işverenlikçe sona erdirilmesi nedeniyle bakiye kalan eğitim giderlerinin talep edilebilme imkanı bulunmadığı gerekçesi ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı işverenin istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede; İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek işveren vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Ne var ki taraflar arasında imzalanan 02.03.2011 tarihli eğitim sözleşmesinin 9. maddesinde; II.pilot adayı olarak işe başlayan personelin göreceği tip eğitiminden sonra II. pilot olarak istihdam edileceği ve kendisine yapılan eğitime ilişkin her türlü giderin aylık ücretinden eşit miktarda olmak üzere kesilerek 5 yıl (60 ay)’lık periyotta geri alınacağının; 14.01.2014 tarihli ek sözleşmede ise ilave eğitim giderinin 02.03.2011 tarihli sözleşmede belirlenen usul ve esaslara göre işçiden tahsil edileceğinin hükme bağlandığı, bu hükümler uyarınca tarafların birleşen dava konusu eğitim masraflarını iş sözleşmesinden bağımsız olarak düzenledikleri, işverence verilen eğitime dair masrafların, eğitim sözleşmesinde belirlenen 10 yıllık mecburi hizmet süresi tamamlandığı takdirde işçiden alınmayacağına ilişkin bir düzenlenme olmadığı gibi aksine eğitim sözleşmesinin 9. maddesi uyarınca işçinin söz konusu eğitimin masraflarına ilişkin borcunu aylık taksitler halinde ödemeyi kabul ettiği ve borcu işverene 60 ayda ödeyeceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, icra takibi tarihi itibari ile işçinin eğitim masrafından doğan ve 60 aylık ödeme periyoduna göre vadesi gelen alacak hesaplanarak sonucuna göre birleşen dava hakkında bir karar verilmelidir. Ayrıca, takip talebine konu alacağa dair hesaplamada, eğitim giderinden işçiye ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatının mahsup edildiği de dikkate alınarak hem asıl dava hem de birleşen dava yönünden bu husus göz önünde bulundurulmalıdır. Her ne kadar işverence başlatılan icra takibinde işçinin son bordrosunda kesinti olarak yer alan 5.685,56 TL’nin de işçiden tahsili istenmiş ise de, söz konusu kesintiler işçiden talep edilemeyeceğinden bu miktar yönünden itirazın iptali talebinin reddine karar verilmelidir”[2].

Sonuç olarak, eğitim giderlerinin iş sözleşmesi dışında bir sözleşmeyle bağımsız olarak kararlaştırıldığı ve işçi tarafından da imzalandığı takdirde, iş sözleşmesi işverence sona erdirilse dahi, işçinin eğitim giderlerini ödemesi gerekir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.29.11.2011 T., E.2011/50107, K.2011/50232 Legalbank.

[2] Y9HD.01.04.2021 T., E.2021/77, K.2021/7348 Legalbank.

Küresel Ticari Sigorta Fiyatları 2022 Yılının İkinci Çeyreğinde Yüzde 9 Arttı

Müşterilerinin sektörlerine özel riskleri etkili bir şekilde yönetmeleri için yaratıcı çözümler sunan Marsh’ın yayınladığı ‘Küresel Sigorta Piyasa Endeksi’ne göre küresel ticari sigorta fiyatları, ılımlı artış trendini sürdürerek 2022 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 9 artış gösterdi. Siber sigorta oranlarında ise artış ilk çeyreğe göre daha yavaş olsa da artmaya devam ediyor.

Marsh’ın açıkladığı Küresel Sigorta Piyasası Endeksi’ne göre, küresel ticari sigorta fiyatları 2021’in ilk çeyreğinden itibaren gösterdiği ılımlı artış trendini sürdürerek 2022’nin ikinci çeyreğinde yüzde 9 arttı (İlk çeyrekte yüzde 11’lik bir artış görülmüştü).

Birçok bölgede fiyat artışları, belirli finansal ve profesyonel sigortalar alanlarındaki artış hızının yavaşlaması ile dengelendi. İngiltere’de görülen yüzde 11’lik artış, (2022’nin ilk çeyreğinde oran yüzde 20 idi), ortalama fiyat artışlarının en gerisinde kalan oran oldu. ABD’de fiyatlar yüzde 10 (yüzde 12’den düşüş), Pasifik’te yüzde 7 (yüzde 10’dan düşüş), Latin Amerika ve Karayipler’de yüzde 5 (yüzde 6’dan düşüş), Asya’da yüzde 3 ve Kıta Avrupası’nda yüzde 6 arttı. (Her ikisi de önceki çeyrekle aynı).

Raporda öne çıkan bazı önemli bulgular şöyle:

  • Küresel sabit kıymet sigortası fiyatları, bir önceki çeyrekteki yüzde 7’lik artıştan 2022’nin ikinci çeyreğinde ortalama yüzde 6’ya geriledi. Sorumluluk sigortaları fiyatları, önceki çeyrekteki yüzde 4’e kıyasla ortalama yüzde 6 arttı.
  • Genel olarak siber kaynaklı finansal ve profesyonel sigortalardaki fiyatlandırma yüzde 16 ile ana sigorta ürün kategorilerinde yine en yüksek artış oranına sahip oldu. Ancak, bir önceki çeyrekte bu oran yüzde 26’idi.
  • ABD, İngiltere ve Pasifik’te yönetici sorumluluk sigortası oranlarında düşüş görüldü.
  • Siber sigorta fiyatlarındaki artış, bu çeyrekte yavaşlamış olsa da ABD’de yüzde 79, İngiltere’de ise yüzde 68’e yükselmeye devam etti, önceki çeyrekte ise sırasıyla yüzde 110 ve yüzde 102’ye yükselmişti.
  • Enflasyon, tedarik zincirleri ve iş gücü kıtlığı ile ilgili endişeler ve ayrıca düzeltilmiş hasar tutarlarının rapor edilen değerleri aştığında ortaya çıkan hasar enflasyonu nedeniyle sigorta bedeli değerleme konusu sigortacılar için bir odak noktası haline geldi.

Rapor hakkında yorum yapan Marsh Türkiye Eş CEO’su Yeşim Aksüt, şunları söyledi: “Ukrayna’da devam eden kriz, tedarik zincirindeki aksamalar ve artan enflasyonun neden olduğu küresel iş belirsizliği döneminde, ticaret koşulları birçok sektör için zorlu olmaya devam ediyor. Ayrıca dünyada yükselen enflasyonun sigortalı değerler ve risk artışı üzerindeki etkisini görüyoruz, bu da fiyatlandırmayı etkileme potansiyeline sahip. Belirsizliklerin yüksek olduğu ortamda ihtiyaçlarını karşılamak, en rekabetçi fiyatlandırma ve kapsamı bulmak için globalde olduğu gibi Türkiye’de de müşterilerimizle birlikte çalışmaya devam ediyoruz.”

Lojistik Sektörü 20 Milyar Dolarlık İhracat Hedefini Gözüne Kestirdi

Hizmet İhracatçıları Birliği (HİB) bünyesinde yer alan yük taşımacılığı ve lojistik hizmetleri düzenlediği çalıştayda sektörel gelişmeleri ve oluşacak fırsatları değerlendirdi. Geçen yıl 12,6 milyar dolar ihracat yapan sektör, açıklanan devlet desteklerin katkısıyla 20 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı hedefliyor.

Hizmet İhracatçıları Birliği (HİB), hizmetler sektörünün ihracatının artması ve sektörlerin gelişmesi amacıyla bünyesindeki 10 alt sektör için düzenlediği sektörel çalıştaylara devam ediyor. Birlik bu kapsamda, yük taşımacılığı ve lojistik hizmetleri çalıştayının 2’ncisi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Dış Ticaret Kompeksi’nde gerçekleştirdi. HİB’in yaptığı strateji toplantıları doğrultusunda Ticaret Bakanlığı’nın yük taşımacılığı ve lojistik hizmetleri sektörüne sağladığı desteklerin anlatıldığı toplantıda sektör temsilcileri bir araya geldi.

Toplantıda; sektördeki sürücü problemi nedeniyle geçici mesleki yeterlilik ile kalıcı çözümler üretmeden taşıma belgesindeki indirime, AB Yeşil Dönüşüm Programı’nın öneminden RO-RO kullanımının teşvik edilmesine, transit taşımacılığa verilen desteklerden AB ve Asya pazarındaki fırsatlara kadar tüm sektörel konular ele alındı.

11.500 Sürücüye Mesleki Yeterlilik Belgesi Verildi

Taşımacılık sektörünün dinamik bir sektör olduğunu ifade eden Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdürlüğü Uluslararası İlişkiler Daire Başkanı Hasan Boz, “Yaşanan gelişmelere ayak uydurmak ve önlemleri almak gerekiyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak, sektördeki tüm paydaşlarımız ve diğer kamu kurumlarıyla bir araya gelerek, çalıştaylar yapıp bu çalıştayların sonuçlarına göre gerekli düzenlemeleri yapmaya gayret ediyoruz” diye konuştu.

Tüm dünyada yaşanan bir sürücü sorunu olduğundan bahseden Boz, “Bugüne kadar 11 bin 500 sürücüye mesleki yeterlilik belgesi verdik. Bu sayede bu sürücülerimiz çalışmalarına sorun yaşamadan devam edebilecek. Bu geçici çözümü kalıcı hale getirebilmek için tüm paydaşların katılımıyla çalıştaylar yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Devlet Desteklerinin Katkısıyla 20 Milyar Dolarlık İhracat Hedefleniyor

2021’de 6 trilyon doları yakalayan küresel hizmet ticaretinin, 2022’de 7 trilyon dolara ulaşmasının beklendiği belirten Baykara, küresel talebin yeniden canlandığı bir dönemde dünya hizmet ticaretinden daha fazla pay almayı hedeflediklerinin altını çizdi. Bu noktada, yük taşımacılığı ve lojistik hizmetleri sektörünün önemine vurgu yapan Baykara, “Merkez Bankası’nın verilerine göre, Ocak-Mayıs 2022 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık yüzde 66,4 artışla 26 milyar dolar tutarında hizmet ihracatı gerçekleştirildi. Yine bu dönemde yaklaşık 10,9 milyar dolar tutarında hizmet ticareti fazlası sağladık. Taşımacılık hizmetlerimiz yüzde 59 oranında ciddi bir artış kaydetti” dedi.

“Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Ticaret Bakanlığımız ve Bakanlığımız bünyesinde Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdürlüğü de sektörümüze katkı sunan çalışmaları hayata geçirmiştir” diyen Baykara, şöyle devam etti: “Açıklanan bu desteklerle sektörümüz ilk defa mal ihracatı yapan sektörler gibi önemli desteklere kavuşmuş olacak. Geçtiğimiz yıl 12,6 milyar dolar ihracat yapan sektörümüz açıklanan desteklerle 20 milyar dolar ihracat seviyelerine daha hızlı ulaşacak.”

“Taleplerimiz karşılık buldu”

HİB Genel Sekreteri Fatih Özer ise, çok kısa sürede 3 bine yakın üye sayısına ulaştıklarını söyleyerek, “Birliğimiz kurulduktan sonra 3 talebimiz olmuştu. Cumhurbaşkanımız ve Ticaret Bakanlığımız nezdinde karşılık bulan isteklerimiz neticesinde önce bakanlık bünyesinde sadece hizmet sektörü için oluşturulan Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdürlüğü ve sonrasında kendine ait bir genel sekreterlik çatısına kavuşan birliğimiz, sonrasında da mal ihracatçı sektörler gibi teşvik mekanizmalarına sahip oldu. Bize duyulan güven doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.

Sektörün 2025 Yılı Hedefleri:

  • Mal ihracatı ile birlikte büyüyerek uluslararası lojistik gelirlerini 2025’de 20 milyar dolara, 2030’da 30 milyar dolara yükseltmek.
  • Asya – Avrupa mal taşımalarında Türkiye transit gelirlerini ihracat taşıma gelirlerinin 2025’de yüzde 20’sine 2030’da yüzde 30’una çıkarmak.
  • Bir Kuşak Bir Yol projesinde Çin’i Avrupa’ya ve Avrupa’yı Çin’e bağlayan en cazip koridor haline gelmek.
  • Uluslararası taşımalarda kombine taşımacılığın ve karayoluna alternatif deniz, demir ve havayolu payını artırmak.
  • Etkin e-ticaret taşımacılık hizmetleriyle Türkiye’yi bölgesinde en çok tercih edilen merkezlerden biri haline getirmek.
  • Lojistik süreçlerinde maliyetleri azaltmak.

Bankanız Akreditif Evrakına Rezerv Koydu Değil Mi ?

AKREDİTİF REZERVİ VE BANKA

İşte muhtemelen bu banka veya benzer diğer bankalar akreditifinize rezerv koymuştur.  İhracatçının ağzından çıkan ilk söz “banka akreditife rezerv koymuş”. İhracatçı akreditif evraklarını özenle hazırlamasına rağmen, banka gözünün zerinde kaşın var dememiş ve ihracatçının evrağına rezerv koymuş.

 

AKREDİTİFTE REZERV NEDİR?

Size gerçek rezervin ne olduğunu anlatayım. Sonrasında rezervin çeşitlerine geçeyim;

Rezerv;

Akreditif koşullarına uymayan içeriği farklı bir dökümanın bankaya ibraz edilmesi, bankanın da akreditif evrağını incelemesi sonucunda bu farklılığı tespit etmesi rezerv olarak kabul edilir.

Kısaca;

Rezerv: farklılıktır, risktir, İhracatçı için gerçek sıkıntıdır, ihracatçının sırtından terlerin aktığı andır. İhracatçının bileğinin büküldüğünün resmidir, İthalatçının elini güçlendirir.

Bir akreditif evrağının, akreditifte talep edilen koşullara aykırılık teşkil eder bir şekilde düzenlenmesi halinde, bu uyumsuzluk, farklığın adı rezervdir. Rezerv oluştuğunda, rezervi bulan / tespit eden banka, evrağı ibraz eden tarafa hatalı / rezervli evrağın düzeltilip ibraz süresi içinde kalması kaydı ile tekrar düzeltilmiş evrağın bankaya ibrazına olanak tanımaktadır. Kendisine düzeltilmesi için iade edilen rezervli evrağı düzelten ihracatçı rezerv yemekten kurtulur. Evraklarda oluşan rezervlerin bazıları düzeltilebilen hatalardan oluşabildiği gibi, bazıları da düzeltilemeyen hatalardan oluşur.

DÜZELTİLEMEYEN REZERV

Düzeltilemeyen rezervlere örnek;

  • Deniz konşimentosunun tarihi,
  • Evrak ibraz süresinin geçmesi,
  • Malların geç yüklenmesi,
  • Sigorta poliçesinin tanzim tarihi
  • Art niyet bulunan rezervler

Düzeltilebilen rezervlerin ortadan kaldırılması kolaydır, asıl düzeltilemeyen ve temelinde “zaman” olan rezervler ihracatçı için sıkıntı yaratır.

Örnek;

  • Geç yüklemeye konu olan deniz konşimentosunun tarihinin düzeltilememesi
  • Akreditif açılış tarihinden önceki bir tarihte tanzim edilmiş vesaik

DEMEM ODUR Kİ;

Bankalar neden ihracatçının evrağına durup dururken rezerv koysun ki? Bankanın size karşı olumsuz bir tutum sergilemesine neden ne olabilir? Sunulan evrağa banka rezerv koymuyor, akreditif koşullarına uygun olmayan hatalı evrağı ihracatçı bankaya ibraz etmekte ve ihracatçının gözünden kaçan hatalı evraktan dolayı rezervi ihracatçı kendi eliyle yaratmaktadır.

Hiç bu soruyu sordunuz mu?

BANKALAR

Bankalar, ihracatçısına ve müşterine güç verir, ihracatçı bankasına güvenmesini bilmeli, bankanın gücünü yanında hissedip, bilgi ve tecrübelerinden ihracatçılar yararlanmasını bilmelidir. Küresel piyasada, ihracatçılara en yakın olan birkaç kuruluştan bir tanesi bankalar olup, akreditif evraklarında hatanın var olmasını tespit etmesini ihracatçı bardağın dolu tarafına bakar şekilde değerlendirmeli.

Bankalar ihracatçının akreditif evrağına rezerv koymuyor, ihracatçı bu rezervi kendi eliyle yaratıyor.

Ya bu rezervi, ihracatçının bankası ile birlikte,  ithalatçının bankası da gözden kaçırır, ithalatçının kendisi bizzat akreditif evrağında rezerv bulursa ne olacak? O zaman ihracatçının bittiğinin resmidir desem abartı olmaz.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Ticaretle ilgili alım-satım ve danışmanlık taleplerinizi, https://satinalmadergisi.com/ticaritalep/ sayfasından iletebilirsiniz.

 

Mesleki Röportaj Köşemizde Konuğumuz BHT CLINIC Satınalma Müdürü Sn. Sema TÜRKMEN

Prof. Dr. Murat Erdal ile sektör sohbetlerinde konuğumuz,

BHT CLINIC Satınalma Müdürü Sn. Sema TÜRKMEN.

Sema Hanım, sizinle sağlık sektörünü konuşacağız.
Hastane satınalma çevresi … Röportaja geçmeden kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

  • Sema TÜRKMEN kimdir ?
    Merhaba, 1979 İstanbul doğumluyum. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümü mezunuyum. Evliyim, eşim de benim gibi Özel bir hastanenin Finans biriminde çalışmakta.11 yaşında bir kızım var.

2001-2006 Hospitalium Grup Hastanesinde Satınalma Uzmanı

2006-2018 Özel Balat Or-Ahayim Hastanesinde Satınalma Departman Sorumlusu

2019-2022 (Mart)Grup Florence Nightingale Hastanesinde Grup Satınalma Yöneticisi

2022(Nisan) Bht Clinic İstanbul Tema Hastanesinde Satınalma ve Lojistik Müdürü olarak görev yapıyorum.

  • Sema Hanım BHT CLINIC sektörün önde gelen hastanelerinden bir tanesi. Hastanemizi daha yakından tanımak isteriz.

Hastanemiz 2020 yılının Ocak ayında hizmete girmiştir. Hastanemizin Kurucusu Sayın Reşat BAHAT 1994 yılında bir semt polikliniği olarak hizmete başlayan daha sonra hastane olarak yoluna devam eden Sultangazi Bahat Hastanesi hikayemizi başlamış, Özel İkitelli Bahat Hastanesi ve Gaziosmanpaşa Hastanesi(Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi)olarak yoluna devam etmiştir.

BHT Clinic İstanbul Tema Hastanesi 2020 yılının Ocak ayında hizmete başlamıştır.55 bin metrekare alana kurulmuş,19 katlı 450 yatak kapasitesi, 2 si hibrit 18 tam donanımlı ameliyathane salonu bulunmaktadır.

  • Sağlık sektörü pandemi dönemiyle tüm dünyanın gündeminde. Covid, Omicron ve yeni varyantlar. Yeni bir dalga daha yaşıyoruz. Pandemi dönemi sağlık sektörünü nasıl etkiliyor ?

Pandemi bildiğiniz gibi global bir kriz olduğundan depremi ve artçıları daha büyük ve uzun soluklu oldu.2019 yılı Şubat ayı pandeminin henüz ülkemizde resmi olarak açıklanmadığı günler. Eldiven alımı yapıyorum, firmaların verdiği fiyatların yüksekliğinden bir hayli şikayetçiyim, bir de ciddi pazarlıklar için tüm ekibimi zorluyor, onayıma sundukları 13,00 TL den bir eldivenin toplu alımı için gönülsüz olarak onay veriyorum. Tam 1 ay sonra 13,00 TL den aldığım eldivenin iki katından daha fazla  fiyat tekliflerini gördüğüm anı hayatım boyunca unutamayacağım.

Pandeminin başlangıcından şuana kadar olan süreçte malzemelerin fiyatları, temin edilmesi, stabil olarak hastalara yansıtılması konusunda tutarsızlık hat safhada. Satınalmacı olarak hiçbir şeyin fiyatının sabit kalmadığı bir döneme girmek ve bu şekilde bir çalışma prosedürü belirlemek oldukça zor. Bilinen tüm piyasa kuralları, satınalma ve tadarik işleyişleri pandemi sürecinde ve sonrasında yeniden tanımlanmış oldu. Ayrıca enfeksiyonun çok yakınınızda olduğunu bilmek ve sorumluluğunuzun bilincinde olup çalışmak psikolojik olarak da sağlık çalışanlarını negatif yönde çok etkiledi.

Sağlık sektörü son derece hassas bir sektör. Pandemi ile birlikte temizlik ve hijyen koşulları azami dikkat gerektiriyor. Satınalma birimine düşen yeni ödevler neler oldu? Harcama kalemleri ne kadar genişledi? Bütçe ne oldu ? Önceki dönemlere göre daha az kullanılan malzemelerde ciddi oranda artışlar söz konusu oldu. En başta dezenfektan, temizlik ve kişisel korunma ekipmanları stok temini konusunda daha hızlı ve toplu alımlara gidilerek çalışanlarımızın kullanımıma sunuldu. Rutin olarak çalıştığımız kalemler ve firmaların fiyat artışları günlük olmaya başladığından operasyonlarımızda belli bir süre krizler meydana geldi. İlk pandemi zamanından bu yana en çok tüketilen kalemlerin ham madde artışları ve temin sorunu göz önüne alınarak eldiven, dezenfektan, muadili az olan tıbbi sarf kalemleri poşet ve plastik grubunu kapsayan tüm kalemleri. Bütçe rakam onayı çok stabil olmakla beraber miktara bağlı olarak birim fiyatlar onaylandı. 15 milyonluk bir bütçe ile belirtiğim kalemlerle ilgili kısa bir zaman önce alımlarımızı gerçekleştirdik.

  • Sağlık temel alımları ve konaklama ile ilgili diğer alımlar var. Sağlıkla başlayalım. İlaçlar, medikal malzemeler, cihazlar, kitler, araç-gereçler, vd. Sonu yok gibi… Müthiş bir envanter çeşitliliği. Yönetmek zor olmuyor mu ?

    Artık evet. Pandemiden önceki dönemlerdeki çalışma şeklimiz, fiyat teklifleri, onaylama ve pazarlık sürecimiz çok değişti. Bu yüzden yeni kadrolarımız bile açıldı. Yılda 2 ya da 3 kere zam gören kalemlere günlük gelen artışlar satınalma operasyonlarının yavaşlamasına sebep oldu. Şöyle düşünelim bir grup malzemenin pazarlık, yönetim onay ve fiyat tanımlama süreci (100 kalem) ortalama 2-3 haftadır. Bu tür malzemelerin haftalık değişen fiyatlarına karşı yapılabilecek en hızlı ve doğru alım toplu alım olarak yapılmasından kaynaklı, harcanan rakamların yüksekliği işverenler tarafından ciddi depremler olmasına yol açtığını düşünüyorum. Şu an için tarafımdan yönetilen kalem sayısı 40 bin civarındadır, hastane sektörü tedarik piyasasında hemen hemen tüm sektörlerden alım yapan nadir sektörlerdendir. Bu özelliğimizden dolayı tedarik piyasasında yaşanan en küçük bir dar boğaz aslında bizim tarafta çok ciddi handikaplara yol açıyor. Basit bir örnekle; Rusya-Ukrayna savaşından dolay medikal gaz temininde ülkemizde ciddi bir kriz hali baş göstermiştir. Ameliyatlarda kullandığımız Karbondioksit gazını temin etmekte geçtiğimiz haftalarda çok ciddi sıkıntılar yaşadık, gaz olmaması demek basit bir ameliyatı dahi yapamaz hale gelmenize neden oluyor. Burada söz konusu gazın stok miktarlarını arttırmış olmanız, emniyet stoğunuzu yükseltmiş olmanız dahi fayda sağlamıyor çünkü gazı satan tedarikçiye hammadde gelmediği için, siz hastanenizde emniyet stoğunu ne kadar arttırabilirsiniz ki…
  • Satınalma planlaması konusunda neler yapıyorsunuz ? Çok sayıda stratejik alımlar ve dönemsel sözleşmeler var. Yeni alımlar ve yenilemeler konusunda planlama ve yürütme nasıl işliyor ?

Tedarikçilerimizle sık görüşmeler yapıp onların tarafında gelişen olaylara karşıda aksiyonlarımızı belirliyoruz. Bu konuda son günlerde nokta atışları yaptığımızı söyleyebilirim. Bazı kalemlerde 3 bazı kalemlerde 6 aylık alım yapılarak krize müsaade etmemeye çalışıyoruz. Yönetimim bu konuda tam destek verdiği için işlerimiz açıkçası stabil seviyede ilerliyor. Sözleşme yaptığımız firmalarımızla hizmet anlamında evet fakat fiyat anlamında hareketlilik olmasından kaynaklı dövizdeki dalgalanma baz alınarak yapıldığı için eskisine oranla sözleşme yapılan firmalar daha az olmakta.

  • Sağlık işin merkezinde olunca, mazeret kaldırmayan bir alan. Bulamadık, geç teslim, kalite sapması gibi ifadeler pek kabul görmüyor gibi ?

Eskiden evet, kesin kuralımızdı. Bu konuda birçok firma kara listelerde de olmuştu. Fakat şu aralar özellikle üretici olamayan, bayi statüsünde olan firmalarda bu süreci yaşıyoruz. Aldığımız cevaplar tatmin edici olamasa da gerçek olan bu. Tedariğinde sorun yaşadığımızı ürünlerde genellikle piyasada yoka düşen ürünler olduğu için firmalara karşı daha toleranslıyız diyebilirim. Adını veremeyeceğim sektörde global ve yerel olarak en büyük firmada bile bu sorunu çok yüksek seviyede yaşadım. Cevapları ne kadar gerçek de olsa vaka da ki hastaya açıklayabileceğim bir durum değil bu. Muadil ürünlerin çoğalmasında en büyük etkenlerden biri de pandeminin olduğunu düşünüyorum.

  • Şartnameler, ihaleler ve sözleşmeler sürekli işleyen dinamik bir süreç. Satınalma birimi nasıl koordine oluyor? Organizasyonel yapıdan biraz bahsedebilir miyiz ?

Tedarik piyasası kurallarının neredeyse tamamen sil baştan düzenlendiği bir dönemde ekibim ve ben yeni bir yapılanmaya içerisine girdik. Mevcutta alımı yapılan ürün-hizmet gruplarındaki kalemleri kişi bazında görevlendirerek sade ve doğru aksiyon alma konusunda çalışmalar yapıyoruz. 6 Uzman, 1 yönetici şeklinde norm kadromuz var. Tecrübe ve yetkinlik kuralına göre başlayan bu süreci 6 ay aralıklarla oryante ederek tüm satınalmacı arkadaşlarımın her gruba vakıf olunması konusunda işleyişimizi sürdüreceğiz.

  • Bugünün iş çevresi teknoloji ve sistemlerden oluşuyor. Satınalma operasyonlarında teknolojiyi ne ölçüde kullanıyoruz ?

Hastane olduğumuz için kullanmak zorunda olduğumuz bir HBYS (Hastane Bilgi Yönetim Sistemi) programımız var. Fakat gelişen ve dinamik halen gelen şartlar yüksek verimlilik ile hizmete devam etmek için Otomasyonumuzun bize sunduğu ve ekibimin taleplerine istinaden tüm süreci yapay zekada toplamak adına yeni bir projemiz var. Yapılan her işin her konuşmanın bir data toplanacağı bir çalışma süreci başlattık. 2023 olmadan bu süreç gerçekleşmesi konusunda planlarımız var.

  • Doğru aylarda doğru ürün ve malzeme stoklarına sahip olmak gerekiyor. Geçmiş yıllar ve talep tahminleme verileri ile stok planlama ilişkisini nasıl kurguluyorsunuz ?

Pandemi süreci başlangıcı itibariyle, hasta portföyümüz, yapılan vakalara göre oluşan ihtiyaçlarımızın malzemelerini ilk etapta belirliyoruz. Talep tahmin konusunda standart bir yöntem yerine malzeme ve branş-bölüm bazında planlama yapılarak bu süreci yönetmeye çalışıyoruz. HBYS programımızda dönemsel hasta sayıları, vaka tipleri, mevsimsel hastalık tipleri vb. datalar canlı olduğu için, bu datalar üzerinden de dönemsel, mevsimsel vb. malzeme-ürün-hizmet ihtiyaç planlamasını yapabiliyoruz.

  • Sadece alımlarda tasarruf yeterli değil sanırım. Mevcut yapı içerisinde kayıpları da en aza indirgemek önemli. İşin önemli bir boyutu da depolama ve hastane içerisinde birimler arasında dağıtım, malzeme transferleri. Takip ve izlemeyi nasıl yapıyorsunuz?

Kesinlikle doğru bir cümle. Tedarik işin başlangıç kısmı. Depolama ve transfer süreci, benim ekibimin kontrolü dahilinde. Bu konuda da yeni bir yapılanma içerisindeyiz. Talep ve dağıtım günlerimizi güncelledik. Otomasyon sisteminde süreçlerimizi daha hızlı ve efektif olacağına inandığımız bir proje için demo çalışmasındayız. Sayımlarımızı 3 aydan 1 aya indirdik. Her ay düzenli olarak belirlenen sayım günlerinde ekibimiz sayım sürecine yönetecek. Malzemelerimizin hikayesini ilk adımdan son adıma kadar takip edebileceğimiz ve doğru kullanım konusunda dirsek temasında bulunduğumuz Hemşirelik Hizmetleriyle bu konularda birlikte hareket ediyoruz. Stok yönetimi bir takım işi olduğu için bu konuda stoklu ürün kullanan diğer birimlere stok nedir ? Stok nasıl takip edilir ? gibi nokta atışı bilinçlendirme eğitimleri vererek süreçlerin içerisine daha çok dahil ediyoruz.

  • Hastalar, sağlık bireyler, refakatçiler ve misafirlerin hastanelerden beklentileri son derece arttı. Konaklama, yemek, restoran, park gibi konular çok konuşulur hale geldi. Tesis yönetimi konusunda nelere dikkat ediyorsunuz ?

Bu konuda çok şanslı olan çalışanlardan biriyim. Kurum akıllı bina sistemi ile yapıldığı ve son derece rahat modern bir yapıda olduğu için, hastalarımız, refakatçilerimizden bu konuda çok olumlu dönüşler alıyoruz. Hijyen, temizlik, yeme-içme, vale, otopark, otel hizmeti, yapılan vakarın çeşitliliği konularında iddialıyız.

  • Tedarikçi ilişkileri ve performans yönetimi konusunu da girelim. Bu alanda nasıl bir sisteminiz var ?

Çalıştığımız firmalara bizde, planlı saha ziyaretleri düzenliyoruz. Özellikle depolama alanları otomasyon sistemleri konusunda farklı görüşlerle karşılaşıyoruz. Ekibim için özellikle farkındalık yaratmak ve farklı tecrübelere tanık olması hızlı bir deneyimi ortaya çıkartıyor. Bu da kurum ve şahsım adına hızlı iyileştirme süreçlerine katkı sağlıyor.

  • Sağlık sektöründe önemli bir tecrübeye sahipsiniz. Hastane satınalma bölümünü düşünmekte olan arkadaşlara neler tavsiye edersiniz ?

Çok dinamik bir birim olmasından kaynaklı, yeniliklere sıcak, iletişim konusunda kendini geliştirmek isteyen, rakamlar ve mukayese tablolarına şirin bakan, en önemlisi kutsal bir sektör olan hastanecilik kulvarında sahada yer alıp mücadele etmek isteyen genç arkadaşlarıma beni bulmalarını tavsiye ediyorum. Biz bir ürün veya malzeme üretmiyor ya da satmıyoruz, insanların hayatlarına sağlık anlamında dokunuyoruz, bu bağlamdan yaptığımız işin önemi, disiplini ve manevi tatmini çok daha üst seviyede oluyor.

  • Bu keyifli röportaj için teşekkür ederim.

Rica ederim. Ben teşekkür ederim Murat Hocam.

Satınalma Dergisi Editörü – Prof. Dr. Murat ERDAL editor@SatinalmaDergisi.com

Ekonomik Durgunluğun Entropik Açıklaması

Entropi: Dünayaya Yeni Bir Bakış / Jeremy Rifkin ve Ted Howard / 1980 kitabını referans alıyorum, kendi notlarım italik dizilidir. Ekonomik durgunluk yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yüksek vergiler olarak yaşanıyor. Bunların entropiyle ilgisi olabilir mi? 

Enflasyonun temel nedeni yaygın olarak ücretler – mali politikalar olarak bilinir. Aslında yaşanılan enflasyonun doğrudan yenilenemeyen enerjinin tükenişine bağlı olduğudur. Çevreden daha zor faydalanılabilen elde edilebilir enerji kaynaklarının çıkarılması daha masraflı oldukça tüm enerji akış hattı boyunca dönüştürme, mübadele ve sarfiyat süreçlerine ilişkin maliyetler de artısını sürdürür. Neticede fiyatlar, tüketici ve üretici açısından artmaya devam eder. Geçmiş akışımdan oluşan birikmiş düzensizlik, üreticiler ve tüketiciler için fiyatları daha da yükselterek ilave ekonomik. Toplumsal ve politik maliyetler katar. Enerji çevresi tükenme noktasına yaklaştıkça enflasyon da giderek hızlanır. Bunun sebebi basittir; geride kalmış olan enerjiyi çıkarmak ve işlemek için daha pahalı ve kompleks teknolojiye ödenmek üzere daha fazla para ve enerji akışı yönlendirilmesinin sebebiyet verdiği tüm düzensizliğin kontrolü veya idare edilmesine de daha fazla para gerekir.

Enerji üretimine giderek artan miktarlarda para akıtıldıkça enerji dönüştürücüler de –mekanizma ve kurumlar- daha yoğunlaştırılmış, karmaşık ve güçlü hale gelecektir. Enerji tekelleri oluşacaktır. Bugün Rusya ve ABD nin durumunu düşünebilirsiniz.

Washington’un akıl babalarından olan Enerji Alternatifleri Araştırma Projesi, enflasyonun temel nedenleri hakkında ayrıntılı son raporunda, tüketicinin dört temel gereksiniminde, – enerji, gıda, barınma ve sağlık bakımı – yükselen fiyatların, enerji dönüştürülmesine ve mübadelesine ilişkin artan maliyetlere bağlı olduğu sonucuna vardı.

Tüm ekonomik etkinlik, yürürlükteki enerji temeline dayalıdır. Bu yüzden enflasyon, nihai olarak çevrenin entropi halinin bir ölçeğidir. Çevrenin entropisi maksimuma yaklaştıkça enerji akış hattındaki, her şey daha masraflı olacaktır. Halihazırda görüldüğü gibi enerji dönüştürülmesine ilişkin masraflar, enerji kaynaklarının saptanması, çıkarılması ve işlenmesi zorlaştıkça artar.

Ücretler ve gerçek alım gücü arasında büyüyen mesafe, paranın, yenilenemeyen enerji akışını sürdürebilmek için artan maliyetin faturasının emeğin ödemesine yönlendirilmesinden kaynaklanır. Yani enflasyonla en çok ücretliler ezilir. 

Sonuç, daha az “gerçek” ücret ve daha az alım gücüdür. Düşük alım gücü, tüketicinin enerji gereksinimlerini –gıda, giysi ve benzeri karşılamaya gücünün giderek azaldığını belirtir. Başka bir ifadeyle, önceden de belirtildiği gibi enerji akışından sorumlu mekanizma ve ekonomik kurumlar kendi düzeylerini koruyabilmek için kendilerine daha fazla enerji (veya para) yönlendirdikçe, beşeri sistem içinde enerji akısı yavaşlar. Yani ekonomik durgunluk ortaya çıkar.

Tüketici, yüksek fiyatlardan ve isçi, düşük ücretlerden şikayetçiyken, vergi mükellefleri de, akış hattı boyunca meydana gelen düzensizliklerin ve harcanmış atıkların temizlenme ve yok edilme maliyetlerinin payını ödemek zorunda kalır. Yani vergiler yükselir.

Zamanla, vergi mükellefi de, enerji akış hattının düzenlenişinin neticesinde oluşan düzensizliklere yaptığı ödemelerini keser. Örneğin, bazı bireyler, gruplar veya sınıflar, sistemin iş gelir dağılımını düzenleme tarzı sebebiyle, dönüştürme ve mübadele işlemlerinin kenarında konumlandırılır. Çevrenin entropisi ve tüm akış hattı boyunca maliyetler arttıkça, ekonomideki çatlağı ilk hissedenler nüfusun bu sektörü olur. Güçleşen ekonomik koşulları karşılayabilmek üzere daha fakir sınıflardan giderek daha fazla insan akış hattı dışına itildikçe hükümet, refah ve başkalarının yararları açısından müdahale etmek ve enerji gereksinimlerini temin etmek zorunda kalır. Tüm bunlardan başka, işsizlik de entropi sürecinin diğer bir yüzüdür. Enerji daha hızlı tüketildikçe daha fazla insan işsiz yada düşük ücretle işte çalışır hale gelir. Yani işsizlik artar.

Samimi sürdürülebilirlik çabası entropi artışını yavaşlatır, olumsuz etkilerinden korur. Nüfus artışının kontrolü ve tüketimin azaltılması gerekiyor.

Utkan ULUÇAY

İK, Kurumsal İletişim, Yetenek Çekme…

İşletmelerde yer seçiminin ne kadar önemli olduğu konusunda hepimizin söyleyecek çok sözü vardır. Teşviklerden ulaşım ve lojistiğe sonra insan kaynağına kadar birçok faktör en ince ayrıntısına kadar değerlendirilerek işletmenin kurulacağı yer belirlenir. İyi ama herkes bu incelemeyi yaptığı içinde OSB’ler, Serbest Bölgeler ve hatta bazı coğrafi bölgeler sermaye sahiplerince en uygun yerler olarak değerlendiğinden işletmeler bu alanlarda kümeleniyor. Yani herkes yapıyor kuramına benzer bir durum. (Herkes Yapıyor: Bir şeyi herkesin yaptığını ifade eden propaganda tekniğidir.)

Hükümetler uzun ve orta vadeli planlarına göre bazen de siyasi tercihlerle size bu alanları oluşturur. Bazen de bizde çok rastlanır; yukarıda saydığımız nedenlerden kaynaklanan; girişimcilerin en uygun yer olarak seçtikleri alanlarda kanunlardaki bazı boşluklardan, kümeleşmeler olur sonradan OSB’ye dönüşür. Kervan yolda dizilir…

Bu noktada da insan kaynağı ve yetenek dar boğazı oluşmaya başlar. Özellikle endüstrinin yoğunlaştığı bölgelerde kalifiye insan kaynağı bulmak, tutundurmak konularında çok ciddi sıkıntılar yüksek oranlarda çalışan sirkülasyonu veya iş gücü devri dediğimiz sorunlarımız olmaya başlar.

Günden güne düşen eğitim kalitesi en yüksek ağızlardan seslendirilirken; yüksek oranlarda beyin göçü haber programlarında tartışılırken; kalanlar arasından en iyisini, en yeteneklisini isteyen iş veren talepleri ile İk çalışanları ve işe alım danışmanlığı yapan firmalar ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. İşe alım üzerine çalışan biri olarak, görüşmelerimde özellikle 1-3 yıl tecrübeli gençler kazançlarını, kalırsa barınma ve yeme-içme maliyetlerinden, yabancı dil öğrenmek ve yurtdışına gidebilmek hayaliyle kullanmaya çalışıyorlar. Öte yandan da “kalmak” mahalle baskısına doğru evrilmekte. Buradaki duygudaşlığı daha iyi anlamak isteyenlere küçük bir önerim, And. Ünv. İletişim Fakültesinde beni Anlambilim ile tanıştıran hocam Sn.Prof Dr. Seçil BÜKER’in “Tenisten Sonra Sodasız Viski” kitabını okumaları yönünde olacaktır.

Konumuza dönecek olursak ülkemizde bir yetenek havuzumuz var ve biz görece iyileri ve en iyileri istiyoruz. Bunu istemek tüm işletmelerin ve işverenlerin doğal talebi.  Fakat bu yetenekli kalifiye havuzunun bireyleri neden sizi tercih etsin sorusuna kaç madde yazabiliyorsunuz. “Biz özel sağlık sigortası yapıyoruz, maaşları zamanında ödüyoruz, esnek yan haklarımız var, ofislerimiz yaldızlı-klimalı-yemeklerimiz-servislerimiz …vb” İyi de kurumsal imajınız nedir? Sizi bulunduğunuz ilçede, ilde, bölgede ve hatta ülkede “Nasıl biliyorlar/biliniyorsunuz?” potansiyel adaylar, insanlar ve hatta kamudaki paydaşlar. Sizinle aynı şartları taşıdığı halde karşı cadde ki yabancı sermayeli firma tüm yetenekleri çekerken; neden sizin ilanlarınıza o istediğiniz, “muteber” kabul ettiğiniz üniversite mezunları veya kalifiye teknik iş görenler başvuru yapmıyor.?

Yine bu sorunun cevabını daha iyi algılamak için iletişim dünyasına dalıp Göstergebilim (semiyotik veya semiyoloji) ile halkbilim (folklor) alanlarından yardım almak gerekiyor. Ayrıya propaganda ve teknikleri konusunda da birikimi olan bir kurumsal iletişim ve insan kaynakları departmanı olmadan bu konuya doğru cevaplar bulmanın kolay olmadığını düşünüyorum. Burada da yine bir okuma önereceğim. Yine aynı okuldan hocam Sn. Prof. Dr. Aysun YÜKSEL “Tarkan-Yıldız Olgusu” Neden bazı işletmeler yıldız olgusunda olduğu gibi yetenekler için takdir görüyor ve yetenekler ışığa uçan kelebekler gibi buralara akın ediyorlar.

Hz. Mevlana’ya da ait olduğu söylenen “İnsan Kıyafetiyle Karşılanır, bilgi birikimiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.” Söz dizimi anlambilimsel açıdan ele aldığımızda ve bir işletmeye uyarladığımızda. Kıyafetimiz-İmajımıza yani kurumsal iletişime, Bilgi birikimi ile ağırlanma da İK ve fonksiyonlarına karşılık gelir.

Kurumsal İletişim: En kısa tanımıyla şirket içinde ve şirket dışında kurumsal itibarı yönetmek. Bu itibarı-İmajı hem müşteriler hem çalışanlar hem de gelecekteki müşteri ve çalışanlarınıza iyi anlatmanız korumanız, geliştirmeniz ve cağın gerektirdiği güncellemeleri yapmanız nefes almak kadar önemli hale gelmiştir. Çünkü işetmeler yaşayan organizmalardır. Doğarlar büyürler/gelişirler veya ölür ya da evrilirler. İş dünyasıyla ilgili sosyal medyaları incelediğimizde çoğu iyi niyetli olmakla beraber her düzeyden çalışanların şirketleri adına birtakım paylaşımlar yaptığını görmekteyiz. Bu paylaşımları incelediğimizde; kullanılan dilden tutunda ofislerden üretim alanlarının en mahrem yerine kadar görseller paylaşılıyor. Bazen aynı görsel 5-6 ayrı iş gören tarafında da ayrıca paylaşılıyor. Belki hepsi aynı mesajı vermeye çalışıyor ancak kullanılan dilden sayfa yapısına bir karmaşa var. Karma karışık bir ofis, ağzına kadar dolmuş çöp kutuları ve toz duman içinde bir üretim alanı! Ne işçi sağlığı ne iş güvenliği ne de diğer uyarı görselleri hiçbir olumlama yok. Gitti bilyon dolarlık işletmenin itibarı! Aynı zamanda bu karmaşa ve kaos iletişimi adaylarında gözlerinden kaçmıyor. Beş yıl önce sosyal medyaya veya medyaya düşmüş olumsuz bir fotoğraf siz unutsanız da adayların gözünden kaçmıyor. Bu durum adayların özel yaşamlarında paylaştıkları paylaşımlarda da benzeri bir durum yaratıyor!

Ayrıca danışmanlar tarafından reklam amaçlı paylaşımlarda başka bir dünya. 80-100 Milyon EUR’luk bir firma bir danışmanlık firmasından destek almış bundan sonrası senin imajını yerlerde süründürebiliyor. Bilerek ya da bilmeyerek Aktarma dediğimiz propaganda tekniğiyle sizin tüm muteber özelliklerinizi kendisine yüklerken; kendisindeki tüm olumsuzlukları da sizin imajınıza boca ediyor. İşletmenizdeki giriş kapısından, sosyal medyanıza; binanızın dış cephesinde kullandığınız renkten logonuza; ilan veya reklam verdiğiniz gazeteye; bağışta bulunduğunuz dernek-vakıftan tutunda şirket araçlarınızdan çalışanların kıyafetine kadar uzanan kurumsal iletişim çalışması olmadığı sürece firma olarak kişiliğini bulmaya çalışan bir ergen profili gibi algılanabilirsiniz. Evimize giren her bir markalı ürünün kullanım sürecinde neler yaşadığımız; duygularımız üzerindeki etkisi bile yetenek çekme konusunda etkili olan unsurlardandır. Sosyal medyanız, unutmayın sizin aynanızdır.

Diyelim ki bu alanı çok iyi yönettiniz çok iyi bir itibar ve marka yönetiminiz var.  Ve Uygun görselleri, uygun ilan portalları ve uygun iletişim dili üzerinde kurumsal iletişim ile birlikte mutabakat yaparak belirlediniz. Yetenekli insanlar işletmenizin ilanlarına başvuru yapıyor. Bundan sonraki süreç ağırlama ve uğurlama süreci yani İnsan Kaynakları süreci.

Pozisyona göre adayın çalışıyorsa aranma saatinden tutunda unvanına göre kullandığınız dile, içeriği özetleme şeklinize kadar firmanızın markasına yakışır bir çerçevede hareket etmeniz gerekir. Örneğin Direktör seviyesinde bir görüşme randevusu için santral operatörü veya tecrübesiz bir ik çalışanına bu görevi verirseniz unutun o görüşmeyi. Ben aktif olarak İK Direktörü görevindeyken telefon aramalarından tutunda tüm süreci yönetici/müdür ve direktör seviyesindeki tüm beyaz yaka görüşmelerini kendim yapmaya özellikle dikkat etim. Yine aynı şekilde olumsuz sonuçları da kendim ilettim. Her unvanda her kişi de benim için özeldir. Ancak zaman yönetimi bu kadarına izin veriyor. Her bir aday karşılanırken, istenmeyen nedenlerle bekletilirken veya erken gelmişte olabilir çok özel bir misafir gibi karşılanmalı ve ağırlanmalıdır. Bugün olumsuzlanan aday bir yıl sonra veya birkaç ay sonra olumlanabilir. Adaylar bazen gününde olmayabilir. Bir adayım için İstanbul merkez ofiste görüşme ayarlamıştım. Yarı yolda, yaklaşık iki saat önce aradığımda kedisinin öldüğünü; görüşme için iyi hissetmediğini söyledi. Benim için aileden birini kaybetmek hissiyle aynı gördüğümden; görüşmeyi bir hafta sonraya öteledik. Sizin önemsiz olan veya görece abartı bulduğunuz davranışlar başkaları için normal bir davranış şekli olabilir.

Görüşmenin mümkün olduğunca nesnel araçlara dayandırılarak ölçülmesi sonuçlanması, kullandığınız yöntem ve tekniklerin anlaşılır ve açıklanabilir olması markanızı ya da imajınızı yansıtmalıdır. Görüşme odasındaki görsellerden görüşmeyi yöneten işe alım uzmanı/yöneticinin kıyafeti ve kullandığı simge ve sembollere kadar her şeyin görüşmeyi manipüle edeceğini dikkate almak durumundayız. Tüm süreçler kurumsal kimliğinize yakışır bir şekilde tamamlandıktan sonra; diyelim ki aday kabul edildi ve birkaç yıl çalıştıktan sonra daha iyi şartlarda yeni bir seçeneği değerlendirmek istedi. İşte bu noktada yukarıda anlattığımız kurumsal yapıya uygun bir şekilde uğurlanması gerekir. Özellikle işten ayrılma mülakatları ve yasal süreçleri de şirket markasına-imajına ve en önemlisi insan onuruna yakışır bir şekilde tamamlamak gerekir. İşin en önemli ve en can alıcı süreci, uğurlama sürecidir. Burada yapılacak hata ve hatalar mevcut çalışanları ve gelecekteki yetenekleri çekmede- tutmada referans olacaktır. Diğer tüm süreçleri ve emekleri bile sıfırlayacak etkiye neden olabilir. Davranış bilimlerinde ve iletişimde bir yanlış tüm doğruları götürebilir. Sizden ayrılan bir çalışan başka bir firmada sizin gönüllü iyi niyet elçileriniz olabilir. Konunun öznesi: bilgisi, birikimi, tutumu ve davranışı ile sizin için gönüllü bir kurumsal iletişim çalışanına dönüşür.

Sinan KARA

İK Direktörü

HST Eğitim Danışmanlık

Yurtdışı Pazarlarda Etkili Pazar Araştırması Yapma Yöntemleri

Yurtdışı Pazar Araştırması, yurtdışı pazarlama ürünleri ve hizmetleriyle ilgili konular hakkında nitel ve nicel verilerin sistematik olarak toplanması, kaydedilmesi ve analiz edilerek sonuçlarının uygulamaya dönüştürülmesi ve yorumlanmasıdır.

Pazar araştırması sadece müşteri bulmak, ürün ve hizmeti pazarlamak ve satmak amaçlı olarak yapılmaz. Bir problemin çözümünü tespit etmek ya da rakip analizi yapmak konularında da yapılabilir. Yazımızda genel hatlarıyla çok fazla detaya girmeden, pratik bilgiler üzerinden hareketle, zamanımızı nasıl verimli olarak kullanarak etkili bir pazar araştırması yapabileceğimiz üzerinde duracağız.

İki çeşit pazar araştırması bulunmaktadır. Bunlar masabaşı ve yerinde pazar araştırmalarıdır. Masabaşı pazar araştırması; hedef pazarın belirlenerek, bu pazarın uygunluğu konusunda ön araştırma ve analiz yapılmasıdır. Yerinde pazar araştırması; pazarın doğrudan ziyaret edilmesi ve yerinde analizlerin gerçekleştirilmesidir.

Niçin pazar araştırması yaparız? Yeni pazarlara açılmak, problemleri çözmek, yeni müşteriler bulmak ve ürünümüzün marka bilinirliliğini arttırmak…

İşimiz ilk olarak masabaşı pazar araştırması ile başlamaktadır. Masa başında bulduğumuz ve değerlendirdiğimiz verilerle birlikte sahaya inerek yerinde pazar araştırması yapmamız ekonomik yoldan daha doğru bilgilere ulaşmamızı ve zaman kaybetmememizi sağlayacaktır. Öncelikli olarak masa başı pazar araştırması ile başlayarak ihtiyacımız olan verileri toplamalıyız. Bu veriler bize gerekli olan ön bilgileri verecek ve sahaya inmeden doğru bilgilerle doğru stratejiler oluşturmamızı ve saha araştırmasını daha donanımlı olarak yürütmemizi sağlayacaktır.

Aşağıdaki sorular çerçevesinde ilerlememiz, belirli bir plan çerçevesinde etkili bir pazar araştırması yapmamızı sağlayacaktır.

Ürünümüzün GTİP kodu nedir?

Ürünümüzün gümrük vergisi ve ilave vergiler nelerdir?

Ürün hangi nakliye yollarıyla pazara girebilmektedir?

Ülkede geçerli olan teslim ve ödeme şekilleri nelerdir?

İthalata ilişkin ekstra özel belge istenmekte midir?

İthalatta kota ve kısıtlamalar nelerdir?

Araştırma yapacağımız hedef pazarlar nereleridir?

Hedef pazardaki müşteri profili nedir?

Müşteriler nerede odaklanmıştır?

Pazardaki temel rakipler ve ikincil rakipler kimlerdir?

Rakiplerin pazardaki stratejileri ve tutundurma faaliyetleri nelerdir?

Pazar nasıl bölümlenmiştir?

Pazardaki davranış ve tüketim modelleri nelerdir?

Miktar ve kalite açısından ürün talepleri ne yönde tercih edilmektedir?

Pazar büyüklüğü ve fiyatları durumu nedir?

Pazarda hangi dağıtım kanalları kullanılmaktadır?

Müşteriler ürün tercihi yaparken neleri dikkate almaktadırlar?

Pazardaki sektörümüzü ilgilendiren hedef fuarlar ve organizasyonlar nelerdir?

Pazardaki tatil günleri ve özel zamanlar ne zamandır?

Bu maddeleri hedef pazarımızın özeliklerine göre çeşitlendirebilir ve arttırabiliriz. Ürünümüzün GTİP kodu onun kimlik numarasıdır. Bu kod ile hedef ülkede yapacağımız araştırmalar çok faydalı ipuçları verecektir. Bu nedenle doğru GTİP kodunu tespit ederek yapacağımız çalışmalar bize doğru bilgileri sunacaktır. Daha sonrasında hedef ülke tespiti yapmalı ve seçtiğimiz hedef ülkeden hareketle yukarıdaki sorulara cevaplar aramaya başlamalıyız. Her ülkeye atlamaktansa doğru ülkeleri belirleyerek ilerlememiz gerekmektedir. Bazen niş bir pazar bile, birçok pazara yapacağımız satıştan daha fazla getiri sağlayabilir. Yukarıdaki sorulara cevap verip, ihtiyacımız olan verileri toparladıktan sonra, verileri analiz ve yorumlama aşamasına geçmeliyiz. Bazı veriler yanıltıcı olabilir bu nedenle bu verileri destekleyici ek verileri de dikkate almalıyız. Ticari ve ekonomik istatistikleri analiz etmeliyiz. Nüfus, milli gelir düzeyi, pazarın büyüklüğü, üretimin aktifliği bunlar önemli ipuçlarıdır. Ülkelerin ticaret odaları ve meslek kuruluşları, ticari ataşelikler, fuar katılımcı listeleri gibi dokümanlar size çok yardımcı olacaklardır. Yorumlama aşamasında, dikkatli olmalıyız.

Örneğin, bir pazarda nüfus çok fazladır ancak pazarın üretimi olmadığı için sattığımız ürün sanayi ürünüyse sadece nüfusa bakıp potansiyelin fazla olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Dünya çok büyük bir pazar ancak her ürün için uygun da olmayabilir. Kış mevsiminin olmadığı ülkelerde yünlü kazaklar satamazsınız, insanın fazla olduğu yerlerde ürünleri taşıma arabaları yerine insanlar sırtlarında bile taşımaktadırlar. Dünyanın büyüklüğünü düşünürken aslında, Dünya ürünümüz için ne kadar büyük bu noktayı da düşünmeliyiz. Ana soruları destekleyici yan verilerle birlikte toplu bir değerlendirme yapılmalıdır. Pazara doğru zamanda ve doğru pazarlama ve satış stratejisi ile girmek çok önemlidir. Bu nedenle pazarda bizden önce yer edinmiş rakiplerimizi ve pazardaki müşteri profilini iyi bir şekilde analiz etmemiz gerekmektedir.

Pazar araştırmalarımızı en fazla 15 günlük bir süreçte tamamlamış olmamız, kalan 15 günlük süreçte de verileri analiz etme, yorumlama ve uygulamaya geçme çalışmalarına ayırmamız gerekmektedir. Tabii ki bu süreç ürün çeşidinin genişliğine ve verilere ulaşma zamanına da bağlı olarak değişebilir. Ancak her şeyin normal şartlarda ilerlediğini düşünürsek toplamda 1 aylık bir çalışma ile etkili ve istenen sonuçlara ulaşabiliriz. Her araştırma için topladığımız bilgileri ileride tekrar kullanabilecek şekilde iyi bir arşivleme yapmamız çok önemlidir.

Masabaşı pazar araştırma için kullanılacak bir takım araştırma siteleri vardır. Bunların bir kısmı ücretli bir kısmı ise ücretsiz olarak veri sunmaktadır. Sektörel bazda farklılık gösteren araştırma siteleri ve ayrıca bu konuda hizmet veren danışmanlık firmaları da bulunmaktadır. Pazar araştırması siteleri ayrıca üzerinde durulması gereken geniş çaplı bir konu olmakla birlikte, doğru araştırma kullanılarak, araştırma yapılan her kaynak, bilgi sağlayan birer hazinedir. Ülkelerin ticari ataşelikleri, meslek kuruluşları, sanayi ve ticaret odalarında da bilgiler talep edebiliriz. Bazen bir kaynağa bile ihtiyaç duymadan o pazara ürün satmış deneyimli kişilerden elde edeceğimiz bilgiler bile bizim için doğru kaynak olabilmektedir. Masa başı pazar araştırması bittikten sonra değerlendirdiğimiz verilerle artık sahaya çıkma zamanımız gelmiştir.

Saha araştırmasında iki yol kullanılmaktadır. Birincisi, masabaşı araştırmasında bulduğumuz veriler doğrultusunda sahaya inmek, ikincisi ise masabaşı araştırması yapmadan, direkt ziyaretle sahada analiz yapmaktır. Bu durum ülkeler bazında değişiklik gösterir. Avrupalı bir pazar için masabaşında araştırma yaparak, saha araştırmasını bu verilerle birlikte uygulamaya alabiliriz. Ancak internet kullanımının yaygın olmadığı, firmaların web sitesinin bulunmadığı ve ticareti bilgileri ulaşmanın zor olduğu bazı Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde ancak sahayı bizzat ziyaret ederek verilere ulaşabilirsiniz. Bu ülkelere ziyarete gitmeden Ticari Ataşeliklerimizden destek almamız ve Ticaret Bakanlığın yayınlamış olduğu pazar araştırması raporlarını da okumamız gerekmektedir. Ülkenin ticaret kültürü, gelenek ve görenekleri gibi bilgileri ziyaret edeceğiniz firmalar üzerinde farklı izlenimler bırakabilir. Avrupalı bir pazara takım elbise ile gidebilirsiniz ancak Afrikalı bir pazarda takım elbise giymeniz çok dikkat çekmeyecektir. Pazarı gezerken gittiğiniz hedef pazarda yaşayan biriyle sahada olmanız da pazarın iş ve sosyal kültürünü daha hızlı anlayabilmeniz açısından size ekstra bilgiler sağlayacaktır.

Saha yani yerinde pazar araştırması tüketici ve pazar yerini gözlemlemenin en iyi yolu olması ve ürünün test edilmesi açısından tercih edilen bir yöntemdir. Kültürel nüansların ve tüketici davranışlarının anlamı en iyi şekilde uygulamaya konuldukları çevrede saptanır. Bu nedenle firmanın en az 3-5 gün yerinde pazar araştırması yaparak pazarı analiz etmeye zaman ayırması gerekmektedir. Yerinde Pazar araştırması yaparken; müşterilerle birebir görüşme yapılabilir, potansiyel müşteriler keşfedilebilir, rakiplerin satış yerleri ziyaret edilerek fiyatlar ve ürünler kontrol edilebilir, dağıtım kanalları araştırılabilir. Ülkedeki meslek odaları ziyaret edilerek bağlantıları için talep bulunulabilir. Pazarı ziyaret ettiğiniz zamanda sektörel bir fuar varsa ziyaretinizi buna denk getirmenizi tavsiye ederim. Hem o ülkedeki hedef fuarı ziyaret etmiş hem de fuarda rakiplerinizi ve potansiyel satıcıları da görmüş olursunuz. Yerinde pazar araştırması sırasında müşterilerle yüz yüze görüşme yapılırken, numunelerimizi yanınızda götürmek bize zaman tasarrufu sağlayacak ve rakipler karşısında ürününüzü anlatırken ayrıcalıkları müşteriye daha kolay aktarmanızı kolaylaştıracaktır.

Ayrıca müşterimizin de ürünler ilgili sorularını yanıtlamış, ürünümüze olan yorumlarını da tespit etmiş olursunuz. Yerinde pazar araştırması sırasında ziyaret ettiğiniz yerlere ilgilenmeseler bile firma kartını, broşürünü muhakkak bırakın, ticarette her şey her an değişebilir. Firmanın sizi hatırlamasını gelecek zamanda sizi bulmasını sağlayacaktır. Araştırmanız bittikten sonra, döndüğünüzde ziyaret ettiğiniz firmalara maille ya da telefonla ulaşarak misafirperverlikleri için teşekkür edin ve sizden istedikleri ticari bilgiler varsa bunlara en kısa sürede cevap verin. Bu şekilde firmanıza ve markanıza olan güveni daha da arttırabilirsiniz.

Sonuç olarak, masabaşı ve saha araştırması birbirinin tamamlayıcı iki bütündür. İkisinin de keyifli yönleri vardır. Masabaşında bilgileri öğrenirken yeni bilgiler öğrenmenin keyfini  sahaya indiğinizde araştırdığınız veya okuduğunuz bilgilerle pazarı ve kültürü keşfetmenin keyfini alırsınız.

Ayten NAYİR

ayten_nayir@emesteker.com

EMES A.Ş. YURTDIŞI SATIŞ ve PAZARLAMA SORUMLUSU

ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ile Sürdürülebilirliğe İlk Adımı Atın

ISO 9001, Uluslararası Standartlar Örgütü’nün (ISO) en önemli ve en temel standartlarından biridir. Sektörü, büyüklüğü ve faaliyet alanı fark etmeksizin her işletme kurumsal sürdürülebilirlik anlamında operasyonlarını, iş ve dış süreçlerini ilk olarak ISO 9001 standardı ile uyumlu hale getirmelidir. Kalite Yönetim Sistemi standardı, kurumların ürün ve hizmetlerinin kalitesini, işletme performansını; buna bağlı olarak müşteri memnuniyetini sürekli olarak artırabilmesi için kuruluş içerisinde gerekli sistematik yapının kurulmasını sağlar. ISO 14001 (Çevre), ISO 50001 (Enerji), ISO 45001 (İş Sağlığı ve Güvenliği) ve diğer birçok temel yönetim standartlarıyla uyumludur; bu bağlamda ISO 9001 Belgesi alan kuruluşlar, ihtiyacına göre diğer yönetim sistemi belgelerine de hızlı ve kolay bir şekilde sahip olabilir.

ISO 9001, kuruluşların, yürürlükte olan yasal düzenlemeleri ve müşteri memnuniyeti gerekliliklerini dikkate alarak üretim yapmasını sağlar. Süreçlerin daha gelişmiş ve modern yaklaşımlarla yönetilmesine ve bu sayede operasyon verimliliğinin artmasına olanak tanır. ISO 9001 gerekliliklerine uygunluğun bağımsız üçüncü taraf akredite belgelendirme kuruluşları tarafından yerinde denetimlerle onaylanması, ISO 9001 Belgesi’nin tüm paydaşlar tarafından tanınmasını sağlar. Kapsamı çok geniş ve uygulama konusunda çok esnek olan bu standardın ilk versiyonu 1980’lerin sonuna doğru hazırlanmış ve günümüze kadar farklı revizyonları yayınlanmıştır. Son revizyon ise ISO 9001:2015’tir ve kuruluşların bu revizyonda yer alan gereklilikleri uygulaması gerekmektedir.

ISO 9001, kurumsal sürdürülebilirlikle doğrudan ilişkilidir ve kurumların tüm plan, hedef, strateji ve politikalarında olduğu gibi sürdürülebilirlik bağlamında da bir temel oluşturmaktadır. ISO 9001 Belgesi, kuruluşlardan işletme faaliyetleri ve süreçleri ile ilgili birtakım çalışmalar yapmasını (risk analizi, ürün test ve analizi, iç denetim prosedürleri vs) ve dokümanlar hazırlamasını istemektedir. Bu dokümanlar işletme tesisleri, çalışanlar, yöneticiler, ödemeler, ürün kaydı, iş sağlığı ve güvenliği, atık yönetimi, tehlikeli ürün yönetimi, gürültü emisyonları, maaş bordroları, yıllık izin listesi, uygunsuzluk tespiti, eğitimler vb gibi şirkete ait tüm kişi ve faaliyet unsurlarını kapsamaktadır.

Bu dokümanların her biri şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlik politikalarını oluşturması ve sürdürülebilirliği pratikte etkin kılması için gereklidir. Örneğin çevresel sürdürülebilirlik için şirketlerin atıklarını kontrol altına alması gerekir; bunun için atık yönetim prosedürü, atık kayıt formu, atık su talimatı, atık takip formu vb gibi dokümanları hazırlaması, bunun için de önceden bazı teknik çalışmaları yapması gerekmektedir. Aynı şekilde kurumsal sürdürülebilirliğin en temel alt başlıklarından biri olan sosyal uygunluk kapsamında tedarikçi ve taşeron firmalarının yönetimine dair birçok prosedürün hazırlanması ve tüm çalışmaların bu dokümanlar üzerinden takip edilmesi gerekmektedir. Tedarikçi değerlendirme analiz raporu, tedarikçi firma değerlendirme akış şeması, onaylı tedarikçi listesi, işe uyum eğitim formu, taseron uygunsuzluk formu, denetim planı vb gibi birçok doküman ISO 9001 Belgesi almak için hazırlanmalıdır.

ISO 9001, kurumsal sürdürülebilirliğe dair her bir gereklilik için bir temel oluşturmaktadır. Şirketler ISO 9001 Belgesi alarak aslında çevre, hijyen, iş sağlığı ve güvenliği, ürün / hizmet kalitesi, çalışanlar, tedarik zinciri, insan hakları, etik vb gibi sürdürülebilirlik için kritik önem arz eden konularla ilgili temel adımları atmış olmaktadır. Zira bu belge kuruluşlardan her bir süreç ve operasyon için sürekli iyileştirmeye açık bir kalite yönetim sistemi kurmasını talep etmektedir. Bunun yanı sıra ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi standardının BM’nin sürdürülebilir kalkınma amaçlarına da aslında doğrudan veya dolaylı olarak atıfta bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda, sağlık ve kaliteli yaşam, toplumsal cinsiyet eşitliği, sorumlu üretim ve tüketim, insana yakışır iş ve ekonomik büyüme, eşitsizliklerin azaltılması; barış, adalet ve güçlü kurumlar gibi amaçlar içerisinde ISO 9001’i ilgilendiren birçok alt başlık barındırmaktadır.

Dilek AŞAN

İş Deneyim Belgesinin Benzer İş Grubuna Uygun Olmaması ?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle,  İhaleye ait İdari Şartname’de BIII grubu işlerin benzer iş olarak belirlendiği, anılan istekli tarafından ise sunulan iş deneyim belgesinin sadece ikmal ve tadilat işlerinin yapılması neticesinde düzenlendiği dolayısıyla söz konusu belgenin BIII grubu benzer işe uygun olmadığı, bahse konu iş deneyim belgesinin ihalede istenilen tutarı da ve ihale mevzuatına göre ortağa ait diplomanın iş deneyimini göstermek amacıyla sunulabilmesi için bu ortağın en az 5 yıldır %51 pay sahibi olması ve bu ortağın şirketi yönetim ve temsile yetkili olması gerektiği, tüm bu koşulların ise Ticaret Sicil Gazeteleri üzerinden anlaşılabiliyor olması gerektiği, ancak anılan istekli tarafından sunulan diplomanın ihale dokümanında ve ilgili mevzuatta öngörülen yeterlik koşullarını karşılamadığı, iddialarına yer verilmiştir.

07.07.2022 tarihli ve 2022/UY.II-842 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

İncelemeye konu ihalenin “Arabayatağı Pazaryeri İnşaatı Yapım İşi” olduğu, İdari Şartname’nin 2’nci maddesinde işin miktarı ve türünün “1 adet yapının, inşaat, mekanik ve elektrik işleri ve çevre düzenleme imalatları yapılacaktır.” olarak belirtildiği, anılan Şartname’nin 7.6’ncı maddesinde ise benzer işin Yapım İşlerinde Benzer İş Grupları Tebliği’nde yer alan Benzer İş Grupları Listesinde yer alan “B üst yapı (Bina) III. Grubu İşler” olarak düzenlendiği görülmektedir.

İhale üzerinde bırakılan istekli Peksa Mimarlık Mühendislik İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından iş deneyiminin tevsiki amacıyla kendi adına Bursa Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı İhale Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 15.02.2019 tarihli ve 2016/55413-1451279-2-2 sayılı iş bitirme belgesinin sunulduğu, söz konusu belgeye ait işin 2016/55413 ihale kayıt numaralı “Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Hizmet Binası İkmal Yapım İşi” olduğu, uygulanan yapı tekniğinin “Betonarme Karkas Bina Yapım ve Çevre Düzenlemesi (B) ÜST YAPI (BİNA) III GRUP İŞLER” olarak belirtildiği, ayrıca belge tutarının 10.757.250,71 TL olduğu görülmüştür.

Yapım İşlerinde Benzer İş Grupları Listesi’nde yer alan işlerle ilgili tamamlama, onarım, sondaj, güçlendirme, montaj işleri vb. yapım işlerine ilişkin benzer işlerin, yapılacak işin niteliği ile bu listedeki gruplar göz önüne alınarak ve rekabeti engellemeyecek şekilde idarelerce belirlenebileceği, ayrıca tamamlanamayan ya da devredilen işlerde, işin yapılan kısmına ilişkin belge düzenlenmesi durumunda yapılan işin projenin bütününün karakteristiğini yansıtıp yansıtmadığına göre esaslı unsur belirlemesi yapılması gerektiği, işin yapılan kısmının projenin bütününün karakteristiğini yansıtması halinde esaslı unsur belirleneceği, örneğin birden fazla BIII grubu bina inşaatı içeren bir projede bina inşaatlarının bir kaçının temelden çatıya kaba ve ince işleri ile birlikte bir bütün olarak tamamlanması, diğerlerinin ise kısmen tamamlanması halinde belgeye konu işin esaslı unsuru “BIII Grup: Bina İşleri” olarak belirlenebileceği ancak, binaların hiçbirinin bir bütün olarak bitirilmediği hallerde esaslı unsur belirlemesi yapılmayacağı düzenlenmiştir.

Yapılan incelemede, incelemeye konu istekli tarafından sunulan iş deneyim belgesine konu olan işin adının “Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Hizmet Binası İkmal Yapım İşi” olduğu, işe ait İdari Şartname’de işin miktarı (fiziki) ve türünün “Kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü hizmet binasının, 481 kalemde ince iş imalatları ile mekanik ve elektrik tesisatlarının yapılması” olarak belirtildiği, yine işe ait Teknik Şartname’de işin amacının “Kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü hizmet binasının ince iş imalatları ile mekanik ve elektrik tesisatlarının yapılmasıdır.” olarak belirtildiği görülmüştür.

Yukarıda yapılan tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde yapılan incelemede, ihale üzerinde bırakılan istekli tarafından sunulan bahse konu iş deneyim belgesinin bir hizmet binasının ikmali işi olduğu, söz konusu işe ait İdari Şartname ve Teknik Şartname düzenlemelerinin incelenmesinden iş kapsamında hizmet binasının ince iş imalatları ile mekanik ve elektrik tesisatlarının yapıldığı, işin temelden çatıya kaba ve ince işleri ile birlikte bir binanın bütünüyle yapımına ilişkin olmadığı, mevcut binanın ince iş imalatları ile mekanik ve elektrik tesisatlarının yapımına yönelik olduğu, dolayısıyla iş deneyim belgesine konu iş kapsamından bir binanın temelden çatıya bütünüyle tamamlanmadığının anlaşıldığı; anılan Tebliğ’in genel kurgusundan hareketle bir işin BII veya BIII grubuna uygun olarak değerlendirilebilmesinin ana koşulunun, yapının bir bütün halinde baştan sona temelden çatıya inşaatının gerçekleştirilmesine bağlı olduğu; bu itibarla, ihale üzerinde bırakılan istekli tarafından sunulan iş deneyim belgesinin baştan sona temelden çatıya bir yapı inşaatına ilişkin olmadığı bu nedenle BIII grubu işlerden kabul edilemeyeceği, diğer taraftan anılan belgenin konusunun ihale konusu işe de uygun olmadığı ve ihale dokümanında benzer iş tanımında BIII grubu işlerin bakım ve onarımının da ayrıca belirtilmediği hususları dikkate alındığında ihale üzerinde bırakılan isteklinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilen mevzuata aykırılıkların düzeltici işlemle giderilebilecek nitelikte olduğu tespit edildiğinden, ihale üzerinde bırakılan istekli Peksa Mimarlık Mühendislik İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.nin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması ve bu aşamadan sonraki ihale işlemlerinin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Anılan Kanun’un 54’üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (b) bendi gereğince DÜZELTİCİ İŞLEM BELİRLENMESİNE,

Oybirliği ile karar verilmiştir.

 

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen