Türk Yazılımcılar Dünyanın En İyisi Seçildi

Bu yıl onuncusu düzenlenen Uzakrota Seyahat Ödülleri’nin kazananları belli oldu. 45 kategoride yapılan yarışmada, oteller için geliştirdiği yazılımlar ile ilklere imza atan icibot ‘Dünyanın En İyi Teknoloji Sağlayıcısı’ seçildi. 

Bu yıl ilk defa uluslararası düzenlenen Uzakrota Seyahat Ödülleri’nde kazananlar belli oldu.

45 kategoride yapılan ve kazananların oylamayla belirlendiği yarışmada World’s Leading Hotel Technology Provider (Dünyanın En İyi Teknoloji Sağlayıcısı) ödülü Türk yazılımcılar tarafından geliştirilen icibot’a verildi.

icibot Satış ve Pazarlama Direktörü Bahadır Çakar ‘Turizm sektörüne getirdiğimiz yeniliklerin ödülle taçlanmış olmasından dolayı çok mutluyuz. Teknolojimizi sürekli yenileyip güçlendirerek uluslararası alanda da adımızdan  söz ettirmeye devam edeceğiz’ dedi.

İlk uygulaması 3 yıl önce Antalya’da başlayan icibot, şu anda Türkiye’de ve yurtdışında yüzlerce otelin kullanımına sunuluyor.

Freelance Çalışmanın Bir de Hukuki Boyutu Var

Avrupa genelinde yaklaşık 9 milyon kişi freelance çalışıyor. Uzmanlar son 10 yılda üç kat artan serbest çalışan sayısının daha da artacağını ifade ediyor. Peki ya bu çalışma biçiminin hukuki boyutu? PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği’nin iş yaşamı ve insan kaynakları dünyasının nabzını tutan Popüler Yönetim Dergisi (PY) son sayısında işin kanuni tarafına dikkat çekti…

İş dünyasının Covid- 19 sonrasında alışmaya başladığı yeni düzen, çalışma biçimlerimizde de köklü değişikleri beraberinde getiriyor. Evden ve uzaktan çalışma modellerinin uygulama alanlarının arttığı bu normalleşme döneminde en çok konuşulan konulardan biri de freelance çalışma sistemi.

Etude Malt’ın son dönemde yaptığı bir araştırmaya göre sadece Fransa’da 830 bin kişi freelance çalışıyor. Bu sayı Avrupa genelinde 9 milyona ulaşıyor. Üstelik yıllık yüzde 11,5 artışla gittikçe daha çok insan bu kanaldan çalışmayı seçiyor. Uzmanlar; başta danışman, yazılım geliştiriciler, grafikerler, sosyal medya yöneticileri ve pazarlama uzmanları olmak üzere freelancer sayısının 10 yılda üç kat arttığını belirtiyor.

Nitekim PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği’nin iş yaşamı ve insan kaynakları dünyasının nabzını tutan Popüler Yönetim Dergisi (PY) de son sayısında bu yeni trende dikkat çekti.

Serbest elektronlar olarak da tanımlanan freelancer’ların dahil olduğu çalışmalarda son 10 yılda yüzde 126 artış gözlemlendiğine değinen PY Dergi, işin hukuki boyutunun da atlanmaması gerektiğinin altını çiziyor.

Sözleşmeler kırılma noktası…

Freelancer’ların kurumlarla yaptığı iş sözleşmelerinde hassas davranılması gerektiğini belirten PERYÖN 25. Dönem Yönetim Kurulu Hukuk Temsilcisi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi – İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. M. Erdem Özdemir: “Freelance çalışmada, taraflar arasında, bağımlılık ve otorite ilişkisi bulunmuyor. Bu konuda, hukuki bağımsızlığın freelance sözleşmesinde mutlaka yer alması önem taşıyor; aksi halde sözleşmenin bir ‘iş sözleşmesi’ olarak yeniden vasıflandırılması riski ortaya çıkabilir” diyor.

Sözleşmelerde yer alan hükümlere de dikkat çeken Özdemir: “Sözleşmede yer verilmesi gereken önemli hükümlere baktığımızda, gizlilik ve sır saklama, fikri hakların korunması, sorumluluk, ayartma yasağı, uzaktan çalışmaya ait risklerin tanımlanması gerektiğini söylemek mümkün” diyor.

Cılız bir sitemden köklü bir yapıya…

Freelance çalışma sisteminin gün geçtikçe yaygınlaştığını, sektörün nabzını tutan bir yayın olarak PY’nin de bu konuya duyarsız kalmadığını anlatan PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Berna Öztınaz: “Pandemi sonrasında gelişmiş ekonomilerdeki çalışanların yaklaşık yüzde 40’ı evden çalıştıklarını bildirdi. Uzaktan çalışma hayatımızdaki ‘cılız’ bir sistem iken gün geçtikçe güçlenen bir yapı haline geldi. Freelance çalışma modeline de ilgi artıyor. Araştırmalar da yöneticilerin yeni modellere olan ilgisinin kanıtı niteliğinde. Mayıs 2020’de üst düzey yöneticilerle yapılan bir McKinsey anketi, salgından sonra da ofislerin dışındaki çalışma süresinde yüzde 36 artış beklediklerini ortaya koydu. Kısacası dünya ummadığımız bir hızla yeniden şekilleniyor. Biz de PY dergi ile bu hızı aktarmaya gayret ediyoruz” dedi.

Maden sektörünün 2021 Ocak ihracatı 353,3 milyon dolar

Türk maden sektörü, 2021 Ocak ayında 148 ülkeye 353,3 milyon dolarlık maden ihracatı gerçekleştirdi. Geçen yılın aynı ayına göre değer bazında yaşanan artış yüzde 7,3 olurken, gerçekleşen ihracatın yüzde 41’ini doğal taşlar, yüzde 30’unu metalik cevherler, yüzde 20’sini endüstriyel mineraller, yüzde 5’ini ise ferro alyajlar oluşturdu. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkanı Aydın Dinçer, konuya ilişkin açıklamasında “Pandemi nedeniyle seyahatlerin yapılamaması ve seçili ürün alınamaması sebebiyle, ihracat gerçekleştirdiğimiz ülkeler şu dönemde erittikleri stokları sonrası, 2021 yılında daha yüksek hacimle alıma başladılar. Dolayısıyla 2021’de beklentimiz ihracatta artış yaşanacağı yönünde” dedi.

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, otomotiv, kimya, çelik, enerji, teknoloji, tarım, cam, seramik, mücevher ve tekstil başta olmak üzere tüm sektörlerde hammadde kaynağı olarak kullanılan ve Türkiye ekonomisine dolaylı katkısı 40 milyar doları bulan maden sektörünün ihracat verilerini açıkladı. Dinçer’in verdiği bilgiye göre 2020 ihracatını 4,27 milyar dolar ile kapatan Türk maden sektörü, 2021’in ocak ayında 148 ülkeye 353,3 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Geçen yılın aynı ayına göre miktar bazında yüzde 3,4’lük, değer bazında ise yüzde 7,3’lük artış yaşandı.

Ocak’ta Uzak Asya’ya 135 milyon, AB’ye ise 109,6 milyon dolar maden ihraç ettik

353,3 milyon dolarlık toplam Ocak ayı ihracatının 145,7 milyon dolarını doğal taşın oluşturduğunu dile getiren İMİB Başkanı Dinçer, şunları kaydetti: “Ocak ayı ihracatımızın yüzde 41’ini doğal taş, yüzde 30’unu metalik cevherler, yüzde 20’sini endüstriyel mineraller, yüzde 5’ini ise ferro alyaj ihracatı oluşturdu. En çok ihraç edilen ilk 5 ürün ise sırasıyla blok mermer/traverten, işlenmiş mermer, çinko cevherleri, işlenmiş traverten ve feldspat oldu. 148 ülkeden oluşan ihracat listemizin ilk beşinde ise Çin, ABD, Bulgaristan, İspanya ve İtalya yer aldı. Çin pazarında geçen yılın Ocak ayına oranla yüzde 4’lük, ABD’de yüzde 26,16’lık, Bulgaristan’da yüzde 38,84’lük bir büyüme yaşadık. Doğal taş ihracatımızda ise ilk 5 ülke Çin, ABD, İsrail, Hindistan ve Fransa oldu. Geçtiğimiz yıl doğal taş ihracatımızda üçüncü sırada yer alan Suudi Arabistan’a yapılan doğal taş ihracatımız ise Ocak ayında tamamen kesildi.” Dinçer, maden ihracatının 135 milyon dolarlık kısmının Çin’inde aralarında bulunduğu Uzak Asya ülkelerine gerçekleştiğini, 109,6 milyon dolarlık kısmının Avrupa Birliği ülkelerine yapıldığını, yine sanayinin geliştiği bir diğer bölge olan Kuzey Amerika’ya ise 34,9 milyon dolarlık ihracat yapıldığını söyledi.

İş Hayatında Farklı Yaklaşımlar Yenilikle Sonuçlanır

“Yaratıcılık, yeni şeyler düşünmek,

Yenilik, yeni şeyler yapmaktır.”

Levitt

Bir şeyi düşünebilmek için, o şey hakkında kesinlikle bilgi sahibi olmalısınız. Bilginiz yoksa düşünemezsiniz. Yenilikçilik, gizli bir düştür. Yeni bir şeyler yapmak için, cesaretli olmaya çaba gösterilmelidir. Siz, kendiniz için bir yenilik arayıp, bir yenilik bulmalısınız. Bir kişiyle anlaşabilmek için, onun dilinden konuşmalısınız. O dili konuşamıyorsanız, onunla anlaşmanız tesadüflere kalmıştır. Uygun kelimeleri bulunca, herkesle ve her şeyle konuşabilirsiniz, yenilikle bile.

Her insanın içinde, bir miktar yenilikçilik vardır. Evet, yenilikçilik genlerimizde vardır. Hepimizde ama hepimizde, bir yenilik arama geni vardır. Yani “Bu, önceden benim aklıma gelmişti” diye hiç boşuna söylenmiyor. Dikkat, merak, bilgi ve planlı çalışma; yenilik arama geniniz ile buluşunca, ortaya ne dünya harikaları çıkmaktadır.

Hesaplarınızda, yenilikçiliği asla dışarıda bırakmayınız. Yenilikçilik, çok yavaşça gelir ve misafirliği de çok kısa sürer. Sizinle devamlı kalması, tamamen sizin performansınıza bağlıdır. Yenilikçilik, istenmediği yerde, hiçbir zaman durmaz. Eski alışkınlıklarla maalesef, yeni bir şeyler ortaya konulamaz. Eğer yeni bir şeyler ortaya koyamazsanız, yeni çağın seli gelir, sizi alır ve çok ötelere sürükler, sonra da sizi, bir kenara fırlatır, atar. Yeni bir şey yapmak için; hayatınızda birçok fırsat, mutlaka karşınıza çıkmaktadır. Fırsatları görmeli ve değerlendirmelisiniz. Kendi yakınınızdan başlayarak etrafınıza ve kapasiteniz müsaade ettiği kadar çok ötelere bakın. Etrafınızda ve dünyada neler olduğunu anlamaya çalışın. Mevcut değerlerinizi geliştirerek, artırın ve çağın insanı olun. Sonra da yeniliğe dönün.

Yenilik ortaya koymak için önce; ilkesel bir duruş olmalı ve yenilik istenmelidir. Yenilik çabalarından dolayı, mutlu olunmalıdır. Tam da düşündüğünüz ve istediğiniz gibi; kafanızda olan her şeyi, açıklamaya ve anlatmaya çaba göstermelisiniz. İşin ehli olunmalı ve mesleğiniz neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır. Düşlerinizde ne görüyorsanız, onu gerçekleştirmeye çalışın. Yenilik, ne istiyor ve gerektiriyorsa, onu yapmalısınız. Unutmamalıdır ki, yenilik, önceden önemli bir hazırlığı, yeniliğe hazır olmayı gerektirir.

Örgütler, yapısal olarak, sadece operasyonel çalışma için tasarlanırlar. Bu nedenden dolayı; işlevsel örgüt yapısında, yeniliğe hiç yer yoktur. Bu kadar kurum varken, yenilikler neden yapılmıyor veya yetersiz yapılıyor? Bu kurumların vazifesi, her şeyden önce yenilik yapmak değildir, bu kurumlardaki yöneticilerin ve çalışanların işi, verilen görevi başarıyla yapmaktır. Yenilik yapmak, yeniliği aramak bambaşka bir iştir. Yenilik yapmak, yenilikçilik için özel olarak örgütlenmenizi ve bu yapıyı, özgürlük tanıyan politika ve uygulamalar ile bütünleştirmenizi gerektirir.

Yenilikçilik, çok ciddi bir kültür birikimidir. Yenilikçilik öyle orasından, burasından çekiştirilerek ve bir hokkabazın şapkadan tavşan çıkartması gibi, birdenbire ortaya konulabilecek bir iş değildir. Niçin değerli beyinler, bazı ülkeler tarafından kapılıyor? Çok sevdiklerinden dolayı mı? Kesinlikle hayır. Yenilikçilik, yüksek eğitimli bir topluluk gerektirir de ondan. Dâhilerini kaybeden uluslar, aslında geleceklerini kaybetmektedirler. Okumadan, öğrenmeden, sırf rahat yaşama yollarını aramakla, asla yenilik gerçekleştiremezsiniz. Yenilikçilikte, sadece yeni bir ürün ortaya koymak için odaklanılmamalıdır. Pazarlama, finans, üretim, dağıtım, hizmet ve sosyal alanlarındaki yenilikler size büyük miktarda kazanç sağlayabilir. Yenilikçilik, size çok zor görünen, büyük kazançlara ulaşmanızı kolaylaştırır.

Sistem teorisi açısından bakıldığında, ortaya konulan bir değişiklik, bireyler ve toplum tarafından, sistem değişikliği yani bir yenilik olarak algılanır. Yenilik dilini öğrenmek, zordur. Ama buna değer!

Yenilik size, her türlü mutlulukla dolu, koskoca bir dünya sunar. Uygun stratejileriniz, etkin faaliyet süreçleriniz, esnek örgütsel yapınız ve üstün kurumsal becerileriniz size, yenilikçiliğin kapısını mutlaka açacaktır.

Bir örgütteki yenilikçiliğin karakteri:

(1) Yenilikçilik, sosyal dengeyi olumlu yönde etkilemeli;

(2) Yenilikçiliğin gücü devamlı artırılmalı;

(3) Yenilikçilikte borçlanılmamalı, bütçe denk ya da pozitif yönde olmalı;

(4) İnsan kaynaklarının tümü, yeniliğe uyum göstermeye uyumlu ve istekli olmalıdır.

Dijital değişim, çağın zorunluluklarından biridir. Yenilik yapma biçimleri, gelişen dijital değişim durumuna, ayak uydurabilmelidir. Dijital dünya, artık bir yalan dünya olmaktan çıkmış ve gerçek bir dünya olarak, yaşamın içindeki yerini almıştır. Dijital dünya, içerik ve sınırları ortadan kaldırmaktadır.

Bir yenilik olarak sunduğunuz ürün ve hizmetlerinizde, düşüncelerinizin yansıtılmasını sağlayınız. Sanat size, ürün ve hizmetlerinizde düşüncelerinizi, yansıtmanızı sağlar. Ürün ve hizmetlerinizi, mutlaka sanatsal bir yapıda ortaya koyunuz. Sanat, dokunduğu her şeyi güzelleştirmekte ve son derece etkileyici kılmaktadır. Bilim ve sanat, yenilikçiliğin iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen herkes, dilediğince uçabilir. Güzel bir şeye başlayın ama hep güzel olsun. Yeniliği elbette okuyarak öğrenebilirsiniz ama yeniliği ancak severseniz anlayıp, yapabilirsiniz.

Daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak için yazmış olduğum “Organizasyonlarda Yenilik Yönetimi” kitabını aşağıdaki linkten indirebilir ve okuyabilirsiniz.

https://www.gozdemert.com/ebook/YY.pdf

Covid-19 İle Kritik Sektörlerin Siber Güvenliğini Hatırladık

Covid-19 salgını birçok ilki ve yeniliği hayatımıza sokarken, en çok konuştuğumuz konuların başında da siber güvenlik geldi. Türkiye, 2020’de 100 bini aşkın siber saldırı ile dünyanın en çok atak alan ülkesi oldu. Enerjiden telekomünikasyona, savunmadan sağlık teknolojilerine kadar pek çok alanda 6 milyon çalışan, işlerine evlerinden devam ederken, siber saldırılarda ise yüz milyonlarca TL’lik kayıp yaşandı. Teknoser Genel Müdürü Ozan İnan, Covid-19 salgını ile beraber kritik sektörlerdeki bilişim altyapısının öneminin ortaya çıktığını söyledi İnan, 2021’in siber saldırıların artacağı bir yıl olmasının beklediğini belirterek, çözümün siber güvenliğe verilen önemin artmasıyla geleceğini ifade etti.

Siber Güvenlik konusunda Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden olan Hitay Holding’e bağlı Teknoser, çalışmalarıyla şirketlerin güvenli ve verimli çalışması için mesai harcıyor. Teknoser Genel Müdürü Ozan İnan, 2020’de artan siber saldırıları anlatarak, 2021 için şirketlerin ve kurumların alması gereken önlemleri sıraladı: Covid-19 ile çalışma hayatımız ve satın alma alışkanlıklarımız zorunlu değişikliklere uğradı. Araştırmalara göre online alışveriş yüzde 400 oranında artış kaydetti. Z ve Y kuşağı gibi 16-38 yaş aralığının dışında, 45 yaş ve üzeri de online tüketici konumuna geldi. Market alışverişi dahil yemek siparişi, hastane randevusu gibi birçok alan online platformlara taşındı. Kimlik ile finans bilgileri ve hane adresi gibi kritik veriler korumasız şekilde online alanlarda kaydedildi. Aynı zamanda online görüşmelerde de yüzde 200’ü aşan artışlar yaşandı. Hem görüntülü cep telefonu görüşmelerinde hem de eğitim ve iş alanına özel platformları kullanım oranlarında büyük yükselişler kaydedildi. Kişilerin e-posta ve telefon numaraları başta olmak üzere yüz yapılarının bilgileri online alana taşındı.

Uzaktan Çalışan Sayısı 10 Kat Arttı

Türkiye’de şirket kültürünü koruma gerekçesiyle prim verilmeyen uzaktan çalışma ise bir zorunluluk halini aldı. Avrupa İstatistik Ofisi’nin verilerine göre Covid-19 salgını öncesinde uzaktan çalışma oranları AB’de yüzde 5.2, Türkiye’de yüzde 2.2 seviyesindeydi. Türkiye’de Covid-19 öncesi çalışanların sayısı 632 bin kişi olarak kayıtlara geçmişti. Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre ise Covid-19 salgınıyla beraber Türkiye’de evden çalışanların sayısı 6 milyonu buldu. Forumun verilerine göre hukuk işlerinde çalışanların yüzde 97’si, finans alanında çalışanların ise yüzde 88’i Covid-19 günlerinde evlerinden çalışmaya başladı. Yine bu sektörlere telekomünikasyon, basın, bilişim, e-ticaret, savunma, enerji, eğitim, belediye, bakanlıklar ve sağlık teknolojileri gibi kurum ve kuruluşlar da eklendi. Ortalama olarak bu kuruluşlarda çalışanların yüzde 80’i işlerini uzaktan yapmaya başladı. Çalışanlar kendi kişisel verileri kadar şirketlerinin ve kurum ile kuruluşlarının da ticaret ile güvenlik sırları, uzaktan çalışmanın ani ve hızlı yaygınlaşmasıyla birlikte yeterli siber korumadan uzakta kaldı.

En Çok Saldırılan Ülke Türkiye

Yapılan araştırmalara göre Türkiye, 2020 yılında en çok siber saldırıya uğrayan ülkelerin başında geldi. 2018 yılında 73 bin siber saldırı yaşanan Türkiye’de oran 2019’da 150 bine çıktı. 2020’de ise bu rakam 100 bini aştı. Süreçte pek çok kurum ve kuruluşun hesaplarına girildi, siber saldırılar düzenlendi, sayfaları kilitlendi, fidye talebinde bulunuldu. Dünya genelinde ise 2020 yılında siber güvenlik nedeniyle oluşan zarar 3 trilyon doları bulurken, bu rakamın 2021 yılında 6 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. Türkiye’de ise siber saldırılar nedeniyle zararların yüzlerce milyon TL olduğu tahmin ediliyor.

Kritik Alanlar: Enerji ve Savunma

Hem online iş ve eğitim hem online alışveriş hem de uzaktan çalışma beraberinde birçok siber güvenlik sorununu da beraberinde getirdi. Bu dönemde e-postalara yapılan saldırılar, fidye yazılımları yoluyla para alma ve oltalama yöntemlerinde ciddi artışlar kaydedildi. Aynı zamanda evden/uzaktan çalışmaya dönük güvenlik açıkları da ortaya çıktı: Türkiye’nin başta savunma ve enerji olmak üzere stratejik bilgilerinin hem devlet hem de şirketler özelinde korunması daha önemli hale geldi. Bugün sadece bir şehre değil, içinde pek çok kenti barındıran bölgelere enerji sağlayan santrallerin tüm alt yapıları online alanda kontrol ediliyor. Yine savunma alanındaki şirketlerin siber güvenlikleri de ülke güvenliği ile eşdeğer öneme sahip. Kısa süre önce Türkiye’nin önde gelen savunma şirketlerinin tepe yöneticileri siber güvenlik tedbirlerinin tasarlanmadan oluşturulan çalışma platformlarının daima saldırıya açık olduğu ve sonradan bu tedbirlerin alınmasının oldukça zorlaştığını açıkladı.

Aşı Üretimini Durdurabilirler

Teknoser Genel Müdürü Ozan İnan, 2020’nin siber güvenliğin önemini anlama konusunda turnusol kağıdı işlevi gördüğünü belirtti. “Siber güvenlik olmadan bir e-ticaret sitesi kurmak, bir santralden elektrik üretmek ya da bir savaş uçağı tasarlamak mümkün değildir” diyen İnan, şunları söyledi:

“Siber güvenlik yaşadığımız dünyanın olmazsa olmazıdır. 2020 yılında Covid-19 salgını ile beraber dünya çok hızlı bir dijital dönüşüm yaşadı. Evden çalışma, online alışveriş, uzaktan sağlık hizmeti almak ve daha pek çok yenilik hayatımıza girdi. Ama bu yeniliklerle beraber güvenlik açığı ve siber saldırılara da muhatap olmaya başladık. Konunun çözümü için sorunu yaşandıktan sonra değil de, yaşamadan önce siber güvenlik uzmanlarıyla çalışmakta fayda var. Böylece yaşanacak zararı en aza indirmek mümkün. Bugün çok büyük fabrikalar otomasyon ile çalışıyor. Akıllı robotlarla üretim yapıyor. Onlara düzenlenecek bir siber saldırı ile bir Covid-19 aşısı üreten ilaç fabrikasının da üretiminin durması, milyonlarca kişinin hayatının tehlikeye girmesi de mümkün. Artık online alanın büyümesi ve imalatın genişlemesiyle beraber o noktaya yönelik saldıralar da, büyük kitlelerin zarar görmesine neden oluyor.”

Saldırılar Artacaktır

2021’in siber güvenlik açısından daha da önemli olduğunu ifade eden Ozan İnan, “Deepfake, Blockchain, fidye yazılımı, oltalama ve DNS zehirlenmesi ile akıllı oyuncakları 2021 yılının en önemli siber tehditleri olacak. Teknoloji arttıkça, siber saldırılardaki yöntemler de artıyor. Sesi ve yüzü kopyalayarak da finans alanında çeşitli saldırılara imza atıyorlar. Öte yandan kimlik avı ile fidye yazılımını da dikkat etmek gerekiyor. Fabrika otomasyonlarına dönük saldırılar ve online ticarette ödemeleri sabote etmeye dönük kötü amaçlı atakların da artacağını öngörüyoruz. Bu tür ataklardan korunmak için siber güvenliği saldırı zamanında püskürtme amacıyla değil de sistem kurulurken en başından itibaren düşünmek gerekiyor. Siber saldırı yatırımı da tıpkı sisteme yapılan yatırım gibi en baştan hesaplanarak bütçesi ayırılarak devreye alınmalıdır” diye konuştu.

Covid-19 iş dünyasında ‘liderlik’ anlayışını değiştirdi

KPMG’nin her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiği Küresel CEO Araştırması’nın Covid-19 Özel Versiyonu yayınlandı. 2020’nin başında bin 300 CEO ile yapılan araştırmanın ardından Temmuz ayında yapılan ikinci araştırma pandeminin iş liderlerinin gündemini nasıl değiştirdiği ortaya konuyor. Türkiye’den de 15 CEO’nun katıldığı araştırmadan çıkan sonuca göre, Covid-19 iş dünyasını yöneten CEO’ların ‘liderlik’ anlayışını yeniden yapılandırıyor. CEO’lar artık kar etmeye değil, şirketlerinin amacına odaklı. İş dünyası liderleri görevlerini sadece şirket yönetmekle sınırlı görmüyor. Her biri kendisini toplumsal değişimin liderliği konusunda sorumlu hissediyor

KPMG’nin Küresel CEO Araştırması, Covid-19 Özel Versiyonu ile güncellendi. 2020 yılının başında küresel ölçekte dünya devi şirket yöneticileriyle yapılan araştırmanın devamı niteliğindeki anket, Covid-19 ile geçen 10 ayda iş liderlerinin önceliklerinin nasıl değiştiğine ve büyük sağlık krizini nasıl yönettiklerine ışık tutuyor. Araştırmanın Covid-19 Özel Versiyonu,   liderlik yetenekleri Covid-19’la sınanan CEO’ların liderlik anlayışını tamamen yeniden inşa ettiklerini gösteriyor. CEO dünyasında ‘karlılığa odaklanma’nın yerini ‘amaca odaklanmak’ aldı. Büyümenin önündeki en önemli tehdit artık ticaret savaşları ve buna bağlı ülkeselleşme değil, ‘yetenek riski’.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan, dünyayı bir gecede değiştiren Covid-19 pandemisinin kontrol altına alınsa da dünyanın eski normale dönmeyeceğini söyledi. CEO’ların belirsizliği yöneterek geçirdiği 2020’den çok önemli dersler aldığını vurgulayan Alsan, şöyle konuştu:

Şirketlere neden ihtiyaç var

“Bu süreçte toplumun Covid-19 salgınıyla birlikte iş liderlerinden beklentilerinin farklılaşmaya başladığını gördük. Aslında her şey bu boyutta bir küresel sağlık krizinin ortasında ‘insanların şirketlere neden ihtiyacı var’ sorusuna yanıt aranmasıyla başladı. Toplumsal sorunları merkeze almak, fayda üretmek, insanlara ilham vermek, fikirleri eyleme dönüştürmek, hayatımızdaki ‘yeni normaller’ için yön göstermek her şeyden değerli oldu. Ve dünyanın her yerinde iş liderleri değişim ve değişimin getireceği yenilikler konusunda harekete geçmeye başladı. Çünkü Covid-19 ile mücadelenin başında toplumun ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğu yer alıyor. Şirketlerin sadece şirket ortaklarına ve iş yaptıkları paydaşlarına değil bulundukları ülkelerin toplumlarına, çalışanlarına ve bütününde dünyaya hizmet etmeleri gerekiyor. Covid-19 işte bu değişimin katalizörü oldu. Artık işletmelerin gündemi kardan, zarardan, cirodan, maliyetten, finansallardan çok daha büyük başlıklara odaklı. Yeşil büyüme stratejileri, sürdürülebilir kalkınma çalışmaları, yeni gerçeklikte müşteri deneyiminin anlaşılması, buna uygun dijital dönüşüm, yeni İK stratejileri, yeteneklerin elde tutulması gibi gündem maddelerimiz var. Çalışanlarla yeni gerçekliği şekillendirme fırsatına sahibiz. Araştırmamız tüm bu sonuçların sebebini ve ilerlediği yönü iş liderlerinin bakış açısıyla yansıtıyor.”

Üç kritik eylem alanı

Salgından kurtulmanın ‘normale’ dönüş anlamına gelmediğini kaydeden Alsan, şöyle devam etti:

“Bunun yerine yeni bir gelecek tanımlama fırsatı var ve üç eylem alanı kritik olacak; sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve güvenilirlik. Birincisi, liderlerin salgının sonucu olarak elde edilen iklim kazanımlarını korumaları ve sürdürülebilir, yeşil bir ekonominin temellerini atmaları gerekiyor. İkincisi, endüstrilerin geleceğini şekillendiren dijitalleşme ile müşteri davranışının nasıl değişeceği ve ortaya çıkan yeni taleplerin nasıl karşılanacağı konusunun anlaşılması ve anlatılması gerekiyor. Son olarak, pandemi şirketlere toplumda nasıl gerçek bir fark yaratabileceklerini gösterme fırsatı verdi. Kurumların böyle bir dönemde ne yaptığı hiç bu kadar önemli olmamıştı. CEO’lar çalışanların, müşterilerin ve toplulukların güvenini korumalı, şirketlerinin ‘amacını’ ve bu amaç için çalıştıklarını her fırsatta göstermeli.”

Araştırmadan dikkat çeken bazı başlıklar şöyle:

İlk sırada kar değil amaç var

  • Covid-19 CEO’ların liderlik yeteneklerini sınadı. Dünyanın en büyük şirketlerinin üst yöneticileri, şirketlerinin temel hedefini kâr odaklılıktan çıkarıp toplumsal sorumluluklarını dikkate alan bir amaç algısı ile şekillendiriyor. Küresel CEO’ların sadece yüzde 23’ü ve Türkiye’deki CEO’ların yüzde 30’u şirketlerinin genel hedefini ‘hissedar değeri için yönetim’ olarak belirtiyor. Küresel araştırmada CEO’ların yüzde 54’ü Türkiye’de ise yüzde 61’i paydaşlara odaklanan daha geniş kapsamda amaca yönelik bir yaklaşım benimsiyor. Her beş CEO’dan biri (yüzde 22) ana hedefinin toplumu iyileştirmek olduğunu söylüyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 9. CEO’lar çalışanların, müşterilerin ve toplumların güvenini korumak ve geliştirmek istiyor.
  • Pandeminin yıkıcı etkisi karşısında CEO’lar mevcut amaçlarının gerçekten toplumun ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını sorguladı. Türkiye’de katılımcıların yüzde 60’ı Covid-19 sonrası ‘amaçlarını’ yeniden değerlendirmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Amaç, pandeminin başlangıcı ile birlikte CEO’lar için ‘öncelikli görev’ haline geldi. Küresel CEO’ların yüzde 79’u krizin başından bu yana şirketlerinin amacına daha güçlü bağlar hissettiğini belirtiyor. Türkiye’deki araştırmada bu oran yüzde 93 çıktı.
  • Empati kararları etkiledi. Küresel CEO’ların yüzde 39’u, Türkiye’deki CEO’ların yüzde 40’ı kendilerinde veya ailelerinde Covid-19 yaşandığını söyledi. Kendi kişisel deneyimlerinden dersler çıkaran CEO’lar pandemiye gösterdikleri stratejik tepkileri değiştirdiklerini kaydetti. Empatiyle yönetsel kararlarını şekillendiren CEO’ların oranı küreselde yüzde 55, Türkiye’de yüzde 63.

Toplumsal değişime liderlik etmek

  • Yılında başında küresel CEO’ların yüzde 65’i, Türkiye’deki CEO’ların yüzde 58’i toplumun bazı sorunlarına çözüm bulmak için liderlik etmeye hazır olduklarını söylüyordu. 10 ay sonra toplumsal değişimin lideri olma sorumlulukları bulunduğunu belirten CEO’ların oranı küreselde yüzde 81’e, Türkiye’de yüzde 83’e yükseldi.
  • Ekonomik büyümeye güven sarsıldı. Dünyada CEO’ların yüzde 32’si Türkiye’de ise yüzde 27’si gelecek üç yıllık küresel ekonomik büyüme konusunda karamsarlar. Ancak şirketlerinin büyümesi konusunda daha güvenliler. Küresel CEO’ların sadece yüzde 17’si Türkiye’deki CEO’ların yüzde 20’si şirketlerinin üç yıllık büyüme tahminlerinde güvensizlik hissediyor.
  • Dijital büyüme hız kesmeyecek. Salgın sürecinde yeni nesil dijital teknolojilere yapılan yatırımlar şirketlerin için pandeminin nasıl sonuçlanacağını belirleyecek. Küresel CEO’ların yüzde 80’i, Türkiye’deki CEO’ların yüzde 87’si pandeminin dijital dönüşüme ivme kazandırdığını ifade ediyor.

Yeteneği yönetemeyen tehlikede

  • Şirketleri tehdit eden riskler değişti. ‘Yetenek riski’ geçen 10 ayda önündeki 11 riski sollayıp şirketler için bir numaralı tehdit haline geldi. Küresel CEO’lar büyümeye engel gördükleri ilk beş tehdidi ‘yetenek riski – yüzde 21’, ‘tedarik zinciri riski – yüzde 18’, ‘ülkeselliğe dönüş – yüzde 14’, ‘iklim değişikliği – yüzde 12’, ‘siber güvenlik – yüzde 10’ olarak sıralıyor. Türkiye’de ise sıralama şöyle: ‘Tedarik zinciri – yüzde 22’, ‘yetenek riski – yüzde 18’, ‘ ülkeselliğe dönüş – yüzde 16’, ‘iklim değişikliği – yüzde 14’, ‘yıkıcı teknoloji – yüzde 8)

Yeşil büyüme ve iklim öncelikli

  • İklim, CEO’ların gündeminde üst sıralarda. Üst yöneticiler iklim değişikliğinin gelecek yıllar için ciddi bir ekonomik ve insani tehdit olacağını, şirketlerin sürdürülebilir bir ekonomiyi desteklemek için  yeniden inşa edilmesi gerektiğini belirtiyor. Küresel CEO’ların yüzde 65’i, Türkiye’deki CEO’ların yüzde 67’si  iklimle ilgili riskleri yönetmenin önümüzdeki beş yıl boyunca işlerini devam ettirmelerinde en önemli unsur olacağı görüşünde. Küresel CEO’ların yüzde 71’i ve Türkiye’deki CEO’ların yüzde 87’si salgında elde edilen iklim değişikliği kazanımlarını sürekli hale getirmek istediklerini söylüyor.

Eski düzene dönüş yolları kapandı

  • Eski normale dönüş yok. Covid-19 tüm dünyada iş yapma alışkanlıklarını radikal şekilde değiştirdi. Pandemi bitse de eski düzene dönmek artık imkansız. CEO’ların gündeminde ‘yeni çalışmayı planlamak’ var. Küresel CEO’ların yüzde 77’si ve Türkiye’deki CEO’ların yüzde 67’si pandeminin bu sürecin başında kullanmaya başladıkları dijital iş birliği ve iletişim araçlarını geliştireceklerini söylüyor. Küresel CEO’ların yüzde 73’ü, Türkiye’deki CEO’ların yüzden 87’si uzaktan çalışmanın yetenek havuzunu oldukça genişlettiği görüşünde. Küresel katılımcıların yüzde 63’ü ise önümüzdeki dönemde fiziksel iş alanlarını küçülteceklerini belirtiyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 60.

Cisco araştırması: Pandemide kilit kavram, veri gizliliği

cyber security internet and networking concept.Businessman hand working with VR screen padlock icon mobile phone on laptop computer and digital tablet

Cisco’nun 2021 Veri Gizliliği Karşılaştırma Çalışması’nda, uzaktan çalışmaya hızlı geçiş ve bireylerin sağlık bilgilerini kullanma ihtiyacının artırdığı önemli gizlilik sorunları ele alındı. Güvenlik ve gizlilik alanında çalışan kişilerin %80’i çalıştıkları kuruluşta olumlu etkiler gözlemlerken, gizlilik düzenlemeleri de dünya genelinde hız kazandı. Güçlü gizlilik altyapısı ve güvenlik uygulamaları, pandemi sonrası sosyal ve ekonomik toparlanmada kilit rol oynayacak.

CISCO’NUN, dünya genelindeki kurumsal gizlilik uygulamalarına yönelik dördüncü incelemesi olan 2021 Veri Gizliliği Karşılaştırma Çalışması sonuçlarına göre pandemi döneminde gizlilik korumasının önemi artarken, güçlü gizlilik önlemleri uygulamaya başlayan işletmelerin elde ettiği faydalar giderek artıyor. 25 ülkeden güvenlik ve gizlilik alanında çalışan 4.400 profesyonelin yanıtlarının analiz edildiği araştırmada, gizlilik düzenlemelerine karşı tutumlar ve gizlilik ölçümlerinin üst düzey yöneticilere raporlanmaya başlaması ele alındı.

Ortak kaygı, kişisel verilerin nasıl kullanıldığı

Pandemi kaynaklı aksama ve belirsizlik döneminde insanların COVID-19’un yayılmasını yavaşlatmak için kişisel bilgilerini paylaşması beklendi ve hatta bazı durumlarda zorunlu tutuldu. Aynı zamanda, bireylerin yaşamlarının çoğunu çevrimiçi ortama kaydırması, normal koşullarda yıllarca sürecek olan bir trendin büyük hızla yaşanmasına yol açtı. İnsan etkileşimi ve dijital hizmetlerin kullanımı konusundaki bu büyük ölçekli kayma, yasalara uymak, pandeminin yayılmasını durdurmak ve bunu yaparken de bireysel haklara saygı göstermek isteyen kuruluşlar açısından birçok veri gizliliği sorunu ortaya çıkardı. Tüketiciler ve halkın genelinin, kişisel bilgilerinin nasıl kullanıldığı konusundaki kaygıları ise artıyor.

Araştırmaya göre, pandemi döneminde veri gizliliğinin önem kazanması sonucunda, Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Rusya (EMEAR) bölgesindeki kuruluşların bütçeleri artmaya devam ederek 2,2 milyon dolara ulaştı. EMEAR bölgesindeki kuruluşların yüzde 71’i, gizlilik yatırımlarının “inovasyonu mümkün kılma” konusunda önemli faydalar sağladığını ifade etti. Bunun yanında, katılımcıların büyük çoğunluğu (%88) kişisel bilgileri gerektiği gibi doğrulamak için uygun bir tedarikçi veya şirket seçmede harici gizlilik sertifikalarının önemli bir etken olduğunu ifade ederken, gizlilik düzenlemeleri olumlu karşılandı.

25 ülkede elde edilen diğer önemli bulgular şunlar:

  • Gizlilik, şirketler tarafından artık temel bir insan hakkı ve kritik bir üst düzey yönetici önceliği olarak görülüyor.
  • Şirketlerin %60’ı, uzaktan çalışmaya geçişe yönelik gizlilik ve güvenlik gereksinimlerine hazır olmadıklarını ifade ediyor
  • Şirketlerin %93’ü, bu sorunlarla başa çıkmak için gizlilik ekiplerinden destek alıyor
  • Tüketicilerin %87’si, uzaktan çalışmak, iletişime geçmek ve bağlanmak için ihtiyaç duydukları gizlilik korumalarına ilişkin kaygılarını dile getiriyor
  • Şirketlerin %90’ı, artık gizlilik ölçümlerini üst düzey yöneticilere ve yönetim kurullarına raporluyor
  • Piyasada iş hedeflerinin dijitalleştirilmesi ve ilerletilmesinde gizliliğin müzakere edilemez bir gereklilik olarak standardize edilmesine açık bir yönelim var.
  • 140’tan fazla hukuki yetki bölgesinde gizlilik konusunda torba yasalar düzenlenirken, katılımcıların yaklaşık %80’ine göre bu yasaların olumlu bir etkisi var
  • Çoğu kişi, işyeri güvenliği ve pandemi müdahalesi için sağlık bilgilerini paylaşmakta sorun görmese de bilgilerinin araştırma gibi diğer kullanım alanlarında kullanılmasından rahatsız.
  • Araştırmaya katılanların %57’si işverenlerin kişisel bilgileri işyerini güvenli hale getirmek için kullanmasını desteklerken, konum takibi, görüşülen kişilerin takibi, enfekte kişilerin bilgilerinin açıklanması ve kişisel bilgilerin araştırma amaçlı kullanılmasına, katılımcıların yarısından azı destek verdi
  • Gizlilik ve büyük ölçekli siber güvenlik ekosistemi, ekonomik büyüme ve COVID-19 pandemisinin atlatılmasına giden yolda kilit bir rol oynayacak.
  • Şirketler ve insan toplulukları toparlanmaya başladıkça, hükümetlerin, şirketlerin ve kişilerin, bireysel hakları kamu faydasıyla dengelerken kişisel bilgileri nasıl toplayacağı, yöneteceği ve koruyacağı konusunda birçok önemli zorluk ortaya çıkacak
  • Gizlilik yatırımları cazibesini korurken, şirketlerin %75’i, gizlilik kayıplarını azaltma, çeviklik ve inovasyonu artırma, operasyonel verimliliği iyileştirme, müşteri sadakati ve güvenini yükseltmede kayda değer bir fayda olduğunu düşünüyor
  • Şirketlerin üçte birinden fazlası, yatırımlarının en az iki katı kadar fayda elde ediyor

Cisco Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Başkan Yardımcısı Reem Asaad, konu hakkında şunları söyledi: “Gizlilik kavramı olgunluğa ulaşarak temel bir insan hakkı ve üst düzey yöneticiler açısından önemli bir öncelik olarak kabul görüyor. Uzaktan çalışmaya geçiş sürecinin hızlanmasıyla da gizlilik, dijitalleşme, kurumsal esneklik, çeviklik ve inovasyonun itici gücü olarak daha da büyük önem kazandı.”

Kamu İhale Kurulu Emsal Kararları – 3

Anahtar Kelimeler; Aşırı düşük teklif sorgulaması, önemli teklif bileşenleri

İtirazen Şikayet Konusu: İdarece sınır değerin altında teklif veren isteklilere gönderilen aşırı düşük teklif açıklama talep yazısında önemli teklif bileşenlerinin belirlenmediği durumda, idarece yapılan aşırı düşük teklif açıklama talebi kamu ihale mevzuatına uygun mudur?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 12.02.2020 tarih ve 2020/UH.II-318  sayılı Kamu İhale Kurulu Kararı’na göre; İlgili İdare tarafından ihalenin 6, 12 ve 13’üncü kısımlarında, sınır değerin altında teklif veren isteklilere gönderilen aşırı düşük teklif açıklama talep yazısı incelendiğinde, bahse konu yazıda hangi giderlere ve/veya hangi maliyet bileşenlerine ilişkin açıklama istenildiği yönünde bir belirlemeye yer verilmediği görülmüş olup, söz konusu durumun ihale konusu işin niteliği ve ihale dokümanı kapsamında yapılan düzenlemeler dikkate alındığında, başvuruya konu ihalede isteklilerce aşırı düşük teklif açıklamalarının eşit şartlarda sunulmasına ve sunulan aşırı düşük teklif açıklamalarının sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesine imkân tanımadığı anlaşılmaktadır.

Kamu İhale Kurumu tarafından yapılan inceleme neticesi, idarece sınır değerin altında teklif veren isteklilere gönderilen aşırı düşük teklif açıklama talep yazısında önemli teklif bileşenlerinin belirlenmediği, dolayısıyla idarece aşırı düşük teklif açıklama talebinin kamu ihale mevzuatına uygun yapılmadığı anlaşıldığından, ihalenin 6, 12 ve 13’üncü kısımlarında idare tarafından teklifte önemli olduğu tespit edilen maliyet bileşenlerinin açık ve tereddütte mahal vermeyecek şekilde belirlenerek, aşırı düşük teklif sorgulamasının yeniden yapılması gerektiği sonucuna var.

Satınalma Dergisi Şubat Sayısı Yayınlandı

Değerli yöneticiler, 

Yazıma sağlıkla başlamak istiyorum. Ülkemizde aşılama takviminin başlaması mutluluk verici. Bu durumun sosyal, psikolojik ve ekonomik alanlarda rahatlama sağladığını düşünüyorum. Özellikle sağlık çalışanları ve yaş önceliği ile kademe kademe ilerlenmesi umut doğuruyor. Bir kaç ay içerisinde aşı olanların sayısının artmasıyla her alanda daha da pozitif yansımalar olacaktır. Okulların açılma beklentisi ile hayat normal düzenine doğru mesafe alacak. Sağlığımız yerindeyse ekonomide moral, motivasyon ve odaklanma artacaktır. Birçok sektörde yaşanan daralmanın düzelme eğilimine girmesi, işyerlerinin normal rutinlerinde açılması ve istihdamın genişlemesi hepimizin ortak temennisi. 

Ocak ayında Satınalma dergisi yazarlar toplantımızı gerçekleştirdik. Görüş alış verişinde bulunduk. Çok değerli geri bildirimler aldık. Yeni yazarlarla tanışma imkanı sağladık. Yöneticilerle akademisyenlerin bir arada olması en büyük artımız. Dergi içerisinde işletme yönetim alanında daha fazla makalenin çıkması, röportaj çeşitliliği bize önemli bir güç katıyor. Sektör yöneticilerimizin tecrübe aktarımı konusunda hayli üretken olmaları ise bizi mutlu ediyor. Şubat sayımızda birbirinden değerli yazılarla karşınızdayız. Tüm öğretim üyelerimize ve yöneticilerimize emekleri için teşekkür ederim. 

Her perşembe saat 14:00’te yönetici eğitimlerini kaçırmayın. Ücretsiz 

Global ticaret istihbaratından müzakere yönetimine kadar pek çok konuyu şubat ayında ele alacağız. Siz yöneticilerimiz için hazırladığımız bu eğitimlere https://webinar.buyernetwork.net platformumuzdan ücretsiz ulaşabileceksiniz. 

Kurumsal ve Bireysel Armağanlar 

Lojistik depo raf sistemleri lideri RAFTÜRK ve Ünsped Gümrük Müşavirliği katkıları ile eğitim sonunda 10 firmaya 1 yıl boyunca basılı dergi aboneliği hediye ediyoruz. 

Ayrıca her eğitimde 2 katılımcımıza Entegre Lojistik Yönetimi ve Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi kitaplarından bir tanesini veriyoruz. 

Kurumsal Olarak Dijital Dergi Abonesi Olun Tüm Arşive Sahip Olun 

Kurumsal şirket üyeliği ile Satınalma Dergisi geçmiş 97 sayıya ve gelecek bir yıl tüm yeni sayılara Learning.buyernetwork.net üzerinden erişebilirsiniz. Ayrıca Öğrenme Merkezi üyeliği ile kişisel ve mesleki gelişime destekleyici dokümanlara ulaşabilirsiniz. 

Sağlık dolu günler dilerim. 

Keyifli Okumalar 

EDİTÖR
PROF. DR. MURAT ERDAL
www.muraterdal.com 

Kadın işçinin süt izni kapsamında eve dolmuşla giderken yolda geçirdiği trafik kazası iş kazası mıdır?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 74’üncü maddesine göre, Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır”. Aynı Kanunun 66 ncı maddesinde ise, “Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler” çalışma süresinden sayılır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yapılan tanıma göre, 5 durumdan herhangi birinin gerçekleşmesi halinde, bunun iş kazası sayılacağı kabul edilmiştir (m.13). Bunlardan biri de, “emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda” kaza geçirmesi iş kazası olarak kabul edilmiştir. Kazanın işyeri sınırları içinde ya da dışında olması ya da işverence sağlanan araçta geçirilmiş olup olmamasının da bir önemi yoktur. Sigortalının birbuçuk saatlik süt izni süresi içinde kazaya uğramış olması yeterlidir.

Konuyla ilgili Sosyal Güvenlik Kurumunun 29.06.2016 tarih ve 2016/21 sayılı Genelgesi’nde, “Kadın sigortalının çocuğunu emzirmek için belirlenen zamanda işyerinde emzirme odasına giderken merdivenlerden düşerek kaza geçirmesini, çocuğun bulunduğu yere gidiş gelişi sırasında geçirdiği trafik kazasını iş kazası” olarak kabul etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu konudaki kararına göre, “Nitekim sigorta olayı iş kazası niteliğindedir. Çünkü sigortalı emzikli bir kadındır. Toplu sözleşmenin 64. maddesi uygulanarak kendisine, saat 7-9 arasında kullanılmak üzere, işveren tarafından 2 saat emzirme (süt izni) verilmiş bulunan sigortalı bu izin süresi içerisinde saat 8:30 sırasında işyerine gelmek üzere yolda karşıdan karşıya geçerken davalının kullandığı motorlu taşıtın çarpması sonucu vefat etmiştir. 1475 sayılı İş Kanunu’nun 62/d maddesine göre, (Yeni 4857/m.66-1-e)“emzikli kadın işçilerin çocuklarına süt vermek için belirlenen süreler” iş süresinden sayılır ve iş süresinden sayılan zaman içerisinde işyerine gelirken uğranılan kaza da iş kazasıdır” (YHGK,10.06.1983 T., 328/652. SÜMER, Haluk Hadi, Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2020).