Stratejik Kalkınma Reçetesi

Küreselleşmenin iktisadi etkileri hakkında daha önce yazmıştım. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen iktisadi bir kırılma birbirine bağımlı tüm küresel aktörleri o ya da bu şekilde etkilemektedir. Gelinen noktada küresel oyuncu olmak için açık ekonomi izlemen şart olmuştur. Açık ekonomilerin küresel aktör olabilmesi ve bunu sürdürebilmesinin yolu rekabetten geçmektedir. Rekabet edemediğin takdirde küresel aktör değil belki küresel Pazar olmaktan öte gidemezsin.

Rekabet bağlamında rezerv parası olan ülkelerle başa çıkmak yakın gelecekte mümkün görülmemektedir. Literatürde sunulmuş olan kriz reçeteleri incelendiğinde kamu harcamalarının artırılması ve genişletici para politikaları önemli iki aktör olarak sunulmaktadır. Kamu harcamasını artırılması piyasaların canlanmasını üretim olanaklarının artırılması gibi kimi aktiviteyi elbette olumlu etkilemekte ancak hangi kaynakla yapılacak?

Rezerv parası olan ülkeler açısından bu sorunun cevabı çok kısa ve kolay. Zira tüm ekonomiler anılan ülke paralarına muhtaç durumda. Örneğin ABD Kovit 19 sürecinde peş peşe finansal kurtarma paketleri açıklayabildi. Zira basılan para ne kadar çok olursa olsun talep görmekte olduğundan dolayı enflasyona neden olmuyor. Dolayısıyla basılacak her bir banknot için yağmur ormanlarından biraz daha fazla ağaç tedarik etmesi kafi.

Hemen bunu konuyu açalım; üzerinde 100 ABD doları yazan bir banknotun Amerikan merkez bankasına yıllık maliyeti; kâğıt, basım giderleri ve tedavülde tutma maliyeti dahil yaklaşık 4 sent. Yanı basılan her bir 100 dolarlık banknot için FED bir yıllık süreç içerisinde 96 dolarlık senyoraj geliri elde edebilmektedir. Peki yine aynı 100 doların Çin için anlamı nedir? Çin de düşük teknoloji sektöründe istihdam edilen bir işçinin Çin ekonomisine maliyeti yaklaşık 170 ABD doları. Yanı ABD açısından bakıldığında Çinli bir işçi ABD’den alınan yaklaşık 6 sentlik iki adet ABD doları karşılığında bir ay boyunca gönde yaklaşık olarak 16 saat mesai yapmak zorundadır. Bu yazdıklarım işin sadece finansal boyutu. Varın gidin insani boyut siz tahayyül edin artık.

Şimdi aynı ABD doları üzerinden Türkiye’yi analiz edelim. Dış ticaret yapmak isteyen Türkiye parası rezerv olmadığı için örneğin Rusya’nın doğal gazı için Rusya’ya doları cinsinden ödeme yapmak zorundadır. Rusya’da Türkiye’den mal ve hizmet almakta ve karşılığında o da Türkiye’ye dolar cinsinden ödeme yapmaktadır. Sonuç olarak, cari dönem sonunda ihracat ve ithalat arasındaki fark açık verenden fazla verene doğru bir likit transferi anlamına gelmektedir. ABD aynı pozisyonda rahatlıkla para basarak açığını finanse edebilirken Türkiye gibi kalkınamamış ülkelerde bu olgu enflasyon, kur artışı, dış borçlanma, kemer sıkma politikaları vb. karmaşık sürecin de ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Kabaca geleneksek döviz kuru teorisine göre kurun seviyesinde yaşanan hareketin nedeni açık pozisyonun finansmanı için ihtiyaç duyulan döviz miktarıdır. Sonraki dönemlerde geliştirilen modern döviz kuru modelleri işin bu kadar kolay olmadığını ispatlamaktadır ancak temel kur argümanı dış ticaret hacmi ile alakalıdır.

Buraya kadar dövizin neden sürekli arttığını ve bazı ülkelerde para basmanın enflasyona neden olmazken Türkiye gibi gelişen ekonomiler için son derece tehlikeli olduğunu anlattık. Yani kurulan sistemin dışına çıkmak her babayiğidin karı değil.

Küresel para sisteminin yıkılarak yeni bir para sisteminin hayata geçirilmesi şu an itibariyle ancak bir hayal (Not: yakın gelecekte muhakkak görülecektir. Bana göre “digital coin” teknolojisi bunun en önemli lokomotifi).

Bu süreçte gelişmekte olan ekonomiler başta Türkiye ne yapmalı?

Şimdilik oyunu mevcut sistemin kurallarıyla oynamaktan başka sihirli bir reçete yok. Oyunun kurallarına gelince! Kamu harcamalarının artırılması gelişmiş ekonomilere fayda sağlarken az gelişmiş olanların harcamaları azaltması kaçınılmazdır. Sebebi yukarıda anlatıldı. Peki nasıl azaltılacak? Dijital teknoloji, robotik vb. insansız sistemler en büyük maliyet kalemi olan insan emeğine olan talebi azaltmanın en kolay yolu. Yani istihdam kamuda değil özel sektörde olmalı. Buna ek olarak maliyet azaltıcı diğer bir önemli faktör ise Türkiye’nin diğer kalkınmakta olan ekonomilere göre yetişmiş insan sermayesi ve tüketim pazarlarına olan coğrafi yakınlığı. İnsan sermayesinin yakın coğrafyadaki kalkınmış ülkelere kaptırılması ise büyük bir risktir. Anılan olgu beyin göçü olarak kavramsallaştırılmıştır. Özetle kamu harcamaları ve yetişmiş insan sermayesinin ülkede tutulması küresel aktör olmanın anahtarıdır. İnsan sermayesi layık olduğu alanlarda istihdam edildiği sürece bir anlam ifade edecektir.

İkinci olarak; enerjide %70 civarı dışa bağımlı olan Türkiye’nin acilen alternatif enerji olanaklarını hayata geçirmesi dış açıkların finansmanında en önemli dönemeç olacaktır. Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki petrol arama faaliyetleri elbette önemli ancak, yazıda bahsettiğim kaynaklar petrol ve türevleri değil.

Yenilenebilir enerji, geleceğin en önemli gücü olma potansiyelini sürdürmektedir. Söz konusu enerji kaynakları için çalışmalar sürerken ekipman üretiminde de mutlaka yerli üretimin desteklenmelidir. Yani örneğin güneş enerjisi üretiminde kullanılan güneş panellerin de yerli üretim olmalı, hatta fazla üretim ile ilave ihracat kapasitesi oluşturulması hedeflenmelidir. Sonuç olarak, enerji açığının maksimim yerli imkanlarla sağlanması kalkış aşamasında yıllardır sürünen ülke ekonomisinin hızla kalkışını tamamlaması için ivme kazandıracaktır. Yatırım maliyetlerinin finanse edilmesi ile elde edilen enerji doğrudan maliyetsiz girdi sağlayacaktır.

Kalkınma için sıklıkla üzerinde durulan kavram üretimdir. Ancak küresel sistem üretilen mal ve hizmetin doğrudan Pazar bulmasını istemediğinden çeşitli engeller koymaktadır. Yani ne üretirsen satarsın stratejisi Hanry Ford’un T1’i için geçerli olan eski bir stratejidir. İkinci olarak üründe rekabet için maliyetlerin azaltılması ve kalite vazgeçilmez iki önemli noktadır. Bu bağlamda, iş gücünün ucuz olması ve ürünlerin pazara olan yakınlığı (Pazar şu an için AB gibi görülüyor) Türkiye açısından olumlu bir rekabet avantajıdır. Yani Dünya Ticaret Örgütünün liberalizasyon girişimleri yeni korumacılık tedbirleri nedeniyle dış ticaret önünde postmodern engeller olarak ortaya çıkmaktadır. Yani en düşük maliyetle ve en yüksek kalite standardında üretim dahi yapsan her zaman pazara girme şansı bulamaya bilirsin. Örneğin AB’nin CE sertifikasyon uygulamaları yeni nesil bir ticaret engeli olarak görülebilir. Ortak Pazar anlaşması Türkiye açısından son derece kıymetlidir. Burada en büyük risk yumurtaların aynı sepete konulmasıdır. Evet Türkiye’nin AB’ye olan ihracatı tüm ihracatının yaklaşık %60’ı anlamına gelmektedir. Yani tek bir coğrafyada (AB coğrafyası) meydana gelecek olası kriz, doğrudan Türkiye’de yaşanıyor demektir. Özetle, rekabette düşük maliyet, coğrafi yakınlık ve lojistik olanaklar ile yüksek kalite üzerinde durulması gereken ikinci önemli konu olarak reçete edilebilir.

Her kriz sonrası, yeni finansal enstrümanlarla borçlanmak moda tabir ile bir ekonomik başarı olarak görülmeye başlamıştır. Örneğin İngiltere de Euro tahvil olarak ihraç edilen hükümet tahvili esasen döviz cinsinden dış borçlanmanın modern adıdır. Kovit 19 sürecinde sıklıkla kullanılan SWAP anlaşmaları ise diğer bir kısa ve orta vadeli finansman aracı olarak kullanılmaktadır. Bakıldığında, İMF’den doğrudan borçlanma ile yeni nesil finansman araçları arasında herhangi bir farkı yoktur. Hatta yeni nesil borçlanma enstrümanları kontrolsüz olacağından ve daha kısa vadeler içereceğinden dolayı risk açısından daha dikkatli ele alınması gerekmektedir. 2001 krizi sonrası İMF Türkiye ilişkileri, 2002-2006 döneminde yaşanan olumlu iktisadi gelişmelerin en önemli sebebidir. İMF’nin acı reçetelerinin başarısı inkâr edilemez. Bu reçete literatürde Washington uzlaşısı olarak ta anılmaktadır.

Dolayısıyla amaç borçlanarak hızlı büyümek mi olmalı, yoksa istikrarlı ama yavaş büyümek mi? Buna karar vermek oldukça önemlidir. Şahsi tercihim ikinciden yanadır.

Kovit 19’un öğrettiklerinden yola çıkarak bir reçete önerisi; sağlık ve gıda krizden büyüyerek çıkabilen iki sektördür. Bakıldığında başta otomotiv olmak üzere yüksek teknoloji üretimimde ciddi daralma söz konusuyken, gıda sektörünün %4 gibi devasa genişleme dikkat çekmektedir. Sağlık sektörü ise konjonktürel olarak büyümüştür.

Benim gelecek hakkındaki kişisel öngörüm ise iki alana yoğunlaşması yönündedir. Bunlar gıda güvenliği ve siber güvenlik alanlarıdır. Gıda güvenliğinden amaç, ülke vatandaşlarının yeterli ve dengeli beslenebilmesi ve temiz suya erişimin devamlı olmasıdır. Bu amaç stratejik seviyede bir hükümet politikası olarak ele alınmalı ve tedarik zinciri en kötü senaryoya göre kurgulanmalıdır. Bu tedbirler kapsamında dayanıklı gıda stoklama (1950’li yıllar da olduğu gibi) yeniden gündeme alınmalıdır.

İkincisi ise siber güvenliktir. Yatırımlar harcamalarında en büyük pay siber güvenlik için tahsis edilmelidir. Zira olası küresel bir kargaşa ve çatışma ortamında en önemli güç çarpanı bilişim teknolojileri olacaktır. Konvansiyonel bir çatışma ancak geri kalmış coğrafyalarda bir boy gösterisi olarak kendini gösterecek ve yerel olmaktan ileri gitmeyecektir. Bu nedenle elbette konvansiyonel çatışmalar için gerekli önlemler alınmalı ancak anılan çatışmalar mutlaka ülke coğrafyası dışında karşılanacak şekilde planlar geliştirilmelidir.

Sonuç olarak;

Kamu harcamalarında israf önlenmelidir, büyüme istikrarlı ve dış borca bağlı olmadan sağlanmalıdır. Büyümenin finansmanı belki sermaye sağlayabilecek ve aynı zamanda potansiyel Pazar olan ülkelerle müşterek yürütülmelidir. Yatırım bağlamında gıda güvenliği ve siber güvenlik stratejik hükümet politikası olarak kırmızı kitapta ilk iki konu olmalıdır. Borçla abat olunmaz.

Pazarlama Sektöründe Rekabet Analiz Teknikleri

Reel piyasa koşullarında, Pazarlama Sektöründe Rekabet Analiz Teknikleri sürdürülebilir çalışmalar yapabilmek için; en basit analiz yönteminden en yoğun analiz türüne kadar, bilgi sahibi olunmalı ve uygulanmalıdır.

Analiz Türleri,

  • SWOT,
  • SCP Framework (Structure-Conduct-Performance),
  • ADL Matrisi,
  • Porter’ın 5 güç modeli,
  • Sektör maliyet eğrisi,
  • Net değer,
  • Boşluk matrisi,
  • PEST,
  • Dönüm noktası analizi,
  • Hiper rekabet,
  • Gelecek Pazar büyükliği öngörüsü ve analizi,
  • Pazar büyüklüğünü değerlendirmek ve öngörmek,
  • Ömür değeri analizi,
  • Arz ve talep eğrisi,
  • Müşteri incelemesi,
  • Müşteri yolculuk haritası,
  • Karakter (persona) analizi,
  • Değer zincili analizi,
  • Büyüme yolu analizi,
  • Üç ufuk analizi,
  • Büyüme merdivenleri,
  • Özgürlüğün 7 derecesi,
  • Yönlü politika (GE) matrisi,
  • BCG Matrisi,
  • Ansoff Matrisi,
  • Strateji elması,
  • Aşinalık matrisi,
  • Temel yetkinlik analizi,
  • Finansal analiz,
  • ROCE Ağacı,
  • Maliyet yapısı karşılaştırması,
  • Monte Carlo simulasyonu,
  • Rakip yönetim ekibi profile,
  • Myers Briggs’ rakip yönetim ekibi psikolojik profili,
  • Güç yapısı,
  • Gelecek trendleri analizi,
  • Yabancı gözü analizi,
  • Senaryo planlama,
  • Trend haritası,
  • Belirsizlik değerlemesi,
  • Öncü analizi,
  • Rekabet strateji keşfi,
  • Mavi okyanus stratejisi,
  • İş modeli üretme,
  • 3-C analizi,
  • Üç değer disiplini,
  • Yenilikçilik tutkusu matrisi,
  • Stratejik kör noktalar,
  • Stratejik satranç tahtası,
  • Rakiplerin gelecek stratejilerini tahmin etmek,
  • Porter’ın 4 köşe analizi,
  • Değer performans analizi,
  • Savaş oyunu,
  • Oyun teorisi,

İşletmeler, analiz tekniklerinden istediklerini seçerek kendi sektörlerine uygulayabilirler.

Önemli bir bilgi, günümüzdeki yaşanan şartlar baz alınmalı ve gerekirse analizler en baştan yapılandırılarak günümüz teknolojilerine uyarlanmalıdır.

Güncellenmiş bilgiler çerçevesinde yapılan çalışmalar, neden sonuç ilişkileri ile bizlere daha gerçekçi bilgiler verecektir.

Analiz türleri, rekabet piyasasında işletmelerin kendilerini sorgulamalarını ve piyasa ekonomisinde tam olarak nerde konumlandıklarını görmelerini sağlayan önemli bir çalışma yöntemleridir.

2020 yılı itibari ile yeni analiz türleri global şirketlerin hizmetlerine sunulacaktır.

Yapay Zeka ile biçimlenmiş Big Data merkezli çalışmalar, analiz çalışmalarında önemli bir ivme kazandıracaktır.

İşletmeler, analiz çalışması yaparken hem kendi şirketlerini hem de rekabet ettiği firmayı; konumlandırma ve tutundurma stratejilerinden detaylı inceleme fırsatı bulacaktır.

Dünya piyasa ekonomisi ölçümleme becerimiz daha gelişmiş ve çözüm üretme kabileyetimiz daha hızlı olacaktır.

İşletmeler; sürdürülebilir kurumsal kalkınma planları çalışmalarını verim odaklı yapacaklardır.

Sağlık İşletmelerinde Spekülatif Stok Yönetimi

Öncelik olarak başlıkları tanımlarsak;

Stok; Hammadde yarı mamulden üretilmiş satışa hazır hale getirilmiş, depolanmış ürünlerin toplam miktarları diyebiliriz.

Spekülatif Stok; Fiyatlarda artma beklendiği zaman mevcutta bulundurduğumuz stoklardan ihtiyaçtan fazla ürün çekmek anlamı diyebiliriz.

Sağlık kuruluşları bütçelerinin önemli sayılacak bir bölümünü çeşitli lojistik faaliyetlerine aktarmaktadır. Bu nedenle sağlık sektörü tedarik zincirinin karmaşık daha derinlemesine ve incelenmesi gereken bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.

Sağlık kuruluşları ve işletmeleri süreklilik ve aksaklık olmaması adına minimum ve maksimum düzeyde stok devir hızlarının oranlarıyla stok tutmaktadırlar. Özellikle tıbbı sarflarda ki talep tahminleri çok önemlidir. Bakıldığı üzere talep tahmini aslında bir belirsizlik tanımına eşdeğer diyebiliriz. Belirsizlikte risk faktörüne eşit diyebiliriz. Bu nedenle riski minimum düzeye getirmek, lojistik verimliliğini arttırmak için süreç yönetimi ve sağlanan hizmeti destek ya da tıbbi personelin yerine beşeri sermaye lojistik personelin yönetmesi işletmeye katma değer sağlayacaktır.

Satın alma – lojistik multidisipliner yönetim çerçevesinde tıbbi sarf malzemelerinde tedarikçinin yıl ortalarında ya da sonlarında malzemenin bir sonraki yıl şartlarına (kur, hammadde sorunu vb.) istinaden sunduğu fiyat politikası ve kazan-kazan durumu diyebiliriz kısaca. Peki her zaman avantalı mıdır spekülatif stok ya da dezavantajı nedir?

Avantajından kısaca bahsetmiştik kazan-kazan sürecidir. Dezavantajına gelirsek gelişen teknolojinin tıp ile doğru orantılı şekilde ilerlemesinden dolayı doğru zamanda, doğru miktarda, doğru şartlarda alınmayan her ürün özellikle spesifik kısa son kullanma tarihi olan ürünlerin zayi yapılmasına bu nedenle de yalın yönetilen stok çeşitliliğinizden uzaklaşmanıza neden olacaktır. Bir nevi spekülatif stok tanımına emniyet stok diyebiliriz. Yalın yönetim içinde işletmeler ilk öncelik israfı önleyici çalışmaları ve katma değer kaybına uğratmayacak yönetim çeşitliliğinden faydalanmaları gerekmektedir. Unutmayalım ki her spekülatif içinde arz talep oranını dengelemek gerekmektedir. Denge sağlanmazsa arz edilen miktar talep edilen miktardan büyük olduğu takdir de artık olacaktır.

Sağlıkla ve Lojistikle kalın.

Yurt Dışından Gelen Döviz Havalelerinde Valör Uygulaması ve İskontosu

Ülkemizde Türk Lirası para transferleri, tüm bankaların TCMB nezdinde bulunan havuz hesapları üzerinden EFT – Elektronik Fon Transferi şeklinde yapılır. EFT mesai saatleri içinde yapılmakla birlikte hiçbir koşul içermeden, aynı gün valörle parayı gönderen amirin talimatı ile parayı alacak olan lehtarın IBAN’nına para aktarılır. Bu işlem saniyeler içerisinde yapılır.

Ancak ülkemizde Türk Lirası transferleri saniyeler içerisinde aynı gün valörle yapılırken, döviz havaleleri transferi için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Döviz havaleleri SWIFT Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunations sistemi ile yapılmaktadır. Ülkemizdeki bankalar arasında yapılan transferler ile yurt dışındaki bankalar nezdindeki hesaplara yapılacak tüm döviz transferleri SWIFT ile yapılmak zorundadır. Swift ile yapılacak döviz havalelerinde mutlaka yurt dışındaki bir muhabir bankanın kullanılması gerekmektedir.

————– Instance Type and Transmission ———————-Notification (Transmission) of Original sent to SWIFT (ACK)

Network Delivery Status : Network ACK
Priority/Delivery : Normal
Message Input Reference : 1324 200807 KARATRISXXX9733043346

———————– Message Header —————————–Swift INPUT FIN 103 Single Customer Credit Transfer

Sender   : KARATRISXXX
KARABANK A.S.
ISTANBUL
ISTANBUL TR

TURKEY

Receiver : CHASUS33XXX
JPMORGAN CHASE BANK, N.A.
NEW YORK,

NEW YORK NY US

                     

———————- User Header ——————————-

108: – User Reference Number
:  KARA TRANSFER /ISTANBUL

———————– Message Text ——————————-

20 : Sender`s Reference
23062065TRUSD120
23062065TRUSD120
23 B : Bank Operation Code
CRED
CRED
32 A : Value Date/Currency/Interbnk Settld Amt
Date : 11 August 2020
Currency : USD (US DOLLAR)
Amount : #130.226,#

 

Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere parayı göndermek isteyen Karabank İstanbul, mutlaka yurt dışındaki bir muhabir bankasını kullanmak ve paranın lehtara ödeneceği işlem gününü (valör) belirtmek zorundadır. Yukarıdaki örneğe bakıldığında;
Mesajın çekildiği tarih    : 07.08.2020Valör tarihi                      : 11.08.2020
Bu demektir ki; transfer talimatı 07.08.2020 tarihinde gönderilmesine karşın, paranın lehtara ödeneceği tarih (valör) 11.08.2020’dir.
Swift ile yapılacak döviz transferlerinde dünyadaki saat farklılıkları asli neden olmak üzere mutlaka valörlü yapılmaktadır. Ülkemizdeki Türk Lirası EFT’lerde olduğu gibi valörsüz değil, Swift havalelerinde mutlaka valör kullanılması gerekmektedir. Valör uygulanırken Swift havalesini dünyanın hangi ülkesine yaptığımızın önemi büyüktür.
Örnek; Japonya, Çin, Avustralya, Singapur gibi ülkelerle saat farkımız mevcut olduğundan, Türkiye çalışma mesaisine başladığında Japonya, Çin, Avustralya, Singapur gibi ülkelerin mesaileri sona ermiştir. Mesaisi sora ermiş bir ülkeye bugünkü valörlü (tarihli) bir döviz havalesi gönderilmesi mümkün değildir. Çünkü mesaisi sona ermiş uzak doğu ve Asya ülkeleri bu anlamsız aynı gün valörlü talimatımızı yerine getirmesi teknik olarak olanaksızdır.
VALÖR İSKONTOSU Yurt dışından ülkemiz bankalarına gelen döviz havaleleri mutlaka valörlü gelir. Bu valör aynı gün valörünü taşıyabileceği gibi, ileri tarihli bir valör de olabilir. Ödeme emri niteliğindeki swift havalesi gelmiştir ancak yurt dışından bu mesajı gönderen muhabir banka şöyle demektedir;
“bu işlemi valör tarihinde lehtara öde, ben sana valör tarihinde bu parayı muhabir nezdindeki hesabına alacak kaydedeceğim”
demektedir.
İşte bu durumda, mesajın geldiği tarihte paranın lehtara ödenmesi söz konusu olmayıp, valör tarihinde ödenecektir. Bankacılar bu durumu Ayşe Teyzeye anlatamaz. Anlatsa da Ayşe Teyze ne kadar anlayacaktır? Ayşe Teyzenin düşündüğü bir şey vardır; param gelmesine rağmen bankam bana paramı ödemiyor diye düşünür haklı olarak. Ayse Teyze her zaman haklı olmasa da bankanın onu memnun olacak bir şekilde ikna etmesi veya operasyon yapması beklenebilir.
Bankacılar ne yapabilir bu aşamada? Gerekli kontrolleri yaparak 11.08.2020 valörle gelen gelen havalenin valör iskontosunu yaparak, mesajın geldiği tarih ile valör tarihi arasındaki gün sayısını dikkate alarak belli bir faiz & masraf alarak bakiye kalan net tutarın havale lehtarı Ayşe Teyzeye ödenmesini sağlamaktır. Ancak Ayşe Teyzenin valör iskontosunu anlamasını ve bilmesini bekleyemeyiz. Ayşe Teyzenin bildiği bir konu varsa yurt dışından gelen döviz havalesinin bir şekilde kendisine ödenmesidir.

Dirsekli Rekabet

Pazar yapısında, iktisat ve işletme gibi bilim dallarının içinde yer alan Dirsekli Rekabet sektörlere göre olgunluk göstermektedir.

Gelin size dirsekli rekabet anlayışını, tali yoldan yani yardımcı yoldan açıklayarak anlatayım.

Piyasa tıkanma noktasına geldiğinde, ürün ve hizmetler toplum arz ve talebine sunulduğunda işletmeler çok farklı rekabet çeşitleri kendi finansal yapılarına uygun olarak uygulamaktadırlar.

Dünya piyasasında çok farklı ekonomiler ve çok çeşitli rekabet türleri yer bulmaktadır.

Basitçe anlatmak gerekirse; bir ürün piyasa şartlarında, 10 birim, 9,5 birim ve 10,5 birimden görücüye çıkar.

Piyasada 4 işletme olduğunu düşünelim. Bu işletmeler, birimlerini kendi piyasa koşullarına göre belirlerken sadece bir işletme belirlenen birim koşullarına uymadan, kendi finansal yapısına uygun çalışmalar yaparak piyasaya girer.

Bu firma 6 birim ile piyasaya girerek, Dirsekli Rekabet uygular.

Sürdürülebilir bir politika olmamak ile birlikte, finansal yapısı çok güçlü işletmeler bu taktiği uygular.

Şimdi size gerçek hayattan bir bakış açısı sunmam gerekirse;

İşletmelerin piyasa talebine sunacakları birçok ürün ve hizmet çeşitleri yer almaktadır.

Bu ürün ve hizmetlerin piyasaya girişi; zamana ve koşullara bağlı olarak değişim gösterecektir.

Piyasa şartları,

  • Doğal koşulların bozulması,
  • Ekonomik kriz,
  • Toplam arz ve talepte yaşanan konjektürel dalgalanmalar veya düşmeler,
  • Alışkanlıkların sürdürülmesi,
  • Misyon yaklaşımının devamı,
  • Piyasaya güvenin azalması,
  • Yatırımların durması veya yavaşlaması,
  • Yeniliklerin fark edilememesi,
  • Startup çalışmalarına ilginin azalması veya düşüş göstermesi,

gibi birçok neden sonuç ilişkisi çıkartılabilir.

Ürün ve Hizmet grupları, belirli zaman aralıklarında piyasanın arz ve talebine sunulur.

Piyasanın, ilgili ürünlere ve hizmetlere vereceği tepkiler; incelenir, ölçülür ve analizi yapılır.

Ürün ve Hizmet yapılarına uygun olarak;

1 yıl içinde,

  • 4 aylık periyodik dönemlerden bir tanesi seçilebilir. (Ocak, Mart, Haziran, Eylül),
  • 6 aylık dönem. (Ocak, Haziran),
  • Ürün ve Hizmet yapısına uygun dönem ve koşullar,

Piyasa yapısına uygun ürün ve hizmet, her yılın eylül ayında piyasanın arz ve talebine sunulur.

Toplum bireylerinin göstereceği talep, pazar veya piyasa analizciler’ i tarafından incelenir ve hesaplanır.

Bu yaşanılan durum herkesçe bilinir.

Piyasa koşullarında, dirsekli rekabetin oluştuğu diğer bir şekli ile alışkanlıklarımızın ve algımızın farklı bir çalışma ile dizayn edilmesi veya algı yönetiminin oluşturulmasıdır.

Ürün veya hizmet grupları, piyasa şartlarında işletmeler tarafından her yılın eylül ayında lansmanı yapılmak üzere, toplam talebe sunulması amacıyla hazırlıklar yapılacaktır.

Piyasa koşullarında yer edinen bir firmanın, eylül ayı yerine ağustos ayında sahne alması, tüm sektörü derinden etkileyecek olup dirsekli rekabet başlatılmış olacaktır.

Bu yaşanılacak durum, piyasa alışkanlığını sarsarak ekonomik koşullarda yeni bir fizilibitenin oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Rakipler hiç beklemediği bu atak karşısında, stratejilerini yeniden revize edecek veya kurumsal kimlik yapısından taviz vermeyerek hedeflerinden ödün vermeyecektir.

Burada yaşanılan tartışma konusu;

  • Ürün ve Hizmet piyasaya erken mi sunulmalı,
  • Ürün ve Hizmet piyasaya planlananlar doğrultusunda mı sunulmalı,

Piyasaya giren veya yeni giriş yapan bir firma, yaptığı hamle ile bütün gözleri üstüne çekecektir.

Kurumsal işletmeler, müşteri ve tüketici gözünde GÜVEN elde ettikleri ve itibara sahip oldukları için, çevresini her an gözlemleyecek değişik yapılanmalar karşısında,

  • Reaktif,
  • Proaktif,

planlamalarını hazır bulunduracaktır.

Kurumsal işletmeler bu tür piyasa koşullarında planlamalarında taviz vermezler.

Bu tür yaşanan süreçler, piyasa koşullarında belirli yazısız norm’ ları tetikleyebilir.

İşletmeler yapılarında ve ticari faaliyetlerinde, dikkatli hamleler yapmalı ve stratejik çalışmalarını sürdürülebilir planlar ile konumlandırmalıdır.

B2B Sektör Buluşmaları #18: Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma

Buyer Network B2B Sektör Buluşmaları #18: Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma

Webinar: Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma
Tarih: 12 Ağustos 2020 Çarşamba
Saat: 20.00
Yayın linki: webinar.buyernetwork.net

Tüm şirket yöneticilerimizi 12 Ağustos 2020 Saat 20:00’de
Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma webinarımıza bekliyoruz.



Bu Kadar Farklı Makro ve Mikro Problemi Çözebilecek Tek Bir Reçete Yok.

Tüm dünyada süregelen bir belirsizlik ortamı var. Ülkeler arası ticaret savaşları derinleşiyor.
Ekonomik, politik, sağlık, çevre ve iklim riskleri arttı. Sürekli bir göç problemi ile karşı karşıyayız.
Piyasalar olabildiğince dalgalı. Döviz, altın ve hammadde piyasaları hayli değişken.
Ekonomik koşullar ve ticaretin denklemi değişti. Belirsizlik ve riskler katlanarak arttı.
Geçmişin iş alışkanlıkları ve tahminleme teknikleri artık gerilerde kaldı.
Diğer taraftan inovasyon dünyasında müthiş gelişmeler var.
Teknoloji kullanımı ve ona bağlı yenilikler tüm dünyayı alt üst ediyor.
Yeni rekabet dinamikleri gelişiyor. Açıkçası bu kadar farklı makro ve mikro problemi çözebilecek tek bir reçete yok. Problem türleri, etki alanları, süreleri ve ölçekleri karmaşık.
İşletme imkanları ise son derece sınırlı.

Hangi yöntemlerin uygulanması gerektiği konusunda da ortak bir görüş de yok.

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi


Krizi Aşmanın Yolu Satış ve  Pazarlamadan Geçer

Covid19 nedeniyle yaşanan krizin etkileri hemen bütün sektörlerde etkisini gösterdi. Satışlar durdu, üretim durdu, tedarik zincirleri durdu, işsizlik arttı, alımgücü azaldı ve bu döngü tekrar tekrar krizi büyüttü.

Yeni normalde kurallar yeniden belirleniyor. Kurumsal firmalar krizi yönetmek için kolları sıvadı. Bir yandan talebi yönetmek diğer yandan üretimi sürdürmek için ciddi mesailer harcanıyor. Krizi aşmanın yolunun satış ve pazarlamadan geçtiğini bilen firmalar konuya bu perspektiften yaklaşıyor. Satış yoksa hayat duruyor prensibinden hareketle planlar yeniden yapılıyor. Kriz döneminde kurumsal firmaların bile çok zor duruma düştüğünü gördük ve bunun tekrar yaşanmaması için neler yapılmalı bunları konuşacağımız webinara bekliyoruz.

Prof. Dr. Emrah CENGİZ
İstanbul Üniversitesi



Kurumsallaşmayla, Bir Fırsat Penceresi Olarak Kriz Yönetimi

Şirketler için son dönemde başta Pandemi kaynaklı olmak başta ekonomik daralma, küresel ticaretin yavaşlaması ve ciro kayıpları olmak üzere çok çeşitli küresel krizlerle karşılaşabiliyorlar. Pandemiyle ortaya çıkan küresel salgınla oluşan sağlık odaklı olarak alınan tedbirler sonucu küresel ekonomide ortaya çıkan yeni normale göre oluşan durum başta turizm, hava yolları, küresel ticaret ve çoğu sektörü etkiledi. Kriz, kavramı genellikle olumsuz bir durumu çağrıştıran bir kavram olmakla birlikte risk ve tehlike yanında fırsat ve büyümeyi de çağrıştırıyor. Kriz, iyi yönetemeyen şirketler için risk, iyi yönetebilen şirketler için büyüme fırsatıdır. İyi yönetim için özellikle aile şirketlerinin yönetiminin kurumsallaşmayla şirket içi ve şirket dışı son derece karışık ve değişken ilişkileri yeni normalde yönetebilmeli mümkündür. Kurumsal yapılanmayla şirketler doğası gereği çoğu kez zıt ve farklı özellikler taşıyan paydaşların amaçlar, hedefler ve beklentilerini çok iyi şekilde yöneterek güçlenerek çıkabilecektir. Bu toplantıda “kurumsallaşmayla, bir fırsat penceresi olarak kriz yönetimi” örneklerle açıklanacaktır.

Prof. Dr. Mahmut TEKİN
Selçuk Üniversitesi



Rekabette
Üstünlük Sağlamanın Yeni Yolu, Krizlere Hazırlık Olmaktan Geçiyor.

Krizler hayatın bir parçası… Şirketler için de durum hiç farklı değil. Özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler, şirketlerde kriz yönetiminin ve kurumsallaşmanın önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Kurumsallaşma ve sürekli iyileşme kültürünü tam anlamı ile içselleştirememiş şirketler, çeşitli nedenler doğan krizleri doğru yönetememekte, bu durum da krizlerin şirketlerde daha çok hissedilmesine neden olmaktadır. Artık rekabette üstünlük sağlamanın yeni yolu, krizlere hazırlık olmaktan geçiyor. Doğru kriz yönetimi için, şirketlerin karşılaşabileceği krizleri, bu krizleri en az hasarla atlatabilmek için neler yapılması gerektiğini, şirketlerin krizleri nasıl fırsata çevirebileceğini, kurumsallaşmanın bu süreçlere nasıl faydalı olabileceğini Buyer Network ile düzenleyeceğimiz webinarımızda ele alacağız.

Kadir AYAZ
Albert Solino Yönetim Danışmanlığı

 

Gayrikabilirücu Faktoring

Faktoring uzmanı dendiğinde dünya üzerinde muhtemelen herkesin mutabık kalacağı isim Freddy Salinger’dır. Salinger, “Factoring Law and Practice” kitabında faktoringin 1950’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılan tanımını ve kendi tanımını vermektedir.

Eski tanıma göre faktoring: “Faktoring şirketi ve açık hesap mal veya hizmet satıcısı arasında yapılan ve bir faktorün söz konusu mal veya hizmet satışlarından doğan alacaklarla ilgili olarak:

  • Nakit ödeme karşılığı alacakların satın alması
  • Bu alacaklarla ilgili hesapların tutulması ve defter tutmayla ilgili diğer faaliyetlerde bulunması
  • Alacak hesaplarını tahsil etmesi ve
  • Müşterinin finansal güçlük nedeniyle ödeme yapamamasından doğabilecek zararları üstlenmesi hizmetlerini vermesine yönelik bir sürekli düzenlemedir.”

Salinger göre ise faktoring:

“Bir borçlu tarafından kendi şahsi, ailevi veya hane kullanımı için satın alınan mal veya hizmetlerden doğan borçları veya uzun vadeli veya taksitli ödemeli borçlar hariç, borçların finansman sağlamak, satıcıyı idari iş yükünden veya şüpheli alacaklardan kurtarmak amaçlarından her biri veya tümü için satın alınmasıdır.”

Faktöringin tanımlarından söz ettikten sonra Faktöring Türleri’nden bahsetmek istiyorum;

  • Tam Hizmet Faktoringi
  • Toptan Faktoring
  • Vade Faktoringi
  • Alacak İskontosu

TAM HİZMET FAKTORİNGİ

En sık kullanılan faktöring türü olup, Faktoring şirketi ile satıcı firma arasında imzalanan Faktoring Sözleşmesi’yle, normal ticari ilişkilerden doğan ve doğacak tüm fatura ve benzeri belgeler ile tevsik edilen alacakları temlik almayı, alacakları tahsil etmeyi, alacak kayıtlarını tutmayı ve ön ödeme yapmayı faktöring şirketi taahhüt etmesiyle ifade edilmektedir.

Bu durumda alacağın tahsil edilememe riskinin faktöring şirketi tarafından üstlenilmesinin iki şekli vardır;

  1. Kabilirucü Faktoring: Faktoring şirketinin alıcının ödeme riskini üstlenmediği durumlardır.
  2. Gayrıkabilirücu Faktoring: Faktoring Şirketinin, imzalanan Faktoring Sözleşmesi çerçevesinde alıcının ödememe riskini üstlendiği durumdur. Alıcı ile satıcı arasında herhangi bir sebepten doğabilecek ihtilaf durumları garanti kapsamı dışında kalmaktadır.

Geriye dönük olarak garantinin kalkması ise ancak sözleşmede açıkça kararlaştırılan şartların gerçekleşmesi halinde mümkün olacaktır. Bu şartların dışında faktoring garantisinin kapsamı dışında kalan hallerde Faktoring şirketi satıcıya ödeme yapmakla yükümlü değildir. Faktoring Sözleşmesi’ndeki garanti şartlarının gerçekleşmesi halinde, garanti borcu nedeni ile Faktoring Şirketi  kapsam içinde kalan alacakları satıcıya rücu edemez.

Ayrıca sözleşmede, faktoring garantisi fonksiyonunun işletilebilmesi için Faktoring Şirketi’nin satıcı ile alacak ya da havuz bazında LOB (Limit Onay Bildirimi) paylaşması gerekmektedir. Faktoring garantisinin şartları sözleşmede ya da bir ek protokolde düzenlenir ve LOB metninde yer alır. Garanti kapsamı dışında kalan hallerde Faktoring Şirketi’nin satıcıya rücu etme imkanı faktöring sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de yurtiçi faktöring hizmetlerinin tamamı kabilirücu işlemlerden oluşmaktadır. Bu durumun ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik şartlarına göre yorumlayabiliriz. Zaman zaman alıcının mali gücü göz önünde bulundurulduğunda kabilirücu faktöring işlemleri yapıldığını gözlemleyebiliriz.

Uluslararası Faktoring’te ise muhabir faktöring şirketi tarafından alıcıya bir garanti verilmesi ile garanti hükümlerinin sağlanması sözkonusudur. Bu vesile ile gayrikabilirücu işlem yapıldığından söz edebiliriz

Özellikle iletmek isterim ki; alıcı ve satıcı arasında, alacağın varlığını oluşturan ve alıcı tarafından herhangi bir itiraz veya defi ortaya çıkması halinde; satıcının yani alacağı temlik edenin Türk Borçlar Kanunu 191. Maddesindeki alacağın varlığı üzerindeki taahhüdünün gerçekleşmemesi anlamına gelmektedir. Buna benzer şekilde satıcı ile faktöring şirketinin imzaladığı sözleşmede de taahhüt bulunmaktadır. Yani faktöring yapıldığında da alıcı tarafından ihtilaf çıkarılması durumunda, ihtilaf çözümleninceye kadar garanti askıya alınır; eğer satıcı haksız çıkar ise faktör alacağı satıcıya geri temlik eder, eğer satıcı haklı çıkar ise faktöring şirketinin alacağın bedelini ödeme taahhüdü devam eder.

Sevgi ve Saygılarımla..

Satınalma Dergisi Ağustos 2020, 92. Sayı Yayınlandı

Değerli yöneticiler,

Ağustos ayı Kurban Bayramı ile başlıyor. Öncelikle tüm sektör yöneticileri- mizin Kurban Bayramını tebrik ediyor, sağlık ve huzur dolu bir Bayram diliyorum.

Bu sayımızda yine bir birinden değerli yazılarla karşınızdayız. Sektör yöne- ticimiz Hamit Saçan, merkezi satınalmaya nasıl geçiş yapacağımıza ilişkin detaylı bir incelemede bulunuyor. Mehmet Atasever hocamız ise yazısında sağlık sektöründe özellikle tıbbi tedarik sisteminde yaşanan değişimlere dikkat çekiyor.

Av. Barış Sarıgül, Tedarik Yöneticileri İçin “Ayıp” Kavramının 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde İncelenmesi çalışması ile son derece kapsamlı bir analiz yapıyor.

Prof. Dr. Mahmut Tekin hocamız hayatı akıllıca yaşamayı, yaşama sevinci ve mutluluklarımızı Pandemi ve Yaşama Sanatı başlıklı makalesinde kaleme aldı. Ünsped Gümrük Müşavirliği’nden Adnan Öncevarlık, geçmişten günümüze chatbot ve hayatımızdaki yerini konu alan fevkalade bir incelemede bulundu.

İş hukuku ve çalışma hayatı konusunda sektöre rehberlik eden Lütfi İnciroğlu hocamız Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun aldığı kararlar ve uygulama üzerine makalesi ile ufkumuzu açıyor. Yeni Nesil Lojistikte İş Mükemmelliği başlıklı makalesi ile yöneticimiz Uygar Gültekin kapsamlı bir çalışmaya imza attı. Evolog Lojistik’ten Filiz Akgün Günümüz Ofis Hastalığı: Mobbing konusunu ele alıyor. Markiz Patent’ten Orhan Eriman ise Bir Teknolojik İnovasyon Örneği (Bluetooth) konusunda bizlere önemli ipuçları veriyor. Tüm yazarlarımıza katkıları için teşekkür ederim.

12 Ağustos 2020 Saat 20:00 Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma

Prof. Dr. Emrah Cengiz, Prof. Dr. Mahmut Tekin, Kadir Ayaz (Albert Solino) ve Prof. Dr. Murat Erdal bir araya gelerek Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma konusunu enine boyuna tartışacağız. Sıcak gündeme tüm yöneticilerimizi bekli- yoruz.

15 Ağustos 2020 Saat 20:00 Yöneticilerle Okuma Kulübü #4
İlker Canbulut hocamızla birlikte Akıldışı Ama Öngörülebilir (Dan Ariely ) kitabı üzerine sohbet edeceğiz. İş hayatı-

na ilişkin bilgi birikim ve deneyimlerinizi interaktif bir paylaşım ortamında konuşacağız. Webinar.Buyernetwork.net etkinlik portalımızdan haftalık programlarımızı inceleyebilirsiniz. 14 Üniversite ve Teknopark ile Yoğun bir Programa Başlıyoruz.

StartupVadisi.com a girdiğinizde işbirliği yaptığımız Teknoloji Geliştirme Bölgelerini Türkiye haritası üzerinde göre- ceksiniz. Teknoloji Transfer Ofisleri ile akademisyenlerimizin, Teknoparklarla girişimcilerimizin ve startup firmalarımızın yanındayız. Startup firma ürün ve hizmetlerinin kurumsal pazarda tanınmasına katkı sağlamak için 3 markamızla çalışı- yoruz. Tüm gayretimiz ülkemizin kalkınmasına daha fazla destek olabilmek. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde filizlenen projelerin hayata geçmesinde katalizör olabilmek. Özel sektör firmalarımızın bu projeye yürekten katkı vereceklerini düşünüyorum.

Ticaret Portalında 1 Dakikada Ücretsiz İlan Ekleyebilirsiniz

Alım talepleri, satış ilanları, makine, işyeri kiralama ve proje duyurularınızı ücret ödemeden ticaret.buyernetwork.net Portalına girebilirsiniz. İlk adım BuyerNetwork.net e kullanıcı (ücretsiz) girişi yapmak. 1 dakika içerisinde işlemlerinize başlayabilirsiniz.

9.000 sektör yöneticisi ile temasınızı artırın. İş ve Ticaret Platformu BuyerNetwork.net te yerinizi alın.

Mutlu Bayramlar

Editör
Prof. Dr. Murat ERDAL
www.muraterdal.com

Satınalma Dergisi’ne Dijital Abone Olun
Yayınlanmış Tüm Sayılara ve E-Öğrenme Notlarına Erişin.

Dijital İşlem Merkezi üzerinden hızlı abonelik için lütfen tıklayınız.

Hayallerini Kendin Yarat

Hepimizin, hayatta kendisine ait mükemmel hayalleri var olup, yapabileceğimiz ölçütlerde de Hayallerini Kendin Yarat için çalışmalıyız.

Bireyler, hayalleri ile varlığını devam ettirir ve umutları için yaşamlarını sürdürür.

Umut, bizleri hayata bağlayan en önemli motivasyonumuzdur.

İş hayatımızda ve kariyerimizde, önemli çalışmalara ve başarı veya başarısızlıklara imza atmışızdır.

Eğitim bizi şekillendiren, vizyonumuz geleceğimize yön veren en önemli etkenlerdir.

Geçmiş yıllarda aldığımız birçok eğitimlerde, örneklemeler masal kahramanlarından verilir ve bu masal kahramanlarının olgularından ders çıkarmamız bizlere tavsiye edilirdi.

Toplum bireylerinin; AR-GE ve Teknoloji odaklı çalışmaları, insan beyninin nasıl öğrendiğini bizlere detaylı olarak göstermektedir.

İş Hayatında, belirli bir geçmişi olan ve saha çalışmalarında bulunmuş, yıllarca müşteri ilişkilerini yüz yüze yürütmüş tecrübeli kişilerin, eğitimlerde bize anlattıkları aklımızda kalıcı yaşanmış deneyimler olarak öğrenmemize neden olmakta ve beynimizde kalıcı olarak yer edinmektedir.

Hayatımızda; hangi adımları atacağımızı, misyonumuzu seçme özgürlüğü ve vizyoner odaklı düşünceye sahip olabilmek adına, Hayallerini Kendin Yarat ki, kendi hayallerin ile mutluluğa ve başarıya ulaşabilirsin.

Hayal kurmak farklı bir dünyada olmak değil,

Bizleri;

  • Motive eden,
  • Başarıya ulaşma azmi veren,
  • Umut veren,
  • Heyecanlandıran,
  • Adrenalin salgılatan,
  • Çevremize mutlu bir bakış ile bakmamızı sağlayan,
  • Pozitif bir bakış açısı içeren,
  • İlham veren,
  • Çevremize de huzur verdiren,

bir birey oluruz.

Kurduğumuz hayallerimiz, vücud ve beyin yapımızı pozitif etkilemekte, gerçek yaşamda başarıyı elde edebilme gücünü tetiklemektedir.

Kendi kendimize motive olacağımız için de, yaratıcı düşünce gücümüz devreye girerek, belki de zorlanacağımız bir işi yapabilmek sandığımızdan daha kolay olacaktır.

Hayallerimiz ve Düşüncelerimiz bizi başarılı olmaya iten ve Çevremizdekileri de etki altına alan önemli bir Güçtür.

Geçmişte yaşanılan bir deneyim, karşımızda ki farklı profesyoneller ile paylaşılınca her profesyonel tarafından süreç çok farklı yorumlanacağından yeni inovatif fikirler doğacaktır.

Elde edilen inovasyon odaklı yeni düşüneler, olumlu ya da olumsuz olabilir.

Fikirlerin çıkış süreci zaman içinde olgunlaşacağından hiç tahmin edemediğimiz yeni inovasyonların çıkışına zemin hazırlayabilir, yeni çözümler inovatif düşüncelerden hayat bulabilir.

Hayatınız boyunca Hayal kurun ki, hayatınız boyunca başarılar sizinle olsun.

Sizler; Hayalleriniz ile yaşayın, Hayalleriniz ile kendinize ilham verin ve Yaşatın.

Plastik Sektöründe KOBİ’lerin Ağırlığı Artıyor

Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” 2019 yılı listesindeki verilere ilişkin yaptığı değerlendirmeye göre, ilk 500 büyük arasında yer alan 13 plastik sanayi işletmesi içerisinde gerek 2018 yılında gerek 2019 yılında listede yer alarak verilerini şeffaf şekilde paylaşan işletmelerin üretimden satışları %3,7 oranında artarken net satışları ise %2,7 artış gösterdi.

Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesini plastik sektörü açısından değerlendiren PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “NACE koduna göre plastik sektöründe faaliyet gösteren ve ilk 500 listesinde yer alan 13 plastik sanayisi kuruluşunun geçen yıl en çok vergi öncesi dönem karında sıkıntı yaşadığını gözlemliyoruz” dedi.

Maliyet artışı dönem karını eritiyor!

Sözlerine devam eden Gülsün: “İşletmelerin verilerini döviz cinsinden değerlendirdiğimizde gerçeği daha net anlatan bir tablo işe karşı karşıya kalıyoruz. 2018-2019 yılları arasında ortalama döviz kurunda %17,8 oranında bir artış yaşandı. Oysa her iki yılda verilerini şeffaf olarak paylaşan işletmelerimizin üretimden satışları Türk Lirası bazında yalnızca %3,7 artış kaydetmiştir. Aynı dönemde İSO 500 listesinde yer alan tüm işletmelerin performansına baktığımızda üretimden satışların %16,4 oranında arttığını görüyoruz. Yani plastik sektörümüz 2019 yılında önemli bir ciro kaybı yaşamış ve maliyetlerinde yaşanan artışı fiyatlara yansıtamamıştır. Sektörümüzün lokomotifi olan ölçek büyüklüğünü yakalamış bu işletmelerimizin cirolarını ve karlılıklarını arttırarak küresel pazardan daha fazla pay almaları ülkemiz ve sektörümüz için önem arz etmektedir” dedi.

İlk 500’de yer alan işletmelerin ihracattan aldıkları pay daralıyor

İhracat tarafında ise %10’un üzerinde bir gerileme yaşandığının altını çizen Gülsün: “Plastik sektörünün ihracatının arttığı bir dönemde ilk 500 sanayi kuruluşu listesinde yer alan plastik işletmelerinin bu ihracattan aldığı payda önemli bir gerileme yaşanmıştır. İlk 500 listesinde yer alan plastik işletmeleri 2018 yılında sektörün toplam ihracatından %7,8 pay alırken bu oranın 2019 yılında %6,6’ya gerilediğini görüyoruz. Hızlı değişen piyasalara daha çabuk adapte olabilen KOBİ’lerin bu dönemde ihracatımıza önemli katkı yaptıklarını görmek sevindirici olsa dahi ilk 500’deki plastik sektörü işletmelerinin ortalamanın çok altında performans gösterdiğini de gözden kaçırmamak gerekiyor” dedi.

1969 yılında kurulan sektörün en köklü STK’sı olarak İSO ilk 500 listesinde 11 üyelerinin bulunduğunu belirten Selçuk Gülsün: “Listede yer alan tüm üyelerimizi tebrik ediyor, gelecek yıllarda plastik sektörünün daha iyi noktalara gelmesi adına bu işletmelerimizin katkılarını çok önemsiyoruz” dedi