Ortalama Maliyeti 11,45 Milyon Dolara Ulaşan Şirket İçi Tehditlere Karşı 10 Öneri!

Şirketlerde içeriden gelen siber tehditlere yönelik gerçekleştirilen son araştırmaya göre, şirket içi siber tehditler son üç yılda üç katına çıktı. Yaşanan her tehdidin şirketlere maliyetinin ortalama 11,45 milyon dolara mal olduğunu aktaran Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun’a göre, şirketlerde tehditleri oluşturan 3 önemli unsur bulunurken, şirket içi siber tehditlerin önlenmesi için gerekli 10 adımı sıralıyor.

Ponemon Institute’nin şirketlerde içeriden oluşan tehditlere yönelik gerçekleştirdiği 2020 yılı raporu açıklandı. Rapora göre, son üç yılda şirketlerde yaşanan iç tehditler üç katına çıkarken, şirketlerin artan tehditlere karşı da önlem almayı benimsemedikleri raporlandı. Şirketlerin gelişen teknoloji ve siber savunmalarını güçlendirecek doğru uç nokta çözümleri benimseme ihtiyacını görmezden gelmemeleri gerektiğini belirten Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun, şirketlerde sıklıkla karşılaşılan 3 sorun kaynağına dikkat çekiyor. Şirketlere maliyeti ortalama 11,45 milyon dolar olan şirket içi tehditleri önleyebilmek için dikkat edilmesi gereken adımların olduğunu da aktaran Tursun, şirket içi tehditlere karşı güvenlik sağlayacak 10 öneride bulunuyor.

Şirket İçi Tehditleri Tetikleyen 3 Unsur

Rapora göre, vakaların yaklaşık yüzde 62’sinde, içeriden gelen tehditlerin kötü niyetli olmaktan çok gerçekleşen ihmallerden kaynaklandığı görülüyor. Ancak, gerçekleşme niyetinin yaşanan zarar karşısında önemli olmadığını aktaran Gürsel Tursun, güvenliği ihlal edilmiş ağlarda kritik verilerin riske girmemesi için sıklıkla iç tehdit olaylarına neden olan bu 3 noktaya dikkat çekiyor.

1. Aşırı paylaşım. İşyerinde sosyal medya kullanımı çalışanların işe katılımını artırabilir. Ancak, aynı zamanda kritik şirket verilerini veya erişim bilgilerini paylaşmak için kolay bir yol sunuyor. Bu da beraberinde şirket içi tehdidi tetikliyor.

2. Shadow IT kullanma. Çalışanlar, IT departmanın onaylamadığı veya farkında olmadığı, kendileri için çalışan uygulamaları kullanıyor. Son araştırmalar, şirketlerin ağlarında çalışan ve IT tarafından izin verilen uygulamalardan 15 ila 22 kat daha fazla onaysız uygulamaya sahip olduğunu gösteriyor.

3. Kuralları görmezden gelme. Herkese açık Wi-Fi üzerinden kurumsal ağlara bağlanma gibi katı politikalar, taviz verme riskini azaltıyor. Ancak genellikle çalışan tarafından dikkate alınmıyor. Çalışanları %63’ü iş e-postalarına ve dosyalarına erişmek için genel bağlantılar kullandıklarını söylüyor.

İç Tehditlere Karşı 10 Öneri

1. USB gibi cihazların kullanımına dikkat edin. Taşınabilir cihazlar aracılığıyla ortaya çıkan veri sızıntılarını engellemek için şirketinizdeki USB girişlerini mümkünse kilitleyin ya da takibine özen gösterin.

2. Yazıcı kullanımını takip edin. Çıktıların takibini yaparak kritik verilerin kötü niyetli kişilerce şirket dışına çıkmasını engellemek genelde atlanıyor. Basılı kopyalarla verilerin ele geçirilmesini önlemek için yazıcıları sıkı bir şekilde denetleyin.

3. Bulut depolama servislerine kısıtlayıcı kurallar getirin. Çalışanlarınıza belli bir kurallar bütünü ve uzman gözetimi altında bu hizmetlerden faydalanma izni verebilirsiniz ancak bulut platformlarındaki kullanıcı erişimlerini ve hareketlerini izlemelisiniz.

4. Kişisel ve kurumsal mail adresleri arasındaki trafiği inceleyin. Uzaktan çalışma artışının da etkisiyle kişisel ve kurumsal maillerin kullanım karışıklığı arttı. Bu durum veri sızıntısı doğurabileceğinden her zaman bir risk faktörü olacağını unutmayın.

5. Mobil cihazlarda uç nokta erişimini yönetin. Mobil cihaz kullanımı ve erişimiyle ilgili hem bireysel hem de şirket cihazlarını kapsayacak kuralları belirleyin ve uç nokta erişiminin takip ve kontrolünü gerekirse uç nokta programlarıyla yapın.

6. Shadow IT konusunda çalışanlarınızı uyarın. Çalışanlar, güvenliği etkileyecek pek çok kararı genelde IT uzmanına danışmadan alıyor ve yanlış kararlar risk ihtimalini artırıyor. Böyle kararların işin uzmanına bırakılmasını sağlayın, gereksiz uygulamaların kullanımına dikkat edin.

7. Sosyal medya paylaşımlarına karşı tetikte olun. Çalışanlar, isteyerek ya da istemeden önemli şirket bilgilerini sosyal medya da paylaşabiliyor. Gerekli sosyal medya politikalarını, çalışanlarınıza uygulatın ve kullanıcı aktivitelerini inceleyin.

8. Ekran görüntüsü yazılımlarının kullanımına izin vermeyin. Şirket çalışanlarının ekran görüntülerini paylaşan yazılımları kullanması veri sızıntısı açısından oldukça sakıncalıdır ve iç tehdit olasılığını etkiler. Böyle yazılımların kullanımına izin vermeyin.

9. Düzenli olarak eğitim verin. Veri sızıntısını önlemek için düzenli olarak çalışanlarınıza eğitim verin. Bu eğitimlerde, mevcut olan kuralları hatırlatmanın dışında, çalışanlarınızın iş dışında da faydalanabileceği bilgiler vererek eğitimleri daha ilgi çekici hale getirin.

10. Düzenli ve detaylı takip için profesyonel yardım alın. İç tehditleri önlemek, pek çok konuda takip gerektirdiğinden profesyonel destek almanız gerekebilir. Doğru çözümlere sahip olmak iç tehdit riskini ortadan kaldırmanıza yardımcı olur.

Çimento Sektörünün Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi ile Desteklenmesi İstihdam Güvencesi Sağlar

Tamer Saka, Kibar Holding

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) Başkanı Dr. Tamer Saka; tüm dünyayı etkileyen küresel salgın nedeniyle, ülke ekonomisinde ve istihdamında oluşabilecek zararları en aza indirmek için çalıştıklarını belirterek, “Bu doğrultuda açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nin çimento ve hazır beton gibi alt sektörlere genişletilmesi büyük önem arz ediyor” dedi.

Saka, Türk çimento sektörünün Avrupa’nın 1’inci, dünyanın 6’ncı büyük üreticisi olduğunu ve yaklaşık 19 bin kişiyi istihdam ettiğini hatırlatarak, “Uluslararası alanda rekabet üstünlüğü, ülkemize döviz girdisi ve ileriye dönük istihdam güvencesi sağlanması için sektörün desteklenmesi büyük önem arz ediyor” ifadesini kullandı.

COVİD-19 (Yeni Coronavirüs) salgını, Türkiye’deki tüm sektörler gibi, çimento sektörünü de olumsuz etkiledi. Türk çimento sektörünün uluslararası temsilcisi Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tamer Saka; Türk çimento sektörünün, Avrupa’nın 1’nci, dünyanın 6’ncı büyük üreticisi olan, yaklaşık 19 bin kişiyi istihdam eden, 2 milyar dolar ciro ile 900 milyon dolar ihracat geliri ile ülke ekonomisine önemli katkı sağlayan stratejik bir sektör olduğunu söyledi.

TÇMB’nin bu zorlu dönemde yürüttüğü faaliyetlerle ülke ekonomisi ve istihdamında oluşabilecek zararları en aza indirmeyi hedeflediklerini belirten Dr. Tamer Saka, “Bu doğrultuda açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nin alt sektörlere genişletilmesi büyük önem arz ediyor. Türk çimento sektörü, toplam GSYİH içindeki yaklaşık %7’lik payı ile ekonomimizin güçlü ve lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat sektörünün en önemli alt sektörlerinden biridir” dedi.

ULUSLARARASI REKABET VE İSTİHDAM GÜVENCESİ İÇİN DESTEKLENMELİ

TÇMB Başkanı Saka, tüm ülkeyi ciddi anlamda olumsuz etkileyen salgın karşısında açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nde yer alan 16 sektörün en büyük destekçisi olan alt sektörlere genişletilmesi durumunda, çimento sektörü olarak ülkeye döviz girdisi ve ileriye dönük istihdam güvencesi sağlayabileceklerinin altını çizdi.

RAKAMLAR İYİ DEĞİL

Salgınla birlikte sektörde yaşanan zorlukların artacağına dikkat çeken Saka “Salgın nedeniyle sektörün tedarik zincirinde bozulma ve kırılmalar oluşmaya başladı. Alacak tahsil uygulamalarında ve ticari faaliyetlerde yaşanan gerilemeler sonucu ülke içi talep miktarında düşüşler yaşanıyor. Yurt dışı sipariş iptallerini takiben ihracat gelirleri düşüyor. Bu düşüşle birlikte üretim kapasitelerinde ciddi gerilemeler meydana geliyor” diye konuştu.

Saka, ayrıca salgın sebebi ile sektör üreticilerinin ihracatla ilgili yaşayabileceği sorunların hem ülkeye döviz girdisini azaltacağını hem de kaybedilen pazarların rakip ülkeler tarafından hızlı bir şekilde doldurulacağını söyledi. Saka, “En önemlisi hâlihazırda %65 civarında olan kapasite kullanımı ve istihdam ciddi olarak etkilenecek” uyarısında bulundu.

TÜRKİYE, 55 ENTEGRE FABRİKASI İLE DÜNYANIN 2. EN BÜYÜK ÇİMENTO VE KLİNKER İHRACATÇISI

Türk çimento sektörü 55 entegre çimento fabrikası ile, 2019 yılında Vietnam’dan sonra dünyadaki 2. en büyük çimento ve klinker ihracatçısı. TUİK verilerine göre, 2019 yılında toplam 23 milyon ton ve 877 milyon dolar değerinde çimento ve klinker ihracatı, başta ABD olmak üzere dünyanın 115’den fazla ülkesine ihracat gerçekleştirdi. 2020 yılında bu verilerin 25 milyon ton ve 1 milyar dolar değerine ulaşması ve Türkiye’nin dünya ihracatçıları arasında ilk sıraya oturması bekleniyor.

Stok Tutmak ya da Tutmamak, İşte Bütün Mesele Bu!

2000’li yıllara kadar stok tutmak çok önemliydi, güven demekti, finansal güçlülük ve şirket büyüklüğünün göstergesiydi. Belirli dönemlerdeki talep artışlarını karşılamak, beklenmeyen talep artışlarına hazırlıksız yakalanmamak ve tedarik maliyetlerini düşürmek gibi geçerli nedenleri vardı stok tutmanın.

Sonrasında stokları azaltmak, sıfır stokla çalışmak, tam zamanlı üretim gibi kavramlar gündeme geldi ve birçok sektörde iş yapış biçimlerini değiştirdi. Stok tutmak, şirketlerin üzerinde bir yük, ekonomik dalgalanmalar karşısında güçsüzlük, rekabet gücünde  zaaf ve mükemmel operasyon yönetiminin sırtında bir kambur olarak görülür oldu.

Stok tutmaktan kaçınmanın şirketler için aşağıdaki gibi haklı nedenleri var/dı;

  • Mevcut üretim tesisi içerisindeki genişleme alanlarının stok depo haline getirilme zorunluluğu
  • Stok tutulması için gereken dış depo maliyetine katlanılması
  • Stok yönetimi için yazılımlar, programlar ve personel ihtiyacı
  • Nakit varlığı stoklara bağlamak ve paranın zaman değerinden faydalanamama
  • Stoklanan ürünün pazarının daralması durumunda maliyete yakın ya da maliyetin altında satma zorunluluğu doğması
  • Eğer stok hammadde ise piyasa değişkenlikleri nedeniyle yüksek maliyetli bir hammaddeyi kullanmak zorunda kalmak

Tam da bu nedenlerle stok tutmak ve stoğa üretmek tarih oluyor derken son birkaç haftadır duyduğumuz şey şu; üretim için gerekli hammaddeye ulaşamıyoruz, just in time operasyonu sağlayamadığı mız için üretime ara veriyoruz, yıllık sözleşmelerimizde yer alan üretim taahhütlerimize uyamayacak olmanın endişesi içerisindeyiz.

Üretimin ve satışın tek bir coğrafyaya bağlı olmadığı global dünyada ekolojik ve makro ekonomik değişimler, hammadde ve işgücü erişimindeki coğrafi çeşitlilik, üretim ve tüketimin bölgesel dağılımı, gelişen  lojistik alternatifler ve bugün yaşadığımız gibi salgınların çok yönlü etkileri eski bir sorunsalı yeniden ortaya çıkardı; Stok tutmak ya da tutmamak?

Covid-19 gibi salgınların sonrasında ya da onlarla birlikte devam edecek kırılgan bir ekonomik süreçte üst yönetimlerin, tedarik zinciri yöneticilerinin ve üretimin sürekliliğinden sorumlu tüm liderlerin temel gündemlerinden biri de stok tutma sorusuna yeni cevaplar aramak olacaktır.

Otomotiv, gıda, ilaç, hijyen ürünleri ve diğer pek çok ana sektör kriz anı, yakın gelecek ve sonrası için stok stratejisini  belirleyip hızlı bir şekilde hayata geçirmek zorundadır.

İş dünyası ve global ekonomide stok tutmak yeniden  önemli bir hale gelecek mi? yoksa stok tutmanın yeni dünya da yeri yok mu? yoksa yeni stratejiler mi gelişecek?

Bu eski sorunsalın yeni cevaplarını kısa bir süre içerisinde hep birlikte göreceğiz.

İhracat Faktoringi Hakkında Bilmedikleriniz – 2

Bu başlık altında topladığımız tüm konular aslında ihracat yaparken sizi,

  • ihracat faktoring garantisi,
  • ihracat sigortası vb

sigorta şekillerini kullansanız da kullanmasanız da koruyacak olan ve dikkat edilmesi gereken kurallardır.

Geçen hafta ödeme vadesi, satış sözleşmesi ve sigortaların birleştirilmemesi gibi konulardan bahsetmiştik. Her biri birinden farklı ve önemli konular olduğundan ayrıca biri diğerinden daha önemlidir demek yanlış olur.

Diğer önemli konular ise ;

TEK CARİ ÇALIŞMA PRENSİBİ İZLENİR

Müşteriniz için bir limit almak istediğiniz zaman hali hazırda çalıştığınız bir müşteri ise o anki cari de bulunan vadesi geçmiş ya da geçmemiş tüm faturaların limit talebi aşamasında muhabire bildirilmesi tavsiye edilir. Çünkü alınan garanti limiti akabinde artık o alıcı için sadece tek cari tutulacak olup, limit alınıp Introductory Letter (Tanıtım Mektubu) imzalandıktan sonra tüm ödemeler sadece muhabir hesaplarına yapılacak ve kesilecek tüm faturalar (numune faturalar dahil) faktoring şirketi vasıtasıyla temlik edilecektir.

Bu süreçte herhangi bir siparişte peşin anlaşılmamalı ya da satıcı hesaplarına ayrıca bir ödeme talebinde bulunulmamalıdır. Eğer herhangi bir siparişte farklı bir ödeme yöntemi ile anlaşılması gerekiyor ise mutlaka faktoring şirketine bilgi verilmelidir. Satıcı hesaplarına ayrıca ödeme talep edilmesi durumunda ise ilgili alıcı limitinin iptal olmasına ve/veya mevcut temlikli faturaların ihtilaflanmasına sebep olabilecektir.

İHTİLAFLAR GARANTİ KAPSAMINDA DEĞİLDİR

Müşterinin sevk edilen mal ile ilgili veya fatura hakkında herhangi bir sebepten dolayı ihtilaf bildirmesi durumunda garanti süreci askıya alınacaktır. (GRIF – Madde 27 / iii. / Uluslararası Faktoring Genel Kuralları, R. Yüce UYANIK)

Örneğin, 01.02.2020 tarihli bir faturanızın vadesinin 15.03.2020 olduğunu ve 20.02.2020 tarihinde bir ihtilaf bildirimi aldığınızı varsayalım. İhtilaf hakkında satıcı, alıcı, faktoring şirketi ve muhabir faktoring şirketi arasında gerekli görüşmeler yapılarak satıcı ile alıcının bu ihtilaf hakkında anlaşması beklenecektir. Diyelim ki, 30.03.2020 tarihinde görüşmeler tamamlandı ve ihtilaf çözüldü. Artık 30.03.2020 tarihinden itibaren garanti süreci devam edecektir.

BİR MÜMESSİL VEYA ACENTE ARACILIĞI İLE ÇALIŞIYORSANIZ FAKTORİNG YAPARKEN BİLGİ VERİLMELİDİR.

Acente/mümessil ile ticari bağınızı mutlaka bir anlaşmaya bağlayınız. İki firma (tedarikçi/ihracatçı ve acente/mümessil) arasındaki ilişkinin tanımı, şartları, ticari amaçları ve çalışma şekilleri bu sözleşmenin temel amacı olacak ve ticaretin hangi aşamasından sorumlu oldukları ve olacakları, garanti sürecinde önem arz edecektir.

Örneğin; ilgili sözleşmede acenteye tahsilat yetkisi verilmiş ise garanti süresince faturanın bedelini tahsil yükümlülüğü doğacak ve aslında alacak yetkisi muhabir faktoring şirketinde olduğundan ihtilafa konu olabilecektir. Ya da fiyat belirleme yetkisi olması, satış sözleşmesinden sonra (sözleşmede aksi belirtilmedikçe) fiyatın değiştirilmesi de ihtilafa konu olabilecektir.

PAGDER Sağlık Çalışanlarını 1.000.000 Sağlık Siperi ile Koruyacak!

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün: “Başlattığımız ‘Sağlık Siperi’ projesi ile Kovid-19 salgınının ülkemizde yayılmasını engellemek için cansiperane bir şekilde çalışan sağlık çalışanlarımızı korumayı hedefliyoruz ” dedi.

Sağlık çalışanları “Sağlık Siperi” projesi ile korunacak

Salgının ülkemizde görülmesi ile artan koruyucu siper ihtiyacını karşılamak için “Sağlık Siperi” projesini başlattıklarını belirten Gülsün: “Sağlık çalışanlarımız gece gündüz demeden bizler için çalışırken kendileri de hastalık riski ile karşı karşıya kalıyor. Bu noktada siper, maske, eldiven, önlük gibi koruyucu sarf malzemelerine olan ihtiyaçta mevcut kapasitenin çok üstünde seyretmeye başladı. Derneğimiz kuruluşundan bu yana ülkemizin karşılaştığı her zorlukta olduğu gibi burada da toplum menfaati için bu projeyi geliştirmiştir. Proje kapsamında üretilen siperler ihtiyaca binaen sağlık çalışanlarımıza ulaştırılmak üzere ücretsiz olarak Sağlık Bakanlığımıza teslim edilecektir. Bu koruyucu ekipman sayesinde sağlık çalışanlarımızın enfeksiyon riski önemli ölçüde aşağı çekilmiş olacak” dedi.

Proje öncülerin kıymetli destekleri ile hayata geçti

Proje kapsamında üretim hızını arttırmak adına gerekli makine ve ekipman yatırımının gerçekleştirildiğini belirten Selçuk Gülsün: “Proje fikri ortaya çıktıktan sonra üyelerimizden Beno Plastik ve Özge Plastik’in özverili çalışmaları ile hızla üretim aşamasına gelindi. 1 haftadan daha kısa bir sürede tüm yatırım hayata geçirilerek üretime hazır hale gelindi. Sağlık çalışanlarımızın ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa sürede karşılayabilmek adına 7/24 esasına göre planlanan üretim kapsamında iki ayrı tesiste üretilen siper parçalarının montajı tamamlanarak Sağlık Bakanlığı’na teslim ediliyor. PAGDER’in ilk etapta 1.000.000 sağlık çalışanına 1.000.000 sağlık siperi hedefiyle başlattığı projeye sektörden ve toplumdan da yoğun bir talep var. Önümüzdeki süreçte Sağlık Bakanlığımızın ihtiyaçları doğrultusunda üretim kapasitemizi arttırmak üzere çalışmalarımız devam ediyor” dedi.

İKMİB’den anlamlı destek

Gerek sivil toplum kuruluşlarının gerek özel sektörün projeye destek olmak için yoğun bir talebi olduğunu dile getiren Gülsün: “Projeyi başlatmamızla birlikte İKMİB-İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nden 100.000 sağlık siperi için destek geldi. Benzer şekilde plastik sektöründe faaliyet gösteren birçok firma bu zor dönemde elini taşın altına koyarak projemize desteğini açıkladı. Salgın bitene ve bu zor dönem atlatılana kadar destekçilerimizden aldığımız güçle sağlık çalışanlarımızın siper ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğiz” dedi.

Video Konferans Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Güvenlik İpuçları

Şirketler oldukça uzun bir süredir video konferans yazılımlarını kullanıyorlar ve Koronavirüs nedeniyle evden çalışmaların arttığı şu günlerde sürece doğru adapte olabiliyorlar. Ancak Bitdefender Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu’ya göre birçok çalışan, video konferans uygulamalarını sık bir şekilde kullanmadığı için video konferans sırasında uygulanması gereken güvenlik ipuçlarını göz ardı edebiliyor.

Koronavirüs nedeniyle evden çalışmaya başlayan birçok kişinin video konferans yazılımlarının nasıl çalıştığını yeni yeni öğrenmesi gerekirken aslında birçok şirket bu yazılımları uzunca bir süredir kullanıyor. Dünyada 500 milyondan fazla kullanıcıyı koruyan Bitdefender Antivirüs’ün Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu, daha önce bu yazılımları oldukça sık kullanan veya hiç kullanmayan tüm şirketlerin ve çalışanların uymaları gereken güvenlik ipuçlarına dikkat çekiyor. Birçok insanla video konferans üzerinden eş zamanlı olarak ciddi bilgileri paylaşmanın sanıldığı kadar güvenli olmayabileceğine dikkat çeken Barbaros Akkoyunlu, “Ev ortamında çalışmanın rahatlığı, bazen çalışma kurallarının evde de geçerli olduğunu çalışanlara unutturabilir.” uyarısında bulunuyor.

Video Konferans Gerçekleştirirken Dikkat Etmeniz Gereken 5 Nokta

Görünen o ki Koronavirüs nedeniyle video konferans yazılımlarının kullanımı, bir süre daha yoğun bir şekilde devam edecek. Bitdefender Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu, video konferans yazılımlarını kullanırken dikkat edilmesi gereken 5 noktayı şöyle sıralıyor;

  1. Giriş bilgilerinizi çok iyi koruyun.Video konferans yazılımları üzerinden gerçekleştirilen toplantılara katılım için genellikle doğru kimlik bilgileri üzerinden giriş yapılması gerekmektedir. Bu yüzden, çalışanların bu kimlik bilgilerini her zaman olduğundan daha fazla korumaları gerekiyor. Bu, uzaktan çalışmak için kurulan cihazların en azından kurulu güvenlik çözümlerine ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor. Kötü bir senaryoda bu kimlik bilgileri kullanılarak gizli bir şekilde toplantıda casusluk yapılması veya herhangi bir başka kötü amaç için kullanılması oldukça mümkün gözüküyor.
  2. Sohbet uygulamalarıyla iş için video konferans gerçekleştirmeyin.Bazı çalışanlar bu tür görevler için tasarlanmamış bir uygulamayı kullanarak bir toplantı düzenleyebilir. Bazı mesajlaşma uygulamaları grup toplantıları yapmaya olanak sağlar ancak bu işlevselliğe sahip olmaları onları kurumsal bir ortamda kullanmak için uygun yazılım ya da uygulama haline getirmez.
  3. Video konferans yazılımının güncel olduğundan emin olun.Bu tarz uygulamaların son sürümlerini kullanmak ve düzenli bir şekilde güncellemek herkes için gerekli bir adımdır. Bu tür uygulamaların geliştiricileri düzenli olarak güvenlik iyileştirmeleri yaparlar ve şirketlerin en büyük önceliği çalışanlarının bu uygulamaları güncel tutmasını sağlamak olmalıdır.
  4. Kameranıza yetkisiz erişimi engellemek için güvenlik yazılımı kullanın. Ev internetiniz ve evdeki cihazlarınız ne yazık ki şirketinizdeki kadar güvenli olmayabilir. Bu nedenle Bitdefender Antivirüs gibi ödüllü bir güvenlik çözümü ile tüm cihazlarınızı ağ saldırılarına, fidye yazılımlarına ve oltalama saldırılarına karşı korurken aynı zamanda web kameranıza yönelik yetkisiz erişimleri de önleyebilirsiniz.

5. Ekranınızı paylaşırken dikkat edin. Son olarak, video konferans uygulamalarıyla ilgili çok az deneyimi olan kişiler, konferans sırasında ne paylaştıklarının farkında olmayabilir. Kullanıcılar ekranlarını diğer katılımcılarla paylaşabilir veya dosya paylaşabilirler. Burada dikkat edilmesi gereken, kullanıcıların ekranlarını temiz tutması ve yalnızca o arama için ihtiyaç duydukları uygulamaları kullanmasıdır. Bilgisayarınızda bulunan özel veya özel olmayan herhangi bir şeyi paylaşmak sanıldığından daha kolaydır.

İşe Yüzde 45 Daha Az Gittik

Office workplace table
Office workplace table with supplies, laptop and smartphone with stock market data and chart. Flat lay. Top view flat lay

Google, koronavirüs salgınının başlamasından bu yana ülkelerdeki hareketliliğinin nasıl değiştiğine ilişkin “Covid 19 Topluluk Hareketlilik Raporları”nı yayımladı. 131 ülkeyi kapsayan rapora göre, Türkiye’de işe gitme oranında yüzde 45’lik bir azalma görüldü.

Google Maps verilerinden elde edilen raporda 16 Şubat-29 Mart günlerinde; iş yeri, perakende, market, eczane, park, istasyon ve konut gibi yerlerdeki hareketlilik değişimleri ülke ve zaman bazlı gözlemlenebiliyor.

Toplu taşıma kullanımı yüzde 71 azaldı

Rapora göre, Türkiye’de milli park, sahil, marina, park, plaza gibi alanlarda topluluk hareketliliği yüzde 58 azaldı. Metro, otobüs ve tren istasyonu gibi toplu taşıma alanlarındaki topluluk hareketliliği ise yüzde 71 azaldı. Almanya’da parklarda yüzde 49, toplu taşıma istasyonlarında yüzde 68 azalma görüldü.

Market ve eczanelerdeki hareketlilik yüzde 39 düştü

Veriler marketler, özel gıda mağazaları, pazar alanları, eczane gibi alanlarda topluluk hareketliliğinin yüzde 39 azaldığını gösteriyor. Birleşik Krallık’ta bu alanlardaki azalma yüzde 46, İspanya’da ise yüzde 76 oranında.

İş yerlerindeki hareketlilik Türkiye’de yüzde 45, İtalya’da yüzde 63 azaldı

Rapordaki diğer bir veri, Türkiye’de iş yerlerindeki topluluk hareketliliğinin yüzde 45 azaldığını gösteriyor. İkamet edilen lokasyonlarda topluluk hareketliliği yüzde 17 artmış durumda. İtalya topluluk hareketliliği verileri; iş yerlerinde yüzde 63 azalmanın, ikamet yerlerinde topluluk hareketliliğinin de yüzde 24 artışın olduğuna işaret ediyor. görülüyor.

Hollandalılar, Fransızlara göre daha çok işe gitmiş durumda

Hollanda’ya bakıldığında; topluluk hareketliliğinin iş yerlerinde yüzde 35 azalıp, ikamet yerlerinde ise yüzde 11 arttığı görülüyor. Fransa’da ise iş yerlerinde yüzde 56 azalma mevcutken, ikamet yerlerindeki topluluk hareketliliğinin yüzde 18 artması dikkat çekiyor.

ABD, Türkiye’ye göre daha çok toplu taşıma kullandı

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise alışveriş ve eğlence alanlarında topluluk hareketliliği yüzde 47 düşmüş durumda. Raporda, ABD’de market ve eczanelerde topluluk hareketliliğinin yüzde 22 gerilediği görülüyor. ABD’de toplu taşıma merkezlerinde topluluk hareketliliği yüzde 51, iş yerlerindeki topluluk hareketliliği yüzde 38 azalırken; ikamet yerlerindeki topluluk hareketliliğinin ise yüzde 12 arttığı görülüyor.

ABD’nin ilerisinde, AB’nin gerisindeyiz

Raporun konum geçmişlerini Google’ın görmesine izin veren kişilerin anonim verilerine dayanılarak hazırlandığını ifade eden Google SMB Premier Partnerı EG Bilişim Teknolojileri’nin CEO’su Gökhan Bülbül, “İnsanların iş yeri, ev, toplu taşıma alanları, park, market, eczane gibi lokasyonlardaki hareketlilik değişimlerini gösteren Covid-19 Topluluk Hareketlilik Raporu 131 ülkeyi kapsıyor. 29 Marta kadar olan verileri incelediğimizde, Türkiye’de hareketlilikteki azalmanın ABD ile kıyaslandığında daha yüksek oranda olduğunu görüyoruz. Hareketliliğimizi Avrupa ülkeleri ile kıyasladığımızda ise ortalamaya göre daha geride olduğumuzu söyleyebilirim.” dedi.

Koronavirüs Salgını Evden Çalışmanın Önündeki Bariyerleri Yıkacak Mı?

mother with toddler working
Young mother with toddler child working on the computer from home.

‘Evden çalışma’ modeli sevildi, tatil planları ile iş kurma hayalleri ertelendi, birikim yapma planları başladı. Kariyer.net’in “HR Pulse” serisi kapsamında Curiosity ile yaptığı araştırma; Koronavirüs salgınının çalışma şekillerini kökten değiştirebileceğini ve dijital dönüşüm sürecini hızlandıracağını gözler önüne serdi.

Kariyer.net’in “HR Pulse” araştırma serisi kapsamında CURIOCITY iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Koronavirüs ve İş Hayatı” araştırmasının sonuçları açıklandı. Koronavirüs (COVİD-19) salgınının iş hayatına etkisini anlamak amacıyla gerçekleştirilen araştırmaya, 1.346 beyaz yakalı çalışan ve 570 İşveren/İK yetkilisi katıldı. Araştırma sonuçları çalışanların %65’inin Koronavirüs salgınıyla ilgili endişeli olduğunu ortaya koyarken; en çok endişe edilen ilk 3 başlık sırasıyla “aile bireylerinin sağlığı”, “aile büyüklerinin / yaşlıların sağlığı” ve “bireyin kendisinin sağlığı” olarak sıralandı. Araştırmaya katılan her 10 beyaz yaka çalışandan 5’i, bu süreçte şirketlerinin aldığı önlemleri yeterli bulurken, her 10 çalışandan 4’ü de bu önlemlerin iletişimini ve şirketin kriz yönetimini yeterli buldu.

İşverenlerin Koronavirüs salgınındaki yaklaşımları, işveren markalarında derin izler bırakabilir

Araştırmada ortaya çıkan çarpıcı sonuçlardan biri, çalışanların şirketlerine olan bağlılık seviyesi oldu. Araştırmaya katılan çalışanların %41’i bu süreçte şirketlerine olan bağlılıklarının arttığını söylerken, bağlılığının azaldığını söyleyenlerin oranı %30 olarak gerçekleşti.

Diğer yandan çalışanların şirketlerine ilişkin değerlendirmeleri alındığında; sadece %34’ünün şirket yönetimine güvendiği ortaya çıktı. Çalışanların %36’sı şirketlerinin yönetimine güvenmediğini, %33’ü ise şirketlerinin salgın sürecindeki tutumunun iş performanslarını olumsuz etkilediğini belirtti.

Diğer yandan “Bu zorlu bir dönemde şirketiniz motivasyonunuzu artırmak için ek uygulamalar yapıyor mu?” sorusuna, çalışanların %85’i “hayır” cevabını verdi. “Çalışan olarak bu dönemdeki haklarınızı biliyor musunuz?” sorusuna “hayır” diyenlerin oranının %70 olması da diğer bir çarpıcı sonuç olarak öne çıktı.

Evden çalışma, koronavirüse karşı alınan önlemler listesinde ikinci sırada

Araştırma sonuçlarına göre işverenlerin yarıdan fazlası ilk olarak hijyeni arttırma, evden çalışma, seyahatleri erteleme gibi koruyucu önlemler aldı. Araştırmaya katılan işveren yetkilileri, bu önlemleri takiben salgının ekonomik etkilerini sınırlandırmaya ve işin sürekliliğini sağlamaya yönelik önlemlerin artacağı yönündeki beklentilerini dile getirdi.

Araştırma; işyerlerinin %64 gibi büyük bir kısmının evden çalışma yöntemine geçtiğini ortaya koydu. Hem işverenlerin hem de adayların yaklaşık yarısı uzaktan çalışmanın ne kadar daha süreceğine dair bir tarih ön görüsünde bulunamazken, her iki kitlenin de %14’ü nisan sonunda ofislerine döneceklerini düşündüklerini iletti.

Araştırmaya katılan şirketlerin %70’inin alt yapısının salgın öncesinde de uzaktan çalışma sistemine uygun olmasına rağmen, sadece %24’ünün bu modeli salgından önce uygulamış olması dikkat çekti. Böylece nispeten daha uzun bir sürede gerçekleşmesi planlanan dijital dönüşüm sürecinin, salgınla beraber hızlanmış olduğu ortaya çıktı.

Evden çalışma karşıtları ile savunucularının ortak argümanı: Odaklanma ve motivasyon

Evden çalışma konusundaki görüşlerin; çalışanlar ile İK yetkililerini 3 kampa böldüğü görüldü. Evden çalışmanın daha verimli olduğunu düşünenler de, daha az verimli olduğunu düşünenler de odaklanma ve motivasyon ile ilgili nedenlerin ön planda olduğunu belirtti. Çalışanların yaklaşık yarısı evde ya da ofiste çalışmanın verimlerinde bir fark yaratmadığını belirtirken; evden çalışmanın daha az verimli olduğunu düşünen İK Yetkililerinin oranının çalışanlardan daha fazla olduğu görüldü.

Her 2 çalışandan biri evden çalışmanın kalıcı olmasını istiyor

Şirketlerinde evden / uzaktan çalışma önlemi alındığını söyleyen çalışanların, ofise dönme konusunda İşveren/İK yetkililerine kıyasla daha tedirgin oldukları görüldü. İşverenlerin %47’si ofise dönme konusunda tedirgin iken çalışanlarda bu oran %54 olarak gerçekleşti.

Diğer yandan çalışanların %47’si evden / uzaktan çalışma sisteminin salgın sonrasında da kalıcı hale getirilmesini istediğini belirtirken, %27’sinin bu konuda kararsız olduğu görüldü. Cevaplar, salgın sebebiyle değişmeye başlayan iş yapış şekillerinin, salgın sonrasında da hayatımızda olacağını ortaya koydu.

Çalışanların %81’i işverenlerinin fedakarlık yapmasını bekliyor

Hem İK Yetkilileri hem de çalışanların sadece 5’te biri salgın sonrasında çalışma şekillerinin aynı kalmasını beklediği görüldü. Görüşülen kişilerin yaklaşık %60’ı bir çok sektör için köklü değişiklikler beklediklerini belirtti.

Çalışanların ve İK yetkilerinin %60’ından fazlasının “Koronavirüs sürecinde hem çalışanın hem işverenin fedakarlık yapması gerektiği”’ne inandığı görüldü. Diğer yandan Çalışanların %81’i işverenlerinin fedakarlık yapmasını beklediğini belirtti.

Koronavirüs salgını tüketim, birikim ve kariyer planlarını değiştirecek

Araştırma; tatil planı gibi kısa vadeli harcamalar ile ev, araba sahibi olmak gibi yatırımların salgından ciddi anlamda etkilendiğini ortaya koydu. İş değişikliği, kendi işini kurma ya da kariyerini yurtdışında sürdürme planlarının da salgından etkilendiği görüldü. Salgının getirdiği belirsizlik daha çok kişinin birikim yapmaya pozitif bakmasına neden oldu. Söz konusu cevaplar salgın sürecinde ve sonrasında tasarrufların artacağını, tüketimde ise düşüş yaşanabileceğini gösterdi.

 

Satınalma Dergisi Nisan 2020 Sayısı Yayınlandı

Değerli yöneticiler,

Nisan ayı ile ekonomimizde yeni bir dönemi açıyoruz. Ne yazık ki dünya çapında etkili olan salgın sonunda ülkemizi de vurdu. Sağlık sistemimiz yoğun bir çaba sarfediyor. Hastaneler, doktorlar ve hemşireler en önde mücadele veriyorlar. Bizler de kamu otoriteleri- mizin aldığı kararlar doğrultusunda hareket ediyoruz. Sağlığı koruma çerçevesinde; sosyal mesafelere dikkat etme, rotasyonlu ve uzaktan (evden) çalışma iş hayatında gündeme yerleşti.

Sağlık, gıda, bilişim sektörleri ile lojistiğin kısmi alanlarında (özellikle kent içi dağıtımda) hareketlilik gözlemlenirken ticaretin genel havasında büyük bir belirsizlik hakim. İmalatın önemli bir bölü- mü, turizm ve otelcilik, havayolu taşımacılIğı, perakende mağazacılık ve pek çok hizmet sektöründe işler durma noktasında. Temennimiz virüse karşı aşının bulunması ve daha fazla kayıpların yaşanmaması.

Bu dönemde tedarik zincirleri boyunca; özellikle müşteri ve tedarikçi ilişkilerinde büyük problemleri gözlemliyoruz. Firmalarımız satış, müşteri ilişkileri ve pazar talep tahminleri konusunda hayli sıkıntılı. Ciddi anlamda sipariş ertelemeleri ve iptaller sözkonusu.
Ticaret insanları, önünü göremiyor. Ön ödemeleri alınan işler fabrikalarda beklemede. Birçok noktada geçmişten gelen siparişler üretildi ve depolarda beklemede, stoklar birikti. Sezon ürünleri ve raf ömrü olan ürünlerin ticari değerleri riskli bir hal almaya başladı. Yöneticiler yeni çözümler arayışı içerisinde.

Sözleşmelerde “mücbir sebep” kapsamı ve taraflar arası etkileri araştırılıyor. Alışık olmadığımız ve fakat yaşamakta olduğumuz sıra dışı bu durumun etkileri “ödemelere ve çeklere” doğrudan yansıyor. Bu nedenle Nisan sayımızda hukuk hocalarımızın kaleme aldıkları makaleleri dikkatle incelemenizi tavsiye ediyorum.

KOBİ Dayanışma Paketimiz Firmalarımıza ve Çalışanlarımıza Açık.

İş ve ticaret dünyasının buluşma noktası BuyerNetwork.net platformu olarak bu zor dönemde üzerimize düşeni gerçekleştiriyoruz. Küçük ve orta ölçekli işletmelerimizle dayanışma içerisinde hareket ediyoruz. KOBİ’ler sadece iki adımda ürün ve hizmetlerini ücret ödemeden tanıtma imkanına sahipler. Firma çalışanı olarak yapmanız gereken iki işlem var. Platforma girip profil oluşturmak birinci işlem. Satış ve alımla ilgili taleplerinizi, duyuru ve ilanlarınızı Ticari Akış modülünde paylaşmanız ikinci işlem. Bu kadar kolay. Böylelikle 8.500’den fazla üyesi olan alıcı iş çevresinde ticaret imkanına kavuşacaksınız.

Bireye yönelik tüm çalışmalarımıza üst seviyede önem gösteriyoruz. Tüm çalışanlarımız platform yönetici yerleştirme hizmetlerinden yararlanabilmek adına özgeçmişlerini sisteme yüklemeleri gerekmektedir. Nitelikli istihdama katkıda bulunmanın gururu içerisindeyiz.

Nisan sayımıza katkı veren tüm yazarlarımıza ve sektör yöneticilerimize teşekkür ederim. Dayanışmanın önem kazandığı bu dönemde sabırla ve sakin kalarak çalışma azmimizi ve motivasyonumuzu artıralım. Sağlıklı günler dilerim.

Prof. Dr. Murat ERDAL
Editör
www.muraterdal.com

https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi

 

Başarı

Birçok insan gücü olmadığı için değil hedefi olmadığı için yol alamaz…

“Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır” deseler de, dünyaya gelirken emrine asansör verilen insanların varlığını da hepimiz biliyoruz. Emrinize tahsis edilmiş bir soyisminizle açılan bir asansör kapınız yoksa, hedefinizi belirleyip yola koyulun derim.

Kime Göre, Neye Göre Başarı?

Başarısızlık diye bir şey yoktur aslında. Eğer başarısızlık diye bir kavram olsaydı, öğretmenine göre diğer çocuklardan yavaş ve zihinsel engelli olarak nitelendirilen Albert Einstein, 1921 yılında Nobel Fizik ödülüne layık görülmezdi.

Ya da Stephen King Carrie romanı için bu kitap satmaz diyen adamlara inat hedeflerinin uğruna savaşmasaydı şimdi bu roman 350 milyon kopyadan fazla satar mıydı?

Örnekleri çoğaltmak mümkün. İnanç biterse başarı başarısızlıkla sonuçlanır.

Türk tarihinde askerlerimiz, ilk defa ülküleri uğrunda yüce bir amaçla savaşmış bulunuyorlar. Askerlerimiz ayakları altında bir metre yüksekliğinde çukur, çamur bulunmasına rağmen düşmanlarına karşı koşa koşa, sevine sevine gidip savaşmışlardır. 1925 (Atatürk’ün S.D.V, s. 35)

“Başarılı olmak için mutlaka başarısızlıklarla tanışmalıyız.”

Ali topu tut.

Ali topu tutarsa başarılı, tutamazsa başarısız oldu öyle mi?

Ya da 5 yaşındaki bir çocuğa 2 kere 2 kaç eder diye sordunuz çocuk boş boş suratınıza baktı, gülüp geçtiniz. Aynı soruyu 10 yaşındaki çocuğu sordunuz çocuk birkaç saniye düşündü diye, daha 2 kere 2 kaç eder onu bilmiyor diyip yargıladınız. Başarı kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyorsa başarısızlık diye bir şey de olmamalı diye düşünüyorum.

Kime göre, neye göre başarı? Ya da başarısızlık ölçütü nedir?

O zaman şunu demek doğru bir tespit midir?

Beklenti = Başarısızlık

Peki beklenti bir hedefin karşılığı mıdır?

Bu kimin hedefi olmalı?

Neye göre belirlenmeli?

Her gün yaptığınız her işte başarılı olmak parmaklarınızın ucunda bunu biliyor muydunuz?

Günlük bin adım atan bir kişi beklentisini 100 adım diye belirlerse sonuç olarak kişi kendini başarılı sayması kadar doğal bir şey yokken, yöneticileri tarafından bin adım atan, atabilen bir kişiye on bin adım hedefi koyarsanız kişi başarısız mı oldu diyeceğiz?

Başarı sizin parmaklarınızın ucundaysa, başarısızlığınız da sizin hakkınızda karar veren kişilerin elinde diyebilir miyiz?

“Ölçmezseniz yönetemezsiniz” derim her zaman.

Bakın Mustafa Kemal ATATÜRK ne demiş;

“Bütün bu başarı, yalnız benim eserim değildir ve olamaz. Bütün başarı, bütün milletin karar ve imanıyla çalışmasını birleştirmesi sonucudur; kahraman milletimizin ve seçkin ordumuzun kazandığı başarı ve zaferlerdir.”
1928 (Atatürk’ün S.D. II, s. 76-77)

Başarı için onlarca resim, çizelge, formül, özlü sözler varken başarısızlıktan neden utanır insan?

Ben hayatım boyunca mükemmelliyetçi kişiliğe sahip oldum, lakin başarısızlıklarımdan hiç utanmadım. Hatta başarı varsa paylaştım, başarısızlıklarımızı tek başıma sahiplendim. Başarı belgesi nasıl insanları mutlu ediyorsa aslında başarısızlık belgesine de sahip çıkmalı insan.

Başarısızlıkla nasıl başa çıkılır?

Öncelikle başarısızlığı kabul etmekle işe başlayalım, neden başarısız olduk?

Nerede hata yaptık?

Beklentilerimiz gerçekçi mi?

Bir sonraki adımda ne yapmalıyım?

Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşmak nasıl mümkün değilse, daha iyiye ulaşmak için de aynı şeyleri yapmamaktan vazgeçmemiz gerektiğini bilmemiz gerekmekte.

“Asla unutmayın, başarı sizsiniz.”

2019 yılının 365 gününü daha acısı ile tatlısı ile geride bıraktığımız zaman diliminde giden yılın ardından mı yoksa gelen yıl için mi kutlama yapılır bunu kimse bilemezken, geçmiş yıllarımızın muhasebesini yaparsak geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyebiliriz kanaatindeyim. 10 dakikanızı ayırıp ömrünüzün geçen kısmının muhasebesini yapın. Bir tarafa sizi mutsuz eden, diğer tarafa sizi mutlu eden şeyleri yazın. Sizi tebessüm ettiren ne varsa onları 2020 yılında yaşamaya, mutsuz edenlerden de kurtulmaya bakın. Unutmayın siz bir ağaç değilsiniz, dilediğiniz zaman yerinizi değiştirebilirsiniz.

Son zamanlarda Türkiye’nin en büyük sorunu iletişimsizlik, diliyorum ülkemiz ve dünya için 2020 iletişim ve lojistik yılı olur.

Asla unutmayın lojistik bisiklet sürmeye benzer. Durursanız düşersiniz. Bu yüzden pedal çevirdiğiniz sürece bisikletin üzerinde kalmaya devam edersiniz.

Google’da umut ile ümit arasında ne fark vardır diye arama yaparsanız milyonlarca yoruma denk gelirsiniz. Bana göre o iki nokta karar vermeyi sizin elinize bırakıyor.

Umut medet ummaktır.

Ümit kişinin iradesine bağlıdır.

2020 yılının beklentilerinizi karşıladığı, hayallerinizi ulaşılabilir yerlere serdiğiniz ve istediğiniz zaman toplamaya çıktığınız bir yıl olması ümidiyle…