“Büyüme İçin Hedefimiz Dış Ticaret”

– HEDEF ÜLKE PAZAR İSTİHBARAT ve SATIŞ
– LOJİSTİK OPERASYON YÖNETİMİ
– TURQUALITY ve MARKA DANIŞMANLIĞI

Buyer Network Pro, İthalat ve İhracat hizmetleriyle sektörün ihtiyaçlarına çözüm üretmeye devam ediyor. Buyer Network kurucusu Prof. Dr. Murat Erdal İhracat hizmetlerini şu şekilde anlattı:

“Yurtdışına açılma ve dış pazarda büyüme sürecinize destek oluyoruz. Buyer Network Pro hizmetleri ile operasyonunuzu mükemmelleştirin. Platform üzerinden teklif alın. İhtiyacınızı açıklayın en uygun çözüm size gelsin.
Pazar istihbaratı ve satış, lojistik ve gümrük operasyonlar, Turquality süreçleri ve eğitim & danışmanlık hizmetlerimiz ile partner firmalarımızla beraber yanınızdayız.
Hedef pazar analizi & istihbarat, strateji belirleme, bağlantıların kurulması & ilişki geliştirme, satış politikalarının belirlenmesi, fiili ihracat ve satış konularında size çözüm üretiyoruz.
Operasyonel maliyetlerinizi düşürüyoruz. Yüksek müşteri memnuniyeti ve kaliteli hizmet sağlıyoruz.”

PAZAR İSTİHBARAT ve SATIŞ
* Hedef Pazar Analizi ve İstihbarat
* Strateji Belirleme
* Bağlantıların Kurulması ve İlişki Geliştirme
* Satış Politikalarının Belirlenmesi
* Fiili İhracat
* Satış

TURQUALITY ve MARKA
* Turquality Teşvikleri
* Firma Hazırlık Süreci
* Danışmanlık ve Eğitim

EĞİTİM ve DANIŞMANLIK
* İhracat Yönetimi
* Incoterms 2020
* Ödeme Şekilleri
www.buyernetwork.net/ihracat

İTHALAT OPERASYONLARI:
– Gümrük & Lojistik Operasyon Desteği
– Danışmanlık Çözümleri

Prof. Dr. Murat Erdal, “Büyüme için hedefimiz Dış Ticaret” diyerek İthalat alanında çözümlerini de şu şekilde sundu:

“Mevzuat, gümrük işlemleri, vergiler, antrepo, taşıma, dağıtım konularında çözüm getiriyoruz.
Gümrük ve lojistik operasyon desteğiyle partner firmalarımızla yanınızdayız.
Tüm dünyadan Türkiye’ye ithal ettiğiniz ürünler ve bu ürünlerin; gümrük, vergi, mevzuat, antrepo, taşıma, depolama ve dağıtım konularında size destek oluyoruz.
Operasyonel maliyetlerinizi düşürüyoruz. Yüksek müşteri memnuniyeti ve kaliteli hizmet sağlıyoruz.”

GÜMRÜK ve LOJİSTİK OPERASYONLAR
* Gümrük müşavirliği firmaları,
* Antrepo işletmecileri,
* Depo firmaları,
* Lojistik firmaları

DANIŞMANLIK ÇÖZÜMLERİ
* Hukuk firmaları,
* Gümrük müşavirliği firmaları,
* Antrepo işletmecileri,
* Depo firmaları,
* Lojistik firmaları

“Operasyonunuzu Mükemmelleştirin.
Firma ihtiyacınıza en uygun çözümü geliştiriyoruz.
Operasyon konusunda en doğru teklifi sunuyoruz.”
www.buyernetwork.net/ithalat

Platform partneri olmak istiyorum:
LOJİSTİK
TAŞIMA
GÜMRÜKLEME
ANTREPO
DEPOLAMA
DAĞITIM
www.buyernetwork.net/kurumsal-uyelik

‘EVET’ Boyun Eğmeden Anlaşmaya Varmak

‘EVET’ Boyun Eğmeden Anlaşmaya Varmak
Zeynep EKİZOĞLU – MBA Kıdemli Satınalma ve Tedarik Yönetimi Uzmanı

Müzakerelerde isteklerinizi karşı tarafa kabul ettiren misiniz yoksa ikna edilen mi? Müzakere yönetiminde ben başarılı mıyım? İşte bu sorular hayatımızda kendimize sormamız gereken çok önemli sorular haline geldi.

Tam metne erişim için ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği gerekmektedir.
Hesap Oluştur

– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

 MÜZAKERELERDE USTALAŞMAK ELİNİZDE

Muzakere Teknikleri Egitimi3Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi

İleri seviye eğitimin içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.

Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.


ZENGİN PRATİK ÇALIŞMA KONULARI:

MÜZAKERE EĞİTİMİ

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi Test – I 

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi Test – II

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi Test – III

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi Test IV

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi Test – V 

SATINALMA EĞİTİMİ

Satınalma Eğitimi Test – 1

Satınalma Eğitimi Test – 2

Satınalma Eğitimi Test – 3

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİMİ

Sürdürülebilirlik Eğitimi – Test 1

Sürdürülebilirlik Eğitimi – Test 2 

Anticipatory Shipping: Siz ürününüzü sipariş bile etmediniz ancak ürününüz çoktan yola çıktı.

Anticipatory Shipping: Siz ürününüzü sipariş bile etmediniz ancak ürününüz çoktan yola çıktı.

ABD merkezli dünya devi e-ticaret şirketi Amazon, 24 Aralık 2013 tarihinde bir patent aldı. Patentin adı ‘Method and System for Anticipatory Package Shipping.’ Türkçe’ye çevirip, biraz da kısaltırsak ‘Beklentisel (İleriyi kapsayan) Kargo’ şeklinde ifade edebiliriz.

Sistemi kısaca, ürünün teslimat adresinin tam olarak belirtilmeden, belirli coğrafi bölgelere gönderilmesi olarak özetleyebiliriz. Peki şirket,  hangi ürünü, hangi coğrafi bölgeye göndereceğini nasıl belirleyecek? Cevap çok basit: Veri analizi.

Herhangi bir e-ticaret sitesinde gezinip, beğendiğiniz ürünleri sadece sepete attığınızda (satın almadan) sistem, birkaç gün içinde aynı ürünü veya benzer ürünleri size önermeye başlar ve size ürünle ilgili mail veya bildirimler gönderir. Ürünü sepetinize atma nedeniniz aşağı – yukarı bellidir. Ürünü beğendiniz, satın almaya razı olduğunuz bir fiyat var ve ürünün fiyatının bu fiyata düşmesini bekliyorsunuz. Şirketin elinde, sizin bu ürünü almaya istekli olduğunuza yönelik bir bilgi var. Bu en basit veri toplama yöntemlerinden biri ve çoğu e-ticaret şirketi tarafından kullanılıyor.

Büyük veri (big data),  Amazon’un düşündüğü bu sistemde kilit rol oynuyor. [1] Amazon, büyük verinin öneminin farkında olan şirketlerin başında geliyor ve bu verileri lojistik operasyonunu iyileştirme noktasında yol gösterici olarak kullanmak istiyor. Geçmiş siparişler, aramalar, istek listeleri ve hatta imleç hareketlerinden bile bir anlam çıkarmaya çalışıyor ve müşterisini analiz ediyor. [2] Müşterisini, müşterisinden daha iyi tanıyor.

Aynı ürünü, aynı fiyattan satan birçok işletme olduğunda, işletmeye duyulan güven ve işletmenin sunduğu hizmetler ön plana çıkar. (Satış sonrası destek, iade garantisi, hızlı teslimat vb.) Bu işletme bir e-ticaret işletmesiyle, akla ilk hızlı teslimat gelir. Müşterinin beklediği ve istediği de bu. Müşteri hız istiyor.

Ortalama iki gün olan teslimat süreleri, alışveriş belirli bir saate yapıldığında aynı güne ve hatta Amerika’nın bazı bölgelerinde iki saate kadar düştü. Amazon, bu yeni sistemiyle birlikte çıtayı biraz daha yükseltmeyi, teslimat sürelerini dakikalara düşürmeyi hedefliyor.

Sistem nasıl işliyor?

Sistemin, şimdilik hızlı tüketim ürünleri  (fast moving consumer goods) için geçerli olabileceğini belirtelim. Örneğin; Market ürünleri, banyo malzemeleri vb. Sistem sizin bir ürünü ne kadar sürede tükettiğinizi, ürünü ne sıklıkla sipariş ettiğinizi tespit edebilmeli ki ona göre ürünü size veya size en yakın dağıtım merkezine yönlendirebilsin. Ürün bir hızlı tüketim ürünü değilse (örneğin cep telefonu), sistemin çalışması pek mümkün değildir.

Bir örnekle sistemi açıklama çalışalım.

İstanbul – Avcılar bölgesinde ikamet eden bir tüketici, ayda bir kez olmak üzere, her seferinde aynı markaya ait aynı kağıt havluyu sipariş ediyor. Sistem birkaç siparişin ardından bu tüketicinin alışveriş alışkanlığını tespit etti.  Ayrıca bu tüketiciyle aynı bölgede ikamet eden ve aynı kağıt havluyu sipariş eden başka tüketicilerin olduğu bilgisi de mevcut.

Kağıt havlunuz bitmeye başladı ancak farkında değilsiniz. Endişelenmenize hiç gerek yok. Amazon ürünü sizin için hazırladı ve sipariş etmeniz muhtemel tarihte teslim etmek üzere ürünü size en yakın dağıtım merkezine yolladı.

Kağıt havlunuzun bittiğini fark ettiniz ve ürünü Amazon’dan sipariş ettiniz. Amazon da sipariş vermenizi bekliyordu. Ürün muhtemelen dakikalar içerisinde kapınızda olacak.

Sistemin en dikkat çekici noktası ise şu: Amazon sizin bu ürünü hangi tarihte sipariş edeceğinizden emin ise (verilerle bunu tespit ettiyse), siz ürünü sipariş etmeden, ürünü direkt olarak adresinize de gönderebiliyor. Yani siz ürünü sipariş etmediniz veya sipariş vermeyi unuttunuz, ürün bitti diye üzülecekken kapı çalıyor ve görevli istediğiniz ürünü size teslim ediyor. Müşteri memnuniyeti açısından ne kadar tatmin edici bir sistem değil mi?

Aklınıza direkt şu soru geldi: Ürünü sipariş etmezsem ve ürün kapıma kadar gelirse ne olacak?

Patentte bu konuya açıklık getirilmiş. Sürekli aynı tarihte sipariş verdiğiniz ürünü bu sefer sipariş vermediyseniz ve buna rağmen Amazon bu ürünü kapınıza kadar gönderdiyse, ürünün ücretsiz olarak size verileceği belirtiliyor. [3]

Amazon neden böyle bir arayışın içinde?

GeekWire’ın araştırmasına göre, Amazon’un 2018 yılında kargo için harcadığı tutar 27.7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bir önceki yıla göre 6 milyar dolarlık (%27.6) bir artış söz konusu ve bu artış her yıl artarak devam ediyor. [4] Amazon’un bu yeni sistemi ile kargo maliyetin düşürülmesi hedefleniyor.

Amazon’un böyle bir arayış içerisinde olmasının diğer bir sebebi ise kuşkusuz müşteri memnuniyeti. Müşteri artık hız bekliyor. Geç teslimata tolerans yok veya çok az. Bu sistem ile ürünlerin teslimatının dakikalara düşürülmesi hedefleniyor. Sizi düşünen birinin olduğunu bilmek de bir hayli memnun edici olsa gerek. İzlendiğinizi bilmek kulağa hoş gelmeyebilir ancak elde edilecek fayda düşünüldüğünde bu konu göz ardı edilebilir.

Teoride çalışmayacak bir sistem gibi görünmüyor. Uygulamada ne kadar başarılı olunur merak konusu.

Patente erişim: https://patents.google.com/patent/US8615473B2/en

Kaynakça

1-https://ignasisayol.com/en/anticipatory-shipping-the-amazon-patent-that-allows-sending-products-before-the-users-have-even-purchased-them/

2-https://www.practicalecommerce.com/Anticipatory-Shipping-Amazons-Approach-to-Influencing-Purchases

3-https://www.smartdatacollective.com/amazon-wants-predictive-analytics-offer-anticipatory-shipping/

4-https://www.geekwire.com/2019/amazon-shipping-costs-hit-record-9b-latest-quarter-total-nearly-28b-2018/

Yeni yıl alışverişinde siber korsanların kurbanı olmayın!

Günümüzde birçok kişi mağaza dolaşmak yerine internet üzerinden alışveriş yapmayı tercih ediyor. Kullanıcılar aradıkları ürünü çoğu zaman online alışveriş sitelerinde çok daha uygun fiyatlara bulabiliyor. Ayrıca yılbaşının yaklaştığı yılın son aylarında birçok indirim kampanyası düzenleniyor, bu da kullanıcıların online alışveriş sitelerini daha fazla tercih etmelerine neden oluyor. Yapılan araştırmalar yılın son iki ayında internet üzerinden yapılan alışverişlerin büyük oranda arttığını gösteriyor. Ancak yaşanan bu yoğunluk siber saldırganların da iştahını kabartıyor ve yeni yöntemlerle kurbanlarını ağlarına düşürmeye çalışıyorlar. Sevdiklerine hediye alma telaşına düşen birçok kişi indirimleri kaçırmamak için aceleyle hareket ediyor ve dikkatsiz davranarak siber dolandırıcılık kurbanı oluyor. Yapılan araştırmalar yılın son iki ayında gerçekleştirilen siber dolandırıcılık girişimlerinin neredeyse yüzde 15 arttığını gösteriyor. Online alışveriş yapan kullanıcıların bu tür siber tehlikelere karşı dikkatli olmaları gerekiyor.

Innovera 2020’yi karşılamamıza sayılı günler kala online alışveriş yapmayı düşünen kullanıcılar için güvende kalmalarını sağlayacak çeşitli önerilerde bulunuyor.

  • Abartılı kampanya, indirim ve hediye tekliflerine itibar etmeyin – Black Friday, Bekarlar Günü, Cyber Monday ve özellikle yılbaşı gibi dönemlerde online alışveriş siteleri gerçekten çok cazip indirimler yapsalar da kampanya gerçek olamayacak kadar cazip ise büyük ihtimalle gerçek değildir. Benzer bir şekilde çok yüksek miktarlarda ürün hediye etmezler, hediye çeki dağıtmazlar. Size bu tarz bir indirim ya da hediye kampanyası içeren bir e-posta geldiyse ya da sosyal medyadan kanalları ile bir mesaj aldıysanız çok dikkatli olun. Bu mesajlarda yer alan bağlantılar küçük bir harf değişikliği ile sizi gerçek bir alışveriş sitesini taklit eden bir yere yönlendirebilir. Alışveriş yapıyorum zannederken kredi kartı bilgileriniz dahil olmak üzere birçok verinizin siber korsanların eline geçmesine neden olabilirsiniz. Size gelen mesajlardaki bağlantılara dikkat edin ve gerçek siteye yönlendirdiğinden emin olun. Özellikle SSL sertifikalarına dikkat edin. Online alışveriş yaparken bildiğiniz ve güvendiğiniz yerlerden alışveriş yapın.
  • Online alışveriş yaparken halka açık kablosuz ağları kullanmayın – Alışveriş merkezleri, havaalanları, restoranlar ve diğer yerlerde ücretsiz olarak sunulan kablosuz bağlantıları kullanarak online alışveriş yapmamaya özen gösterin. Bu tür ağlarda olabilecek güvenlik açıklarından dolayı bilgileriniz siber saldırganların eline geçebilir. Online alışverişlerinizde mümkün olduğunca mobil internetinizi kullanın ya da VPN üzerinden bağlantı kurun. Bilgisayarınızdan alışveriş yapıyorsanız telefonunuzun internetini paylaşıma açarak internete bağlanın ya da yine VPN kullanın.
  • Çok faktörlü kimlik doğrulama kullanın – Alışveriş yaptığınız e-ticaret siteleri çok faktörlü kimlik doğrulamasını destekliyorsa doğrulama yöntemlerini mutlaka kullanın. Çok faktörlü kimlik doğrulaması ekstra güvenlik katmanı sağlayarak güvende kalmanızı sağlar.
  • Sahte uygulamalara ve web sitelerine dikkat edin – Siber saldırganların en çok kullandıkları yöntemlerden biri gerçek online alışveriş sitelerini ve uygulamalarını taklit ederek kullanıcıları kandırmak. İlk bakışta gerçeğinden ayrılmayacak kadar iyi kopyalar olan bu siteler ve uygulamalar şimdiye kadar birçok kullanıcının kanmasına neden oldu. Bu sebeple web sitelerine URL adresini doğrudan adres satırına yazarak girmeye özen gösterin. Girdiğiniz web sitesinin URL adresini dikkatli bir şekilde kontrol edin. Google Play ve Apple App Store harici yerlerden uygulama yüklememeye çalışın.
  • Kredi kartı ekstrelerinizi ve banka hesaplarınızı kontrol edin – Online alışverişlerinizi mümkün olduğunca sanal kredi kartı kullanarak yapmaya çalışın. Kredi kartınızı alışverişlerinizde kullanıyorsanız bir başkasının eline geçme ihtimaline karşı dönem içi alışverişlerinizi ve kredi kartı ekstrelerinizi kontrol edin. Size ait olmayan bir harcama varsa hemen bankanızla iletişime geçin.
  • Verdiğiniz bilgilere çok dikkat edin – Hiçbir online alışveriş sitesi ya da banka sizden şifreniz ya da annenizin evlenmeden önceki soyadı gibi özel bilgileri ne telefonda ne de alışveriş yaparken sormaz. Gereğinden fazla bilgi soruluyorsa bir sorun olabileceğini düşünerek bu özel soruları cevaplamayın ve alışverişinizi sonlandırın.
  • Güvenlik çözümlerini eksik etmeyin – Akıllı telefonunuz, tabletiniz ve bilgisayarınızda güvenilir bir güvenlik yazılımı olduğundan ve güncellemelerinin yapıldığından emin olun. İşletim sistemi ile ilgili güncellemelerin kapalı olmadığını ve sisteminizin güncel olduğunu kontrol edin. Bu tür güvenlik açıkları siber korsanların en çok sevdiği şeylerden biridir. Yeni güvenlik çözümleri sadece virüslere karşı değil aynı zamanda fidye yazılımları ve keylogger gibi kötü niyetli yazılımlara karşı da koruma sağlıyor. Bu yüzden kullandığınız güvenlik yazılımının bu tür bir koruma sağladığından emin olun.

Bu önerileri göz önünde bulundurarak sevdikleriniz ve kendiniz için yılbaşında alışveriş yaparken siber dolandırıcıların kurbanı olmayın.

Tehlikeli Madde Lojistiği

Tüm dünyada olduğu gibi, Ülkemizde de tehlikeli madde diye sınıflandırılan ürünlerimiz mevcut.

Gelin görün ki kâğıt üzerinden sınıflandırdığımız bu ürünlerin reelde sevkiyatlarını yapmayı beceremiyoruz. Lojistik diye atılan ana başlığın altına birden fazla alt başlık ekleyerek taşıma konusunda ihtisaslaşmış sektörün alt dallarını oluşturmak mümkünken biz sınıfta kalmaya devam ediyoruz.

Gerçi ülkemizde lojistik başlı başına bir sorun, ürün sevkiyatlarının takibi yapılamıyor, devlet bu sektör üzerinden yeterli vergi alamıyor, aynı yerde depolanmaması gereken ürünler aynı araç içerisinde alt alta, üst üste taşınıyor, tonaj ve gabari için yeterli kontrol yapılamadığı için ölümcül kazalar meydana geliyor, yollar zarar görüyor ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkiliyor.

En önemlisi ise kayıt dışı ve fazla mesai ile çalıştırılan sektör işçilerinin yaşadıklarından kimsenin haberdar olmaması.

Peki; bu çokta umurumuzda mı? Elbette hayır, en ucuz teklifi veren ürünleri taşır düşüncesi ile geldiğimiz nokta maalesef Lojistik sektörünü iflasın eşiğine getirmiş durumda. Ürünlerin yolcu otobüslerinin bagajlarında taşınmasından tutunda, firmaların pazarlamacılarının yaptığı teslimata kadar onlarca kontrolü imkânsız süreçler ile her gün hayatlarımız tehlikeye atılıyor.

Gelelim Dünya üzerindeki Lojistik pastasından bize düşen dilimin büyüklüğüne;

Ülkemizin coğrafi konumuna bakıldığında, Lojistik denildiğinde ilk akla gelen ülkenin Türkiye olması gerekmez miydi?

Bu topraklar için, yıllarca neden kan dökülüp, insanlar ayrıştırılmış?

Milyonlarca gencimize istihdam sağlamamız ve ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacak bir sektör neden üvey evlat muamelesi görüyor?

*Türkiye’de her gün kaç Ton/Ds ürün taşınıyor?

*Taşınan ürünlerin sınıflandırılması yapılıyor mu?

*En çok hangi Lokasyonlar kullanılıyor?

*Kullanılan yakıt yapılan km ile eleştiriliyor mu?

*Araçlar trafikte kaç saat yol alıyor, Şoförler hangi sıklık ile kontrol ediliyor?

*Şoförler için yollarda yeterince dinlenme, barınma sahaları mevcut mu?

*İrsaliye/Fatura kontrolleri yeterli düzeyde değilken, e irsaliye ile nasıl kontrol yapılacak?

*Sektör içinde Kalifiye personel yetiştirilmesi için neler yapılıyor?

*Olası Doğal afetler için, senaryolara Lojistik içindeki uzmanlar dahil ediliyor mu?

*Kara yollarımızı kullanarak transit geçiş sağlayan araçlar hangi ölçüde kontrol ediliyor?

*Lojistik deyince aklınıza ne geliyor?

Sorular uzayıp gidiyor, Sektör içinde kanayan bir yara var ve Şoförden, Forklift operatörüne, Yöneticiden, Ellecleme yapan personele kadar binlerce insan bu sektörden öyle ya da böyle nemalanıyor, Var olabilmemiz için üretim yapmamız şart bunu hepimiz biliyoruz, Pe ki; coğrafi konumumuzu kullanarak dünya üzerinde ilk akla gelen ülke olamaz mıyız?

Acilen Devletimizin konuya el atması gerekiyor, kim bilir belki de kangrene dönmüş bir sektör, Ülkenin geleceğine yön verebilir.

Aslında Lojistiğin diğer ismi Yaşama Yön vermek değil midir?

Bir sonraki konumuz tehlikeli maddelerin ambalajlarının imha şekli, inanın bu konu sevkiyattan daha önemli ve hayati tehlike arz ediyor.

Dış Ticarette Navlun Sigortaları ve Ödeme Yapamayacağı Hususlar

Dış ticaret konulu eğitimlerimde sıklıkla karşılaştığım sorulardan bir tanesi; bir dış ticaret işleminde malların uluslar arası mesafelerde taşınması sırasında navlun (taşıma) sigortası yaptırılmasa sakınca yaratır mı diye? Bu soru karşıma geldiğinde aklıma Incoterms 2020 ve Dış ticaret hükümleri gelir. Incoterms 2020 kurallarında ithalatçı ve ihracatçının malların teslimi sırasındaki sorumlulukları açıklanmıştır. Malların fiili ithali sırasında tahsil edilecek gümrük vergileri CIF (Cost, Insurance, Freight) değer üzerinden, yani en yüksek değer üzerinden hesaplanır ve sigortasız malların fiili ithal yolu ile çekilmesine izin verilmez.
Şöyle bir örnek vermek isterim; KKTC’den Mersin Limanı’na gelen mallarla ilgili zaman zaman KKTC ile Mersin arasındaki mesafe 3-4 saat gibi çok kısa diye, ithalatçı veya ihracatçı navlun sigortası yapmaktan kaçınırlar, malları KKTC’den gemiye yüklerler ancak sigorta yapmazlar. Gemi Mersin Limanı’na kazasız varsa da malların fiili ithali sırasında gümrük yetkilileri sigorta yaptırılmadıktan sonra malların ithalatına izin vermeyip, öncelikle sigorta yaptırılması için ithalatçıya bilgi veriyorlar.
Gümrük vergilerinin malların CIF değeri üzerinden alındığı hususlarının yanı sıra, navlun sigortasının amacı malların taşınması sırasında oluşabilecek rizikoları güvence altına almak amacıyla yaptırılır. Malların deniz yolu ile taşındığını varsaydığımızda, malların taşınması sırasında oluşabilecek hasarları içine alan bir sigorta yapılır ve buna göre taşıma işlemi gerçekleştirilir. Taşıma sırasında mallar karşılaşabileceği rizikolar teminat altına alınmış olur. Ancak ihracatçı veya ithalatçılar navlun sigortalarını amaçları dışında kullanıp, sigorta yaptırdıkları mallara ait bilerek, kasten hasar, zarar, ziyan verme yoluna giderek sigortadan malların bedeli tazmin etme yoluna giderler. Kuşkusuz ki malların sigortalı oluşu, sigorta kuruluşunun her zarar ziyan talebini tazmin edeceği anlamına gelmez. Sigorta kuruluşları zarar ziyan iddiaları karşısında kendi eksperlerini devreye koyarak hasar, zarar incelemesi yapacağı gibi aşağıda belirtilen hususlarda zarar, ziyan, ödemesi yapmayacaktır.

AŞAĞIDAKİ DURUMLARDA SİGORTA ŞİRKETLERİ HASAR ÖDEMESİ YAPMAMAKTADIR.

• Sigortalının bilerek yaptığı harekete yüklenebilen zıya, hasar veya masraflar,
• Sigorta edilen emtianın kendi doğal özelliğinden kaynaklanan akması, olağan ağırlık veya hacim kaybı ya da aşınma ve yıpranması,
• Sigorta edilen Emtianın ambalajlanma veya hazırlanmasındaki yetersizlik ya da uygunsuzluğun neden olduğu zıya, hasar veya masraflar,
• Emtianın standartlara Uygun olmayan ambalajlama veya istiflenmesi,
• Sigorta edilen şeyin gizli kusuru [ayıbı] veya niteliğinin neden olduğu zıya, hasar veya masraflar,
• Sigorta kapsamındaki bir tehlikeden olsa bile yakın nedeni gecikme olan zıya, hasar veya masraflar,
• Gemi sahibi, gemi idarecileri, kiracıları veya işleticilerinin mali kusuru veya ödeme gücünü yitirmesinden doğan zıya, hasar veya masraflar

Bankacılık yaptığım yıllarda sigorta şirketlerini yanıltarak, bilerek, kasten mallarına zarar ziyan veren ithalatçı veya ihracatçıların sigorta yaptırdıkları mallara ait tazmin talebinde bulunmaları çoğu zaman amacına ulaşmamaktadır. Sigorta kapsamında ihraç mallarına ait tazmin taleplerinin kayıtsız şartsız ödenebileceği düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır. Sigorta eksperleri oluşan hasarda mutlaka inceleme yapacak ve ortada kasıt unsuru olup olmadığını arayacaktır. Sigorta kuruluşlarının yukarıda sayılan hususlarda hasar ödemesi yapmamaları şeklindeki yaklaşımlarını yerinde buluyorum. Zira hangi ithalatçı ve ihracatçının kafasında tilkilerin hangi süratle koşuşturduğunu kestirmek zordur.

Buyer Network’te Bugün: “Tedarikçi İlişkileri Yönetimi – 1”

Buyer Network’te bugün “Tedarikçi İlişkileri Yönetimi – 1” başlıklı eğitim notuna hesabınıza giriş yaparak ulaşabilirsiniz. İlgili eğitim notu 24 saat süre ile yayında kaldıktan sonra yayından kalkarak Öğrenme Merkezinde yer almaktadır. Dosyaya erişmek için hesabınıza giriş yapmalısınız.

Tedarikçi İlişkileri Yönetimi – 1 Sunumunu İndirmek için Tıklayınız

• Tedarikçi İlişkileri Yönetimi (SRM), mevcut tedarikçilerle ilişkilerin kurulması, geliştirilmesi, sürdürülmesi ve sonlandırılması, bununla birlikte potansiyel tedarikçilerin araştırılması ve ilişkilerde değer oluşturma, arttırma aktivitelerini içeren sürecin yönetilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Tedarikçi İlişkileri Yönetimi, 3 aşamada ele alınmaktadır:

• Potansiyel Tedarikçilerin Yönetimi
• Mevcut Tedarikçilerin Yönetimi
• Mevcut Tedarikçilerle İlişki Sonlandırma Yönetimi

Buyer Network Profesyonel Üyelik Paketleri ile erişebileceğiniz Öğrenme Merkezinde mesleki gelişiminiz için araçlar sunulmaktadır. Satınalma Dergisi’nin yayınlanmış tüm sayıları da öğrenme merkezinde yer almaktadır.

Tüm profesyonel üyeler aynı zamanda Buyer Network Card sahibi olmaktadır.

Profesyonel Üyelik Paketleri:

www.buyernewtwork.net/bireysel-uyelik adresinden seçenekleri görüntüleyebilirsiniz.

Şirketinizden 10 çalışana kadar çalışanın kullanabileceği üyelik paketleri ile satınalma ve tedarik departmanınızın profesyonelliğine katkı sunabilirsiniz.

Geleceği Yönetmek

Evet, çok ütopik geliyor değil mi geleceği yönetmek? Holywood eseri bilim kurgu filmlerinde gibi, tüm dünyayı hipnotize edecek bir buluşa sahip olmak ne güzel olurdu değil mi?

Peki, bir öğrenci ya da bir şirket, rakiplerini geride bırakıp, çağa damgasını vuranlar; etrafındakiler günü kurtarmaya çalışırken, geleceği planlayanlar nasıl oluyor da bunu yapabiliyorlar?

Bunu açıklarken Martin Luther King’in bir sözü ile başlamak istiyorum: “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo’nun resim yaptığı Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürülsün ki gökteki ve yerdeki herkes durup; burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.” Yani, ferdi ya da şirket olarak fark etmeksizin, yaptığımız işi en iyi şekilde yapmalıyız.

Peki, bir şey en iyi şekilde nasıl yapılabilir? Ünlü orkestra şefi Artura Toscanini’nin 80. doğum gününde, oğlu Walter’e babasının en önemli işinin, en büyük başarısının ne olduğu sorulmuştu. Walter şu cevabı verdi: “Babam açısından böyle bir şey düşünülemez. Çünkü herhangi bir anda, ne iş yapıyorsa, o iş babamın hayatının en büyük işidir, ister bir orkestra yönetsin, isterse bir portakal soymuş olsun, yaptığı her şeye o, son derece önem verir ve özenle yapardı.”

Çok önemli bir kısıt ve hatta ön koşul olsa da, kişiler ya da şirketler için geleceği yönetebilmek adına işlerini en iyi şekilde yapmaları da tam olarak yeterli olmuyor. En iyi sonucu alırken, ne kadar emek, sermaye, vakit kullanıyoruz? Peki, rakiplerimiz bu iş için ne kadar kaynak ayırmış durumda? Burada da verimlilik kavramı devreye giriyor -ki çok da derinliklerine girmeden basit bir örnekle geçmek gerekirse: Küçük zannedilen şeyler yan yana geldiği zaman büyük rakamlar ortaya çıkıyor. Dakikada 10 damla su kaçıran musluğun ayda 170 litre su akıtmış olması bunu göstermektedir. Minimum kaynak, minimum israf ve fire ile maksimum netice almak olmalıdır hedef.

Peki, işini en iyi ve en verimli bir şekilde yapmak, geleceğe damga vurmak için yeterli olacak mıdır dersiniz? Yale Üniversitesi mezunları üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, cevap ne yazık ki “Hayır”.

Bahsi geçen araştırmaya göre, mezunlarla görüşülmüş ve onlardan açık ve belirli hedeflere sahiplerse bunlara nasıl ulaşacaklarına ilişkin planlarını yazmaları istenmiştir. Mezunlardan sadece %3’ünün böyle yazılı amaçlara sahip olduğu görülmüştür. Yirmi yıl sonra, yani 1973’te araştırmacılar 1953’te görüşme yaptıkları kişilere tekrar gitmişler, diğer konular bir tarafa, daha önce yazılı amaçlara sahip olan %3’lük kesimin finansal açıdan; geri kalan %97’nin toplamından daha iyi durumda olduklarını görmüşlerdir. Bu sadece kişilerin finansal gelişmelerini göstermektedir. Araştırmacılar, ölçümü zor olan; mutluluk, neşeli, huzurlu olma gibi sübjektif durumlarda da %3’lük kesimin diğerlerinden çok daha iyi olduklarını belirlemişlerdir.

Eminim ki, bizler kadar, yarış halinde olduğumuz tüm kişi ve şirketler de tüm bu bahsettiğim şeylerin farkında ve hatta bu ve benzeri konularda sürekli kişisel gelişim eğitimleri de alarak çalışmalarına devam ediyorlar. Ve ne yazık ki, geleceği yönetebilmek adına sadece birkaç adım atabildiler; hatta bir kaçı, tempoya ayak uyduramadığı için geride kaldı bile…

Kendimizi nehrin akışına bırakarak sonuçları izlemek yerine, geleceği yönetmenin sihirli formülünü açıklıyorum: “Müşterinin kendisinin bile farkında olmadığı ihtiyaçlarını tespit edilip; etkisinde kalacağı ürünleri sunmak.” Bu da, yaratıcılığı kullanarak, fırsatları değerlendirerek, açıkları doldurarak yapılabiliyor.

Fırsatları değerlendirme konusunda en ilginç örneklerden biri de George De Mestral’dir. Adından çok fazla insan haberdar değildir ama hepimiz onun bulduğu ürünü biliriz. Mestral, bir gün köpeğiyle birlikte dışarıda yürüyorken, hayvanın kürküne bazı otların yapışmış olduğunu gördü. Aslında o hepimizin hayatımız boyunca karşılaştığı ve yanımızdan geçip gitmesine izin verdiği fırsatlardan biriyle karşılaşmıştı. İki seçeneği vardı. Tüylerin o kısmını kesip atarak köpeğe söylenmek ve aynı şeyi bir daha yapmamasını ummak. Ya da tüyleri inceleyip kürke yapışma konusunda nasıl etkili olduğunu görmek! George ikinci yolu seçti. Otları mikroskop altında inceledi ve Velcro’yu (ayakkabılarda kullanılan cırtlı bantları) icat etti.

Son yıllarda yaşadığımız değişimleri gözümüzün önüne bir getirelim. İki ya da üç yıl öncesinde nerede ne yaptığımızı, hangi işlerle ve müşterilerle nasıl ilgilendiğimizi hatırlayalım. O günlerden bugüne hangi değişim deneyimlerini yaşadığımızı düşünelim. Çok büyük bir olasılıkla şirketimiz küçülme, büyüme, birleşme, satınalma, tasfiye, yeniden yapılanma gibi önemli bir değişim geçirdi. Yönetim kadrolarında değişiklikler oldu. Kurum kültürünü etkileyecek yeni politikalar, değerler ve beklentiler oluştu. Şirketimizde yeni birimler kuruldu, yeni elemanlar işe alındı veya yeni müşteriler bulundu. Ürünlerde, hizmetlerde ve kullanılan tekniklerde köklü değişiklikler yapıldı.

Bugün, çoğumuz, yeni iş arkadaşlarıyla, farklı teknolojiler kullanarak, yeni müşterilerimiz için farklı ürün ve hizmetler üretiyoruz ve iki yıl öncesinde sahip olmadığımız bilgi ve beceriler kullanıyoruz.

Bu listedeki değişikliklerden en azından bir kaçını yaşamamış bir kişiyi çevremizde görmemiz sözkonusu değil. Ayrıca, bu değişimlerin bittiğini ve en azından bir süre için bu tür değişimleri yaşamayacağımızı söylememiz de olası değil.

Geleceği yönetmek adına yapmamız gereken, ürünümüzü, hizmetimizi nasıl farklılaştırabileceğimizi, nasıl değiştireceğimizi, yenileyebileceğimizi düşünmek olacaktır.

Evet, aklından hala tüm dünyayı hipnotize edecek bir buluşa sahip olmayı geçirenler de vardır eminim ama değişimi yönetmek, yenilikçi, farklı ve hatta radikal ürün ve hizmetler sunmak geleceği yönetmek için bence en önemli parametrelerdir.

Bunun için de; insanları, gecikmeden harekete geçmeleri, yeni yönde ve yeni beceriye doğru adım atmaları için cesaretlendirmek gerekiyor. Sadece çok çalışmak, uzun saatlerce mesailere kalmak yerine “Meraklı olmak ve yeni, özel, farklı işlerin geliştirilmesi” de övgüye layık olmalı, özendirilmeli; teşvik edilmeli. Yani, “Yine neyin peşindesin? Başımıza icat çıkartma!” tavrından, Mor inekleri destekleme modeline geçmeli hem aileler, hem okullar, hem de yönetici profesyoneller… Burada liderlerimize de önemli görevler düşüyor. Lider, ilk adımı atan kişi olmalı, rol modeli olarak cesaretini sergilemelidir.

Değişim ile kazanılacaklar ve kaybedilecekler, lider yöneticinin değişim mesajını nasıl verdiğine ve fırsatları göstererek çalışanlarını değişime nasıl özendirdiğine bağlı olarak değişecektir. Sürekli değişimlerin çağı olan 21. Yüzyılda, Eğitim, Sağlık, Spor, Ticaret, Kamu vb. alanlarda yöneticilerin bu konuda üstün yetkinlikler geliştirmesi de kaçınılmaz olmuştur.

Liderlik ve Yöneticilik

Liderlik ve Yöneticilik, günümüz dünyasında çok konuşulan, tartışılan, üzerine onlarca, yüzlerce kitaplar ve makaleler yazılan bir konudur…

Çok genç yaşta başladığım ve çalışma hayatımı yakından ilgilendirdiğine inandığım için, okuyarak, düşünerek ve pek çok kaynağa başvurarak, Lider/lik kavramının tam olarak ne olduğu, ne olması gerektiği hakkında uzun ve etraflı bilgilere ulaştığım için şanslı sayılırım.

İyi bir lider nasıl olunur? Ya da İyi bir yönetici kimdir? Sorularının pek çok yanıtı vardır…

Onca araştırmalar sonucunda, “Kendini bilmenin Allah’ı bilmek olduğu, adalet ile liderlik yaptığında başkalarına objektif, iyi niyetli ve sempati yüklü bir yaklaşım sergilenebileceğini” söylemek elbette mümkündür.

Lider kimdir? Sorusunu kendime çok sorup bulduğum ilk cevap ise, “Önce kendini tanı, Sonra kendini tanıt” olmuştur…

Bir insan kendini doğru tanır, kendi doğasını doğru bilirse, yeteneklerinin, zaaflarının, güçlü yanının ve gücünün sınırlarının nerede, ne zaman son bulduğunu mantık düzeyinde tespit edebilmişse Lider/lik yapması da o denli kolaydır.

Hatta böyle kişiler için Doğuştan lider, Liderlik için doğmuş gibi cümleler sarf edebiliriz…

Gerçek bir lider kısmen psikologdur diyebiliriz… Çünkü insanları iyi tanır, onlara baktığında iç dünyalarını görebilir.

Yeniliğe açıktır ve kültürlüdür. En yakınında akıllı, dürüst, okuyan ve çalışkan insanlar olmasına dikkat eder ve seçimini bu yönde kullanır.

Seçkin yazarların önemli kitaplarını okur, öğrendiklerini de hayatına yansıtabilir…

Kısa, net ve doğru notlar alır… Her gece o günün muhasebesini, ertesi gününde planını yapar…

Aklı ve vicdanı, onun en güvendiği yön pusulasıdır…

Lider cesurdur ve cesur olmalıdır… Onları bekleyen en büyük tehlike, başarısız durum ve sonuçlarda inkâr yoluna sapmaktır ve mümkün olduğunca başkalarını suçlamaktır ki bu içgüdüseldir…

İşte burada cesaret çok önemlidir ve böyle durumlarda lider, tam bir tarafsızlık sergileyebilmelidir.

Her şey, her düşünce, her eylem, her karar insanla başlar, insanla biter… Lider bu gerçeği bilerek, baskı altında olsa da kontrolünü kaybetmeden tutarlı davranabilmelidir.

Gerçek bir lider her şeyden önce kibirden uzak durmalıdır…  Alçak gönüllü olmalı, insanlara “En olmaz” gibi görünen şeyleri bile kolayca yapmaya sevk etmelidir… Ne kadar bilgi sahibi olursa olsun, çevresinden de yeni bilgiler edinmeye daima açık olmalıdır…

Onlarla ilgilenmek ve onları dinlemek, üzerlerinde yaratacağı etkiyi artıracağı gibi alçak gönüllüğünün de en iyi ifadesi olacaktır… Özetle, Kendimizi yönetirken aklımızı, Başkalarını yönetirken ise kalbimizi kullanmalıyız…

Başka bir deyişle;

Kötümser; Rüzgârdan Şikâyet eder, İyimser; değişmesini ister, Lider ise yelken açar…

Müşterilerde Zihin Okumak

Müşterileriniz alış veriş yaparken, satın alma kararları alırken zihinlerini okuyabilseydiniz ne olurdu? Paranormal yeteneklerin üst sınırlarını zorlamıyorsanız elbette zihin okuyamazsınız! Telepati, psikokinezi gibi psişik fenomenlere sahip olmadığınız için üzülmeyin.

Çünkü sizden normal dışı ve normal ötesi olmanız beklenmiyor siz satıcısınız ya da satın almacısınız ve sadece bilmeniz gerekenler var.

Öncelikle doğru zannettiğiniz alışkanlıklardan kurtulmanız gerekir. Müşterileri kataloglara koyup davranışlarınızı yanlış kodlamayın. Bu müşteri satın almaz dediğinizde satın almadığında ne kadar deneyimli satıcı olduğunuza kaç kez sevindiniz?  Zihninizin müşteriye 1500 satın almama mesajı verdiğini biliyor muydunuz? Mikro ifadelerinizi yönetebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?

Her müşteri ayrıdır üstelik her insan her an farklı kararlar verebilir. 30 saniye sonra bir güçlü soru ile satın alma kararı verebilir! Yanlış bir soru ya da tavır ile satın almaktan vazgeçebilir.

Peki; neyi bilmelisin! Öncelikle görsel temsil sistemler hakkında eğitim alabilir ve mikro beden dili eğitimleri ve work shoplarına katılabilirsiniz. Daha önemlisi satış anında kendi tavırlarını video destekli izleyebilir ve uzmanlardan fikir alabilirsiniz.

Müşteriler satın alma konusunda düşünmeye başladığında yüksek enerji harcamaktadır.Karar vermek glikoz tüketmektir. Enerji harcamak yerine geçmişte nasıl karar aldığına bakar. Öyleyse geçmişteki kararlarını önceden bilmeli ya da o an öğrenmeliyiz.

Görsel temsil sistemleri ne zaman analitik kararlar aldığını, ne zaman onaylanmaya ihtiyacı olduğunu ve ne zaman gerçek bilgileri hatırladıklarını ya da tasarladıklarını size öğretecektir.

Ne hissettiklerini ve ne düşündüklerini okumak yerine müşterilerinize sorun. Yani ne olursa satın alacak? Sizinle çalışmak için tam olarak beklentilerinin ne olduğunu öğrenmenin en kolay yolu müşteriden geri bildirim almaktır. Unutmayın her müşteri ayrıdır ve bilgi girişine göre kararları da hızla değişebilir.

Detaylara takılmayın sadece ve sadece müşteriye odaklanın! Tüm projeksiyonu müşteriye çevirin. Her müşterinin cebinde ürün ve hizmetinizi satın alacak para olduğunu ve sizden satın almaya çok istekli olduğunu düşünün. Zihin okumak yerine sizin pozitif enerjinizi müşterinize transfer etmeye odaklanın.

Aynalama nöronları sayesinde müşteri mutlu satıcının yanında kendini güvende hissedecek ve satın alma kararını sizden yana kullanacaktır. İnsanlar güvenilir pozitif insanlarla iş yapmaya isteklidir.

Doğru yerde doğru sorular sorun, müşteriyi sorulara boğun kaçırmayın. Cevap verdiğinde ilk 5 saniyeye odaklanın. Çünkü bu ilk yanıtlar düşünmeden bilinçaltından verilmiştir ve sizin değişim alanınız burasıdır. Soruların ilgi çekmesi için metafor ve mizahı yerinde kullanın!

Basit cümleler kullanın, hipnotik dil kalıpları konusunda uzmanlaşın ve beden diline, ses tonuna sonra da söylediği kelimelere odaklanın. Müşteri ne ister sorusunu mutlaka müşterinin kendisine sorun. Satış önsezilerinize güvenseniz de kehanette bulunmayın!

Müşteriyi tanımak için psikometri yeteneklerinizi kullanmayın! Yani müşterilere ait maddelerden bilgi almak uzmanlık işidir. Siz giyimine, arabasına, saatine göre satın alma tarzı hakkında karar vermeyin. Çünkü müşteri kendi imaj ve algısını yönetecek bilgi ve donanıma sahip.

Deneyimlerinize, zekanıza, geçmişteki başarılarınıza değil satış anında içinde bulunduğunuz kişi ve mekana odaklanın. Başarının tek yeri şimdi ve burasıdır.

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.