Tezmaksan’dan Endüstri 4.0 çizgisinde yatırımlar

Makine sektörünün köklü şirketlerinden Tezmaksan, Ar-Ge ve inovasyon konusunda gerçekleştirdiği yatırımlarla adından sıkça söz ettiriyor. Şirketin ‘Kapasitematik’ ve ‘CUBEBOX’ gibi projeleri, şirketlerde ciddi anlamda verimlilik sağlıyor. Zaman ve maliyetten oluşan tasarruf, Türkiye ekonomisine de destek oluyor.

Türk şirketleri Endüstri 4.0’ın rüzgarıyla Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarına hız verdi. Verimlilik temeline dayalı olan bu furya, özellikle üretim sektöründe kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Türk mühendislerin geliştirdiği yazılım ve otomasyon sistemleri, şirketlerin maliyet ve zamandan tasarruf etmelerine imkan tanıdı. Türkiye makine pazarının lider markası Tezmaksan da bu konuda yatırım yapan şirketlerin başında geliyor.

Tezmaksan tarafından sektörün hizmetine sunulan Kapasitematik yazılımı, üretim sektöründe verimlilik adına hayata geçen en önemli Ar-Ge projesi olarak öne çıkıyor. Türk mühendisleri tarafından oluşturulan ve ‘Kapasitematik’ adını taşıyan yazılım; firmaların makineleri uzaktan takip ederek anlık çalışma verilerini ve tarihsel istatistiksel verimlilik analizlerini kullanıcı ve işletme sahiplerine sunuyor. Kapasitematik uygulamasını makinelerinde kullanan işletme sahipleri, internet bulunan her yerden (cep telefonu ve tabletler dahil) uygulamayı indirerek makinelerinin ne durumda olduğunu analiz edebiliyor. Kapasitematik ile makinenin çalışmaya ne zaman başladığı, ortam sıcaklığı, ortamda bulunan nem oranı, parça üretimine dair kalite kontrol bilgileri, arıza durumları, makinenin ne kadar verimli kullanıldığı gibi bilgilere internet üzerinden anında ulaşılabilmek mümkün.

VERİMLİK ARTIŞI SAĞLIYOR

Tezmaksan’ın verimlilik üzerine geliştirdiği bir diğer proje ise CUBEBOX… Yine yerli bir otomasyon sistem olarak göze çarpan sistem özellikle gece vardiyalarında yüzde 50 verimlilik sağlıyor. 24 saat çalışma sistemine uygun olan CUBEBOX, duruş ve hata oranını minimum düzeye indirerek, üreticilerin daha rekabetçi olmalarına imkan tanıyor. Standart yapısı ile tüm CNC tezgahlara uyumlu olan bu sistem, şirketlere özel robot sistemlerinden daha uygun fiyata geliyor. Zamanın çok önemli olduğu üretim sürecinde, CUBEBOX’ın 1 gün kadar çok kısa bir sürede sisteme adapte olması da büyük avantaj sağlıyor. Ayrıca bu sistem ile robot programlama bilgisine ihtiyaç duymadan parça değişimi de yapılabiliyor. Her türlü kontrol ünitesi ve markasına uyumlu olan CUBEBOX ile robot makine ile birlikte çalışırken operatörde magazini doldurup boşaltabiliyor. Bu ilaveten sistem, esnek yapısı ile fabrika içerisinde makinadan makinaya kolayca taşınabilir bir yapıda bulunuyor.

TÜRKİYE POTANSİYEL BİR PAZAR

Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu yaptığı açıklamada “Bir önceki yıla göre robot talepleri 10 kat artmış durumda. Sanayici nitelikli ara eleman bulamadığından veya insanların ağır işlerde çalışmak istemesinden dolayı robota olan ilgi hayli yüksek. Ancak Türkiye’de işçiliğin halen uygun olması ve robot maliyetlerinin Türkiye için yüksek olmasından dolayı otomasyonlaşma hak ettiği yerde değil. Geliştirdiğimiz Kapasitematik programı da robotlaşmaya geçildiğinde robotların ve makinaların verimliliğini ölçecek ve geliştirdiğimiz yapay zeka sayesinde robotlar ve makinalar da kendi işlerinde uzmanlaşacak ve insiyatif almaya başlayacak. Dolayısıyla ile gelecek bu veriler, okuyup analiz eden analizciler, robot programcıları gibi yeni meslekler çıkacak. Türkiye’de bu konuda fazla bilgi kirliliği var. Türkiye henüz işin ABC’si kısmında. Okullarda ve sanayide bu konu ile ilgili geleceğe yönelik atılmış bir adım yok” diye konuştu.

DEVLET HİBE DE VERİYOR

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ülke ekonomisine fayda sağlayacak olan teknolojik yatırımları desteklediğini söyleyen Tezmaksan Makina Genel Müdürü Hakan Aydoğdu “Teknoloji üreten veya ülke ekonomisine fayda sağlayacak şekilde bu teknolojiyi kullanan firmaların, belli limitlerde desteklenmesi bir süredir hayatta olan bir konu. KOSGEB’in bu alandaki girişimini son derece doğru buluyorum. Biz de Kapasitematik gibi bir yazılımı ülkeye kazandırdığımız için son derece gururluyuz. Şirket maliyetleri düşerken, hem üretici hem de ülkemiz kazanıyor. Kapasitematik’i kullanan şirketlerin yüzde 50’ye kadar devletten hibe alabilmesi de bu tür yatırımların önünü açıyor” dedi.

Tedarik Zinciri + Akıllı Lojistik = Değer Zinciri

Tedarik Zinciri + Akıllı Lojistik = Değer Zinciri

Dr. Hakan ÇINAR 

İngiltere Cranfield Üniversitesi’nden Prof. Martin Christopher, “Gelecekte kurumların arasındaki rekabet; ürettikleri ürünlerde veya bu ürünlerin tüketildiği ülkelerde değil, kullandıkları TEDARİK ZİNCİRLERİ arasında olacaktır.” diyerek Tedarik Zinciri’nin önemini son derece etkili bir şekilde vurgulamıştır. Yine New ve Payne,1995 yılında Tedarik Zinciri Yönetimi kavramını, hammaddenin elde edilmesinden, üretilen ürünün son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar olan süreç içerisinde üretim ve tedarik proseslerinin her bir elemanının birleştirilmesi olarak tanımlayarak, tedarik zincirinin önemine değinmişlerdir. Tedarik Zinciri kavramı, hammaddenin elde edilmesinden, üretilen ürünün son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar olan süreç içerisinde üretim ve tedarik proseslerinin her bir elemanının birleştirilmesi olarak tanımlayanlar, tedarik zincirinin hem anlamını, hem de hayatımızdaki önemini çok net özetlemiş oluyorlar.

Tedarik Zinciri yönetiminde çok önemli bir paya sahip olan lojistikte, artık Akıllı Lojistik Teknolojilerinin söz sahibi olmak üzere olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Yüksek teknolojilerin geçerli olduğu, tüm malların envanterinin, malların dünyanın nerede olduğunu takip edebilen sistemler, o ürüne kaç kere dokunulduğu, o ürünün hızlı satılıp satılmadığını bilmek artık son derece kolay ve mümkün. Yıllar önce bize bu tarz yeniliklerin olacağı söylenildiğinde, hani canım diyor idik. Ancak artık günümüzde, chatbot (yapay zeka), akıllı ve en önemlisi öğrenen robotlar öylesine hakim ki, lojistik gibi dinamik ve yenilikçi bir sektörde nelerin değiştiğini herkesin çok iyi takip edip öğrenmesi gerekiyor.

Günlük kullanımımızda ve rekabetçi anlamda bakıldığında “değer” kelimesi, bir şirketin ürettiği ürünlerin veya hizmetlerin karşılığında müşterilerin ödemeye gönüllü oldukları tutar olarak ifade edilir ve genellikle de toplam ciro ile ölçülür. Dolayısı ile ortada müşteri için üretilmiş bir değer olduğundan, bu bedelin, bahse konu üretim için katlanılan maliyetten fazla olması gerekliliği ortaya çıkar. Bunların sonucunda da kar rakamı ortaya çıkmış olur. Değer yaratıcı faaliyetler olarak; başta tasarım olmak üzere, üretim, pazarlama, dağıtım gibi faaliyetler sıralanabilir. Bu faaliyetler, günümüz literatüründe esas faaliyetler olarak nitelendirilmiş olup, aynı zamanda ürünün satışı, müşteriye teslimi ve satış sonrası faaliyetleri de aynı kapsamda değerlendirilir. Detaylı incelemelere baktığımızda “Esas Faaliyetler”in beş ana faaliyet kategorisine ayrıldığını görürüz. Bunlar;

  • Giriş Lojistiği (Inbound Logistics)
  • Üretim (Operations)
  • Çıkış Lojistiği (Outbound Logistics)
  • Pazarlama ve Satış (Marketing and Sales)
  • Satış Sonrası (Service) faaliyetleridir.

Destek faaliyetler ise ürün ve hizmetin üretilmesi faaliyetlerini destekleyen, satın alınan girdileri, insan kaynaklarını, gerekli teknolojiyi sağlayan faaliyetlerdir. Bu tür faaliyetler kuruluşun tümüne yönelik genel faaliyetler olabileceği gibi belli esas faaliyetler ile ilgili de olabilir. Esas faaliyetler ve destek faaliyetler birbirleriyle ilişkili faaliyetlerdir.

İşletmeler için hammadde ile başlayan, ve onun mamule dönüşmesi ile devam eden ticari ürünün, müşteriye ulaştırılması ve son kullanıcı tarafından tüketilmesi aşamalarını kapsayan fiziksel ve bilgi akışının tamamı anlamına gelen Tedarik Zinciri ile, değer zinciri arasındaki kuvvetli bağ, bu iki tanımı da inceledikten sonra çok daha net ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle, “Değer Zinciri” olarak kabul edilen ve bir işletmenin can damarı olan esas faaliyetler, tümü ile “Tedarik Zinciri’ni de içine almaktadır. Tedarik Zinciri Yönetimi, her ne kadar üretim ve satışı kapsamıyor gibi değerlendirilse de; ürünlerin üretimini ve müşteriye doğru zaman ve mümkün olan en uygun koşullarda teslimatını sağlayabilmek üzere konumlandığını belirttiğimiz anda, aslında Değer Zinciri’nin tam da merkezine oturduğunu çok net algılayabiliyoruz.

Tedarik Zinciri’nin bir işletme için; satıcıların, üreticilerin, toptancıların veya tedarikçilerin etkin şekilde entegrasyonu için kullanılan yaklaşımlar ve yöntemler bütününü kapsadığını düşündüğümüzde, kurumlar için bu kavramın can damarı anlamına geldiğini görebilmek hiç de zor değil. Her firma bir tedarik zincirinin parçasıdır ve artık günümüzde rekabet işte bu zincirler arasındadır.

Genel anlamda baktığımızda, dış kaynak kullanım düzeyinin artması, taşıma maliyetlerinin yükselmesi, işlemlerin iyileştirilmesi gereksinimi, rekabet baskısı, elektronik ticaretin öneminin artması ve envanterin kontrol altına alınması gibi sebepler ile Tedarik Zinciri Yönetimi’ne geçiş sağlandığını hatırlatırken, artık bu kavramı daha fazla benimsememiz, “Değer Zinciri” ile eşdeğer kabul etmemiz ve üzerinde durmamız gerektiğini, işletmelerin yüksek kalite düzeyine ulaşmada odaklanmaları gereken kavramın bu olduğuna dikkatlerini çekerek sözlerimi noktalıyorum.

 

 

 

Amerikalı Yale Türkiye’de Pazarı Büyütüp Lider Olacak

Amerika’nın lider forklift ve istif makineleri üreticisi Yale, Quick Lift firması ile imzaladığı yeni distribütörlük anlaşmasıyla robotik ürünlerini Türkiye’ye taşıyor. Yeni yatırımlar Türkiye pazarını 5 yıl içinde 30 bin adetlere ulaştıracak.

140 yılı aşkın deneyimle forklift ve istif makineleri üreten Yale, Türkiye’de TSM Global’in iştiraki Quick Lift ile distribütörlük anlaşması imzaladı. Hyster – Yale Grup EMEA Bölgesi Kıdemli Başkan Yardımcısı Harry Sands ve TSM Global CEO’su Taner Sönmezerdüzenledikleri bir toplantıyla iş birliği anlaşmasının detaylarını paylaştı.

Yale: Türkiye’nin büyümesine büyük önem veriyoruz

Quick Lift’in Yale’in forklift ve depo içi ekipmanlarının satış, kiralama ve satış sonrası hizmetlerinden sorumlu olacağını söyleyen Hyster – Yale Grup EMEA Bölgesi Kıdemli Başkan Yardımcısı Harry Sands, bu iş birliği sayesinde Türkiye’nin tüm bölgelerinde yaygın ve etkin satış ve satış sonrası hizmetler sunabileceklerini aktardı. Türkiye’yi lojistik üssü olarak gördüklerini belirten Sands, Yale Türkiye’deki potansiyeli gördükleri için buraya yatırım yaptıklarını söyledi. Türkiye pazarını öneminin altını çizen Sands, Quick Lift ile önemli bir yol kat edeceklerini bildirdi.

Türkiye’de 8 bin kişiye 1 forklift düşüyor

TSM Global CEO’su Taner Sönmezer ise TSM Global’in 2014 yılından bu yana Türkiye’nin yanı sıra Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da satış ve satış sonrası hizmetler alanında faaliyet gösterdiğini söyledi. Sönmezer: “Türkiye forklift pazarı normal dönemlerde yılda 10 bin adet ortalamasına sahiptir; ama bu sene maksimum 6 bin civarında bir pazar büyüklüğü söz konusu olacak. Biz 2019 yılını fırsat yılı olarak görüyoruz; pazarın önü açılıyor, bu yıl beklenenden iyi durumdayız. Pazarda yükselen ivme 2020 Mart’ından sonra katlanarak artacak. İngiltere ve Fransa’da her 600-2.000 kişiye 1 forklift düşerken Türkiye’de her 8 bin kişiye 1 forklift düşüyor. Türkiye de kısa zamanda bu seviyeye çıkacaktır. İngiltere ve Fransa’da pazar yıllık yaklaşık 80-100 bin adet. Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konumu düşünürsek, liman ülkesi olmamız ve kıtalar arası köprü görevi görmemiz açısından potansiyelimiz oldukça yüksek. Pazar büyüklüğünün önümüzdeki 5 yıl içinde 30 bin adede çıkmasının öngörüyoruz. TSM Global iştiraki olan Quick Lift firması da Yale iş birliği ile gelişen bu pazarın lideri olacak” diye konuştu.

500 kişilik yeni istihdam fırsatı

Yale ve Quick Lift arasındaki bu iş birliği ile özellikle lojistik, otomotiv, perakende, içecek, gıda, ambalaj, beyaz eşya ve elektronik sektörlerini hedeflediklerini açıklayan Sönmezer, yatırımları artırmayı planladıklarını bildirdi. Türkiye’nin tüm sanayi şehirlerine yatırım yapmayı hedeflediklerini açıklayan Sönmezer, bünyelerine 10-12 yeni bölge ve bayi ağı ekleyeceklerini açıkladı. Sönmezer, yeni yapılanmalarda satış, servis, yedek parça, kiralama ve eğitim akademileri kurduklarını da bildirdi. Sönmezer: “3 sene içerisinde Quick Lift ve tüm bayi ağı olmak üzere 500 kişilik yeni istihdam oluşturarak ülkemiz ekonomisine ve istihdamına katkı sağlayacağız” dedi.

Robotik ürünler Türkiye’ye geliyor

Her yıl 40 milyon Euro’luk Ar-Ge yatırımı yapan Yale Grup’un 10 yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı robotik ürünlerinin Türkiye pazarına gireceğini söyleyen Sönmezer, bu yeni endüstri 4.0 teknolojisi ürünlerin çalışma maliyetlerini düşürüp verimliliği artırdığını bildirdi. Sönmezer, Yale robotik ürün gamının farklılaşma noktasının navigasyon teknolojisinde yattığına vurgu yaptı. Bu teknoloji sayesinde Yale robotik ürünlerin özel bir altyapı yatırımına ihtiyaç duymadığını ifade eden Sönmezer, bu çözümü tek bir makineden büyük bir filoya kadar sunabildiklerine dikkat çekti. Sönmezer, yakıt yerine batarya ile çalışan forklift teknolojisinin de maliyetleri oldukça düşürdüğünü kaydetti. Gelecek 10 yılın teknolojisini bu günden öngörerek robotik ürünlerin üretildiğini bildiren Sönmezer, bu yeni ürünlerin hem KOBİ’ler hem de büyük ölçekli firmalar için önemli bir kaynak tasarruf kalemi olacağının altını çizdi.

24 saat içinde ürün ve yedek parça temin edebiliyoruz

Yale’in Avrupa’daki geniş dağıtım ağı sayesinde gerek makine teslimatlarını gerekse ihtiyaç halindeki yedek parça teminlerini çok hızlı gerçekleştirebildiklerini belirten Sönmezer, Quick Lift’in geniş bayi ve servis ağı ile 24 saat içinde Türkiye’nin her noktasına erişebildiklerini, özellikle yedek parça taleplerinin yaklaşık yüzde 90’lık bir oranınını raftan karşılayabildiklerini bildirdi.

Büyüdükçe Küçülmek

Büyüdükçe Küçülmek

Çoşkun Güzer

İşletmeler ilk kurulduklarında gerek dış gerekse iç müşterilerine önem vermekte, müşteri bağlılığını arttırma ve piyasada tutunmak adına özveriyle gelen taleplere cevap vermektedirler. Ancak bu eğilim zaman içerisinde yavaşlamakta tersine bir harekete dönüşmektedir. Bu durumu satınalmacılar olarak üzülerek tespit etmekteyiz.

İşletme kurulduğunda her konuda elinden gelen maksimum çabayı sarf etmektedir. Ancak işletme büyüyüp palazlanıp, belirli bir ticari hacime ulaşıp, sektöründe ön plana çıkmaya başladığında, belki aynı heyecan ve hırsı taşımadığından yada müşteri ilişkilerinde kötü tecrübeler yaşamış olması nedeniyle bir şekilde proaktif yapısını kaybetmektedir. Büyüme esnasında yada kontrollü bir büyüme sağlamak için bazı kalite, standardizasyon veya sistemleri uygulayan bu firmalar, belirlenmiş kurallar ve çizgiler dahilinde kalmak adına piyasa gerçeklerinden ve işin özünden uzaklaşmaktadırlar. Bu durum firmayı ileriye götürmesi gerekirken aslında bir çok firmadan bir kaç adım geriye düşürmekte olduğu bilinmelidir.

Teklif taleplerine geç dönüşler, projeye yaklaşımlarındaki isteksizlik ve bunun getirdiği durağanlık piyasa nezninde firmaları negatif bölgeye çekmektedir. Elbette firmaları bu noktaya iten haklı sebepler vardır. Bir çok sefer yaşanmış olan acı tecrübe ve olumsuz yaklaşımlar bu yüklenici firmaları demoralize etmiş olabilir. Ya da işi aldıktan sonra mal/hizmet sağlama esnasında, ödeme, teslimat, zamanlama vs. sorunlarla karşılaşmış olması muhtemeldir. Ancak bu sıkıntıları gidermenin yolu, sonraki taleplere yapılacak isteksizlik, ilgisizlik veya bunun gibi olumsuz davranışlar olarak tepkilerinin verilmesi, çok büyük bir hatadır. Ticari nezaket içerisinde, işin reddine dair yapılacak bir teşekkür, o kişi veya firmaya, işi almaktan çok daha fazla prestij katabilir.

Diğer bir taraftan işletmeler özellikle referans yoluyla iletişime geçtikleri potansiyel müşterilerine iki yönlü sorumlulukları olduğunu çok iyi bilmelidir. Bu tip durumlarda sorumluluklarının bir kat daha fazla arttığının farkında olarak hareket etmeliler. Aksi durumda potansiyel müşteri kitlesini elde edemeyecekleri gibi, mevcut referansları ile olan ilişkilerinde de olumsuzluk yaşanacaktır. Arada kalmış belki çok fazla önemli gibi gözükmese de çok ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir durumdur.

Kalite ve müşteri ilişkilerinin çok önem kazandığı, firmaların birbirleri arasındaki farkı oluşturan ve kıyasıya rekabetin geliştiği günümüzde bu ticari yaklaşımların çok önem kazandığını bildirmek isterim. Aksi durumlarda çok daha büyük ve getirisi yüksek ticari menfaatlerden, edinim ve kazanımlardan mahrum olacaklardır. İşletmeler büyüdükçe daha mütevazi, profesyonel bir yaklaşımla ancak amatör bir ruh ile müşteri ilişkilerini yönetmelidir.

Buğday başağı misali, büyüdükçe eğilmeli ve daha mütevazi olmalılar. Belki yeni müşteri memnuniyeti ve kalite arttırma çabaları bu akıma bağlı gelişecektir.

Duygusal Zeka ile Fark et – Fark ettir

Duygusal Zeka ile Fark et – Fark ettir

Reyhan YALÇINKAYA

Pazartesi sabahları böyle bezgin olmayı sevmiyorum, ama hep böyleyim. Hava kasvetli, onunda etkisi var sanırım. İşyerine giden bu kısa yolda neden bu kadar kırmızı ışık var acaba? Diye düşünürken mendil satıcısı bir çocuk camıma vurmaya başladı. Ablacım, iyi bir hafta diliyorum, okul harçlığım için mendil satıyorum, alır mısın bir tane? Kafamı çevirdiğimde bir çift kocaman mavi göz gülümseyerek, ışık saçarak bana bakıyordu, çakır dedikleri buydu sanırım. O gülümseyen yüz, o sıcak bakış, kibar söylem sanki camı geçip bana geldi. Gülümseme bana bulaştı, o an bulutların dağılıp, masmavi gökyüzünün çıktığını düşündüm. İki mendil alıp, pazartesi sabahı bana kattığı bu mutluluk hali için küçüğe teşekkür edip, yeşil ışığın yanması ve arkadan gelen korna sesleri ile dünyama geri döndüm.

Neydi beni karamsar ruh halinden mutlu bir insana çeviren. Duygularıma dokunmuştu çocuk. Ne zaman kırmızı ışık yansa, o çakırı aradı gözlerim. Çünkü herkes gibi bende içten gelen bir gülümseme istiyorum, iyi bir ruh hali arıyorum. Hayat zaten stres ve zorluklarla dolu. Hepimizin ihtiyacı bir sıcak nefes, içten bir tebessüm.

Hayatınızın pek çok anında böylesi anlar yaşanmıştır, bir anda modunuzu olumludan olumsuza veya tersi olumsuzdan olumluya çeviren anlar. Hiç düşündünüz mü sizi olumluya çeviren olaylar neler ve nasıl bir duygu değişimi yaşıyorsunuz? Aslolan hangi durumların sizin duygularınıza dokunduğu, o durumun sizde hangi davranışla karşılık bulduğu ve sizi nasıl hareket ettirdiğidir. Aristo yıllar önce şöyle söylemiş; “Herkes kızabilir, bu kolaydır, ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde öfkelenmek, işte bu kolay değildir.” Liderlik durumsallık içeren bir olgudur. Kriz anında, stres altında doğru kararlar vermeyi gerektirir. Kişi kendini, duygularını fark etmemişse, takipçilerine bunu nasıl fark ettirecek.

Duygusal zeka becerilerini geliştirerek…

1990 lı yıllardan itibaren bilim adamları zekanın bir çeşidinden daha bahsetmeye başladılar, duygusal zeka. Bilişsel, entellektüel Zeka (IQ) daha çok genetikle, çeveresel faktörlerle ilgilidir ve geliştirilmesi daha kısıtlıdır. Geliştirilemez mi? Geliştirilir ama 100 IQ hiçbir zaman 160 IQ seviyesine gelmez. Duygusal zeka (EQ) bu anlamda daha geliştirilebilir yapıdadır. IQ entelektüel bilgi birikimi, bilişsel zeka ve öğrenme ile ilgilidir. Çevremizde sıklıkla görmekteyiz, aslında önemli ölçüde bilgi sahibi, IQ su yüksek insanlar yaşamda çokta başarılı olamayabiliyorlar. Duygusal zeka becerileri yüksek kişiler daha tutkulu, daha hırslı, stres ile daha kolay başa çıkabilen insanlar olarak karşımıza çıkıyor ve daha başarılı oluyorlar. Bu durum liderlerin duygusal zeka becerileri yüksek kişiler arasından daha yoğunlukla çıkmasını sağlamaktadır. Genel bir anlam yüklemek istersek şöyle söyleyebiliriz; duygusal zeka aklın, beynin ve kalbin bütünleşik zekasıdır. EQ alanında önemli çalışmaları olan Daniel Goleman şöyle tanımlar; “Kendimiz, başkaları ve çevremizle ilişkilerimizi kolaylaştıran, duyguları fark etme, anlama ve etkin biçimde kullanma yeteneğidir.“ Duygusal zeka duyguların farkında olma, duygularla başa çıkabilme, empati kurabilme ve ilişkileri yönetebilme yeteneklerini kapsamaktadır. Duygular karşımızdaki kişiyi anlamamıza, düşünce ve davranışlarını anlamlandırmamıza, etkin empati yapmamıza yardımcı olur.

Duygu en genel anlamda zihin, his, devinimi ve bir dizi biyolojik hareket eğilimi anlamında kullanılmaktadır. Ne kadar çok ve karmaşık duygu yaşadığımızı düşünürüz, ancak yaşadığımız duygular temelde toplam sekiz tanedir. Bunlar; öfke, korku, üzüntü, tiksinti, utanç, mutluluk, sevgi, şaşkınlıktır. Kıskançlık ve öfke karışımı, üzerine üzüntü ve korkunun eklenmesi gibi yeni duygu durumları oluşabilir, en temel anlamda bu sekiz duygu çeşidinden bahsedebiliriz.

Öfke: Hiddet, hakaret, içerleme, gazap, tükenme, kızma, sinirlenme, hınç, kin, rahatsızlık, alınganlık, düşmanlık ve belki de en uç noktada, patolojik nefret ve şiddet.

Üzüntü: Acı, keder, neşesizlik, kasvet, melankoli, kendine acıma, yalnızlık, can sıkıntısı, umutsuzluk ve patolojik olduğunda şiddetli depresyon.

Korku: Kaygı, kuruntu, sinirlilik, tasa, hayret, şüphe, uyanıklık, vicdan azabı, huzursuzluk, çekinme, ürkme, dehşet, patolojik olduğunda ise fobi ve panik.

Mutluluk: Zevk, coşku, rahatlama, tatmin, haz, sevinç, eğlenme, gurur, tensel zevk, heyecan, vecd hali, hoşnutluk, kendinden geçme, aşırı zindelik, kapris ve en uç noktada mani.

Sevgi: Kabul görme, dostluk, güven, iyilik, yakın ilgi, sadakat, aşırı tutkunluk, muhabbet.

Şaşkınlık: Şok, hayret, afallama, merak.

Tiksinti: İğrenme, hor görme, aşağılama, küçümseme, nefret etme, hoşlanmama, itici bulma.

Utanç: Suçluluk, mahcubiyet, hayal kırıklığı, pişmanlık, küçük düşme, üzülme, çile ve nedamet.( Daniel Goleman; Duygusal Zeka)

Çok seri, çok doğru bir şekilde empati yapabilmek için; öncelikle kendini tanımak, daha sonra karşıdakini tanımak ve hangi duygunun hangi davranışa sebep olduğunu ortaya koymak gerekmektedir. Bu empatinin bizim için altıncı bir his gibi çalışmasını sağlayacaktır. Örneğin öfkeli biri iletişim kurmakta zorlanır. Mutlu kişi iletişime açıktır, sorun çözmeye odaklanır. Karşınızdakinin yaşadığı duyguyu bilirseniz hemen “ben olsam” sürecini başlatırsınız ve çözüm daha kolay gelir. Korku, hemen savunmaya geçmenize neden olur ve saldırgan olabilirsiniz. Öfkesini bastıramayan birinin insan ilişkilerinin yoğun olduğu yerde çalışmaması gerekir. Bu örnekleri uzatabiliriz.

Bir yöntemi var mıdır duygularımızı tanımanın, davranışlarımızı kontrol altına almanın? Bu da bir sonraki yazımızın konusu olsun.

Bu makale, SATINALMA DERGİSİ, Aralık 2018, Yıl:6, Sayı: 72, sayfa:37’de yayınlanmıştır.

İthalat Maliyetlerinizi Düşürecek 5 Öneri

Ticaret yapan şirketler için maliyetlerin azaltılması karlılıklarını olumlu yönde etkiliyor. Bu nedenle birçok şirket yatırım kararı almadan önce fizibilite çalışmaları yapıp, fayda maliyet analizinden istifade edip, karlılıklarını önceden planlayabiliyor. İthalat yapan şirketlerin ithalat maliyetlerini azaltmaları durumunda, yurt içinde yapmış oldukları ticari faaliyetlere ilişkin satış fiyatını arttırmadan karlılıklarını arttırabiliyor.

Bu kapsamda, ithalat yapan şirketler tarafından alınacak birkaç aksiyon ile ithalat maliyetleri azaltılabiliyor. İthalat maliyetlerini aşağıya çekecek 5 öneri aşağıda yer alıyor.

  1. Sabit Sermaye Yatırımlarında Yatırım Teşvik Belgesi Almak:

Ekonomik faaliyetlere ilişkin yatırımda kullanılacak malların yurt dışından tedarik edilmesi söz konusu ise yatırım teşvik uygulamasından istifade edilerek, ithalat maliyetleri azaltılabilir. Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar uyarınca, yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılacak ithalatlarda Gümrük Vergisi ve Katma Değer Vergisi istisnası uygulanıyor.

Ayrıca, KKDF’ye ilişkin mevzuat uyarınca, yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan vadeli ithalatlarda fon tahsil edilmiyor. Bu noktada, yatırım mallarının vadeli olarak ithal edilebilmesi mümkün kılınıyor.

1.000 TL değerinde olan makinenin vadeli olarak yatırım teşvik belgesi kapsamında ithalatında ödenecek vergi ile teşvik belgesi olmaksızın ithal edilmesinde ödenecek vergiye ilişkin karşılaştırma tablosu aşağıda yer almaktadır.

  Normal İthalat Yatırım Teşvik Kapsamı İthalat
Gümrük Vergisi (%10) 100 TL 0
Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (%6) 60 TL 0
Katma Değer Vergisi (%18) 208,80 TL 0
Toplam Vergi 368,80 TL 0

 

Yukarıda yer alan tablodan da görüleceği üzere, yatırım teşvik kapsamında yapılan ithalatta ithalat maliyetleri % 36,88 oranında düşürülebilmektedir.

  1. Vadeli Ödeme Şekillerini Kullanmamak veya Alternatif Finansman Yöntemlerini Seçmek:

Bazı ürünlerin vadeli ithalatında Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) tahsil ediliyor. Vadeli ithalatlarda tahsil edilen KKDF ithalatçılara % 6 oranında ek bir maliyet getiriyor. İthalde tahsil edilen KKDF, aynı zamanda ithalatta ödenen KDV ve/veya ÖTV’nin de matrahına girdiği için ekstra vergi artışlarına neden olabiliyor.

Dış ticarette kullanılan üç ödeme şekli üzerinden KKDF tahsil ediliyor. Bu ödeme şekilleri aşağıda yer alıyor.

  1. Kabul Kredili Ödeme
  2. Vadeli Akreditif
  3. Mal Mukabili Ödeme

Kabul kredili, vadeli akreditif ve mal mukabili ödeme şekillerinde ithalattan sonra eşya bedelleri yurt dışına transfer ediliyor.

İthalde tahsil edilen KKDF’nin noksan tahsil edilmesi durumunda 2014/6852 sayılı Vadeli İthalatta Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesintilerinin Takip ve Tahsili Hakkında Karar uyarınca üç kat ceza uygulanıyor.

Vadeli ithalatlar üzerinden KKDF tahsil edilmesi nedeniyle bir çok ithalatçı şirket pazarlık neticesinde elde ettiği vadelerden yararlanamıyor.

Farklı finans araçları kullanılarak, KKDF ödemeden ithalat yapılabiliyor. İthalatın finansmanın; faktöring veya ithalat finansman sözleşmeleri kapsamında yapılması durumunda KKDF masrafına katlanılmadan ithalat yapılabiliyor.

  1. Tercihli Tarife Uygulamalarından İstifade Etmek:

Uluslararası anlaşmalar kapsamında bir kısım ülkelerden yapılan ithalatlarda daha düşük gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu kapsamda, ithalat yapan şirketlerin tedarik sürecini vergisel avantaj uygulanan ülkelere göre uyarlamasının faydalı olacağı değerlendiriliyor.

Ülkemiz ile AB arasında gümrük birliği anlaşması bulunmaktadır. Gümrük birliği kapsamında sanayi ürünleri ithalatında gümrük vergisi muafiyeti uygulanıyor. Bu kapsamda, AB’den yapılacak sanayi ürünleri ithalatında gümrük vergisinin maliyet olmayacağı değerlendirilmektedir.

Diğer yandan ülkemiz tarafından imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmaları kapsamında yapılacak ithalatlarda da vergisel avantajlardan istifade edilerek ithalat maliyetleri azaltılabilir.

  1. Ekonomik Etkili Gümrük Rejimlerden Yararlanmak:

Gümrük Kanunu’nda yer alan ekonomik etkili gümrük rejimlerinde istifade edilerek ithalat maliyetleri azaltılabilir. Bu rejimlerin kullanılması ile kazanılması muhtemel fırsatların ayrıntılı olarak analiz edilmesinin ithalat yapan şirketlerin yararına olacaktır.

Dâhilde İşleme Rejimi : İthalat yapan ihracatçıların kullanabileceği bir rejim olarak karşımıza çıkmaktadır. Dâhilde işleme rejimi ile üretim için gerekli girdilerinin ithalatında gümrük vergileri tahsil edilmemektedir. Bu durumda ihracatçı firmalar, ithalat anında bir vergi yükü altında kalmayacakları için ithalat maliyetlerini azaltarak karlılıklarını arttıracaktır.

Geçici İthalat : Geçici ithalat rejimi, serbest dolaşımda olmayan eşyanın, belli bir süre için gümrük vergilerinden kısmen veya tamamen muaf bir şekilde ithalini sağlayan gümrük rejimi olarak tanımlanıyor. Geçici ithalat rejiminden yararlanılması durumunda kesin ithalata göre maliyetler daha düşük olacaktır. Tam muafiyette, geçici ithalat konusu eşya için vergi tahsil edilmezken, kısmi muafiyette ise her ay ithalat vergilerinin % 3’ü tahsil edilecektir. Üretim araçlarının bir kısmının geçici ithalat ile tedarik edilmesi durumunda, ithalat maliyetleri düşürülebilecektir.

Gümrük Kontrolü Altında İşleme Rejimi : İthalat yapan şirketler, gümrük kontrolü altında işleme rejimi ile yüksek vergi oranına tabi girdileri rejim kapsamında gümrük vergisi ödenmeksizin ithal ederek üretimde kullanabilirler. Üretim sonucunda elde edilen ve daha düşük gümrük vergisine tabi ürün üzerinden gümrük vergisi ödeyerek ithalat işlemlerini tamamlayabilirler. Örneğin % 20 oranındaki gümrük vergisine tabi eşyadan % 5 oranına tabi eşya üretilebilir. Bu rejimden yararlanmak suretiyle % 15 oranında (vergilerin daha düşük tahsil edilmesi) ithalat maliyeti düşürülmüş olacaktır.

Gümrük Antrepo Rejimi : Antrepo rejimi, serbest dolaşımda olmayan eşyanın sınırsız bir şekilde depolanmasını sağlayan rejim olarak tanımlanıyor. Özellikle finansal açıdan zorluk çekilen dönemlerde ve nakit sıkışıklığının olması durumlarında, eşyanın mal mukabili olarak ithal edilmesi halinde % 6 Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) ödenmektedir.

Ancak söz konusu eşyanın antrepo rejimi kapsamında depolanarak, finansal açıdan en uygun zamanda ithalatının gerçekleştirilmesi yoluyla, KKDF ödenmeksizin ithalat gerçekleştirebilecektir. Bu yolla ithalat maliyetleri minimum % 6 oranında azaltılacaktır.

  1. Basitleştirilmiş Usullerden İstifade Etmek:

Dış ticaret yapan şirketler bir takım şartlara sahip olmaları durumunda gümrük işlemlerinde ayrıcalıklara sahip olabiliyorlar. Onaylanmış kişi statüsüne ve yetkilendirilmiş yükümlü statüsüne sahip firmalar gümrük işlemlerinde ayrıcalıklara sahip olmaktadır.

Onaylanmış kişi statü belgesine sahip şirketler, mavi hat gibi özel ayrıcalıklara sahip olarak, gümrük işlemlerini kısa süre içerisinde tamamlamakta ve depolama gibi gümrükleme maliyetlerini minimize edebilmektedir. Ancak, onaylanmış kişi statü belgeleri 01.01.2017 tarihinden itibaren geçerliliğini kaybedecek.

Yetkilendirilmiş yükümlü statüsü, onaylanmış kişi statüsünden daha fazla ayrıcalık sağlayan bir statü olarak değerlendiriliyor. Bu statüye sahip olan şirketler, gümrük işlemlerinde ayrıcalığa sahip olmakla birlikte, ithalatta yerinde gümrükleme iznine sahip şirketler ithalatlarını kendi tesislerinde yerine getirebiliyor. Bu durum neticesinde ithalat ve taşıma maliyetleri azaltılabiliyor.

Bu makale Satınalma Dergisi’nde yayınlanmıştır (2018). 

Tedarikçi Bilgi Formları Kurumsal Özgeçmiş mi ? Bumerang Etkisi

Tedarikçi Bilgi Formları Kurumsal özgeçmiş Mi Bumerang Etkisi

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ

Tedarikçi Bilgi Formları Kurumsal Özgeçmiş mi ? Bumerang Etkisi

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı

Tedarikçi Bilgi Formları Kurumsal özgeçmiş Mi Bumerang Etkisi
Satın Alma Yönetiminde Tedarikçi Bilgi Formları

Satınalma iş çevresinin günlük rutininde tedarikçi bilgi formları çoğu zaman gözden ıraktır. Mesai saatlerinin koşuşturması, ajandası içerisinde bu bilgi formlarının ya da sistemdeki karşılığı olan kayıtların önemi üzerinde çok da durulmaz. Bu durumu birebir anlatan en güzel söz şudur: “herkes kiminle çalıştığını gayet iyi bilir”. Fakat işletmeler büyüdükçe, alım kalemleri çeşitlilik kazandıkça A’dan Z’ye tüm kategorilerde tedarikçi veritabanına hakimiyet azalabilmektedir. Bu çeşitliliğe bir de personel değişimi eklendikçe tedarikçi firmalarında yaşananlar tam zamanlı izlenememektedir. Tedarikçi yatırımları, büyüme, küçülme ya da farklı sektöre geçiş süreçleri hakkında bilgi akışı gecikmeli olmaktadır. Aynı zamanda istihbarat gelse dahi sisteme girişi ve kurumsal hafıza işlenmesi zaman almaktadır. Sektöre yeni giren firmalar hakkında istihbarat eksikliği ve araştırma süreci her zaman yapılması gereken ödev olarak bizi beklemektedir.

Bu yazımızda tedarikçiyi tanıma evresinde ve daha sonrasında tedarikçi hayat eğrisi boyunca gündeme alınan ve araştırılan başlıkları ele alacağız.

Konunun rahat anlaşılması açısından personel alımlarında kullanılan özgeçmiş formları ile tedarikçi bilgi formları arasında benzerlik kuracağız.
Her ikisinde de işe uygunluk, geçmiş iş tecrübesi, yetkinlikler ve referanslarla ilgili bilgi bulunmaktadır. Bütün başlıklar yüz yüze gelindiğinde sorgulanır, gerçekliği ve tutarlılığı üzerinde durulur. Tüm özgeçmişler içerisinden iyi etüd edilerek işe alınan personelin verimliliği işe olumlu etki ederken aynı şekilde tedarikçi bilgi formları da iyi etüd edildiğinde doğru sonuçları üretmesi beklenmektedir. İşin özü, kısaca “bumerang etkisidir”. Doğru satınalma sistemi kurduğunuzda doğru sonuçları elde edersiniz. Hatalı ve eksik sistemi kurduğunuzda tedarikçi devir hızınız yüksek olup operasyonel tüm riskleri yaşarsınız.

Günümüzde tedarikçilerle ilgili kayıtların tutulduğu veritabanı ve bunların yer aldığı programlar son derece önemlidir. Satınalma, planlama, operasyon, kalite, lojistik ve muhasebe yöneticilerinin sürekli etkileşim halinde olduğu bu sistemlerde tedarikçi tabanlı bilgilerin güncel olması karar almayı kolaylaştırmaktadır. Güncel işlerin (siparişlerin) hangi aşamada olduğunun görünmediği, tedarikçiye ait formel ve enformel bilgilerin eskidiği sistem kayıtları yöneticileri zor durumda bırakmaktadır.

İşletme yöneticilerinin bu alandaki temel amacı, tedarikçi devir hızını düşürmek ve sürdürülebilir tedarikçi ilişkilerini oluşturabilmektir. Bunun ilk adımı tedarikçiyi tanıma ve karşılaşılması muhtemel risklerin, tedarikçi iş ilişkisinin en başında anlamaya gayret edilmesidir.

Tedarikçi ilişkileri özünde işletmeler arası ilişkilerdir. İlişkilerin özünde “güven” ve “saygı” yatar. Bilgi formlarındaki kayıtların doğru bir şekilde beyan edilmesi, ilişkilerin en başta doğru bir zeminde oluşması açısından hayati bir anlam taşımaktadır.

  • Tedarikçi Devir Hızının Yüksek Olması Ne Anlama Gelir ?

Potansiyel tedarikçileri tanıma ve sorgulama için yeterince zaman ve emek ayrılmadığında işin başlangıcından sonuna kadar kötü sürprizlerin çıkması olağan hale gelir. Yaşanan tüm negatif olaylar bir sonraki işler için yeni tedarikçilerin gündeme gelmesine neden olmaktadır. Geleceğe ilişkin “tamam mı ? devam mı ?” değerlendirmeleri somut göstergeler üzerinden yürümektedir. Tedarikçi performans değerlendirme notları yol gösterici olup tedarikçilerle ilgili kararların şekillenmesine yardımcı olmaktadır.

Nasıl ki personel devir hızının yüksekliği olumlu bir gösterge değil ise tedarikçi devir hızının da yüksek olmasını olumlu bir şekilde değerlendiremeyiz. Personel devir hızının yüksek olduğu bir işletme hakkında belirli konuların ön plana çıktığı herkesçe bilinmektedir. Yönetim ve kurumsallaşamama problemleri, yetki ve sorumluluk karmaşası, maaş, motivasyon ve aidiyet düşüklüğü, profesyonel olmayan uygulamaların yaygınlığı ve iş temposunun yüksekliği gibi pek çok konu hemen aklımıza gelir.

Benzer şekilde tedarikçi devir hızının yüksek olmasında da belirli konular ön plana çıkmaktadır. Alıcı ve/veya tedarikçiden kaynaklanan problem türleri olabilir. Ortak bir değerlendirme ile başlayalım. Her iki tarafın da profesyonellikten uzak tutum ve davranışları iş ilişkisini zayıflatır ve güven zeminini ortadan kaldırır. Sıklıkla karşılaşılan durum, mevcut sözleşme koşullarına aykırı hareket edilmesidir. Alıcı ve tedarikçi özelinde ayrı ayrı ele alındığında ise beklentiler ve gerçekleşenler arasındaki uçurum işin devamlılığını doğrudan sarsmaktadır.

  • İğneyi Önce Kendimize Sonra Tedarikçilerimize Batırmalıyız.

Öncelikle alıcı tabanlı hatalar ve tedarikçiye yaşatılan problemleri sıralayalım. Tedarikçilerin temel beklentisi yapılan işe karşılık olarak vadesinde tahsilatın yapılmasıdır. Söz verilen tarihlerde (vadelerde) ödemelerin yapılmaması, kesinti ve cezalar, alıcı tarafındaki muhataplarla yaşanılan iletişim problemleri sonraki işlere de yansıyacaktır.

Tedarikçi tabanlı hatalarda ise verilen iş ile gerçekleşen iş kalitesi arasındaki uygunsuzluklar, malzeme, işçilik, proje ve uygulama farklılıkları, maliyet ve termin sapmaları, çeşitli tutarsızlıklar ve yöneticilere zamanında erişim olmaması başı çekmektedir.

  • Tedarikçi Devir Hızının Yüksekliği Aynı Zamanda
    Satınalma Sisteminin Doğru Çalışmamasıdır.

Tedarikçi ilişkilerinde gerçekleşen kabahatlerin tamamını tedarikçilerimize yükleyemeyiz. Tüm değerlendirmelerimiz, objektif, ölçülebilir ve kanıta dayalı sonuçlar üzerinden gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle öncelikle alıcı tarafında satınalma sisteminin doğru kurgulanması; yönetim, karar alma sistemi, organizasyon şeması, yetki ve sorumluluklar, prosedür, iş, bilgi ve belge akışları netleştirilmelidir.

Tedarikçi performans değerlendirme sonuçları ve tedarikçi devir hızı rakamlarımızı ilgili bölüm ve çalışanları ile paylaşılmalıdır. Tedarikçi devir hızı ile ilgili kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlenmelidir.

  • Tedarikçi Bilgi Formları Ne Zaman Devreye Girer ?

Tedarikçi bilgi formları, tedarikçileri devreye alma sürecinde başlangıç adımını teşkil eder. Tedarikçi pazar araştırmasında ön değerlendirmeler bu formlar üzerinden yürütülür. Aynı zamanda yeni ürüne geçiş planlamaları ve yeni yatırım kararlarında mevcut tedarikçilerimiz ihtiyaçlarımızı karşılamayabilir ya da ilave teklif toplamak da isteyebiliriz. Diğer taraftan personel devir hızının yüksek olduğu yerlerde tedarikçi bilgi formları şirkete yeni katılan çalışanların iş çevresini tanımasını da kolaylaştırır. Bütün bu faktörler tedarikçi kayıtlarının sadece bir defa değil tüm operasyonlar devam ettiği sürece güncellenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

  • Tüm Tedarikçiler İçin Tek Tip Bir Bilgi Formu Yeterli Olur mu?

Direkt ve endirekt alım kategorileri, yurtiçi-uluslararası işletme dağılımları ile birlikte küçük orta ve büyük ölçekli şirket iş çevresi düşünüldüğünde tek tip form yeterli olmayabilir. Tüm ihtiyaçlara cevap vermeyebilir. İşin niteliğine ve stratejik değerine göre karmaşık detaylı formlar olabildiği gibi ölçeğe ve endirekt kategorilere yönelik basit formlar da kullanılabilmektedir.

Tedarikçi veritabanı üzerinde rahat araştırmaların (teknik analizlerin) yürütülmesine imkan verecek anahtar başlıklar temel alınarak, alım kategorilerine bağlı yeni başlıklar eklenebilir ya da çıkarılabilir.

  • Tedarikçi Bilgi Formlarının Nihai Yapısına Hangi Bölümler Karar Verir ?

Tedarikçi bilgi formlarının meydana getirilmesi ve sonrasında güncellenmesinde operasyon (üretim), satınalma, kalite, lojistik ve muhasebe bölümleri denetleyici fonksiyonlarından dolayı doğrudan rol oynarlar. Bütün bu bölümlerin işbirliği elzemdir.

  • Bilgi Formları Tedarikçiler Açısından da Bir İpucu Teşkil Eder mi?

Tedarikçiler, alıcı firma web sitesi tedarikçiler bölümünde sistem üzerinde doldurdukları bilgi formlarından çok sayıda ipucu elde ederler. Hangi konularda ne kadar hassasiyet gösterildiği soruların derinliğine bakılarak çok rahat anlaşılmaktadır.

  • Tedarikçi Bilgi Formlarının İçeriği Nasıl Olmalı ?

Direkt ve endirekt ürün/hizmet alım kategorilerine bağlı olarak merak edilen, araştırılması gereken tüm başlıklar tedarikçi bilgi formlarının içeriğini oluşturur. İşletmeler alım gruplarına bağlı olarak tedarikçi tabanlı risklerini doğru tanımlamalıdır. Sürekli tedarik edilen malzeme, parça gruplarına bağlı olarak bir dizi konu analiz edilmektedir. Şimdi bunları sırasıyla ele alalım.

  • Satınalma

Satınalma bölümü, tedarikçi firmanın yönetiminden başlayarak tüm bölümlerin yetkinliklerini araştırmaktadır. Bölüm, talep sahibinin doğru ihtiyaç tanımlaması, doğru teknik şartnamelerin oluşturulması ve ihalelerin düzgün yürütülmesinden sorumludur. Doğru tedarikçilerin devreye alınması ile bağlantılı olarak diğer departmanlarla olabildiğince işbirliği sağlamaktadır. Satınalma bölümü, saha denetimlerinden başlayarak tüm iş sürecinde özellikle üretim ve kalite bölümleriyle koordine olmaktadır.

Tedarik zinciri yönetimi anlayışı ile tedarikçilerin de kendi tedarikçilerine uyguladığı sistemlerin varlığı denetlenmelidir. Tedarikçinin tedarikçisine doğru ön evrelerdeki gerçekleşen kayıtların doğruluğu ve güncelliği araştırılır. Tedarikçi firmanın da kendi satınalma sistemi ve uygulamalarındaki profesyonellik düzeyi, alıcıların operasyonel risklerin minimize edilmesinde büyük rol oynamaktadır. 

  • Muhasebe

Muhasebe bölümü cari kayıtların tam olarak tutulmasına özen gösterir. Tedarikçi bilgi formalarında yer alan şirketin ismi, ticari ünvanı, adresi, vergi numarası, imza sirküleri, ticaret sicil kayıtları, firma sahipleri, ortakların kimliği, cirosu ve vergi matrahları gibi bilgi satırları mercek altına alır. Ticari istihbarat araştırması tüm bölümlerle paylaşılmalıdır.

  • Kalite

Kalite bölümü, tedarikçi işletmenin kalite kültürünün hangi düzeyde olduğunu araştırır. Sahada kalite çalışmalarının kapsamı incelenir. Tedarikçi kalite departmanının varlığı ve bölüm yöneticilerinin yeterliliği sorgulanır. Üretilen malzeme, ürün/hizmet ya da proje ile bağlantılı olarak tüm kayıtların güncelliği analiz edilir. Sahip olunan tüm sertifika ve belgeler araştırılır.
ISO 9001, ISO 16949, vb. standartların varlığı ya da yokluğu önemli bir ipucudur. Süreç yönetimi ve istatistik çalışmalar sorgulanır.

  • Üretim

Tedarikçi işletmenin fiziki altyapısı, üretim alanı, sahip olduğu makine envanteri, araç, ekipman sayıları model ve yaşları incelenir. Yurtiçi ve uluslararası tesislerinin varlığı ve coğrafi dağılımları önemli göstergelerdir. Dönemsel üretim miktarları, kapasite kullanımı, vardiya sayısı, tüketilen enerji türü ve miktarları araştırılır.

  • İnsan Kaynakları

Toplam çalışan sayısı, mavi ve beyaz yakalı çalışanların dağılımı, verilen işle ilgili kaç kişinin o işe tahsis edildiği ve yeterlilikleri araştırılır. Personel devir hızı, ortalama tecrübe, işçi-işveren ilişkisi, sendika, sosyal haklar, çalışan memnuniyeti, kişisel gelişim ve mesleki işbaşı eğitimlerinin türleri ve saatleri incelenir.

  • Lojistik Yetenekler

Lojistik destek sistemleri, depolama alanları ve coğrafi dağılımları, firma paketleme ve ambalajlama yeterlilikleri, öz mal ve kiralık araç sayıları, lojistik tedarikçilerin niteliği analiz edilir.

  • Genel Teknoloji ve Bilişim Altyapısı

Firma teknoloji; makine – otomasyon altyapısı. İşletmede kullanılan donanım ve yazılımların envanteri. Casus programlar, koruma, güvenlik ve yedekleme uygulamaları. Sözleşmede tanımlanmış tüm operasyon ve ilgili mevzuat kapsamında tanımlanan risklere karşı emniyet ve güvenlik çerçevesine uyum koşulları incelenmektedir.

  • Müşteri Referansları

Tedarikçilerin önemli müşteri referansları, benzer iş / proje deneyimlerin varlığı, geçmiş dönemlerde gerçekleşen işlerin cirodaki payı, iletişim bilgileri üzerinden temas edilerek memnuniyet / referans araştırması gerçekleştirilir. Aynı sektörde referans olmayan müşteriler ve varsa kötü iş deneyimleri de araştırılmalıdır.

  • – –  > Bu makale ilginizi çekebilir:  

Tedarikçi Günü Nasıl Planlanır? Organizasyon ve Yürütme için Yol Haritası 

Eğitim: TEDARİKÇİ PERFORMANS DEĞERLENDİRME ve TEDARİKÇİ İLİŞKİLERİ EĞİTİMİ
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi
Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi içeriğini incelemek için: https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/

 SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ MAKALELERİ

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı
merdal@istanbul.edu.tr

SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

Kitap Önerileri : 

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programları, Mülakat Tarihi: 3 Temmuz 2019 Saat:09:00 – 17:00 Seminer – 6 Sınıfı

Yüksek Lisans Yüksek Hedefler

Mülakat Tarihi: 3 Temmuz 2019 Saat:09:00 – 17:00 Seminer – 6 Sınıfı

Başvuru Tarihleri: 10 – 26 Haziran 2019
Başvurular ilgili tarihlerde internet üzerinden yapılmaktadır.

Programa, Satınalma, Lojistik, Dış Ticaret, Operasyon, Planlama ve Tedarik Zinciri Yönetimi konusunda kendisini geliştirmek ve kariyerinde bu yönde ilerlemek isteyenleri davet ediyoruz.

Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı disiplinler arası nitelik taşımakta ve farklı disiplinleri kapsayan derslerden oluşmaktadır. Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı, program içeriğine uygun olarak tedarik zinciri ilke ve stratejilerine ilişkin gerek teorik gerekse pratik bilgileri içeren dersleri kapsamaktadır. Bu kapsam doğrultusunda; Satınalma ve Tedarik Zinciri İlkeleri, Lojistik Yönetimi, Sözleşme Hukuku, Müzakere Yönetimi, Proje Yönetimi, Pazarlama Yönetimi, Perakende Yönetimi, Veri Analizi ve Kantitatif Karar Alma Teknikleri, Tedarik Zincirinde Yönetiminde Modelleme, Tedarik Zinciri Stratejileri, Araştırma Yöntemleri ve Maliyet Yönetimi derslerine yer verilmektedir.

İkinci Öğretim Tezsiz Yüksek Lisans Programı’nın amacı, programa katılan öğrenciye mesleki konuda teorik düzeyde derin ve kapsamlı bilgi kazandırmak olup sahip olduğu bilginin uygulamada nasıl kullanılacağını gösterilmesidir.

Tedarik Zinciri Yönetimi YLP sektör çalışanlarının, saha deneyimi yöneticilerin bir arada olduğu bir program.

Program üretim ve hizmet sektörlerinden büyük ilgi görmektedir. İkinci öğretim tezsiz program öğrencilerimizin tamamına yakını sektörde görev almaktadır.

Yüksek Lisans mezunlarımızın http://www.tedarikzinciri.org/mezunlarimizdan/ görüşlerine yer verdik. Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı web sitemizden bulabilirsiniz. 

Prof. Dr. Murat ERDAL 
Program Koordinatörü merdal@istanbul.edu.tr 

 

Çalışma hayatında yer alanların akademik gelişim ve kariyerlerini destekleyip güçlendirebilmeleri için derslerin akşam saatlerinde olması büyük bir eksikliği kapatmaktadır. Dersler Beyazıt Kampüsünde yürütülmektedir.

Başvuru Kılavuzu : 2019 -2020 http://cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=1)-kosullarikilavuzu.docx_636948239492868084.pdf

Program Başvuruları: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Web site: http://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/