Ülke Olarak Yazılım Sektöründe Dünyadan Aldığımız Payı 2023’e Kadar Artırmalıyız

Yerli yazılımın öneminin tüm kesimlerce daha iyi anlaşılmaya başlandığı şu günlerde, yazılım geliştiricilerine özel destekler sağlanması ve kamu birimlerinin yerli ürünlere öncelik vermesi büyük bir önem arz ediyor. Digital Planet CEO’su Şerif Beykoz, son dönemdeki bu gelişmelere yönelik şunları söyledi: “Ülke olarak yerli yazılım teknolojilerinde dünya yazılımından sadece binde 6 oranında pay alıyoruz. 2023 hedeflerine paralel şekilde yazılım sektörünün geliştirilmesi ve bu oranın artırılması için daha çok çaba harcanması gerekiyor.”

Son zamanlarda ülkemizde yaşanan gelişmelerin ardından, tüm sektörler için yerli yazılım kullanımının bir kez daha gündeme gelmesiyle birlikte Digital Planet CEO’su Şerif Beykoz önemli açıklamalarda bulundu.

Yerli yazılım teknolojisinin, 10 sene öncesine kıyasla ülkemizde büyük ilerleme kaydettiğinin altını çizen Beykoz, “Ülke olarak 2023 hedeflerine paralel şekilde yazılım sektörünü geliştirmemiz için daha gidecek çok yolumuz var. Hatırlanacağı gibi 2023 hedeflerinin ilki, dünyada en büyük ilk 10 ekonomi arasında yer almak, ikincisi ise toplamda 500 milyar dolar olarak planlanan ihracatın 150 milyar dolarının bilişim sektöründen gelmesiydi. Mevcut durumda, dünya yazılımından sadece binde 6 oranında bir pay alıyoruz ve hedeflere ulaşılması için bunu kesinlikle artırmamız gerekiyor. Bu sebeple yerli yazılım geliştiricilerine özel destekler verilmesi ve kamu birimlerinin güvenlik yazılımlarında yerli ürünlere öncelik vermesi çok önemli” dedi.

Yerli yazılıma yapılan yatırım tek seferlik olarak düşünülmemeli

Destek ve teşviklerin sektörün büyümesinde büyük rol oynadığını vurgulayan Beykoz açıklamalarına şu sözlerle devam etti: “Bunların yanında yerli yazılımcılar da kendi sorumluluklarının farkına varıp geliştirmelerine son sürat devam etmeliler. Yazılım denince malesef bir iyi, bir de kötü niyetten bahsetmek gerekiyor. Kötü niyetli yazılımcıların iletişim ağlarına sızmak için her türlü yöntemi denediğini biliyorsak, yerli yazılımcılar da bizleri bunlardan korumak için çaba göstermeliler. Hem özel sektör hem de yerli yazılımı destekleyen kamu sektörünün yerli yazılıma yapılan yatırımı tek seferlik bir iş olarak görmemesi ve sürekli geliştirme beklediğinin bilincinde olması gerekiyor. Dolayısıyla sürekli yatırım gerekliliğinin farkına varılmalıdır.”

 

Savunma ve silah sanayiinde yerli yazılımların kullanımı önemli

Yerli yazılım teknolojisinin tüm sektörler için kullanımı ayrı ayrı önem taşırken, savunma ve silah sanayiinde kullanılan yazılımlarda özellikle network ve internet güvenliği alanlarında yerli yazılımların kullanılması son derece önemli. e-Dönüşüm sektöründe kendi hizmetlerini sunmaya devam eden Digital Planet’in bu konularda kendisine ait çalışmaları olduğunu belirten Beykoz son olarak şunları belirtti: “Yüzde yüz yerli yazılımımızı kullanıyoruz. Kendi geliştirdiğimiz yerli yazılımımız ile 2018 yılı itibariyle 8.000’in üzerinde müşteriye hizmet veriyor ve sürekli çalışmalarımızla yeni ürün ve servisleri kullanıcıların hizmetine sunuyoruz. 2018 yılında sistemlerimizden geçen fatura sayısının 1 milyar sınırını aşacağını öngörüyoruz. Bu yüksek fatura hacmi yalnızca Türkiye’de değil Avrupa’da bile karşılaştırılamayacak miktarda. Sisteme yeni dahil olan firmalar ile birlikte sürekli artan fatura hacimlerinin mevcut platformlarımızı olumsuz etkilemeyeceği alt yapı yatırımlarına çok önem veriyoruz. Çok yakın zamanda da bu ürün ve servislerimizi yurt dışına ihraç etmeye hazırlanıyoruz.”


Digital Planet Hakkında:

Digital Planet, yeni teknolojilerle iş dünyasına inovatif çözümler üreten bir ar-ge şirketi olarak 2000 yılında faaliyetlerine başlamıştır. “Kişiselleştirilmiş Akıllı Doküman” kavramı altında ilk yüksek sıkıştırmalı dijital doküman arşiv teknolojisini Türkiye ile tanıştırmış, NetVault isimli bu ürününü yurtdışına ihraç etmiştir. Yurtdışındaki çalışmalarının büyük bölümünü gerçekleştirdiği Londra’da bir ofisi daha bulunmaktadır. Türkiye’de e-Fatura resmi olarak kullanılmaya başlanmadan önce, e-Fatura konseptini Türkiye’de ilk kez uygulamaya geçirmiş, e-Dönüşüm sürecinin gelişmesine öncülük ederek e-Fatura, e-Defter ve e-Arşiv çözümlerinin diğer kurumların hayatına hızla girmelerinde aktif rol oynamıştır. Kurum içi süreçleri değiştirmeden, ERP sistemleriyle doğrudan entegre çalışan maliyet avantajlı özel entegratörlük hizmetlerinde e-İmza, KEP, e-Bilet, e-Yedekleme, e-Mutabakat gibi yeni ürünler ile çözüm yelpazesini günün gereksinimlerine uygun olarak geliştirmektedir. e-Dönüşümün ötesinde hizmet anlayışını 5G, Nesnelerin İnterneti (Internet of Things) çatısı altında günümüzde hızla artan veri boyutlarının yönetilmesi teknolojilerinde çalışmalarını Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde sürdürmektedir.

İnovasyonun Şampiyonlar Ligi için Önkayıtlar Başladı

TİM’in bu yıl beşincisini düzenleyeceği inovasyon geliştirme programı İnovalig’e 1000’in üzerinde firmanın başvurması bekleniyor. Firmaların hiçbir ücret ödemeden katılabilecekleri İnovalig için son başvuru tarihi ise 10 Mart 2018.

Yüksek katma değerli ürün ihracatını arttırmanın en önemli yolunun inovasyondan geçtiğine inanan 70 bin ihracatçının temsilcisi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı İnovaLİG’in bu yıl beşincisini düzenliyor.

İlk kez 2014 yılında gerçekleştirilen ve 460 firmanın başvuru yaptığı İnovalig için bu yıl katılımın 1000 firmayı aşması bekleniyor. Türkiye’nin önde gelen firmalarının inovatif çalışmaları ile yer aldığı yarışmada dereceye girenler “İnovasyon Ligi Avrupa Şampiyonasında” ülkemizi temsil etme şansı yakalayacak.

İnovasyonun küresel pazarlarda rekabet edecek firmalar için vazgeçilmez hale geldiğini belirten TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, 2014 yılında başlattıkları çalışmanın her geçen yıl daha fazla ilgiyle karşılandığını ve çok güzel sonuçlar elde edildiğini söyledi. Büyükekşi, “İnovalig’i ilk kez düzenlediğimiz 2014 yılında 460 firma başvuru yaptı. 2015 yılında bu sayı 488’e, 2016 yılında 761’e ve 2017 yılında da 971’e yükseldi. Bu yıl katılımın 1000 firmanın üzerine çıkmasını bekliyoruz. Firmalar, geçen senelerde olduğu gibi bu sene de IMP3rove metodolojisine dayanarak İnovasyon Stratejisi, İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü, İnovasyon Döngüsü, İnovasyon Kaynakları, İnovasyon Sonuçları olmak üzere 5 ana kategoride yarışacaklar. IMP3rove metodu, inovasyon yönetimi ve sistematik inovasyon yetkinliklerinin kazanılması için yapılan çalışmaları ölçmeye dayalı bir metodoloji olarak küresel ölçekte kullanılıyor. Bu metodoloji ile katılımcı firmalar için inovasyonun sadece bir sonuç değil; sürdürülebilir ve tekrarlanabilir ödüller getiren yapısal bir süreç olması hedefleniyor” diye konuştu.

Süreç nasıl işleyecek

İnovaLİG’de yer almak isteyen firmalar, herhangi bir ücret ödemeden www.inovalig.comweb sitesinden programa ön kayıt yaptırabilecekler. Başvuru yapan firmalar kendilerine gönderilecek anketi dolduracaklar. İlk aşama sonucunda, katılımcı her bir firma için yaklaşık 100 sayfalık bir inovasyon raporu hazırlanıyor. 350 € değerinde olan bu rapor, tüm katılımcılara ücretsiz olarak gönderilecek. Bu rapor, firmaların kendi yetkinliklerinin, yerel ve uluslararası pazarlardaki benzerleri ile kıyasladığı bir karşılaştırma raporu niteliği taşıyor. Firmalar, bu karşılaştırmalı rapor ile 5 kategori çerçevesinde kendilerini değerlendirme imkanı yakalıyor. 5 farklı kategoride ilk 5 olmak üzere toplamda 25 firma, IMP3rove Academy raporları baz alınarak yarı finallere katılmaya hak kazanacak. Yarı finalistler, Büyük jüri karşısında 5’er dakikalık inovasyon yönetimi yaklaşımlarını anlatan sunumlar yapacaklar. Bu sunumlar sonucunda her kategoride ilk 3 firma belirlenecek.

Ödüller Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası’nda verilecek

TİM’in inovasyon kültürüne büyük önem verdiğini ve yaptıkları çalışmalarla bu kültürün KOBİ’lere kadar yayılmasını hedeflediğini belirten TİM Başkanı Büyükekşi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnovasyon birlikte başarmayı başarabilmektir. Bu sebeple bütün firmalarımıza gösterdikleri cesaretten ve ortaya koydukları başarı azminden ötürü teşekkür ederim. Ayrıca, tüm ihracatçılarımız adına, bu süreçte bizlere her daim yol gösteren ve destek olan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve Hükümetimize şükranlarımızı sunuyorum. Bu güne kadar tüm inovasyon haftası etkinliklerine bizzat teşrif eden Cumhurbaşkanımız, son dört yılın İnovalig şampiyonlarına da ödüllerini kendi ellerinden verdi. İnşallah bu yıl da Sayın Cumhurbaşkanımız teşrif ederek bizleri daha da güçlü kılacaklar.”

Önkayıt ücretsiz, son başvuru tarihi 10 Mart 2018

Geçtiğimiz sene Farplas (İnovasyon Stratejisi), Arzum (İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü) Temsa (İnovasyon Döngüsü), Turkcell (İnovasyon Kaynakları) ve VSY Biyoteknoloji (İnovasyon Sonuçları) birinci oldular. Geçtiğimiz yıl ilk defa verilen KOBİ özel ödülünü ise Evteks kazandı.

TİM Başkanı ayrıca, “Bu sene başvuruların 1000 firmanın üzerine rahatlıkla çıkacağına inanıyor, yarışmaya katılacak tüm firmalarımıza başarılar diliyorum.” dedi.

İnovaLİG’de yer almak isteyen firmalar, herhangi bir ücret ödemeden www.inovalig.comweb sitesinden programa ön kayıt yaptırabilecekler. Ön kayıtlar için son başvuru tarihi ise 10 Mart 2018 olarak belirlendi.

Türkiye’deki Kuşakların Mobilya Tercihleri Dünyadan Farklı

İhtiyaçlar, beklentiler ve zevkler X,Y ve Z kuşakları arasında farklılık gösteriyor. Yapılan son araştırmalar, kuşaklar arası farklılıkların coğrafi bölgelere göre de değişebildiğini ortaya koyuyor. Örneğin, Amerika’daki Y Kuşağı ile Türkiye’deki Y Kuşağı’nın alışkanlıkları, istekleri ve beklentileri birbirinden farklı. Bu farklılıklar mobilya tercihlerine de yansıyor. Ülkemizde yaşam alanlarının günden güne küçülmesi ise her 3 kuşağın da mobilyadan beklediği fonksiyonelliği artırıyor. Bu beklentiler doğrultusunda üretilen yeni nesil mobilyalar, küçük evlerde kullanım kolaylığı sağlıyor.

Farklılıklar, yaşam alanı ve mobilya tercihlerini de etkiliyor

X,Y,Z olarak adlandırılan kuşakların iş hayatları, alışveriş alışkanlıkları ve yaşam tarzlarının birbirinden ayrıldığını ifade eden Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) Başkanı Nuri Öztaşkın: “Kuşakların özellikleri ve eğilimleri birkaç yıl öncesine kadar bölgesel farklılıklar dikkate alınmadan değerlendiriliyordu. Ancak günümüzde içeriği zenginleştirilen araştırmalar gösteriyor ki değişik bölgelerde yaşayan aynı yaş grubundaki kişilerin özellikleri, finansal beklentileri ve eğilimleri birbirinden oldukça farklı. Bu farklılıklar yaşam alanı ve mobilya tercihlerini de etkiliyor.” dedi. Öztaşkın, Türkiye’deki kuşakların mobilya tercihlerindeki farklılıkları değerlendirdi.

X kuşağı gösterişli ve dayanıklı mobilyaları tercih ediyor

Aidiyet duygusu güçlü, kanaatkar, gerçekçi ve aile bağları kuvvetli olan X kuşağının mobilyadan yana en büyük beklentisi sağlamlık ve gösteriş. Özellikle ülkemizde çok daha geniş aileler içerisinde büyüyen X kuşağı, aile kavramına ve akrabalık ilişkilerine daha fazla önem veriyor. Mobilya tercihleri ise bu doğrultuda şekilleniyor. Dayanıklı orman ürünlerinden üretilen ve gösterişli çizgileri olan mobilyalar, ülkemizdeki X kuşağının tercihlerinde ağır basıyor.

Türkiye’deki Y kuşağının tercihi pratik ve konforlu mobilyalar

Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği Y kuşağı, rutinlerden hoşlanmıyor ve özgürlüğüne düşkün. Dünyaya bilgisayar ve internetle gözlerini açan bu kuşakta bireysellik öne çıkıyor. Ülkemize bakıldığında ise geleneksel alışkanlıkları büyük oranda değiştiren ve yerleşik kalıpları yıkan Y kuşağının genellikle markalı mobilyaları tercih ettiği gözlemleniyor. Bu kuşak mobilya seçimlerinde ise işlevsellik, konfor ve pratikliği ön planda tutuyor.

Z kuşağı, odalarında teknolojik mobilyalar istiyor

Aile içinde sosyalleşme eğilimi daha düşük olan Z kuşağı, 2000 yılında doğanlarla başlıyor. Teknolojiyle iç içe büyüyen bu kuşak, ailelerini de yönlendirerek kendileri için daha teknolojik mobilyalar almalarını sağlıyor. Bu eğilimin farkında olan mobilya markaları ise son teknoloji ile adapte olabilen ürünler geliştiriyor. Z kuşağı akıllı telefon, müzik çalar gibi ürünleri şarj edebilen usb portala sahip mobilyaları severek kullanıyor.

Sağlık sektöründe birleşme ve satın alma aktivitesi 2017 yılında artış gösterdi

Dünyanın önde gelen denetim ve danışmanlık firması EY tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de 2017 yılında sağlık sektöründe önemli sayıda birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşti. Bu trendin artarak devam etmesi beklentiler arasında.

Türkiye sağlık sektörü artan seviyede ilgi çekiyor

EY’ın Birleşme ve Satın Alma İşlemleri Raporu’na göre 2017 yılında sağlık sektöründe 18 işlem gerçekleşti ve sektör işlem adedi açısından en aktif 4’üncü sektör oldu. EY Türkiye Kurumsal Finansman Hizmetleri Kıdemli Müdürü ve Sağlık Sektörü Sorumlusu Cem Günfer, “İlaç, sağlık teknolojileri, genel hastanecilik, medikal ürünler ve dal hastanelerinin alt sektörler arasında öne çıktığını görüyoruz. Bu işlemlerin çoğunluğu yerli yatırımcılar tarafından gerçekleştirilirken, özellikle lokal konsolidasyon trendinin arttığını gözlemledik. İşlem büyüklüğü açısından ise küçük girişim sermayesi yatırımlarından daha büyük çaplı teknoloji yatırımlarına kadar geniş bir yelpazenin olduğunu görmekteyiz” açıklamasında bulundu. Sektörde ayrıca finansal yatırımcı aktivitesinin de 2017 yılında arttığı ve bu yatırımcıların 7 adet işlem gerçekleştirdiği görüldü. 2017 yılının bazı öne çıkan işlemleri Eczacıbaşı Grubu’nun Eczacıbaşı-Monrol Nükleer Ürünler’in %34 hissesini satın alması, Florence Nightingale Hastaneleri’ndeki FİBA Holding’in sahip olduğu %50 hissenin diğer ortaklar tarafından satın alınması, Ak Portföy Girişim Sermayesi Fonu’nun Turkuaz Sağlık’ın %20 hissesini satın alması ve Eurofins Scientific’in Gözlem Gıda Laboratuvarları’nı satın alması işlemleri.

Birçok yatırımcının sağlık sektörüne yatırım yapmaya sıcak baktığını ve büyük holdinglerin de yavaş yavaş bu alanda yer almaya başladığını belirten KS Avukatlık Ortaklığı Sorumlu Ortağı ve EY Türkiye sağlık sektörü lideri Av. Ahmet Sağlı “Türkiye, hızla büyüyen nüfusu ve buna paralel olarak artan sağlık harcamaları nedeniyle yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi. Bunun yanında, sağlık turizmi de son yıllarda yeniden büyüme trendine girdi. Yatırımcılar için Türkiye sağlık sektöründe önemli fırsatlar ve güçlü bir büyüme beklentisi mevcut. Özellikle, Avrupa ve Ortadoğu merkezli birçok yatırımcı Türkiye’deki yatırım fırsatlarıyla yakından ilgileniyor ve görüşmelerde bulunuyor.” açıklamasında bulundu.

EY’ın araştırmasına göre sektörde son 5 yılda gerçekleşen en büyük işlemler ise, Mustafa Nevzat İlaç-Amgen ve Medical Park-Turkven işlemleri.

Satın alma ve birleşme aktivitesindeki artışın devam etmesi öngörülüyor

EY’ın araştırması özellikle şehir hastaneleri projelerinin hizmet sağlayıcılar, medikal ekipman ve medikal tüketim ürünleri üreticileri için daha büyük bir pazar yaratacağını öngörüyor. Bu konuda Cem Günfer “Sektör temsilcileri bu yeni pazarı anlamaya, bu pazara daha yakından bakmaya çalışıyorlar. Birçok projede inşaat fazının bitmesiyle birlikte ikinci faz dediğimiz operasyon fazı başladı ve bu alanda tesis yönetimi ön plana çıkıyor. Görüntüleme merkezlerinden laboratuvarlara birçok alanda hizmet sağlayıcılar burada alt yüklenici konumundalar. Şehir hastanelerinin büyüklüğünü göz önüne aldığımızda verilen hizmet hacim olarak daha büyük, bu nedenle, sektördeki konsolidasyonun artmasını bekliyoruz.” açıklamasında bulundu. Şehir hastaneleri projeleri için yabancılarla çalışmalar yaptıklarını aktaran Sağlı, ikinci fazdaki koordinasyonun önemini vurguladı.

Türk şirketleri, yurtdışındaki fırsatlara da bakıyorlar

Sektörde son yıllarda gerçekleşen birleşme ve satın alma işlemlerinin yurtdışına kaymaya başladığı araştırmada yer verilen konular arasında. Bu konuda özellikle Türkiye’de uzun dönemde birikmiş olan sağlık sektörü know-how’ının önemli bir etkisi mevcut. Son dönemde Bulgaristan’da gerçekleşen Acıbadem-Tokuda Hastanesi işleminin Türkiye sağlık sektörü oyuncularının yurtdışında gerçekleştirdiği en büyük işlem olduğunu ve bu işleme danışmanlık vermiş olmaktan memnuniyet duyduklarını vurgulayan Cem Günfer bu tür işlemlerin önümüzdeki dönemde de artmasını beklediklerini belirtti.

Elektronik Komponent Pazarı 700 Milyon Dolara Ulaşacak

Dünyada elektronik ve dijital yaşama yönelik günden güne katlanarak artan talepler, elektronik ürün pazarının büyümesini hızlandırıyor. Elektronik sektörünün gelişimi ise üretimde temel ihtiyaç olan komponentlere olan ihtiyacı artırıyor. Yüzde 35’lik pazar payıyla komponent sektöründe lider konumda olan Özdisan Elektronik’in Genel Müdürü Mustafa Yurttaş, elektronik sektöründeki yükselişi değerlendirdi.

Hibrit Otomobiller, komponent sektöründeki büyümeyi tetikleyecek

“Türkiye’deki komponent pazarı mevcut durumda 650 milyon dolar civarında, bu rakamın 2018 yılı içerisinde önemli bir artış göstereceğini öngörüyoruz. Hibrit araçlara olan talebin hızlı artışı da bu öngörümüzü destekliyor. Güç ve batarya teknolojilerindeki gelişmelerin yanı sıra yakıt masraflarının fazlalığı, elektrikli ve hibrit araçlara olan ihtiyacı son dönemde epey artırdı. Bu talep artışı önümüzdeki yıllarda da hız kesmeden devam edecek gibi görünüyor. 2016 yılında 950 adet hibrit otomotiv satışı yapılmışken 2017’in sadece ilk altı ayında bu rakam 1401’e ulaştı. Aradaki fark, talebin artış seviyesini görmek açısından önemli. Bu taleplerin tamamı komponent sektörünü doğrudan etkileyecek. 2018 yılında komponent pazarının 700 milyon dolar seviyesine ulaşmasını bekliyoruz.” dedi.

Lokomotifinde elektronik olan ülkeler hızlı büyüyor

Elektronik sanayinden, makine sanayine kadar çok geniş bir kullanım alanına sahip olan komponent pazarını değerlendiren Yurttaş, “Elektrik ve elektronik sektörü, son yıllarda hızla gelişerek, bütün sanayi dalları için vazgeçilmez bir unsur haline geldi. Günümüzdeki teknolojik yeniliklerin büyük bir kısmı elektronik sektöründe yaşanan gelişmelere paralel olarak gerçekleşiyor. Bu açıdan elektronik sektörü, çoğu sektöre girdi sağlayabilen bir konumda. Ülkelerin ekonomileri ve gelişmişlik düzeyleri de teknolojik gelişmelere verdikleri önem ölçüsünde büyüme gösteriyor.” dedi.

Türk Sanayisinden Yerli Yazılım Atağı

Yerli olmayan yazılımların şirketlere uygulamaya başladığı ambargo sonrasında hükümet kanadının yerli ve milli yazılımı destekleyecek nitelikte yaptığı açıklamalar sonrasında Türk sanayisinin millileşme programlarında hareketlilik yaşanırken, son günlerde yaşanan gelişmeler yerli yazılımcıları heyecanlandırdı. Konuyu değerlendiren CPM Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Recep Palamut, Türk yazılım sektörü olarak dünya ile rekabet etmeye hazır olduklarının altını çizerken, Türk sanayisinin yerli yazılıma olan ilginin artmasından dolayı memnuniyetini dile getirdi.

Türkiye gündeminin yoğun olduğu bu günlerde birçok sektör için yerlilik ve millilik vurgusu gittikçe önem arz ediyor. Yerli yazılım sektörünün dünya devlerine hizmet verebilecek konumda olduğunu belirten CPM Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Recep Palamut, “Özellikle son günlerde yerli yazılım sektörü ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın memnuniyet verici açıklamaları sonrasında Türk sanayisinin önde gelen firmaları yerli yazılım konusunda hızlı davranmaya başladı. Sektörümüzün lider firması olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki inovatif çözümlerimiz ve yenilikçi tarzımız ile birçok farklı sektörde deneyim sahibiyiz. Biz yazılımları evinizin anahtarı olarak görüyor ve yıllardır evinizin anahtarı başkasında olmasın sizde olsun diyoruz. Anahtarın başkasında olmasının hem şirketlere hem de Türkiye’ye nasıl bir zarar verebileceğini geçtiğimiz aylarda yaşadığımız dijital ambargo ile görmüş olduk. Devletimiz de artık bu konuda ciddi atılımlar yapmaya başladı. Memnuniyet verici bu atılımlar yerli yazılımcılar olarak bizi heyecanlandırıyor” dedi.

“Yerli yazılıma geçmek isteyen şirketlere var gücümüzle destek vereceğiz“

Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin yerli olmayan yazılımlar kullanmasının ülkemiz açısından yarattığı tehlikenin önemle altını çizen Recep Palamut, “Yerli olmayan yazılım şirketlerine uygulanmayan vergiler yüzünden ülkemiz her yıl 1,2 milyar TL vergi kaybı yaşıyor. Bugün gelişen ve dünya üzerindeki önemli konularda söz sahibi haline gelen bir Türkiye var. Her alanda gücümüzü ispat edebilecek konumdayız. Yerli yazılımcılar olarak yabancı yazılım kullanan ve yerli yazılıma geçmek isteyen şirketlere var gücümüzle destek vermeye hazırız. Geçiş sürecinde herhangi bir aksaklık yaşamamaları için her türlü teknik desteği kendilerine sağlayabilecek konumdayız. Karşılıklı güven ile altından kalkamayacağımız bir proje yok” dedi.

“2018 yerli yazılım sektörünün altın yılı olacak”

Devletin yerli yazılım ile ilgili söylemleri sonrasında taleplerin artmaya başladığını da aktaran Palamut, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ‘Ülkemizde tasarlanabilecek, üretilebilecek, geliştirilebilecek hiçbir ürünü, yazılımı ve sistemi acil durumlar haricinde dışarıdan hazır olarak almayacağız’ dedi. Bu güven verici söylem sonrasında yabancı yazılımlar ile rekabet edebilecek konumda olduğumuzu devletimize anlatmayı başarmış olduğumuzu gördük. Bu sorumluluk bilinciyle ülkemize fayda sağlayacak projeler üretmeye ve katma değer yaratmaya devam edeceğiz. Yıllarca yerli olmayan yazılımlara milyarlarca TL aktarıldı. Bu destek yerli yazılıma verilmiş olsaydı, yabancı yazılımlar ile çok daha önce yarışabilir konumda olabilirdik. 2018 yılı bu anlamda yerli yazılım sektörünün altın yılı olacak” dedi.

Satınalma ve Tedarik Zinciri Yöneticileri Bu Yüksek Lisans Programında Yetişiyor.

Arkadaşlar, Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programımız hakkında kısa bilgi vermek istedim. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tedarik Zinciri Yönetimi İkinci Öğretim Tezsiz Yüksek Lisans Programı 2018 Bahar Yarıyılı Ders Çizelgesi
Saatler: 19:00 21:45 HAYEF A-BLOK DERSLİK A-4
PAZARTESİ Satınalma ve Tedarik Zinciri İlkeleri (Z) Prof. Dr. Murat ERDAL
SALI  Perakende Yönetimi (Z) Prof. Dr. Emrah CENGİZ
ÇARŞAMBA – Proje Yönetimi (S) Prof. Dr. Selim YAZICI
– Bilimsel Araştırma Yöntemleri ve Yayın Etiği (S) Doç. Dr. Oylum KORKUT
PERŞEMBE – Veri Analizi ve Kantitatif Karar Alma Teknikleri (Zorunlu)
Prof. Dr. Enis SINIKSARAN
CUMA– Bütçeleme ve Nakit Yönetimi (S) Yrd. Doç. Dr. Yusuf AYTÜRK
( Z ) Zorunlu Ders ( S ) Zorunlu Ders
HATIRLATMA: Programa yeni başlayan arkadaşlar mevzuat doğrultusunda haftada 5 ders (3 Zorunlu + 2 Seçimlik) seçmek durumundadır. Dersler iki dönemde tamamlanacaktır.

İhracatta Fabrikaları Sollayan Diş Kliniği

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), ‘Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması’nın 2016 yılı sonuçları geçtiğimiz ay açıklandı. Listenin en dikkat çeken kuruluşu ise, ihracatta fabrikaları ve hastaneleri geçen Tanfer Diş Kliniği oldu.

Sağlık turizmi, tedavi amacıyla yapılan seyahatler olmasının yanı sıra Türkiye’deki sağlık kuruluşlarının büyümesine de öncelik eden önemli bir turizm türü. Ülkemizde de başarılı hekimlerin olması, son teknoloji tedavilerin uygulanması, hastanelerin sayılarının ve yatak kapasitesinin fazla olması, sağlık kurumlarında güler yüzlü, dil bilen personelin olması sağlık turizminde gün geçtikçe daha fazla tercih edilen ülke olmamızı sağlıyor.

Ağız ve Çene Cerrahisi Uzmanı Nihat Tanfer tarafından kurulmuş olan Tanfer Klinik ise Sağlık Turizmi’ne ve ülkemiz ihracatına olan katkılarından dolayı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından ödüllendirildi. Tanfer Klinik, rakiplerini ve hatta birçok büyük kuruluşu geride bırakarak, ‘Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması’nda 430. olarak sertifika aldı.

HEDEF DAHA ÜST SIRALARDA YER ALMAK

Tanfer Klinik kurucusu Dr. Nihat Tanfer, 1981 yılından günümüze diş ve çene cerrahisi alanında tedavilerini gerçekleştirdiği klinikte uzun yıllardır yurt dışı hastalarını da tedavi ederek ülke ekonomisine katkıda bulunmaya çalışıyor. Bu çalışmaları son bir yılda daha da artırarak yurt dışındaki tedarikçi firmalarla özel anlaşmalar gerçekleştirdi. Büyük ve kapsamlı bir implant kampanyasını hayata geçirdi. Bu indirimlerle, ülkemizi tedavi kalitesinin yanı sıra fiyatlandırması nedeniyle de tercih eden Arap ülkelerinin dışında, fiyat politikası nedeniyle Macaristan ve Romanya’yı tercih eden pek çok Avrupa ülkesi vatandaşının da ülkemize yönlenmesi sağlandı. Tanfer Kliniğin hedefi, bu yıl sıralamada daha üst sıraya yükselmek.

EKONOMİYE CAN VERDİLER

Hizmet ihracatının 2016’da 37.3 milyar dolarken bu yılın ilk 10 ayında geçen yılın rakamını geçerek yüzde 16 artışla 37.5 milyar dolara ulaştığını söyleyen TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Tam 123 ülkeye hizmet ihracatı gerçekleştirdik. Hizmet ihracatı, ülkemizin net ihracatçı olduğu bir alan” diye konuştu. Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı’nın 2016’da 18.5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini söyleyen Büyükekşi, “Yani toplam hizmet ihracatının neredeyse yarısını bu firmalar oluşturdu. 495 bin istihdam ve 7.5 milyar dolarlık yatırımla ekonomimize can verdiler” dedi.

BOX TEKNİK UYGULAMALARI DİŞ TEDAVİLERİNDE ÇIĞIR AÇTI

‘Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması’nda 430. sırayı alan Tanfer Klinik’in kurucusu Dr. Nihat Tanfer, “Yurt dışındaki kongrelerden de gözlemlediğim kadarıyla kliniğimizde kullanılan teknikler, diğer birçok ülkeye göre daha gelişmiş. Bundan gurur duyuyorum. Üstelik dünyada sadece 5-6 merkezde yapılan bir yöntemi biz, Tanfer Klinik’te 2012 yılından beri uyguluyoruz. Kaybolan kemik dokusunun yeniden oluşturulabilmesi için birtakım kemik yapılandırma yöntemleri kullanılır. Bu tekniklerde hayvansal kaynaklı kemikler kullanılır. Bu kemikler, özel tekniklerle laboratuvar ortamında insan kemik dokusuna uygun hale getirilir. Kaybolan çene kemiğinin içerisine cerrahi operasyonla yerleştirilir. Bunun sonucunda kaybolan çene kemiği yeniden yapılandırma yöntemi olan ‘Box teknik’ adındaki özel bir operasyon sayesinde 600’e yakın hastaya implant yapılabildi ve yaşam kaliteleri arttırıldı. ‘Box Teknik’ uygulamaları, diş tedavilerinde büyük çığır açtı. Ancak henüz beşinci senesinde olan tedavinin önemi 15 yıl sonra daha fazla anlaşılacak. Ne kadar ileri ve yüksek teknolojilerle tedaviler yaptığımız o zaman ortaya çıkacak” dedi.

Konut Sektöründe 2018 Yılı Yatırımcı Yönelimlerini Yeni Nesil Kullanıcı İhtiyaçları Belirleyecek

Bugüne kadar yurtiçinde ve yurtdışında farklı fonksiyonlarda pek çok nitelikli mimari ve iç mimari projeye imza atan Alpugan Mimarlık kurucusu Mimar Boğaç Alpuğan, 2018’de gayrimenkul sektörünün geleceği ve konut endüstrisinin kullanıcı alışkanlıklarına etkisini analiz ederek, sektörde yatırımcı bakışını değiştirecek, kendi trendlerini oluşturacak ciddi bir değişim sürecinin gerçekleşeceğini vurguladı.

Alpugan Mimarlık kurucusu Boğaç Alpuğan, konut endüstrisi ve gayrimenkul sektörünün geleceğini değerlendirirken sektöre yeni bakışlar katacak ve kullanıcıların yaşam pratiklerini değiştirecek ciddi bir değişim sürecinin yaşanacağını vurguluyor. Düşük getiriler, konut faizleri, yatırım yapma ve birincil varlıkların kısıtlılığı gibi kritik faktörlerin sektörün geleceğinde dinamik bir devinime sebep olduğunu belirten Alpuğan, yakın gelecekte farklı bir fikir ve yeni bir anlayış ortaya koyabilen yatırımların ayakta kalabileceğine inanıyor.

Boğaç Alpuğan, gayrimenkul projelerinin en az tasarımları kadar önemli bir aşamasının da pazarlama ve satış süreci olduğunu belirtiyor: “Tasarladığımız yapıların belirli bir aşamasında devreye giren pazarlama ve satış ekipleriyle yapının pazarlamasını güçlendirebilecek verileri oluşturmaya çalışıyoruz. Bazı yatırımcılar mimar seçiminden sonra bu kişileri devreye sokarak doğru tasarımın oluşmasını ve sektörde ön saflara çıkmayı kolaylaştırıyorlar” diyen mimara göre bu aşama yapı satışını hızlandıran ve kolaylaştıran bir unsur olarak değerlendirilebilir. Bu pazarlama sisteminin içerisinde AVM, havuzlar, fitness ve SPA alanları gibi sosyal kullanım alanlarının da birer pazarlama aracı olarak mimariyi güçlendirdiğini belirten Alpuğan şöyle ekliyor: “İyi ve akıllı tasarım artık yatırımcının elini daha fazla güçlendiriyor ve sektörde iyi mimari proje ihtiyacı değişimin en belirli aracı olarak duruyor.”

Mimar Boğaç Alpuğan, değişimin sadece sektörel stratejilerde değil, konut tipolojilerinde ve sosyal – bireysel kullanım alanlarının oranında da gözleneceğinin altını çiziyor. Günümüz yönetmelikleri içerisinde en düşük kullanımı garantilemek için hazırlanmış sosyal alana ayrılan alanlar, yeşil alanlar gibi kavramların, 2018’de gayrimenkul projelerini farklılaştıracak en önemli öğeler olduğunu belirtirken, sektörde bu konuya önem veren projelerin kullanıcı taleplerinin de etkisiyle öne çıkacağını vurguluyor. Alpuğan’a göre konut tipolojilerinin değişimi sonucu, kullanılan malzemelerin farklılaşmasıyla gelecekte akıllı mutfak tezgahları, aynalar, tek bir tuş ile kontrol edilebilen evler daha çok hayatımıza girmeye başlayacak ve kullanıcıların yaşam pratiklerini değiştirecek.

“Birçok insan iş hayatı ile yaşlılık hayatını aynı bölgelerde geçirmemek için yatırım yapmaya başlıyor. Kent içi kullanımlarda kiralama ağırlıklı ilerlerken, yeşil alanın bol olduğu yerlerde konut sektörü hızını arttırıyor” diyen Mimar Boğaç Alpuğan kullanıcı arayışlarının bu yeni trendlere uygun olarak geleceği şekillendirdiği günümüzde gayrimenkul projelerinin yatırımcı yönelimlerinin de bu yönde gelişmesi gerektiğinin altını çizerek sözlerini tamamlıyor.

E-ihracatta dikkat edilmesi gereken 10 kural

Positive Kurucu Ortakları Caner Istı ve Eren Dedeoğlu, e-ticarette sınırları aşıp yurtdışına satış yaparken, e-ihracatta ülkeye göre fiyatlandırmadan lojistik entegrasyonuna kadar, dikkat edilmesi gereken 10 kural hakkında bilgi verdi.

E-ticaretin, yurtiçi satışlarda olduğu kadar yurtdışına yönelik satışlarda da firmalara büyük bir potansiyel vadettiğini belirten Positive Kurucu Ortağı Caner Istı, ürünlerini farklı ülkelerdeki tüketicilere kolayca sunabilmenin ve e-ihracatta farklı başlıklarda devlet desteklerini kullanabilmenin, e-ticaret firmalarının internetin sınırları kaldıran yapısından sonuna kadar yararlanmalarına yardımcı olduğunu belirtti.

E-ticaretin temel kuralları yurtiçi ve yurtdışına satış yaparken aynı olsa da e-ihracatın bazı dinamikleri ile ayrıştığına dikkat çeken Positive Kurucu Ortağı Eren Dedeoğlu, “Biz Positive olarak, 12 yılı aşkın deneyimizi kullanarak, markaların e-ihracat pazaryeri entegrasyonlarını gerçekleştiriyoruz. Başta perakende olmak üzere farklı sektörlerdeki deneyimimize dayanarak, e-ihracatta başarılı olmak isteyen markaların dikkat etmeleri gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Sitenizi özelleştirin

İnternet siteniz, ziyaretçileri lokasyon bazlı tanımalı ve bulundukları konuma göre özelleştirilmiş siteniz ile karşılamalı.

Dil seçenekleri ekleyin

Siteniz ziyaretçinin bulunduğu ülkenin dili ile gösterilmeli. Kullanıcı isterse sitenin dilini değiştirebilmeli.

Para birimi seçenekleri ekleyin

Fiyatlar ziyaretin gerçekleştiği ülkenin para biriminde gösterilmeli; farklı para birimleri için kur hesaplaması yapılabilmeli.

Fiyatlandırmayı ülkeye göre yapın

E-ihracattaki en kritik özelliklerden biri, girilen pazarın dinamiklerine uygun olarak ürünlerin fiyatlanması. Benzer ürüne, farklı ülkelerde pazarın niteliğine uygun fiyatla satış yapılması olarak açıklayabileceğimiz bu özellik, fiyatların yerel para biriminde gösterilmesinden çok farklı. Örneğin, siteye Türkiye’den giriş yapmış kişilere X TL olarak gösterilen ürünler, bir başka ülkeden giriş yapmış kişiye markanın o pazarda ürünü satmak istediği 2X yerel para birimi ile gösterilebilmeli.

Lojistik entegrasyonunu yapın

Ürünlerin kullanıcılara sorunsuz şekilde ulaştırılması için en önemli adımlardan biri de lojistik entegrasyonunun yapılması. Giriş yapılan ülkeye uygun kargo seçeneklerinin listelenmesi, ürünlerin Türkiye deposundan, yurtdışı deposundan veya başkasının deposundan gönderimi gibi özel sevkiyat süreçlerine hazır hale getirilmesine yönelik çalışmaların markanın ihtiyaç ve iş yapış modeline uygun şekilde hazırlanması gerekir.

Farklı diller için SEO yapın

Yurtiçindeki kullanıcılar hedeflendiğinde gerçekleştirilen arama motoru optimizasyonu (SEO) çalışmalarının benzeri, e-ihracat için de gerçekleştirilmeli. Dil seçeneklerine göre özelleştirilmiş sayfaların her biri, ayrı bir bağlantı adresi olarak konumlanmalı. Kullanıcıların arama motorlarında farklı dillerde arama yaptıkları gerçeğinden hareketle, markanın dil bariyerine takılmadan arama sonuçlarında üst sıralarda yer alması sağlanmalı.

Ödeme sistemlerini uyumlu kılın

Ödeme altyapısı, kullanıcının giriş yaptığı ülkenin ödeme sistemlerine tam uyumlu olmalı.

Sayfaları özelleştirin

Sayfalar, gösterilen banner’lardan ürün açıklamalarındaki metinlere kadar, belirlenen yerel dile uygun olarak özelleştirilmeli.

Çağrı merkezi hizmeti verin

Siteden alışveriş yapan ya da yapmayı planlayan kullanıcıların sorularının yanıtlanabilmesi için, çoklu dilde hizmet veren bir çağrı merkezi bulunmalı. Positive olarak, çağrı merkezlerinde kullanılan arayüzleri geliştiriyoruz.

ERP entegrasyonunu yapın

ERP entegrasyonu yapılarak, yurtdışı operasyonları için de ihracat faturası kesmek gibi yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi sağlanmalı.