Çelik ihracatı Ocak ayında değerde yüzde 31,7 arttı

Çelik sektörü 2018’e hem miktar hem değer bazında ihracat artışıyla başladı. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre sektör, Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre miktar bazında yüzde 6,4 artışla 1,6 milyon ton ihracata ulaştı. Değer bazında ihracat ise yüzde 31,7’lik yükselişle 1,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ocak ayında miktar bazında en yüksek artış yüzde 67,4 ile sıcak yassıda olurken en büyük düşüş ise yüzde 11,2 ile inşaat çeliğinde yaşandı.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2018 yılı Ocak ayı verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı geçen yıla göre yüzde 6,4 artışla 1,6 milyon tona ulaşırken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 31,7 artışla 1,1 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2018 yılının ilk ayındaki toplam çelik ihracatı; miktar bazında 1,7 milyon ton, değer bazında ise 1,3 milyar dolar oldu. Bu rakamlara beyaz eşya, makina imalat, otomotiv gibi ürünlerle dolaylı olarak ihraç edilen çelik dâhil edilmemektedir.

Ocak ayında sektörün bölgeler bazında yaptığı ihracata bakıldığında ilk sırada yer alan Avrupa Birliği’ne ihracat yüzde 69 artış ile 618 bin tona yükseldi. Avrupa Birliği’ni 400 bin tonla Ortadoğu, 146 bin tonla Uzak Doğu ülkeleri ve 141 bin ton ile Orta ve Güney Amerika ülkeleri izledi.

Geride bıraktığımız aydaki çelik ihracatında miktar bazında en yüksek artış gerçekleşen ülkeler; İsrail, İtalya, Singapur, Romanya ve Hollanda oldu. İsrail, Singapur ve Hollanda’ya yapılan ihracatta inşaat çeliği ve filmaşindeki yükseliş göze çarparken İtalya’ya yassı sıcak ve dikişli boru, Romanya’ya ise dikişli boru ve alaşımlı yassı ihracatında artış yaşandı. Bu ülkelerdeki artışlara karşın ABD, Etiyopya, Fas, Mısır ve Cezayir Ocak ayında çelik sektörünün en büyük ihracat kayıpları verdiği ülkeler olarak dikkat çekti.

En yüksek artış yassı grubu ürünlerinde, en büyük düşüş inşaat çeliğinde

Ocak ayında en çok ihraç edilen çelik ürünleri sıralaması; 559 bin tonla inşaat çeliği, 211 bin tonla yassı sıcak, 156 bin tonla dikişli boru, 134 bin tonla filmaşin ve 114 bin tonla profil şeklinde gerçekleşti. İnşaat çeliği geçtiğimiz ay en çok ihraç edilen ürün olmasına rağmen geçen senenin Ocak ayı ile kıyaslandığında ihracatının miktarda yüzde 11,2 azalış ile 559 bin tona gerilediği görüldü. Yassı mamul ürünler arasında yer alan sıcak yassı, yassı kaplama ve alaşımlı yassı ürünleri ise toplamda yüzde 79,2’lik artış ile 306 bin tona ulaşarak miktar bazında en çok artışın yaşandığı ürün grubu oldu.

Ocak ayı ihracat rakamlarını değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “2018 yılına ihracatımızı artırma hedefi ile başlamıştık. Ocak ayında sektörümüzün elde ettiği rakamlar bu bağlamda önemliydi. Yılın ilk ayında ihracatımızı hem miktarda hem değerde artırmış olmaktan mutluyuz. Ocak ayı ülke performanslarına baktığımızda AB ülkelerine ihracatımız artarken kendi sanayilerini kurmaya başlayan ve yerel üretimi desteklemek için çelik ithalatını zorlaştıran Ortadoğu ülkeleri ile anti-damping davaları sebebiyle sık sık karşı karşıya kaldığımız ABD’ye ihracatımızda düşüşler yaşandığını görüyoruz. Öyle ki Kuzey Amerika’ya yapılan ihracatta yüzde 82,2’lik keskin bir düşüş yaşandı. Geçtiğimiz ay en büyük ihracat kayıplarının ABD, Etiyopya, Fas, Mısır ve Cezayir’de gerçekleşmesi de bunun sonucunda olmuştur. Ocak ayında ton bazında en çok düşüşün yaşandığı ürün grubumuz inşaat çeliği oldu. İhracatta yaşanan kayıplara ithalat vergisinin sıfırlanması da eklenince ana ürün grubumuz olan inşaat çeliği üreticileri üzerinde yoğun bir baskı oluşturmaktadır. 2018 yılı genelinde de zorluklar karşısında yılmadan çalışan ihracatçılarımız sektörümüzün büyümesinde ve gelişmesinde en büyük dayanağımız olmaya devam edecek” diye konuştu.

Pazarlama Uzmanlarının 2018’de Kaçırmaması Gereken E-ticaret Dönemleri

2018 yılında e-ticaret hacminin yüzde 30’un üzerinde artması beklenen ülkemizde, pazarlama uzmanlarının takvimlerini oluştururken dikkat etmesi gerekenleri RTB House açıklıyor

E-ticaret satışlarındaki büyüme, 2018 yılında da pazarlama hedeflerini domine etmeye devam edecek. ETİD raporuna göre, Türkiye’de e-ticaret her yıl yüzde 30 oranında büyüyor. Bununla birlikte Ecommerce Foundation tarafından yayınlanan raporda yer alan tahminlere göre, tüm dünyadaki çevrimiçi satışların değeri 2,77 milyar dolara ulaşacak.[1]

Pazarlama ve satış departmanları için bir e-ticaret takvimi hazırlamak, perakende markalarının hem çevrimiçi hem de çevrimdışı dünyada başarılı olması için rekabette büyük destek sağlayacağına değinen RTB House Türkiye Ülke Müdürü Can Tunçer,“Fiziksel mağazalarına ve web mağazasına müşteri trafiği yönlendirmek için yeniden hedefleme kampanyalarını seçen pazarlama uzmanları, en iyi sonuçlara her bir kampanyanın tutarlı bir mesaj vermesiyle ulaşabiliyor” dedi. 2018 yılının e-ticaret için çok önemli bir yıl olacağına dikkat çeken Tunçer, “Bu yıl, Kara Cuma gibi geleneksel yıllık etkinliklerden, 4 senede bir gerçekleşen FIFA Dünya Kupası gibi uluslararası etkinliklere, e-mağazaların müşterilerle etkileşim kurmasına kadar hem satışları hem de gelirleri artırmak için harika fırsatlar yer alıyor. Reklamverenler, optimum sonuçlar elde etmek için kampanyalarında kişiselleştirme ve net hedeflemeden yararlanmak üzere önceden plan yapmalı. Kampanya hedeflerini ve parametrelerini etkinlik özelliklerine göre ayarlayabilir, belirli bir sektör için en iyi çözümleri seçebilir ve mesajı kullanıcı hedef gruplarına göre düzenleyebilirler” diye konuştu.

Tunçer, hedeflere daha kolay ulaşmak ve satış rakamlarını artırmak için, yaklaşan özel etkinliklerden nasıl yararlanılacağına ve yeniden hedefleme kampanyalarının nasıl kullanılacağına ilişkin önerilerini şu şekilde sıraladı:

1 – Spor etkinlikleri: Sürekliliği olan kampanyalar

2014 yılında Kış Olimpiyatları ve FIFA Dünya Kupası sırasıyla 2,1 milyar[2] ve 3,2 milyar[3] kitleye ulaştı. 2018 e-ticaret sektörü için rekor kıran bir yıl olacak. 2018 Olimpik Kış Oyunları PyeongChang, Güney Kore’de başlayacak. Rusya yaz boyunca 2018 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak.

Spor etkinlikleri çeşitli e-ticaret sektörlerinde yoğun bir uzman tüketici trafiği yaratır. Örneğin elektronik eşya (özellikle TV’ler[4]) ve perakende spor eşyası satışlarında, dünyadaki bu önemli etkinliklerin öncesinde ve sonrasında artış gerçekleşiyor. Moda, spor ekipmanı, kozmetik (sporcu markalı), içecek, gıda dağıtım ve diğer birçok sektör bu etkinliklerin yakın zamanlarında özellikle başarılı olabilir.

2 – Tatil etkinlikleri: Sadakate yönelik parametreler

E-ticaret pazarı tatiller öncesinde hareketlenir. Geride bıraktığımız yarıyıl tatili, yaz tatili, yeni yıl ve ülkemizdeki özel günlerden önceki günlerde e-ticaret alışverişleri zirveye çıkıyor.

En önemli tatillerin öncesinde müşteriler genellikle hediye aramak için birçok mağazada gezinirler. Bu müşterilerin satın alma profili normal alışverişten benzersiz şekilde farklıdır, çünkü öncelikle inceleme, okumak veya ilham almak için arama yapar, kendileri için alışveriş yapmaz ve daha önce ziyaret etmedikleri mağazalara giderler.

3 – Kişisel etkinlikler: Müşterinin amacını öngörme

Özel etkinlikler, e-ticaret satışlarının değerine büyük katkıda bulunur. Doğum günü, yıldönümü veya kısa süreli tatiller olsun, insanların sevdiklerine hediye alma dürtüsü markalar için daima bir fırsat olacaktır. Tüm dünyada ve ülkemizde tüketiciler hediye bulmak için şu günlerde çok zaman ve para harcamaya eğilimlidir:

  • Sevgililer Günü
  • Anneler Günü
  • Babalar Günü
  • Dünya Kadınlar Günü

Örneğin, geçtiğimiz yıl Anneler Günü’ndeki toplam harcamada büyük artış yaşandı ve 21,4 milyar dolardan yaklaşık 23,6 milyar dolara[5] rekor bir artışla karşılaştık. Bu da 2018’in farklı olmayacağı ve hatta her bir müşterinin bütçesinin daha yüksek olacağını akla getiriyor.

Yakınlarımız için kişisel dokunuşlar barındıran özel hediyeler ararken benzersiz, kişiselleştirilmiş reklamlardan daha fazla etkilenmeye eğilimliyiz.

4 – Sezonluk kampanyalar: Kullanıcılarla yeniden etkileşim kurma

Özel alışveriş etkinlikleri ve sezonluk etkinlikler de yıl içinde satış değeri sağlamada çok önemli etkenlerdir. Kara Cuma ve Siber Pazartesi gibi günler tüm dünyada ilgi görüyor. Bununla birlikte yerel e-ticaret kanallarının gerçekleştirdikleri büyük kampanya günleri de kullanıcıları cezbediyor.

Bu tür sezonluk ve özel e-ticaret etkinlikleri, pazarlamacılar için mağazalarını uzun zaman önce ziyaret etmiş olan eski müşterilerle yeniden bağlantı kurma fırsatı oluşturuyor. Özel dönemler ve kampanyalar sayesinde, bu müşterilerle yeniden etkileşim kurmak ve onları satışa ikna etmek mümkün.

Ege Bölgesi’nden Mobilya İhracatı 120 Milyon Dolara Ulaştı

Türkiye’de dış ticaret fazlası veren az sayıdaki sanayi sektörlerden biri olan ve özgün tasarımlarıyla son yıllarda ihracatta ciddi sıçrama gösteren Mobilya sektörü, Ege Bölgesi’nden 2017 yılında 120 milyon dolarlık ihracata imza attı.

Ege İhracatçı Birlikleri verilerinden yapılan derlemeye göre, Egeli mobilya ihracatçıları, 2017 yılında 130 ülkeye mobilya ürünleri ihraç ederken, Almanya 13 milyon dolarla ilk sırada yer aldı.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Fuat Gürle, Ege Bölgesi’nden katma değeri yüksek, özgün tasarımlara öncelik veren mobilya ihracatını arttırmak için çalışmalarını kesintisiz sürdürdüklerini belirtti.

Egeli mobilya markaları bir araya getirilerek kurumsal bir kimlik ve farkındalık yaratmak amacıyla küme halinde hareket etmek ve İzmir’in ürettiği rekabet gücü yüksek, katma değerli ve orta/orta üstü gelir grubuna hitap eden, opsiyonel, ergonomik, fonksiyonel, inovatif ürünleri tanıtmak ve ihracatını artırmak hedefiyle 2016 yılında DESINGİZMİR isimli projeyi hayata geçirdikleri bilgisini veren Gürle, “DESINGİZMİR Projesi kapsamında İzmir’in mobilyada özgün tasarımlarla öne çıkması için 2018 yılında Yaşar Üniversitesi Mobilya Tasarım ve Uygulama Merkezi ile işbirliği için görüşme halindeyiz. Üniversite-Sanayi işbirliğinin güzel örneklerini vererek, katma değerli ürün ihracatını arttırmak istiyoruz” diye konuştu.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nden bir heyetle, Doha’da 13-15 Kasım 2017 tarihlerinde düzenlenen Index Qatar 2017 Mobilya Fuarı’na katılarak, İzmir mobilyasını Katar’da tanıttıklarını ifade eden Gürle, 2018 yılında ise; Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Karolina Eyaleti, Highpoint bölgesinde 14-18 Nisan 2018 tarihleri arasında düzenlenecek olan HIGHPOINT SPRINT 2018 Uluslararası Mobilya Fuarı’naiştirak ederek, İzmir mobilyasını tanıtmayı hedeflediklerini vurguladı.

İzmir Mobilya Sektörü, MODEKO Fuarı’nda vitrine çıkacak

İzmir Mobilya sektörünün en önemli üretici ve ihracatçı firmalarının 7-11 Mart 2018 tarihleri arasında düzenlenecek olan 29. MODEKO Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’nda, 5 gün süre ile Fuar İzmir’de görücüye çıkacağının altını çizen Gürle; “Yıllardır yerli ve yabancı sektör temsilcilerinin tercih ettiği 29.MODEKO Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı İzmir Mobilya Sektörünün vitrini olacak. Yer tahsislerinin büyük ölçüde tamamlandığı MODEKO Fuarı’nı sektördeki tüm paydaşlar ve kamu kurum ve kuruluşları destekliyor. Mobilya sektörü,Klasik ve modern mobilyalar, Eskitme ve modüler mobilyalar, Masa, sandalye, kanepe ve koltuklar, Bebe ve genç odaları, Yatak ve yatak setleri, Ofis mobilyaları, Mutfak mobilyası, Bahçe mobilyaları, Ev dekorasyonu ve aksesuarları, Aydınlatma ekipmanlarının en özgün tasarımlarıyla MODEKO’da boy gösterecek” diyerek sözlerini tamamladı.

EİB’den MODEKO Fuarı’na Alım Heyeti dopingi

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, uzun yıllardır, MODEKO Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’na “Alım Heyeti Organizasyonu” ile destek oluyor. Ekonomi Bakanlığı’nın desteğiyle “2017 yılında MODEKO’ya Kolombiya’dan özel bir “Alım Heyeti” gelirken, bir diğer “Alım Heyeti” ise Bulgaristan, Arnavutluk, Yunanistan ve Irak’tan gelmişti.

İki “Alım Heyeti Organizasyonu” ile 5 ülkeden 12 firma temsilcisi İzmir’de ağırlanırken ithalatçı firmaların, İzmirli mobilya ihracatçılarıyla ikili iş görüşmeleri ve üretim tesisleri ziyaretleri organize edilmişti. Ege Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği 2018 yılında da gerçekleştireceği “Alım Heyeti Organizasyonu” ile MODEKO Fuarı’na ve bölgemiz mobilya ihracatına katkılarını sürdürecek.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği üyeleri 2017 yılında 119 milyon 657 bin dolarlık mobilya ihracatına imza atarken, 130 ülkeye Türk mobilyasını ulaştırdı. Almanya 13 milyon dolarlık mobilya ihracatı ile ilk sırada yer alırken, Suudi Arabistan 8,4 milyon dolarla ikinci, Hollanda 6,3 milyon dolarla üçüncü sırada yer aldı. Fransa ve Irak ise; 6’şar milyon dolarlık mobilya gönderdiğimiz ülkeler oldu.

Gümrük ve Ticaret Bakanı Sn. Tüfenkci ve TGSD Başkanı Karasu Görüşmesi: Üç Hafta Üretim 1 Hafta Gümrük Süresi

TGSD Başkanı Hadi Karasu, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ile görüştü. Ziyarette Türkiye’nin hazır giyimde rekabet gücünü artıracak düzenlemeler ve gümrük takip sisteminde dijitalleşme yoluyla, gümrük süreçlerinin daha hızlı hale getirilmesi gündemdeydi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkci de ihracatçıya müjde verdi. 2019’da online ve görüntülü gümrük takip sistemi devreye alınıyor.

ÜÇ HAFTA ÜRETİM BİR HAFTA GÜMRÜK SÜRESİ

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Hadi Karasu, hazır giyim ihracatçılarının potansiyelini artıracak önerilerini paylaşmak üzere Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’ye makamında bir ziyaret gerçekleştirdi (1 Şubat). TGSD Başkan Yardımcısı Ramazan Kaya’nın da katıldığı ziyarette, Başkan Hadi Karasu sektörde ihracat yapan 17 bin firmanın sadece bin tanesinin ihracatın %80’ini yaptığını hatırlatarak bu firmaların ayrı bir statüde değerlendirilmesinin önemine vurgu yaptı. Bu şirketlerin gümrük prosedürlerinin kolaylaştırılmasının ihracata pozitif etki yaratacağını belirtti.

Karasu, dünyanın 7., Avrupa’nın ise 3. en büyük hazır giyim üreticisi olan Türk hazır giyim sektörünün hızlı üretim kabiliyetleriyle yurtdışından gelen siparişleri iki-üç haftada hazırlayacak gelişmiş bir sanayi olmasına rağmen, gümrükte hammadde giriş veya mamul ihracatı sırasında bir haftayı bulan bekleme süresinin, teslimatta olumsuzluklara neden olduğunu ifade etti. Hazır giyimin potansiyeline ulaşması için belli düzenlemelerin şart olduğuna değinen Karasu, gümrüklerde, hammadde girişinde veya ürün sevkiyatında yaşanan bürokrasi ve tarife dışı engellemelerle birkaç hafta ürünlerin bekletilebildiğini belirterek bu durumun hızda rekabetçiliği ortadan kaldırmakta olduğuna dikkat çekti.

Yıllardır Türkiye hazır giyim ihracatının yüzde 80’ini sırtlayan, kanunlara uyumlu firmaların önünde; tespit, ayniyat, bilirkişi raporu gibi bürokratik işlemlerin olmasının, gecikmelere ve bunun sonucu olarak büyük cezalar ödenmesine neden olduğunu vurgulayan Karasu, bu durumun sonunda müşteri ve sipariş kayıpları yaşandığını ifade etti. Karasu şöyle devam etti: “Bunun yanı sıra, limanlarda ve hava meydanlarında gerek ithal ettiğimiz hammadde, yarı mamul ithalatı ve gerekse ürettiğimiz ürünlerin ihracatı sırasında birçok işlemler takibimiz ve kontrolümüz dışında gerçekleşiyor. Ordino, fazla mesai, antrepo vs. gibi birçok ekstra maliyet, değişken rakamlarla karşımıza çıkıyor. Sektörümüz, devletimizden bu konularla ilgili kanun veya yönetmeliklerin gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesini ve kontrol altına almasını beklemektedir.”

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI’NDAN MÜJDE: BİLGE YAZILIM SİSTEMİ

Bakan Bülent Tüfenkci ihracatçıların sorunlarının farkında olduklarını belirterek bir dizi yeni düzenlemeyi hızla devreye alacaklarının müjdesini verdi. Tüfenkci şunları söyledi: “Bakanlığın hayata geçirdiği online takip sistemi ile ihracatçılar, ihracat mallarının gümrükleme aşamasını online takip edebiliyor. Bu uygulama ile bakanlık memurlarımızın ihracatçılar tarafından da değerlendirilmesine de imkan sağlıyoruz. Bugüne kadar 900 kişinin sisteme girdiğini biliyoruz. Bu yeterli değil, yararlanan kişi ve kurumların sayının artması lazım”.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın bir başka çalışması olan, 2019 Şubat’ta devreye girecek yeni görüntülü takip sisteminden bahseden Tüfenkci, ihracatçının, malının bulunduğu konteyneri kameralar aracılığı ile anlık olarak uzaktan takip edebileceğinin ifade etti. Bilge Yazılım Sistemi olarak adlandırılan yeni proje 2019 yılında hayata geçtiğinde kağıt ve dosya yükü tamamen ortadan kalkacak ve tüm süreç online sistem üzerinden dijital olarak ilerleyecek.

TGSD Başkanı Hadi Karasu, Gümrük Bakanlığı’nın görüntülü takip sistemini bu olumsuzlukları daha yakından takip etmek ve ortadan kaldırmak bakımından memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

Y Kuşağı, Kimlik Doğrulama Sisteminde Değişim Yaratacak!

IBM (NYSE: IBM) Güvenlik, dijital kimlik ve kimlik doğrulamasıyla ilgili müşterilerin bakış açılarını inceleyen küresel[1] araştırmasını yayınladı. Araştırma, kullanıcıların uygulamalara ve cihazlara giriş yaparken artık konfor yerine güvenliğe öncelik verdiği ortaya çıkardı.

Günümüzde işgücünün[2] en büyük kısmını y kuşağının oluşturmasıyla birlikte, bu eğilimler işverenlerin ve teknoloji şirketlerinin yakın gelecekte uygulamalara ve cihazlara nasıl erişim sağladığını etkileyebiliyor. Araştırmaya katılanlar, dijital kimliklerine yönelik tehditlerin artmasıyla birlikte parmak izi okuyucular, yüz tarama ve ses tanıma sistemleri gibi biyometrik teknolojilerin avantajlarından bahsediyor.

IBM Güvenlik: Kimliğin Geleceği Araştırması’na müşterinin bakış açısı ve kimlik doğrulamaya yönelik öngörülerin elde edilmesi için ABD, Asya Pasifik (APAC) ve Avrupa genelinde 4000’e yakın yetişkin katıldı. Araştırmadan elde edilen bazı önemli bulgular şöyle oldu:

  • Güvenlik konforun önüne geçiyor: İnsanlar, özellikle parayla ilgili uygulamalar söz konusu olduğunda, birçok uygulamada oturum açarken güvenliği en öncelikli konu olarak değerlendiriyor.[3]
  • Genel eğilim biyometrik kimlik doğrulamadan yana: Katılanların yüzde 67’si biyometrik kimlik doğrulamayı kullanırken rahat olduğunu söylüyor, yüzde 87’si ise gelecekte bu teknolojileri kullanmanın onlara konfor sunacağını ifade ediyor.
  • Parolaların ötesine geçen y kuşağı: Y kuşağının[4] yüzde 75’i biyometriği kullanırken rahat ediyor, yarısından azı karmaşık parolaları kullanıyor ve yüzde 41’i aynı parolayı tekrar kullanıyor.
  • Biyometrik kullanımında öncü Asya Pasifik Ülkeleri: Asya Pasifik ülkelerindeki katılımcılar biyometrik kimlik doğrulama konusunda en bilgili ve en rahat kesim olarak öne çıkıyor, öte yandan ABD bu kategorilerde en geride kalmış bölge olarak dikkat çekiyor.

IBM Güvenlik Yönetici Güvenlik Danışmanı Limor Kessem, gelişen tehdit ve teknoloji ortamının, çevrimiçi platformda kimliklerimizi doğrulamak için büyük ölçüde kişisel bilgilere ve parolalara dayalı geleneksel oturum açma yöntemleriyle hemen herkesin bildiği birtakım engeller yarattığının altını çiziyor ve şöyle diyor: “2017’de veri ihlalleri milyonlarca tüketicinin kişisel bilgileri, parolaları ve hatta sosyal güvenlik numaralarının ele geçirilmesine neden oldu. Son derece hassas kişisel verilerin ihlali sonucunda geçmişte kimliklerimizi kanıtlamak için kullandığımız bilgilerin artık hacker’ların ellerinde ortak bir sır olduğuna şüphe yok. Tüketicilerin parolaların yetersizliğini kabul etmesi ve güvenliğe daha fazla öncelik vermesiyle birlikte birçok seviyede kimliği kanıtlayan ve davranışa ve riske dayalı uyarlanabilen, daha gelişmiş yöntemlerin benimsenmesinin olumlu sonuçlarından yararlanmanın tam zamanı”.

Güvenlik Öncelik Kazanıyor; Biyometrik Teknoloji, Parolalardan Daha Güvenli Olarak Görülüyor…

Güvenlik, konfor ve gizlilikle ilgili anket sonuçları “rahatlığın üstüne yok” diye uzun zamandır doğru bilinen anlayışla çelişiyor. Tüketicilerin uzun zamandır minimum ihtilafla hızlı bir oturum açma deneyimini tercih edeceği düşünülürken anket sonuçları, özellikle parayla ilgili uygulamalar başta olmak üzere, birçok uygulama için gizlilik veya konfordan daha önce insanların güvenliği önemsediğini gösteriyor.

  • Güvenlik yaygın olarak bankacılık, yatırım ve bütçe oluşturma uygulamaları için en yüksek öncelik olarak görülüyordu, bu kategoriler için katılanların ortalama yüzde 70’i en öncelikli konu olarak güvenliği, yüzde 16’sı gizliliği ve yüzde 14’ü konforu seçiyor.
  • Dijital pazar yerleri, çalışma ortamı uygulamaları ve e-posta için de güvenlik en yüksek öncelikli konu olarak ön plana çıkıyor.
  • Sosyal medya uygulamaları için öncelikler daha belirsiz hale geliyor: Konfor unsuru yüzde 36 ile en önde yer alırken, onu yüzde 34’le güvenlik ve yüzde 30 oranıyla gizlilik takip ediyor.

Araştırma aynı zamanda çeşitli oturum açma yöntemlerinin güvenliğiyle ilgili kullanıcıların görüşlerini inceliyor ve bazı biyometrik teknolojilerin parolalardan daha güvenli olarak görüldüğünü ortaya çıkartıyor, ancak biyometrinin benimsenmesi söz konusu olduğunda güvenlik ve gizlilik hala üzerine düşünülen noktalar olarak görülüyor.

  • Katılımcıların yüzde 44’ü en güvenli kimlik doğrulama yöntemlerinden biri olarak parmak izi biyometriğini tercih ederken; parolalar ve PIN kodları daha güvensiz olarak (sırayla yüzde 27 ve yüzde 12) görülüyor.
  • İnsanların biyometrik kimlik doğrulamayla ilgili en büyük endişeleri gizlilik (verilerin toplanma ve kullanılma yöntemi – yüzde 55) ve güvenlik oluyor (hesaplarına erişmek için sahte biyometrik verileri kullanan diğerleri – yüzde 50).[5]

Kuşak Farkı: Daha Eski Nesiller Parola Güvenilirliğine Önem Verirken Y Kuşağı Daha Yeni Teknikleri Kullanıyor

Çevrimiçi kimliklerinin güvenliği söz konusu olduğunda araştırma, nesilsel bakış açılarında birtakım farklılıkları ortaya çıkarıyor. Yaşları daha büyük olan yetişkinler, parola oluşturma konusunda daha düzgün alışkanlıklar gösterirken, daha genç bireyler çevrimiçi hesapların güvenliğini sağlama yöntemi olarak parola yöneticileri, biyometrik ve çok faktörlü kimlik doğrulamayı benimsemeye daha eğilimli olarak görülüyor. Bu da daha genç nesillerin parolalara daha az güvendiğinin ve bunun yerine hesaplarının güvenliği için alternatif yöntemlere yöneldiğinin göstergesi olabiliyor.

  • Y kuşağının yalnızca yüzde 42’si özel karakterleri, rakamları ve harfleri bir arada kullanan karmaşık parolalar kullanıyor (55 yaş ve üzerindekilerde bu oran yüzde 49) ve yüzde 41’i aynı parolayı birden çok kez yeniden kullanıyor (55+ kişilerde yüzde 31).
  • 55 yaşın üzerindeki kişiler ortalama 12 parola kullanırken Z kuşağı (18-20 yaş aralığı) yalnızca 5 parola kullanıyor, bu da parolayı yeniden kullanma oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor.
  • Y kuşağının parola yöneticisini kullanma olasılığı (yüzde 34) – 55 yaş aralığındaki bireylere göre bu oran 2 kat daha fazla (yüzde 17).
  • Y kuşağının bir ihlal sonrasında iki faktörlü kimlik doğrulamayı etkinleştirmesi daha olası görülüyor (genel popülasyonun yüzde 28’ine karşılık yüzde 32).

24 yaşın altındaki kişilerin neredeyse yarısı (yüzde 47) daha güvenli bir kimlik doğrulama yöntemi yerine daha hızlı bir oturum açma deneyimini tercih ediyor ve bu da genç yetişkinlerin de en güçlü tercihlerinin konfora yönelik olduğunu gösteriyor. Bu, 55 yaşın üzerindekilerde yüzde 58’le karşılaştırıldığında bugün biyometriği kullanma konusunda rahat olan Y kuşağının yüzde 75’iyle genç bireylerin biyometrik kimlik doğrulamasını benimseme konusunda daha yatkın olmasının bir nedeni olarak görülüyor.

Kimliğin Geleceği

IBM Güvenlik raporundaki analiz, kimlik doğrulamasıyla ilgili yaklaşımların çok çeşitli olduğunu ve biyometrik gibi yeni kimlik doğrulama yöntemlerinin daha çok kabul görürken özellikle ABD’deki yaşı daha büyük bireyler arasında hala birtakım endişelerin olduğunu ortaya koyuyor.

IBM, kuruluşların kullanıcılara birden çok kimlik doğrulama seçeneği arasından tercih imkânı sunan kimlik platformlarından yararlanarak bu tercihlere uyum sağlamasını öneriyor. Kullanıcıların telefonlarındaki parmak izi okuyucularını veya tek seferlik parolayı etkinleştiren bir mobil bildirimi açıp kapatmasını sağlamak buna örnek gösterilebilir. Kuruluşlar, davranışla ilgili ipuçlarının ya da bağlantı özelliklerinin (aygıt, konum, IP adresi) olağandışı etkinliği göstermesi gibi bazı senaryolarda ek kimlik doğrulama kontrol noktalarını tetikleyen, riske dayalı yaklaşımları kullanarak güvenlik ve konfora yönelik talepleri dengeleyebilir.

Veriler, daha genç nesillerin geleneksel parola güvenliğine daha az dikkat ettiğini gösteriyor, bu da parolalar sayesinde y kuşağı kullanıcılarının verilere erişimini yöneten işletmeler ve işverenler için bir engel teşkil ediyor. Y kuşağı ve Z kuşağı çalışan yüzdesi işgücünde artmaya devam ettikçe kuruluşlar ve işletmeler parolalar yerine biyometrik yöntemlerini ve simgelerini alan yaklaşımları bütünleştirerek ve birincil kimlik doğrulama unsuru olarak daha çok mobil cihaz kullanımına izin vererek daha genç nesillerin yeni teknolojiye eğilimlerine uyum sağlayabilir.

IBM Güvenlik’in müşterilere yönelik dijital kimliklerin güvenliğinin nasıl sağlanacağına ilişkin ipuçlarını linkteki blog yazısından okuyabilirsiniz.

Şirketlerin kimlik doğrulama geleceğine hazırlanmasına yönelik öneriler ve araştırmayla ilgili diğer ayrıntılar için raporun tamamını linkten yükleyebilirsiniz: ibm.biz/FutureOfIdentity

Vergi İndirimi Hurda Araçlara İlgiyi Artırdı

Hurda araçlara uygulanacak vergi indiriminin de aralarında bulunduğu yeni vergi düzenlemelerini içeren Torba Yasa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisine Meclis’e sunulması “hurda” piyasasını hareketlendirdi. Yeni araç alımına teşviki artırması beklenen tasarıya göre, 16 yaş ve üzeri otomobil, panelvan, otobüs, kamyon gibi bazı araçların hurdaya ayrılması karşılığında, araç sahiplerine yeni araç alımlarında 10 bin TL’yi geçmemek üzere özel tüketim vergisi (ÖTV) indirimi sağlanıyor.

İşletmelerin Yalnızca Yüzde 10’u Yasal Dijital Müzik Kullanıyor!

Alışveriş merkezlerinden perakende mağazalarına, zincir restoranlardan evimizin köşesindeki balıkçıya kadar neredeyse her işletme, müşterilerini müzik yayını ile karşılıyor. Türkiye genelinde sayıları 200 bini bulan bu işletmeler içinde yasal dijital müzik yayını hizmeti alanların sayısı ise yalnızca 20 bin.

Dijital müzik yayıncılığının lider şirketi SMG, tüm işletmelerin yasal yayın yapması konusunda önemli bir adım atıyor. Bir Spotify firması olan ve tüm dünyada kurumsal markalara yasal dijital müzik yayını hizmeti veren Soundtrack Your Brand’in Türkiye hakları için tek yetkili olduklarını hatırlatan SMG Yönetim Kurulu Başkanı Gül Gürer Alimgil, “Soundtrack Your Brand, her ülkede yıllık üç bin yeni lokasyon hedefliyor. Biz de bu doğrultuda çok özel ayrıcalıklar da sunarak yasal dijital müzik yayını hizmeti verdiğimiz markaların sayısını her geçen gün artırıyoruz. Hedefimiz tüm işletmelerin yasal yayına geçmelerini sağlamak” diye konuştu.

Son yıllarda alışveriş merkezlerinden perakende mağazalarına kadar tüm işletmeler müzik yayınına önem vermeye başladı çünkü yapılan araştırmalara göre müşterilerin yüzde 90’ı müzik çalan mağazaları tercih ediyor. Ancak Türkiye’de sayısı 200 bin civarında olan halka açık lokasyonların büyük bölümünde müzik yayını yapılsa da, yalnızca 20 bini yasal platform üzerinden gerçekleşiyor. Bir başka deyişle, işletmelerin yüzde 10’u yasal dijital müzik veya yurt dışından telifleri alınmış müzik katalogları kullanıyor.

Yasal dijital müziğe özel ayrıcalıklar

Müzik yayınlarının yasallığını garanti altına alan sektörün lider şirketi SMG, halihazırda hizmet verdiği 9 binin üzerinde noktayı her geçen gün artırarak yasal dijital müzik yayınını tüm ülkeye yaymayı hedefliyor. Bir Spotify firması olan ve tüm dünyada markalara lisanslı müzik hizmeti veren Soundtrack Your Brand’in Türkiye’deki tek yetkili temsilcisi olan SMG’nin Yönetim Kurulu Başkanı Gül Gürer Alimgil, “Soundtrack Your Brand, her ülkede yıllık üç bin yeni lokasyon hedefliyor. Biz de kendileriyle olan anlaşmamız neticesinde, tüm işletmelerin yasal dijital müzik yayınına geçmesi için büyük bir adım attık. Üstelik Soundtrack Your Brand ile birlikte hizmet verdiğimiz markalara, kendi müzik listelerini yönetme ve tüm lokasyonlarda çalan müziği tek bir noktadan kontrol etme gibi çok özel ayrıcalıklar da sağlıyoruz” diye konuştu.

Markaya özel şarkı listeleri

SMG’nin yasal dijital müzik yayını hizmeti yalnızca bununla sınırlı değil. Türkiye’deki ilgili müzik meslek birlikleriyle yapılan anlaşmalarla sunulan popüler şarkılar, SMG’nin bünyesindeki sanatçılar tarafından üretilen eserler ve doğrudan lisanslama yoluyla yurt dışından alınan müzik katalogları ile de markaların kimliğine, imajına, hedef kitlesine ve hizmet verdiği lokasyonun dinamiklerine uygun müzik listeleri hazırlanıyor.

İnternetten Alışveriş Yapan Avrupalı Tüketiciler Yurtdışındaki Perkandecilere Yöneliyor

İnternet üzerinden alışveriş yapanlar artık daha mobil, küresel düşünüyorlar ve sanal pazar alanına daha çok yöneliyorlar

İnternetten alışveriş yapan Avrupalı tüketicilerin yüzde 71’i kendi ülkelerinin dışındaki perakendecilerden alım gerçekleştirdi

İnternetten alışveriş yapanların yüzde 96’sı sanal pazarlardan alım yapıyor

Akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 43’ü cihazlarından satın alım yaptı

İSTANBUL, 5 Şubat 2018 – UPS (NYSE: UPS) – İnternetten alışveriş yapan her 10 Avrupalıdan yedisi kendi ülkelerinin dışındaki perakendecilerden ürün satın aldı; bunun temel nedenleri, daha uygun fiyatlar ve belirli bir marka veya ürün arayışı oldu. 2017 UPS Online Alışveriş Alışkanlıkları Avrupa Araştırması(UPS Europe Pulse of the Online Shopper™) çalışmasına göre[1], bu durum yalnızca farklı coğrafyalardaki müşterilerle iletişim kurma imkânına sahip olan perakendeciler için fırsatlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda perakendecileri müşteri beklentilerini karşılayabilmek için daha kişiselleştirilmiş ve geniş ürün yelpazeli hizmetler sunmaya zorluyor.

Çalışmada, başka bir ülkedeki perakendeciden satın alma yapılırken en fazla şunların göz önünde bulundurulduğu görüldü: Ödeme güvenliği (yüzde 75); sipariş toplam fiyatının gümrük vergileri ve ücretler de dâhil olmak üzere net olarak belirtilmesi (yüzde 72); net bir iade politikası (yüzde 63); tüm fiyatların satın alan kişinin bulunduğu ülke para biriminde belirtilmesi (yüzde 63); ve teslimat hızı (yüzde 62).

UPS Avrupa Pazarlama başkan yardımcısı Abhijit Saha şunları söyledi: “İnternet, alışverişi gerçekten küresel hale getirdi, bu da perakendecilere ürünlerini dünyanın dört bir yanındaki müşterilere pazarlama imkânını sundu. Araştırmalarımız Avrupa’da internet üzerinden alışveriş yapan kişilerin yaklaşık dörtte üçünün ülke dışından alışveriş yaptığını gösteriyor, bu da işletmelerini genişletmek isteyen hem küçük hem de büyük ölçekli perakendecilere bir fırsat sunuyor.” Saha sözlerine şöyle devam etti: “UPS olarak, perakendecilere kendi şehirlerinde iş yapıyormuş gibi rahat bir şeklide uluslararası ticaret yapmasını sağlamayı kendimize hedef belirledik.”

UPS çalışmasında aynı zamanda Avrupa’da online alışveriş yapanların neredeyse tümünün (yüzde 96) üçüncü taraf perakendeciler için online platformlar olan sanal pazar alanlarından alışveriş yaptığı görüldü. Perakendeciler yerine sanal pazar alanından alışveriş yapma nedeni olarak, alışveriş yapanların yüzde 67’si fiyatların daha uygun olmasını, yüzde 43’ü ise herhangi bir kategoride daha geniş seçim imkânı olmasını gösterdi.

İnternet üzerinden alışveriş yapan Avrupalı tüketicilerin yarıdan fazlası (yüzde 52) online ürün seçimi yaparken teslimat seçeneklerinin sayısını en önemli kriter olarak gözetirken, yüzde 75’i iade durumunda ücretsiz kargo imkanının önemli olduğunu söylüyor. Ek olarak, kargo bedellerinin eve teslimata kıyasla daha düşük olması halinde, tüketicilerin yüzde 63’ü süre uzasa dahi alternatif bir teslimat mahaline yapılan sevkiyatlara yöneliyor.

Alışverişlerde akıllı telefon kullanımı hızla yaygınlaştığından, perakendeciler “önce mobil” olarak düşünmek zorundalar. Çalışmaya göre, akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 43’ü cihazlarından satın alma yaptı. Alıcılar mobil cihazlarını, mağazaların yerini belirleyerek bu tür bilgileri depolamak (yüzde 78), siparişleri takip etmek (yüzde 78) ve perakendecilerin fiyatlarını birbirleriyle karşılaştırmak (yüzde 75) dâhil olmak üzere bir dizi alışverişle ilgili iş için kullanıyor.

UPS Europe Pulse of the Online Shopper ™ çalışması Hakkında

UPS Europe Pulse of the Online Shopper (UPS Online Alışveriş Alışkanlıkları Avrupa Araştırması) çalışması, satın alma öncesinden teslimat sonrasına kadar tüketici alışveriş alışkanlıklarını değerlendirmektedir. 2017’de gerçekleştirilen çalışmada, altı ülkede (Fransa, Almanya, İtalya, Polonya, İspanya ve İngiltere) online satın alma yapan 6.400’den fazla kişi ile yapılan bir anket esas alınmıştır.

 

Türkiye medikal sektörü ihracatla büyüyor

Son dönemlerde adından sıkça söz ettiren Katar, 2013-2018 yılları arasında Körfez sağlık pazarının en hızlı büyüyen ve yine Körfez ülkeleri arasında kişi başına düşen sağlık harcaması en yüksek ülkesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu farkındalıkla yakın ülke Türkiye ile dirsek temasında olan Katar, Avrasya Bölgesi’nin ve Türkiye’nin lider medikal fuarı Expomed’e yoğun bir alım heyetiyle gelmeye hazırlanıyor. Bu sayede de Reed Tüyap, Expomed 2018’i ziyaret edecek alım heyetleri sayesinde Türk medikal sektörünün bu yıl daha fazla ihracat yapmasına destek veriyor. 

Son dönemlerde adından sıkça söz ettiren Katar, Türkiye’yi en çok tercih eden ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Katar, 2013-2018 yılları arasında Körfez sağlık pazarının en hızlı büyüyen ve yine Körfez ülkeleri arasında kişi başına düşen sağlık harcaması en yüksek ülkesi. Bu farkındalıkla yakın ülke Türkiye ile yakın dirsek temasında bulunan Katar, Avrasya Bölgesi’nin ve Türkiye’nin lider medikal fuarı Expomed’e yoğun bir alım heyetiyle gelmeye hazırlanıyor.

Dünyanın 40 farklı bölgesinden 700’ü aşkın katılımcı…

T.C. Ekonomi Bakanlığı’nın desteğinden sonra KOSGEB desteğini de alan fuar, dünyanın farklı noktalarından medikal sektör temsilcilerine ev sahipliği yaparak Türkiye sağlık sektörünün bu yıl daha fazla ihracat yapmasına dolaylı olarak destek veriyor. Dünyanın farklı noktalarından İstanbul’a gelecek olan alım heyetlerinin de buluşma noktası olmayı amaçlayan fuar, Katar’ın yanı sıra Sudan, Suudi Arabistan ve Özbekistan’dan İstanbul’a gelecek sektör temsilcilerini fuar katılımcılarıyla bir araya getiriyor. Öte yandan 40 ülkeden700’ün üzerinde katılımcı firmayı aynı çatı altında buluşturarak global gücünü de ortaya koyan fuar, Türkiye’nin sağlık yatırımlarını desteklemesiyle büyük beğeni topluyor.

Bu yıl 22-25 Mart 2018 tarihleri arasında İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek medikal cihaz, ekipman ve teknolojilerin sergilendiği, medikal trendlerin ve bilimsel etkinliklerin takip edildiği Avrasya’nın lider fuarı EXPOMED; 4 gün boyunca sağlık sektöründeki en yeni teknolojilerin, AR-GE ve inovasyon harikası ürünlerin sergileneceği bir platform olarak göze çarpıyor. Ortopedi ve Sarf Malzemeleri, Elektro Medikal Ekipman ve Medikal ve Laboratuvar Teknolojileri ile Hastane Yapı ve Tıbbi Tesis Yönetimi olmak üzere 3 temel ürün grubuna göre ayrılan salonlarda ziyaretçilerini bekleyen fuar; yerli ve yabancı sektör profesyonellerini bir araya getirme hedefiyle gerçekleştiriliyor.

65 ülkeden gelecek 1.500 alıcı mücevherat sektörüne yeni bir ivme kazandıracak

Asya kıtasının en büyük fuar organizatörü UBM Asia’nın Türkiye ofisi olan UBM Rotaforte Uluslararası Fuarcılık A.Ş. tarafından düzenlenen, dünyanın en büyük beş uluslararası mücevher fuarından biri olan Istanbul Jewelry Show, 46. kez mücevher sektörü temsilcilerini 22 – 25Mart2018 tarihleri arasında CNR Expo, İstanbul Fuar Merkezi’nde bir araya getirecek. Uluslararası Alım Heyeti Programı kapsamında, mücevher sektörünün hedef ülkelerinden 1.500 kişilik alım heyeti de fuar kapsamında ağırlanacak. Usta ve genç mücevher tasarımcıları, en son model ürünlerini Designer Market’te sergileyecek.

Dünyanın en büyük beş fuarından biri ve Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası nitelikli mücevher ihtisas fuarı olan Istanbul Jewelry Show, 33 yıllık tecrübesiyle UBM Rotaforte Uluslararası Fuarcılık A.Ş. tarafından 22-25Mart 2018 tarihleri arasında 46. kez CNR Expo, İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek.

Fuarda; altın, mücevher, pırlanta, renkli taş, değerli ve yarı-değerli taş, inci, gümüş, gümüş takı ve gümüş ev eşyası, altın montür, rafineri, saat, kalıp, vitrin dekorasyon, makine – ekipman ve yan sanayi, kasa, yazılım, lojistik ile aydınlatma ürün gruplarının yer aldığı 1250’nin üzerinde yerli ve yabancı mücevher firma ve markası yer alacak. Katılımcılar; fuara özel ürün ve koleksiyonlarını, 110’u aşkın ülkeden gelecek 28.000’e yakın sektör profesyonelinin beğenisine sunacak.

Türk mücevherat sektörü hızla büyümeye devam ediyor!

Türkiye’nin dünya altın mücevherat üretiminde ilk beş ülke arasında yer aldığını belirten Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Ayhan Güner,işadamlarının yatırımları, usta ve tasarımcıların sanatkarlıkları, ihracata dönük kadroların ciddi emekleri ve Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı’nın destekleri ile mücevher sektörünün ihracatta önemli bir gelişme kat ettiğini belirtti. Sektörün büyümesi ile Istanbul Jewelry Show’un büyümesinin karşılıklı etkileri olduğunu dile getiren Güner şunları söyledi:“Türkiye, dünya mücevherat otoriteleri tarafından lider ülkelerden birisi olarak gösterilmektedir. Dünyanın en güçlü montür endüstrisine sahibiz. Altın rafinerilerimiz dünya çapında kalite ve kapasiteye sahip. 1992 yılında 2,8 milyon ABD doları olan kuyumcu eşyası ihracatı, 2017 yılında 3,3 milyar ABD dolarına ulaştı. 2016 yılı rakamlarına göre Türkiye, İtalya’dan sonra hurda kullanımı da dâhil olmak üzere karat kuyumculuk imalatında Avrupa’da ikinci, Çin, Hindistan ve İtalya’dan sonra dünyada dördüncü sırada yer aldı. Avrupa’da hurdadan karat mücevherat yapımında birinci dünyada üçüncü sırada olan Türkiye, dünyadaki en büyük onbirinci kuyumcu ihracatçısı oldu. Sektörümüz büyürken fuarımız da büyüyor doğal olarak. Bu nedenle sektör olarak her sene fuara en yüksek yatırımı yaparak en yüksek faydayı elde etmeyi hedefliyoruz.”Güner özellikle özgün tasarıma büyük önem verdiklerinin altını çizerek her sene Designer Market ve mücevher tasarımı yarışmalarına gösterilen ilginin gelecek için umut verici olduğunu söyledi.

UBM Rotaforte Kurucu Ortağı Şermin Cengiz: “Mücevher sektöründe dünyanın lider fuarı olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyoruz”

UBM Rotaforte Kurucu Ortağı Şermin Cengiz: “33 yıldır organize ettiğimiz IstanbulJewelry Show’u, sektörden aldığı güçle bugün 1250’nin üzerinde katılımcı firma ve markayla alanında dünyanın sayılıfuarlarından biri haline getirdik. Tüm sektör profesyonellerinin gündeminde en üst sıraya oturan ve önemli birbuluşma noktası olan fuarı 46. kez organize etmekten son derece mutluluk ve gurur duyuyoruz. UBM Rotaforte olarak Istanbul Jewelry Show’u düzenlemeye başladığımız ilk günden bu yanasektörün gelişimine öncülük ediyoruz. Bu doğrultuda sektörün paydaşlarını bir araya getirerek, yeni işfırsatları yaratmayı hedefliyoruz.Fuar katılımcılarımız aranan ve talep gören markalara dönüşmekle kalmadı, mücevherde özellikle Ortadoğu, Avrupa, Arap Yarımadası, Rusya ve BDT ülkeleri için ‘Made in Turkey’ markalı mücevher ürünleri öncelikli tercih edilme noktasına geldi. Sektör temsilcilerinin bu gelişimine paralel olarak, Istanbul Jewelry Show’da sektöre olan katkısını her geçen yıl arttırmayı başardı. Fuarımız kapsamında gerçekleşecek iş görüşmeleri ve imzalanacak anlaşmalarla,Türkiye mücevher ihracatının %80’ine yakın bölümünün gerçekleşmesini hedefliyoruz” dedi.

Istanbul Jewelry Show için 65 ülkeden Alım Heyeti geliyor!

İhracatın artırılması, ihraç ürünlerine yeni pazarlar bulunması ve pazar payının korunması amacıyla T.C. Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) Genel Sekreterliği, Mücevher İhracatçıları Birliği (JTR) ve UBM Rotaforte’nin organizatörlüğünde “Uluslararası Alım Heyeti Programı” gerçekleştirilecek. Program kapsamında Avrupa, Ortadoğu, Amerika, Kuzey Afrika ve Uzakdoğu ülkelerinden 1.500 kişilik alım heyeti fuarda ağırlanacak.

Usta ve genç mücevher tasarımcıları Designer Market’te!

Her yıl Türkiye Mücevher İhracatçıları Birliği (JTR) tarafından Istanbul Jewelry Show kapsamında organize edilen Designer Market, usta ve genç mücevher tasarımcılarını aynı platformda bir araya getirecek. Fuar alanında özel olarak oluşturulan Designer Market’te tasarımcılar tasarımlarını ve ürettikleri mücevherleri sergilecekler.

2018 yılının en yeni modelleri Istanbul Jewelry Show’da görücüye çıkacak!

Dünyada fason üretim döngüsünden kurtularak, özgün tasarım ürünleriyle adından söz ettiren Türkiye Mücevher Sektörü, 2018 Sonbahar/Kış mücevher modasına dair trend tasarım ve koleksiyonlarını özel gösterileriyle dünya mücevher alıcılarının beğenisine sunacak.

T.C. Ekonomi Bakanlığı, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB), Türkiye Mücevher İhracatçıları Birliği (JTR) ve KOSGEB tarafından desteklenen, Uluslararası Fuarlar Birliği (UFI) kalite onayı ve Kalite Yönetimi Sistemi ISO – 9001 belgelerine sahip Istanbul Jewelry Show, her yıl Mart & Ekim fuarlarında toplam 47.000’den fazla sektör profesyonelini, yerel ve uluslararası 845’den fazla katılımcı ile 90.000 m2’lik alanda bir araya getiriyor.

http://istanbuljewelleryshow.com

Fuar sadece sektör profesyonellerine yöneliktir, halka açık değildir.

Fuar Açılış ve Ziyaret Saatleri

22 Mart 2018 – Perşembe 11.30 – 19.00
23 Mart 2018 – Cuma 09.30 – 19.00
24 Mart 2018 – Cumartesi 09.30 – 19.00
25 Mart 2018 – Pazar 09.30 – 17.00