Türkiye’nin Geleceği Kobi’ler

“Türkiye’nin geleceğine katkı sağlayacak KOBİ’ler”

Sanayi devrimi ile beraber başlayan gelişmeler, teknolojinin gelişimi ile her geçen gün artıyor. Ülkemizin 2023 yılları hedeflerine giderken yürürlüğe giren 11. Kalkınma Planı da ülkemizdeki şirketlerimizin büyümesine yönelik yeni düzenlemeler ve yol haritaları getiriyor.

Üretime dayalı ekonominin gelişmesi için istihdamın %98’inden fazlasını oluşturan Küçük ve Ortaboy İşletmelerimizin planlı büyümesi önemli bir gereksinim. Teşvikler kapsamında hükümet uzun yıllardır özellikle KOSGEB aracılığı ile KOBİ statüsündeki şirketlere destekler sağlıyor. Şirketlerin sağlanan hibe ve kredi destek imkanlarını doğru ve stratejik bir plan çerçevesinde kullanması, ekonomide %98 oranla yer alan KOBİ’lerin, hızlı gelişiminde önemli rol oynayacaktır.

2019-2023 Planlama ve Uygulama Dönemi

11. Kalkınma Planı Tanıtım toplantısına katılan Yönetim Danışmanları Derneği Başkanı Zeynep Tura, yaptığı açıklamada “Küresel ekonomide Endüstri 4.0 dönemine girerken, 11. Kalkınma Planı’nda yer alan sektörlerin gelişmeleri, sektör ve şirket gelişim ve rekabet stratejileri belirlenerek yapılabilir. Bu doğrultuda Çalışma Grupları arasında yer alan Yönetim Danışmanlığı sektörü olarak bizler de çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Akıllı stratejik planlama çalışmaları ile, hedeflenen varış noktasına hangi yollardan gidileceğini şirketler daha net görebilecek, oluşabilecek değişkenlere karşı ellerinde senaryoları hazır olacaktır. Böylece planlı teknolojik gelişim ile planlı üretim süreçleri ve yurtdışında yeni pazarlara ve rekabetçi ortamlara açılım fırsatları oluşacaktır.” dedi.

On birinci Kalkınma Planı çerçevesinde Yönetim Danışmanları Derneği üyelerinin de katılımı ile düzenlenen toplantı süresince, Yönetim Danışmanlığı’nın mesleki gelişimi, meslek standartlarının belirlenmesi, mesleki sertifikasyon, sağlanan hizmetlerin şirketlere ve ekonomiye katacağı faydalar ele alındı.

Türkiye‘de Uluslararası Yönetim Danışmanlığı Profesyonel Yetkinlik Sertifikası (CMC) ile ilgili çalışmaları yapan tek yetkili meslek kuruluşu olan Yönetim Danışmanlığı Derneği, kurulduğu yıldan itibaren şirketlere değer katan Yönetim Danışmanı üyeleri ile birçok alanda çalışmalar düzenlemektedir.

Zeynep Tura yaptığı açıklamada “Şirketlerimizin birkaç nesil sonrasına dayanan yapılar kurması hiç zor değil, önemli olan sürdürülebilirliği sağlayacak sistemi kurmaktır. Belirlenen stratejilere göre kurulan sistemler, zaman içerisinde teknolojik yenilenmeleri de bünyesine alarak gelişir ve büyüme hedeflerine ulaşır. KOSGEB gibi kuruluşlar şu anda şirketlerde stratejik planlama üzerinden, teknolojik gelişim ve uluslararası platformlara açılımı destekliyor. Kamu desteğinin bu derece yüksek olduğu bir ülkede bizlere düşen iyi planlamak ve yapılan plana uymak. Böylece 2023 hedeflerimize, kalkınmış bir ekonomi ile ulaşmış oluruz” dedi.

TAV, IC İçtaş’ın Antalya Havalimanı’ndaki Hisselerini Almak Üzere Anlaştı

TAV Havalimanları, IC İçtaş’ın Antalya Havalimanı’ndaki hisselerini almak üzere anlaştı. TAV, 2024 sonuna kadar işletme hakkı bulunan havalimanında eşit yönetim hakkına sahip olacak.

Antalya, 500 kilometreye ulaşan sahil şeridiyle Türkiye’nin en gözde turizm destinasyonu. Şehrin 2 milyonluk nüfusu yaz aylarında ikiye katlanıyor. Şehirdeki otellerin 600 binden fazla yatak kapasitesi bulunuyor. Türkiye’ye gelen yabancı turistin yaklaşık yüzde 30’unu Antalya ağırlıyor.

Türkiye’deki otel yatak kapasitesinin yüzde 55’ine sahip olan Antalya, aynı zamanda Akdeniz çanağında en yüksek yatak kapasitesine sahip bölge. Antalya tek başına Portekiz veya Mısır’dan fazla yatak kapasitesine sahip. Şehir aynı zamanda İstanbul’un ardından en fazla doğrudan yabancı yatırımcının bulunduğu il konumunda. Antalya’da çoğu turizm sektöründe yer alan 3200’den fazla yabancı yatırımlı şirket bulunuyor.

2017’de 26 milyon yolcuya hizmet veren Antalya Havalimanı rekorunu 2014’te kırmıştı. O yıl toplam yolcu sayısı 28,3 milyona, dış hat yolcu sayısıysa 22,1 milyon ulaşmıştı. Rusya’yla yaşanan kriz ve tüm bölgeyi etkileyen güvenlik endişeleri nedeniyle trafik 2016’da ciddi şekilde etkilendi ve 18,8 milyona düştü.

Antalya Havalimanı’nda dış hat yolcu trafiğinin büyük bölümü charter uçuşlarından oluşuyor. Dış hat trafiği açısından, tarifeli sefer düzenleyen havayolları arasında SunExpress yüzde 13 ile ilk sırada, onu THY takip ediyor.

Brezilya’dan Türkiye’ye Ortaklık Çağrısı

Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından gerçekleştirilen İhracat Pusulası etkinlikleri kapsamında Brezilya pazarı ele alındı. Brezilya’nın İstanbul Başkonsolosu França, Brezilya ile Türkiye’nin stratejik ortak olduğunu söyledi. França, “İki ülke arasında serbest ticaret anlaşması yapalım. Ticari ilişkilerimizi 3’üncü ülkelere ortaklık olarak taşıyalım” dedi.

Soa Paulo eski Ticaret Ataşesi Ramazan Kısa, Türkiye’nin Brezilya’ya otomotiv parçaları, yapı malzemeleri, tekstil, un ve şekerleme satabileceğini belirterek, “Brezilya’da işler neden hızlı yapılmıyor diye sakın sinirlenmeyiz. Çünkü rahat insanlar. Onlarla yakın ilişkiler kurun, birlikte futbol izleyin” diye konuştu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ihracatçı firmalara hedef pazarları daha yakından tanıtmak amacıyla, Coface’ın destekleriyle düzenlemeye başladığı “İhracat Pusulası” etkinlik zinciri 2018 yılında da devam ediyor. Bu kapsamda yılın ikinci toplantısında tüm yönleri ile Brezilya pazarı ele alındı. Dış Ticaret Kompleksi’nde gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü TİM Ar-Ge Direktörü Nevsal Zülküf Alhas’ın yaptığı “Rota: Brezilya” panelinin açılışında konuşan Brezilya Federal Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Paulo Roberto França, yeni devlet başkanı Michel Temer ile birlikte ülkenin hızla serbest piyasa ekonomisine geçtiğini söyledi.

‘3. ülkelerde ortaklıklar yapalım’
2015 ve 2016 yılında ekonomide yaşanan yüzde 3.5’lik küçülmenin ardından 2017’de yüzde 2.5 büyüme gerçekleştirdiklerini belirten França, enflasyonun da yüzde 12’lerden yüzde 2.5’e gerilediğini kaydetti. Sanayi ve tarım sektörlerinde Brezilya’nın önemli bir merkez olduğunun altını çizen França, iş yapma ortamının geliştirilmesi ile önemli fırsatlar sunduklarını bildirdi.
Türkiye ile Brezilya ticaretin artırılması için serbest ticaret anlaşmasına imza atılması gerektiğini kaydeden França şöyle devam etti:
“Brezilya için Türkiye stratejik bir ortak. İki ülke için ciddi fırsatlar var. Bazı sektörlerde Brezilya ve Türkiye’nin yanı sıra 3’üncü ülkelerde ortaklıklar kurabiliriz. Özellikle mühendislik ve inşaat konusunda bizim güçlü olduğumuz Latin Amerika, Afrika ve ABD’nin yanı sıra Türkiye’nin güçlü olduğu Ortadoğu, Kafkasya ve Afrika’da ortaklıklar yapılabilir.”

‘Sinirlenmeyin, birlikte futbol izleyin’
Soa Paulo eski Ticaret Ataşesi, Ekonomi Bakanlığı Avrupa Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Kısa da panele katılan şirket yöneticilerine, Brezilya’da iş yapma konusunda teknik bilgiler verdi. Türkiye’den Brezilya’ya otomotiv parçaları, yapı malzemeleri tekstil, makine, kozmetik, kuru meyveler, un ve şekerleme ürünlerinin ihraç edilebileceğini kaydeden Kısa, ülkede gümrük vergilerinin yüksekliğine dikkat çekti. Kısa, “Brezilya’da fuara katılan firmalar ‘hemen sipariş alırız’ diye beklemesin. Pazar için önceden iyi bir araştırma yapılmalı. İlgili firmalarla bir araya gelin. Brezilyalılar bize çok benziyor. Ancak ‘işiniz neden hızlı yapılmıyor’ diye sinirlenmeyin. Çünkü Brezilyalılar rahat insan, kavga bilmezler. Brezilyalılarla iş yapmak istiyorsanız, yakın ilişki kurun, birlikte futbol izleyin” dedi.

Panelde ayrıca, Coface Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Emre Özer alacak sigortası konusunda firmaları bilgilendirirken makine, oto yedek parça, kuru meyve mamulleri ve tekstil sektörlerinde faaliyet gösteren ve Brezilya’ya ihracatta öne çıkan firma temsilcileri, katılımcılara ülke ile ilgili deneyimlerini aktardı.

Etkinliğin kapanışında söz alan Brezilya Federal Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu Ticaret Müşaviri Felipe Pinto da firmalara Brezilya pazarı ile ilgili yardımcı olabileceklerini, kapılarının Türk firmalarına açık olduğunu kaydetti.

İSO, Güney Afrika’daki ticaret ve yatırım fırsatlarını ele alacak

İstanbul Sanayi Odası (İSO), üyelerine yönelik ticaret ve yatırım fırsatlarını araştırdığı ülke günleri kapsamında bu kez başta Sahra altı Afrika olmak üzere tüm kıtayı etkisi altına alan örnek ülke konumundaki Güney Afrika Cumhuriyeti’ni ele alacak.

“Güney Afrika Cumhuriyeti Ülke Günü ve Türkiye için Fırsatlar” seminerinde, ülkenin ekonomik durumu, dış ticareti, pazar yapısı, yatırım ve iş fırsatları, iş kültürü ile Türk firmalarının bu ülkedeki deneyimleri aktarılacak.

 

PROGRAM

Tarih:22 Şubat 2018, Perşembe

Saat:12:30-16.30

12:30-13:00Kayıt

13:00-13:30Açılış Konuşmaları

  • Erdal BAHÇIVAN, İSO Yönetim Kurulu Başkanı
  • Remzi GÜR, Gürmen Grup Yönetim Kurulu Başkanı
  • Mr. Pule Isaac MALEFANE, Güney Afrika Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi

13:30-14:30Güney Afrika pazarında İş birliği ve Yatırım Olanakları

  • Hakan KARABALIK, Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı (Pretorya Eski Ticaret Başmüşaviri)

14:30-14:45Ara

14:45-16:00Türk Firmaların Güney Afrika Pazarındaki Deneyimleri

  • Fatih Kemal EBİÇLİOĞLU, Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı
  • İbrahim KÜLEKÇİ, Repkon Makine ve Kalıp San. ve Tic. A.Ş.Yönetim Kurulu Başkanı
  • Hakan GÖKÇEKefeli Giyim Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.(Bisse Gömlekleri) Genel Müdürü

16:00-16:30Soru-Cevap

YER:İSO, Odakule Meclis Toplantı Salonu

İletişim Sektörü İzmir’de Buluştu

Türkiye Halkla İlişkiler Derneği-TÜHİD tarafından düzenlenen “TÜHİD Anadolu Buluşmaları İzmir”etkinliği Şekerbank ana sponsorluğunda İzmir Ticaret Odası desteğiyle gerçekleşti.

Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından düzenlenen ana teması “iletişim” olan TÜHİD Anadolu Buluşmaları’nın ikincisi Şekerbank ana sponsorluğunda İzmir Ticaret Odası’nda gerçekleşti. İş ve iletişim sektörlerinden ünlü isimlerin, bilgi ve deneyimini katılımcılarla paylaştığı toplantıda, “İletişim Sürecindeki Marka Şehirler”, “Dijital İletişim” ve “İletişim ve Yöneticiler” konuları masaya yatırıldı.

TÜHİD Anadolu Buluşmaları’nın İzmir’deki etkinliğine, İzmir Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca Karakaş başta olmak üzere, iş dünyası, dernek temsilcileri ve üyeleri, akademik çevreler ve iletişim fakültesi öğrencileri katıldı.

TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca Karakaş yaptığı açılış konuşmasında; Anadolu Buluşmaları’nın ikincisini İzmir’de yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi. İzmir’in Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti olduğunu anımsatan Karakaş, “İletişim sadece İstanbul’un odağında olmamalı. TÜHİD olarak bu toplantıları Anadolu’da yapmamızın en önemli nedeni de iletişim konusundaki çalışmaları yaygınlaştırmaktır” dedi.

TÜHİD’in bu yıl 45’inci yılının kutlandığını anımsatan Gonca Karakaş, “Anadolu Buluşmaları sektörümüzün Anadolu ayağını harekete geçirmek, bölgedeki iş dünyasının temsilcilerini iletişim konusunda bilgilendirmek, kamu ile işbirliği yapmak ve sektör temsilcileriyle, genç iletişimcileri akademisyenleri, fikir önderlerini iş dünyası ile bir araya getirmek amacıyla organize ediliyor.16 Şubat’ta İzmir’de 1923 İzmir İktisat Kongresi’nin 95’inci yıldönümü kapsamında, İzmir özelinde, TÜHİD’in Kurucusu, duayenimiz Prof. Dr. Alâeddin Asna anısına buluşmamızı düzenledik. Sonraki Anadolu Buluşması 27 Nisan’da Afyon’da gerçekleşecek ve yıl içinde farklı illerle devam edecek” diye konuştu.

Marka şehir olmak için tutarlılık ve odaklanma esastır

Başkanlığını TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca Karakaş’ın yaptığı , “İletişim Sürecinde Marka Şehirler”konulu oturumun panelistleri A&B İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Asna, MediaCat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Bilgi Üniversitesi Marka Okulu Eş Başkanı Pelin Özkan ve Marka Danışmanı ve BrandMap Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Fidan’dı.

Sibel Asna, konuşmasında “Marka şehir olmak için tutarlılık ve odaklanma esastır, sebat ve topyekûn kararlılık gerekir” dedi.

Küreselleşme sürecinde yerelliğin ve özgünlüğün çok daha ilgi çekici hale geldiğini belirten Pelin Özkan, bu anlamda İzmir’in Türkiye’nin en şanslı şehirlerinden birisi olduğunu ifade etti.

“Kent markalaşma,kolektif bilinç çalışmasıdır” diyen Bülent Fidan, sözlerine şöyle devam etti: “Bir kent bireylerden ziyade toplam olarak tüm halkın ortak değerlerini yansıtır. Ortak bir karar yoksa yani kentin ortak bir kararla oluşturulmuş kimliği,konumlaması ve bunların yansıtıldığı iletişim yoksa kentin ayrışan, fark yaratan bir yapısı da olamaz.”

Dijitalleşme toplumsal hayatı köklü bir dönüşümden geçiriyor

Dijital İletişim” konulu oturumun başkanlığını İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Uzunoğlu yaptı. Oturumun panelistleri HAVAS Yaratıcı Grup Türkiye CEO’su Serhat Akkılıç, IPPA Dijital PR Kurucu Direktörü Fatmanur Erdoğan ve Vodafone Türkiye Kurumsal İletişim Kıdemli Müdürü ve TÜHİD Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Sevil Wittmann’dı.

Serhat Akkılıç konuşmasında şunları ifade etti: “Dijital, iletişim sektöründe bize yeni iş yapış biçimleri sunarken aslında iletişimin temel düsturları olan anlamlı ve tutarlı olmayı teknoloji bakış açısıyla harmanlama olanağı da veriyor. İletişim mesleğinin icra edilme şeklinden, ihtiyaç duyduğu yetenek setine ve insan kaynağına kadar önemli değişikliklere gebe sektörümüz. Değişmeyen ise, duayenlerden tecrübe aktarımıyla öğrenebileceğimiz temel değerlerimiz.”

Sevil Wittmann ise konuşmasında ” Dijitalleşme, sadece ekonomiyi değil, toplumsal hayatı da köklü bir dönüşümden geçiriyor. Artık şirketler kendi sektörlerindeki en iyi deneyimi sunmak için yarışmıyor. Artık, tüketicilerin ‘şimdiye dek yaşadığı en iyi deneyimi’ sunmak için yarışıyorlar. Bu dijital trend, iletişimin de yeni becerilere, geleneksel sektör sınırlarının ötesinde yeni iş modellerine ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor.”diye konuştu.

İletişimin yönünün artık dijital iletişim olduğuna dikkat çeken IPPA Dijital PR Kurucu Direktörü Fatmanur Erdoğan, “Şirketler kültür değişimi istiyorlarsa dijital iletişime ve kurumun iletişimine artan oranda önem vermeye başlaması gerekiyor” dedi.

Yöneticilerin yol arkadaşları iletişimciler olmalı

İletişim ve Yöneticiler” konulu oturumun konuşmacısı Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadının Güçlenmesi Eş Başkanı ve Yeşim Tekstil Kurumsal İletişim Müdürü Dilek Cesur’du.

Dilek Cesur konuşmasında şunları söyledi: “Bir yönetici için iletişim iki açıdan çok önemli. Öncelikle temsil ettiği kurum ve kendi itibarını inşaa edip korumak, ikinci olarak da kendini en doğru şekilde ifade edip tüm paydaşları ile doğru bir iletişim kurabilmek… Yöneticiler kendileri için bu kadar önemli olan bir süreci yönetirken mutlaka profesyonel bir yardım almalılar. Bu noktada da yanı başlarındaki yol arkadaşları mutlaka kurumsal iletişim mesleğini profesyonel olarak sürdüren, iletişim konusunda uzman kişiler olmalı.

Dünyanın En Büyük Organik Fuarına Türk Organik Sektöründen Rekor Katılım

Almanya’nın Nürnberg şehrinde düzenlenen BioFach Organik Ürünler Fuarı, 29. kez kapılarını ziyaretçilere açtı. 14 -17 Şubat 2018 tarihleri arasında açık kalan fuarda, 2023 yılında 2.5 milyar dolar ihracat hedefiyle yola çıkan organik sektöründeki toplam 39 Türk firması yerini aldı.

Dünyanın en büyük organik fuarı olarak kabul edilen Biofach Organik Ürünler Fuarı’nda Türkiye milli katılım organizasyonu Türkiye’de organik sektöründe koordinatör birlik olan Ege İhracatçı Birlikleri tarafından gerçekleştirildi. Fuarda milli katılım organizasyonu ile 24 Türk firması bulunurken toplamda 39 Türk firması yer aldı.

Türkiye’nin uzun yıllardır Biofach Organik Ürünler Fuarı’nda yerini aldığı bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu,Türkiye’nin bu sene 39 firma ile en yüksek katılımın gerçekleştirdiğini, bunun da Türkiye’deki organik sektörünün gelişimini göstermesi açısından önemli olduğunu söyledi. Ayrıca, son yıllarda tüketici taleplerinde sağlıklı ve güvenilir gıdalarınön plana çıktığına değinen Tarakçıoğlu, organik gıda bilincini artırmak gerektiğini belirtirken, tüketiciler tarafındaninsan sağlığına uygun, organik, güvenli ve çevreye zarar verilmeden üretilen ürünlerin tercih edildiğini kaydetti.

Hedef: 2,5 milyar dolarlık organik ürün ihracatı

Türkiye’nin organik ürünler ihracatının 500 milyon dolar seviyesinde olduğunu belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu, “Türkiye’de özellikle Ege Bölgesi’nin organik sektörünün üretim merkezi olmasının yanı sıra, ihracatında da önemli bir paya sahip olduğunu, organik ürün ihracatının yüzde 74’ünü Ege İhracatçı Birlikleri üyesi ihracatçılar tarafından gerçekleştirildiğini belirtmek isterim. Etkinliklerimiz sayesinde Türk organik sektörünün, yıllık 500 milyon dolar seviyesindeki ihracatını, uluslararası fuarlara katılarak 2023 yılında 2,5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

Tarakçıoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Organik tarım tüm dünyada hızla gelişmekte ve günümüzde 120’den fazla ülkede uygulanmakta. Dünya genelinde organik gıda ve gıda dışı ürün üretim alanı, miktarı ve global ticaret hacmi her geçen yıl artıyor. Organik ürün ihracatında katma değerli ve inovatif ürün yaratma şansı da daha yüksek. Biofach Organik Ürünler Fuarı’nda ülkemizden katılım sağlayan firmalar, başta organik kuru incir, çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru kayısı gibi organik kuru meyvelerimiz olmak üzere, fındık, fıstık, badem, kuru domates ve domates konsantresi, konserve ve salamura meyve ve sebzeler, baharat ürünleri, hububat ,bakliyat ve yağlı tohumlar, meyve suları ve konsantreleri, yarı kuru sebzeler, dondurulmuş sebze ve meyveler gibi belli başlı gıda ürünlerini Almanya ve dünyanın dört bir tarafından gelen ithalatçılara sunma fırsatı elde etti, iş görüşmeleri gerçekleştirdi , Gelecek yıllarda potansiyelimizi daha fazla ortaya koyabilmek adına ihracatçı firma ve Türkiye standını artırmayı hedefliyoruz” dedi.

T.C. Nürnberg Konsolosu Gürol Baş, Türkiye standını ziyaret etti ve milli katılım organizasyonuyla fuarda yerini alan Türk stantlarını gezerek katılımcılarla temaslarda bulundu.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu, fuarı ziyaret eden Tarım Bakanlığı Organik Ürünler Daire Başkanı ile de görüşerek Türkiye’de organik tarım ürünlerinin üretiminin artırılması için işbirliği yapılması ve kısa sürede çalışma başlatılması yönünde karar alındğını kaydetti.

14-17 Şubat 2018 tarihleri arasında 29.su düzenlenen olan Biofach Organik Ürünler Fuarı’na Ege İhracatçı Birlikleri Milli Katılım Organizasyonu ile katılan Türk firmaları alfabetik olarak şu şekildedir: “Armada Gıda, Bionas Tarım, Biyosam Organik Tarım, Defne Dış Ticaret, Dervişoğlu Tarım Ürünleri, Duru Bulgur Gıda, Ertürk Üzüm Ve Tarım Ürünleri, Farmeks Tarım Ürünleri, Gabay Dış Ticaret, Göçmez Aş., Göknur Gıda, Hattı Gıda, Interorganic Gıda, Işık Tarım Ürünleri, K.F.C. Gıda, Karahan Un, Namsal Gıda, Nimeks Organik Tarım Ürünleri, Pagmat Pamuk Tekstil Gıda Saneks Kuru İncir, Sda Gıda Tarım, Tiryaki Agro Gıda, Tunay Gıda, Yeditepe Organik Tarım Gıda.”

Balıkçılık Sektörü 1 Milyar Dolar İhracata Koşuyor!

Su ürünleri sektörü 1 milyar dolar ihracat hedefliyor

Türkiye’nin ihracatta yıldız sektörlerinden biri olan Su Ürünleri Sektörü 2018 yılında 1 milyar dolar ihracat hedefliyor. 2000 yılında 60 milyon dolar olan ihracatını her yıl düzenli olarak arttırarak 2017 yılında 856 milyon dolara yükselten Su Ürünleri Sektörü 2018 yılında 1 milyar dolar barajını geçmek için güçlerini birleştirdi.

Su ürünleri yetiştiriciliğinin, en genç, en hızlı büyüyen ve en dinamiksektörlerden biri olduğunu bilgisini veren Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, 2017 yılında ICCAT (Uluslararası Atlantik Okyanuslarını Koruma Komisyonu) Toplantısında Türkiye’nin orkinos kotasında artış olduğunu bu sayede 100 milyon dolarlık artış beklediklerini kaydetti.

Alabalık için Avrupa Birliği’nden heyet geliyor

Türk balıkçılık sektörünün Avrupa Birliği nezdindeki alabalık soruşturmasının olduğunu hatırlatan Kızıltan şöyle devam etti: “Yüzde 8.5 verginin kaldırılması için Nisan ayında Avrupa Birliği’nden heyet gelecek, firmaları ziyaret edecek. tezlerimizi kabul ettirirsek verginin kaldırılması ya da oranın düşmesi mümkün olacak.”

Türk balıklarının Norveç somonundan üstün olduğu anlatılacak

Türk balıkçılarının somon ile mücadelesini devam ettirdiği bilgisini paylaşan Kızıltan, “Norveç’in somon ile ilgili çok büyük propagandası var. TV’de, sinemalarda, bizim balıklardan daha üstün olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Biz de buna karşı Türk balıklarının başta omega3 olmak üzere besinsel değerlerinin somunun gerisinde olmadığını paylaşan tanıtan kampanyalar yapacağız. Bilim adamlarından ve popüler isimlerden yararlanacağız” şeklinde konuştu.

Atalay: “Su ürünleri sektörü tam bir başarı öyküsü”

Türkiye’de su ürünleri sektörünün gelişimini başarı öyküsü olarak tanımlayan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Mustafa Altuğ Atalay, 2018 için ortaya konulan 1 milyar dolar ihracat hedefinin önemli bir rakam olduğunu kaydetti. Atalay, “Dikkat çekme açısından çok önemli. Türkiye’de 1 milyar dolar üzerinde ihracat yapan sektör 30’un altında. Dikkat çekici bir noktaya geldiğiniz için sorunların çözümü ve geniş kitlelere hitap etmek için çok önemli” dedi.

130 bin tonluk deniz alanı açıldı

2017 yılında büyük alabalık üretenlere 25 kuruş destek verdikleri ifade eden Atalay, balık üretim alanlarının artması için yaptıkları çalışmaları ise şöyle özetledi: “Samsun – Sinop arasında 30 bin ton yeni üretim alanı tespit ettik veüretim başladı. Didim’de yaklaşık 40 bin tonluk üretim alanı açıldı. Mersin’de çalıştık 60 bin tonluk bir potansiyel açıldı, ön izinler verilme aşamasında 130 bin tonluk deniz alanı açıldı. Bu üretimin ihracata yansıması beklentimiz var.”

İç tüketimi arttıracak tanıtım projelerine destek vermeye hazırız

Türkiye’de su ürünlerinde iç tüketimi arttırmak için tanıtım projelerine kaynak bulunabilineceğini dile getiren Atalay, Türkiye’nin 81 milyonluk çok büyük bir ülke olduğunu kişi başı tüketimin 1 kg arttırılması halinde 81 bin ton tüketim artışı olacağını, tüketimin kişi başı 2 kg arttırılması halinde ise üretilen balığın yetmez hale geleceğini söyledi.

Balık çiftliklerinin kiralamalarının 2011 yılından beri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapıldığı bilgisini paylaşan Atalay, “Kiralama 2019 yılına kadar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılacak. Sonrasında kiralama Özel İdare ve Büyükşehir Belediyelerine geçebilir. Bu konuda başvurularımızı yaptık kanun çıkmasını bekliyoruz. Bu kanunun çıkması için desteğinizi bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Demir; “Dünya su ürünleri ihracatında payımızı yüzde 2-3’e çıkarmalıyız”

Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, Türkiye’nin dünya su ürünleri pazarında yüzde 1’in altında pay aldığını, bu payın yüzde 2-3’e çıkarmamız gerektiğini dile getirdi. Demir, “Su ürünlerinde dünya genelinde avlanma azalıyor, yetiştiricilik artıyor. Türk ihracatçılarımız çok yetenekli, ihracatımıza bu sektörün katkılarının artacağına inanıyoruz” dedi.

Sektör Toplantıları ile ihracatçıların sorunlarını çözdüklerini ifade eden Demir, Ekonomi Bakanlığı olarak firmaları ziyaret ederek sorunlarını çözme yoluna gittiklerini bu ziyaretler sayesinde hem Ekonomi Bakanlığı’nın faaliyetlerini anlattıklarını, hem de sektörlerin faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olduklarını, saha çalışmasından çıkan sorunları ve sonuçları diğer bakanlıklara gönderdiklerini ve takip ettiklerini anlattı.

“Devlet yardımlarında çok revizyonlar yaptık. gerek istenen belgelerin azaltılması, gerekse ödemelerin hızlandırılması yönünde son 1 yılda iyileştirmeler yapıldı” şeklinde konuşan Demir, “Su ürünleri sektörü protein kaynağı çok önemli bir sektör temel protein kaynağı olduğu için su ürünleri sektörünün deniz ürünleri sağlıklı ürünler olaraktüm dünyada revaçta. İhracat 1 milyar dolara yaklaşmış durumda. Ben Japonya’da görev yaptım. Su ürünlerini tanıma fırsatı buldum. Japonya su ürünleri tüketiminde başta geliyor. Biz de haftada 2 kez mutfakta tüketilirken, onlarda günde iki kez tüketiliyor. ICCAT’ta kota artması su ürünleri sektörü açısından çok önemli bir gelişme. Bu ihracatta bir ivme meydana getirecektir” diyerek sözlerini tamamladı.

“Su Ürünleri Sektör Değerlendirme Toplantısı”nda, Prof. Dr. Üstün Dökmen, “Bir kurumda BİZ’i oluşturmada, takım kurmada, ekip olmada ve sinerjiyi arttırmada sağlıklı iletişimin ve uzlaşmanın önemi ile Yönetim becerisi ve liderlik” konulu sunum yaparken, Fütürist Alphan Manas ise; “Geleceğin Şirketleri ve Şirketlerin Sürdürülebilir Gelecek Senaryoları” başlıklı bir konuşma yaptı.

Dünya Devi Havayolu Şirketleri Türk Balığını Hava Kargo ile Taşımak için Yarışıyor!

Hava kargo ile ihracat Türk su ürünleri sektörünün ihracatında 7 yılda yüzde 10 paya ulaşınca dünya devi havayolu şirketleri Türk balığını indirimli fiyatlarla taşımak için sıraya girdi.

Türk su ürünleri sektörü, Turkish Cargo ile İzmir-New York hava kargo seferleri koymaya hazırlanırken, Luftansa, Atlas Global ve Pegasus Havayolları kargo fiyatlarını düşürdü. Emirates Havayolları ve UPS ise Türkiye için rekabetçi fiyat vermeye hazırlanıyor.

Türkiye’nin su ürünleri ihracatının yüzde 73’ünü üyelerinin gerçekleştirdiği Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği, balıkçılığın başkenti Bodrum’da “Su Ürünleri Sektör Değerlendirme Toplantısı”nda bir araya geldi.

Hava kargo ile taşıma seçenekleri artıyor

Türkiye’nin su ürünleri ihracatında hava kargonun payının her geçen yıl artarak 2017 yılı sonunda toplam ihracatta yüzde 10 paya ulaştığını belirten Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan hava kargo ile ilgili yürüttükleri çalışmaları şöyle özetledi; “Turkish Cargo yeni uçaklar alıyor. Yeni destinasyonlar devreye girecek. İzmir – New York arasında hava kargo seferlerinin başlaması için görüşüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu seferler başlayacak. Bunun yanında Luftansa, Atlas Global ve Pegasus Havayolları kargo fiyatlarını düşürdü. Emirates ile toplantı yaptık. Türkiye planları olduğunu söylediler, UPS Türkiye için rekabetçi fiyat vermek istiyor. Hava kargo sayesinde Amerika Birleşik Devletleri’ne ihracatımız 2013 yılında 11 milyon dolar iken 2017 yılında 35 milyon dolara yükseldi.”

Çin Yeni Yılı ve Bahar Bayramı Başladı

Çin takvimine göre yeni yılın ilk günü başlayan, Çin’in en uzun ve en önemli geleneksel bayramı olan Bahar Bayramı başladı. Fener Bayramı’na kadar on beş gün süreyle devam edecek olan Bahar Bayramı, Çin takvimine göre 21 Ocak ile 20 Şubat tarihleri arası bir güne denk geliyor.

Çinlilerin Bahar Bayramı’nı kutlama nedenlerine dair çeşitli açıklamalar olsa da ana nedenleri; yoğun bir çalışma temposuyla geçen bir yılı kutlayarak uğurlamak, aile ile zaman geçirerek dinlenmek olarak sıralanabilir.

Çinlilerin bir tarım toplumu olduğu zamanlarda, Bahar Bayramı yeni başlayacak yılda hasatın iyi olması amacıyla kutlanırdı. 21. Yüzyılda Çinlilerin çoğu şehirlerde yaşadığı için, Bahar Bayramı yeni yılın iş hayatında daha fazla başarı ve kâr getirmesi için de kutlanıyor. Çin Kültür Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Karslı, Çin yeni yılı ve bahar bayramının Çinliler ve Çin Kültürü için çok büyük önem taşıdığına vurgu yapıyor.

Çinliler Bahar Bayramı’nı Nasıl Kutlarlar?

Çin Bahar Bayramı, aynı zamanda “Çin Yeni Yılı”nın başlangıcı demektir. Çin Yeni Yılı’nın Çince adı olan 新年(xīnnián) kelimesindeki 年nián karakteri ve kırmızı rengin Çin kültüründe ayrı bir önemi vardır, bu durum şöyle bir efsane ile açıklanır:

Yıllar önce dağın birinde Nian adlı bir yaratığın yaşadığına inanılırmış. Her yılın ilk günü Nian, saklandığı dağdan çıkar ve civarda yaşayan köylülere görünerek onları korkuturmuş. Onu kovmak için çeşitli yollar arayan köylüler, Nian’in özellikle kırmızı renkten ve davul, havai fişek gibi yüksek seslerden korktuğunu anlayınca evlerini kırmızı renge boyamışlar ve geleneksel olarak her yıl bu davranışı gerçekleştirir olmuşlar.

Çinliler gerek ev dekorasyonlarında, gerek çeşitli süslemelerde kötü ruhları ve tüm kötülükleri bulundukları ortamdan uzaklaştırmak için kırmızı rengini çok kullanır. Bahar Bayramı için de evlerini, sokaklarını, mahallelerini temizleyip; buraları kırmızı renkli objelerle süslerler.

Yılbaşı gecesi, yeni elbiseler giyilip aile ile birlikte uğur getireceğine inanılan yemekler yenir. Yılbaşı masasında balıkçin mantısıtangyuan adlı tatlının bulunmasına özen gösterirler. Ayrıca Çinlilerin çoğu, birbirlerine Hongbao adı verilen kırmızı zarflar içinde para verirler, sosyal medya uygulaması olan WeChat’ten de tebrik mesajları ve elektronik hongbao ile sembolik miktarlarda para yollarlar.

Taşradaki kutlamalar şehirlerdekilere göre daha gelenekseldir. Havai fişek patlatma, ejderha ve aslan dansları ve tapınaklarda dua etme, kutlamalar içerisinde önemli yer tutar. Şehirlerdeki göçmen işçilerin çoğu köylerine, kasabalarına, ailelerinin yanına geri dönerler. Bu geri dönüş, dünyanın en büyük göçünün gerçekleşmesine neden olur.

Büyük şehirlerde ise Bahar Bayramı sırasında yurt içinde ve yurt dışında turistlik geziler yapanların sayısı hızla artıyor. Şehirli halkın geziye gitmesi, taşralıların da köy ve kasabalarına geri dönmeleri nedeniyle Pekin, Şanghay, Guangzhou gibi metropoller boşalıp neredeyse hayalet şehirlere dönerler.

Bahar Bayramı sırasında yapılması ve yapılmaması gerekenler

Çinliler, bir yılın başlangıcının tüm yılı etkilediğine inanırlar. Bahar Bayramı sırasında, yani yeni yılın ilk gününden itibaren on beş gün süresince çeşitli inançlara ve tabulara göre hareket ederler. Bazı Çinliler bayramın ilk üç günü temizlik yapılmasının uğursuzluk getireceğine, çocuk ağlamasının kötü şans getireceğine inanırlar. Ayrıca, borç istemek hiç uygun bulunmaz.

Enerji Sektöründe Siber Güvenlik Sistemleri İhtiyacı Karşılamıyor

EY’nin Küresel Bilgi Güvenliği 2017-18 Araştırması sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü firmalarının tamamı siber güvenlik sistemlerinin şirket ihtiyacını karşılamadığını belirtiyor. Katılımcıların %85’i ise şirketlerinde düzenli olarak kriz senaryolarını test eden ve olası bir siber güvenlik ihlaline karşı etkin kriz yönetimi sağlayacak bir program olmadığını ifade ediyor

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY, bu yıl 20.’sini gerçekleştirdiği Küresel Bilgi Güvenliği 2017-18 Araştırması’nın (Global Information Security Survey – GISS) enerji dağıtım sektörüne ilişkin sonuçlarını açıkladı. Dünya genelinden yaklaşık bin 200 büyük ölçekli şirket yöneticisinin anket yoluyla katılımı ile hazırlanan araştırma, farklı sektörlerden şirketlerin günümüzün dijital ekosisteminde siber güvenlik tehdit ve saldırılarına karşı yaptıkları hazırlık ve yatırımlar ile ilgili çarpıcı bulgular ortaya koyuyor.

Araştırma sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü firmalarının tamamı (%100) siber güvenlik sistemlerinin şirket ihtiyaçlarını karşılamadığını ifade ediyor. Bununla birlikte enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %58’i dijital ekosistemin takip edilmesi veya izlenmesi konusunda güçlük yaşanacağını öngörüyor. Araştırmada, dijital ekosistemin takip edilmesi konusunda güçlük çekileceği beklentisinin tüm sektörler genelinde %36 ile enerji sektöründen oldukça düşük olduğuna dikkate çekiliyor.

Dijital dönüşüm enerjide risk yönetimini güçleştiriyor

Teknolojik ilerlemelerin etkisiyle radikal bir dönüşüm sürecinde olan enerji dağıtım sektörü şirketleri için içerisinde faaliyet gösterdikleri dijital ortamın haritasını çıkarmak gittikçe zorlaşıyor. Araştırmada; enerji değer zincirinin daha da çok parçalı bir yapıya sahip olması ile birlikte mikro şebekeler ve dağıtılmış enerji kaynaklarındaki yükselişin enerji dağıtım sektöründe risklerin anlaşılması ve yönetimini güçleştirdiği vurgulanıyor. Artan güvenlik tehditlerine rağmen, katılımcıların %85’i şirketlerinde düzenli olarak kriz senaryolarını test eden ve olası bir siber güvenlik ihlalinin ardından etkin kriz yönetimi sağlayacak bir program olmadığını ifade ediyor.

“Siber güvenlik, şirket stratejinin ayrılmaz bir parçası olmalı”

“Dijital ekosistemin genişlemesi, enerji dağıtım sektörü firmalarını daha yoğun ve karmaşık, daha da önemlisi kritik öneme sahip fonksiyonları aksatabilecek siber saldırılarla karşılaşma riski taşıyor” diyen EY Türkiye Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş konu ile ilgili şu değerlendirmede bulundu:

“Enerji dağıtım sektörü şirketleri her ne kadar siber güvenlik konusunda geçtiğimiz yıllarda kaydedilen ilerleme ile birlikte tehditler konusunda daha güvende hissetseler de araştırma sonuçları daha gelişmiş ve hedefli saldırılarla baş etmede yetersiz olduklarına işaret ediyor. Siber tehditlere karşı dirençli bir yapı oluşturulmasında şirketlerin öncelikle kurum genelinde benimsenen kapsamlı bir risk yönetimi stratejisine sahip olmaları gerekiyor. Siber güvenlik yönetim stratejisinde, karmaşıklaşan tehditler karşısında çok katmanlı bir yaklaşım ile hareket edilmesi ve başarısı kanıtlanmış öncü uygulamaların kullanılması önem taşıyor. Diğer taraftan şirketlerde güvenlikten sorumlu yetkililerin endişe duydukları konuları üst düzey yönetime taşıma kabiliyetlerinde eksiklik olduğunu gözlemliyoruz. Bu da risklerin azaltılmasını sağlayacak yatırımların yapılması önünde engel teşkil ediyor. Dolayısıyla siber güvenlik konusunun genel şirket stratejinin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmasına ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.”

Enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %23’ünün güvenlik operasyon merkezi bulunmuyor

Araştırma sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü şirketlerinin yalnızca %6’sı (2017’de %19) mevcut stratejilerinin bilgi güvenliği üzerindeki etkilerini tam anlamıyla gözden geçirdiklerini ve risk yönetim modellerinin siber tehditleri ve kırılganlıkları kapsadığı ve takip ettiğini ifade ediyor. Bununla birlikte katılımcıların yaklaşık dörtte biri (%23) halen bir güvenlik operasyon merkezlerinin olmadığını belirtiyor.

Bütçe kısıtları siber saldırılardan korunma önünde engel teşkil ediyor

Araştırmaya katılan enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %44’ü, bütçe sınırlamalarını siber saldırılara karşı korunmada ciddi bir engel olarak görüyor. Katılımcıların yaklaşık üçte biri (%29) yönetimin arzu ettiği risk toleransı seviyesine ulaşılabilmesi için bütçede %25’ten yüksek bir artış gerçekleşmesi gerektiğini söylerken, yalnızca %9’u gelecek 12 aylık dönemde böyle bir artış gerçekleşmesini bekliyor.