Enerji Sektöründe Siber Güvenlik Sistemleri İhtiyacı Karşılamıyor

EY’nin Küresel Bilgi Güvenliği 2017-18 Araştırması sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü firmalarının tamamı siber güvenlik sistemlerinin şirket ihtiyacını karşılamadığını belirtiyor. Katılımcıların %85’i ise şirketlerinde düzenli olarak kriz senaryolarını test eden ve olası bir siber güvenlik ihlaline karşı etkin kriz yönetimi sağlayacak bir program olmadığını ifade ediyor

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY, bu yıl 20.’sini gerçekleştirdiği Küresel Bilgi Güvenliği 2017-18 Araştırması’nın (Global Information Security Survey – GISS) enerji dağıtım sektörüne ilişkin sonuçlarını açıkladı. Dünya genelinden yaklaşık bin 200 büyük ölçekli şirket yöneticisinin anket yoluyla katılımı ile hazırlanan araştırma, farklı sektörlerden şirketlerin günümüzün dijital ekosisteminde siber güvenlik tehdit ve saldırılarına karşı yaptıkları hazırlık ve yatırımlar ile ilgili çarpıcı bulgular ortaya koyuyor.

Araştırma sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü firmalarının tamamı (%100) siber güvenlik sistemlerinin şirket ihtiyaçlarını karşılamadığını ifade ediyor. Bununla birlikte enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %58’i dijital ekosistemin takip edilmesi veya izlenmesi konusunda güçlük yaşanacağını öngörüyor. Araştırmada, dijital ekosistemin takip edilmesi konusunda güçlük çekileceği beklentisinin tüm sektörler genelinde %36 ile enerji sektöründen oldukça düşük olduğuna dikkate çekiliyor.

Dijital dönüşüm enerjide risk yönetimini güçleştiriyor

Teknolojik ilerlemelerin etkisiyle radikal bir dönüşüm sürecinde olan enerji dağıtım sektörü şirketleri için içerisinde faaliyet gösterdikleri dijital ortamın haritasını çıkarmak gittikçe zorlaşıyor. Araştırmada; enerji değer zincirinin daha da çok parçalı bir yapıya sahip olması ile birlikte mikro şebekeler ve dağıtılmış enerji kaynaklarındaki yükselişin enerji dağıtım sektöründe risklerin anlaşılması ve yönetimini güçleştirdiği vurgulanıyor. Artan güvenlik tehditlerine rağmen, katılımcıların %85’i şirketlerinde düzenli olarak kriz senaryolarını test eden ve olası bir siber güvenlik ihlalinin ardından etkin kriz yönetimi sağlayacak bir program olmadığını ifade ediyor.

“Siber güvenlik, şirket stratejinin ayrılmaz bir parçası olmalı”

“Dijital ekosistemin genişlemesi, enerji dağıtım sektörü firmalarını daha yoğun ve karmaşık, daha da önemlisi kritik öneme sahip fonksiyonları aksatabilecek siber saldırılarla karşılaşma riski taşıyor” diyen EY Türkiye Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş konu ile ilgili şu değerlendirmede bulundu:

“Enerji dağıtım sektörü şirketleri her ne kadar siber güvenlik konusunda geçtiğimiz yıllarda kaydedilen ilerleme ile birlikte tehditler konusunda daha güvende hissetseler de araştırma sonuçları daha gelişmiş ve hedefli saldırılarla baş etmede yetersiz olduklarına işaret ediyor. Siber tehditlere karşı dirençli bir yapı oluşturulmasında şirketlerin öncelikle kurum genelinde benimsenen kapsamlı bir risk yönetimi stratejisine sahip olmaları gerekiyor. Siber güvenlik yönetim stratejisinde, karmaşıklaşan tehditler karşısında çok katmanlı bir yaklaşım ile hareket edilmesi ve başarısı kanıtlanmış öncü uygulamaların kullanılması önem taşıyor. Diğer taraftan şirketlerde güvenlikten sorumlu yetkililerin endişe duydukları konuları üst düzey yönetime taşıma kabiliyetlerinde eksiklik olduğunu gözlemliyoruz. Bu da risklerin azaltılmasını sağlayacak yatırımların yapılması önünde engel teşkil ediyor. Dolayısıyla siber güvenlik konusunun genel şirket stratejinin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmasına ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.”

Enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %23’ünün güvenlik operasyon merkezi bulunmuyor

Araştırma sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü şirketlerinin yalnızca %6’sı (2017’de %19) mevcut stratejilerinin bilgi güvenliği üzerindeki etkilerini tam anlamıyla gözden geçirdiklerini ve risk yönetim modellerinin siber tehditleri ve kırılganlıkları kapsadığı ve takip ettiğini ifade ediyor. Bununla birlikte katılımcıların yaklaşık dörtte biri (%23) halen bir güvenlik operasyon merkezlerinin olmadığını belirtiyor.

Bütçe kısıtları siber saldırılardan korunma önünde engel teşkil ediyor

Araştırmaya katılan enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %44’ü, bütçe sınırlamalarını siber saldırılara karşı korunmada ciddi bir engel olarak görüyor. Katılımcıların yaklaşık üçte biri (%29) yönetimin arzu ettiği risk toleransı seviyesine ulaşılabilmesi için bütçede %25’ten yüksek bir artış gerçekleşmesi gerektiğini söylerken, yalnızca %9’u gelecek 12 aylık dönemde böyle bir artış gerçekleşmesini bekliyor.

Dünyanın dört bir yanından futbolseverler, World Football Week’te Antalya’da buluşuyor

Tüm dünyadan amatör futbolcular Antalya’da sahaya çıkıyor

Dünyanın dört bir yanından futbolseverler, bu kez ekran başında ya da tribünlerde değil, sahalarda yerini almaya hazırlanıyor. Türkiye’nin ilk uluslararası amatör futbol turnuvası World Football Week (Dünya Futbol Haftası), 6 – 11 Kasım 2018 tarihleri arasında 1000’in üzerinde amatör sporcu ve misafirlerinin katılımıyla Antalya’da düzenleniyor.

Amatör bir dünya kupası olarak planlanan turnuvanın açılış ve kapanış seremonisine, dünyaca ünlü futbolcular, teknik direktörler ve futbol aktörleri eşlik edecek.Farklı ülkelerden ve farklı meslek gruplarından futbol sevdalılarını Türkiye’de bir araya getirecek organizasyon ile katılımcıların kendilerini profesyonel futbolcu gibi hissetmeleri ve bu heyecanı yaşamaları hedefleniyor.

2018, futbolseverler için uzun yıllar unutulmayan bir yıl olacak. Önce Haziran ayındaki Dünya Kupası için kimimiz ekran başında kimimiz ise Rusya’daki statlarda yerini alacak. Kasım ayında Antalya’da düzenlenecek Türkiye’nin ilk uluslararası amatör futbol turnuvası World Football Week (Dünya Futbol Haftası) ise bu kez ekran başında ya da tribünde değil, sahada olma imkanı sunacak.

Dünyanın dört bir yanından 1000’den fazla amatör futbolcu ve misafirlerinin katılacağı etkinlik, 6 – 11 Kasım tarihleri arasında Antalya, Belek’te gerçekleşecek. Açılış ve kapanış seremonisinde dünyaca ünlü futbolcular, teknik direktörler ve futbol aktörlerinin de yer alacağı organizasyonda, toplamda 100 takım şampiyonluk için sahaya çıkacak.

Turnuvanın kalıcı olmasını planlanıyor

Farklı ülkelerden ve farklı meslek gruplarından futbolseverleri bir araya getirirken futbolun birleştirici gücünü ortaya koymayı hedefleyen etkinlik ile katılımcıların kendilerini profesyonel futbolcu gibi hissetmeleri ve bu heyecanı yaşamaları planlanıyor.

Klasik bir turnuva olması ve her yıl düzenlenmesi planlanan turnuva, dünyada düzenlenen amatör turnuvalardan farklı olarak birçok yeniliğe de imza atacak. İlk defa HD maç görüntülerinin çekileceği ve maç istatistiklerinin tutulacağı organizasyonda, futbolla ilgili film gösterimleri, kupa töreni, şampiyonluk kutlamaları, ayak tenisi, gala ve dünyaca ünlü yıldızlarla söyleşiler gibi pek çok özel etkinliğe de imza atılacak.

250 maç oynanacak, profesyonel hakemler düdük çalacak

30 – 45 yaş ve 45 yaş üzeri olmak üzere iki ayrı yaş kategorisinden katılımcılar, kendi oluşturdukları 5, 7 veya 11’er kişilik takımları ile halı sahada düzenlenecek turnuvaya katılabilecek. Her takım, kendilerine özel hazırlanmış renk ve dizayndaki formalarla sahada ter dökecek. Toplamda 100 takımın yer alacağı turnuvada, her maç için yeterli sayıda hakem yönetim gösterecek. Turnuvanın final maçlarında ise tanınmış profesyonel hakemler düdük çalacak.

Her bir turnuvada altışar maçın yapılacağı organizasyonda, toplamda 250 maç oynanacak. Şampiyon, ikinci ve üçüncülere kupa ve madalya verilirken, turnuvaya katılan tüm takımlara plaket takdim edilecek. Özel ödüller ise gol kralı, asist kralı, en çok pas yapan oyuncu ve en çok kurtarış yapan kalecinin olacak.

Biletler satışa çıktı

Türkiye’den ve dünyadan çok sayıda amatör futbolcunun bir araya geleceği etkinliğin biletleri www.worldfootballweek.com internet sitesi üzerinden satışa çıktı. Site üzerinden takımlarını oluşturup ‘Golden Ticket’ adıyla sunulan bileti alan amatör sporcular, futbol keyfinin yanı sıra, Antalya’daki Granada Luxury Belek’te altı gün, her şey dahil tatil yapma fırsatı da bulacak. Üstelik turnuvanın da düzenleneceği bu otelde, futbolcular ile birlikte misafirleri de konaklayabilecek.

World Football Week kapsamında, yalnızca sosyal medya paylaşımları aracılığıyla 500 milyon kişiyle etkileşim sağlanacak. Bu sayede dünyaca ünlü tatil beldesi Belek’in tanıtımına ve ülkemizin turistik potansiyelinin artırılmasına katkı sağlanması da amaçlanıyor.

World Football Week hakkında:

World Football Week, dünyanın dört bir yanından futbolseverleri profesyonel bir organizasyonla sahaya çıkarmak üzere kurulan bir etkinliktir. World Football Week’in ilk etkinliği Kasım 2018’de, 1000’in üzerinde amatör futbolcu ve misafirlerinin katılımıyla Antalya’da gerçekleşecektir. Dünyaca ünlü futbolcu, teknik direktör ve futbol aktörlerinin yer alacağı etkinliğin kalıcı olarak her yıl düzenlenmesi ve Antalya’nın tanıtımına önemli bir katkı sunması da amaçlanmaktadır.

Trafik sigortası primleri yeni yıla artışla başladı

Sigortam.net Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi’ne göre sigorta pirimlerinde yeni yılın ilk ayında yükseliş yaşandı. Ocak ayı verilerine göre 2017 Aralık ayına kıyasla kasko sigortası endeksi 7 puan artış göstererek 94, trafik sigortası endeksi ise 3 puanlık artış göstererek 62 oldu.

Türkiye’nin ilk ve en büyük sigorta platformu Sigortam.net, kasko ve trafik sigortası primlerindeki değişimi ortaya koyan Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi’nin ocak ayı verilerini açıkladı. Otomobillere sunulan tekliflerin ağırlıklı ortalamasını gösteren endekse göre, ocak ayı kasko sigortası endeksi geçen yılın aralık ayına göre 7 puan artış göstererek 94 oldu. Trafik sigortasında ise geçen yıl aralık ayında 59 olan endeks, yeni yılın ilk ayında 3 puan artarak 62’ye yükseldi. Böylece 2017’nin son ayında 795 TL olan ortalama trafik sigortası primleri 832 TL, 1.872 olan ortalama kasko primleri ise 2.014 TL oldu.

Sigortam.net CEO’su Tahsin Gürdoğan, endeks sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde, “İlk olarak geçen yılın Ağustos ayında sonuçlarını açıkladığımız Sigortam.net Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi ile araç sahiplerine otomobil sigortalarındaki genel seyre ilişkin bilgi sunmayı sürdürüyoruz. Böylelikle araç sahipleri için büyük önem taşıyan kasko ve trafik sigortalarındaki trendlerin de yakından takibini sağlıyoruz. Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi’nin sonuçlarına göre kasko va trafik sigortası endeksi, yeni yıla yükselişle başladı. Aralık ayında 56 puan olan trafik sigortası primlerindeki endeks 3 puanlık bir artış göstererek Ocak ayında 62’ye yükseldiğini; geçen yılın son ayında 87 puan olan kasko sigortası primleri endeksi ise 7 puan artış kaydederek Ocak ayında 94 olduğunu görüyoruz. 2017’nin Aralık ayı ile kıyasladığımızda yeni yılda hem trafik hem de kasko sigortası fiyatlarında artış yaşandı ancak 2017 Ocak ayı ile kıyasladığımızda hâlâ düşük rakamlardaki seyir devam ediyor. Dolayısıyla yıl bazında baktığımızda geçen yıl yaşanan düşüş trendinin bu yıl da devam ettiğini söyleyebiliriz. Geçen yıl aynı dönemle kıyaslama yapıldığında 2017’nin Ocak ayında 1.337 TL olan trafik sigortası primlerinin, bu yılın aynı döneminde 831 TL olarak gerçekleştiği görülüyor. Geçen yıl Ocak ayında 2.148 TL olan kasko primleri ortalaması ise bu yılın Ocak ayında 2.014 TL oldu. Sigortam.net olarak araç sahiplerine sigorta yaptırmanın en kolay, en hızlı ve en uygun fiyatlı yolunu sağlarken sahip olduğumuz büyük veriyi hizmetlerine sunmayı sürdüreceğiz. Hasar anında olduğu kadar doğru bilgi ihtiyacı konusunda da her zaman müşterilerimizin yanındayız” diye konuştu.

Şirketinizin Ömrü Kaç Yıl?

Tüm dünya genelinde çoğu şirketin yaşam süresi kısalırken bazı şirketler ise emin adımlarla uzun bir yolda ilerliyor.

Türkiye’de kurulan yeni şirketlerinin yaşam sürelerine bakıldığında % 80’inin ilk 5 yıl içinde iflas ettiği görülüyor. Günümüzde değişen dünyanın gerekliliklerine ayak uyduramayan, nakit akışını doğru yönetemeyen şirketler ekonomik değişimlerden de olumsuz etkilenerek yok oluyorlar. İş planlarını sürekli yenileyen ve çağdaş bir yönetim felsefesi benimseyen şirketler ise kriz ve değişimleri fırsata çevirip yollarına emin adımlarla devam edebiliyorlar.

Dünya ve Türkiye’deki şirket iflaslarının en önemli nedenlerinden biri nakit akış problemleridir. Büyük ve küçük ölçekli her işletme için önemli olan nakit akışı yönetimi ancak doğru şekilde yapıldığı takdirde uzun vadeli, başarılı ve sürdürülebilir büyüme ile karlılık söz konusu olabilmekte, şirketlerin devamlılığı garanti altına alınabilmektedir.Şirketlerin başarısızlığına genel olarak baktığımızda işe başlamadan önceki planlama sürecine yeterince özen göstermemeleri, ihtiyaçların farkında olmamaları, detaylı fizibilite yapmadan işe başlandığı için gerçekçi beklentilerinin oluşmaması, iş modellerinin karlı ve sürdürülebilir olmaması ve en önemlisi nakit akışlarını doğru yönetememeleri en önemli nedenler olarak ön plana çıkıyor.

Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı aynı zamanda Dinamo Danışmanlık kurucusu olan Fatih Kuran: “Dünya genelinde şirket ömürlerinin kısaldığı konuşulsa da süreler bizimkilere göre çok daha yüksek. Girişimcilik ruhumuzda var ama maalesef yatırımcıların çok fazla hesap yapmadan ve işe başlamadan nakit akışını düzenleme konusunda yeterince bilgi sahibi olmadan yola çıkmaları ile eksik oldukları konularda danışmanlık almamaları şirket iflaslarında en önemli sorun. Planlama yapmadan yola çıkıldığından proje yönetimi, finans, faaliyet ve diğer alanlarda zafiyet yaşanması kaçınılmazdır.” dedi.

İŞKUR ile TİSK İş Birliğini Yeniledi

İŞKUR Genel Müdürü Uzunkaya: “İşverene yönelik yapılan tüm yatırım, atılım, iş birlikleri ve teşviklerin önem ifade ettiğine inanıyoruz. Meclisimizde görüşülmekte olan yeni teşviklerimiz gerçekten bugüne kadar özellikle işverenlerimiz açısından benzeri görülmeyecek kadar farklı alanlarda ve niteliklerde teşvikleri içermektedir”

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Önen: “İmzaladığımız protokol sayesinde, işbaşında eğitim konusuna daha fazla şirketin dikkati çekilmiştir. Özellikle şirketlerimizde, gençlerimizde ve diğer paydaşlarda daha fazla farkındalık yaratılması sağlanmıştır”

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Cafer Uzunkaya, işverenlerle yapılan iş birliklerinin ve işverenlere verilen teşviklerin işçinin hakkını kimseye vermek anlamına gelmediğini belirterek, “İşverene yönelik yapılan tüm yatırımların, tüm atılımların, tüm iş birliklerinin ve tüm teşviklerin çok anlamlı ve önem ifade ettiğine inanıyoruz.” dedi.

Uzunkaya, İŞKUR ve Küresel İşbaşında Eğitim Ağı’nın (GAN) Türkiye ayağı olan GAN Türkiye adına Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) arasında imzalanan “İşbaşı Eğitim Programı İş Birliği Protokolünün Yenilenmesi Töreni”nde iş gücü piyasasına ilişkin açıklamalar yaptı. İşverenlerin çoğu zaman aradığı nitelikte elemanı bulamadığını aktaran Uzunkaya, nitelikli iş gücünü artırmak için eğitimleri yoğunlaştırdıklarını söyledi. Dün Kasım ayı TÜİK verilerinin açıklandığını hatırlatan Uzunkaya, buna göre işsizliğin yüzde 1,8 azaldığını kaydetti. Türkiye’nin pek çok badireyi atlatırken, işsizlikle mücadele anlamında da önemli başarılar kazandığını söyleyen Uzunkaya, “Bir önceki yıla oranla iş gücü piyasamıza 1 milyon 9 bin insan ilave oluyor ve biz 1 milyon 448 bin insanın istihdamını gerçekleştiriyoruz. İstihdam oranımızı 1,5 puan artırıyor, işsizliğimizi aşağıya çekiyor, iş gücüne katılım oranımızı da artırarak bu başarıyı gösteriyoruz.” diye konuştu. İŞKUR’un 70 yıllık tarihinde ilk defa 2017’de bir milyonun üzerinde istihdama ulaştığını aktaran Uzunkaya, bu başarıyı işverenlerle birlikte yakaladıklarını söyledi.

“Hizmete amade olduğumuzu ifade etmek isteriz”

Uzunkaya, kurumunun 2017 çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Biz 2017 yılında 508 bin 851 kişiyi eğitimlerimizden istifade ettirdik. Tabii burada bu ağı oluşturan kurum ve kuruluşlarımız oldukça geniş ve nitelikli alanlarda eleman çalıştıran sektörlerin kuruluşları… Biz burada bugüne kadar TİSK’le çok önemli çalışmaları ve programları öncesinde de yürüttük. Biz işbaşı eğitimi programı olarak da geçen yıl 300 bin kişinin eğitimini gerçekleştirdik. Bu sayının ve oranın, niteliğin bu dönemde daha fazla artmasını arzu etmekteyiz. Bu anlamda biz bakanımız, İŞKUR’umuz ve diğer tüm kamu kuruluşları sizinle birlikte hareket etmeye, bir nevi hizmete amade olduğumuzu ifade etmek isteriz.”

“Yanlış bilgilere tevessül edilmektedir”

“2018 yılına dair teşviklerle ilgili dün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşme esnasında veya zaman zaman basında birtakım bilgi kirliliğiyle karşı karşıya kalmaktayız.” diyen Uzunkaya, işverenlerle yapılan iş birliklerinin ve işverenlere verilen teşviklerin işçinin hakkını kimseye vermek anlamına gelmediğini söyledi.

Uzunkaya şöyle konuştu: “İşsizlik programından bu tür programların yapılmasının sanki işsizlik fonunun maksadı dışında kullanıldığı gibi yanlış bilgilere tevessül edilmektedir. Oysa ki işsizlik fonunun varlık sebepleri arasında istihdamın artırılması ve korunması esastır. Yani biz istihdamı artırmadığımız takdirde, iş arayana iş vermediğimiz takdirde, işe sahip olmayan bir insanın işsizlik sigortasından istifade edebilmesi de mümkün değildir. Onun için biz işverene yönelik yapılan tüm yatırımların, tüm atılımların, tüm iş birliklerinin ve tüm teşviklerin çok anlamlı ve önem ifade ettiğine inanıyoruz. Geçen yılki teşviklerimizde ciddi anlamda bir istifade ve birlikteliğin yaşandığını gördük. İfade etmeliyiz ki şu anda meclisimizde görüşülmekte olan yeni teşviklerimiz gerçekten bugüne kadar özellikle işverenlerimiz açısından benzeri görülmeyecek kadar farklı alanlarda ve niteliklerde teşvikleri içermektedir.”

Uzunkaya, sanayide ve geleceğin meslekleri denilen meslekleri ihtiva eden Sanayi 4.0’ı içeren iş kollarına ilgiyi artırmak için eğitim programlarını ve teşvikleri bu kanala yönelttiklerini kaydetti.

“Kamu-özel iş birliği çalışmalarının en başarılı örneklerinden birine imza atıyoruz”

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, GAN TÜRKİYE Ağı’nın tamamen gönüllülük esasına göre faaliyet gösterdiğini anımsatarak, “Çalışmalar tümüyle üye şirketlerimizin güdümünde planlanmakta ve gerçekleştirilmektedir. Bir başka ifadeyle işbaşında eğitim konusunda şirketlerimiz kendi imkanlarını harekete geçirmekte ve geliştirmektedir.” bilgilerini verdi. GAN TÜRKİYE’nin 2015 yılında kuruluşunun hemen ardından, hükümet tarafından “İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi”nin açıklandığını hatırlatan Önen, “Bu imkan bizim, bugün yenilemek üzere bir araya geldiğimiz protokolün hazırlanıp hayata geçirilmesi için temel teşkil etmiştir.” ifadelerini kullandı.

Önen şöyle devam etti: “İmzaladığımız protokol sayesinde, işbaşında eğitim konusuna daha fazla şirketin dikkati çekilmiştir. Özellikle şirketlerimizde, gençlerimizde ve diğer paydaşlarda daha fazla farkındalık yaratılması sağlanmıştır. Bugün, kamu-özel iş birliği çalışmalarının en başarılı örneklerinden birine hep birlikte imza atıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi, birazdan imzalayacağımız protokol kapsamında da tüm tarafların sorumluluklarını layıkıyla yerine getireceğine şüphem yok. Bu vesile ile, işbirliği için İŞKUR Genel Müdürümüz Sayın Cafer Uzunkaya ve ekibine, katkı ve destekleriniz için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.” Açılış konuşmalarının ardından Uzunkaya ve Önen protokolü imzaladı. İmzaların ardından toplu fotoğraf çekimiyle devam eden toplantı, basına kapalı olarak devam etti.

E-İhracat Yaparken Nelere Dikkat Etmelisiniz?

E-Ticaret sektörü her geçen gün büyüyor. Yurtiçi satışlarının yanı sıra, yurtdışı satışlarına odaklanan e- Ticaret şirketleri, e-İhracat için büyük atılımlar yapıyor. Türk perakende markalarını, E-Ticaret sitelerini ve KOBİ’leri e-ihracata hazırlamayı hedefleyen E-İhracat Platformu, şirketlerin E-İhracat yaparken nelere dikkat etmesi gerektiğini açıkladı.

E-Ticaret sektöründe satışlar her geçen gün artış gösteriyor. Online satışlara gösterilen yoğun ilgi E-Ticaret yatırımcılarının yüzünü güldürüyor. E-Ticaret şirketleri yurtiçi satışlarının yanı sıra, yurtdışına E-İhracat yolu ile açılmaya başladı. Bu konu ile ilgili birçok yatırımcı araştırmalar yapıyor. E-İhracat nasıl yapılır?, Ödeme ve kargo işlemleri nasıl yürütülür?, Kapıda ödeme imkânı tanıyorlar mı? Ya da diğer ödeme seçenekleri neler? İşte E-İhracat Platformu’nun yatırımcılara önerileri…

NEDEN E-İHRACAT YAPMALISINIZ?

Aracılık ticareti her geçen yıl tükeniyor. 21. yüzyılda katma değer üretmeyen aracılara yer yok. Google, Facebook ve Criteo sayesinde ihracat yapılan ülkelerdeki toptancı-ithalatçı şirketleri aradan çıkararak nihai tüketicilere direkt olarak ulaşmak mümkün. Türkiye nitelikli bir üretici ülke konumunda. Dünyada ”Made in Turkey” oldukça itibarlı. Bunu avantaja çevirmek ve ülke ekonomisine katkı sağlamak gerekiyor. E-ihracat işi bir odaklanma ve kararlılık işi olduğunu unutmamak gerekiyor. Hangi ülkeyi hedefliyorsanız o ülkenin dilinde müşteri hizmetleri desteği vermek dahil olmak üzere birçok işi aynı anda doğru yapmak zorundasınız.

E-İHRACAT YAPMAK İSTEYENLER NELERE DİKKAT ETMELİ?

Yerel Dil: Site baştan sona hedef ülkenin diliyle hazırlanmalı. Ürün özelliklerine kadar sitenizi yerelleştirmelisiniz. Google translate API kullanarak ürünlerinizi istediğiniz dile çevirebilirsiniz. Google bunun için aylık çok cüzi bir ücret alıyor. Fakat site menü yapısını kendiniz profesyonelce çevirmeniz çok daha iyi olacaktır.

Yerel Telefon Numarası: İletişim sayfasında hedef ülkeye ait bir müşteri hizmetleri numarası olmalı. Hedef ülkenin IP’lerinden giren ziyaretçiler sadece yerel müşteri hizmetleri numaranızı görmeli. İletişim sayfanızı IP’ye göre özelleştirebilirisiniz.

Yerel Adres: Yerel adres kullanın. Böylece site ziyaretçileriniz sizi o ülkenin yerle e-ticaret sitesi olduğunuzu düşünür. Her ülkede artık hazır ofis sanal ofis sunan şirketler var.

Yerel Ödeme Yöntemleri: Tüm ödeme yöntemlerini aktive edin. IyziCo ile tüm dünyadan kredi kartıyla ödeme alabilirsiniz. Diğer ödeme seçeneklerini de aktif etmek zorundasınız. Mesela Almanya’da kredi kartıyla ödeme yapma oranı sadece %7. Evet yanlış okumadınız. Diğer yandan; Aramex’in Ortadoğu’ya teslimlerde kapıda ödeme imkanı tanıdığını biliyor muydunuz? B2C Direct ile Rusya ve Ukrayna satışlarınızda kapıda ödeme teslimat yapabiliyorsunuz. Yerelleşmenin anahtar kuralı, tüm ödeme yöntemlerini aktif etmektir.

Yerel Pazaryerleri: Hedef ülkenin pazaryerlerine girin. İran’da Bamilo, Rusya’da Ozon ve Lamoda, Almanya’da eBay ve Amazon vs hepsi hazırda var. Siz yeter ki ben e-ihracat yapacağım diyin. Pazaryerlerinde yaptığınız satışların kargolarının içine kendi e-ticaret sitenizin yerel dilde hazırlanmış broşürlerini hazırlayın. Bu mecralardan kendi e-ticaret sitenize çeşitli promosyon ve kampanyalarla müşteri çekin. Nasılsa karlı satıyorsunuz. Kampanya planlamak için yeterince manevra alanına sahipsiniz.

Yerel Müşteri Hizmetleri: Hedef ülkenizin dilini ana dili gibi konuşan bir müşteri hizmetleri temsilcisi işe almak zorundasınız. Tüm iletişim kanallarını açık tutmalısınız; Whatsapp, Viber, Messeneger, canlı chat vs vs.

Yerel Dijital Pazarlama: Google, Facebook ve Criteo artık global ve önü alınamaz şekilde dünya internetini domine ediyor. Online ticareti kolaylaştırıyor, sınırları ortadan kaldırıyor. Hedef ülkeye yönelik reklam çalışmaları yapmalısınız.

E-Ticaretin Sevgililer Günü Beklentisi 1.5 milyar TL

Online alışveriş sektörü bu yıl Sevgililer Günü dolayısıyla 1.5 milyar liralık ciro hedefliyor.

Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com’un kurucu ortağı Güçlü Kayral, kredi kartı şirketlerinin resmi rakamlarına göre, 14 Şubat Sevgililer Günü ile öncesindeki bir haftalık dönemde son 3 yıldır 8 – 9.5 milyar lira arasında satın alma gerçekleştiğini anımsattı.

Bu yıl da aynı hafta içinde kredi kartı harcamalarının 10 milyar lirayı aşmasının beklendiğini anlatan Kayral, şunları söyledi:

“Sevgililer Günü, Anneler Günü’nün ardından perakende sektörünün en canlı olduğu dönemdir. Bu canlılık e-ticarete de yansıyor. Sanal mağazaların özellikle sosyal medya üzerinden yaptıkları tanıtımlar, kampanyalar çok etkili oluyor. Normal dönemlerde kredi kartı harcamalarının sadece yüzde 3-4’ü online alışverişte kullanılırken, kampanyaların etkisiyle Sevgililer Günü’nde bu oran yüzde 15’leri bulabiliyor. Bu yıl 10 milyar lirayı aşması beklenen Sevgililer Günü alışverişlerinin yaklaşık 1.5 milyar lirası dijital pazardaki mağazalara gidecek.”

Öğrenciler ile 24-45 yaş arasındaki çalışan kişilerin, özel günlerde avantajlarından dolayı online alışverişe yöneldiklerini kaydeden Kayral, “Öğrenciler ile çalışan genç ve orta yaş kesim, hediyesini Google gibi arama motorları üzerinde araştırıp buluyor, sonra da en uygun fiyatlı olanını karşılaştırma siteleri aracılığıyla belirleyip satın alıyor. Romantik bir akşam yemeği planlıyorlarsa fırsat sitelerinde çok özel fiyatlar bulabiliyorlar. Tüm harcamalarını Avantajix.com gibi yapılan her alışverişte nakit para ödeyen siteler üzerinden yaptıklarından, bu özel günleri cüzdanlarını fazla hırpalamadan atlatabiliyorlar” diye konuştu.

Ülke Olarak Yazılım Sektöründe Dünyadan Aldığımız Payı 2023’e Kadar Artırmalıyız

Yerli yazılımın öneminin tüm kesimlerce daha iyi anlaşılmaya başlandığı şu günlerde, yazılım geliştiricilerine özel destekler sağlanması ve kamu birimlerinin yerli ürünlere öncelik vermesi büyük bir önem arz ediyor. Digital Planet CEO’su Şerif Beykoz, son dönemdeki bu gelişmelere yönelik şunları söyledi: “Ülke olarak yerli yazılım teknolojilerinde dünya yazılımından sadece binde 6 oranında pay alıyoruz. 2023 hedeflerine paralel şekilde yazılım sektörünün geliştirilmesi ve bu oranın artırılması için daha çok çaba harcanması gerekiyor.”

Son zamanlarda ülkemizde yaşanan gelişmelerin ardından, tüm sektörler için yerli yazılım kullanımının bir kez daha gündeme gelmesiyle birlikte Digital Planet CEO’su Şerif Beykoz önemli açıklamalarda bulundu.

Yerli yazılım teknolojisinin, 10 sene öncesine kıyasla ülkemizde büyük ilerleme kaydettiğinin altını çizen Beykoz, “Ülke olarak 2023 hedeflerine paralel şekilde yazılım sektörünü geliştirmemiz için daha gidecek çok yolumuz var. Hatırlanacağı gibi 2023 hedeflerinin ilki, dünyada en büyük ilk 10 ekonomi arasında yer almak, ikincisi ise toplamda 500 milyar dolar olarak planlanan ihracatın 150 milyar dolarının bilişim sektöründen gelmesiydi. Mevcut durumda, dünya yazılımından sadece binde 6 oranında bir pay alıyoruz ve hedeflere ulaşılması için bunu kesinlikle artırmamız gerekiyor. Bu sebeple yerli yazılım geliştiricilerine özel destekler verilmesi ve kamu birimlerinin güvenlik yazılımlarında yerli ürünlere öncelik vermesi çok önemli” dedi.

Yerli yazılıma yapılan yatırım tek seferlik olarak düşünülmemeli

Destek ve teşviklerin sektörün büyümesinde büyük rol oynadığını vurgulayan Beykoz açıklamalarına şu sözlerle devam etti: “Bunların yanında yerli yazılımcılar da kendi sorumluluklarının farkına varıp geliştirmelerine son sürat devam etmeliler. Yazılım denince malesef bir iyi, bir de kötü niyetten bahsetmek gerekiyor. Kötü niyetli yazılımcıların iletişim ağlarına sızmak için her türlü yöntemi denediğini biliyorsak, yerli yazılımcılar da bizleri bunlardan korumak için çaba göstermeliler. Hem özel sektör hem de yerli yazılımı destekleyen kamu sektörünün yerli yazılıma yapılan yatırımı tek seferlik bir iş olarak görmemesi ve sürekli geliştirme beklediğinin bilincinde olması gerekiyor. Dolayısıyla sürekli yatırım gerekliliğinin farkına varılmalıdır.”

 

Savunma ve silah sanayiinde yerli yazılımların kullanımı önemli

Yerli yazılım teknolojisinin tüm sektörler için kullanımı ayrı ayrı önem taşırken, savunma ve silah sanayiinde kullanılan yazılımlarda özellikle network ve internet güvenliği alanlarında yerli yazılımların kullanılması son derece önemli. e-Dönüşüm sektöründe kendi hizmetlerini sunmaya devam eden Digital Planet’in bu konularda kendisine ait çalışmaları olduğunu belirten Beykoz son olarak şunları belirtti: “Yüzde yüz yerli yazılımımızı kullanıyoruz. Kendi geliştirdiğimiz yerli yazılımımız ile 2018 yılı itibariyle 8.000’in üzerinde müşteriye hizmet veriyor ve sürekli çalışmalarımızla yeni ürün ve servisleri kullanıcıların hizmetine sunuyoruz. 2018 yılında sistemlerimizden geçen fatura sayısının 1 milyar sınırını aşacağını öngörüyoruz. Bu yüksek fatura hacmi yalnızca Türkiye’de değil Avrupa’da bile karşılaştırılamayacak miktarda. Sisteme yeni dahil olan firmalar ile birlikte sürekli artan fatura hacimlerinin mevcut platformlarımızı olumsuz etkilemeyeceği alt yapı yatırımlarına çok önem veriyoruz. Çok yakın zamanda da bu ürün ve servislerimizi yurt dışına ihraç etmeye hazırlanıyoruz.”


Digital Planet Hakkında:

Digital Planet, yeni teknolojilerle iş dünyasına inovatif çözümler üreten bir ar-ge şirketi olarak 2000 yılında faaliyetlerine başlamıştır. “Kişiselleştirilmiş Akıllı Doküman” kavramı altında ilk yüksek sıkıştırmalı dijital doküman arşiv teknolojisini Türkiye ile tanıştırmış, NetVault isimli bu ürününü yurtdışına ihraç etmiştir. Yurtdışındaki çalışmalarının büyük bölümünü gerçekleştirdiği Londra’da bir ofisi daha bulunmaktadır. Türkiye’de e-Fatura resmi olarak kullanılmaya başlanmadan önce, e-Fatura konseptini Türkiye’de ilk kez uygulamaya geçirmiş, e-Dönüşüm sürecinin gelişmesine öncülük ederek e-Fatura, e-Defter ve e-Arşiv çözümlerinin diğer kurumların hayatına hızla girmelerinde aktif rol oynamıştır. Kurum içi süreçleri değiştirmeden, ERP sistemleriyle doğrudan entegre çalışan maliyet avantajlı özel entegratörlük hizmetlerinde e-İmza, KEP, e-Bilet, e-Yedekleme, e-Mutabakat gibi yeni ürünler ile çözüm yelpazesini günün gereksinimlerine uygun olarak geliştirmektedir. e-Dönüşümün ötesinde hizmet anlayışını 5G, Nesnelerin İnterneti (Internet of Things) çatısı altında günümüzde hızla artan veri boyutlarının yönetilmesi teknolojilerinde çalışmalarını Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde sürdürmektedir.

İnovasyonun Şampiyonlar Ligi için Önkayıtlar Başladı

TİM’in bu yıl beşincisini düzenleyeceği inovasyon geliştirme programı İnovalig’e 1000’in üzerinde firmanın başvurması bekleniyor. Firmaların hiçbir ücret ödemeden katılabilecekleri İnovalig için son başvuru tarihi ise 10 Mart 2018.

Yüksek katma değerli ürün ihracatını arttırmanın en önemli yolunun inovasyondan geçtiğine inanan 70 bin ihracatçının temsilcisi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı İnovaLİG’in bu yıl beşincisini düzenliyor.

İlk kez 2014 yılında gerçekleştirilen ve 460 firmanın başvuru yaptığı İnovalig için bu yıl katılımın 1000 firmayı aşması bekleniyor. Türkiye’nin önde gelen firmalarının inovatif çalışmaları ile yer aldığı yarışmada dereceye girenler “İnovasyon Ligi Avrupa Şampiyonasında” ülkemizi temsil etme şansı yakalayacak.

İnovasyonun küresel pazarlarda rekabet edecek firmalar için vazgeçilmez hale geldiğini belirten TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, 2014 yılında başlattıkları çalışmanın her geçen yıl daha fazla ilgiyle karşılandığını ve çok güzel sonuçlar elde edildiğini söyledi. Büyükekşi, “İnovalig’i ilk kez düzenlediğimiz 2014 yılında 460 firma başvuru yaptı. 2015 yılında bu sayı 488’e, 2016 yılında 761’e ve 2017 yılında da 971’e yükseldi. Bu yıl katılımın 1000 firmanın üzerine çıkmasını bekliyoruz. Firmalar, geçen senelerde olduğu gibi bu sene de IMP3rove metodolojisine dayanarak İnovasyon Stratejisi, İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü, İnovasyon Döngüsü, İnovasyon Kaynakları, İnovasyon Sonuçları olmak üzere 5 ana kategoride yarışacaklar. IMP3rove metodu, inovasyon yönetimi ve sistematik inovasyon yetkinliklerinin kazanılması için yapılan çalışmaları ölçmeye dayalı bir metodoloji olarak küresel ölçekte kullanılıyor. Bu metodoloji ile katılımcı firmalar için inovasyonun sadece bir sonuç değil; sürdürülebilir ve tekrarlanabilir ödüller getiren yapısal bir süreç olması hedefleniyor” diye konuştu.

Süreç nasıl işleyecek

İnovaLİG’de yer almak isteyen firmalar, herhangi bir ücret ödemeden www.inovalig.comweb sitesinden programa ön kayıt yaptırabilecekler. Başvuru yapan firmalar kendilerine gönderilecek anketi dolduracaklar. İlk aşama sonucunda, katılımcı her bir firma için yaklaşık 100 sayfalık bir inovasyon raporu hazırlanıyor. 350 € değerinde olan bu rapor, tüm katılımcılara ücretsiz olarak gönderilecek. Bu rapor, firmaların kendi yetkinliklerinin, yerel ve uluslararası pazarlardaki benzerleri ile kıyasladığı bir karşılaştırma raporu niteliği taşıyor. Firmalar, bu karşılaştırmalı rapor ile 5 kategori çerçevesinde kendilerini değerlendirme imkanı yakalıyor. 5 farklı kategoride ilk 5 olmak üzere toplamda 25 firma, IMP3rove Academy raporları baz alınarak yarı finallere katılmaya hak kazanacak. Yarı finalistler, Büyük jüri karşısında 5’er dakikalık inovasyon yönetimi yaklaşımlarını anlatan sunumlar yapacaklar. Bu sunumlar sonucunda her kategoride ilk 3 firma belirlenecek.

Ödüller Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası’nda verilecek

TİM’in inovasyon kültürüne büyük önem verdiğini ve yaptıkları çalışmalarla bu kültürün KOBİ’lere kadar yayılmasını hedeflediğini belirten TİM Başkanı Büyükekşi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnovasyon birlikte başarmayı başarabilmektir. Bu sebeple bütün firmalarımıza gösterdikleri cesaretten ve ortaya koydukları başarı azminden ötürü teşekkür ederim. Ayrıca, tüm ihracatçılarımız adına, bu süreçte bizlere her daim yol gösteren ve destek olan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve Hükümetimize şükranlarımızı sunuyorum. Bu güne kadar tüm inovasyon haftası etkinliklerine bizzat teşrif eden Cumhurbaşkanımız, son dört yılın İnovalig şampiyonlarına da ödüllerini kendi ellerinden verdi. İnşallah bu yıl da Sayın Cumhurbaşkanımız teşrif ederek bizleri daha da güçlü kılacaklar.”

Önkayıt ücretsiz, son başvuru tarihi 10 Mart 2018

Geçtiğimiz sene Farplas (İnovasyon Stratejisi), Arzum (İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü) Temsa (İnovasyon Döngüsü), Turkcell (İnovasyon Kaynakları) ve VSY Biyoteknoloji (İnovasyon Sonuçları) birinci oldular. Geçtiğimiz yıl ilk defa verilen KOBİ özel ödülünü ise Evteks kazandı.

TİM Başkanı ayrıca, “Bu sene başvuruların 1000 firmanın üzerine rahatlıkla çıkacağına inanıyor, yarışmaya katılacak tüm firmalarımıza başarılar diliyorum.” dedi.

İnovaLİG’de yer almak isteyen firmalar, herhangi bir ücret ödemeden www.inovalig.comweb sitesinden programa ön kayıt yaptırabilecekler. Ön kayıtlar için son başvuru tarihi ise 10 Mart 2018 olarak belirlendi.

Türkiye’deki Kuşakların Mobilya Tercihleri Dünyadan Farklı

İhtiyaçlar, beklentiler ve zevkler X,Y ve Z kuşakları arasında farklılık gösteriyor. Yapılan son araştırmalar, kuşaklar arası farklılıkların coğrafi bölgelere göre de değişebildiğini ortaya koyuyor. Örneğin, Amerika’daki Y Kuşağı ile Türkiye’deki Y Kuşağı’nın alışkanlıkları, istekleri ve beklentileri birbirinden farklı. Bu farklılıklar mobilya tercihlerine de yansıyor. Ülkemizde yaşam alanlarının günden güne küçülmesi ise her 3 kuşağın da mobilyadan beklediği fonksiyonelliği artırıyor. Bu beklentiler doğrultusunda üretilen yeni nesil mobilyalar, küçük evlerde kullanım kolaylığı sağlıyor.

Farklılıklar, yaşam alanı ve mobilya tercihlerini de etkiliyor

X,Y,Z olarak adlandırılan kuşakların iş hayatları, alışveriş alışkanlıkları ve yaşam tarzlarının birbirinden ayrıldığını ifade eden Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) Başkanı Nuri Öztaşkın: “Kuşakların özellikleri ve eğilimleri birkaç yıl öncesine kadar bölgesel farklılıklar dikkate alınmadan değerlendiriliyordu. Ancak günümüzde içeriği zenginleştirilen araştırmalar gösteriyor ki değişik bölgelerde yaşayan aynı yaş grubundaki kişilerin özellikleri, finansal beklentileri ve eğilimleri birbirinden oldukça farklı. Bu farklılıklar yaşam alanı ve mobilya tercihlerini de etkiliyor.” dedi. Öztaşkın, Türkiye’deki kuşakların mobilya tercihlerindeki farklılıkları değerlendirdi.

X kuşağı gösterişli ve dayanıklı mobilyaları tercih ediyor

Aidiyet duygusu güçlü, kanaatkar, gerçekçi ve aile bağları kuvvetli olan X kuşağının mobilyadan yana en büyük beklentisi sağlamlık ve gösteriş. Özellikle ülkemizde çok daha geniş aileler içerisinde büyüyen X kuşağı, aile kavramına ve akrabalık ilişkilerine daha fazla önem veriyor. Mobilya tercihleri ise bu doğrultuda şekilleniyor. Dayanıklı orman ürünlerinden üretilen ve gösterişli çizgileri olan mobilyalar, ülkemizdeki X kuşağının tercihlerinde ağır basıyor.

Türkiye’deki Y kuşağının tercihi pratik ve konforlu mobilyalar

Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği Y kuşağı, rutinlerden hoşlanmıyor ve özgürlüğüne düşkün. Dünyaya bilgisayar ve internetle gözlerini açan bu kuşakta bireysellik öne çıkıyor. Ülkemize bakıldığında ise geleneksel alışkanlıkları büyük oranda değiştiren ve yerleşik kalıpları yıkan Y kuşağının genellikle markalı mobilyaları tercih ettiği gözlemleniyor. Bu kuşak mobilya seçimlerinde ise işlevsellik, konfor ve pratikliği ön planda tutuyor.

Z kuşağı, odalarında teknolojik mobilyalar istiyor

Aile içinde sosyalleşme eğilimi daha düşük olan Z kuşağı, 2000 yılında doğanlarla başlıyor. Teknolojiyle iç içe büyüyen bu kuşak, ailelerini de yönlendirerek kendileri için daha teknolojik mobilyalar almalarını sağlıyor. Bu eğilimin farkında olan mobilya markaları ise son teknoloji ile adapte olabilen ürünler geliştiriyor. Z kuşağı akıllı telefon, müzik çalar gibi ürünleri şarj edebilen usb portala sahip mobilyaları severek kullanıyor.