Gelinlik Fuarı’na teşvik dopingi

Avrupa’da sektörünün en büyük fuarı haline gelen IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı’nın başına devlet kuşu kondu. Gelinlik, abiye ve damatlık sektörü ihracatta 1 milyar dolar barajını hedef belirledi.

IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı, Yurtiçinde düzenlenen ve Ekonomi Bakanlığı tarafından desteklenen fuarlar listesine girdi. Destek ile ilgili düzenleme 12 Ocak 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı.

Sektörel Nitelikli Uluslararası Yurt İçi Fuarların Desteklenmesine İlişkin Karar (Karar No: 2014/4)’da Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 12 Ocak 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu kararla birlikte IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı, Yurt içinde Ekonomi Bakanlığı tarafından desteklenen fuarlar listesine girmiş oldu. IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı’na katılan firmalar fuarda yer kirası ve stand masrafları için yaptıkları ödemenin yüzde 50’sini (2017 yılı üst limiti 30.000-TL) destek kapsamında Ekonomi Bakanlığı’ndan alma hakkına kavuştu.

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Kızılgüneşler, IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı’nın yurtiçinde desteklenen fuarlar kapsamına alınması için yürüttükleri temaslarda mutlu sona ulaştıklarını kaydetti.

Gelinlik fuarının çıtasını yükseltecek

IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı’nın destek kapsamına alınmasıyla birlikte fuarın çıtasının yükseleceğinin altını çizen Kızılgüneşler, “Avrupa’nın en büyük fuarı haline gelen IF Wedding, dünyada marka fuar haline gelecek. Gelinlik, abiye ve damatlık ürün ihracatımız katlanarak artacak. Bu destekle, kısa vadede 1 milyar dolar ihracat rakamına kolaylıkla ulaşabilecek konuma geldik. Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği olarak bu kararın çıkması için yoğun mesai harcadık ve sonuca ulaştık. Bu kararın çıkması için çaba gösteren Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci ve Ekonomi Bakanlığı bürokratlarına sektörümüz adına teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

Dünya devi IF Wedding’e gelecek

IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı’nın bu yıl katılım, ziyaret ve ticari bağlantı rekoru kırmasını beklediklerini dile getiren Kızılgüneşler, “IF Wedding Fuarı’na, sektöründe Avrupa’nın en büyüğü olarak gösterilen Pronovias da katılacak. Bu bizim için çok önemli. Bu sene tedarikçi bulmak için bir satın alma grubuyla katılma kararı aldılar. Bu firma alımlarını genelde Çin’den yapıyordu. Bu fuarda ilk bağlantıları kurarsak gerisi gelecektir” ifadelerini kullandı.

IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı’na bu yıl 23 bin 500 metrekarelik alanda, 256 firma katılıyor. Fuara 30 ülkeden katılım olacak ve ziyaretçi sayısının 30 bini aşması bekleniyor.

IF Wedding-İzmir Gelinlik Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı, İzmir Marble Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı ve Agro Expo Fuarı ile birlikte İzmir’de düzenlenen ve Ekonomi Bakanlığı tarafından desteklenen üçüncü yurtiçi fuar oldu.

Artık Egzoz Gazı Emisyonu Pulu ve Egzoz Ruhsatı Verilmeyecek

1 Ocak 2018 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren yönetmelik ile uygulamaya konan Egzoz Gazı Emisyon Ölçümü Takip Sistemi, ‘Pul’ ve ‘Ruhsat’ verilmesini ortadan kaldırdı.

Yapılan bu yeni düzenlemeye rağmen araç sahiplerinden hala pul veya egzoz emisyon ruhsatı için ek ödeme talep edildiğine dair bazı şikayetler aldıklarını belirten TÜVTÜRK yetkilileri, araç sahiplerini sahteciliğe karşı dikkatli olmaya çağırıyor ve yeni düzenleme sonrasında elektronik ortamda kayıt edilerek yapılmayan ölçümlerin geçersiz olduğunu belirtiyor. TÜVTÜRK ayrıca egzoz gazı emisyon ölçümünü 1 Ocak sonrasında yaptıran araç sahiplerinin, ölçüm geçerlilik tarihlerini e-Devlet üzerinden sorgulayabileceklerini de hatırlatıyor.

T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 11 Mart 2017’de yayınlandığı ‘Egzoz Gazı Emisyon Kontrolü Yönetmeliği’ 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren tüm hükümleri ile yürürlüğe girdi. Buna göre egzoz gazı emisyon ölçümleri elektronik ortamda Egzoz Gazı Emisyon Ölçümü Takip Sistemi’ne kayıt edilerek yapılmaya başlandı ve ölçüm sonrasında araç sahiplerine ‘PUL’ ve ‘RUHSAT’ verilmesi uygulaması ortadan kaldırıldı. Yeni sistemle, araç sahiplerinin ölçüm neticesinde düzenlenen ve ölçüm sonuçlarını da içeren EGZOZ GAZI EMİSYON ÖLÇÜM RAPORU’nu araçlarında muhafaza etmesi ve denetimlerde ibraz etmesi yeterli oluyor.

Buna göre, 1 Ocak tarihi ve sonrasında egzoz pulu ve ruhsatı kullanılarak yapılan bir egzoz emisyon ölçümü geçerli kabul edilmiyor ve araç muayenesinde Ağır kusur olarak değerlendiriliyor. Bu tarih öncesi düzenlenmiş egzoz pulu ve egzoz ruhsatları ise son geçerlilik tarihine kadar kabul ediliyor.

Yetkisiz kişi ve kuruluşlar araç sahiplerini yanıltıyor

Araç sahiplerinden egzoz gazı emisyon ölçümleri için hala PUL veya RUHSAT için ek ödeme istendiğine ilişkin şikayetlerin gelmesi nedeniyle açıklama yapan TÜVTÜRK, araç sahiplerini bu konuda dikkatli olmaya çağırıyor. Ayrıca, yönetmeliğin tüm hükümleriyle yürürlüğe girmesini takiben son dönemde TÜVTÜRK ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından egzoz gazı emisyon ölçümü konusunda yetkilendirilen diğer kuruluşlar dışında PUL veya RUHSAT ile ölçüm yapan yetkili olmayan kişi ve kuruluşlara itibar etmemeleri konusunda araç sahiplerini uyarıyor.

e-devlet’ten sorgulanabiliyor

Geçerli bir egzoz emisyon ölçümü bulunmayan araçların, araç muayeneleri Ağır Kusurlu olarak değerlendiriliyor ve muayeneleri onaylanmıyor. Egzoz emisyon ölçümünü 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren yaptıran Araç sahipleri, ölçüm geçerlilik tarihini e-Devlet üzerinden sorgulayabiliyor.

Yap-İşlet-Devret Artık Ders Olarak Üniversitelerde

İstanbul PPPCoE ve Dinamo Danışmanlık işbirliği ile 2017-2018 öğretim yılında Bahçeşehir Üniversitesi‘nde lisans bölümlerine yönelik seçmeli ders olarak sunulan programda yüzde 85’i yabancı öğrencilerden oluşan katılımcılara Türkiye’nin PPP deneyimleri ve Mega Projeleri anlatıldı. Bahçeşehir Üniversitesi’nin yürüttüğü CO-OP Modeli’nin özgün bir uygulaması olan CO-OP Markalı Dersleri kapsamındaki ders öğrencilerin yoğun ilgisini gördü.

“PPP ve Mega Projeler” isimli ders, Türkiye’de PPP alanında verilen ilk lisans dersi olma özelliğine sahip. Büyük çoğunluğu başta MENA bölgesinden olmak üzere yabancı öğrencilerin oluşturduğu ve bu vesileyle Türkiye’nin PPP alanında geliştirmiş olduğu know-how’ın dünyaya tanıtıldığı dersler kapsamında, 3. Havalimanı ve Avrasya Tüneli’nden uzmanlar, projelerinin özelliklerini tasarımdan inşaat ve işletme aşamasına kadar geniş bir yelpazede öğrencilerle paylaştı. Avrasya Tüneli projesi sunumu, İstanbul Yeni Havalimanı projesi sunumları da dersler de paylaşıldı.

İstanbul PPPCoE (İstanbul Kamu Özel İşbirliği Mükemmeliyet Merkezi) Başkanı Dr. Eyüp Vural Aydın “PPP ve Mega Projeler” derslerini, Dinamo Consulting’den Fatih Kuran ise PPP’lerin finansal çerçevesini anlattı.

İstanbul PPPCoE’nin Kurucu Başkanı Dr. Eyüp Vural Aydın PPP ve Mega Projeler derslerinin akademik dünya ile iş dünyasını PPP projeleri ve finansmanı konusunda bir araya getiren az sayıdaki ve en kapsamlı programlardan biri olduğunu ifade etti.

Bahçeşehir Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. İrem Şanal Özyurt, PPP ve Mega Projeler dersinin Bahçeşehir Üniversitesi öğrencileri tarafından oldukça yoğun ilgi gördüğünü belirterek, “dönem boyunca incelenen vaka analizleri ve durum çalışmaları ile bu dersin öğrencilere PPP projelerindeki başarı, eksiklik ve fırsatların neler olduğu konusunda önemli tecrübeler kazandırma niteliğinde olduğunu” ifade etti.

PPP’lerin finansal çerçevesini anlatan Dinamo Consulting Kurucusu Fatih Kuran ise “Alanında bir ilk olan derse katılıma olan yoğun ilgi bizi mutlu etti. PPP’lerin finansal çerçevesini ve bu alanda proje finansmanı kavramının öneminden bahsettim. Bu derslere olan ilginin önümüzdeki dönemlerde artarak devam edeceğini düşünüyorum.” dedi.

Tavuk Dünyası İzmir yatırımlarında 2018’de de hız kesmeyecek

2017 yılını Türkiye’nin farklı şehirlerinde açtığı 38 yeni restoranıyla tamamlayan ve kesintisiz büyümesiyle 36 şehirde 143 restorana ulaşan Tavuk Dünyası, yıl bitmeden İzmir’deki yatırımlarına da bir yenisini ekledi. Tavuk Dünyası Forum Bornova’da hizmete açtığı yeni restoranıyla birlikte İzmir’deki lezzet noktalarının sayısını 6’ya çıkardı.

Tavuk Dünyası CEO’su Volkan Mumcu: “Çok seçkin bir yeme-içme alışkanlığına sahip İzmirli konuklarımızı, şimdi de Forum Bornova’da açılan yeni restoranımızda ağırlamaya başladık. Şu anda İzmir’de her ay yaklaşık 60 bin konuğumuzu ağırladığımız 6 restoranımızla hizmet veriyoruz. Ancak İzmir bizim için yatırımlarımız açısından önemli bir şehir. Bu kapsamda da 1-2 yıl içinde yapılacak yeni yatırımlarla birlikte İzmir’de 12 restorana ulaşmayı hedefliyoruz.”

Ayrıcalıklı konseptiyle yeme-içme sektöründe fark yaratan Tavuk Dünyası, 2017 yılında gerçekleştirdiği yatırımlarıyla kesintisiz büyümesini sürdürdü. Tavuk Dünyası yıl boyunca Türkiye’nin 17 farklı şehrinde açtığı 38 yeni şubesiyle birlikte 2017’yi 36 şehirde 143restoranıyla hizmet veren bir marka olarak tamamladı.

Tavuk Dünyası’nın 2017’nin hemen sonunda İzmir’de Bornova Forum’da hizmete açtığı yepyeni restoranıyla birlikte İzmir’deki lezzet noktalarının sayısını da 6’ya çıkardı. Tavuk Dünyası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Faralyalı ve Tavuk Dünyası CEO’su Volkan Mumcu Bornova Forum restoranının açılışı vesilesiyle İzmirli basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Tavuk Dünyası olarak bir önceki yılda kazandıkları büyüme hızını kesintisiz bir şekilde 2017 yılına da taşıdıklarını ifade eden Volkan Mumcu, açıklamalarına 2017 yılının kısa bir değerlendirmesini yaparak başladı: “Farklı lezzetleri ve konseptiyle yeme-içme sektörüne yepyeni bir soluk getiren markamız, sektörde de kendine yeni bir kulvar açtı. Müşterilerimizi çok özel reçetelerle hazırlanmış ve uluslararası ödüllere de sahip lezzetlerimizle; kendilerini rahat ve keyifli bir restoran atmosferinde; üstelik de ‘uygun bir fiyat’ ile ağırlıyoruz.

2017 yılında da gerek müşterilerimiz gerekse de yatırımcılarımızın bize gösterdiği teveccühle birlikte, hızlı büyümemizi sürdürdük. Kapılarını açtığımız 38 yenirestoranımızla beraber 2017’yi, %60’lık bir ciro büyümesi ve 340 milyon TL’ye ulaşan ciromuz ile kapattık. Düzce, Edirne, Zonguldak, Erzurum, Batman, Ordu ve Mersin’de açtığımız ilk şubelerimizle bu bölgelerdeki konuklarımızı da ödüllü lezzetlerimizle buluşturmaya başladık. Ocak başında 2018’in ilk yatırımı olarak Kocaeli’nde açılan restoranımızla birlikte; şu anda Türkiye’de 36 farklı şehirde 144 restoranı ile hizmet veren bir markayız.”

İzmir restoranlarında her ay 60 bin kişiyi ağırlayan Tavuk Dünyası için İzmir, yatırımdaki önemini korumaya devam ediyor

Açıklamalarına İzmir özelindeki hedefleriyle ilgili bilgiler vererek devam eden Volkan Mumcu; “Çok seçkin bir yeme-içme alışkanlığına sahip İzmirli konuklarımızı, şehrin farklı noktalarında hizmet veren şubelerimize ek olarak şimdi de Forum Bornova’daki yeni restoranımızda ağırlamaya başladık.

İzmir’e ilk yatırımımız 2012 yılında İzmir Optimum AVM’de açtığımız restoranımız olmuştu. Bu ilk şubemizle birlikte İzmirli konuklarımızın gösterdiği ilgiyle yatırımlarımızı artırarak sürdürdük. Şu anda İzmir’de Optimum AVM, Agora AVM, Tesco Kipa AVM, Mavi Bahçe AVM, İzmir Forum AVM ve İzmir’in seçkin turizm beldesi Alaçatı’da hizmet veren 6 şubemizde, her ay yaklaşık 60 bin İzmirli konuğumuzu ağırlıyoruz. İzmir bizim için yatırımlarımız açısından önemli bir şehir. 1-2 yıl içinde yapılacak yeni yatırımlarla birlikte İzmir’de 12 restorana ulaşmayı hedefliyoruz.”

Volkan Mumcu açıklamalarının sonunda Türkiye’de en çok ciro yapan restoranlarının da İzmir’de olduğunu söyleyerek sözlerini şu şekilde tamamladı: “Bu kadar kısa sürede İzmirli konuklarımızın bu derece sevdiği ve tercih ettiği bir marka olmak bizler için gerçekten de gurur verici. Şu anda var olan restoranlarımızda 150 kişi hizmet veriyor. Yeni yatırımlarımız kapsamında açılacak restoranlarımızla bu sayıyı 300’e çıkaracağız. Yapacağımız yeni yatırımlarla bölge ekonomisi ve istihdamına katkımızı artıracak olmak bizler için aynı zamanda heyecan verici. Önümüzdeki dönemde de İzmirli konuklarımızı hem ödüllü lezzetlerimizle buluşturmaya hem de sunduğumuz rahat ve keyifli restoran atmosferiyle kendileri için en seçkin lezzet ve sosyalleşme noktaları olmayı sürdürmeyi amaçlıyoruz. “

Otomobil Sektöründe Bir İlk; LinkedIn Lead Gen Forms ile Mercedes-Benz GLA satışı gerçekleşti

Dijital pazarlamanın otomobil satışında sağladığı olumlu yöndeki etkiyle bu kanala daha fazla yönelme ihtiyacı duyan sektör profesyonelleri reklam yatırımlarını yaparken dijital gücü yanına alıyor. Mercedes-Benz yeni GLA otomobilinin tanıtım kampanyası için LinkedIn Türkiye yetkili reklam satış partneri AdColony ile başarılı bir LinkedIn Lead Gen kampanyası gerçekleştirdi. Yapılan kampanya ile ulaşılan potansiyel müşterilerden biri araç sahibi oldu.

Yapılan kampanya ile 146 kaliteli form toplanırken, ulaşılan potansiyel müşterilerden biri araç sahibi oldu. Gerçekleşen araç satışı ile Mercedes-Benz, yaptığı LinkedIn medya harcaması karşılığında %375,5 yatırım getirisi sağladı. Böylece, doğru şekilde yaklaşıldığında form toplama kampanyalarının nasıl başarılar elde edebileceğinin de örneğini hayata geçirmiş oldu.

Faturanın Dönüşümü: Koçan Yığınlarından Akıllı Telefonlara

Paraşüt’ün mobil uygulaması sayesinde işletmeler; otobüsten, vapurdan, evden, kısacası bulundukları her yerden fatura oluşturup anında gönderme imkanına sahip.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler için geliştirilen online ön muhasebe programı Paraşüt, bugüne kadar 10.000’e yakın KOBİ’nin ön muhasebe alanındaki işlemlerini dijitale ve mobile taşıdı. Mobil uygulamasına yeni özellikler ekleyerek mobil kullanım oranını artırmayı hedefleyen Paraşüt; e-ticaretten, teknolojiye, hizmet sektöründen reklam ajanslarına kadar Türkiye’deki girişimlerin %99.8’ini oluşturan KOBİ’lere hizmet veriyor. KOBİ’lerin sağlıklı bir biçimde büyümelerinin ilk öncelikleri olduğunu söyleyen Paraşüt Kurucu Ortağı Sean YU “Günümüzde rekabet yoğun yaşanıyor ve iş modelleri her geçen gün değişiyor ve gelişiyor. Böyle bir ortamda KOBİ’lerin hızla büyüyebilmeleri, daha da önemlisi rekabette güçlenebilmeleri için sürdürülebilir yeniliklere her daim açık olmaları gerekiyor.

KOBİ’lerin günlük operasyonlarını hızlandırıp daha önemli işlerine ve büyüme süreçlerine odaklanmalarını sağlayacak teknolojilerden faydalanmaları gerekiyor. Bu teknolojilerden biri olan online ön muhasebe programları da KOBİ’lerin, tüm finansal verilerini kontrol altında tutarak ön muhasebelerini kolaylıkla ve doğru bir şekilde yönetebildiği çözümlerdir. Birkaç sene öncesine kadar gelir/gider işleri çoğunlukla Excel dosyalarında veya defterlerde yürütülürdü. Faturaların hazırlanma, alıcıya gönderilme ve iptal işlemleri hem vakit hem de para kaybına neden olurdu. İş hacimlerindeki sürekli artış nedeniyle ön muhasebe, özellikle de faturalandırma çoğu firma için külfet haline gelmişti. Bu nedenle faturalandırma sürecini kolaylaştıracak verimli ve esnek finansal takip araçlarınıkullanmak kaçınılmaz hale geldi. Günümüzde bu tür finansal işlemleri akıllı telefonlarımızla, günün her saati, dilediğimiz her yerden yapabilir durumdayız. Bu noktada Paraşüt, KOBİ’lerin en önemli ihtiyacı olan bu konuda çözüm sunan bir marka oldu.

Gelişen ihtiyaçlara göre platformumuzun özellikleri ve kullanım alanlarını da genişletmeye devam ediyoruz. KOBİ’lere, fatura takibi, cari hesap takibi, gelir/gider takibi, raporlama, e-fatura, online tahsilat gibi ön muhasebe faaliyetlerinin yönetimini sağlamanın yanı sıra, yakın zamanda hayata geçirdiğimiz CRM entegrasyonu ile de KOBİ’lerin aynı zamanda müşteri ilişkileri yönetimini de yine Paraşüt üzerinden yapmalarına olanak tanıyoruz.

Paraşüt olarak, kurulduğumuz 2013 yılından bu yana genç ve dinamik bir ekiple istikrarlı ve hızlı bir şekilde ön muhasebe alanında hizmet veriyor ve büyüyoruz. 4 yılımızı bitirdikten sonra bugün 50 kişilik bir ekiple eski ofisimize sığmaz olduk ve Karaköy’deki yeni yerimize taşındık. Beşinci yılına girecek bir girişim olarak hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz. 2017 yılını, iki katı bir büyüme oranı ile kapadık. 2018 ve takip eden yıllarda daha çok KOBİ’ye ulaşarak daha fazla büyüyebilmek ve alanımızdaki en büyük teknoloji geliştiricisi olmak amacıyla heyecanla çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Teksüt, ihracat yaptığı ülke sayısını 9’dan 14’e çıkardı

Türkiye’nin en büyük süt ve süt ürünleri kuruluşlarından Teksüt, yeni yıla ihracatını arttırarak başladı. Ürün gönderdiği ülke sayısını 9’dan 14’e çıkaran Teksüt, 2017’nin ikinci yarısında eklenen Katar ve Ürdün’den sonra Suudi Arabistan, Somali ve Moritanya’ya da ihracat yapmaya başladı.

Türkiye’nin en köklü süt ve süt ürünleri kuruluşu olarak faaliyet gösteren Teksüt, ihracat açısından verimli bir yılı geride bıraktı. 2017’ye girerken ihracat ağına Tayvan’ı ekleyen ve ülke sayısını dokuza yükselten Teksüt, 2018’e girerken ülke sayısını yüzde 50 arttırarak 14’e çıkardı.

2017’nin ikinci yarısında Katar ve Ürdün eklenmişti. 2018 başı itibarıyla da Suudi Arabistan, Somali ve Moritanya, Teksüt’ün ihracat haritasına dahil oldu. Teksüt’ün ihracat haritası böylece şu ülkelerden oluştu: Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan, Kosova, Libya, Kuveyt, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Azerbaycan, Türkmenistan, Katar, Ürdün, Suudi Arabistan, Somali ve Moritanya.

Bu ülkelere başta beyaz peynir olmak üzere kaşar, krem, labne, lor ve sürülebilir beyaz peynir, koyun peyniri, süzme peynir, çubuk, misket, hellim, tulum peyniri ve tereyağı gibi en az 15 çeşit süt ürünü ihraç ediliyor. “Ülke sayısıyla birlikte bu ülkelerdeki hacmimizi de arttırmak istiyoruz” açıklamasını yapan Teksüt Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Arınık, “İlk aşamada ciromuzun en az yüzde 10’unu ihracattan elde etmeyi hedefliyoruz” dedi.

Ortadoğu’yu önemsiyoruz

Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında Türkiye açısından önemli fırsatların bulunduğuna dikkat çeken Arınık, “Bölge karışık gibi görünmekle birlikte buradaki ülkelerde yoğun nüfus ve kaliteli ürünlere yönelik arayış söz konusu. Dolayısıyla Teksüt olarak 2017’de bu bölgelere yoğunlaştık ve yoğunlaşmaya devam edeceğiz” bilgisini paylaştı.

20 yıldır ABD’ye ihracat yapıyor

1997’’den bu yana düzenli olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne ihracat yapan Teksüt, geçen yılın başında da AB ülkelerine süt ürünleri ihraç edebilme izni alan sayılı Türk firmalarından biri olmuştu.

Türk süt ürünleri sektörü iyi işler yapıyor

Türkiye süt ürünleri sektörünün son derece kaliteli işlere imza attığını ve çarpıcı gelişme içinde olduğunu aktaran Cevdet Arınık, “Süt üretimi son 5 yıl içinde 12 milyon tondan 19 milyon tona çıktı. Ürün çeşitliliği giderek artıyor. İçeride olduğu gibi dışarıda ve özellikle de yakın coğrafyalarda daha sağlıklı toplumlar için süt ve süt ürünleri tüketimini arttırmalıyız” diye konuştu.

Günümüz rekabet koşullarının en önemli oyuncusu ERP yazılımları

Ekonominin bel kemiği olarak nitelendirilen KOBİ’lerin, rekabetteki en önemli gücü öz kaynakları. CPM Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Recep Palamut, KOBİ’lerin öz kaynaklarının verimliliğini artırma noktasında ERP kullanımının büyük rol oynadığını söylüyor.

Yazılım sektörünün, tüm sektörlere hizmet üretebilmesi ve kalkınmanın lokomotifi konumunda olması, sektör içinde kuvvetli bir rekabetin oluşmasına neden oluyor. Dünya Endüstri 4.0’dan bahsederken, ülkemizde web sayfası bile olmayan KOBİ’lerin, fire kayıplarını, muhasebe hatalarından kaynaklanan kayıpları, üretim, depo ve stok kayıplarını, insan gücü verimlilik kayıplarını kontrol altına alması imkansız hale geliyor. Tüm bu maliyet kayıplarının önüne geçmek ise süreçlerin entegre çalışmasını sağlayan ERP sistemleri ile mümkün.

“Seçilen yazılımlar firma kültürüyle uyumlu olmalı”
Firmaların uygulayacağı ERP programının firma kültürüne, iş yapma şekline, yerel kültüre uyumlu olmasına dikkat edilmesi gerektiğine değinen CPM Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Recep Palamut; “Ayrıca ERP programının ülkenin resmi kurumlarıyla olan finans-muhasebe, ithalat-ihracat işlemlerinde tüm süreçlere hakim olması ve doğru uygulamalar olması firmayı rahatlatacak ve kimi durumlarda zarardan kurtaracak bir özelliktir. Bu hususlara dikkat edildiğinde ERP yatırımı, süreç boyunca ödenen danışmanlık ücreti ve zaman kaybı olmayacağından, ERP’nin sağlayacağı karlılıktan hemen faydalanmaya başlanabilir” diyor.


ERP yatırımı esnasında, seçilecek olan yazılımın firmanın talepleriyle uyuşması kritik faktörlerin başında geliyor. Kurum ihtiyaçlarının en başından belirlenmesinin en önemli adım olduğunun altını çizen Recep Palamut; “ERP sistemleri, kurumun ana omurgası. İyi bir yönetim stratejisi, sabır, moral ve motivasyonla desteklendiğinde ERP yazılımlarından maksimum fayda sağlamak mümkün. Bu süreçte, seçilen ERP yazılımının işletmenin mevcut insan kaynağı ve bilgi kaynakları ile uyumu da oldukça önem taşıyor” dedi.

“Rekabet ortamına ayak uyduran KOBİ’ler yarının holdingleri olacak”
Günümüzün hızla gelişen teknolojisi, otomasyon sistemlerinin imaalat sanayisinde önem kazanmasına yol açtı. Daha çok büyük sanayi şirketleri için gündeme gelen dijital endüstri uygulamalarının, farklı modellerle küçük ve büyük ölçekli şirketler açısından da erişilebilir hale geldiğini belirten Palamut; “Akıllı yönetilen bir KOBİ haline gelebilmek için dijitalleşme olmazsa olmaz konuların başında geliyor. Dijitalleşen KOBİ deyince aklımıza; ürettiği ve dışarıdan gelen tüm verileri elektronik hale getiren, bunları da elektronik olarak saklayan, transfer eden, bilgisayar ağlarıyla bir yerden bir yere anında gönderen, raporlayabilen ve her an her yerden erişebilen/erişilebilen bir işletme geliyor. Bu dijitalleşme ile rekabet etmeye başlayan KOBİ’ler, doğru ERP yatırımları sayesinde alacakları risk, maliyet, fire, verimlilik, karlılık raporlarıyla pozisyonlarını daha net görüp doğru stratejiler belirleyerek yarının holdinglerine dönüşecek”

Doğru yatırım hızlı tepki
ERP kullanımının faydalarına da değinen Palamut; “Bu yatırım yapılırken, satın alınan ERP sisteminin açık kodlu olması önemli. Çünkü kapalı kodlu yazılımlara herhangi bir özellik eklenemediği için firmanın süreçlerine uygun değişiklikler de yapılamıyor. Bu da yazılımı efektif olarak kullanamamak anlamına geliyor. Doğru ERP yatırımı ile değişken üretim koşullarına hızlı tepki vererek rekabet gücü artırılabilir. Bu yazılımlar piyasadaki tehditlere ve fırsatlara daha hızlı tepki vermeye olanak sağlıyor. Ayrıca örnek senaryolar oluşturarak muhtemel sonuçların canlandırılmasıyla gerçek zamanlı kar, zarar ve maliyet analizlerinin yapılabilmesine de olanak sağlıyor” dedi.

TGDF Başkanı Kopuz: “Tarım ve gıdada ithalat, kısa vadeli düşünülmeli”

2017 yılında gündemden düşmeyen, son olarak Fransa’dan et ithalatı ile yeniden alevlenen ithalat tartışmalarını değerlendiren TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, arz açığı olan ürünlerde fiyat istikrarı için ithalat yapılmasının kısa vadede yararlı olacağını, ancak uzun vadede üretime zarar vereceğini söyledi. Kopuz, 1 Ocak itibariyle bazı içecekler için yürürlüğe giren ÖTV uygulamasının ise gıda enflasyonu ile mücadele kararlılığıyla çeliştiğini kaydetti.

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, tarım ve gıda sektörü açısından 2017 yılını değerlendirdi, 2018 yılına ilişkin beklentilerini dile getirdi.

Tarımda büyüme düşük kaldı, gıda sektörü dış ticarette fazla vermeye devam etti

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2017 Yılı Üçüncü Çeyrek Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerine göre, Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte %11,1 oranıyla dünyada en yüksek büyümeye imza atarken, aynı dönemde en düşük büyümenin %2,8 ile tarım sektöründe gerçekleştiğine dikkat çeken Kopuz, “Tarım sektörü yılın 9 aylık döneminde ise %3,3 büyüme gösterirken, tarımsal hasıla da, geçen yılın aynı dönemine göre %14 artışla 137 milyar TL olarak gerçekleşti” bilgisini paylaştı.

Yıllardır dış ticarette fazla veren sektörlerin başında gelen Türkiye Gıda Sektörü, bu özelliğini 2017 yılında da sürdürdüğünü vurgulayan TGDF Başkanı Kopuz, TÜİK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; 2017 yılının 10 ayında gıda ve içecek ihracatının 8 milyar 715 milyon dolara ulaşırken, ithalat tutarının 3 milyar 942 milyon 971 bin dolar olduğuna işaret etti. Kopuz, “Gıda ve içecek sanayi, 2017’nin Ocak-Ekim döneminde, 4 milyar 772 milyon 419 dolar dış ticaret fazlası verdi” diye konuştu.

Tarım ve gıdada gümrüksüz ithalat

2017 yılında çok tartışılan uygulamaların başında bazı tarım ve gıda ürünleri ithalatında gümrük vergilerinin düşürülmesi ya da sıfırlanmasının geldiğini belirten Kopuz, şunları söyledi:

“Tarım ürünleri ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların enflasyona etkisi konusundaki tartışmalara, geçen yıl alınan ithalat kararları da eklendi. Gıda Komitesi kararları doğrultusunda tarımsal üretim açığı olan ürünlerde fiyat artışlarının önüne geçmek amacıyla gümrük vergilerinin düşürülmesi ya da sıfırlanması yoluyla ithalat kolaylaştırıldı.

Çeşitli tarihlerde yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararları ile canlı hayvan, kırmızı et, tahıl, bakliyat ile hayvan yemleri ithalatında gümrük vergileri düşürüldü ya da sıfırlandı. TMO hububatta, Et ve Süt Kurumu da canlı hayvan ve kırmızı ette gümrüksüz ithalat için yetkilendirildi.

Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, gümrük vergisinde indirime gidilen ürünlerde Ocak-Eylül döneminde 1.18 milyar dolar tutarında, 4.9 milyon ton gıda ürünü ithal edildi. İthalatın miktar bazında yüzde 80’i, değer bazında ise yüzde 69’u dahilde işleme rejimi kapsamında gerçekleşti. İç piyasada tüketilmek üzere ithal edilen 963 bin ton ürünün parasal tutarı ise 368,7 milyon dolar oldu.

Fiyatlarda istikrar için tarım ve gıda ürünlerinde ithalat, kısa vadeli bir çözüm olarak düşünülmelidir. Uzun vadede ise ithalata dayalı politikalar, çiftçimizin yaptığı tarımsal üretime ve bu ürünleri hammadde olarak kullanan gıda sanayinin aleyhine sonuçlar doğurur. Temennimiz, arz açığı olan ürünlerde üretim artışı sağlanması ve ithalata son verilmesidir.”

“Vergi artışları sektörü ve tüketiciyi olumsuz etkiler”

2017 yılı biterken, Aralık ayında çıkartılan Torba Yasa ile bazı içeceklere de ÖTV getirildiğini hatırlatan TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, 5 Aralık’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yasa kapsamında, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren, sade gazozlar, meyveli gazozlar, limonatalar, nektarlar, alkolsüz biralar, enerji içerecekleri, soğuk çay, meyveli içeceklerden yüzde 10 ÖTV alınmaya başlandığını vurguladı.

Kopuz, “Gıda gibi yaşamımızı sürdürmek için vazgeçilmez olan ürünlerde yeni vergi uygulamaları ya da vergilerin artırılması, sektörün yanı sıra fiyatları da yansıması nedeniyle tüketicileri doğrudan ilgilendirmektedir. Bu yönüyle, yüksek enflasyonun gerekçesi olarak gösterilen gıda enflasyonu ile mücadele kapsamında atılan adımlar ile de çelişmektedir.” dedi.

“Şeker Kurumu ve TAPDK işlevsiz hale gelmişti”

Gıda sektörünü yakından ilgilendiren bir başka düzenlemenin de, OHAL kapsamında 24 Aralık’ta çıkartılan 696 sayılı KHK ile Şeker Kurumu ve Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (TAPDK) kapatılması olduğunu bildiren Kopuz, her iki kurumun görev, yetki ve sorumluluklarının Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na devredildiğini hatırlattı.

Şeker ile tütün ve alkol piyasalarında söz sahibi kurumların artık işlevsiz hale geldiğini, dolayısıyla bu kurumların kapatılarak, yetkilerinin tarım ve gıda alanında büyük yetkinliğe sahip Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na devrini “doğru bir karar” olarak nitelendiren Şemsi Kopuz, şunları kaydetti:

“Devlette devamlılık esastır. Şeker Kanunu kapsamında kotaları belirlemek de dahil çeşitli görevleri yerine getiren Şeker Kurumu ile tütün ve alkol piyasasında sahte ve kaçak ürünlerle mücadelede söz sahibi TAPDK’ın görev alanları, boşluk kaldırmayacak kadar önemlidir. Bu nedenle beklentimiz, Bakanlığın kısa süre içerisinde gerekli organizasyonu yapıp, işler hale getirmesidir.”

TGDF’nin 2017 yılı faaliyetleri

TGDF’nin, Türkiye gıda sektöründe faaliyet gösteren 2000’i aşkın firmayı çatısı altında toplayan 27 sektörel üye derneği ile sektörün en büyük sivil toplum kuruluşu olduğunun altını çizen Kopuz, geçen yıl sektörü ilgilendiren konulardaki mevzuat hazırlıklarında kamu ile yoğun işbirliği yaptıklarını da bildirdi.

Türkiye gıda sektörünün üretimiyle, istihdamıyla, ihracatıyla dünya pazarlarında daha fazla yer alabilmesi adına çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Kopuz, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye gıda ve tarım üretimini de doğrudan etkileyen iklim değişikliğinin de gündemlerinin ilk sıralarında yer aldığını kaydetti. Kopuz, “Bu kapsamda, İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi sayın Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanan Türkiye İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik Raporu’nu, sektöre ve kamuoyuna sunduk. Raporumuzun hem sektör firmalarımızın hem de kamunun bu konuda atacağı adımlar için yol gösterici olacağına inanıyoruz” diye konuştu.

Kopuz, Aralık ayında gerçekleştirdikleri Gıda Savunması Çalıştayı’na da dikkat çekerek, “Özellikle ABD’ye ihracatta bir ön koşul haline gelen gıda savunması, ihracatımız açısından büyük önem taşımaktadır. Düzenlediğimiz çalıştay ile ABD pazarının yanı sıra diğer ihraç pazarlarında da varlığımızı korumak ve pazar payımızı artırmamızı sağlayacak bu önemli konuda sektör firmalarımızı bilgilendirdik” dedi.

TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, son olarak, 2018 yılı için, “Gıdanın fiyat artışları ya da vergilerle anılmadığı, tüm paydaşlarıyla birlikte daha çok üretim, ihracat ve kalite artışına odaklandıkları bir yıl olması” temennisini dile getirdi.

Gedik Yatırım 2018 Strateji Raporu’nu Açıklıyor – 16 Ocak Salı

Banka kökenli olmayan yatırım kuruluşları arasında en fazla yatırımcıya sahip Gedik Yatırım, 2018 Strateji Raporu’nu düzenleyeceği basın toplantısında açıklamaya hazırlanıyor.

“Yeni normalin ilk sonuçlarını görme vakti”başlıklı raporda, Türkiye’nin ve küresel piyasaların ekonomik görünümünün yanı sıra, beklenti, risk ve tahminler kapsamlı bir şekilde değerlendiriliyor.

Raporda 2018 yılı, “küresel ekonominin krizden bu yana en güçlü toparlanmayı işaret ettiği” ve “Türkiye’de büyümenin güçlü olarak tanımlanabilecek seviyelerde gerçekleşeceği yıl” şeklinde tanımlanıyor.