İhracatçı Birlikleri Seçimlerinde Manipülasyonun Yolu Kapandı

İhracatçı Birlikleri seçimleri öncesi bakkalı, çiçekçiyi üye yaparak ihracatçı gibi gösterip, kendine oy devşirmek isteyenlerin oyunu bozuldu. Ekonomi Bakanlığı, seçimde oy kullanacaklara son 2 yıldır İhracatçı Birlikleri üyesi olma ve en az 5 bin dolarlık ihracat yapmış olma şartı getirdi.

Ekonomi Bakanlığı, ihracatçı birlikleri seçimleriyle ilgili önemli bir düzenlemeye gitti. Yeni düzenlemeye göre Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde olduğu gibi ihracatçı birliklerinde de Genel Kurul’da oy kullanmak isteyen ihracatçı şirketler, en az 2 yıllık üye olmak ve 5 bin dolarlık ihracat yapmak zorunda. Ayrıca Bakanlık, birlik başkanlarının görev süresini de 8 yılla sınırlandırdı. Bakanlık tarafından yapılan bu düzenlemeyle birlikte 2018 Nisan ayında gerçekleştirilecek ihracatçı birlikleri seçimleri öncesinde bakkal, çiçekçi gibi küçük ölçekte iş yapan esnafı İhracatçı Birlikleri’ne üye yapıp ihracatçı gibi göstermek isteyen ve bu yolla kendine oy devşirmeyi planlayanların planı suya düşmüş oldu.

Aylardır bu konuya ilişkin çalışmalar yürüten PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen düzenlemeye ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Büyük memnuniyetle karşıladığımız karar, Nisan ayında yapılacak ihracatçı birlikleri seçimlerinde olası manipülasyonları engelledi ve adaletli seçimin yolunu açtı. Bu düzenlemenin ardından ihracatçımızın özgür iradesini sandığa yansıtmasını bekliyoruz” dedi.

Bakanlık tarafından yapılan düzenlemenin; 1 dolarlık ihracatla kağıt üzerinde ihracatçı birlikleri üyesi olma, seçimlerde oy kullanma ve bu yolla kukla yönetimleri göreve getirme planını bozduğunu söyleyen Yavuz Eroğlu, “İhracatçı Birliklerinde 2 dönem kuralı gereği 8 yıllık başkanlık süresi biten bazı başkanlar, koltuğa yeniden oturamayacaklarını anlayınca yeni oyunu devreye soktu. Başkan olma şansı kalmayanlar, kukla yönetimler oluşturmak için paravan şirketler üstünden üyelikler oluşturup; çiçekçi, bakkal gibi küçük ölçekli esnafı ihracatçı birliklerine üye kaydedip kendi belirledikleri yönetimi seçtirmeyi planladı. İhracatçı birliklerinde kendi uyduları olacak isimleri yönetime seçtirmek isteyenlerin bu oyununu fark edince PAGEV olarak derhal harekete geçtik. Ekim ayı itibariyle sektör temsilcilerimizi, ihracatçılarımızı ve Ekonomi Bakanlığımızı ‘Hileli Üyelik Planı’ hakkında bilgilendirdik. Bakanlığımıza, ‘son 2 yıl içerisinde birliğe üye olan firmaların seçimde oy kullanmaması’ yönünde çözüm önerimizi sunduk. Nitekim konuyu yakından takip eden ve seçim hileleri konusunda hassas olan Bakanlığımız, manipülasyonları engellemek için gerekli düzenlemeyi hızla gerçekleştirdi ve ilgili yönetmeliği 30.12.2017 tarihli resmi gazetede yayınlayarak yürürlüğe koydu. Tebliğe göre artık ihracatçı birlikleri seçiminde oy kullanmak için son iki takvim yılı itibariyle üye olma zorunluluğu getirildi. Ayrıca Genel Kurul’a katılım için üye firmalara son iki takvim yılı içerisinde en az 5 bin dolarlık ihracat yapmış olma yükümlülüğü eklendi. Öte yandan Bakanlık, 8 yılını dolduran birlik başkanlarının hiçbir şekilde bir daha başkan olamayacağını da karara bağladı” diye konuştu.

İstihdam piyasası 2017’yi büyümeyle kapattı

Türkiye’de istihdam piyasasının nabzını tutan Kariyer.net, 2017 yılı değerlendirmesini yayınladı. Buna göre; 2017’nin gözde sektörü Sağlık ve gözde mesleği Satış Danışmanlığı olurken ilan sayıları yılın son aylarına doğru artışını sürdürdü. 2017’de başvuru sayısında bir önceki yıla göre yüzde 19, yeni iş ilanı sayısında ise yüzde 17’lik bir artış yaşandı. Bu veriler, 2018 istihdam piyasası için umutlu bir tablo çizdi.

Dijital teknolojileri kullanarak daha fazla aday ve işvereni insan kaynakları ve kariyer süreçlerinde doğru işle buluşturma vizyonuyla hareket eden Kariyer.net, istihdam piyasasının 2017 değerlendirmesini yayınladı. 9 yıldır her ay hazırladığı İstihdam Endeksi ile istihdam hakkında öncül göstergeleri paylaşan Kariyer.net’in 2017 yılının geneline ilişkin topladığı veriler, 2016’da ekonominin yavaşlamasına paralel olarak ciddi bir fren yapan istihdam piyasasının geçmiş yılın etkilerini sildiğini gösterdi. Piyasada özellikle bahar aylarından itibaren canlanmanın başlaması ve ardından yaz döneminde de canlılığın devam etmesi yüzleri güldürdü.

Türkiye’de iş arayanların ve işverenlerin en çok tercih ettiği online insan kaynakları platformu Kariyer.net’in verilerine göre, 2017 yılında başvuru sayısı yüzde 19 arttı; toplam iş ilanları ise yüzde 17 artış kaydetti ve 270 binden fazla ilan yayınlandı. En çok ilan yayınlanan sektörler ise Tekstil, Yapı, Üretim ve Sağlık oldu. İstihdam piyasasındaki canlılık Kariyer.net başvuru sayılarına da yansıdı. 100 milyondan fazla başvuru Kariyer.net üzerinden gerçekleştirildi.

Kariyer.net Genel Müdürü Fatih Uysal: “2018’e umutlu giriyoruz”

Kariyer.net Genel Müdürü Fatih Uysal, sektörde 19 yıllık tecrübeye sahip Kariyer.net’in 25 milyon özgeçmiş ve 83 bini aşkın firmadan oluşan veri tabanıyla istihdam piyasasındaki gelişmeleri sıcağı sıcağına takip etme ve değerlendirme şansı bulduğunu söyledi. Uysal, 2017 yılında istihdam piyasasındaki gelişmeleri ise şöyle özetledi:

“İstihdam piyasasında bahar aylarından itibaren artan bir ivme gözlemledik. Piyasa, Haziran-Ağustos dönemini hareketli geçirirken sonbaharla birlikte canlanmasını da sürdürdü. Tüm yılı değerlendirdiğimizde Kariyer.net’te başvuru sayısı geçen yıla göre yüzde 19, iş ilanı sayımız ise yüzde 17 arttı. Özellikle Teknisyen, Yazılım Uzmanı, Mühendis gibi teknik pozisyonlar yükselişe geçerken; Üretim, Otomotiv ve Tekstil sektörlerinde yoğun bir hareketlilik yaşandı. Geçen yıla göre artan ilan sayısı, bazı sektörlerde ve pozisyonlarda gerçekleşen artışlar bize 2018’in daha hareketli geçeceğini gösteriyor. 2018’e umutlu girdiğimiz için mutluyuz.”

Kastamonu Sanayi ve İş Dünyası Fuarı’nı (KASTEXPO) yaklaşık 5000 kişi ziyaret etti

Ekonomik hacim olarak 12 milyar dolarlık değere sahip, Kastamonulu sanayici ve iş adamlarını 27-30 Aralık tarihleri arasında bir araya getiren, Kastamonu Sanayi ve İş Dünyası Fuarı’nı (KASTEXPO) yaklaşık 5000 kişi ziyaret etti. KASTEXPO’ya katılan 175 firma, 4 gün gün süren fuar boyunca birçok iş bağlantısı gerçekleştirme fırsatı buldu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) 2017 yılı resmi fuar takviminde Türkiye’nin ilk ve tek resmi şehir fuarı olma özelliği ile dikkat çeken ve Kastamonu Sanayici ve İşadamları Derneği (KASİAD) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Kastamonu Sanayi ve İş Dünyası Fuarı (KASTEXPO) yoğun ilgi ve katılımla kapılarını kapattı.

Yeşilköy’de bulunan İstanbul Fuar Merkezi’nin (İFM) 9. ve 10. salonlarında dört gün boyunca yaklaşık 5000 kişinin ziyaret ettiği ve United Group’un ana sponsorluğunda gerçekleştirilen fuara, 30 farklı sektörden 175 firma katılım gösterdi.

İSO 500’de yer alan firmalar katıldı

Toplam 5 bin 500 metrekare alanı kaplayan fuara, Kastamonu Entegre, SFC Entegre, İÇDAŞ, Tosyalı Holding, Çolakoğlu Metalürji, Dalgakıran Kompresör, Reis Gıda, Yılmaz Redüktör ve Elvan Group gibi kendi sektörlerinin öncü firmaları katıldı. Kastamonu Valiliği, Kastamonu Belediyesi ve Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası(KATSO) da fuarda stant açan kamu kurumları arasında yer aldı.

Fuarın açılışına İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanı sıra İstanbul Valisi Vasip Şahin, Kastamonu Valisi Yaşar Karadeniz, Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş ve AK Parti Milletvekilleri, Metin Çelik, Hulusi Şentürk ve Murat Demir de katıldı. Bunun yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski bakanlarından Murat Başesgioğlu ve AK Parti İstanbul Milletvekili Av. Fatma Benli de fuarı ziyaret eden isimler oldu.

“Fuarımız Türk malı bilincine katkı yaptı”

Dört gün süren KASTEXPO ile ilgili genel bir değerlendirmede bulunan KASİAD Genel Başkanı Ayhan Aslan, ekonomik hacim olarak 12 milyar dolarlık değere sahip Kastamonu Sanayici ve İş Dünyası Fuarı’nı ilk kez düzenledikleri 2015 yılında çok iyi geri bildirimler aldıklarını hatırlatarak, şunları söyledi:

“Bu yıl ki fuarımızdan da çok önemli geri dönüşler aldık. Fuara katılan 175 firma, kendi aralarında iyi bir sinerji ve işbirliğine imza attı. Bunun sanı sıra firmalar, fuarı ziyaret eden kendi sektörleri ile ilgili firmalarla da iş bağlantısı imkanı sağladılar.

Biz dört gün boyunca yerli sanayimizin gelişmesine ve şehrimizin tanıtımına katkıda bulunduk. Bu fuar, Türk malı bilincinin yerleşmesine katkıda bulundu. Fuarda, daha önce 30 yıldır böylesi geniş çapta tanıtılmayan Kastamonu şehrimizin tanıtımını da yaptık. Fuar ziyaretçileri; siyez buğdayımızı, Taşköprü sarımsağımızı, Tosya Sarı Kılçık pirincimizi, kestane balımızı, sahlebimizi ve pastırmamızı da tatma imkanı buldu”

Ordino kalktı, sırada ihracatçıyı zora sokan diğer keyfi liman masraflarına dur demek var

PAGEV’in gündeme getirdiği ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın resmi yazı ile kaldırdığı ordino belgesi ile sanayicilerin üzerinden 700 milyon TL’lik yük kalkmıştı. Ancak acentelerin Bakanlık yazısına rağmen firmaları ordino bedelini ödemeye zorlaması nedeniyle PAGEV’in mücadelesi sürüyor. Son olarak Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ ile bir araya gelerek ordino konusunda acentelerin kanun dışı tavırlarına karşı destek isteyen PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu’na Akdağ’dan “sorunla ilgileneceğim” sözü geldi.

Türkiye’de ithal ve ihraç edilen tüm hammadde ve ürünlerin gümrük işlemleri sırasında “Ordino” veya benzer isimler altında firmalardan kanunda yeri olmayan bir bedel tahsil ediliyor ve bu bedelin yıllık toplam değeri 700 milyon TL’yi buluyordu. Firmaların şikâyetleri üzerine PAGEV öncülüğünde yürütülen çalışmalar neticesinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 23 Kasım 2017 tarihli yayınladığı kararla artık gümrük işlemlerinin herhangi bir aşamasında gümrük müdürlüklerince ordino belgesi aranmayacağını açıkladı. Buna rağmen acenteler ordino bedelini almak için diretiyor.

Ordino konusunu gündeme getiren ve konunun takipçisi olmayı sürdüren PAGEV’e gerek hükümet gerekse iş dünyası nezdinde destek de büyümeye devam ediyor. Son olarak Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’ı ziyaret eden PAGEV’e Akdağ’dan “sorunla ilgileneceğim” sözü geldi. Ayrıca geçtiğimiz hafta Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi, yaptığı açıklamada; Bakanlığın ordino belgesi istemediğini tekrar net bir şekilde ifade ederek şunları söyledi: “Bakanlık olarak böyle bir belge istemiyor, böyle bir fiyatlandırmayı da kabul etmiyoruz. Ayrıca resmi olarak da yok. Burada Ticaret ve Sanayi Odaları Üyeleri firmalarla pazarlık yaparken böyle bir rakam geldiğinde üstünü çizecek. Pazarlık gücü sizde, ‘nerede, kim istiyor’ diye sorgulayın ‘şu kurum istiyor’ diye müsteşarlığımızı ararsınız.”

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın ordino belgesi karşılığı ödenen ordino ücretini kaldırdığını belirterek, “Böylece üzerimizdeki bir yükü daha aldı. Ama bu ücret hala firmalarımızda talep edilebiliyor. Demek ki daha açık düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor” dedi.

Bakanlığın açıklamasına rağmen acentelerin ordino bedelinde ayak diremeyi sürdürdüğünü belirten PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu şunları söyledi; “Bakanlıkça ordino bedeli alınamayacağı net bir şekilde ortaya konuldu. Ancak firmalarımızdan aldığımız duyumlara göre; Acenteler Bakanlığın resmi yazısına rağmen ordino bedelini alma konusunda ayak diriyorlar. Özelleştirmelerle Gümrük Ambarı İşletmeciliğini alan liman işletmeleri, gümrük işlemleri biten firmaları malların çıkışını yapmadan tekrar ordino belgesi almak için acentelere gitmeye zorluyor. Burada Liman İşletmelerinin Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olması, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı arasında yetki tartışmasına sebep oluyor. Hâlbuki Gümrük Ambarları gümrük idaresinin ayrılmaz bir parçasıdır ve Bakanlığın resmi yazısı onları da bağlamaktadır. Nitekim Gümrük Ambarı işletmesinin özel bir firmaya verilmiş olması onun gümrük mevzuatına uyma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Diğer taraftan Ulaştırma Bakanlığı da böyle bir belge olsa bile bedelsiz olması gerektiğini resmi yazı ile belirtmişti. Dolayısıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın ordinoyu kaldıran yazısına uymadıkları gibi Ulaştırma Bakanlığı’nın 2011’de yayınladığı bu belge bedelsizdir yazısına da uymayarak kanun dışı bir şekilde firmaları bu bedeli ödemeye zorluyorlar.”

Kapitülasyonlar hortlatılmak isteniyor

Dünya Bankası’nın yeni yayınladığı araştırmasına göre Türk sanayisine gümrüklerde OECD ülkelerinden 6 kat fazla evrak bedeli yüklendiğini söyleyen Yavuz Eroğlu, “Bu bedelin ana sebeplerinden biri de limanlarla bağlantılı lojistik işlerinde tekelleşmeye varan yapılanmalardır. Kapitülasyonları çağrıştıran uygulamalarla ithalatçıya ihracatçıya velhasıl Türkiye ekonomisine yük bindirilmektedir. Türkiye bu sorunu bir an evvel çözmelidir. Nitekim ‘Ordino Bedeli’ Pandora’nın kutusudur” dedi.

Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, PAGEV’in gündeme taşıdığı ordino tartışması ile ilgili olarak daha önce yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “Ordino diye ödenmek zorunda kalınan para, aslında hukuksuz bir şey. Yani mevzuatımızda bu paranın ödeneceğine dair hiçbir şey yok. Mecburiyetten ödüyor bunu ihracatçılar ya da ithalatçılar. Bu mecburiyeti ortadan kaldırmamız için bizim biraz sahaya inmemiz lazım. Bu parayı kim alıyor nasıl alıyor birkaç kişinin canını biraz yakarsak, herhalde bunu da çözeriz”.

Son olarak Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ ile gerçekleştirdikleri görüşmede Ordino konusunda destek istediklerini belirten PAGEV Başkanı Yavuz EroğluAkdağ’ın daha önceki sözlerini de hatırlattı ve “Başbakan Yardımcımız Sayın Recep Akdağ’ın açıklaması konuya kamunun verdiği önemin en büyük delilidir. Sayın Akdağ ile önceki gün yaptığımız görüşmede, ordino konusunda bu kanun dışı ayak diremenin sona ermesi konusunda destek taleplerimizi paylaştık. İhracatçı ve ithalatçı firmalarımızla oluşturduğumuz güçlü sese kulak veren Bakanlığımız ordino bedelinin kalkması konusunda olduğu gibi diğer liman masraflarında da çok kısa zamanda keyfi ve fahiş fiyatlamaları kaldıracak şekilde düzenlemelere gidecek. Bu konudaki çalışmaların son aşamasına geldiğini de müjdelemek isterim. Başından beri konuya sahip çıkan Sayın Recep Akdağ’a da ithalatçı ve ihracatçılar olarak şükranlarımızı sunuyoruz” diyerek sözlerini bitirdi.

Sanayicilerin iş anlaşmazlıkları bir yıl yerine bir günde çözülecek

İstanbul Sanayi Odası (İSO), üyelerinin mahkemelerde sonuçlanması için bir ila bir buçuk yıl beklediği iş anlaşmazlıklarını bir günde çözüme kavuşturmak amacıyla 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren İSO Arabuluculuk Merkezini hayata geçiriyor.

Sanayicileri mahkeme harcı, tebligat, bilirkişi, keşif gibi ek masraflardan kurtaran İSO Arabuluculuk Merkezinde ticari, işçi-işveren, aile, tüketici, marka patent ve kira uyuşmazlıkları görülecek. İSO, bağımsız ve tarafsız arabulucu hukukçuların görev yapacağı reform niteliğindeki merkez ile üyelerin kendi aralarında ve üçüncü taraflarla olan anlaşmazlıklarına hızlı, ekonomik ve tarafsız çözüm getirmeyi hedefliyor.

İstanbul Sanayi Odası (İSO), üyelerinin mahkemelerde sonuçlanması için bir buçuk yıla kadar beklediği iş anlaşmazlıklarını hızlı, ekonomik ve tarafsız bir şekilde çözüme kavuşturmak amacıyla İSO Arabulucuk Merkezini hayata geçiriyor. Oda üyesi sanayicilerin gerek kendi aralarında gerekse üçüncü kişi ve kurumlarla yaşayacakları anlaşmazlıkları çözmek amacıyla oluşturulan İSO Arabuluculuk Merkezi, oda bünyesinde 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren hizmet vermeye başlayacak.

İSO Arabuluculuk Merkezi ile mahkemelerde sonuçlanması bir buçuk yıla kadar uzayan iş davalarının sadece bir günde çözüme kavuşturulması, böylece sanayicilerin zaman ve maliyet tasarrufu elde etmesi hedefleniyor. Başvuran tarafların eşit haklara sahip olacağı, bağımsız ve tarafsız arabulucu hukukçuların görev yapacağı İSO Arabuluculuk Merkezi ile ticari, işçi-işveren, aile, tüketici, marka patent ve kira uyuşmazlıkları çözüme kavuşturulacak. Sanayiciler, sorunların çözümü için mahkeme harcı, tebligat, bilirkişi, keşif gibi ücretler yerine sadece arabuluculuk ücreti ödeyecek.

Tarafsız ve bağımsız arabulucu hukukçular görev yapacak

İSO, 25 Ekim 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan İş Mahkemeleri Kanunu ile 1 Ocak 2018’ten itibaren iş davalarında arabuluculuk mekanizmasının zorunlu hale getirilmesiyle Türk sanayicilerine en iyi hizmeti verme çabalarının bir sonucu olarak reform niteliği taşıyan Arabuluculuk Merkezini hayata geçirdi. Merkezde gerek İSO üyelerinin kendi aralarında gerekse üçüncü taraflarla olan anlaşmazlıklarının çözümüne en hızlı ve tarafsız bir şekilde katkıda bulunulması hedefleniyor.

İş mahkemelerine yönelik önemli bir alternatif olan İSO Arabuluculuk Merkezi ile taraflar arasındaki uyuşmazlıklar, tarafsız ve bağımsız bir arabulucu hukukçu aracılığıyla ortak çözüme kavuşturulacak. Alanında uzman ve deneyimli arabulucu hukukçular, süreci etkinleştirerek tarafların kendi ortak çözümlerini oluşturmaya aracılık edecek.

Uygulama kapsamında anlaşmazlığı yaşayan taraflardan en az birinin İSO üyesi olması gerekiyor. Üyeler, uyuşmazlığın ortaya çıkmasından itibaren zamanaşımı süreleri içinde arabuluculuğa başvuruda bulunabilecek. İSO Arabuluculuk Merkezine, uyuşmazlığı mahkeme veya tahkime taşımadan önce başvurulabileceği gibi, dava sürecinde de arabulucuya gitmek mümkün olacak.

Taraflar sadece arabuluculuk ücreti ödeyecek

İSO Arabuluculuk Merkezinde mahkemelerden farklı olarak mahkeme harcı, tebligat parası, bilirkişi ücreti, keşif bedeli gibi ücretler talep edilmeyecek. Taraflar, sadece Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen arabuluculuk ücretini ödemekle yükümlü olacak. Yine taraflar arabulucuyu seçme hakkına sahip olacak. Seçim yapılmaması halinde merkez tarafından arabulucu atanacak. İSO Arabuluculuk Merkezinde taraflar arasında anlaşma sağlanamadığı takdirde mahkeme yolu açık olacak. Ancak arabuluculuk görüşmeleri sonunda taraflar anlaştıklarını beyan ederse, anlaşılmış konuların yargıya taşınması mümkün olmayacak. Konuya ilişkin tarafların www.iso.org.tr/arabuluculuk web sitesinden bilgi alması ve arabuluculuk@iso.org.tradresinden başvuru yapması da mümkün olacak.

Büyük ikramiyeyle nereden kaç ev alınır?

Milli Piyango Yılbaşı Özel Çekilişi’nin bu yılki büyük ikramiyesi 61 milyon TL olarak belirlendi. Yılbaşı ikramiyesiyle kurulan en büyük hayal ev almak. Peki, büyük ikramiye ile nereden kaç ev alınır? Alınan evlerle ne kadar kazanç sağlanır? Hürriyet Emlak Emlak Endeksi verileri*, bu soruların yanıtlarını verdi.

Yılbaşı heyecanı için geri sayım başladı. Milli Piyango Yılbaşı Özel Çekilişi’nin bu yılki büyük ikramiyesi 61 milyon TL olarak belirlendi. Bu yıl piyango tarihinin en büyük ikramiyesi verilecek. Yılbaşı ikramiyesiyle kurulan en büyük hayal ev almak oluyor. Hürriyet Emlak, büyük ikramiye ile nereden kaç ev alınabileceğini ve ne kadar kazanç elde edilebileceğini ortaya koydu. Hürriyet Emlak Emlak Endeksi güncel verilerine göre, 61 milyon TL ile İstanbul’dan 128 adet ev alınabiliyor. 128 evin yıllık değer artışı 4 milyon 880 bin TL, aylık kira kazancı ise 300 bin 800 TL oluyor.

İstanbul’dan 128 adet ev alınabilir

Hürriyet Emlak Emlak Endeksi güncel verilerine göre, satılık konutta metrekare ortalama fiyatların 4 bin 750 TL olduğu İstanbul’dan 100 metrekarelik büyüklükte 128 ev alınabilecek. İzmir’den 218, Bursa’dan 307, Ankara’dan 333, Antalya’dan ise 314 adet 100 metrekarelik ev almak mümkün.

5 büyük ilden 100 m2’lik kaç ev alınır?

İl Ort. m2 Fiyat Ort. Kaç Ev?
1. İstanbul 4.750 TL 128
2. İzmir 2.789 TL 218
3. Bursa 2.000 TL 307
4. Ankara 1.833 TL 333
5. Antalya 2.000 TL 314

Bebek’ten 30, Esenyurt’tan 322 ev alınabilir

İstanbul’un en pahalı semti olan Bebek’ten büyük ikramiye ile 18 adet ev alınabilecek. Satılık konutta metrekare fiyatının 35 bin 671 TL’ye kadar çıktığı Bebek’te 100 metrekarelik evlerin ortalama fiyatı 3,5 milyon TL’nin üzerinde. 100 metrekarelik konut fiyatlarının ortalama 2 milyon TL olduğu Etiler’de 30 adet ev alınabilecek.

İstanbul’da en uygun fiyatlı evlerin bulunduğu Esenyurt ilçesinde 100 metrekarelik evlerin ortalama fiyatı 186 bin 400 TL iken, büyük ikramiyeden çıkan parayla 327 adet ev almak mümkün olacak. Hürriyet Emlak Emlak Endeksi verilerinden çıkan hesaba göre Silivri’den 272 adet ev alınabilirken, Arnavutköy’den 249 adet ev alınabilecek.

İstanbul’un en popüler ilçeleri arasında yer alan Fatih’ten 152, Üsküdar’dan 122, Adalar’dan 111, Şişli’den 105, Beyoğlu’ndan 97, Kadıköy’den 76, Sarıyer’den 67 ve Bakırköy’den 62 ev almak mümkün gibi görünüyor.

İkramiyenin sahibi ne kadar kazanır?

Hürriyet Emlak Emlak Endeksi verilerine göre, İstanbul’da son bir yılda satılık konut fiyatları yüzde 8 arttı. 2017 yılındaki fiyat artışı üzerinden yapılan hesaba göre de, büyük ikramiyenin tamamıyla İstanbul’da alınacak evlerin yıllık değer artışının 4 milyon 880 bin TL olduğunu ortaya koydu. Yani büyük ikramiyenin sahibi olan şanslı vatandaş ikramiyesini İstanbul’daki gayrimenkule yatırdığında, sahibi olduğu evler yılda yaklaşık 5 milyon TL prim yapacak. İstanbul’da 100 metrekarelik evlerin kira ortalamasının 2 bin 350 TL olduğu düşünüldüğünde, alınan 128 evin tamamı kiraya verilirse ayda 300 bin 800 TL kazanç elde edilebilecek.

Büyük ikramiye ile alınan evlerin yıllık değer artışları İzmir için 9 milyon 150 bin TL, Bursa için 10 milyon 980 bin TL, Ankara ve Antalya için ise 3 milyon 50 bin TL olacak.

ÇEVKO Vakfı, Uygulamada Öncülüğü Sürdürecek Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği Yayınlandı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeni “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”, Resmi Gazete’de yayınlandı. 1 Ocak 2018 itibarıyla devreye girecek yönetmelik, uygulamada farklılıklar içeriyor. Bu alanda Türkiye’nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu ÇEVKO Vakfı, yeni yönetmeliğin uygulanmasında da öncülüğünü sürdürecek.

İstanbul, 28 Aralık 2017- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, uzun bir değerlendirme sürecinin ardından yeniden düzenlediği “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”, 27 Aralık 2017 günü Resmi Gazete’de yayınlandı. 1 Ocak 2018 itibarıyla yürürlüğe girecek olan yönetmelik, yürürlükte olan yönetmeliğin yerini alacak.

Yönetmeliğin, ambalaj atıklarının diğer atıklardan ayrı toplanması uygulamalarının daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacına yönelik değişiklikler içerdiğini belirten ÇEVKO, Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Eski yönetmelik ile farklılıkları, uygulamada oluşacak değişiklikleri ve değerlendirmelerimizi içeren kapsamlı bir raporu, yakın zamanda üyelerimizle paylaşacağız” dedi.

Geri kazanım konusunun, sürdürülebilir çevre için önemine vurgu yapan Mete İmer, ÇEVKO Vakfı’nın, sanayideki bilgi birikimi ve lider rolüyle, yeni yönetmelikle ilgili uygulamalarda da öncülüğü sürdüreceğini sözlerine ekledi.

Yetkilendirilmiş kuruluş olarak ambalajlı ürün piyasaya süren firmaların geri kazanım yükümlülüklerini üstlendiklerini belirten İmer, “Temsil ettiğimiz piyasaya sürenler adına, ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması için yerel yönetimler ve lisanslı firmalarla birlikte çalışıyoruz. Bunun yanı sıra, iletişim, bilinçlendirme ve eğitim etkinlikleri düzenliyoruz” şeklinde konuştu.

1991 yılında kurulan ÇEVKO Vakfı, ambalaj atıklarının ekonomik ve düzenli geri kazanımı için sanayi, yerel yönetim ve tüketicilerin katkı ve katılımları ile sürdürülebilir bir geri kazanım sisteminin kurulmasına katkıda bulunmak amacıyla ülkemizin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu olma özelliğini taşıyor.

Yeni Yönetmelik Neler Getiriyor?

Yeni yönetmeliğin getirdiği temel değişiklikler, ana hatları ile şöyle sıralanıyor;

Ülke genelinde plastik torba kullanımının azaltılmasına yönelik hedefler konulmuştur ve bu torbaların 1.1.2019’dan itibaren, internet üzerinden yapılan satışlar da dahil, tüketicilere ücretsiz temini yasaklanmıştır. Başka bir deyişle, plastik poşetler ancak bedeli ödenerek temin edilebilecektir.

Ambalaj atıklarının diğer atıklardan ayrı toplanması uygulamasından belediyelerin sorumlu olduğu daha net olarak tanımlanmıştır.

Ekonomik işletmelerin yapmaları gereken bildirimler için son tarih Mart ayı sonu olarak belirlenmiştir.

Piyasaya sürenlerin geri kazanım sorumluluğu için tanımlanan yıllık 3000 kg.’lık eşik değer, 1000 kg olarak güncellenmiştir.

Yurtiçinde piyasaya sürülecek cam, metal, plastik, kağıt/karton ambalajların belirli oranlarda yurtiçinde toplanan atıklardan ve/veya bu atıklardan elde edilen hammaddelerden üretilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Yetkilendirilmiş kuruluş bütçesinin, genel giderler dışında kalan kısmının belirli bir oranının ekipman, araç, eğitim, bilgilendirme faaliyetleri ile belediyelere altyapı desteği olarak aktarılması zorunluluğu getirilmiştir.

Yüz konut ve üzeri sitelerde, site yönetimleri tarafından ambalaj atıkları için belediye toplama sistemine uygun biriktirme ekipmanlarının yerleştirilmesi yükümlülüğü getirilmiştir.

Geri kazanım yükümlülüklerinin yerine getirilmesindeki hesaplama yönteminde değişiklikler yapılmıştır.

Geri kazanım hedeflerinin en az %80’inin sanayi dışındaki kaynaklardan sağlanması zorunluluğu getirilmiştir.

Piyasaya süren işletmelerin yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için depozito uygulaması veya yetkilendirilmiş kuruluşlarla anlaşması seçenekleri belirlenmiş, belediyeler ile anlaşma seçeneği kaldırılmıştır.

Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile anlaşma yapmayı tercih eden piyasaya süren işletmeler için Haziran ayı sonu, son tarih olarak belirlenmiştir. Örneğin, 2018 yılında yetkilendirilmiş kuruluşlarla çalışma yöntemini tercih eden piyasaya sürenler 30.6.2018’den sonra bu amaçla sözleşme yapamayacaklardır.

Yetkilendirilmiş kuruluş olmak için gerekli temsiliyet payları değiştirilmiş ve yetkisi iptal edilen kuruluşlara iki yıl yeni başvuruda bulunmama yasağı getirilmiştir.

Toplama ekipmanlarının renkleri yeniden düzenlenmiştir. (Karışık ambalaj atığı: mavi, cam: yeşil ve/veya beyaz, kağıt: mavi, plastik: sarı, metal: gri)

Belediyelere, evsel atık toplamak için kullandığı araç kapasitesinin en az %20’si kadar ambalaj atığı toplama kapasitesi sahip araç bulundurması zorunluluğu getirilmiştir.

Belediyeler tarafından hazırlanan ambalaj atıkları yönetim planlarında ne kadar toplama hacmi oluşturulacağına, ne kadar konteyner konulacağına dair kriterler tanımlanmıştır.

Ambalaj atığı toplama ayırma ve geri dönüşüm tesislerine ilişkin kriterler güncellenmiş, toplama ayırma tesisleri üç sınıfa ayrılmıştır.

Önceki yönetmeliklerde de yer alan, Ambalaj Komisyonu etkinleştirilerek, yılda en az bir kez toplanır hale getirilmiştir.

Bakanlık, gerekli hallerde yönetmelikte tüm taraflara ait bilgi ve belgeleri yeminli mali müşavirlere inceletebilecektir.

Mevcut lisanslı toplama ayırma ve geri dönüşüm firmaları ,lisans süreleri bitene kadar faaliyetlerine devam edebileceklerdir.

Döngüsel Ekonomi Modeli İle Çimento Sektörü Kendi Enerjisini Üretiyor

Türkiye’nin büyüyen ekonomisine üretim ve ihracat ile direkt katkı sağlayan çimento sektörü, döngüsel ekonomi modeli ile enerjide dışa bağımlılığın önüne geçiyor. Bu model ile yılda 30 milyon ton belediye çöpünden yaklaşık 7 milyon ton alternatif yakıt üretilme potansiyeli olduğunu belirten Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği(TÇMB), geri dönüşümün çevresel ve ekonomik avantajlarına dikkat çekiyor.

Döngüsel ekonomi modeli ile enerjide dışa bağımlılığı azaltmayı hedefleyen Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği(TÇMB), geri dönüşüm ile elde edilen faydalara dikkat çekti. TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı M. Şefik Tüzün, Türkiye’de yılda toplanan 30 milyon ton belediye çöpünden yaklaşık 7 milyon ton alternatif yakıt üretime potansiyeli olduğunu, böylelikle 3 milyon ton kömür ithalatının önlenebileceğini açıkladı.

“Al, Yap ve At” esasına dayalı “Doğrusal Ekonomi” modelinde çok miktarda atık üretilmesinin yanı sıra çevresel bozulma, iklim değişikliği, doğal kaynakların hızlı tüketimi, ithal hammadde ve yakıt ihtiyacının artması gibi dezavantajları olduğunu söyleyen TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı M. Şefik Tüzün,“Döngüsel Ekonomi Modeli” ve sağladığı faydalar hakkında önemli bilgiler verdi: “Enerji tüketimi yoğun olan çimento sektöründe fosil yakıtlar yerine alternatif yakıtlar kullanılarak enerji geri kazanımı yapılabilir.Alternatif yakıtlar da belediye çöplerinden sağlanabilir. Böylece yılda 30 milyon ton belediye çöpünden üretilecekyaklaşık 7 milyon ton alternatif yakıt ile 3 milyon ton kömür ithalatının da önüne geçilebilir. Bununla birlikte 1,7 milyon ton karbondioksit gazının kullanımı azaltılarak düzenli depolama ile karbondioksitten 21 kat daha zararlı olan metan gazının oluşumu önlenebilir.” Döngüsel ekonomi modelinde ‘”üretim-tüketim-atık yönetimi ve atıktan kaynağa dönüşüm”halkası sayesinde doğal kaynak kullanımının da azaldığını belirten TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı M. Şefik Tüzün, karbondioksit emisyonunun düşürülmesi ve maliyet tasarrufu açısından modelin çevresel ve ekonomik avantajlarının da altını çizdi.

Yılda kişi başı bin 250 bardak çay tüketiyoruz

2013 yılında 2 kiosk ile yola çıkan Demlik, bugün gördüğü yoğun ilgiyle pazarda hızla büyümeye devam ediyor. Bugün itibariyle 55 noktaya ulaşan Demlik, 2017 yıl sonunda 60 noktaya ulaşacak. Faaliyetlerini 5 ülkede sürdüren yabancı sermayeli Naska Gıda’dan 2017 yılının 3’üncü çeyreğinde aldığı 30 Milyon TL yatırım ile planlı bir büyüme stratejisine odaklanan Demlik, ticari stratejisi ve yüksek kalite anlayışıyla global pazara açılmayı hedefliyor. 3 sene gibi kısa bir sürede ulaştığı nokta sayısıyla dikkatleri üzerine toplayan marka, 2019 yılında 10’u yurt dışında olmak üzere 100 noktaya ulaşacak.

Dünyada sudan sonra en çok çay tüketiliyor

Ülkelerin çay tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalar doğrultusunda ortaya çıkan veriler çayın en çok tüketildiği ülke olarak 1.8 milyonluk çay tüketimiyle Çin’i işaret ediyor. Fakat yıllık kişi başı çay tüketiminde 1.250 bardak ile Türkiye ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’yi sırasıyla Afganistan, Libya, Katar ve İngiltere takip ediyor.

Çay, dost sohbetlerinin vazgeçilmezi, kahvatıların arananı, öğlen molaların kurtarıcısı, akşam yemeği sonrasındaki keyif konumunda. Menüsünde anadolu ve dünya çayları başta olmak üzere çayın her çeşidine evsahipliği yapan Demlik, kahvaltıdan börek çeşitlerine, pastalardan keklere, atıştırmalıklardan günün her saatine uygun yemekleri müşterilerinin beğenisine sunuyor.

 

Kadına Hitap Eden Konut Hızlı Satılıyor

Kadınların beğenisini kazanan evlerin günümüzde satış süreleri kısalıyor. Bu durumu gözden kaçırmayan ve rekabette fark yaratmak isteyen inşaat firmaları, satışlarını artırmak için konut projelerini kadınların beğenisine uygun şekilde dizayn ediyor. Gayrimenkul Danışmanı Gamze Özlü, kadına hitap edebilen evlerin bir hafta içinde satılabildiğini söylüyor.

Ev almaya karar verirken kadın-erkek faktörü önemli bir rol oynuyor.Ancak kararı verirken son sözü kadınlar söylüyor. Yapılan araştırmalarda satılan her 100 evden yaklaşık 70’inde kadının karar verici olduğunu gösteriyor. Durum böyle olunca konut satışlarını hızlandırmak isteyen inşaat firmaları kadınların beğenisine uygun yeni projelere ağırlık vermeye başladı. Bu yönelimin yeni bir trend oluşturduğunu belirten Gayrimenkul Danışmanı Gamze Özlü, kadınlara hitap eden konutların satışlarda önemli bir avantaj olduğunu ve rekabette de fark yarattığını söyledi.

Kadınların beğenisine ve hassasiyetlerine uygun tasarlanan evlerin daha hızlı satıldığını ifade eden Gamze Özlü “Kadınlara hitap eden ev anlayışı, bir evin yapısına uygun dekore edilmesi, mobilya ve aksesuarların doğru ve kadınlara hitap edecek şekilde yerleştirilmesi anlayışıdır. Kadınlar hayalindeki dekorasyonu bir eve yansıtmaya çalışıyor ve hayal ettiği dekorasyon uymuyorsa o evden vazgeçiyor. İşte bu yüzden artık inşaat firmaları her projede kadınlar için bir dairenin tamamını profesyonel mimarlar ve dekorasyon uzmanlarının yardımıyla, evin tasarımına uygun şekilde baştan sona dayayıp döşüyor, evin önemli özelliklerini kadınların dikkat ettiği detaylara göre ön plana çıkmasını sağlıyorlar. Işık detayının doğru kullanılması, mobilya ve dolap renklerinin ev ile uyumu, seçilen malzemelerin inceliği ve estetiği, yaratıcı ve pratik çözümler kısacası tüm bu detaylar uzmanlarla birlikte planlanıyor. Bu şekilde kadınlar baştan sona, her detay düşünülerek döşenmiş evleri görme şansını yakalıyor ve evi satın almak konusunda daha hızlı karar verebiliyor. Bahsettiğimiz ihtiyaçları karşılayan konutlar da kadınların gözdesi oluyor ve daha kolay alıcı bulabiliyor. Kadın beğendikten sonra ise geriye erkeklerle pazarlık yapmak kalıyor. Ancak genel olarak kadın karar verdikten sonra erkekler kesenin ağzını açmaktan çekinmiyor” dedi.

Kız kardeşler, anneler hatta büyükanneler de satın almada karar verici

İstanbul’un 4 farklı noktasında 20’den fazla Gayrimenkul Danışmanı ile çalışan Gamze Özlü, kadınların ev alırken karar verici bir etkisi olduğunu şöyle açıklıyor: “ Danışmanlarımızla birlikte her ay yaklaşık 2000’in üzerinde görüşme yapıyoruz ve bu görüşmelerin 4’te biri satışın yapılması ile sonuçlanıyor. Bu 4’te birlik satışın da yüzde 70’inde satın almaya kadınlar karar veriyor. Kadın eve geliyor, inceliyor ve son sözü kendisi söylüyor. Ancak evi satın almak isteyen kişi evli olmasa da kız kardeşlerin, annelerin, halaların hatta büyükannelerin dahi kararı, satın alma üzerinde büyük rol oynuyor. Yani erkek ev alma konusunda kadının fikrine güveniyor ve tek başına satın almaya karar veremiyor.”

Estetik ve lüks görünümlü evler kadınları ikna edemiyor

Kadınlar satın alma kararını verirken erkeklere göre oldukça seçici davrandıklarını belirten Gamze Özlü, onlara hitap eden evleri buldukları zaman çok kolay karar verebildiklerini ve kararlarından vazgeçmediklerini belirtti.Kadınların en çok dikkat ettiği konulara değinen Özlü, şunları söyledi: “Her kadın sosyal yaşam sunan, manzaralı, estetik ve lüks bir görünüme sahip evlerde yaşamak ister ancak evi almak için bunlar yetmez. Kadın evde daha fazla vakit geçiren kişidir. Dolayısıyla evin ferah görünümü, ışık alıyor olması, evin içine dizeceği mobilyaların nasıl görüneceği, mutfağın ve yatak odasının evin içinde bulunduğu konum,mutfak ve banyonun genişliği, evin kullanım açısından pratiklik durumu kadınların en çok dikkat ettiği konulardan bazılarıdır..”