Şişecam Cam Ambalaj’ın 3. Sürdürülebilirlik Raporu yayınlandı

Dünyanın en büyük cam ambalaj üreticileri arasında yer alan Şişecam Cam Ambalaj’ın şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin esas alınarak hazırlandığı 3. Sürdürülebilirlik Raporu yayınlandı.

07.10.2017 – Avrupa’nın ve dünyanın beşinci büyük cam ambalaj üreticisi Şişecam Cam Ambalaj’ın 3. Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Küresel Raporlama Girişimi (GRI) G4 Sürdürülebilirlik Raporlaması Kılavuzu’na uygun olarak hazırlanan ve bu yıl üçüncüsü hazırlanan rapora göre Şişecam Cam Ambalaj, gerçekleştirdiği verimlilik çalışmaları sonucunda Türkiye ve yurt dışındaki operasyonlarda toplam 34,1 milyon TL tasarruf sağlarken, Türkiye operasyonuna ait birim enerji tüketim oranını da yüzde 4,5 oranında azaltmayı başardı.

Ürün geliştirme uygulamaları kapsamında, raporlama döneminde hayata geçirdiğimiz çalışmalar ile 9 adet üründe yüzde 8 oranında hafifletme gerçekleştirmeyi başatan Şişecam Cam Ambalaj, 6.727 ton cam tasarrufu sağladı. Ekonomik, sosyal ve çevresel alanlardaki sürdürülebilirlik performansını sürekli olarak geliştirmeyi hedefleyen Şişecam Cam Ambalaj’ın, sürdürülebilirlik yaklaşımı finansal devamlılık için katma değer yaratma, çevresel etkiyi azaltma ve paydaşlar için kalıcı değerler oluşturma ilkeleri üzerine kurulu.

Gelecek nesillere yaşanılacak bir dünya bırakmayı amaçlayan Şişecam Cam Ambalaj, operasyonlardan kaynaklanan çevresel etkiyi asgari seviyeye indirmeyi hedefliyor. Bu doğrultuda üretim süreçlerinde doğal kaynakların verimli kullanımına odaklanan Şişecam Cam Ambalaj, atıkları kaynağında azaltıp, etkin su yönetimi uygulamaları gerçekleştiriyor. Sonsuz kez geri dönüştürülebilen bir ürün olan camı üretmenin yarattığı fırsatların bilinciyle hareket eden Şişecam Cam Ambalaj, atık yönetimi ve su yönetimi alanlarında da yürüttükleri uygulamalarla sektöre öncülük ediyor. Yüzde 100 geri dönüştürülebilir nitelikte ve doğa dostu bir ürün üretmenin yanı sıra araştırma ve geliştirme faaliyetleri sonucunda ürünlerin çevresel etkilerini de asgari seviyeye düşürüyor.

Görme engelli çalışanların rapora erişebilmesini sağlamak amacıyla rapor, sesli kitap olarak da hazırlatıldı ve Şişecam Cam Ambalaj’ın kurumsal web sitesinde yer aldı. Ayrıca, dağıtılan tüm broşürlere braille alfabesi ile yazılmış bir bölüm eklenerek, rapora sesli kitap olarak erişilebilecek web sayfasının adresi paylaşıldı.

İKMİB’e üye 500 firmanın yeşil pasaport başvurusu onaylandı

İKMİB’e üye 500 firmanın yeşil pasaport başvurusu onaylandı.

İhracatı desteklemek amacıyla 23 Mart 2017 tarihinde yürürlüğe giren yeşil pasaport uygulamasına firmalar yoğun ilgi gösteriyor. Türkiye genelindeki 13 İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin en büyüğü olan ve çatısı altındaki 6 İhracatçı Birliğiyle hizmet veren İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) bugüne kadar 2000 firmanın yeşil pasaport başvurusunu onayladı. Onaylanan başvuruların 500 tanesi İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB)’ne üye firmalar tarafından yapıldı.

İhracatçıların yüzünü güldüren yeşil pasaport uygulamasında başvuru trafiği yaşanıyor. Toplam 10 bin 784 firmanın yararlanacağı uygulama ile 13 bin 915 kişi yeşil pasaport sahibi olacak. 1 milyon doların üzerinde ihracat yapan firmaların başvurabildiği yeşil pasaport uygulamasında kimlerin bu uygulamadan yararlanacağı yavaş yavaş netleşiyor.

Yeşil pasaport ile vize sıkıntısı kalkan ihracatçıların yurtdışı seyahatlerinin en az yüzde 20 artacağını belirten İMMİB Koordinatör Başkanı Murat Akyüz şunları söyledi; “Yeşil pasaportta başvurular ve onayların takip edildiği yeni bir döneme geçmiş bulunuyoruz. Ürünlerini dünyanın pek çok ülkesine götüren ihracatçılarımız yeşil pasaport ile önlerindeki en büyük engellerden biri olan vize sorununu aşıyor. Firmalarımız da bu bilinçle yeşil pasaport sahibi olmak için başvurularını yapıyorlar. İMMİB olarak bugüne kadar yeşil pasaport için 2000 başvuruyu onayladık. Onaylanan başvuruların yüzde 30’u alt birliklerimizden İKMİB’e üye firmalara ait. İKMİB’e üye 500 firma yeşil pasaporta hak kazanmıştır.”

TÜVTÜRK’te Önemli Atamalar

Türkiye’nin periyodik araç muayenesinde yetkili ve görevli tek kuruluşu TÜVTÜRK’ün yönetiminde önemli atamalar gerçekleşti.

TÜVTÜRK’ün yönetim kadrosunda yeni atamalar gerçekleşti. İnsan Kaynakları ve Kurumsal İletişim Direktörü olarak görev yapmakta olan Melis Avalin, İnsan Kaynakları ve Kurumsal İletişim Genel Müdür Yardımcısı olarak atanırken, Kalite ve Denetim Direktörü olarak yapan Can Şiram ise, Operasyon Genel Müdür Yardımcısı (COO) olarak atandı.

2014 yılından bugüne kadar TÜVTÜRK’te İşletmeler Yönetimi Müdürü olarak görev yapan Ozan Ayözger, Kalite ve Denetim Direktörü görevine, Bilgi Teknolojileri Müdürü olarak görev yapan Gülfem Turanlıoğlu Bilgi Teknolojileri Direktörü görevine atandı.

Perakende Türkiye’de Dönüşürken Büyüyor

PageGroup uzmanları, mercek altına aldığı perakende sektöründe, Türkiye’nin beş yıllık gelir performansı gelişimi ve tüketim harcamalarıyla Avrupa’nın en iyi 10’u arasında yer alacağını öngörüyor. Şirketin Perakende Bölümü Yöneticisi Ezgi Güneser, sahada yaptıkları çalışma ve araştırmalara dayanarak; “Nüfus artışı, kentleşme ve artan hane halkı harcamaları, ülkede satın almayı güçlendirdi. Yerli perakende sektöründe, yıllık %9’luk ortalama bir büyüme oranı bekleniyor. Avrupa genelinde ise perakende tüketimi durağan seyrini devam ettirdiğini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıl Avrupa, siyasi ve toplumsal karışıklıktan, dünyayı şok eden insani bir krize kadar birçok zorlukla karşı karşıya kalmasına rağmen ekonomisi ve tüketimi fırtınanın üstesinden gelebilecek kadar esnek olduğunu da unutmamak gerekir. “ diyor.

Perakende sektörünün Türkiye’deki geleceği internet ortamında parlıyor.

Sektörde kabuk değişiminin 2020 yılı ve sonrasında hızlanacağına dikkat çeken PageGroup uzmanları, internet ortamındaki ticaretin tüketici alışkanlıklarını etkilediğini vurguluyor. Farklı kanallardan gelen sektörel analizler yakın gelecekte ülkemizdeki tüketicilerin erişimde, sanal ya da gerçek ayırımı yapmaksızın, ürünleri tek bir marka olarak algılamaya eğilimli olacağını gösteriyor. Bu nedenle perakendecilerin, dijital platformlar aracılığıyla tüketicilerle bire bir ilişki kurma çabasını arttırması bekleniyor.

Türkiye’nin çevrim dışı-çevrim içi perakende stratejisinde en çok göze çarpan noktaları ise Ezgi Güneser şöyle özetliyor;

Yatırımlarda öncelikler değişiyor

Perakende sektöründe dağıtım ve lojistik profesyonelleri, kategori ve ürün yöneticilerinin geniş çapta işe alımıyla, dijital ticaret (çevrim içi) platformlarına yatırımlar arttı. Türkiye’de çevrim içi perakende kazançlarının yükselmesiyle birlikte, tüketimi arttırmayı amaçlayan çevrim içi strateji eğilimleri de güçlendi.

Kişisellik alışverişi tetikliyor

Kişiselleştirilmiş perakende stratejileri, yerli pazarda gelişmiş CRM (müşteri ilişkileri yönetimi) ve SMS (kısa mesaj) eğilimleriyle destekleniyor. Markalarla oluşturulan kişisel ilişki hissiyle tüketicilerin her zaman her yerde satın alma talepleri tetikleniyor.

Büyük verinin gücü

Büyük verilerin derinlemesine analizi ve güçlü müşteri ilişkileri, yeni müşteri kazanımlarına ve sadakatin artmasına imkan sağlıyor. Farklı markalar için müşteri davranışlarını derleyen, özelleştirilmiş kampanyalar hazırlayan ve müşteri davranışları hakkında bilgi sağlayan uygulamalar satışları yükseltiyor. Yeni sistemler sayesinde kararsız çevrim içi müşteriler takip edilerek, ya fiziksel olarak mağazalara yönlendiriliyor ya da kaçırılmış fırsat gibi sunulan ürünlerle SMS kampanyalarına dahil ediliyor.

Sürücüsüz araçlar sigortacılık sektörünü nasıl etkileyecek?

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY sürücüsüz araç teknolojilerinin sigortacılık sektörü üzerindeki etkilerini araştırdı. Rapora göre; 2020’de trafik kazalarının önlenmesini sağlayacak bir teknoloji piyasaya sürülecek. Bununla birlikte otomotiv sektöründeki teknolojik ilerlemelerin gelecekte sigorta primlerinin düşmesi ve araç garanti sürelerinin uzaması gibi etkiler yaratması bekleniyor

Küresel otomotiv sektörü sosyal, ekonomik ve teknolojik trendlerin etkisiyle köklü bir değişim sürecinden geçiyor. Sürücüsüz araçların çok da uzak olmayan bir gelecekte bireylerin günlük hayatındaki yerini alacağı öngörülüyor. Bu değişim, otomotiv endüstrisi ile birlikte şu an tahmini olarak 700 milyar dolarlık bir değere sahip olan otomotiv sigortacılığı sektöründe de kuralların baştan yazılmasına neden olacak. Dünyanın lider denetim ve danışmanlık şirketlerinden EY’nin sürücüsüz araç teknolojilerinin sigortacılık sektörü üzerindeki etkilerini mercek altına aldığı rapora göre; büyük ölçekli araç üreticileri bu alanda aktif olarak çalışmalar yürütüyor. Şimdilik yalnızca üst segmentteki modellerini hız kontrolü, kaza önleme ve raporlama gibi akıllı sürüş fonksiyonları ile donatan pek çok otomotiv şirketi, sürücüsüz araç teknolojisine yönelik tüketicilerde güven inşa edilmesini sağlıyor. Bununla birlikte 2020 gibi yakın bir gelecekte tüm kazaların önlenmesini sağlayacak bir teknolojinin piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bu gelişmelerin gelecekte sigorta primlerinin düşmesi ve araç garanti sürelerinin uzaması gibi etkiler yaratacağı öngörülüyor.

Sürücüsüz araçların 2030’da hayatımıza girmesi bekleniyor

EY raporuna göre; sürücüsüz araç teknolojisine yapılan büyük yatırımlara rağmen, bu teknolojinin 2030 yılından önce geniş kitlelerce kullanılmaya başlanması beklenmiyor. Bununla birlikte sürücüsüz araç teknolojisinin piyasaya sürülmesinin önünde bulunan bazı güçlükler arasında düzenleyici kurumların talep ettiği güvenliğe ilişkin kapsamlı istatistikler, karayollarında gerekli altyapının inşa edilmesi ve siber güvenlik endişelerinin giderilmesi yer alıyor.

Yollardaki araç sayısı azalacak

Sürücüsüz araçların, gelişmiş ülkelerin yanı sıra Çin gibi trafiğin büyük bir sorun teşkil ettiği gelişmekte olan ülkelerde de yollardaki araç sayısını azaltacağı öngörülüyor. Ayrıca, paylaşımlı araç kullanımının artmasıyla birlikte bireysel sigortalara yönelik ihtiyacın da düşmesi bekleniyor. Uzun vadede bakıldığında; söz konusu değişimlerin kaza sayısını kayda değer ölçüde azaltarak sigortacılık şirketlerini stratejik seçimler yapmaya zorlaması bekleniyor.

Sigortacılık şirketleri büyük bir değişimin eşiğinde

Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı Alper Karaçar şunları söyledi: “Sigortacılık şirketlerinin, geleceğin ulaşım biçimlerinde finansal sorumluluğun nasıl dönüşeceği, risklerin hangi alanlarda yoğunlaşacağı gibi temel konular üzerine şimdiden çalışmaya başlamaları gerekiyor. Gelecekte yaşanabilecek kazaların büyük bir çoğunluğu sistem veya yazılım hataları kaynaklı olacağından, risklerden kimin sorumlu olacağı konusu sigortacılık şirketleri için büyük önem taşıyor. Sürücüsüz araç teknolojileri, orijinal ekipman imalatçılarını veya üreticileri bu risklerden sorumlu hale getirebilir. Sürücüsüz araçların kullanılmaya başlanması ile birlikte siber saldırı, yazılım hataları ve kontrol arızaları gibi alanlarda yeni risklerin ortaya çıkacağını öngörüyoruz.”

Şişecam Topluluğu 240 milyon TL’lik yatırımla Türkiye’deki cam ambalaj kapasitesini 1,2 milyon tona çıkaracak

Şişecam Topluluğu, Eskişehir Cam Ambalaj Fabrikası’nda yapacağı yeni fırın yatırımıyla Türkiye’deki yatırımlarına bir yenisini daha ekliyor. Topluluk bünyesinde faaliyet gösteren Şişecam Cam Ambalaj’ın yeni fırını yaklaşık 240 milyon TL’lik yatırımla 2018 yılının ikinci yarısında faaliyete geçecek. Türkiye ekonomisi ve istihdamına önemli katkı sağlayan Şişecam Topluluğu, Endüstri 4.0’a uygun şekilde yeni teknolojiyle donatacağı ve yıllık 150 bin ton üretim kapasitesine yeni fırınının devreye girmesiyle Türkiye’deki yıllık cam ambalaj üretim kapasitesini yaklaşık 1,2 milyon tona çıkaracak.

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, Türkiye için değer yaratmayı sürdürdüklerinin altını çizerek, “Topluluğumuz, kuruluşundan bu yana geçen 81 yılı aşkın sürede kazanımlarını yine ülkemize yatırmış ve dünyada kendi alanında söz sahibi konuma gelmiştir. Şişecam Topluluğu olarak sürdürülebilir büyüme hedefiyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Söz konusu yatırımla Türkiye’deki en büyük cam ambalaj fırınımızı devreye alacağız” dedi.

04.10.2017 – Şişecam Topluluğu, Eskişehir Cam Ambalaj Fabrikası’nda hayata geçireceği dördüncü fırınla Türkiye’deki yatırımlarına bir yenisini daha ekliyor. Şişecam Topluluğu bünyesinde faaliyet gösteren Şişecam Cam Ambalaj’ın yeni fırınının yaklaşık 240 milyon TL’lik yatırımla 2018 yılının ikinci yarısında faaliyete geçmesi planlanıyor.

Türkiye dahil toplam dört ülkedeki 2,3 milyon ton/yıl üretim hacmiyle dünyanın beşinci büyük cam ambalaj üreticisi olan Şişecam Cam Ambalaj, Eskişehir Fabrikası’nda yapacağı son fırın yatırımıyla Türkiye’deki yıllık üretim kapasitesini yaklaşık 1,2 milyon tona ulaştırmış olacak.

Bursa, Eskişehir ve Mersin’de kurulu üç fabrikasıyla Türkiye’nin en büyük cam ambalaj üreticisi Şişecam Cam Ambalaj, Haziran ayında gerçekleştirdiği 120 milyon TL’lik yatırımla Türkiye’deki kapasitesini 1 milyon ton seviyesine çıkarmıştı.

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, yatırıma ilişkin yaptığı açıklamada, bugün dünyanın cam ev eşyasında üçüncü, cam ambalaj ve düzcamda beşinci büyük üreticisi olduklarına dikkat çekerek, “Dünyadaki en büyük 10 soda üreticisi arasında yer almamızın yanı sıra krom kimyasallarında da dünya lideriyiz. 13 ülkede üretim faaliyetlerini sürdüren Topluluğumuz, ulaştığı kapasite büyüklüğünü ve teknolojik gücünü yenilikçilik, yaratıcılık, uzmanlık ve yetişmiş insan gücü gibi özellikleriyle pekiştirmekte ve değişen pazar koşullarına uygun ürün ve hizmet kalitesiyle geleceğe güvenle bakmaktadır” dedi.

“Hem ülke ekonomisine hem de üretime yaptığımız katkılara bir yenisini ekledik”

Türkiye için değer yaratmayı sürdürdüklerinin altını çizen Kırman, Topluluğumuz, kuruluşundan bu yana geçen 81 yılı aşkın sürede kazanımlarını yine ülkemize yatırmış ve dünyada kendi alanında söz sahibi konuma gelmiştir. Şişecam Topluluğu olarak sürdürülebilir büyüme hedefiyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu yatırımla Türkiye’deki en büyük cam ambalaj fırınımızı açmış olacağız ve ülke ekonomisine yaptığımız katkılara bir yenisini daha ekleyeceğiz” dedi.

Eskişehir Cam Ambalaj Fabrikası’nın 2013 yılında kurulduğunu hatırlatan Kırman, “Bu fabrikadaki dördüncü fırın yatırımımız ile dört yıldır üretim faaliyetlerimizi gerçekleştirdiğimiz Eskişehir’de hem ülke ekonomisine hem de üretime yaptığımız katkılara bir yenisini daha ekleyecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.

Şişecam Topluluğu’nun mevcut tesislerini teknolojik gelişmelerin gereği olarak sürekli olarak yenilediğini belirten Kırman, “Eskişehir Cam Ambalaj Fabrikası’nda hayata geçireceğimiz dördüncü fırın ile son teknoloji ile üretim yapmaya devam edeceğiz. Söz konusu fırını Endüstri 4.0 stratejisine uygun şekilde donatacağız” diye konuştu.

Şişecam Topluluğu Hakkında

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam Topluluğu düzcamcam ev eşyasıcam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncudur. “Düzcam”“Cam Ev Eşyası”“Cam Ambalaj” ve “Kimyasallar” olmak üzere dört ana iş grubunda faaliyet gösteren Topluluk, Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır ve Hindistan’da üretim yapmaktadır.

Bugün dünyanın cam ev eşyasında üçüncü, cam ambalaj ve düzcamda beşinci büyük üreticisi konumundaki Şişecam Topluluğu, dünyanın en büyük 10 soda üreticisinden biri olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideridir. Şişecam, 81 yılı aşkın deneyimi, 22 bine yakın, 13 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satışlarıyla uluslararası ölçekte bir Topluluk olarak ana faaliyet alanlarında dünyanın en büyük üç üreticisinden biri olma hedefiyle yoluna devam etmektedir.

Kelebek Mobilya Çiftçi Towers Projesi’nde de yer alacak

Türkiye’nin köklü mutfak ve mobilya markası Kelebek, büyük ve prestijli projelerin aranan ismi haline geldi. Kelebek, şimdi de İstanbul’un merkezinde fark yaratan tasarımı ile Çiftçi Towers Projesi’nin sabit mobilyalarını üretecek.

Yurtiçi ve yurtdışında 8 binden fazla projede edindiği deneyim ve mutfak sektöründe ürünlerine 5 yıl garanti veren tek marka olmasıyla öne çıkan Kelebek, göz alıcı ve büyük ölçekli tasarım projelerinin tercih edilen markası olarak dikkat çekiyor.

Kelebek, tüm İstanbul’a hakim, manzarasıyla da nefes kesen Çiftçi Towers Projesi’nin tüm sabit mobilyalarının üretimini yapacak. İstanbul’un finans, iş dünyası ve konut üçgeninin tam ortasında yer alan Çiftçi Towers Projesi için anlaşma imzalandı. Böylece bu projenin mobilya ayağında yer alan tek yerli marka Kelebek olacak.

Kelebek Mobilya CEO’su Ersin Serbes, projeli işlere büyük önem verdiklerini söyledi. “Yılların deneyimiyle yurtiçi ve yurtdışındaki projeli işlerde ekibimizle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çok önemli projelerde imzamız bulunuyor. İstanbul’daki hiçbir konut kulesine benzemeyen yaklaşıma sahip Çiftçi Towers Projesi’nin tüm sabit mobilya imalatlarını biz yapacağız” diyen Serbes, kaliteden ödün vermeyenlerin tercihi olmayı sürdüreceklerini belirtti. Serbes, yenilikçi tasarım anlayışını, fonksiyonel çözümlerle işbirliği yaptıkları projelere aktarmaktan ve bu projelere katma değer sağlamaktan mutluluk duyduklarını ifade etti.

Ege Vitrifiye’den 2017 Cersaie Fuarı’nda Tasarım Şöleni

Cersaie Fuarı’na katılan başlıca Türk markalardan biri olan Ege Vitrifiye kalite ve iyi tasarımdan ödün vermeyen ürünlerini İtalya’nın Bologna şehrinde sergiledi.

Her sene olduğu gibi bu sene de Cersaie Fuarı’nda kendini tüm dünyaya tanıtan firma, Premium serilerini, kanalsız klozetlerini, ince bantlı ve renkli lavabolarını 25-29 Eylül tarihlerinde profesyonellerin beğenisine sundu. Avrupa tasarım ödülüne layık görülen Finikia serisi, denizden ilham alan Catamaran serisi, Anti-bakteriyel Selge serisi ve özenle hazırlanan tüm ürünler ziyaretçilerden tam not aldı.

Ege Vitrifiye Genel Müdürü Merter Savaş “ Cersaie fuarı sektör profesyonellerini bir araya getiren büyük ve önemli bir organizasyon. 1983’ten beri düzenlenen fuar, hem seramik sektörü hem de inşaat sektörü için önemli bir buluşma noktası olmaktadır. Firmamız özel tasarlanan yeni standıyla Cersaie fuarında fark yaratmış, markasını ve ürünlerini dünyanın dört bir yanından gelen ilgililerin beğenisine sunmuştur. Fuar süresince standımızda aldığımız görüşler ile 2018 ürün portföyüne yön verilecektir” diye belirtiyor.

Cersaie fuarını seramik sağlık gereçleri sektörü ve Ege Vitrifiye ihracatı açısından değerlendiren Savaş “Ağırlıklı olarak %75’i seramik kaplama malzemelerinden oluşan fuarda, seramik sağlık gereçleri ağırlığını her geçen gün artırmaktadır. Bu artış bizim için çok önemlidir. Ege Vitrifiye bu sene Cersaie Fuarı’nda Türk Seramik Sağlık Gereçleri Sektörü’nü tanıtan en önemli marka olmuştur. Geçen sene ile karşılaştırıldığında bu yıl ziyaretçi sayımızda artış yaşanmıştır. Bu artış yeni müşterileri beraberinde getirmiştir. Ege Vitrifiye ürünlerinin %60’tan fazlasını ihracat için üretmektedir. Cersaie ve diğer yurtdışı fuarları da firmamızın katma değeri yüksek ürünlerini tanıtabilmek ve yeni iletişimler sağlayabilmek adına büyük bir fırsattır” diye ekliyor.

Türkiye Otomobil Vergisinde Dünya Şampiyonu

Türkiye, otomobilden alınan vergi oranında bugüne dek gerisinde yer aldığı Danimarka’yı yakalayarak tüm dünyada birinciliğe ortak oldu. Geçtiğimiz Kasım ayında en yüksek vergi oranı yüzde 206,8’e çıkarken, Danimarka’da bu oran yüzde 212’ye geriledi. Danimarka bu oranla Türkiye’nin önünde gibi görünse de teşvik oranları hesaplandığında Türkiye’nin gerisinde kalmış durumda.

Medya takibinin öncü kuruluşu Ajans Press, Türkiye ve dünyadaki vergi oranları üzerine inceleme gerçekleştirdi. Ajans Press’in Otomobil Üreticileri Birliği ve OECD verilerini derlediği incelemede Türkiye ve Danimarka’nın vergi şampiyonluğunu paylaştığı saptandı.

BİR HAFTADA GÜNDEME DAMGA VURDU

Ajans Press’in medya incelemesine göre otomobil sektöründe yaşanan MTV (Motorlu Taşıtlar Vergisi) zammının son bir hafta içerisinde Türkiye gündemini belirlediği ortaya çıktı. MTV hakkında şiddetli tartışmaların yaşandığı son dönemde, yazılı basında bin 492 haber çıkışı tespit edildi. ITS Medya’nın internet portal incelemesinde ise MTV ile ilgili 4 bin 867 yansıma tespit edildiği belirlendi.

Türkiye ve dünyada farklı kriterlere göre şekillenen vergiler, son 12 yıl içerisinde yüzde 86,3 artış gösterdi.100.000 TL’lik sıfır km bir aracın vergi ve diğer masraflarla beraber 290.000 TL’ye kadar çıkabildiği belirtiliyor. Öte yandan dünyada çevreciliği ile ön plana çıkan Norveç, araç vergilerinde Türkiye’den daha yüksek vergi alan tek ülke konumunda oldu fakat motor hacmi, karbondioksit gibi farklı kategoriler baz alınarak sıralama yapıldığında Türkiye’nin Norveç’in önüne geçtiği saptandı.

Her 2-3 Dakikada Bir Yeni İnme Vakası Meydana Geliyor

Kalp hastalıklarından sonra Türkiye’de ölümlere neden olan 2. hastalık inme. MLP Care de bu doğrultuda özel tedavi gerektiren ve toplumda görülme sıklığı yoğun olan hastalıklara yönelik merkezlerine “BAVİM – Beyin Anjiyografisi ve İnme Merkezi” tedavi ağını ekledi. İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi, İstinye Üniversitesi Hastanesi ve Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde kurulan inme merkezlerinde acil ve kronik inme vakalarına tanı, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri veriliyor.

Çağımızın vebası damar hastalıkları her geçen gün daha tehlikeli boyutlara ulaşarak genç yaşlarda da görünmeye başlarken, erken tanı ve doğru müdahale hayat kurtarıyor. Her yıl toplumda ortaya çıkan yeni inme oranı 1000 kişide 2-3 olarak gözlemleniyor. Türkiye’de her 2-3 dakikada bir yeni bir inme vakası meydana geliyor. Batı’da inme sıklığı 70 yaşından sonra artarken, Türkiye’de ise 50-60 yaşlarından itibaren belirgin şekilde artış görülüyor. İnme, ülkemizde kalp hastalıklarından sonra en çok ölüme neden olan 2. hastalık olarak yer alıyor.

Medical Park, Liv Hospital, VM Medical Park ve İstinye Üniversite Hastanesi’ni tek çatı altında buluşturan MLP Care, sahip olduğu yıllık 10 milyonluk vaka deneyimini, uzman kadrosu ve son teknoloji ile birleştirerek halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi için kullanmaya devam ediyor. MLP Care; bir hastalık konusunda birçok merkezden oluşan ilk tedavi ağı olan “BAVİM – Beyin Anjiyografisi ve İnme Merkezi” tedavi ağını kurdu. Ağın liderliğini inme alanındaki değerli çalışmalarla öne çıkan Prof. Dr. Yakup Krespi yürütüyor.

İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi, İstinye Üniversitesi Hastanesi ve Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde faaliyet gösteren merkezler; inme konusunda uzmanlaşmış tecrübeli tıbbi kadro ve en yeni teknolojiye sahip donanım ile inmenin teşhisi, tedavisi ve rehabilitasyonunda yeni bir yaklaşım ortaya koyuyor.

BAVİM – İnme Merkezleri’nde 7/24 acil müdahale hizmeti veriliyor ve daimi olarak uzman hekimler görev yapıyor. 3 merkezde de yataklı “Akut Tedavi Ünitesi” ile “Rehabilitasyon ve Araştırma Ünitesi” bulunuyor. Merkezlere 0850 220 44 15” numaralı BAVİM – İnme Merkezi Danışma Hattı’ndan 7/24 ulaşılabiliyor.

İNME EN ÖNEMLİ ÖLÜM NEDENLERİNDEN BİRİ

Türkiye’de her 2-3 dakikada bir yeni bir inme vakası meydana geliyor. Batı’da inme sıklığı 70 yaşından sonra artarken, Türkiye’de ise 50-60 yaşlarından itibaren belirgin şekilde artış görülüyor. İnme, bu nedenle ülkemizde kalp hastalıklarından sonra 2. sırada yer alan ölüm nedeni olarak kabul ediliyor.

Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olan inme ile mücadelede hayat kurtaran, sakatlığı ortadan kaldıran tedaviler modern hastanelerin çatısı altında kurulan özel teknolojik donanımlı inme merkezlerinde başarıyla yapılabiliyor. Gerekli tedaviler ne kadar erken uygulanırsa klinik sonuç o kadar olumlu olduğundan inme hastalarının BAVİM çatısı altında yer alan inme merkezlerine en hızlı biçimde ulaştırılmaları tedavinin ilk ve en önemli basamağını oluşturuyor.

Akut dönemde yapılan anjiyografik damar açıcı tedavilerin yararlılığını gösteren bilimsel çalışmaların toplu değerlendirme sonuçlarına göre; tedavi edilen her 3 hastanın 1’inin tedaviden sonra tamamen bağımsız şekilde yaşamaya başladığını ortaya koyuyor.

İLK 6 SAATTE İNMENİN SONUÇLARINDAN BÜTÜNÜYLE KURTULMAK MÜMKÜN

İnme, bedenin bir yarısında aniden ortaya çıkan güçsüzlük, his kaybı, konuşma güçlüğü, görme kaybı, dengesizlik, çift görme, baş dönmesi gibi belirtilerle kendini gösteriyor. İnmenin ilk 6 saati içinde yüksek teknolojiye sahip ve uzmanlaşmış tıbbi kadroların görev yaptığı merkezlerde uygulanan ilaçlı ve anjiyografik damar açıcı tedaviler ile inmenin yol açtığı kayıplardan bütünüyle kurtulabiliniyor.