Yılda kişi başı bin 250 bardak çay tüketiyoruz

2013 yılında 2 kiosk ile yola çıkan Demlik, bugün gördüğü yoğun ilgiyle pazarda hızla büyümeye devam ediyor. Bugün itibariyle 55 noktaya ulaşan Demlik, 2017 yıl sonunda 60 noktaya ulaşacak. Faaliyetlerini 5 ülkede sürdüren yabancı sermayeli Naska Gıda’dan 2017 yılının 3’üncü çeyreğinde aldığı 30 Milyon TL yatırım ile planlı bir büyüme stratejisine odaklanan Demlik, ticari stratejisi ve yüksek kalite anlayışıyla global pazara açılmayı hedefliyor. 3 sene gibi kısa bir sürede ulaştığı nokta sayısıyla dikkatleri üzerine toplayan marka, 2019 yılında 10’u yurt dışında olmak üzere 100 noktaya ulaşacak.

Dünyada sudan sonra en çok çay tüketiliyor

Ülkelerin çay tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalar doğrultusunda ortaya çıkan veriler çayın en çok tüketildiği ülke olarak 1.8 milyonluk çay tüketimiyle Çin’i işaret ediyor. Fakat yıllık kişi başı çay tüketiminde 1.250 bardak ile Türkiye ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’yi sırasıyla Afganistan, Libya, Katar ve İngiltere takip ediyor.

Çay, dost sohbetlerinin vazgeçilmezi, kahvatıların arananı, öğlen molaların kurtarıcısı, akşam yemeği sonrasındaki keyif konumunda. Menüsünde anadolu ve dünya çayları başta olmak üzere çayın her çeşidine evsahipliği yapan Demlik, kahvaltıdan börek çeşitlerine, pastalardan keklere, atıştırmalıklardan günün her saatine uygun yemekleri müşterilerinin beğenisine sunuyor.

 

Kadına Hitap Eden Konut Hızlı Satılıyor

Kadınların beğenisini kazanan evlerin günümüzde satış süreleri kısalıyor. Bu durumu gözden kaçırmayan ve rekabette fark yaratmak isteyen inşaat firmaları, satışlarını artırmak için konut projelerini kadınların beğenisine uygun şekilde dizayn ediyor. Gayrimenkul Danışmanı Gamze Özlü, kadına hitap edebilen evlerin bir hafta içinde satılabildiğini söylüyor.

Ev almaya karar verirken kadın-erkek faktörü önemli bir rol oynuyor.Ancak kararı verirken son sözü kadınlar söylüyor. Yapılan araştırmalarda satılan her 100 evden yaklaşık 70’inde kadının karar verici olduğunu gösteriyor. Durum böyle olunca konut satışlarını hızlandırmak isteyen inşaat firmaları kadınların beğenisine uygun yeni projelere ağırlık vermeye başladı. Bu yönelimin yeni bir trend oluşturduğunu belirten Gayrimenkul Danışmanı Gamze Özlü, kadınlara hitap eden konutların satışlarda önemli bir avantaj olduğunu ve rekabette de fark yarattığını söyledi.

Kadınların beğenisine ve hassasiyetlerine uygun tasarlanan evlerin daha hızlı satıldığını ifade eden Gamze Özlü “Kadınlara hitap eden ev anlayışı, bir evin yapısına uygun dekore edilmesi, mobilya ve aksesuarların doğru ve kadınlara hitap edecek şekilde yerleştirilmesi anlayışıdır. Kadınlar hayalindeki dekorasyonu bir eve yansıtmaya çalışıyor ve hayal ettiği dekorasyon uymuyorsa o evden vazgeçiyor. İşte bu yüzden artık inşaat firmaları her projede kadınlar için bir dairenin tamamını profesyonel mimarlar ve dekorasyon uzmanlarının yardımıyla, evin tasarımına uygun şekilde baştan sona dayayıp döşüyor, evin önemli özelliklerini kadınların dikkat ettiği detaylara göre ön plana çıkmasını sağlıyorlar. Işık detayının doğru kullanılması, mobilya ve dolap renklerinin ev ile uyumu, seçilen malzemelerin inceliği ve estetiği, yaratıcı ve pratik çözümler kısacası tüm bu detaylar uzmanlarla birlikte planlanıyor. Bu şekilde kadınlar baştan sona, her detay düşünülerek döşenmiş evleri görme şansını yakalıyor ve evi satın almak konusunda daha hızlı karar verebiliyor. Bahsettiğimiz ihtiyaçları karşılayan konutlar da kadınların gözdesi oluyor ve daha kolay alıcı bulabiliyor. Kadın beğendikten sonra ise geriye erkeklerle pazarlık yapmak kalıyor. Ancak genel olarak kadın karar verdikten sonra erkekler kesenin ağzını açmaktan çekinmiyor” dedi.

Kız kardeşler, anneler hatta büyükanneler de satın almada karar verici

İstanbul’un 4 farklı noktasında 20’den fazla Gayrimenkul Danışmanı ile çalışan Gamze Özlü, kadınların ev alırken karar verici bir etkisi olduğunu şöyle açıklıyor: “ Danışmanlarımızla birlikte her ay yaklaşık 2000’in üzerinde görüşme yapıyoruz ve bu görüşmelerin 4’te biri satışın yapılması ile sonuçlanıyor. Bu 4’te birlik satışın da yüzde 70’inde satın almaya kadınlar karar veriyor. Kadın eve geliyor, inceliyor ve son sözü kendisi söylüyor. Ancak evi satın almak isteyen kişi evli olmasa da kız kardeşlerin, annelerin, halaların hatta büyükannelerin dahi kararı, satın alma üzerinde büyük rol oynuyor. Yani erkek ev alma konusunda kadının fikrine güveniyor ve tek başına satın almaya karar veremiyor.”

Estetik ve lüks görünümlü evler kadınları ikna edemiyor

Kadınlar satın alma kararını verirken erkeklere göre oldukça seçici davrandıklarını belirten Gamze Özlü, onlara hitap eden evleri buldukları zaman çok kolay karar verebildiklerini ve kararlarından vazgeçmediklerini belirtti.Kadınların en çok dikkat ettiği konulara değinen Özlü, şunları söyledi: “Her kadın sosyal yaşam sunan, manzaralı, estetik ve lüks bir görünüme sahip evlerde yaşamak ister ancak evi almak için bunlar yetmez. Kadın evde daha fazla vakit geçiren kişidir. Dolayısıyla evin ferah görünümü, ışık alıyor olması, evin içine dizeceği mobilyaların nasıl görüneceği, mutfağın ve yatak odasının evin içinde bulunduğu konum,mutfak ve banyonun genişliği, evin kullanım açısından pratiklik durumu kadınların en çok dikkat ettiği konulardan bazılarıdır..”

Gıda ve iklim kaynaklı göçmen sayısı 1 milyara ulaştı

Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN) ile MacroGeo dünyada ilk kez açlık, iklim değişikliği ve göçlerin akışı arasındaki bağlantıyı araştırdı. “Gıda ve Göçler” araştırmasına göre, 2010-2015 yılları arasında gıda ve iklim değişikliği nedeni ile 5,4 milyon kişi Orta Avrupa’ya, 4,5 milyon kişi ise Akdeniz Avrupa’sına göç etti. Dünyada göçmen ve mülteci olarak yaşayanların sayısının 1 milyara ulaştığı belirtildi.

Dünyada gıda ve beslenmeye ilişkin sorunları analiz etmek amacıyla kurulan BCFN Vakfı, Gıda Sürdürülebilirlik Endeksi’nden sonra MacroGeo ile yürüttüğü “Gıda ve Göçler” araştırmasının sonuçlarını da yayımladı. Dünya genelinde doğdukları ve yaşadıkları ülke içinde yer değiştirenlerin sayısı yaklaşık 760 milyonu, başka bir ülkeye göçenlerin sayısı ise 245 milyonu buldu. Araştırmanın Avrupa ayağında 2010 ile 2015 yılları arasında çeşitli ülkelerden 5,4 milyon kişinin Orta Avrupa’ya, 4,5 milyon kişinin ise Akdeniz Avrupa’sına göç ettiği açıklandı.

Afrika’daki göç güzergahlarına bakıldığında; araştırmacılar, göçmenlerin yüzde 10’unun kuzey rotasını kullanarak Avrupa’ya geçtiklerini, geri kalan yüzde 90’ının ise kıta içinde yer değiştirerek, özellikle Batı Afrika Ekonomik Topluluğu sınırlarına yöneldiklerini belirttiler. Araştırma, gıda güvensizliğindeki her yüzde 1’lik artışın, nüfusun yüzde 1,9’unu göçe zorladığını ortaya koyarken, savaşlar nedeni ile anavatanlarından kaçanların oranı ise yüzde 0,4 olarak açıklandı.

BCFN Başkanı Guido Barilla ortaya çıkan bulgular hakkında şunları söyledi: “Gıda ve göçler arasında yakın bir bağlantı var; insanlar gıda güvensizlikleri nedeniyle göç ediyorlar çünkü iklim değişikliği dünyanın çeşitli bölgelerinde gıda üretimini olumsuz etkileyor. Diğer taraftan iklim değişikliği de büyük ölçüde gıda üretim yöntemlerinden kaynaklanıyor. Tarım, sera gazlarının yüzde 24’ünden sorumlu. Bu oran, sanayiden (yüzde 21) ve ulaşımdan (yüzde 14) daha yüksek. Afrika’da yaşanan gibi ağır demografik baskılar da göç etme kararının oluşturan diğer ana unsur. Sadece entegrasyon politikalarıyla değil, Birleşmiş Milletler’in (BM) 2030 gündeminde belirtildiği üzere sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen politikalar aracılığıyla da bu kalıpları kırmalıyız.”

MacroGeo Başkanı Lucio Caracciolo ise araştırmayla ilgili olarak; “Göç hareketlerinin nedenlerini anlamak, zaman içinde nasıl bir evrim geçireceklerini ve dolayısıyla bizim kendi alışkanlıklarımızı nasıl etkileyeceklerini anlayabilmemiz açısından büyük önem taşıyor. Bu araştırmayı gıda alanında yaparak bir adım ileriye gidiyoruz. Zira yemek bir kültürdür, keyiftir ve dolayısıyla entegrasyonla ilgilidir. Yiyecek seçimleri, göçmen ve mültecilerin doğdukları topraklardaki alışkanlıklarını ve anılarını yaşatma ya da alternatif olarak geçmişin bir parçası diye düşündükleri şeylerle aralarına mesafe koyma isteğini gösterebilir. Ama bir taraftan da gıda, BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminde belirlenen hedeflere ulaşmak için bir araç olarak da görülmelidir; çünkü gıda, sosyal çelişkileri aşmakta temel bir unsurdur ve gıdaların çevresel etkilerini sınırlayarak nasıl üretileceklerini öğrenmemiz gerekiyor” açıklamasını yaptı.

Afrika örneğinden yola çıkan ve son 30-40 yılda kıta içinde ve dışarı doğru yaşanan başlıca göç hareketlerinin nedenlerini inceleyen uzmanlar, göçü hızlandıran faktörleri, iklim değişikliğinin neden olduğu çevresel etkiler ve kaynaklara erişim olarak sıraladı. Afrika, dünyadaki içme suyunun yaklaşık yüzde 9’una sahip olmasına rağmen Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2015 itibariyle Afrika’nın Sahra altı bölgesinde 319 milyon insanın hala içilebilir su kaynaklarına erişimi yok. Uzmanlar ayrıca bölgede 1,2 milyar olan nüfusun 2050’de 2,4 milyara yükseleceğini, artacak gıda ihtiyacı baskısının yanı sıra savaş, çatışmalar, yoksulluk, işsizlik ve refah eksikliği gibi sorunlar nedeni ile de göçün aynı doğrultuda devam edeceğine dikkat çektiler.

Caracciolo ayrıca ülkelerin gelecek planlarıyla ilgili olarak; “Göç olgusu, kaynak ve göç alan ülkeler arasında ‘işbirliği’ kavramına dayalı orta ve uzun vadeli planlamalar gerektiriyor. Kaynak ülkelerde ekonomik ve insani kalkınma yatırımları yapılması zorunlu olduğu gibi, sadece Akdeniz ülkelerini değil uluslararası işbirliği çerçevesinde ABD, Çin ve Körfez ülkeleri gibi bu konudaki başlıca jeopolitik oyuncuları da içermelidir” dedi.

ETNİK YİYECEKLER PAZARA 3 MİLYAR EURO DEĞERİNDE KATKI SAĞLADI

Göçlerin sadece bir entegrasyon sorunu olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan uzmanlar, aynı zamanda gerçek bir kaynak olarak da değerlendirilmesi gerektiğini; yiyeceklerin bu anlamda anahtar rol oynadığını söylediler. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda, Avusturya ve Portekiz’de gıda pazarının 2016’daki cirosunun 427 milyar dolar olarak belirlendiğini, tüketici ürünlerinde 2015 yılına kıyasla 4,3 milyar Euro’luk bir artış (%0,9) yaşandığını belirten uzmanlar, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya’da evlerde tüketilen gıdalarda “etnik” payın 3 milyar Euro seviyesinde olduğuna dikkat çektiler. Entegrasyon ve paylaşımın gıda üreticileri ve yerel tüketicilerin sınır ötesi pazarda da yeni lezzet arayışını tetiklediğini, bu durumun ekonomik katkıya dönüştüğünü belirten uzmanlar, baharat ve aromalı bitkiler pazarının her yıl yüzde 5 büyüdüğünü, 2020’de pazarın 8,74 milyar Euro’luk hacme ulaşacağını tahmin ettiklerini söyledi.

BARILLA VAKFI VE MACROGEO’NUN “GÖÇ VE GIDA” HAKKINDAKİ TAVSİYELERİ

1. Göç yapısal bir olgudur. Orta ve uzun vadede kaynak ülkelerin ekonomik ve insani kalkınmasına yatırım yapılmalıdır. Göçle ilgili sorunlarla yalnızca göç politikaları veya “herkes için aynı” politikalar uygulayarak başa çıkılamaz; bunun yerine farklı ülkeler için kendi iç farklılıklarını da dikkate alan spesifik stratejiler geliştirilmesi şarttır.

2. Gerçek anlamda işbirliğine yönelik bir yaklaşım benimsenmelidir. Güneyden Kuzeye göç hareketleri, ABD, Çin ve Körfez ülkeleri gibi büyük jeopolitik oyuncularla küresel düzeyde katılım gerektirmektedir. Bu konularda uluslararası işbirliği, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemini dikkate almalıdır.

3. Almanya’nın “Afrika için Marshall Planı” doğrultusunda gıda ve tarım, Afrika ile yeni işbirliği için temel direkler olarak düşünülmelidir. Bunun için AB’nin üzerinde mutabakata vardığı tarım, gıda ve beslenme politikalarına yönelik özel müdahalelerin yanı sıra göçmen ve mültecilerin kaynak ülkeleriyle göç hareketleri konusunda anlaşmalar yapılması da gereklidir.

4. İklim değişikliğine uyum sağlamak için belirli önlemleri formüle edip uygulamaya koyarken çevresel etkileri olan ve iklim değişikliğini azaltan sinerji ve uzlaşmaları da göz ardı etmemeliyiz.

5. Doğrudan ödemeler, göçmen ve mültecilerin bireysel tasarruflarını kaynak ülkelerinin kalkınmasına bağlamak açısından önemlidir ve sürdürülebilir kalkınmayı kolaylaştırabilir.

6. Tarımsal işlerde yasadışılığı ve sömürüyü aşmak için toplumun farkındalığını artırmak şarttır.

7. Demografi ve ekonomik kalkınma arasındaki en önemli bağlardan biri, kadınların özgürleşmesidir. Dolayısıyla, kadınların rolü her türlü ortak gelişme ve sürdürülebilir kalkınma stratejisinin merkezinde yer almalıdır.

8. Göç alan ülkelerde “göç ve gıdalar arasındaki bağlantı” üzerine bir araştırma programı yürütülmelidir. Gıdalar, entegrasyon açısından muazzam bir keşfedilmemiş potansiyele sahiptir çünkü bir kapsayıcılık faktörü olarak işlev görürler.

9. Akdeniz’de sürdürülebilir, entegre, karlı ve girişimci tarımsal gıda zincirlerinin geliştirilmesi, göç hareketlerini stabilize etme, gıda güvenliğini artırma, kırsal kalkınma ve küçük işletme sahiplerinin sürdürülebilirliğini sağlamada önemli bir rol oynayabilir.

Enerji Piyasasında Spot Fiyatları Düşmeye Devam Ediyor

Enexion Haftalık Enerji Piyasa Raporu verilerine göre spot piyasa fiyat ortalaması bir önceki haftaya göre %2,3 oranında düşüş göstererek 18 Aralık haftasında 155,3 TL/MWh olarak gerçekleşti.

Enerji piyasasında gün öncesi spot piyasada fiyatlar 18 Aralık haftasını da düşüşle kapattı. Bir önceki hafta 158,9 TL/MWh olarak gerçekleşen spot piyasa fiyat ortalamasının %2,3 oranında düşüş göstererek 155,3 TL/MWh olarak gerçekleşti.

Haftalık enerji piyasa raporunda açıklamalar yapan Enexion Enerji Danışmanlık Türkiye Genel Müdürü ve Enerji Uzmanı Ceren Özdal, aralık ayında fiyatların düşük gelmesinin en önemli nedeninin beklenenden yüksek gelen yenilenebilir enerji üretimi olduğunu, rüzgar üretiminin kasım ayına göre neredeyse %100 yükselerek fiyatların düşük kalmasındaki en büyük etken olduğunu vurguladı. Özdal, geçtiğimiz hafta toplam üretim içinde yenilenebilir kaynakların payının %33, doğalgazın payının %32, kömürün payının ise %34 oranında yer tuttuğunu açıkladı.

Tezgahüstü piyasalar ile ilgili de açıklamalar yapan Özdal, “Geçtiğimiz hafta Ocak ayı baz yükü 196 TL/MWh, Şubat ayı baz yükü 189 TL/MWh, Mart ayı baz yükü 173 TL/MWh seviyelerinden işlem gördü. Böylece 2018 birinci çeyrek fiyatı 186 TL/MWh olarak gerçekleşti. Aralık ayı bazyükü 194 TL/MWh seviyelerinden kapanmıştı. Aralık ayı spot ortalaması ise ayın son haftasına girerken ile beklenenin %20 aşağısında 156 TL/MWh seviyelerinde” dedi.

Enexion Hakkında:

Enexion, Türkiye’yi toplam enerji maliyet yönetimi kavramıyla t


nya, İsviçre ve Hindistan’da ofisleri bulunuyor. Çin’den ABD’ye kadar dünyanın birçok ülkesinde projeler yürüten Enexion, Türkiye’deki faaliyetlerine 2014 yılında başladı. Enexion Türkiye, şirketlerin enerji maliyetlerini sürdürülebilir yöntemlerle azaltırken kârlarını sürdürülebilir bir şekilde artırmalarını sağlıyor. Enexion’un sunduğu hizmetler arasında; toplam maliyet ve risk yönetimi, enerji danışmanlığı, tedarik süreç yönetimi, toptan piyasalardan optimum fiyatla enerji tedarik edilmesi yer alıyor. 2016 yılsonu itibariyle Enexion’un yönettiği toplam enerji portföyü 1 milyar doların üzerindedir.

Hindistan pazarının anahtarı yerel firmalarla güçlü ortaklık

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), dış ülkelerle ticareti ve ihracatçı sayısını artırmak amacıyla Coface’ın desteğiyle düzenlediği “İhracat Pusulası” etkinlikleri kapsamında Hindistan pazarındaki fırsat ve riskleri ele aldı.

TİM Başkan Vekili Tahsin Öztiryaki “Hindistan, gerek konumu gerekse de dinamik genç nüfusuyla birçok fırsatı bünyesinde barındırıyor. Karşılıklı ticaretimizi artırmamızın önünde hiçbir engel yok” dedi.

Hindistan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Azar A.H. Khan “Hindistan’daki firmalarla kuracağınız ortaklıklar ve yaptığınız ticaret, sizin sürdürülebilir olarak Hindistan ile ticaret yapmanıza katkı sağlayabilir” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), hem ticaret yapılan ülke hem de ihracatçı sayısını artırmak amacıyla Coface’ın desteği ile düzenlediği “İhracat Pusulası” etkinlikleri kapsamında Hindistan pazarını ele aldı. Güney Kore, Gana, Rusya, Katar, Fas, Endonezya, Singapur ve Japonya’nın ardından “Rota: Hindistan” adıyla dokuzuncusu gerçekleştirilen etkinlikte, Hindistan pazarının risk ve fırsatları, pazara giriş yöntemleri gibi konularda ihracatçılara bilgi verilirken, pazarda başarılı olan firmaların hikayeleri de katılımcılarla paylaşıldı. TİM Başkan Vekili Tahsin Öztiryaki’nin açılış konuşmasını yaptığı toplantıya Hindistan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Azar A.H. Khan ile çok sayıda ihracatçı firma temsilcisi katıldı.

“İhracatçı yurtdışı pazarları iyi tanımalı”

TİM Başkan Vekili Tahsin Öztiryaki, açış konuşmasında “Hindistan 1,3 milyarlık nüfusuyla dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi.Dünyanın en büyük yedinci ekonomisi ve son 20 yıldır ortalama yüzde 7 oranında büyüdü. Satın Alma Gücü paritesine göre üçüncü ülke konumunda. Dünya ticaretinin yüzde 80’ini gerçekleştiren G20’ye üye bir ülke.Kendi coğrafyasında da önemli bir ticaret merkezi. Gerek Hindistan’daki Türk algısı, gerekse ülkemizdeki Hindistan algısı çok kuvvetli. Hindistan, gerek konumu gerekse de dinamik genç nüfusuyla birçok fırsatı bünyesinde barındırıyor. Karşılıklı ticaretimizi artırmamızın önünde hiçbir engel yok. Bizim ihracatçılar olarak yurtdışı pazarlarımızı iyi tanımamız gerekiyor.” diye konuştu.

“Hindistan’da firmalara adil bir rekabet ortamı sunuyoruz”

Hindistan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Azar A.H. Khan da “Hindistan’daki firmalarla kuracağınız ortaklıklar ve yaptığınız ticaret, sizin sürdürülebilir olarak Hindistan ile ticaret yapmanıza katkı sağlayabilir. Böylece hem ticaretinizi sürdürülebilir olarak artırabilir hem de bu ülkenin dinamik nüfusundan faydalanabilirsiniz. Hindistan’da firmalara adil bir rekabet ortamı sağlamaya önem veriyoruz. Bu da yabancı firmalar için Hindistan’ı cazip bir pazar haline getiriyor” dedi.

Nakliyeden sigortaya pek çok konu ele alındı

Toplantının Hindistan Pazar Analizi başlıklı panelinde de Hindistan pazarına yönelik başarı hikayeleri, Türk ihracatçıların Hindistan firmalarına nasıl ulaşabileceği, nakliye, gümrükleme ve sigorta gibi çeşitli konular ele alındı. Panel TİM Genel Sekreter Yardımcısı Erkan Kaplan moderatörlüğünde gerçekleşti. Panele katılan konuşmacılar Hindistan pazarını şu şekilde değerlendirdiler :

Tuğrul Somuncuoğlu – Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü Temsilcisi:

“Çevre ülkelerden Hindistan’da bulunan ve ticaret yapan daha çok firma var bizim de Hindistan’da daha fazla bulunmamız gerekiyor. Hindistan’ın çoğu yerinde rahatlıkla İngilizce konuşabilirsiniz. Diğer taraftan, Hindistan’da 50 milyonun üzerinde firma var. Firma güvenilirliği açısından ticaret yapacağınız firmaları bizim Ticaret Müşavirliklerine mail atarak görüşülebilir ya da Bakanlık sayfasından firma yetkililerini sorgulayabilirsiniz.”

Emre Özer- Coface Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü:

“Dünyadaki firmaların yüzde 80’i en az bir kere tahsilat sorunu yaşıyor. Yüzde 25 oranında firma ise tahsilat sorunları yüzünden iflas ediyor. Firmalarımıza Hindistan pazarında güvenli ticaret olanağı, alacak sigortası poliçelerimizin yanında risk önleme, tahsilat, kredi bilgisi, ayrıntılı ticari raporlar gibi hizmetler de sunuyoruz”

Göksel Perksoy – Hürsan A.Ş

“Biz fuarlarda tanıştığımız tüccarlar sayesinde Hindistan’a girdik, oraya gidince de çok farklı kültürlerle karşılaştık. Girmeden önce oradaki riskleri düşündük. Direkt Hindistan’la ticaret yapmayı risk olarak görebilirsiniz. Bürokrasi çok fazla var ama insan faktörü de çok fazla. Doğru insanı yakaladığınız zaman, sorunlar çok çabuk çözülebiliyor”

Ahmet Gülek – Makrev Makine Mühendislik

“İlk fuarımıza 2014 yılında gittik, sonuç alamadık, sonraki yıl da aynı şekilde. 2015 yılında teknik ekibimizle birlikte gittik, marketlere gidip pazar araştırması yaptık. 2016 yılında iki makine sattık, 2017 yılında ise ürünlerimizin yüzde 60’ını bu ülkeye sattık. Pazarı doğru analiz edebilirseniz, bu büyük pazarda yer almanız daha kolay olacaktır”

İSO Meclisi, planlı çevre anlayışının yeni nesil sanayi için önemini tartışacak

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin 27 Aralık Çarşamba günü yapılacak olan aylık olağan toplantısı, “Üretim Odaklı Bir Ekonomide Planlı Bir Çevre ve Şehircilik Anlayışının, Sanayimizin Gelecek Vizyonu ve Yeni Nesil Sanayimize Farkındalık Kazandırılması Açısından Önemi” ana gündemi ile gerçekleştirilecek.

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yapacağı toplantıya, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunacak.


PROGRAM

TARİH: 27 Aralık 2017, Çarşamba

SAAT: 15.00

YER: İSO, Odakule Meclis Toplantı Salonu

Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği Hakkında Duyuru

TÜVTÜRK, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 11 Mart 2017 tarihinde yayınlan Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği’nin 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren bütün hükümleri ile yürürlüğe gireceği hakkında kamuoyunu bilgilendirdi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 11 Mart 2017’de yayınlandığı ‘‘Egzoz Gazı Emisyon Kontrolü Yönetmeliği” 01 Ocak 2018 tarihinden itibaren tüm hükümleri ile yürürlüğe girecektir. Buna göre egzoz gazı emisyon ölçümleri elektronik ortamda Egzoz Gazı Emisyon Ölçümü Takip Sistemi’ne kayıt edilerek yapılmaya başlanacak ve ölçüm sonrasında araç sahiplerine ‘PUL’ ve ‘RUHSAT’ verilmeyecektir. Araç sahiplerinin ölçüm neticesinde düzenlenen ve ölçüm sonuçlarını da içeren EGZOZ GAZI EMİSYON ÖLÇÜM RAPORU’nu araçlarında muhafaza etmesi ve denetimlerde ibraz etmesi gerekecektir.

Hali hazırda egzoz gazı emisyon ölçümünü yaptırmış olan ve araç sahiplerinde bulunan PUL ve RUHSAT’lar geçerlilik süresi sonuna kadar kullanılmaya devam edecek, geçerlilik süresi dolduğunda araç sahiplerinin egzoz gazı emisyon ölçümlerini yenilemesi gerekecektir. Araç sahiplerinde bulunan ‘Egzoz Emisyon Ruhsatı’nda PUL yapıştırılacak yer olsa bile, 01 Ocak 2018 tarihinden sonra yapılacak olan egzoz gazı emisyon ölçümleri neticesinde PUL verilmeyecek, bunun yerine ‘EGZOZ GAZI EMİSYON ÖLÇÜM RAPORU’ düzenlenecek ve bu rapor araçta muhafaza edilecektir.

Geçerli bir egzoz emisyon ölçümü bulunmayan araçların, araç muayeneleri Ağır Kusurlu olarak değerlendirilecek ve muayeneleri onaylanmayacaktır.

Egzoz emisyon ölçümünü 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren yaptıranlar ölçüm geçerlilik tarihini e-Devlet üzerinden sorgulayabilecek.

Ekonomi Bakanlığı ve Yüzyıllık Markalar Derneği Üyeleri Çırağan Sarayı’nda bir araya geldi.

Teşvik Paketleri Bilgilendirme Toplantısı kapsamında marka destek programlarının tanıtılması için Ekonomi Bakanlığı ve Yüzyıllık Markalar Derneği üyeleri Çırağan Sarayı’nda bir araya geldi. Dernek üyelerinin yüksek katılımı ile gerçekleşen toplantı, yeni hazırlanacak ortak projelerin de habercisi oldu. Ekonomi Bakanlığı’nın uygulamaları ile ilgili vermiş olduğu bilgiler ışığında dernek, marka çalıştayları ile devam edecek.

Çırağan Sarayı’nda düzenlenen toplantı Ekonomi Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Kılıç Kaya ve Yüzyıllık Markalar Derneği üyelerinden Ali Ağca (Apikoğlu), Nathalie Suda (Beyaz Fırın), Asena Selçuk (Cağaloğlu Hamamı), Cüneyt Güneş (Çift Geyik Karaca), Davut Ayla (Davut Selim), Serra Coral ve İpek Deriş (Deriş Hukuk), Gözde Küçük (Elit Çikolata), Engin Tuncer ve Pelin Tuncer (Eyüp Sabri Tuncer), Şebnem Aktürk (Hafız Mustafa), Asude Alkaylı (Hamamcıoğlu Müesseseleri), Atılay Bingöl (İlancılık Reklam Ajansı), Nadir Güllü (Karaköy Güllüoğlu), Marianna Vasiliadiz (Kifidis), Emin Dindar (Koska), Adil Dindar (Koska Helvacısı), Nahsen Bayındır ve Onur Bayındır (Meyer Objects), Hamdi Saraçkardeşler (Petek Saraciye), Erdal Arseven ve Gürsel Arseven (Saffet Abdullah Güllaçları), Serra Taşkent (Splendid Otel) ve Sadık Vefa (Vefa Bozacısı)’nın katılımları ile gerçekleşti.

Yüzyıllık Markalar Derneği ve Eyüp Sabri Tuncer markasının Yönetim Kurulu Başkanı Engin Tuncer, toplantının açış konuşmasında; Ekonomi Bakanlığı’nın yaklaşımı ile “markalaşmanın topyekun bir hareket olduğuna” değinerek, tarihi markaların 100 yıldan fazla zamandır yaşattıkları markalarının istikrar ve itibar yönetim sürecinin önemine dikkat çekti. Devlet ve özel sektör işbirliğinin büyük önem arz ettiği, Türkiye Markası için yüz yıldır işlerini, değer ve itibarlarını koruyarak bugüne gelen markaların ortak projeler geliştirmeleri gerektiğinin önemini vurguladı. Bu konuda dernek çatısı altında her türlü desteği sağlamak konusunda kararlı olduklarını belirten Tuncer, ayrıca pazarlamanın gelişme hızına her markanın ayak uydurması gerektiğini, bu konuda da dernek olarak her türlü imkanı sağlayacaklarının altını çizdi.

Açış konuşmasının ardından Ekonomi Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Kılıçkaya sunumunda; destekler ile ilgili detayları, ortak proje geliştirme, pazarlama ve iş modeli başlıklarını aktardı. Kılıçkaya yüz yıllık markaların yaşattıkları ve geliştirdikleri iş yapış şekillerinin çok kıymetli olduğunu vurgularken, korumanın ve gelişmenin bir arada olması gerektiğine dikkat çekti. Bu konuda Ekonomi Bakanlığı’nın marka desteklerinin dünyada bir ilk olduğunu aktaran Kılıçkaya, Yüzyıllık Markaların Türkiye Markasına değer kattığını ve bu değeri artırmak için her türlü desteği sağlayacaklarını aktardı.

Ekonomi Bakanlığı ve TİM işbirliği ile geliştirilen marka geliştirme projeleri için toplantıların düzenli olarak devam edeceğini paylaşan Kılıçkaya, toplantı bitiminde üye markaların sorularını cevapladı.

TÜRKONFED ve Londra Borsası’nın Türkiye’nin İlham Veren Bilişim Şirketi Araştırmasında TÜRKKEP Birinci Oldu

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Londra Borsası iş birliği ile yapılan Türkiye’nin dinamik şirketleri araştırmasına TÜRKKEP damga vurdu. TÜRKKEP, “Türkiye’nin İlham Veren Bilişim Şirketleri” kategorisinde liderliğe oturdu.

TÜRKONFED ve Londra Borsası iş birliği ile Türkiye’nin dinamik şirketleri araştırmasında “Türkiye’nin İlham Veren Bilişim Şirketleri” sıralamasında TÜRKKEP birinci oldu. Londra Borsası’nın yenilikçi küçük ve orta ölçekli firmalara destek vermek amacıyla yürüttüğü ELITE programı kapsamında yapılan araştırma; Avrupa Birliği ülkeleri, İngiltere ve Afrika’nın ardından Türkiye’de de yapıldı. Araştırma kapsamında son 3 yılda sürekli yüksek büyüme gösteren ilk 100 şirketten oluşan “Türkiye’nin İlham Veren Şirketleri” ile 69 şirketten oluşan “Türkiye’nin İlham Veren Bilişim Şirketleri”  belirlendi. “Türkiye’nin İlham Veren Bilişim Şirketleri” listesinde bilişim sektöründe faaliyet gösteren ve sürekli büyüyen 69 bilişim firması yer aldı. Cirosu 1 milyar TL’nin altında olan şirketler arasından, net satışları üç dönem yıllık bileşik büyüme oranına göre belirlenen Türkiye’nin yükselen liderleri; büyümeden, istihdama sektör ve ülke ortalamalarının üstünde artış kaydetmeleri ile öne çıktı.

KEP, e-Tebligat, e-Fatura, e-Arşiv ve e-Saklama gibi hizmetler ile şirketlerin dijitalleşmesini sağlayan Türkiye’nin ilk özel kurumu olanTÜRKKEP’in Yönetim Kurulu Başkanı M. Kurtuluş Nevruz konuyla ilgili şunları söyledi: “Listede birinci sırada yer almamız bizim için sürpriz olmadı. TÜRKKEP olarak e-Dönüşüm konusunda verdiğimiz hizmetler ile sektörde lider konumdayız. Ortaya koyduğumuz bu başarıdan dolayı çok gururluyuz. Gizli değerleri ortaya çıkarma hedefiyle yapılan araştırmada emeği geçen, TÜRKONFED ve Londra Borsası başta olmak üzere herkese teşekkürlerimizi iletiyorum.

Türkiye’de faaliyet gösteren ve KEP, e-Fatura, e-İmza, KEP İK, KEP Mutabakat, e-Saklama gibi hizmetlerin de arasında yer aldığı e-Dönüşüm şirketleri dünya ülkelerine örnek olacak kalite ve verimlilikte çalışıyor. E-Dönüşüm yakın bir zamanda ülke ekonomisine döviz sağlayacak yeni bir ihracat kalemi olacak” dedi.

KEP’te ihracat dönemi başlıyor

M. Kurtuluş Nevruz, “2018 yılında Türkiye’ye yakın coğrafyalar ve özellikle Türki Cumhuriyetler başta olmak üzere e-Dönüşüm alanında yeni bir iş kalemi eklemeyi planlıyoruz. 2018 yılında yurt dışına açılarak Türkiye’den başta KEP hizmetleri olmak üzere e-Dönüşüm alanında servis ihracına başlamayı planlıyoruz. E-Dönüşüm alanında gelecek yıllarda yeni oyuncuların da pazara girmesi ve Ar-Ge yatırımlarıyla hizmet altyapılarının geliştirilmesiyle birlikte, Türkiye’yi dünyanın yeni ekonomik iş modelinde ön plana çıkarmayı hedefliyoruz. Hepimizin üzerinde mutabık olduğu konu tabii ki elektronik kullanımın yaygınlaşmasıdır. Elektroniğin en güvenli yöntem ise KEP sistemidir. Her türlü ticari, hukuki yazışma ve belge paylaşımlarınızı gönderdiğiniz biçimde koruyan, alıcının kim olduğunu kesin olarak tespit eden, içeriğin kesinlikle değişmemesini ve içeriği yasal geçerli ve güvenli, kesin delil haline getirmek ancak KEP sistemini kullanmakla mümkün olur” diye konuştu.

Bürotime Yurt Dışında Büyümeye Devam Ediyor

Global marka olma yolunda hızla ilerleyen Bürotime, yurt dışındaki konsept mağaza ağını genişletmeye devam ediyor. 50’yi aşkın ülkeye ihracat yapan lider üretici, yurt dışındaki 7’inci konsept showroomunu Ürdün’ün ardından Gürcistan’da açtı. Ofisler başta olmak üzere sektörel ve proje bazlı tüm çalışma alanları için çözümler sunan Bürotime, 2018 yılında Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da 25 yeni konsept mağaza açılışı daha gerçekleştirmeyi hedefliyor.

Ofis mobilyası sektörünün öncü markalarında olan Bürotime, çalışma ve yaşam alanlarına yönelik geliştirdiği yenilikçi tasarım ve konseptleri ile adından sıkça söz ettiriyor. Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te 7’inci konsept mağazasının açılışını gerçekleştiren lider üretici, ödüllü tasarımlarını dünyaya tanıtma yolunda ilerliyor. 250 metrekarelik bir alana sahip olan mağazanın açılışı, kokteyl ve müzik dinletisi ile gerçekleştirildi. Açılışa, Bürotime Uluslararası Satış Direktörü Hakan Çeviköz ile Bürotime Bölge Satış Yöneticisi Sabina Mısır’ın yanı sıra Tiflis’te bulunan büyükelçilik temsilcileri de katılım gösterdi.

Bürotime Uluslararası Satış Direktörü Hakan Çeviköz“Bürotime olarak, gün içerisinde en çok zaman geçirdiğimiz yerlerden biri olan çalışma ve yaşam alanlarını yenilikçi ve modern konseptlerle buluşturmayı hedefliyoruz. Tasarımlarımızla, ulusal ve uluslararası arenada çeşitli ödüllere layık görüldük. Bu anlayışla, mobilyalarımızı ülkemizdeki tüketicilerin yanı sıra, dünya genelindeki tüketicilerin hizmetine de sunmayı arzu ediyoruz. Hedefimiz yurt dışındaki konsept showroom sayımızı 25’e çıkarmak. Hali hazırda 50 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda yedinci bayimizin açılışını da Gürcistan’da gerçekleştirdik.” dedi.