Çinli üreticiler kendi iç pazarına yöneldi boşluğu Türk çelik ihracatçıları doldurdu

Yılın başından bu yana çelik ihracatında devam eden artışlar hem yılsonu hem de 2018 için sektör temsilcilerine umut veriyor. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre ihracat Ocak-Kasım döneminde miktar bazında yüzde 8,7 artışla 16,2 milyon ton, değer bazında yüzde 26,6 artışla 10,3 milyar dolar oldu. İhracatta yaşanan artışları değerlendiren ÇİB Başkanı Namık Ekinci “Çinli çelik üreticisi ve ihracatçısı firmaların üretim kapasitelerini ve ihracatlarını azaltmaları ile iç piyasaya yönelmeleri sonucunda küresel ihraç pazarlarında talep fazlası oluştu. Türk çelik sektörü olarak biz de talepleri değerlendirme fırsatı bulduk” dedi.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2017 yılı Ocak-Kasım dönemi ihracat verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,7 artışla 16,2 milyon tona ulaşırken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 26,6 artışla 10,3 milyar dolara yükseldi.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2017 yılının 11 aylık dönemindeki toplam çelik ihracatı; miktar bazında 17 milyon ton, değer bazında ise 12,2 milyar dolar oldu.

2017 yılının Ocak-Kasım dönemi rakamlarına göre; bölgeler bazında ihracatta liderliğini sürdüren Avrupa Birliği’ne ihracat yüzde 56 artış ile 5 milyon tona yükseldi. Avrupa Birliği’ni 3,7 milyon tonla Ortadoğu, 2,1 milyon tonla Kuzey Amerika ülkeleri ve 1,4 milyon tonla Kuzey Afrika ülkeleri izledi.

Türk çelik ürünleri Uzak Doğu ülkelerinin tercihi…

On bir aylık dönemde Singapur, Hong Kong ve Malezya gibi ülkelerin başı çektiği Uzak Doğu ülkelerine ihracat yüzde 560 artış göstererek 1,2 milyon tona ulaştı. Söz konusu dönemde Orta ve Güney Amerika bölgesine gerçekleştirilen ihracat ise geçen yıla kıyasla yüzde 35 artarak 1,1 milyon ton oldu.

Bu dönemde en fazla miktar artışı yaşanan ülkeler sırasıyla Singapur, İtalya, İspanya, Hong Kong ve Kanada olurken, en fazla azalışın yaşandığı ülkeler Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, ABD, Irak ve Umman olarak sıralandı.

Ocak-Kasım döneminde miktar bazında en fazla ihraç edilen çelik ürünleri sıralamasında inşaat çeliği 5,2 milyon tonluk ihracatla liderliğe devam etti. İnşaat çeliği ihracatını 2,2 milyon tonla yassı sıcak izlerken hemen ardından 1,8 milyon tonla dikişli boru, 1,3 milyon tonla profil ve 1,2 milyon tonla filmaşin geldi.

Kasım ayı çelik ihracatına iyi geldi…

Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre; 2017 yılı Kasım ayı ihracatı geçtiğimiz yılın aynı ayına kıyasla miktar bazında yüzde 20,3 artışla 1,5 milyon tona; değerde ise yüzde 46,7 artışla 1,1 milyar dolara yükseldi.

2017 yılı Ocak-Kasım dönemi ihracat rakamlarını değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “2017 yılı on bir ayında geçen senenin aynı dönemine göre miktarda yüzde 8,7, değerde yüzde 26,6 oranında artış yaşandı. İhracatta yaşadığımız dikkat çekici artışı, Çinli çelik üreticisi ve ihracatçısı firmaların kapasitelerini ve ihracatlarını azaltmaları ile iç piyasaya yönelmeleri sonucunda küresel ihraç pazarlarında talep fazlası oluşması olarak açıklayabiliriz. Talepleri değerlendiriyor ve ihracatımızı artırıyoruz. Öyle ki on bir aylık dönemde özellikle Uzak Doğu ülkelerine gerçekleştirdiğimiz ihracatta büyük bir ivme kazandık. 2016 yılı on bir aylık döneminde 11,7 bin ton ihracat gerçekleştirdiğimiz Singapur’a bu yılın aynı döneminde 500 bin ton ihracat yaptık. Yine geçtiğimiz yılın 11 aylık döneminde Hong Kong’a gerçekleştirdiğimiz 2,3 bin tonluk ihracatı bu yılın aynı döneminde 283 bin tona ulaştırdık. Bu durum Çin’in Uzak Doğu pazarlarına da ihracatını azaltması sebebiyle Türk çelik sektörü olarak bu pazarlarda tekrar söz sahibi olmaya başladığımızın büyük bir göstergesidir” dedi.

2017 yılı Büyük Sanayi Kuruluşu kategorisinde Sektörel Performans Ödülü Cryocan’ın!

Kriyojenik tank ve basınçlı kap imalatının lider firması Cryocan, Kocaeli Sanayi Odası öncülüğünde düzenlenen 2017 Sektörel Performans Değerlendirme Ödülleri Töreni’nde sanayi sektöründe “Büyük Sanayi Kuruluşu” kategorisinde ödüle layık görüldü. Aralarında Price Waterhouse Coopers’ın (PwC) da bulunduğu, konusunda uzman ve seçkin bir jürinin 7 kategoride 360 derece değerlendirme yaptığı ödüller, ülke ekonomisine değer katan firmaları ödüllendirmek ve onların uluslararası alanda da ilerlemeye devam etmelerini sağlamak amacıyla veriliyor.

Alınan ödülle ilgili açıklamada bulunan Cryocan Yönetim Kurulu Başkanı Tekin Urhan “3. kez aldığımız bu değerli ödülü, bu sene ‘Büyük Ölçekli Kuruluş’ kategorisinde almış olmanın gurur ve sevincini yaşıyoruz.” dedi. Bu önemli ödülle Türkiye’ye katma değer yaratmaya devam edeceklerini dile getiren Urhan, aynı zamanda yapacakları yenilikler ve gelişimlerden de bahsederek “Daha gidecek çok yolumuz var.” şeklinde konuştu.

Cryocan Hakkında

Cryocan, 1976 yılında faaliyetlerine başlayan CAN GRUP’un enerji piyasasına ürün ve hizmet sunan beş şirketinden biridir. 2009 yılında Kocaeli’nin Gebze ilçesinde faaliyetine başlayan Cryocan, kriyojenik ve basınçlı kaplar alanında faaliyet göstermektedir. Kalite ve güvenle özdeşleşen uluslararası bir marka olma yolunda hızla ilerleyen Cryocan, uluslararası kaliteye verdiği önem çerçevesinde büyük yatırımlar yaparak aldığı belgeler ve uyguladığı standartlarla dünyanın saygın üreticilerinden biri konumuna gelmiştir. 2009 yılında 11 kişilik bir ekiple yola çıkan Cryocan, bugün 3 farklı fabrikası ve 300’ün üzerinde çalışanıyla 40’dan fazla ülkeye toplam satışlarının yaklaşık %80’ini ihraç etmektedir. 32 ülkede marka tesciline sahip Cryocan; İngilizce, Fransızça, Rusça, Arnavutça, İspanyolca, Farsça, Arapça dilleriyle ve dünyanın farklı ülkelerindeki çalışanlarıyla çok uluslu bir şirket yapısına sahiptir. TOBB öncülüğünde gerçekleştirilen “Türkiye 100 Ekonomi Araştırması”nda, satış geliri artış hızına göre yapılan sıralamada, en hızlı büyüyen 100 şirket arasına girmiştir.

Kurumsal İletişim ve İtibar Yönetimi Zirvesi’nde rekabet stratejileri tartışıldı

Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen Kurumsal İletişim ve İtibar Yönetimi Zirvesi, sektör profesyonellerini bir araya getirdi. Dijital çağda kurumların itibarlarını koruma ve rekabette öne geçme stratejilerinin masaya yatırıldığı zirvede konuşmacılar “Zor Zamanlarda Liderlik”, “Şirketin Mood’u”, “Değerlerin Işığında Kurumsal Strateji”, “Liderlik ve Teknoloji”, “Pozitif İletişim Dili”, “Yeni Kuşağın Beklentilerini Anlamak”, “Takım Olmak”, “Kriz Yönetimi ve İç İletişim” gibi konularda bilgi birikimi ve deneyimlerini paylaştı.

Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Kurumsal İlişkiler Enstitüsü tarafından düzenlenen Kurumsal İletişim ve İtibar Yönetimi Zirvesi, 30 Kasım tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da gerçekleştirildi.

Prof. Dr. Toker: “İtibara kişisel, kurumsal ve ülkesel bağlamda önem verilmeli”

Zirvenin açılış konuşmasını gerçekleştiren Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Toker, yeni çağdaki dinamiklerin şirketler üzerindeki etkilerine odaklanarak, gelişen ve değişen iş dünyasında itibar yönetimi ve kurumsal ilişkiler konularının gündemde tutulmasının önemine değindi. Toker “İtibara ve iletişime kişisel, kurumsal ve ülkesel bağlamda önem verilmelidir” sözleri ile günümüzde itibarı yönetiminin önemini vurguladı.

Oral: “İtibarı sağlamak kolay iken yok olduğunda tekrar yerine getirmek zordur”

K2C Şirketi Danışmanı Fazıl Oral da, “Çocuklarla oyun oynanır çünkü oyunlarda kurallar vardır ve bu kurallar güven duygusu yaratır. Aynı şekilde şirketlerdeki ve toplumlardaki liderler de kurallardan saptığında güven duygusu sarsılır” diyerek, kişinin kendini konumlandırmasında güven duygusunun rolünden bahsetti ve aynı şekilde şirketlerin de buna benzer davranışlar içerisinde bulunduğunu belirten Oral, itibarın sektördeki yerini şöyle özetledi: “Hiyerarşinin olduğu yerde gelişme olmamaktadır fakat bizimki gibi göçebe toplumlarda hiyerarşiden vazgeçmek zordur. Göçebe toplumlarda toplum birçok farklı sosyal statüden gelen kişilerden oluşur. Azınlık ve çoğunluk olarak gruplanan bu kişilerin hiyerarşik bir düzene geçmeleri tabiidir. Bu hiyerarşide liderlik önemli bir yerde durur. Liderlik vasfının arkasında merak duygusu, olağanüstü bir algoritma yaratabilme becerisine ihtiyaç vardır. Liderlik büyük bir beceri gerektirirken aynı zamanda kişiyi sorumluluk sahibi yapar. Her ne kadar bir lider itibar sahibi olsa da kritik nokta bu itibar sarsıldığında alınan kararlar ve uygulanan stratejilerdir. Çünkü itibarı sağlamak kolay iken yok olduğunda tekrar yerine getirmek zordur.”

Ağırdır: “Gerçek itibar yönetimi için kendi kapasitenizi bilmeniz gerekir”

Konda Araştırma Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır ise, itibarın gerçekçilik ve samimiyet ile güçlendiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İletişimin önce içeriye doğru başlaması gerekir. İtibar sıralama meselesi değildir, dışarıdan yönetilebilen soyut bir kavram da değildir. Vizyon ya da misyon sayılan değerleri sayamayan çalışanlar çoğunluktadır. İtibar, güvenilir olmakla eşit duruma getirilmektedir. İçeride hemfikir değilken dışarıda istikrarlı görünmek mümkün değildir. Gerçekçi ve sahici olmak için kapasite bilinmelidir. Gerçek itibar yönetimi için kendi kapasitenizi, kendinize yakışanı bilmeniz gerekir. Dışarıya gösterilen yüzle iç iletişim yapılması mümkün değildir. Bu davranış güven kaybına neden olur. Türkiye’de temas anında güven oluşuyor. Müşteri ürünü görmek, dokunmak istiyor. Satın alma kararı verdiren ve itibarı oluşturan bu temas anıdır. Ev, ülke, şirket gibi her açıdan bakıldığında, önemli olan samimi olmak olmalıdır.”

Yerlikaya: “Güven meselesinin temel noktası kurumsal iletişimin eriyen sınırlarıdır”

Kurumsal İlişkiler Enstitüsü Başkanı Atilla Demir Yerlikaya, sürdürülebilirlik, medya yönetimi, kurumsal ilişkiler, etik değerler alanlarında çalışmalar yapan Kurumsal İlişkiler Enstitüsü’nün odağında güven meselesinin bulunduğunu belirterek, “Bu meselenin temel noktası kurumsal iletişimin eriyen sınırlarıdır. Bir kurumun başarılı olabilmesi için stratejiye ihtiyacı vardır. Bu stratejiyi gerçekleştirecek insanların ve liderlerin gücüne, dolayısıyla iyi çalışan iletişim kanallarına ihtiyaç vardır” dedi.

Çebi: “Takım aynı amaca kilitlenmemişse sonuç sıfırdır”

Beşiktaş Jimnastik Kulübü II. Başkanı Ahmet Nur Çebi, spor dünyasında takım olmaya, iç ve dış iletişime ve itibar yönetimine ilişkin konuşmasında şunları kaydetti:

“Beşiktaş bir aile kurumu, şirket kurumu gibidir. Takım olmada önemli olan karşıdaki kişinin anlayabileceği bir dilde konuşmak ve anladığından emin olmaktır. Takım aynı amaca kilitlenmemişse sonuç sıfırdır. Öncelikle saygı, sevgi, mütevazilik aşılanmalıdır, daha sonra takımdan şampiyon olması istenebilir. Takımdaki insanları aynı amaç altında toplayamazsanız başarı gelmez. Takım içindeki çeşitliliği yönetme sürecinde yöneticiler prensipleri koyarlar ve oyuncular da bunlara uyarlar. Eğer konulan prensipler doğruysa zaten başarı gelir. Futbolcuların marka değerine göre taviz vermeden, kendi marka değerinin içinde yoğurmak önemlidir. Her ne kadar marka değeri yaratılmış olsa da itibarı kovalamak gerekir. BJK de itibarını yeniden inşa etme sürecinde ilk olarak çok çalışmıştır. Bu noktada insanlara güven vermek de çok önemlidir. ‘Beşiktaş=itibar’ düşüncesinin altında hem yöneticileri hem oyuncuları efendi olan bir takım olmamız yatıyor.”

Kayı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Yılmaz’a Litvanya’dan Fahri Doktora Unvanı

Kayı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Yılmaz’a spor alanında sağladığı katkılarından dolayı Litvanya Spor Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verildi.

Kayı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Yılmaz, spor alanında sağladığı katkılardan dolayı Litvanya’nın köklü üniversiteleri arasında yer alan Litvanya Spor Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanına layık görüldü. 1934 yılında kurulan, spor ve sağlık bilimlerinde uzmanlaşmış kadrosuyla birçok spor dalında Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu sporcular yetiştiren üniversite, rektör yardımcısı Dr. Mindaugas Balčiūnas’ın katıldığı törende Yılmaz’a doktora beratını takdim etti.

Kayı Holding, üniversite bünyesinde kurulan Basketbol Laboratuvarı’nın finansmanına sağladığı katkıların yanı sıra şampiyon sporcuların kullanacağı spor malzemelerinin satın alınması sürecinde de üniversite yönetimine destek veriyor. Basketbol konusunda araştırmaların yapılacağı ve yeni antrenman tekniklerinin deneneceği Basketbol Laboratuvarı, dünya basketbolunda önemli bir yere sahip Litvanya’nın basketbol profesyonelleri için video kütüphanesine de ev sahipliği yapacak. Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta 100 milyon dolarlık yatırımla Baltık Bölgesi’nin en büyük alışveriş merkezi OZAS’ın anahtar teslim inşaatını gerçekleştiren Kayı Holding, 2009 yılından beri ülkede yatırım, proje geliştirme, tasarım ve taahhüt, danışmanlık ve gayrimenkul projelerini hayata geçiriyor.

‘Sporun ve sporcunun destekçisi olmaya devam edeceğiz’

Litvanya Spor Üniversitesi’nin kadın ve erkek basketbol takımlarını geçtiğimiz aylarda İstanbul’da düzenlenen Euroleague Dörtlü Finali’nde ve Avrupa Basketbol Şampiyonası Final maçında ağırladıklarını hatırlatan Kayı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Yılmaz, “Dünyanın en büyük uluslararası inşaat şirketleri arasında yer alan Kayı Holding olarak ülkemizde ve dünyada sporun gelişmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu kapsamda basketbol dünyasının ekol ülkelerinden Litvanya’nın önde gelen üniversiteleri arasında yer alan Litvanya Spor Üniversitesi’nin spor çalışmalarını büyük bir özveriyle destekliyoruz. Şampiyon sporcuların yetiştirileceği bu çalışmalara sağladığımız katkılar sonucunda üniversite yönetimi tarafından tarafıma takdim edilen fahri doktora beratını almaktan dolayı gurur ve onur duyuyorum. Kayı Holding olarak her düzeyde sporun ve sporcunun destekçisi olmaya devam edeceğiz,” dedi.

Global özel sermaye fonları 15 trilyon doları yönetecek

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin özel sermaye fonu sektörünün geleceğini günümüz piyasa koşulları ile mercek altına aldığı araştırmaya göre; global çapta özel sermaye fonlarının yönetimi altında olan 4 trilyon ABD dolarının önümüzdeki 10 yıl içerisinde 15 trilyon ABD dolarına ulaşması bekleniyor. Global özel sermaye fonu sektöründeki büyüme ile birlikte rekabetin de artış gösterdiğinin belirtildiği araştırmada, şirketlerin köklü bir yapılanma sürecinde olduğu belirtiliyor

Dünyanın lider denetim ve danışmanlık şirketlerinden EY, ünlü ekonomist Dr. Nouriel Roubini’nin kurucusu olduğu Roubini ThoughtLab işbirliğiyle gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Özel sermaye fonu sektörünün geleceğini günümüz piyasa koşulları ile mercek altına alan ve önde gelen sektör liderlerinin değerlendirmelerini içeren araştırma, yatırımlarından en yüksek değeri yaratmaya yönelik strateji oluşturmayı hedefleyen özel sermaye fonu yatırımcıları için de kılavuz niteliği taşıyor. Araştırmada; özel sermaye fonu sektörünün son yıllarda ulusal varlık fonları, aile şirketleri ve net gelir düzeyi yüksek bireylerden kayda değer bir likidite akışı çektiği belirtiliyor. Ayrıca yatırımcıların günümüzün düşük-faizli piyasa ortamında yüksek getiri arayışını sürdürdüğüne de işaret ediliyor.

Özel sermaye fonu sayısı yaklaşık iki katına çıktı

Dünyadaki özel sermaye fonlarının günümüzde teknoloji ve düzenleme alanlarında yaşanan dönüşümün yanı sıra piyasalardaki hızlı değişimle yeniden şekillendiğinin vurgulandığı araştırmada; şirketlerin köklü bir yapılanma sürecinde olduğu belirtiliyor. Araştırmada özel sermaye fonlarının finansal krizden bu yana geçirdiği değişimin geçmiş 45 yılda yaşanandan çok daha derin olduğu belirtilirken, şirket sayısındaki artış da dikkat çekiliyor. 2008 yılında dünyada 4 bin 700 civarında olan özel sermaye fonu şirketi sayısının şu an 7 binin üzerinde olduğu ifade ediliyor. Öte yandan yatırım stratejilerindeki değişim ile pek çok özel sermaye fonu şirketinin halka açılmaya yönelik olarak ortaklık yapısını terk ettiğinin altı çiziliyor. Global çapta özel sermaye fonu şirketlerinin yönetimi altında olan 4 trilyon ABD dolarının ise önümüzdeki 10 yıl içerisinde 15 trilyon ABD dolarına ulaşabileceği öngörülüyor.

Özel sermaye fonu sektörünün önemli bir dönüm noktasında olduğu değerlendirmesinde bulunan EY EMEIA Büyüyen Pazarlar Lideri ve EY Türkiye Özel Sermaye Fonları Sektör Lideri Demet Özdemir şunları söyledi: “Teknolojide kaydedilen ilerlemeler, piyasa koşulları ve düzenlemelerde yaşanan değişim özel sermaye fonu şirketlerini stratejilerini, ürünlerini ve iş yapış süreçlerini gözden geçirmeye itiyor. Sürdürülebilir bir büyüme planına sahip olmak isteyen özel sermaye fonu sektörü liderlerinin yeni dijital olanakları, alt sektörleri ve lokal uzmanlıkları bir arada kullanmaları gerekiyor.”

Özel sermaye fonları yatırımlarına hızla devam ediyor

Türkiye’de son yıllarda birleşme ve satın alma işlemlerinde görülen yavaşlamaya rağmen özel girişim fonu yatırımlarının performansını koruduğunu belirten Demet Özdemir, “Stratejik yatırımcıların ilgisinin azalmasına karşın özel sermaye fonlarının yatırımlarına devam ettiğini gözlemliyoruz. Bu konuda, bu fonların özellikle yerli olanlarının yatırım bölgesinin sadece Türkiye olması ve ellerindeki fonları Türkiye merkezli şirketlere yatırma gereksinimi önemli rol oynarken, yabancı özel sermaye fonlarının ise Türkiye konusunda biraz daha çekimser olduğunu gözlemliyoruz. Öne çıkan sektörlerin ise teknoloji ve perakende olduğu dikkat çekiyor” dedi.

Bu yıl 624 milyar ABD dolarlık sermaye için rekabet yaşandı

Global özel sermaye fonu sektöründeki büyüme ile birlikte rekabettin de artış gösterdiğinin belirtildiği araştırmada, sadece 2015 yılında kurulan özel sermaye fonu şirketi sayısının 620 adet olduğu ifade ediliyor. Özel sermaye şirketlerinin sayısı arttıkça, sermaye ve fon yatırımcıları için şirketler arasındaki rekabet de artıyor. 2017 yılında global çapta 1.865 adet özel sermaye fonu şirketi toplam 624 milyar ABD dolarlık sermaye arayışına girdi.

Reel değer yaratmak farklı sektörlerde uzmanlık ve rekabet avantajı gerektiriyor

Araştırmaya göre; reel değer yaratmak özel sermaye fonu şirketlerinin farklı ülke ve sektörlerde uzmanlık geliştirerek rekabet avantajı kazanmasından geçiyor. En ileri teknolojiye sahip operasyon kaynaklarının kullanımı ve yetenek yönetimi değer yaratmaya destek sağlayan temel unsurlar arasında yer alıyor. Maliyetleri düşürücü önlemler alınmasının tek başına yeterli olmadığına dikkat çekilen araştırmada, şirketin portföy stratejisinin doğru belirlenmesi, iş modeli ve süreçlerin buna göre yapılandırılması ve farklı ülkelerdeki yatırım fırsatlarının yakalanması için derin bir sektör bilgisi gerektiğine vurgu yapılıyor.

PAGEV Kongresinde 1,5 milyar dolarlık Ev ve Mutfak Plastikleri tartışıldı

Plastikler; çoğu zaman hiçbir dayanağı olmayan, bilimsellikten uzak ve haksız iddialarla karşı karşıya bırakılsalar da tüketiciler evlerinde ve mutfaklarında plastikten vazgeçmiyor. Dekorasyonda da plastiklerden üretilen mobilya ve aksesuarların popülaritesi hızla artıyor. Plastik ev ve mutfak eşyaları üretimi 2016 yılında 1,7 milyar dolar, plastik bahçe malzemeleri üretimi aynı yıl 338 milyon dolar oldu. Her iki ürünün dış ticaretinde net ihracatçı konumda olan Türkiye’de 2016 yılında plastik ev ve mutfak eşyaları iç pazar tüketimi 1,5 milyar dolar, plastik bahçe malzemeleri tüketimi ise 270 milyon dolar olarak gerçekleşti. Kolaylıkları, hafiflikleri ve uygun fiyatıyla hayatımızdaki yerlerini her geçen gün artıran “Ev Eşyaları ve Bahçe Mobilyalarında Plastikler” bu yıl PAGEV tarafından düzenlenen 12. Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nin ana gündemini oluşturdu. Önemli isimlerin yer aldığı kongrede sektördeki son gelişmeler ve trendler tartışıldı.

Mobilya tüketimindeki artış, günlük yaşamın ihtiyacını karşılamanın ötesinde refah düzeyindeki artışın da bir göstergesi kabul ediliyor. Bu nedenle gelir düzeyi ve yaşam koşullarındaki iyileşmeler plastik dâhil tüm ev gereçleri sektörünün gelişiminde en belirleyici unsurları oluşturuyor. Uygun fiyatları, ürün, renk ve tasarım çeşitliliği, kullanım kolaylığı ve hafiflikleriyle üretim ve kullanım oranı giderek artan plastikler bu alanda alternatiflerine kıyasla dikkat çekici oranlarda büyüme kaydediyor. Plastiklerin bu alandaki gelişiminden yola çıkan Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV), bu yıl 12.’sini düzenlediği ‘Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde “Ev Eşyaları ve Bahçe Mobilyalarında Plastikleri” mercek altına aldı.

Hilton İstanbul Bomonti Otel’de gerçekleştirilen kongre kapsamında hayatımızı birçok açıdan kolaylaştıran ve önemli avantajlar sunan plastiklerin evlerimizdeki yerini daha iyi anlatabilmek, gerek ekonomik katkısı gerekse sağlık ile çevre boyutunu ortaya koyabilmek amacıyla tüketicilerin mutfaklarında ve mobilyalarında vazgeçemedikleri plastikler ele alındı.

Plastik ev gereçleri üretimi 2017 yılı sonunda 1,8 milyar dolara ulaşacak…

Türkiye’de plastik ev gereçleri (sofra ve mutfak eşyaları) üreten 655 firma bulunuyor. Bu firmaların 2016 yılındaki üretimi 1,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Üretimin 2017 yılı sonunda yüzde 8,5 artışla 1,8 milyar dolara yükselmesi bekleniyor.

Plastik ev gereçlerinin 2016 yılında 1 milyar 527 milyon dolar olan iç pazar tüketiminin 2017 sonunda yüzde 6,9 artışla 1 milyar 633 milyon dolara çıkması ön görülüyor.

Plastik ev gereçlerinde yerli üretim artışına paralel olarak ihracat da artış trendinde ilerliyor. 2016 yılında 347 milyon dolar olan ihracatın 2017 yılı sonunda yüzde 11,5 artarak 387 milyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.

Çin etkisine rağmen bahçe mobilyalarında plastik üretimi artıyor…

Dünyada ve Türkiye’de dış mekân mobilyaları kategorisinde önde gelen alt katmanlardan biri olan plastik bahçe mobilyaları, Çin ile kategorize edilen Uzak Doğu menşeli ithalata karşı koymakta güçlük çekiyor. Haksız rekabetin baskısı altında gelişimini sürdürmeye çalışan plastik mobilya (bahçe mobilyaları ile plastik mobilya aksesuarları) üreticileri 2016 yılında 338 milyon dolarlık üretim gerçekleştirdi. Üretimin 2017 sonunda yüzde 8,6 artışla 367 milyon dolara yükselmesi bekleniyor.

Plastik mobilyaların 2016 yılında 270 milyon dolar olan iç pazar tüketimi ise 2017 sonunda yüzde 19,6 artışla 323 milyon dolara ulaşacak.

2016 yılında 79,3 milyon dolar olan ihracatın Çin’in de etkisiyle 2017 yılı sonunda yüzde 29 azalışla 56,3 milyon dolara gerileyeceği tahmini yapılıyor.

Sektörün geleceği tasarımda…

Türkiye ve yurtdışından uzmanların, sektör temsilcilerinin ve akademisyenlerin bir araya geldiği kongrede; Türk plastik ev eşyaları ve bahçe mobilyalarının dünya ticaretinde konumu, global trendler, markalaşma yolunda tasarım trendleri, mobilya sektöründe cam takviyeli malzemeler, sektörde Kaizen felsefesi gibi daha birçok konu uzmanları tarafından detaylı olarak masaya yatırıldı. Kongreye; Şişecam, ENGEL Türkiye, Globrand Danışmanlık, ThingTrax UK, Yalın Üretim ve Yönetim, Jacob de Baan Tasarım veİstanbul Ceoncept Gallery gibi firmaların uzmanları konuşmacı olarak katıldı.

Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde ayrıca İhracatta Kârlılığı Nasıl Artırırız? özelinde bir de panel düzenlendi. Panelin moderatörlüğünü Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD) Başkanı ve Lüks Plastik Genel Müdürü Burak Önderüstlenirken; Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, Porland Porselen Koordinatörü İsmail Taşkın, Arçelik Malzeme Teknolojileri Bölümü Ar-Ge Takım Lider Yusuf Yusufoğlu, Işılplast Satış Müdürü Ali Kemal Erden ve Yaratıcı Yönetmen Orhan Irmak konuşmacı olarak katıldı.

Açılışta kongre hakkında bilgiler paylaşan PAGEV Y.K. Üyesi ve Kongre Komite Başkanı Burak Önder, “PAGEV olarak bu yıl 12.’sini düzenlediğimiz Türk Plastik Endüstrisi Kongremizde plastiklerin evlerimizdeki yerini daha iyi anlatabilmek amacıyla ev, mutfak ve bahçe plastiklerini ele aldık. Sektör üretim, ihracat ve tüketim miktarlarıyla ciddi bir yükseliş ivmesine sahip ancak yüksek katma değerli ürünler sektörümüzü zorluyor. Bu sorunu pazar çeşitliliğimizi artırarak, markalaşarak ve tasarıma önem vererek aşacağımızı düşünüyoruz. Kongremizde de hem Türkiye hem de dünyadan uzmanlarla üretimimizi, ihracatımızı ve kârlılığımızı artırmanın yollarını arayacağız” dedi.

Ordino kalktı ama ayak direyenler var!

Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde konuşan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu ise, “Her yıl birbirinden önemli konuları ele aldığımız Türk Plastik Endüstrisi Kongremizin bu yıl 12.’sinde yine birlik ve beraberlik içerisinde olmaktan dolayı çok mutluyuz. PAGEV olarak sektörün gelişimine, büyümesine katkı sağlamak ve sorunlarına çözüm bulmak amacıyla yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi tanıtım grupları, İran sorunu, birliklerin bölünmesine ve daha birçok konuda verdiğimiz mücadelelerde haklılığımızı kanıtladık ve sorunları ortadan kaldırdık. Son olarak yaklaşık bir aydır kaldırılması üzerine yoğun uğraşlar verdiğimiz ordino bedelinin kaldırılması için çalıştık ve sonunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız, tüm gümrüklere gönderdiği resmi yazıyla bazı gümrüklerde uygulamada Ordino belgesi istendiğini kabul ederken bundan sonra kesinlikle istenemeyeceğini, malların konşimento sahibine, ordino belgesi olmadan teslim edileceğini açıkladı. Böylece firmalarımız ve ülkemiz dış ticareti üzerindeki 700 milyon TL’ye varan bir yük kaldırıldı. Ancak firmalarımızdan aldığımız şikâyetlerde bazı acentelerin Bakanlık yazısına rağmen yeni yöntemlerle ordino belgesi istediklerini duyuyoruz. Acenteler “Ordino” kelimesi yerine teslim evrağı, yük teslim talimat formu vb. yeni isimlerle bu bedeli almaya devam etmeye çalışıyorlar. Ayrıca malların gümrük işlemleri, kanuna uygun bir biçimde ordinosuz olarak tamamlansa dahi limandaki gümrük ambarı üzerinden tekrar ordino belgesi istiyorlar. Bu belge bedeli acenteye ödenmeden firmalarımızın mallarının ambardan çıkışına müsaade etmiyorlar. Bu şekilde yapılan işlemle ilgili gerek acente gerekse buna alet olan limandaki gümrük ambarları kanun dışı bir uygulamaya imza atıyorlar. Bakanlığın resmi yazısından ve firmalarımızın tepkisinden sonra bu süreci devam ettirmeleri artık mümkün değildir. Firmalarımız kanun dışı bir şekilde hala ordino bedeli talep eden acentelere ödemeyi ihtirazi (çekinceli) kayıtla yapmalıdır. Bu şekilde hukuki haklarını korurken, diğer yandan geriye dönük ödedikleri bedeli alma imkânları olacaktır” dedi.

Bakanlığın ordino belgesini resmen kaldıran yazısına rağmen ihracatçının yanında olması gereken bazı dernek ve birliklerin, “kalkmadı, hayırlı olmadı” şeklinde açıklamalarının neye ve kime hizmet ettiğini anlayamadıklarını söyleyen Eroğlu, önceliğin ülke ve ihracatçıların olması gerektiği düşüncesiyle tüm paydaşları bir kez daha olumlu katkı yapmaya çağırdı.

Başbakan Yardımcısı Sayın Recep Akdağ’ın ordino konusunda “Bu parayı kim alıyor nasıl alıyor birkaç kişinin canını biraz yakarsak herhalde bunu da çözeriz” açıklamasını hatırlatan Yavuz Eroğlu: “Nakliyecisi, ihracatçısı ve sanayicisi ile biz ekonominin bir parçasıyız. Bu işi cezaya varmadan Bakanlığın ordinoyu kaldıran yazısına uygun bir şekilde ve iyi niyetle çözülmesini umut ediyorum” diye konuştu.

Yavuz Eroğlu açıklamalarına şu sözlerle son verdi: “Dünya Bankasının yeni yayınladığı araştırma Türk sanayisine gümrüklerde OECD ülkelerinden 6 kat fazla evrak bedeli yüklendiğini ortaya koyuyor. Bu bedelin ana sebeplerinden biri de limanlarla bağlantılı lojistik işlerinde tekelleşmeye varan yapılanmalardır. Türkiye bu sorunu bir an evvel çözmelidir. Nitekim “Ordino Bedeli” pandoranın kutusudur. Şu an oluşturduğumuz kamuoyu baskısı ve Bakanlığımızın resmi yazısı ile diğer konuların da yakın zamanda çözüm yoluna gireceğine inanıyoruz. Biz de firmalarımız üzerindeki gümrüklerle ilgili diğer lojistikle bağlantılı yükleri kaldırmak için başta TOBB, TİM olmak üzere STK’larımız ve Bakanlıklarımız ile çalışmaya devam edeceğiz.”

MUSİAD Afrika Ülkeleri Ticaret Ataşelerini Ağırladı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Afrika ülkeleri ticaret ataşelerini Ankara’da Grand Hotel’de ağırladı.

MÜSİAD, Afrika ülkeleri ticaret ataşelerini Ankara’da Grand Hotel’de ağırladı. 25 Afrika ülkesinin ticari ataşelerinin katıldığı kahvaltı organizasyonunda, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında karşılıklı ithalat ve ihracat potansiyeli, doğrudan yatırım ve iş ortaklığı fırsatları masaya yatırıldı.

Afrika’nın MÜSİAD açısından çok önemli bir konuma sahip olduğunu vurgulayan MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Adnan Bostan; Nijerya, Sudan ve Güney Afrika’daki şubelerinin yanı sıra Nijer, Fildişi, Senegal ve Benin’de temsilcilikleri olduğunu ve ilerleyen dönemlerde diğer Afrika ülkelerinde de temsilcilik ve şubeler açılmasını istediklerini ifade etti.

Afrika ülkeleri ile gerçekleştirilmek istenen ticaret faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bostan, bu sene kurulan Müstakil Fuarcılık AŞ ile en büyük hedeflerinin Afrika pazarı olduğunu belirtti. Bostan, “Afrika pazarının içerisinde yer alan ülkelerde, Türkiye’deki şirketlerimizi oralara taşıyarak, o ülkelerde fuarlar organize etmek istiyoruz. Bu fuarlarla beraber hem kendi ülkelerinde hem de üçüncü ülkelerde ortak iş birliği içerisinde olmak için yoğun bir çaba göstereceğiz.” dedi.

Ticari faaliyetlerin yanı sıra Türk kültür ve ürünlerine yönelik çalışmaların da yürütüleceğini kaydeden Bostan, “Türkiye’de herkes ‘Afrika ile iş yapmak istiyoruz’ diyor. Afrika’da iş yapabilmek için Afrika’da olmak lazım. Eğer siz Afrika’da değilseniz buradan Afrika’ya iş yapamazsınız. Afrika’ya gitmek zorundasınız. Onun için üyelerimizi sürekli iş gezileriyle Afrika ülkelerine gönderiyoruz.” diye konuştu.

Geçmişte İhmal Edilen Bölgelere Açılım Yapılıyor

Toplantının amacıyla ilgili açıklama yapan MÜSİAD Uluslararası İlişkiler ve Dış Ticaret Komisyonu Başkanı Mehmed Zeki Güvercin, düzenlenen organizasyonla hem durum değerlendirmesi yapmayı hem de her iki tarafın beklenti ve taleplerini değerlendirerek bir rapor hazırlamayı istediklerini vurguladı. Güvercin, Türkiye’nin son 15 yılda benimsediği dış politika anlayışının ülkeyi geçmişte ihmal edilen bölgelere açılımlar yapmaya yönelttiğini ifade ederek, bu açılımları içerisinde en başarılısının Afrika olduğunu dile getirdi.

“Afrika’nın önemini iyi biliyoruz”

Afrika ülkeleri ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin dernek için önemli olduğuna dikkat çeken MÜSİAD Ankara Şubesi Başkanı İlhan Erdal, ”2005’te 5 milyar dolar olan ticaretin bugün 20 milyar dolara ulaşması, 12 yılda 4 kat artan ticaretin geliştirilmesi, bundan sonraki süreçte de 2023’te Türkiye’nin ticaret hacmini 500 milyar dolara çıkarma hedefi Afrika’nın bir kez daha önemini ortaya koyuyor. Ticareti bir trilyon dolara yaklaşan Afrika’nın önemini çok iyi biliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Afrika’da inşaat malzemeleri, tekstil, mobilya satışı ve projelendirilmesine yönelik ticaret merkezi kurulması üzerine çalıştıklarını anlatan Erdal, görev yaptıkları ülkede böyle bir merkezin kurulmasını isteyen ataşelerden destek beklediklerini kaydetti.

BUSİAD Büyük Ödülü Maysan Mando’nun

 Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi Maysan Mando, BUSİAD tarafından düzenlenen ve Bursa’daki kurumların, yenileşim süreçlerini içselleştirmelerine ve yenileşimi yönetebilmelerine destek olmak amacıyla gerçekleştirdiği ‘Bursa Yenileşim Ödülü’nde, büyük ödüle layık görüldü.

Bursa, 05.12.2017 – Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi olan Maysan Mando, kurumsal gelişim ve dönüşüm çalışmalarının meyvelerini almaya devam ediyor.

Maysan Mando, Bursa Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (BUSİAD) tarafından düzenlenen ve kentteki kurumların, yenileşim süreçlerini içselleştirmelerine ve yenileşimi yönetebilmelerine destek olmak amacıyla gerçekleştirdiği ‘Bursa Yenileşim Ödülü’nde, büyük ödüle layık görüldü.

“Liderlik”, “Stratejinin Yönetimi”, “Bilgi, İşbirlikleri ve Diğer Kaynakların Yönetimi”, “Çalışanların Yönetimi”, “Süreç Yönetimi” ve “Sonuçlar” başlıklarında, toplam 6 kategorinin değerlendirildiği yarışmada Maysan Mando, yenileşim süreçlerine yönelik ortaya koyduğu başarılı çalışmalardan dolayı büyük ödülle onurlandırıldı.

Maysan Mando’nun BUSİAD Yenileşim Ödülü proje ekibinde; İnsan Kaynakları Kısım Müdürü Tuğba Demirsu Yücetürk, ARGE Kısım Müdürü Cem Güneri, Kalite Sorumlusu Ahmet Ersin Eren ve Üst Düzey Yönetici Asistanı Banu Keçe yer aldı.

Ödül coşkuyla karşılandı

Maysan Mando Bursa Yenileşim Ödülü’nü, BUSİAD tarafından 1 Aralık 2017 tarihinde Podyum Davet’te düzenlenen, Bursa 8. Yenilikçilik ve Yaratıcılık Sempozyumu ve Ödül Töreni’nde, Kalite Sorumlusu Ahmet Ersin Eren teslim alırken, ödül töreninde Maysan Mando çalışanlarının coşkusu görülmeye değerdi.

Bu gurur hepimizin

BUSİAD Yenileşim Ödülü’nü kazandıkları için büyük mutluluk yaşadıklarını kaydeden Maysan Mando Genel Müdürü Anıl Yücetürk, sürekli iyileştirme kültürü ve toplam kalite yönetimi anlayışı doğrultusunda hareket eden Maysan Mando’nun, yakaladığı bu üstün başarıda tüm çalışanların büyük pay sahibi olduğunu söyledi.

Sorumluluğumuz daha da attı

Sürdürülebilir büyüme odaklı gelecek yolculuklarında, kurumsal dönüşüm ve yenileşim çalışmalarına büyük önem verdiklerini ifade eden Yücetürk, “Sektörün lider firması olarak, hem sektöre ve ülkemize değer katacak, hem de çalışmalarımızda daha iyi sonuçlar elde edebileceğimiz yenilikçi yaklaşımlara büyük önem veriyoruz. Bu açıdan, kaliteli üretim yaparken, değişim kültürünü de her yönüyle özümsemiş durumdayız. BUSİAD tarafından verilen bu ödülle birlikte, sorumluluğumuzun daha da arttığını söylememiz mümkün. Maysan Mando olarak, üretmeye ve gelişmeye devam ederek, ülkemize katma değer sağlamayı sürdüreceğiz. Ödülün şirketimize kazandırılmasında emeği geçen tüm çalışanları yürekten kutluyorum” ifadelerini kullandı.

Türkiye makine imalat sektörü 4 farklı fuarda bir araya geldi

60 ülkeden 44 bin 665 ziyaretçi
Bursa Endüstri Zirvesi ekonomiyi canlandırdı

Metal ve saç işleme teknolojileri, kalıp yan sanayi ve otomasyon sektörlerinin tüm paydaşlarını tek çatı altında bir araya getiren
Bursa Endüstri Zirvesi, bu yıl büyük ilgi görerek 60 ülkeden 44 Bin 665 sektör temsilcisini aynı çatı altında buluşturdu.

04 Aralık 2017 Pazartesi – Türkiye endüstrisinin tüm taşlarını bir araya getiren ve bölgesinin en büyük fuarı olan Bursa Endüstri Zirvesi, 30 Kasım – 3 Aralık 2017 tarihleri arasında eş zamanlı olarak Tüyap Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
25 ülkeden 410 firma ve firma temsilciliği 7 ayrı salondan oluşan 40 bin m2 de kapalı alanda buluşturan fuarlar, sanayinin gelişimine yön veren sektörleri aynı çatı altında bir araya getirerek, son teknolojinin ziyaretçi ile buluştuğu son nokta olması ile de dikkat çekti.

Son teknoloji kullanarak geliştirilen inovasyon harikası ürünlere ev sahipliği yapan
Bursa Metal İşleme Teknolojileri Fuarı, Bursa Sac İşleme Teknolojileri Fuarı,
Kalıp Avrasya Fuarı 
ve Otomasyon Fuarı’nın eş zamanlı olarak düzenlendiği
Bursa Endüstri Zirvesi’nde; metal – sac işleme teknolojilerinden kalıp yan sanayisine, makine otomasyonuna kadar geniş ürün grubu yer aldı. Türkiye makine imalat sektörünü bir araya getiren zirve, yurt içinden 40’tan fazla sanayi şehrinden ve yurt dışından ise 60 farklı ülkeden gelen toplamda 44 bin 665 ziyaretçiyi ağırladı.

UR-GE projeleri büyük ilgi gördü

Yurt dışından gelen profesyonel ziyaretçilerden de yoğun ilgi gören fuarlarda katılımcılar, ürünlerini 4 gün boyunca ziyaretçilere tanıtma fırsatı buldu. Makine, uzay havacılık savunma, kompozit ile raylı sistemler sektörü UR- GE projeleri kapsamında 6 kıtadan 60 ülke 1200’ü aşkın iş insanının katıldığı zirvede ‘Ticari Safari’ Projesi kapsamında yerli firmalar ve yabancı iş dünyası temsilcileri B2B programı kapsamında 700’ün üzerinde iş görüşmesi gerçekleştirdiler.
Bursa Endüstri Zirvesi hakkında açıklamada bulunan Tüyap Bursa Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü İlhan Ersözlü, zirvenin Ar-Ge destekli inovasyon harikası ürünlere ev sahipliği yaptığının altını çizdi. Fuar kapsamında yerli otomobil üretimine destek verecek hassas makinelerin sergilendiğini söyleyen Ersözlü“Her anlamda oldukça başarılı bir fuara ev sahipliği yaptığımızı düşünüyoruz. Fuarda yakalanan satış rakamları, sürekli üzerinde durduğumuz ve önemini her fırsatta dile getirdiğimiz Bursa Endüstri Zirvesi’nin, sektörün en önemli marka fuarı olduğunun göstergesidir. Ülkemizin en büyük 3 fuarından birisi olan zirvemiz, her yıl yüzde 10 büyümeyle kendi gücünü katlayarak yoluna emin adımlarla devam ediyor. 4 gün boyunca binlerce sektör profesyoneli tarafından ziyaret edilen zirvede 410 firma yeni ürünlerini ilk kez Bursa Endüstri Zirvesi’nde tanıttı. Fuarların başarı geçmesi, 4 gün süresince gerçekleşen ticaretle 250 milyon dolarlık iş hacmi hedefine ulaşılacağını gösteriyor” dedi.

Fuarlar, Tüyap Bursa Fuarcılık A.Ş. ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) tarafından, Takım Tezgahları Sanayici ve İşadamları Derneği (TİAD) ve Makina İmalatçıları Birliği (MIB) işbirliğiyle, T.C Ekonomi Bakanlığı, KOSGEB, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Prestij Yayıncılık destekleri ile düzenlendi.

Seneye de aynı yerde…

Sektöre yeni pazarlar sunmak için pazarlama ağını genişleten Bursa Endüstri Zirvesi, gelecek yıl 29 Kasım – 2 Aralık 2018 tarihlerinde önemli iş bağlantılarına ev sahipliği yapmaya ve yeni pazarlara açılmak ve mevcut pazar paylarını arttırmak isteyenler için etkin bir ticaret platformu olmaya hazırlanıyor.

Online alışveriş %44 arttı, en yoğun saatler değişti

Türkiye genelinde 5.2 milyon üyesi ile mobil sadakat uygulamaları sektörünün lideri olan Hopi, 2017’nin online alışveriş istatistiklerini açıkladı. Ocak – Ekim 2017 tarihleri arasında gerçekleşen online alışveriş rakamlarının açıklandığı istatistiklerde, geçtiğimiz yıl aynı dönemde gerçekleşen online alışveriş rakamlarıyla karşılaştırmalara da yer verildi. 2017’de yapılan online alışverişler geçtiğimiz yıla göre %44 arttı. Bu yıl ortalamanın üstünde en fazla işlem yapan iller Trabzon, Kayseri ve Ankara oldu. 2016’da erkeklerle aynı miktarda online alışveriş yapan kadınlar bu yıl %6 öne geçti. 2017’de en fazla online alışveriş yapan grup 26-35 yaş aralığındaki kadınlar oldu. 2016’da en fazla online alışverişin yapıldığı Haziran ayının yerini bu yıl Ocak ayı aldı. Online alışverişlerde üst giyim alt giyimden neredeyse 2 kat daha fazla tercih edilirken, model tercihleri uzun kollu, bisiklet yakalı ve dar paçalı ürünlere yönelik oldu.


Yeme içmeden teknolojiye, hazır giyimden ayakkabıya, havayolu ulaşımından eğlenceye, valeden kargoya kadar farklı sektörlerden 100’den fazla üye markasıyla 360 derece alışveriş ihtiyaçlarına çözüm sunan Hopi, Türkiye’nin online alışveriş istatistiklerini açıkladı. Türkiye genelinde 5.2 milyon üyesi ile mobil sadakat uygulamaları sektörünün lideri olan Hopi’nin istatistiklerine göre; 2017 yılında en fazla online alışveriş yapan yaş grubu 26-35 yaş aralığındakiler oldu. Online’da en fazla tercih edilen ürün olan tişört en çok bu yaş grubu tarafından satın alındı. Pantolon ise bu gruptaki kadınların en çok tercih ettiği ürün oldu. İstanbul, 55 yaş üstünün en çok alışveriş yaptığı il olarak dikkat çekti. İl bazında toplam alışveriş oranına göre en fazla alışveriş yapan yaş grubu geçtiğimiz yıl 36-45 yaş arasındaki Ağrılılar olurken bu yıl bu kategorinin lideri 26-35 yaş arasındaki Bitlisliler oldu.

ONLINE ALIŞVERİŞ YAZDAN KIŞA KAYDI

Geçtiğimiz yıla göre online alışveriş alışkanlıklarında mevsimsel bazda ciddi değişiklikler yaşandı. 2016’da en çok online alışveriş Haziran ayında gerçekleşirken 2017’de en çok online alışveriş Ocak ayında gerçekleşti. 2017’nin Ocak ayında yapılan işlem adedi 2016’ya göre yaklaşık 2 kat arttı.

KADINLAR ONLINE ALIŞVERİŞTE ÖNDE

Geçtiğimiz yıl kadınlar ve erkekler aynı miktarda online alışveriş yaptı. 2017’de ise kadınların erkeklerden %6 daha fazla alışveriş yapması kadınların online alışverişi sevdiğini gösterdi. Online alışveriş miktarı artan kadınların alışveriş saatlerinde değişiklikler yaşandı. 2016’da kadınlar online alışveriş için en çok 10.00-11.00 saatleri arasını tercih ederken 2017’de en çok tercih edilen saat 22.00 oldu. 46-55 yaş aralığındaki kadınlar ise online alışveriş için sabah saatlerini tercih etmeye devam etti. Erkek ve kadınlarda en çok alışveriş yapan yaş grubu ise 26-35 oldu.

ONLINE’DA AYAKKABI ALIŞVERİŞİNİ SEVDİK

Online’da yapılan ayakkabı alışverişleri mağazalarda yapılan (offline) ayakkabı alışverişlerinden %21 daha fazla oldu. Online’da kazak alışverişleri de offline alışverişlere göre %2 daha fazla gerçekleşti. Online’a göre offline’da %2-3 farkla daha fazla satılan ürünler ise tişört, pantolon ve gömlek oldu.

EN ÇOK “ÜST GİYİM” VE “UZUN KOLLU” ALDIK

Online alışverişlerde üst giyim alt giyime göre %78 daha fazla satın alındı. Üst giyimdeki kol ve yaka tercihleri de dikkat çekti. Tüm üst giyim alışverişlerinde %40 ile en çok uzun kollu ürünler tercih edilirken, uzun kollu ürünleri %21 ile kısa kollu, %8 ile kolsuz, %2 ile truvakar kollu, %1 ile askılı ürünler takip etti. Yakada %26 ile en çok bisiklet yaka tercih edilirken ardından %11 ile v yaka, %10 ile polo yaka geldi. Paçada ise en çok tercih edilenler dar ve boru paça oldu.

SABAH TİŞÖRT AKŞAM GÖMLEK

Sabah saatlerinde en çok tişört, pantolon ve bluz alınırken akşam saatlerinde gömlek ve elbise tercih edildi. Kemer, eşarp, kravat gibi ürünleri kapsayan aksesuar alışverişleri gece geç saatlerde yapıldı. Aralarında, tişört, gömlek, pantolon ve etek gibi ürünler bulunan hazır giyim ürünleri ve ayakkabının en çok satıldığı saatler ise aksesuarlar alışverişlerinden daha önce akşam saatlerinde yapıldı.

İZMİRLİLER VE ADANALILAR UYUMADI

Sabaha karşı en çok alışveriş yapan iller Adana ve İzmir oldu. Tüm Türkiye istatistiklerine göre en yoğun alışverişin gerçekleştiği akşam geç saatlerde en çok online alışveriş yapan iller Diyarbakır ve Hatay olarak dikkat çekti. Geçtiğimiz yıl akşam saatlerinde en çok alışveriş yapan il olan Adana, 2017’de yerini Kayseri’ye bıraktı. 2016’da gece yarısından sonra yapılan alışverişlerde şampiyon olan Trabzonlular da bu konumu Adanalılara devretti.