Tekstil devleri tedarikçiler ile el ele verecek, istihdam artacak

İstanbul Genç İşadamları Derneği (İGED), İstanbul Sanayici ve İşadamları Derneği (İSİAD), İhracatçı ve Sanayici İşadamları Derneği (İHSANDER) ile Floryalı İşadamları Derneği (FİADER) tarafından tertip edilen ‘Tekstil Sektörü İşbirliği Toplantısı’ yeni ortaklıkların, istihdam alanlarının doğmasına imkân tanıdı.

Toplantı 50 büyük tekstil markasını 150 tedarikçi firma ile bir araya getirdi. Aralarında sektörün önemli markalarının da bulunduğu 4 saatlik toplantıya ilgi büyüktü. Görüşmeler esnasında pek çok anlaşma paraflanırken, hedeflenen 250 milyon dolarlık ticaret yakalandı.

LC Waikiki Satın Alma Sorumlusu Fatih Almas, toplantının yararlı, iyi olduğunu ifade etti; senede iki defa yapılmasını önerdi. Koton Satın Alma Sorumlusu Ebru Şen ise etkinlik dâhilinde firma olarak 55 tedarikçiyle masaya oturduklarını, görüşmelerden memnun kaldıklarını dile getirdi. Armine CEO’su Barış Özden de 45 tedarikçi firma ile bir araya gelerek sektör adına önemli konuları ele aldıklarını vurguladı.

Kılıçoğlu Aksesuar’dan Abdullah Kılıçoğlu, toplantıda Colin’s ile anlaşamaya vardıklarını; LC Waikiki ile ikinci görüşme için randevu aldıklarını aktardı.

‘Tekstil Sektörü İşbirliği Toplantısı’na katılan tedarikçi firmalar, burada yapılan bağlantılarla cirolarının yüzde 50 oranında artacağını; buna paralel olarak istihdama da katkıda bulunacaklarına işaret etti.

Unilever’e Türk Tedarik Zinciri Direktörü

Unilever’de Şahin Ali Gökçelik, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türkiye, Rusya, Ukrayna&Beyaz Rusya (NAMETRUB) bölgesine Tedarik Zinciri Direktörü olarak atandı.

Şahin Ali GökçelikUnilever açıklamasına göre, son olarak İsviçre’de dondurma kategorisi Küresel Tedarik Zinciri Direktörü olarak görev yapan Şahin Ali Gökçelik, Unilever NAMETRUB bölgesine İçecek ve Dondurma Kategorisi Tedarik Zinciri Direktörü olarak atandı.

Elektronik Mühendisliği ve MBA mezunu olarak kariyerine 1990 yılında Unilever’de başlayan Şahin Ali Gökçelik, daha önce Unilever Filipinler’de Başkan Yardımcılığı (Güneydoğu Asya Bölgesi), Algida Türkiye Tedarik Zinciri Direktörlüğü (Avrupa, AMET Bölgesi) ve Unilever Türkiye gıda ve dondurma operasyonlarında fabrika, lojistik, mühendislik, proje yönetimi gibi farklı görevler üstlendi.

Teknosa Tedarik Zinciri Direktörlüğü’ne Yeni Atama: Seçil Özekin Erdoğan

Teknosa açıklamasına göre, 2007 yılından bu yana Teknosa’da çalışan Erdoğan, satın alma, lojistik ve satış sonrası hizmet yönetimini de kapsayan Tedarik Zinciri Direktörlüğü görevinin yanı sıra Teknosa İcra Kurulu Üyesi olarak da görev yapacak.

Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1995 yılında mezun olan Erdoğan, daha sonra Rochester University – William E. Simon Business School’da MBA derecesini tamamladı.

Profesyonel iş hayatına 1998 yılında Şişecam’da Stratejik Planlama Uzman Yardımcısı olarak başlayan Erdoğan, 2001 yılında Sabancı Holding Gıda ve Perakendecilik Grubu bünyesinde Finans ve Planlama Uzmanı, sonrasında ise sırayla Gıdasa’da Finansal Planlama ve Analiz Müdürü, Teknosa’da Proje Geliştirme Müdürü pozisyonlarında çalıştı.

Seçil Özekin Erdoğan

Tesco Grup Satınalma Direktörlüğüne Türk Yönetici Atandı

Dünyanın en büyük 3’üncü perakende grubu olan Tesco, başarılı Türk yöneticileri yurtdışı birimlerinde görevlendirmeye devam ediyor.

Tesco son olarak, Kipa Ticari Direktörü Murat Sağlık’ı Grup Satınalma Ticari Direktörü olarak atadı. Murat Sağlık, global Tesco organizasyonunda görevlendirilen en üst düzeydeki Türk yetkili oldu.

tescoÇok ortaklı bir girişim olarak kurulan Kipa’yı 2003’te satın alarak Türkiye’deki faaliyetlerine başlayan Tesco, grup bünyesinde başarılı çalışmalarıyla öne çıkan Türk yöneticileri global organizasyonlarında görev vermeye devam ediyor. Son olarak Kipa Ticari Direktörü Murat Sağlık, Tesco’da Grup Satınalma Ticari Direktörü görevine getirildi. Ekim 2013 itibariyle İngiltere’deki görevine başlayan Murat Sağlık, global Tesco organizasyonunda görevlendirilen en üst düzeydeki Türk yetkili oldu.

KİPA MARKALI ÜRÜNLERİN GELİŞTİRİLMESİNDE İMZASI VAR

2005 yılından bu yana Kipa’da görev yapan Murat Sağlık, tüm kuru gıda ve taze gıda ürünlerinin satınalma stratejilerinin belirlenmesi ve yönetilmesinden sorumluydu. Sağlık ayrıca, öz marka ürünlerin geliştirilmesi, ürünlerin kalite kontrol sürecinin yönetilmesi ve kurumsal satınalma süreçlerini de yönetiyordu.

Kipa’da göreve başladığı ilk yıl, bir süre İngiltere’de görev yaptığını belirten Murat Sağlık, “O dönemde Tesco İngiltere’de dondurulmuş gıda kategorisinden sorumlu Kategori Direktörü olarak görev yapmıştım. Şimdi tekrar İngiltere’ye dönüyor olmak güzel bir duygu. Dinamik Türkiye pazarında ekibim ile birlikte önemli işlere imza attığımızı düşünüyorum. Burada edindiğim tecrübe ile Tesco’nun global stratejilerine yön verecek isimlerden biri olmak beni ayrıca heyecanlandırıyor” şeklinde konuştu.

KİLİT POZİSYONLARDA SEKİZ TÜRK KADIN YÖNETİCİ

Tesco organizasyonu içinde bu sene üst düzey görevlere atanan Türk yöneticilerden bir diğeri de Mehtap Yanmaz Keleş oldu. Tesco Malezya İnsan Kaynakları Direktörü ve Yönetim Kurulu Üyesi olan Keleş, Tesco bünyesinde yabancı bir ülkeye direktör seviyesinde atanan ilk Türk kadın yönetici olma özelliğini taşıyor. Ayrıca bu ay Orta Avrupa Operasyon Yöneticisi olarak Macaristan’da göreve başlayan Banu Yeşil ile birlikte Tesco’da anahtar görevlerde bulunan toplam sekiz Türk kadın yönetici bulunuyor.

Lojistikte Yeni Model: Satınal Gümrükle Taşı Sat

Lojistik kavramı iş hayatımıza girdiğinden beri sürekli değişik iş modelleri ile karşılaşıyoruz. Son olarak özellikle Irak ve Türkmenistan’a giden lojistik şirketleri yeni iş modelleriyle katma değer yaratıyorlar.

Bu yeni iş modelinde lojistik firmaları Irak’taki ve Türkmenistan’daki firmalara lojistik hizmet dışında malzeme tedarikinde bulunuyorlar. Bu yeni iş modelinin çıkışında da Türk lojistikçisinin girişimcilik ruhu önemli bir etken. İlk olarak Türkmenistan’dan örnek verecek olursak. Türkmenistan’a taşıma işi yapan Türk nakliye firmaları ile Türkmen firmaları arasında zamanla karşılıklı güven oluşuyor ve Türkmen firmalar biz sürekli çeşitli ülkelerden mal alıyoruz. Bize taşımanın yanında malzeme tedarikini sen sağlayabilir misin diyorlar.  Girişimci Türk lojistikçisi Siz Bana ürün listesini verin fiyatları vereyim onaylarsanız neden yapmayayım diyor. Ve böylelikle yeni iş modelinin başlangıcı yapılıyor.

Türk lojistik firmaları öncelikle kendi bünyesinde satınalma departmanı oluşturuyor ve ürün listesindeki ürünlere göre pazar araştırması yapıp, Türkmenistan’daki firmaya ürün fiyatları veriyor ve onaylatıyor. Ve yeni iş modeli böylelikle başlamış oluyor.

15b

Türk lojistik firmaları öncelikle kendi bünyesinde satınalma departmanı oluşturuyor ve ürün listesindeki ürünlere göre pazar araştırması yapıp, Türkmenistan’daki firmaya ürün fiyatları veriyor ve onaylatıyor. Ve yeni iş modeli böylelikle başlamış oluyor.

Şimdi bir Türk lojistikçisi Türkmenistan’daki 4 firmanın Türkiye’deki satınalma operasyonlarını yönetiyor. Malı satın alıyor gümrüklüyor Türkmenistan’a taşıyor ve satıyor. Bunları yaparken etiketleme, ürün birleştirme, ayrıştırma, envanter yönetimi gibi katma değerli hizmetlerde veriyor. Aynı şekilde şuanda Irak’a mutfak gereçleri ve elektrikli ev aletleri satan Türk lojistik firmaları da var. Hatta bu yıl başında bir Türk lojistik firması yabancı sermayeli bir şirketin Irak distribütörlüğünü bile aldı. İmkan tanındığında bizim lojistik firmalarının da nasılda yeni projelere imza attığını görüyoruz. Özellikle yeniden yapılanan Irak’ta yatırım fırsatları bizim açımızdan çok önemli. Kar oranlarını da düşünecek olursak Irak pazarı komşu ülke olan Türkiye için önemli bir pazar. Bu yeni iş modelinin yaygınlaşmasıyla Irak ve Türki cumhuriyet pazarlarına yabancı olan Avrupalı lojistik firmalarının önüne geçecek ve hem kültürel yakınlık hem coğrafi yakınlık avantajıyla Türk lojistik şirketleri büyümek için büyük avantaj kazanacaklar. Bence şimdiden bu ülkelere altyapı yatırımlarını yapıp ilişkilerimizi güçlendirmeliyiz.

Bu yeni iş modelini ortaya çıkaran Türk lojistikçilerini tebrik ediyorum. Umarım Türkiye ileriki yıllarda lojistikçisiyle daha büyük işler başaracaktır.

 

Erkan Başboğa

Genel Müdür

ASBİR Antrepo

 

Bu yazı Satınalma Dergisi Temmuz 2013 sayısında yayınlanmıştır.

SaTın Alma Ama SaKın Alma

Satın alma için diğer bölümlerin yapmış olduğu klasik espri ” SaKın Alma” aslında bizim işin özetidir.  İş hayatında satın alma çok fazla detay süreçlerin takip ve analizi ile yapılır. Bu işin dışındaki herkes mevcut taleplerin alımının neden bu kadar zor olduğunu anlayamaz ve sakın alma yakıştırmasını yaparlar.

Peki neden bu kadar zordur satın alma?

Özellikle gıda sektöründe hele bir de tarımsal hammadde ile üretim yapan bir firmanın satın almasını yapıyor iseniz daha önceden planlanan termin tarihlerinizin sürpriz bir şekilde öne çekilmesi ve acile düşmesi çok muhtemeldir. Projeksiyonlar,  yıllık tahminler artık geçerliliğini yitirmiştir. Satın almacı doğaya karşı bir mücadele içerisindedir. Hammadde gelmesin diye yağmur duasına çıkar ki ürünün konulacağı ambalajı baskıdan çıkartıp üretimlerine yetiştirebilsin.  İşte bu noktada daha önce yapmış olduğu analizler sonucu karar vermiş olduğu tedarikçi seçimi büyük önem taşır.  Seçtiği tedarikçi, uygun kalite standartlarındaki malzeme üretimini hızlı bir şekilde yapıp yine aynı hızdaki hizmet kalitesi ile mücadelenize destek verebilmelidir.

 

 

challenge-overcome-difficulty-concept-10959792

 

Satın almacının kan grubu  “O Rh +“ dir. Genel hizmet veren fakat sadece kendinden destek alan meslek grubu… Pazarlama, Planlama, Üretim,  Kalite, Satış, Ar-ge, Muhasebe, Finansman, idari işler vb. hepsi satın almadan hizmet bekler.

Düşük maliyet, hızlı tedarik, sıfır stok, yüksek kalite beklentilerin başında gelir.

Aslında çalıştığınız tedarikçilere de yönetiminiz ve yönlendirmeleriniz ile hizmet veren durumundasınızdır.

Satın almacının, tüm bu organizasyonları başarı ile yürütebilmesi için nasıl özelliklere sahip olması ve nelere dikkat etmesi gereklidir?

·         Sistemli, planlı çalışması

·         Hızlı ve çabuk karar verebilen bir yapıya sahip olması,

·         Yaratıcı fikirleri ile özellikle maliyet düşürücü inovasyonlar yaratabilmesi,

·         Sürekli iyileştirme ilkeleri çerçevesinde maliyet iyileştirici uygulamalar önermesi,  geliştirmesi, gerçekleştirmesi,

·         Hizmet verdiği tüm departmanlar ile iletişiminin kuvvetli olması,

·         Sektör analizlerini düzenli ve başarılı bir şekilde yapabilmesi

·         Hammadde envanterlerini düzenli olarak takip etmesi ve hatta envanter değişimleri hakkında önceden tahmin sahibi olabilmesi,

·         Satın alınan ürünlere ve bunların temel hammaddelerine ilişkin pazar araştırmaları yapması,  Emtia iç ve dış piyasa hareketlerini ve diğer ekonomik gelişmeleri izlemesi ve iyi analiz edebilmesi,

·         Tedarikçi seçimlerini doğru şekilde yapabilmesi ve tedarikçileri ile olan ilişkilerini iyi yöneterek “tedarikçi” ismini “iş ortağı” olarak değiştirebilmesi,

·         Fiili satın alma tutarı ile bütçe tutarı oranını minimum seviyede tutabilmesi,

·         İthalat prosedürlerini gerek firmalar, gerekse resmi kuruluşlar nezdinde yürütebilmesi, gerekli mevzuatları takip edebilmesi,

·         Pazarın durumuna, şirketinin ve tedarikçisinin pozisyonuna, emtia fiyat hareketlerine ve geleceğe yönelik beklentilere göre spot veya dönemsel (yıllık, altı aylık, üç aylık vb. ) bağlantılar yapabilmesi,

·         Gerektiğinde Hukuk Müşavirliğinin görüşleriyle, sözleşmeler hazırlayabilmesi,

·         Tedarikçilerle şirketi arasındaki bilgi, malzeme ve hizmet akışını optimum performans ve minimum maliyetle gerçekleştirmesi,

·         Satın alınacak malzemelerin, kalite ve temin sürekliliğini güvence altına alması

·         Alternatif satıcıları devreye sokarak rekabet ortamı yaratması ve satın alma sürecinin verimliliğinin arttırması,

·         Satın alma süreci ve tedarikçilerin değerlendirme sürecini ve performansını değerlendirmesi, eksiklikleri belirlemesi ve çözüm noktalarını bulması,

  • Zamanında satınalma siparişi karşılama oranı yüzdesini maximum düzeyde tutabilmesi

·         Ekonomik, siyasi ve teknolojik gelişmeleri, rekabet ortamını, değişen pazar şartlarını, emtia fiyat hareketlerini, arz ve talep bilgilerini izlemesi ve analiz etmesi,

·         Potansiyel risklere karşı önlemler alabilmesi,

·         Yenilikleri ve teknolojiyi takip etmesi gerekmektedir.

 

Sonuç olarak Satın Alma yapmak için bu işten zevk almak, özveri ile çalışmak gerekir.

 

Pelin Alpan

Tukaş A.Ş. Tedarik Yöneticisi

 

Bu yazı Satınalma Dergisi Haziran 2013 sayısında yayınlanmıştır.

Tedarikçiler seçilirken ve Tedarik Zinciri Kurulurken Sorulması Gereken 7 Soru

Günümüzde tedarik zinciri sürecini oluşturan lojistik, stok yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi, tedarikçi performans ölçümleri gibi süreçlerin elektronik sistemler üzerinden yürütülmesi zincirin halkalarını daha güçlü duruma getirmeye başlamıştır. Bu çalışmaların başarılı olması iş ortaklığı yapılan tedarikçilerin ve diğer firmaların da kendilerini geliştirmesini sağlayacaktır. Zorlu rekabet koşullarında alım ve operasyon maliyetlerini  düşürürken yeni pazarlar yaratmak, daha kaliteli ürün ve hizmet sunmanın başlıca yolu tedarik zinciri süreçlerini doğru tasarlayıp yönetmekten geçmektedir.

Bu yazının tamamına Öğrenme Merkezi Üyeliği ile erişim sağlayabilirsiniz. Eğer üye iseniz, lütfen aşağıdaki bölümden giriş yapınız.
Hesap Oluştur

 

TEMİNAT MEKTUPLARI

Özellikle vadeli satınalma operasyonlarında, tedarikçilerin teminat talepleriyle karşılaşılır. Piyasada en çok tercih edilen teminat türlerinden biri de banka teminat mektuplarıdır. Bu yazımızda “teminat mektubu” denilen belgeye, daha doğrusu, bu belgenin yarattığı hukuki ilişkiye daha yakından bakarak, bir farkındalık yaratmaya çalışacağız.

Teminat-Mektubu-Ornekleri

 

Hemen belirtelim ki, her ne kadar adı “mektup” olsa da, teminat mektubu denilen şey aslında, bir sözleşme ilişkisinin varlığını ve koşullarını ispat etmeye yarayan bir belgenin adıdır. Burada asıl önem arz eden temel konu, bu belgeyle ispat edilen sözleşme ilişkisidir. İşte bu yazıda, teminat mektubu ile kurulan sözleşme ağını ortaya koymaya ve kurulan sözleşmelere ilişkin bazı temel özellikleri belirtmeye çalışacağız.

Teminat mektubu ile kurulan hukuki ilişki ağını, bir satınalma süreci üzerinde şu şekilde gözümüzde canlandırabiliriz:

sözleşme

 

Şimdi, şekilde gösterdiğimiz ilişki ağının özelliklerine göz atalım.

Öncelikle, temel ilişki satınalma ya da hukuken daha doğru ifadeyle satış sözleşmesidir. Tabii, bu ilişkinin konusu başka tür sözleşmeler de olabilir. Örneğin, kira, inşaat, ortaklık, franchise gibi. Biz, satınalma örneği üzerinden devam edelim.

Temel sözleşme ilişkisinde vadeli satış yapan tedarikçi, müşteriden bir teminat mektubu ister. Müşteri bankasına başvurur. Bankadan, miktar ve tür bakımından tedarikçinin talebine uygun bir teminat mektubu vermesini ister. Burada, müşteri ile banka arasında bir kredi sözleşmesi söz konusudur. Banka teminat mektubunu vermek için kendisi de müşterisinden teminat ister. Örneğin, ipotek ya da banka hesabında belli bir paranın bloke edilmesi gibi. Bu kısmı, tamamen bankayla müşteri arasındaki ilişkiye göre değişir. Ayrıca her banka, teminat mektubu kullanımı süresince, belirli periyotlarla müşterisinden komisyon alır.

Gelelim, esas üzerinde duracağımız, tedarikçi ile banka arasındaki hukuki ilişkiye.

Yukarıdaki şekle dikkat ederseniz, diğer hukuki ilişkileri gösteren oklar çift yönlü iken, tedarikçi ile banka arasındaki ok tek yönlü. Çünkü diğer ilişkiler karşılıklı borç yüklerken, yani her iki tarafın da birbirine borcu varken, burada sadece banka borçludur.  Teminat mektubunu alan tedarikçinin ise, bankaya karşı yüklendiği bir borç yoktur.

Yine şekilde parantez içinde görüldüğü gibi, bu ilişkinin hukuki niteliği garanti sözleşmesidir. Anlaşılacağı üzere, bu sözleşmede sadece garanti verenin (garantörün) borç altına girmesi söz konusudur.

Garanti sözleşmesinin özellikleri nelerdir?

Bu soruya verilecek yanıt, teminat mektubunun neden güçlü bir teminat olduğu sorusunun da yanıtıdır. Öncelikle, bu sözleşmenin en önemli özelliği, temel sözleşme ilişkisinden bağımsız olmasıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, temel ilişki satınalma sözleşmesidir.

Teminat mektubunun (garanti sözleşmesinin) satınalma sözleşmesinden bağımsız olmasının anlamı şöyle özetlenebilir:

Örneğin, satın alınan mal taahhüt edildiği gibi çıkmadı. Hukuki ifadeyle, ayıplı çıktı. Bu yüzden müşteri, vadesi geldiği hâlde borcunu ödemedi. Müşteri burada yüzde yüz haklı olabilir. Ancak, teminat mektubu bu ilişkiden bağımsız olduğu için, tedarikçi, mektubu bankaya ibraz edip ödeme talebinde bulunduğu zaman banka, “ödemem çünkü mal ayıplı çıktı” diyemeyecektir.

Hâlbuki buradaki teminat türü garanti sözleşmesi (teminat mektubu) değil de mesela kefalet olsaydı, kefil, aynı müşteri gibi rahatlıkla malın ayıplı çıktığı itirazını ileri sürebilecekti.

Hatta örneği daha uç hale getirelim. Mesela, satınalma sözleşmesi kurulurken müşteriye karşı hile yapıldığı ya da baskıyla bu sözleşmenin imzalatıldığı iddiasıyla sözleşmenin iptali için dava açıldı diyelim. Bu durumda dahi bankanın itiraz hakkı yoktur. Ancak, mahkemeden bir tedbir kararı alınabilirse ödeme durdurulabilir.

Bu anlattığım durum, kesin teminat mektupları için geçerlidir. Eğer, mektup şarta bağlı düzenlenmişse farklı sonuçlar ortaya çıkabilir. Ama zaten teminat mektubu denilince esas kastedilen kesin teminat mektuplarıdır. Yani bankanın her halükarda ödeme yapma sözü verdiği, itiraz etmeme taahhüdünde bulunduğu teminat mektuplarıdır.

Teminat mektupları süreli ya da süresiz olarak düzenlenebilirler. Banka, teminat taahhüdünü süreyle sınırlayabilir. O süre geçince artık tedarikçi bankayı ödeme yapmaya zorlayamayacaktır. Ancak, unutmamak gerekir ki, süresiz teminat mektuplarında da dikkat edilmesi gereken bir süre sınırı vardır. Çünkü yukarıda anlattığım gibi, burada bir sözleşme ilişkisi kurulmuştur ve aksine özel bir süre öngörülmüş olmadıkça, sözleşmelerden doğan talep hakları on yıllık zamanaşımına tabidir. Yani risk gerçekleştiği tarihten itibaren on yıllık süre geçtikten sonra bankaya ödeme talebinde bulunulması hâlinde banka, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesine dayanarak ödeme talebine olumsuz yanıt verebilecektir.

Teminat mektubu konusu, üzerinde çokça tartışma yapılan ve farklı kategorik türlere ayrılan, sözleşme yönetiminin önemli konularından biridir. Üzerine yazılacak, konuşulacak çok şey var ama, önemli bir özelliğini daha belirterek yazıya son vermek zorundayım.

Teminat mektubunun, daha doğru ifadeyle garanti sözleşmesinin kanunda tanımlanmış bir şekli yoktur. Bugünkü banka uygulamasında güvenlik amacıyla seri numaraları gibi bazı usuller geliştirilmiştir. Ama bunlar geçerli bir garanti sözleşmesi için hukuken zorunlu değildir. Yani herhangi bir kâğıda yazılarak da teminat mektubu oluşturulabilir. Hatta teorik olarak, yazılı olması dahi şart değildir.

Hep banka diyoruz ama tabii ki her hangi bir şirket ya da birey (gerçek kişi) de, bir borçla ilgili olarak bir başkasına garanti verebilir.

Ancak, yeni Borçlar Kanunu’na göre, kefalet için aranan şekil şartları ve eş rızası, gerçek kişilerce verilecek diğer kişisel teminat türleri için, dolayısıyla, gerçek kişilerce verilecek garanti için de uygulanmak zorundadır (BK m. 603).

Bu son cümlede bahsi geçen kefalet konusunun ayrıntılarına başka bir yazıda değinmek üzere…

 

Av. Dr. Umut Yeniocak

www.yeniocak.av.tr

twitter.com/UmutYeniocak

linkedin.com/Av. Dr. Umut Yeniocak

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MAYIS 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

Lojistik mi Satıştan Çıkar, Satış mı Lojistikten Çıkar.

Merhabalar,

Yumurtamı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar diye gereksiz bir tartışma vardır, nedense iş hayatımda satış ile yaptığım birçok toplantı bana bu gereksiz tartışmayı anımsatır. Çünkü konu eninde sonunda kısır bir döngüye dayanır.

lojistiksatıs[one_half]

Restoranlarda da mutfak, garson kapışması vardır. Müşteri menü dışı yada menüdeki yemeği farklı ister. Garson menüde yok demezmutfağı uğraştıracak siparişi alır ya da yemek neden geç geliyor diye restoran müdürünü mutfağa salarlar. Şef başlar bunlar boyacı küpünden mi çıkıyor, çiğ olarak mı tabağa koyalım, menüde olmayan şeyi nasıl vereyim falan filan ortalık karışır. Garson başlar müşteri istiyor satmayalım mı, ana yemekler neden bu kadar geç geliyor falan filan kısır döngü başlar. İşin ucunda bahşiş de var, yani paylaşım sorunu da olunca tartışmalar baya hararetli geçer. Restoranda satış garson demek, üretimde şef oluyor bunlar tartışınca olay lojistik rolündeki komide patlar. Tavuk, yumurta, tüy, saman yem birbirine girer kim kimden çıkıyor karışır gider. Sonunda o yemekler hazırlanır ve yine devam eden günlerde de menü dışı yemek siparişleri alınır. Şef de yetiştireceğim diye çırpınır durur. Komiye de hep neden geç getiriyorsun yemekleri diye arada fırça atılır. Hizmet kalitesi yerlerde gezer.

Bu yazıda sizlerle standart dışı taleplerin ya da plan dışı taleplerin yarattığı marjinalmaliyetlerden bahsederek aslında toplam karlılıktan kaybettiğimizi, basit bir iki örnekle anlatmak istiyorum ama öncesinde bir yandaüretim ile lojistiği – tedarik zinciri aynı kefeye koyup diğer yanda satış ile pazarlamayı aynı kefeye koyup bu departmanların tarihi gelişimlerini ve işlevlerinden kısaca bahsetmek isterim.

Lojistik bilindiği üzere; hammaddenin ilk üretildiği noktadan başlayarak nihai ürün/hizmet olarak tüketim noktasında beklentileri karşılamasına kadar geçen, satınalma, nakliye, depolama, sevkiyat ve varsa iade süreçlerin yönetilmesini ve koordinasyonunu ifade etmektedir. Lojistiğin gelişimi üretimin bir fonksiyonu olarak başlamış arz yönlü üretim sonrasındaki, dünya ekonomik krizleri dünya savaşları, talep yönlü üretimin baskısı ve tekel piyasaların dağılması ile maliyet unsurunun önplana çıkması sebebiyle son 10-15 yılda el üstünde tutulmaya başlanmış bir birimdir.Satış-Pazarlama ise son 40 – 50 yıl içerisinde satışın ticari yönetimini ve müşterilerdeki algılamanın yönetilmesini üstlenen fonksiyonlar olarak ön plana çıkmışlardır.

Günümüzde üretim birçok sektörde son teknoloji ile mümkün en ucuz girdiler ile yapılmakta, satış ise birçok sektörde ciddi rekabet ve sabit fiyatlar altında gittikçe daralan maliyet- fiyat makası arasında kalmış, pazarlama ise müşteri algısını ürünü satınalmaya yönlendirmede kullandığı araçlar yönünden maliyetli, tam ölçümlenemeyen ve genelde verimsiz döngülerde çalışmaktadır.

Kısa vadede yeni icat ortaya sunamayacaksanız yada üretiminizde bu icadı kullanamayacaksanız, bulunduğunuz piyasayı etkileyecek kadar ekonomik büyüklüğünüz yoksa ya da siyasi ilişkileriniz güçlü değilse, artık karlılığı arttırmak için gelinen son nokta; Tedarik Zinciri ve SatınalmaSüreçlerindegenel anlamıyla Lojistik,üzerinde odaklanmaktan geçmektedir.

Üretimi her ne kadar ucuza ve ileri teknoloji ile yapsanız da, tüketim noktasında yer ve zaman faydası sağlamakta ne kadar becerikli ve düşük maliyetli çalışıyorsanız, ne kadar süreçleri iyi ve verimli yönetebiliyorsanız ne kadar gerçekçi tahminleme yapıp doğru planlama ile çalışıyorsanız o derece karlısınız demektir.  Özetle Lojistiği ne kadar iyi koordine edebiliyor ve planlaya biliyorsanızo kadar rakiplerinize göre fark yaratabiliyorsanız o kadar rekabetçive başarılısınız demektir.Ama Lojistik tek başına süreci tamamlayamaz lojistiğin faaliyet konusu olan tüketim noktasındaki talebin yönetilmesi de satış – pazarlamanın sorumluluğundadır.  Çözüm satış ve pazarlamanın lojistik süreçlerine vakıf olması ve müşterileri bu konuda bilinçlendirmesi, müşteri taleplerini planlanabilir, öngörülebilir bir düzeye getirmesi, belirlenen standartlarda tutmasıyla olacaktır.

Bir ilaç firması düşünün “ürün değeri /kg” oranı yüksek ürünler üretiyorsunuz yani pahada değerli kiloda düşük ürünler. Sevkiyatınızı tüm Türkiye içerisinde yüzlerce noktaya sağlığa uygun şartlarda yapıyorsunuz. Deponuzda onlarca insan vardiyalı düzende yüzlerce ürün çeşidi ile çalışıyor. İlaç takip sistemi gibi uyulması gereken yasal yükümlülükleriniz var. Ürün toplama paketleme etiketleme gibi yoğun elleçleme ile çalışıyorsunuz. İşinizi hızlandırmanın yanında ayrı bir maliyet unsuru olan, iyi yönetilmesi gereken depo ekipmanlarınızve süreçleriniz var. Özetle maliyet içeren birçok unsur ile çalışıyorsunuz fakat deponuza gelen sevk emirlerinin ay içerisindeki dağılımı ayın son 5-10 gününde yoğunlaşmakta ve ciro bazında  %70 – % 80 düzeylerine denk gelmekte.

Sizden beklenen ise siparişler ekranınıza düştüğü gibi ya da +1 , +2iş günü sonrasına sevk etmek. Hemen satış – pazarlama – depo arasında yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar tartışmaları başlar.

Sizce çözüm nedir? İlave işgücü, fazla mesai gibi geçici uygulamalara geçmek, nakliyecinizi sıkıştırıp temin edebiliyorsa aynı koşullarda temin edemez ise daha yüksek maliyete araç temin etmekzorunda bırakmak. Bu şekilde tedarikçinizin karlılığını düşürüp ilk fırsatta sözleşmeye de uygunsa hemen, yada sonraki teklif dönemin de sizden daha yüksek nakliye fiyatları talep etmesine neden olmak. İstediği olmayınca da kalitesini düşürme riskini almak.Kendi değişken maliyetlerinizi de yükseltip ciroyu tutturup ama karlılığı düşürmek mi? Personelinizi yıldırıp performanslarını düşürüp hatalarını arttırıp verimliliği düşürmek mi? Depo süreçlerinizi “ Bir bilene!” Lojistik firmasına yaptırmak mı?

Ay içerisinde ihtiyaç olan iş gücünü karşılamak için ayın ilk haftalarındaki düşük satış rakamları ile orantılı olarak düşük iş gücü ihtiyacını dikkate alıp, aylık ortalama iş gücü ihtiyacının gerektirdiği kadrodan düşük bir kadro kurup ay sonlarında fazla mesaiye dayanıp aynı performansı beklemek mi doğru?Fazla mesai maliyetine ilave servis yemek gibi nispeten sabit olması gereken maliyetleri tavan yaptırmak mı çözüm?

Yoksa bayilerinizi – müşterilerinizi bilgilendirip siparişleri ay içerisine daha eşit dağılımda işlemek süreçlerinizi dağıtım kanalınızı daha verimli kullanmak mı?Kral olan müşteriyi yönetmeyi becerebilmek midir çözüm?

Tam hatırlayamıyorum ama sanırım okulda olsa gerek, paranın dolaşım hızıyla ve sağlanan fayda ile ilgili bize anlatılan 80’li yıllarda geçtiği varsayılanbir örnek vardı, onu sizin ile hatırladığım kadarıylave kurgusuyla biraz oynayıp konuyla bütünleştirerek kısaca paylaşmak isterim.

[/one_half]

[one_half_last]

İki ekonomik birim düşünün hem üretici hem de birbirlerinin tüketicileri olsunlar. Mesela bir köyden diğer köye pazarda ürünlerini satmak için beraber yolculuk eden Simitçi Ahmet Efendi ile Gazozcu Mehmet Efendi.

Geceden karanlıkta ikisi bir at arabası ile mallarını ( 170 adet simit ve 200 adet gazoz) yüklemişler, komşu köy pazarına yola çıkmışlar.Başlamışlar muhabbete, şöyle satış yaparız böyle yüksek ciro yaparızMehmet iyi ki fazla gazoz almışım yanıma derken vakit geçtikçe Ahmet’in karnı açıkmış yanında ki 1 TL ile Mehmet’ten 1adetgazoz almış karnını doyurmuş, Mehmet’te 5 dakika sonra acıkınca oda Ahmet’ten 1 TL karşılığı 1 simit almış. Git git yol bitmiyor 1 simitle de karın doymuyor bu alış veriş 3 defa daha döndükten sonra sabaha karşı para 1 TL yine Ahmet’te ciro 2 + 2 toplamda 4 TL. Sağlanan fayda 4 TL‘lik ama eldeki para yine 1 TL. Paranın dolaşım hızı arttıkça sağlanan fayda artmakta refah düzeyi makro boyutta artmakta fakat araya ilave maliyetler girerse kısıtlı olan 1 TL’nin alım gücü artan maliyetler ile orantılı ya fiyatlar artacak ya da fiyatı sabit tutup karlılık düşecek, tüketim miktarı değişecek neticede mikro boyutta fayda azalacaktır.

Atın arpasını saymazsak lojistik maliyetleri bunun neresinde derseniz daha hikâye bitmedi ve hikâyeyi makro boyutundan koparıp mikro kısmında devam etmeliyiz. İki kafadar baktılar güneş doğuyor para kazanma hırsı ile şöyle satarız böyle ciro yaparız hesabıyla da hızlanalım demişler. Kestirmeden gitmek için köprüden geçmeleri gerekli ama köprü ücretli. Vermişler 3 simit 3 gazoz parası 6 TL’yi köprüyü geçtmişler sonra kavşakta bakmışlar köyler arası çalışan küçük otobüs geçiyor. At arabasını da tanıdık Kavşak PetrolLtd. Şti ye teslim etmişler. Otobüse vermişler 2 simit 2 gazoz parasını. Pazara gelmişler tezgâhı kurmuşlar satışa başlamışlar. Akşama kadar Ahmet simitleri bitirmiş ama Mehmet Gazozları bitirememiş. Yok, akşam pazarına gelenlere satarım olmadı esnafa satarım olmadı akşam ezanında cemaate satarım düşüncesiyle Ahmet’e 10 TL ücret vererek fazladan çalışmak için anlaşmışlar.  Derken akşam yemeği hep simit olmaz lokanta masrafı 8 TL satılamayan gazozların caminin oraya kadar taşınmasındaki seyyar araba masrafı 4 TL derken akşam olmuş cemaate yakınlığından dolayı Mehmet kalan 30 gazozu 1 alana bir bedava kampanya ile birazda öteki tarafa yatırım amacıylasatmış bitirmiş ve minibüs ile Kavşak petrole oradan da at arabalarını alarak köylerine geri yola koyulmuşlar.

Neticede Ahmet 170 adet satarım deyip planladığı adedi satmış ve elinde kalan para masrafları düştükten sonra 161TL + 10 TL fazla çalışma ücreti Mehmet 200 adet satarım deyip hepsini satmış ama eline kalan 154 TL. Mehmet daha çok adette satış yapmasına rağmen Ahmet’in karlılığını yakalayamamıştır. Çok basit kurgusu olan bu hikâye bize basitçe talep tahmininin, planlamanın önemini ve işi hızlandırmanın ek maliyetlerini pek gerçekçi olmayan rakamlar ile olsa da kabaca göstermekte.

Gerçek hayatta da; satarız ederiz yaparız ile şişen stoklar, acil istenen ürünlerin yüksek nakliye maliyetleri gereksiz çiftleyen gümrük maliyetleri, ilave iş gücü maliyetleri, plansız ya da hatalı planlama ile yapılan işlerin ek maliyetleri, müşteriyi yönetemeyip uğruna verilen ödünlerin maliyetleri, panikleyip kamçı etkisine takılıp fazladan açtırtılansatınlama siparişlerinin envantermaliyetleri, depolama maliyetleri hep karşımıza çıkmaktadır.

Yurt dışı ile çalışan yöneticiler iyi bilir eğer Avrupa menşeili bir firmadan satınalma yapıyorsanız belli teslimat süreleri ve koşulları vardır. Bunların dışında sipariş geçemezsiniz, talep edemezsiniz, aceleye getiremezsiniz, alternatif bulamazsınız, alternatif bulsanız dahikısa vadede çok daha maliyetli olur. Ben satınalma olarakAvrupa menşeili tedarikçilerimin müşterisiyken, benim müşterilerim gibi tedarikçilerime karşıkral olamıyorsam bir yerlerde hata var demektir. Bu Avrupa – Türkiye arasındaki fark mı? Gelişmişlik, ekonomik güç farkımı yoksa gelişmiş ülke olabilmek büyük ve bağımsız ekonomiye sahip olmak planlı olmayı mı gerektiriyor? İkinci dünya savaşından harap olmuş 30-40 yılda yine en gelişmiş ekonomik güçlerin arasına olabilmek planlı olmaktan mı geçmekte? Kaldı ki Türkiye bu savaşa bile girmemişti.

Mikro boyuta geri dönersek kendi şirketlerimizde satış pazarlama birimlerinizi bilgilendirip onlarda farkındalık yaratıp onlarında müşterilerinizde bu farkındalığı yaratmalarını sağlayabilir, ilave taleplerin, plandan, standartlardan sapmaların maliyetlerini ölçümleyerek uzun vadede bu tarz maliyetlerin yaratılmamasından doğacak nispi karın kendilerine azda olsa ıskonto ya da daha verimli, etkin hizmet olarak geri döneceğini kazan – kazan mantığında müşterilere anlatılabilir.

Aslında lojistik bir ayna gibidir sizin yansımanız maliyetlerinizdir Karşısında kendinizi maliyet olarak görürsünüz. Karşısında ne kadar çok süslenirseniz o kadar çok masraf çıkarırsınız birde estetik operasyonlarına girerseniz ipin ucu kaçacaktır. Biraz kendinle barışık olup aşırıya kaçmadan iyileştirmelere gitmek hafif makyaj (dengeli fazla mesai),  belki bazen saç boyası (acil siparişler) ve benzerleri ile lojistiğin size çıkaracağı masraf kısmen dengelenebilir. Ama baştan projeleri iyi tasarlamayıp, iş akışını makine,ekipman, alan,  gereksinimlerini doğru planlamayıp sonradan projeye ilave yamalar ile bir nevi estetik operasyonlar ile projeyi kurtarmak maliyetleri kısmak pek mümkün değildir.

Lojistik tabii ki fazla mesaide yapacak, acil siparişleri de karşılayacak gerektiğinde emniyet stoklarını da arttıracak envanteri de göreceli olarak şişirecek, müşteri ve satış kesinlikle kaçırılmayacak. Aksi halde varoluş sebebine ters davranmış olur, ama planlı ve bir dengede içerisinde bu maliyet unsurları işletilmelidir. Baştan, yapısal projeler ehil kişilerce doğru kurgulanmış ve kısa –orta vade öngörülerle oluşturulup hayata geçirilmeli ki sonradan aşırı maliyetlerle karşılaşmayacak şekilde süreçlerin ve müşterilerin yönetilmesi sağlanabilsin, kangren maliyetler ile karşılaşılmasın.

Fiyat maliyet makası daraldıkça, makasın kestiği kâğıt parçaları gibi yerlere düşmeden, müşterilerde sürdürülebilir ticaretin, maliyeti kaynağındakesmekten, planlamaya önem verilmesinden, bu planı güncel tutarak ve plana bağlı kalmaktan geçtiği bilinci yaratılmalıdır. Bunu satış yada pazarlama, lojistikten aldığı bilgiler ile yapmalı, iki departman aynı lisanı konuşmalıdır aksi halde yumurtamı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar tartışmasında horozun(müşterilerininyada patronun) tartışmayı sonlandırıcı yorumlarını dinleyerek verimsiz ve plansız iş yaşamımıza, katma değer yaratmadan,kontrolsüz maliyetlerle,piyasanın müsaade ettiği kadar devam edebiliriz.

Dediğim gibi bence lojistik bir ayna gibidir sizi maliyet olarak yansıtır sonradan karşısına geçip “ lojistik, lojistik söyle bana var mıydı hesapta bu kadar maliyet ?“ demek, yersiz olur.Konuyu beyaz atlı prense, yedi cücelereve gökten düşen üç elmaya kadar uzatmadan biz yöneticiler değişen piyasa koşullarında müşteri memnuniyetini maksimum düzeyde sağlamak adına elimizden gelenin en iyisini yapma çabamıza paralel planlama becerilerimizi de en iyi şekilde geliştirmeliyiz.

İzzet İlhan
Lojistik Müdürü
izzet.ilhan@roto-frank.com

 [/one_half_last]

[alert style=”white”] BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MAYIS 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

[/alert]

 

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds

Kayıt Formu

Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.