Veli Dinçel Henkel Adria Bölgesinden Sorumlu Olacak

Türk Henkel Çamaşır ve Ev Bakım Satış Direktörü olarak görev yapmakta olan Veli Dinçel, başarılı görev sürecinin ardından Adria bölgesi Çamaşır ve Ev Bakım Genel Müdürü olarak atandı.

 

1996 yılında, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan Veli Dinçel, kariyerine 1996 yılında Gillette firmasının satış departmanında başladı. 2006 yılında göreve başladığı Reckitt Benckiser’de ise çeşitli satış pozisyonları ve Baltıklar ülke müdürlüğü yaptı. 2013 yılının Aralık ayında Henkel kariyerine adım attı. Henkel’in tüm çamaşır ve ev bakım markalarının satışından sorumlu Çamaşır ve Ev ve Bakım İş Birimi Satış Direktörü olarak 3,5 yıl görevini sürdürdü. İyi derecede İngilizce bilen Dinçel, bundan böyle Henkel’in Adria Bölgesi (Hırvatistan, Slovenya, Bosna Hersek) Çamaşır ve Ev Bakım Genel Müdürü olarak görevine devam edecek.

 

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Veli DinçelHenkel’de oldukça çeşitli bir iş gücüne sahibiz. Bununla birlikte güçlü kurumsal değerler etrafında birleşen bir ekibiz. Çalışanların bu farklı tecrübeleri, bilgileri ve yaratıcılıkları rekabet üstünlüğü açısından son derece önem taşıyor. Bu kapsamda ben de paylaşılan ortak değerlerimizle bu ailenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Buradaki farklı tecrübelerimi Adria bölgesinde de değerlendirip, Henkel’in 2020 ve sonrasına yönelik önceliklerine elimden geldiğince katkı sağlamak istiyorum.” şeklinde konuştu.

 

Türk Henkel’de Veli Dinçel’in görevini Okan Erdem devraldı.

 

Veli Dinçel’den boşalan Türk Henkel Çamaşır ve Ev Bakım Satış Direktörlüğüne Okan Erdem getirildi. 1997 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olan Erdem, 2001 yılında İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü’nü tamamlayarak 2001 – 2003 yılları arasında İTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. Yine 2001 yılında Migros’ta kategori yönetimi alanında çalışmaya başlayarak iş hayatına atıldı. 2007 yılında katıldığı Unilever’de çeşitli pozisyonlarda satış yöneticiliği gerçekleştirdi. 2011’de ise Ferrero’nun Türkiye satış müdürü oldu. 2013 yılında çalışmaya başladığı Reckitt Benckiser’de Türkiye saha satış müdürlüğü, ticari pazarlama müdürlüğü, Kafkasya ve Orta Asya’dan sorumlu ticari direktörlük görevlerinde bulundu. İyi derecede İngilizce ve Almanca bilen Okan Erdem, artık Türk Henkel’de enkel HÇamaşır ve Ev Bakım Satış Direktörü olarak kariyerine devam edecek.

KDV’de İngiltere Modelinde %0 KDV Oranı ve İstisna Uygulamasının Ülkemiz KDV Modeli ile Karşılaştırılması

Dünyada işlem vergileri içinde önemli bir yere sahip bulunan KDV, ülkelerin iktisadi ve ticari durumlarına göre farklılık göstermektedir. KDV’yi uzun yıllardır başarı ile uygulayan ülkelerden biri olan İngiltere, zaman içinde ticari hayatın gereklerine uygun bir şekilde KDV Kanunu’nu geliştirmektedir. KDV’de İngiltere modeli olarak adlandırılan bu sistemde KDV uygulamaları basit ve mükellef odaklı bir yaklaşıma sahip bulunmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle KDV’de İngiltere modelinin, KDV Kanunu ve uygulamalarını geliştirmeye çalışan ülkeler için iyi bir örnek olarak alınabileceği kanaati oluşmaktadır.

KDV’de İngiltere modeli incelendiğinde, sistemin genel yapısının basit ve uygulanabilir olması nedeniyle, istisna kapsamındaki işlemlerin de kolay anlaşılabilir ve uygulanabilir olduğu görülmektedir. Bu anlamda, istisnaların bazı alanlarda uygulama alanı bulduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında, gündelik yaşama yönelik olarak çeşitli işlemlerin ise istisna olmamakla birlikte %0 KDV’ye tabi olduğu görülmektedir.

Bu model genel itibarıyla; mükellefiyet çeşitleri, KDV oranları, istisnalar, beyanname zamanları ve elektronik endüstrisine sağlanan kolaylıklar gibi birçok konuda mükellef odaklı bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Modelde temel anlayış, işlemlerde oluşan KDV’nin mükellefler üzerinde kalmaması ve hızlı bir şekilde nihai tüketiciye yansıtılmasıdır. Bunların yanında, günlük ticari hayatın devamı ve geliştirilmesinin teşvik edilmesi maksadıyla da bazı işlemler KDV’nden istisna tutulmakta veya % 0 oranlı olarak KDV’ye tabi bulunmaktadır.

İngiltere KDV modelinin başarılı uygulamalarının, ülkemiz KDV mevzuatı açısından örnek olarak alınmasının ve ilgili mevzuatımızın İngiltere KDV modeline benzer hale getirilmesinin muhtemel etki ve sonuçlarına ait değerlendirmelerimize belirli sanayiler itibarıyla aşağıda yer verilmektedir.

Gıda Sanayi

KDV’de İngiltere modelinde, gıda sanayinin teşvik edildiği ve bir çok alanda desteklendiği görülmektedir. İngiltere’de gıda maddeleri için uygulanan temel KDV oranı %0 dır. Böylece, gıda harcamaları için tüketiciler üzerinde herhangi bir KDV yükü oluşmamaktadır. Diğer tarafta, tüketimi desteklenmeyen, örneğin; şekerleme, cips ve alkollü içecekler gibi ürünlerin teslimi %20 oranında KDV’ye tabi bulunmaktadır. Bizdeki KDV modelinde ise gıda maddeleri genel itibarıyla, % 1 veya % 8 oranında KDV’ye tabidir.

İngiltere’deki uygulamanın ülkemiz KDV modelinde örnek alınması halinde, tüketimi desteklenen gıda ürünleri için KDV istisnası uygulanabilir ya da KDV oranı % 0 olarak tespit edilebilir. Böylece, bu ürünler için nihai tüketici fiyatlarının azalabileceği ve fiyat esnekliğine bağlı olarak bu ürünlere olan talebin artacağı, üretim ve tüketim dengesinin daha iyi olacağı beklenebilecektir.

Sağlık Sanayi

İngiltere modelinde sağlık sanayine yönelik ürün ve hizmetlerin yer aldığı sağlık sanayi de desteklenen sanayilerden biridir. Bu sistemde, ilaç teslimleri %0 oranında KDV ‘ye tabi tutulmakta ve sağlıkla ilgili tedavi ile diğer çeşitli sağlık hizmetleri KDV’den istisna tutulmaktadır. Bu sayede, sağlık hizmetleri ve ilaç teslimleri üzerindeki KDV yükünün minimize edildiği görülmektedir. Ülkemizde de bu konuda benzer uygulamalar bulunmakla birlikte, ilaç teslimleri ile tedavi ve diğer çeşitli sağlık hizmetleri genel olarak %8 oranında KDV’ye tabi bulunmaktadır. İngiltere modelindeki sağlık sanayi ile ilgili uygulamaların ülkemizde de uygulanması halinde, ilaç teslimleri ve sağlık hizmetleri için tüketici üzerindeki KDV yükünün minimize edilmesi sağlanabilecektir. Böyle bir uygulama ile sağlık ürünleri ve hizmetlerinin tüketici nezdindeki maliyetlerin azalması ile bu alana olan tüketici ve yatırımcı taleplerin artması beklenebilmektedir. İnsan sağlığı ve sosyal hizmetler açısından da sağlık maliyetlerinin azaltılması ve yatırımlarının arttırılması ile ülkemizin geleceğine olumlu katkıda bulunması sağlanabilecektir.

Ulaşım Sanayi

İngiltere modelinde, günlük hayatımızın en önemli unsurlarından biri olan ulaşım hizmetlerinin de % 0 KDV oranı uygulanmak suretiyle teşvik edildiği görülmektedir. Bu kapsamda tüketiciler, belirli şartlar çerçevesinde, ulaşım hizmetleri için KDV ödememektedirler. Bizdeki KDV modelinde ise ulaşım hizmetleri genel itibarıyla % 18 oranında KDV’ye tabidir. Söz konusu ulaşım hizmetleri için uygulanan KDV oranının %0’a indirilmesi ile toplu taşımanın daha cazip hale getirilmesi, özellikle büyük şehirlerde trafik sorunun azaltılması açısından önem arz etmektedir.

Yayın Sanayi

İngiltere modelinde ilmi ve sanatsal eserlerle ilgili bazı ürünler ve hizmetler de teşvik edilen alanlar arasında yer almaktadır. Örneğin, kitap, dergi ve gazete gibi yayınlar ile müzik ile ilgili sanatsal eserler için %0 KDV uygulandığı görülmektedir. Bizdeki KDV modeline ise kitap teslimleri için %8; dergi ve gazete gibi yayınlar için ise %1 KDV ve müzik eserleri teslimleri için % 18 KDV uygulanmaktadır.

İngiltere modeli örneğinin ülkemizde de uygulanması ve KDV oranının sıfırlanmasıyla birlikte, tüketici açısından bilgiye ve müzik eserlerine erişimin daha kolay hale gelmesi mümkün olabilelecektir. Ayrıca, bu teşvik sayesinde yerli sanatçılarımızın da eserlerini daha çok sayıda tüketiceye ulaştırması sağlanabilecektir. Bunun yanında, özellikle basılı yayın ve müzik eserlerinde ortaya çıkan kayıt dışı ekonominin azaltılmasına da olumlu etki yapabilecektir.

Giyim Sanayi

İngiltere modelinde, giyim sanayinde yer alan ürünlerin teslimleri genel anlamda % 20 oranında KDV’ye tabi bulunmakla birlikte, bebek ve çocuk giysileri ile iş güvenliğinde kullanılan, örneğin, koruyucu bot ve kasklar gibi belirli bazı ürünler için KDV oranı %0 olarak uygulanmaktadır. Bilindiği üzere, bizdeki vergi sisteminde de aile ve çocuklarla ilgili, örneğin gelir vergisi uygulamaları gibi bazı vergisel teşvikler bulunmaktadır. Ancak, özellikle çocuklu ailelerin bütçelerinde önemli bir yer tutan çocuk giyim harcamaları %8 oranında KDV’ye tabi bulunmaktadır. Söz konusu harcamalardaki KDV yükünün İngiltere modeli örneğindeki gibi sıfıra indirilmesi ile çocuklu ailelerin bütçelerinin daha fazla desteklenmesine katkıda bulunulabilecektir. Bunun yanında, iş güvenliğini sağlamak için gerekli olan malzeme ve ekipmanlardaki KDV yükünün de sıfıra indirilmesi sayesinde, bu malzeme ve ekipmanların ulaşılabilirliğinin artırılarak iş güvenliği konusunda olumlu bir etki yapması beklenebilecektir.

KDV’nin indirilebilir veya iade alınabilir olmamasının tüketici üzerinde etkileri

KDV’de İngiltere modelinde genel uygulama olarak, %0 oranına tabi işlemler ile indirim hakkı doğuran istisnalar kapsamındaki işlemlere ilişkin olarak yüklenilen KDV için indirim ve iade hakkı tanınmaktadır. Bunun yanında, indirim hakkı doğurmayan istisnalarla ilgili işlemler için yüklenilen KDV’nin indirimi ya da iadesi mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda, söz konusu yüklenilen KDV bir maliyet veya gider unsuru olarak tüketiceye yansıtılmaktadır. Bizdeki KDV modelinde de benzer bir sistem bulunmakta; buna göre, tam istisna kapsamındaki işlemler için yüklenilen KDV’nin indirimine ve iadesine imkân tanınmaktadır. Ancak, kısmi istisna kapsamındaki işlemler için yüklenilen KDV indirime ya da iadeye konu edilememekte; maliyet veya gider unsuru olarak kaydedilmektedir. Bu çerçevede, nihai tüketici üzerindeki KDV yükünün, söz konusu işlemler için getirilen %0 KDV oranı ya da tam istisna uygulaması ile nihai tüketici üzerindeki KDV yükünün azaltılması sağlanabilecektir.

SMG, müzikte dijital dönüşümü Teknokent’ten gerçekleştirecek!

Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketleri arasında yer alan SMG, yeni projelerini İTÜ ARI Teknokent’te geliştirmeye hak kazandı. 100 üzerinden 98,76 ile başvurular arasındaki en yüksek puanı alarak Teknokent’e giren SMG; harmonik benzerlik, üçüncü parti entegrasyonu, SaaS (Software as a Service) ve kendi müziklerini üretme başta olmak üzere dijital müzik ve anons yayınlarıyla ilgili pek çok yenilik üzerinde çalışacak.

Türkiye’de kendi geliştirdiği yazılım ile dijital müzik yayını yapan tek şirket olan SMG, yeni projelerini İTÜ ARI Teknokent’te gerçekleştirecek. 8.500 noktada yer alan müşterilerine başta müzik, anons, reklam, jingle yayını olmak üzere yazılım, ses sistemi ve görüntü çözümleri sunan SMG, yazılımının yeni versiyonunda bu özelliklere harmonik benzerlik, üçüncü parti entegrasyonu, SaaS (Software as a Service) ve kendi müziklerini üretme gibi pek çok yenilik ekleyecek.

SMG Player Version 8 projesiyle İTÜ ARI Teknokent’e başvuran şirket, 100 üzerinden 98,76 alarak en yüksek puanla girmeye hak kazandı. Merkezini Teknokent’e taşıyan ve teknik ekibi ile birlikte AR – Ge çalışmalarına başlayan SMG’nin diğer birimleri ise, Beşiktaş’ta yer alan ofiste hizmet vermeyi sürdürüyor.

İş Bankası’nın ekonomiye verdiği destek 295 milyar TL’yi aştı

Türkiye İş Bankası’nın aktif toplamı 2017 yılının ilk yarısında, bir önceki yılsonuna göre %9,3 artış ile 340,5 milyar TL’ye ulaşırken, özkaynak büyüklüğü 39,9 milyar TL’ye yükseldi.

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, finansal sonuçlara ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Tecrübesini ve kaynaklarını ülke ekonomisinin istikrarı için tereddüt etmeden kullanan İş Bankası, hane halkı ile istihdam ve katma değer yaratan ekonomik aktörlere kesintisiz finansman desteğini bu dönemde de sürdürmüştür” dedi.

2017 Haziran ayı itibarıyla Bankanın aktifleri içerisinde %66 ile en büyük paya sahip olan nakdi krediler, önceki yılsonuna göre %9,9 artış ile 224,6 milyar TL’ye yükselirken, gayrinakdi kredi hacmi ise 70,7 milyar TL düzeyinde gerçekleşti. Böylece ekonomiye krediler yoluyla sağlanan toplam kaynak tutarı, 295,3 milyar TL’ye ulaştı.

Etkin kredi riski yönetimi ve sorunsuz büyüme politikasını bu dönemde de sürdüren İş Bankası’nın sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı önceki döneme göre sabit kalarak %2,4 düzeyinde gerçekleşti ve önceki dönemlerde olduğu gibi sektör ortalamasının oldukça altında kalmaya devam etti.

Müşterilerine dijital temas noktalarında kişiselleştirilmiş hizmetler sunan ve müşterilerinin hayatlarını kolaylaştıracak bir çözüm ortağı olma gayesiyle hareket eden İş Bankası, 2017 yılının ilk yarısında da dijital bankacılığın ülkemizde gelişmesinde ve yaygınlaşmasında öncü olmaya devam etti. Yaygın şube ağı, dijital hizmet platformları ve çok yönlü bankacılık hizmetleriyle tasarruf sahiplerinin öncelikli tercihi olan Banka, mevduat hacmini önceki yılsonuna göre %7,9 oranında artırarak 191,3 milyar TL’ye yükseltti. Uygun maliyetli mevduat dışı fon kaynaklarını da etkin bir şekilde kullanmaya devam eden İş Bankası, yılın ilk 6 ayında yurt içi piyasalarda toplam 5,6 milyar TL, yurt dışı piyasalarda ise 1,4 milyar USD muadili tutarında menkul kıymet ihracı gerçekleştirdi.

İş Bankası ayrıca, dönem içerisinde 17 ülkeden 43 bankanın katılımıyla 296 milyon USD ve 989,5 milyon Euro tutarında sendikasyon kredisi temin etti. Mevcut piyasa koşullarında, çok sayıda bankanın katılımı ve %100’ün üzerinde bir yenileme oranı ile alınan söz konusu kredi, uluslararası piyasalarda İş Bankası’na duyulan güveni bir kez daha teyit etti.

Banka, yılın ilk yarısında önceki yılın aynı dönemine göre %26,2 oranında artış ile 2.887 milyon TL tutarında net kar elde etti. Yılın ilk yarısında, Bankanın özkaynakları ise önceki yılsonuna göre % 11,1 oranında artarak 39,9 milyar TL’ye ulaştı. Güçlü sermaye yapısını korumaya ve risklerini etkin bir şekilde yönetmeye devam eden Bankanın sermaye yeterliliği oranı ise % 16,5 gibi yüksek bir düzeyde gerçekleşti.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “93. yaşını kutlamaya hazırlanan Bankamız, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki dönemlerde de ülke ekonomisine destek olma amacını gözeterek, sağlıklı büyüme stratejisini kararlılıkla uygulamaya ve sektörüne öncülük etmeye devam edecek” dedi.

Yurtdışı Gönderiyi Kolaylaştırdı, Avrupa’da Şube Açtı

Yurtdışına satış yapan KOBİ’lere ve e-ticaret firmalarına taşıma hizmeti veren nakliyemkolay.com yurtdışında ilk şubesini Bulgaristan’ın Filibe şehrinde açtı. Geçtiğimiz hafta faaliyete başlayan ‘nakliyemkolay.com Bulgaristan’ bu sayede, Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine gidecek gönderilerde müşterilerine daha fazla fayda sunmayı hedefliyor.

Yurtdışına yapılan gönderi faaliyetlerini pratikleştiren taşımacılık girişimi nakliyemkolay.comBulgaristan’da kurduğu şube ile geçen hafta faaliyetlerine başladı. Uluslararası taşımacılık şirketleri ile özel anlaşmalar yaparak Türkiye’den yurtdışına yapılan gönderilere önemli maliyet avantajı sunan nakliyemkolay.com bu hamlesiyle kuruluşunun üçüncü senesinde Avrupa’da faaliyet göstermeye başlamış oldu.

“KOBİ’ler bizim üzerimizden Avrupa’ya daha kolay açılacak”

Bulgaristan yatırımı ile ilgili konuşan nakliyemkolay.com kurucusu Dr. Önder Türker; ”Türkiye’de dış ticaret yapan firmalara faydalı bir iş modeli oluşturup maliyetleri nasıl düşürürüz diye yola çıktık. İş modelimizi buna göre kurduk. Üç yıl içine, startup konumundan Avrupa’da şube açacak seviyeye geldik. Bu yatırımımızla birlikte, sistemimize kayıtlı 3 bin müşterimize daha fazla fırsat sunacağız” dedi.

Yatırım için Bulgaristan’ı seçmelerinin nedenlerini; Türkiye’ye yakınlık, birçok Türk şirketinin halihazırda faaliyet göstermesi ve ülkenin AB sınırları içinde olmasının sağladığı taşıma avantajları olarak sıralayan Türker; bu senenin sonuna kadar, hem Türkiye’deki dış ticaret firmaları için hem de AB içinde faaliyet gösteren gerek Türk gerek AB vatandaşı müşterileri için daha büyük faydalar yakalayacaklarını belirtti.

Sırada ABD, Dubai ve Çin Var

Bir yandan az hacimli gönderisi olan dış ticaret firmalarına düşük maliyetle taşımacılık hizmeti veren nakliyemkolay.com, yurtdışına çok gönderim yapan firmalara ise operasyonlarını hızlandıran ve basitleştiren çözümler sunuyor. Nakliyemkolay.com, Bulgaristan’la birlikte Avrupa’da edineceği taşımacılık deneyiminin ardından stratejik öncelikleri arasında Amerika Birleşik Devletleri, Dubai ve Çin’de şubeler açmayı planlıyor.

TÜRKTRAKTÖR BÜLTEN: Filizlerin Mucizeleri Projesi ile ekilen Türkiye’nin ilk karabuğdayı sofralara gelmek üzere hasat edildi

Filizlerin Mucizeleri’nin “Kadın Çiftçiler ve Aileleri ile Güvenli Tarım ve Sağlıklı Beslenme Projesi’ kapsamında karabuğday yetiştiriciliği yapan kadın çiftçiler ve aileleri, Nisan ayında Bilecik Gölpazarı’nda ektikleri tohumların ilk hasadını, büyük bir şenlikte topladılar.

BİLECİK, 27 Temmuz 2017 –TürkTraktör’ün Gıda, Tarım ve Hayvancılık BakanlığıAnkara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÇAM) ve Karabuğday Yetiştiricileri ve Sağlıklı Yaşam Derneği (KARSADER) desteğiyle hayata geçirdiği ‘Kadın Çiftçiler ve Aileleri ile Güvenli Tarım ve Sağlıklı Beslenme Projesi’ ilk mahsülünü verdi.

Bakanlık, Üniversite, Yerel Yönetim, STK ve özel sektörün birlikte hayata geçirdiği model projelerden biri olan Filizlerin Mucizeleri’nin ‘Kadın Çiftçiler ve Aileleri ile Güvenli Tarım ve Sağlıklı Beslenme Projesi’ ilk etabına dahil edilen 25 kadın çiftçi ve aileleritarımsal üretim konusunda birçok teorik ve pratik eğitimden geçmişti. Bu eğitimlerin ardından Nisan ayında, Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nden tedarik edilen karabuğday tohumları Bilecik’in Gölpazarı ilçesinde 300 dekarlık bir alana ekilmişti.

Proje kapsamında yapılan tüm bu çalışmaların ilk mahsülü ise 3 ay sonra, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ankara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÇAM) ve Karabuğday Yetiştiricileri ve Sağlıklı Yaşam Derneği, Filizlerin Mucizeleri Projesi’nin Kadın Çiftileri ve Aileleri ile TürkTraktör yetkililerinin katıldığı coşkulu bir ‘Karabuğday Hasat Şenliği’nde toplandı.

TürkTraktör adına şenlikte bir konuşma yapan TürkTraktör Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alessandro Cazzin, “Bu anlamlı proje ile kadın çiftçilerimiz ve ailelerini, ülke tarım ve ekonomisine katkı sağlayacak çalışmaları birlikte yürütürken; aynı zamanda, Türkiye için yepyeni bir ürün olan karabuğdayı yetiştirmeleri konusunda da kendilerine destek oluyoruz. Nisan ayında çiftçi kadınlarımız ve aileleriyle beraber bu güzel topraklara ilk karabuğday tohumlarımızı ekmiştik. 3 ay boyunca da tarlada gerekli takiplerimizi aralıksız şekilde sürdürdük ve bugünün gelmesini büyük bir heyecan içinde bekledik. Hayatlara dokunan projemizin ilk mahsülünü ise bugün burada gerçekleştirdiğimiz Karabuğday Hasat Şenliği’nde alıyoruz”sözleriyle yaşadıkları heyecanı dile getirdi.

Karabuğday Hasat Şenliği’nde Karabuğday Yetiştiricileri ve Sağlıklı Yaşam Derneği (KARSADER) adına bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanı, Yasemin SürmeliHasat edilen ürünün pazarlanması için bölgede kurulan kooperatifin daha etkin hale gelmesi için tüm gücümüzle destek oluyoruz. Kooperatifimizin Gölflanos adıyla markalaşma tarafında da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İyi Tarım Sertifikası almak üzere çalışmalara da başladık. Bu sayede karabuğdaya dekar başına verilen desteği de almayı hedefliyoruz. Bu, karabuğday yetiştiriciliği için Bakanlık ile birlikte verilen ilk destek olması bakımından da atılmış önemli bir adım. Projemiz hem çok yönlü hem de sürekli geliştirilebilen bir proje olma özelliğini taşıyor. Bizler de bu anlamda projemizi büyütmek ve etki alanını genişletmek adına aralıksız şekilde çalışmaya devam edeceğiz”diye açıkladı.

Ankara Üniv. Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÇAM) adına hasat şenlğine katılan Müdür, Prof.Dr.Bülent Gülçubuk, Kadın Çiftçiler ve Aileleri ile Güvenli Tarım ve Sağlıklı Beslenme Projesi” ile kırsalda ilk defa geniş paydaşlı ve kalkınma yönetişimine uygun bir projenin gerçekleştiğini; proje ile hem kırsalda-yerelde ekonomik kalkınmaya hem de örgütlenme ve faaliyetleri çeşitlendirme yoluyla sosyal-kültürel gelişime de katkıda bulunduklarını belirtti.

Prof.Dr.Gülçubuk, projenin sürdürülebilir olmasına özel önem verildiğini ve bunun için kooperatifçilik yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımını esas aldıklarını, bundan hareketle kurulan “kadın kooperatifi” aracılığıyla projenin etkisini ve etkililiğini ulusal düzeye taşımaya çalıştıklarını ifade etti. Gülçubuk, projenin yaygınlaşması ve çıktılarının somutlaşması ile gelecek yıllarda bir model olarak farklı bölgelerde, farklı konularda uygulanarak kırsalın kalınmasına etkisinin daha da artabileceğini söyledi.

Karabuğday Hasat Şenliği’nde tüm konuklar, aylardır süren çalışmaların ilk mahsülününün toplanması heyecanına ortak olurken; tamamı karabuğdaydan hazırlanmış farklı yemeklerin de tadını çıkardılar.

Gıda’da 1 milyar dolarlık ihracat pazarının kapısı CNR EXPO’da açılacak

Türkiye’de ilk kez gıda, ambalaj ve ev dışı tüketim sektörleri, CNR Food İstanbul-CNR Ambalaj fuarları ile Ev Dışı Tüketim Ürünleri ve Tedarikçileri Buluşmasıyla CNR EXPO Yeşilköy’de bir araya gelecek.

Ekonomi Bakanlığı’nın Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (URGE) Projesi kapsamında düzenlenecek alım heyeti organizasyonu ile CNR EXPO’da 45 ülkeden toplam 1 milyar dolar ithalat bütçesi olan 99 firma ağırlanacak.

Gıda sektörünün en kapsamlı uluslararası ticaret platformu olma hedefiyle Türkiye’de ilk defa gıda, ambalaj ve ev dışı tüketim sektörleri CNR EXPO Yeşilköy çatısı altında buluşturuluyor. CNR Holding tarafından, İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ile Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Derneği’nin iş birliğinde ‘CNR FOOD İstanbul, CNR Ambalaj İstanbul fuarları ve Ev Dışı Tüketim Ürünleri ve Tedarikçilerinin Buluşması’ 20-23 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek. Gıda sektöründe yapılan kapsamlı organizasyonda, Türkiye’nin en kapsamlı alım heyetleri organizasyonlarından birine ev sahipliği yapılacak.

Türk gıda firmalarına ihracatlarını artırma imkanı

Ekonomi Bakanlığı’nın Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (URGE) Projesi kapsamında düzenlenecek alım heyeti organizasyonu ile CNR EXPO’da 45 ülkeden toplam 1 milyar dolar ithalat bütçesi olan 99 firma ağırlanacak. İtalya, Almanya, İngiltere, Yunanistan, İran, Irak, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Sudan, Cezayir, Tunus, KKTC, Azerbaycan, Rusya’nın yanı sıra, sektörün hedef pazarlarından olan Avrupa ve MENA bölgesinden de VIP alım heyetlerinin aralarında bulunduğu dünyanın dört bir yanından gelen alıcılar, Türk gıda firmalarına ihracatlarını artırma imkanı sağlayacak.

84 ülkeden 65 bin ziyaretçi

Üç sektörün tek çatı altında buluşturulduğu organizasyon 80 bin metrekarelik alanda, 84 ülkeden 65 bin yerli ve yabancı ziyaretçi hedefiyle düzenlenecek. Gıda toptancıları, zincir marketler, tekil ve zincir otel, restoran, cafe, yemek ve catering şirketleri gibi kurumların işletme sahipleri satın almacıları, şefleri tarafından yoğun ilgi görecek olan organizasyon ile kısa bir sürede Sial Paris, Anuga Köln, Gulfood Dubai gibi uluslararası gıda fuarlarına rakip olma hedefleniyor.

Dijital kanca, doğumgünü hatırlatma uygulaması

Sıradan bir uygulama bile siber saldırganlar için araca dönüşebiliyor. ESET güvenlik araştırmacıları, popüler ve zararsız görünümlü bir ‘doğum günü hatırlatma‘ uygulamasının taklit edilerek, reklam görüntülemek için kullanıldığını tespit ettiler. Üstelik bunu yaparken de DNS ayarlarıyla oynuyorlar. Türkiye, bu zararlı bulaşmada da yine ön sıralarda, dünyada 5’inci sırada.

Global antivirüs yazılım kuruluşu ESET tarafından ‘DNSBirthday’ olarak etiketlenen bu reklam uygulaması; ağırlıklı olarak ABD, İspanya, Japonya ve İtalya’da görüldü. Türkiye ise yüzde 6’lık bulaşma oranıyla global düzeyde, Almanya ile birlikte 5’inci sırayı paylaştı.

Söz konusu doğum günü hatırlatma uygulaması (birthday reminder), web sayfalarına reklamları enjekte etmek için arka planda çalışarak web tarayıcılarının DNS işlevlerini bozuyor.

Dijital kanca tasarlamışlar

ESET araştırmacılarının analizine göre bu proje kapsamında çalışan siber saldırganlar, yapılandırma dosyasının engelleme listesinde, etki alanı adı bulunduğunda, alternatif DNS sunucularına bağlanabilecek bir kanca tasarladılar.

Saklanmak için çok uğraşmışlar

“Bu zararlı kodları yazanlar, tespit edilmemek için çok çaba sarf ediyorlar” açıklaması yapan ESET Kanada’dan Kıdemli Güvenlik Araştırmacısı Marc-Étienne M. Leveillé sözlerini şöyle sürdürdü: “Zararlı yazılımların modüler mimarisi, güncellemelerle daha fazla özellik veya zararlı yazılım eklenmesine izin veriyor. Bu da tüm yeteneklere henüz tanık olmamış olabileceğimizi gösteriyor. Ayrıca burada, C&C sunucusuyla olan iletişim, neler olup bittiğini dinlemeyi önleyen sabitlenmiş bir ortak anahtar ile güvence altına alınmış.“

ESET araştırmacıları, C&C sunucusunun ve sahte DNS sunucusu iletişiminin yapıldığı barındırma şirketi olan OVH’ye ulaştı ve gerekli bilgilendirmeleri yaptı.

Router güvenliği önemli

Marc-Étienne M. Leveillé, bu tür tehditleri önlemek için mümkünse router güvenliğini izleyebilen iyi bir güvenlik çözümü edinilmesi tavsiye ediyor. ESET Internet Security, ESET Smart Security Premium ve ESET Multi Device Security yazılımları, “Ev Ağı Koruması” özelliğiyle router ve modemleri izinsiz sızmalara karşı güvenlik altına alıyor.

Muratbey, AB’ye ihracat onayı aldı

Yenilikçi ve lezzetli ürünleriyle peyniri günün her saati tüketilebilen sağlıklı atıştırmalığa çeviren Muratbey, Türkiye’den Avrupa Birliği’ne (AB) süt ve süt ürünleri ihracatı yapmak için onay aldı.

Tecrübesiyle peynirin Türkiye’de gelişimine yön veren Muratbey, Türkiye’den Avrupa Birliği üyesi ülkelere ihracat yapma onayı aldı. Muratbey, bu onayı Avrupa Birliği normlarına uygun olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca yürütülen uzun ve yoğun denetimler sonrasında almaya hak kazandı. Bakanlık, resmi tanımıyla “Avrupa Birliği Ülkelerine İhracat Amaçlı Onaylanacak Süt İşletmelerinin Kontrol Prosedürü” uyarınca, Muratbey için ihracat iznini 12 Temmuz 2017 tarihinde onayladı. Muratbey böylece, Avrupa’ya ihracat onayı alan sayılı firmalar arasında yer aldı.

Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, bu önemli gelişmeden sonra ihracat hacimlerini genişletmeye odaklanacaklarını belirten Erol, “Muratbey markasını zaten başta Fransa, Belçika, Danimarka, Almanya, İtalya, Macaristan, İsveç olmak üzere 28 AB ülkesi ile ABD, Rusya, Kuveyt, Ürdün, BAE, Fas, KKTC, Kazakistan, Bahreyn’in aralarında bulunduğu 60 ülkede tescillendirdik. Firma olarak şimdi Avrupa’daki işimizi geliştirecek önemli bir eşiği aşmış olduk” dedi.

Dünya sofralarında kendi markalarıyla yer aldıklarını ifade eden Erol, “ABD, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Bahreyn, Kuveyt, Katar, K.K.T.C, Türkmenistan, Azerbaycan, Ürdün gibi birçok ülkeye ihracat yapıyoruz. Ayrıca, 2014 yılında Türkiye’nin ihracatını ve markalaşmayı artırmayı planlayan Turquality Marka Destek Programı’na alınan 8 firmadan biri olduk” diye konuştu.

İnovasyona verdiği önemle de Türkiye’nin yenilikçi ve öncü peynir markası olan Muratbey, 30 bin metrekare kapalı alana sahip üretim tesisi, 400 çalışanı ve günde 700 ton süt işleme kapasitesi ile her gün Türkiye çapında 15 bin satış noktasına ulaşıyor.

Yasak, 2013 yılında kaldırıldı

Avrupa Birliği, Türkiye’deki üretim koşullarını gerekçe göstererek 2002 yılında süt ve süt ürünleri konusunda genel bir ithalat yasağı uygulamaya koymuş, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın öncülüğünde Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) ve sektör oyuncuları tarafından yürütülen uzun soluklu çalışmalar sonucu 2013 yılında bu yasak kaldırılmıştı. Ancak henüz çok az sayıda firma ihracat izni alabildi. 

Dijital Trendler Eğitime Yön Veriyor

Gelişen teknoloji ve değişen dünya düzeni bilgiyi sanal dünyaya da taşıdı! Sanal eğitimler artık çocukların en büyük destekçilerinden.

Teknolojinin gelişimi, öğretim sürecinin geleneksel metotlarını da değiştirmeye başladı. Öğrenmenin zaman ve mekandan bağımsız hale geldiği dijital eğitim uygulamaları, son yılların en çok gelişen alanı.

Eduprofill Eğitim Danışmanlık Kurumsal İletişim Koordinatörü Filiz Kantekin ; “Sanal eğitimde yazılımlar ve öğretmenin niteliği ön planda. Öğrenciler bu sayede kendi öğrenme ortamlarını düzenleyip, ihtiyaçları doğrultusunda kişiselleştirebiliyorlar. Ayrıca sanal eğitimler öğrencilere dersin anlayamadıkları kısımlarını tekrar etme ya da iyi bildikleri kısımları atlayabilme ve zamanlarını dersin dikkatlerini daha çok çeken bölümlerine ayırabilme olanağı veriyor,” diyor.

Dünyada Trend Sanal Eğitim

Her zaman her yerde öğrenme mantığını tüm dünya gerçek anlamda destekliyor. Eğitim kaynaklarının herkesin kullanımına açılmasına yönelik çalışmalar her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Bu doğrultuda Yale, Harvard ve MIT gibi dünyanın önde gelen üniversiteleri ders materyallerini ücretsiz olarak internet üzerinden erişime sundu. Bu kaynaklara iTunes U gibi mobil uygulamalarla da ulaşılabiliyor. Bunun dışında dünyada gitgide yaygınlaşan Khan Academy gibi ücretsiz eğitim portalları da kullanıcı sayısını her geçen gün artırıyor. Üstelik Khan Academy gibi eğitim portallarının içerikleri İngilizce’den sonra Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) destekli olarak anadilde de yayınlanıyor. MEB’in Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen ve online bir eğitim platformu olan Eğitim Bilişim Ağı’nda (EBA) çok sayıda dijital kaynak bulunuyor. Dünya Bankası’nın ‘edutech’ isimli eğitimde bilişim teknolojileri kullanımı konusunu ele alan blogunda yer alan ‘10 Global Trends in ICT and Education’ başlıklı yazıya göre bu alanda küresel ölçekteki 10 trend; mobil öğrenme, bulut bilişim (cloud computing), her öğrenciye elektronik cihazın eğitim kurumu tarafından temin edildiği ‘one to one computing’, her yerde her zaman öğrenmeyi ifade eden ‘ubiquitous learning’ (u-learning), eğitsel oyunlar, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına yönelik olarak ‘kişiselleştirilmiş öğrenme’, öğrenim alanlarının geleneksel oturma düzeni de dahil olmak üzere yeniden tanımlanması, öğretmenler tarafından üretilen açık ve online içerikler, öğrencilere yönelik oluşturulan kişisel online portfolyoların değerlendirilmesi ve öğretmen rollerinin bilginin kaynağı olmaktan ziyade öğrencilere birçok konuda rehberlik sağlayan öğretici/mentor niteliğinde olması yönündeki değişim.

Türkiye Online Eğitimde Nerede?

Türkiye’nin dijital okur-yazarlıkta dünyanın neresinde olduğunu kavramak için PISA sonuçlarından yola çıkıyor uzmanlar. Buna göre 2009’da OECD ülkeleri içinde öğrencilerin yüzde 1’inden daha azı hayatlarında hiç bilgisayar kullanmadığını belirtmiş. Bu oran Yunanistan, Türkiye, Japonya ve İsrail’de yüzde 2-3 arasında. Evinde bilgisayarı olan öğrencilerin, toplam öğrencilere oranı OECD ortalamasında yüzde 94 iken ülkemizde yüzde 61 olup Türkiye, Şili (yüzde 76) ve Meksika (yüzde 50) ile birlikte OECD ortalamasının altında kalan ülkeler arasında gösteriliyor. Sosyo-ekonomik açıdan teknolojiye erişim değerlendirildiğinde, OECD ülkeleri içinde Türkiye, avantajlı ve dezavantajlı öğrencilerin arasında evde internet erişimi açısından en fazla farkın olduğu ülkelerden. Bu farkın en az olduğu ülkeler ise Hollanda, Norveç, Finlandiya ve Danimarka.

Gelecekte neler olacak?

Orta vadede eğitimin dijital materyallerle desteklenmesinde artış ve uzun vadede öğrenim işinin çoğunlukla sanal ortama taşındığı bir dünya duruyor geleceğimizde. Eduprofill Eğitim Danışmanlık Kurumsal İletişim Koordinatörü Filiz Kantekin bu bilgiyi göz önüne alarak okulların öğretim ve bilgiye erişimden ziyade öğrencilere bu konuda yol gösterici olması gerektiğini belirtiyor. Öğretmenlerin de bu konuda rehberlik eden, eğitimde bu çağa uygun metotlar geliştiren ve uygulayan kişiler olup, eğitim sisteminin tamamen öğrenci odaklı olması gerektiğinin altını çiziyor. Birkaç çalışmada öğrenci özelliklerinden kaynaklanan problemler (kültürel faklılıklar, ülkelerarası zaman faklılıkları, öğrencinin eğitim altyapısı gibi), kurumsal problemler, mali boyut, öğretmen nitelikleri gibi problemler yaşansa da gelişen teknoloji ile yakın zaman da bu durumların tamamen ortadan kalkması bekleniyor. Siz de online eğitimleri takip edin, çocuğunuzu hayat boyu sürdürebileceği öğrenme tekniğiyle tanıştırın!