Reklamını Dijitalde Gördüğümüz Markaları Daha Çok Tavsiye Ediyoruz

“Benim Dünyam Dijital” diyenler IAB Türkiye tarafından 2. kez düzenlenen

MIXX DigiTalks’ta buluştu.

Reklamını Dijitalde Gördüğümüz Markaları Daha Çok Tavsiye Ediyoruz

IAB Türkiye tarafından düzenlenen MIXX DigiTalks Semineri 13 Nisan tarihinde Four Seasons Bosphorus’da düzenlendi. Katılımcılar dijital sektörün makro düzeyde ekonomiye, mikro düzeyde markalara etkilerini, sektördeki son yenilikleri ve dijitalin iş yapış şekillerini nasıl değiştirdiğini sektörün önde gelen isimlerinden dinleme şansı elde etti.

MIXX DigiTalks Semineri’nde konuşan IAB Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mahmut Kurşun, ‘’Dijital sektörde yapılan 1 TL’lık reklam yatırımı, milli gelire 17 misli katkı sağlıyor. Yani dijital kendi gelişirken aynı zamanda makro gelişmeyi de destekliyor. Dijital demek memleket meselesi demek.” dedi.

Dr. Mahmut Kurşun sözlerini, “Günümüzde dünya ekonomisinin %22,5’inin dijital ekonomi, oluşturuyor dijital reklam teknolojileri dijital ekonominin büyümesine katkıda bulunuyor. IAB Türkiye olarak Ipsos Türkiye ve Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’yle birlikte hazırladığımız Dijital Reklamın Ekonomiye Katkısı araştırması 2015’te dijital reklamın doğrudan ve dolaylı etkileriyle istihdama 1.2 milyonluk katkı sağlıyor. Dijital dünyanın genç nüfusa sahip ülkemiz için çok değerli iş imkanları yarattığını unutmamalı ve gençlerimizi lise – üniversite düzeyinden başlayarak bu alana yönlendirmeliyiz“ diyerek tamamladı.

Dijital Reklamın Markaya Etkisi Araştırması Sonuçları İlk Kez Açıklandı

Seminerde, IAB Türkiye’nin GFK’ya yaptırmış olduğu ve Türkiye’de bir ilk niteliği taşıyan ‘’Dijital Reklamın Markaya Etkisi Araştırması’’nın sonuçları da açıklandı. Markaların, dijital pazarlama yoluyla edindiği bilinirlik, hatırlanma, reklam beğenisi, farklı iletişim mecralarındaki etki gibi temel davranışları ölçmek amacıyla yapılan araştırma kapsamında 9 ana sektörde 2017 kişi ile görüşüldü, 2700 anket gerçekleştirildi.

Araştırmanın bulgularına göre; bir markanın reklam karmasında dijitalin payı arttıkça farkındalık ile birlikte hatırlanma da artıyor ve tüketicilerin daha fazla aksiyona geçme eğilimde oldukları görülüyor. Örneğin dijitalin de kullanıldığı çok mecralı reklam kampanyaları ilgiyi %90, isteği %33, aksiyona geçme oranını %31 arttırıyor.

Tüketicilerin aksiyona geçme eğilimleri sadece Dijital ve sadece TV’de görülen reklamlar ayrı ayrı incelendiğinde, mecranın sağladığı fonksiyonel fayda ile birlikte, “satın alma” dışındaki tüm aksiyon alanlarında mecralar arası fark açılıyor. Tüketiciler, reklamını dijitalde gördüğü markayı %22 oranında tavsiye ederken, televizyonda gördüğü markayı %12 oranında tavsiye ediyor.

Dijital ve TV direk karşılaştırıldığında da markaya ilişkin “çok beğeniyorum” oranı TV’de %32’yken dijitalde %19’luk bir artışla %39 olarak karşımıza çıkıyor.

Reklamı dijitalde daha yoğun görülen markaların etkileşim yüzdeleri TV’de daha yoğun görülenlere göre anlamlı derecede yüksek. Dijitalde, markayı internetten/sosyal medyadan tanıdık ve arkadaşlarıma önererek indirim/hediye kazandım diyenlerin oranı %7, satın aldığı ürün/hizmeti sosyal medyada paylaşanların oranı ise %12.

Dijitalde aktif olan markalarla eşleştirilen ifadeler pasif olanlara kıyasla pozitif ve anlamlı derecede daha yüksek. Tüketiciler, dijitalde aktif olan markaları daha yenilikçi buluyor ve kendine daha yakın hissediyor.

Seminere ayrıca, gençlerin gözdesi Berkcan Güven, çocuklu annelerin sevgilisi Akasya Aslıtürkmen, Unilever Dijital ve Pazarlama Dönüşüm Direktörü Yüce Zerey, Ciner Yayın Holding Dijital Reklam Genel Müdürü Uğur Timurkan da sunumları ile katıldılar. Seminerin son bölümünde ise Yeni Nesil ATM’ler: Bankacılık & Mobil Ödeme Sistemleri, Mobil Pazarlama ve Tüketici Üzerine Etkileri ve Dijital Pazarlama İletişiminde Müzik konulu paneller yer aldı.

Ekonomi Basını Başarı Ödülleri” yarışması müraacatları için son gün 15 Nisan 2017

Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) “IX. Ekonomi Basını Başarı Ödülleri” yarışması müracatları başlıyor.. 15 Nisan 2017 tarihine kadar başvuruların yapılacağı yarışmanın ayrıntıları ekteki ödül şartnamesinde bulunmaktadır. Başvurularınızı PDF formatında e-maille, TV, Radyo dallarında aday olacak çalışmaların 1 adet CD’lerini dernek merkezine elden, posta ile veya e-maille (yarışma ile ilgili müracatları lütfen aşağıdaki e-mail adresine ad soyad, iletişim bilgileri, hangi dalda yarışmak istediğinizi belirterek gönderiniz) gönderebilirler.. Vodafone Türkiye’nin ana sponsorluğunda, İstanbul Ticaret Odası’nın desteğiyle düzenlenen Ekonomi Basını Başarı Ödülleri ile ilgili yönetmelik ektedir. Katılımınızı bekler, iyi çalışmalar dileriz.

Güvenli Tarım ve Sağlıklı Beslenmeye Kadın Çiftçiler Aileleriyle Birlikte İmzalarını Atacak

Filizlerin Mucizeleri’nin tarımsal üretim bacağını oluşturan “Kadın ve Aileleri ile Güvenli Tarım ve Sağlıklı Beslenme Projesi’ kapsamında farklı eğitim programlarına katılan kadın çiftçiler ve aileleri katılım belgelerini törenle aldılar.

Kadın çiftçi ve aileleri üretimini yapacakları karabuğdayın ilk ekimini de Bilecik’te gerçekleştirdiler.

BİLECİK, 12 Nisan 2017 –TürkTraktör’ün Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ankara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÇAM) ve Karabuğday Yetiştiricileri ve Sağlıklı Yaşam Derneği (KARSADER) desteğiyle hayata geçirdiği ‘Kadın ve Aileleri ile Güvenli Tarım ve Sağlıklı Beslenme Projesi’ nin tanıtımı Bilecik’te düzenlenen bir törenle yapıldı.

TürkTraktör Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alessandro Cazzin projeyle ilgili şu bilgileri verdi: “Tarım ve otomotiv alanında kadın işgücü ve girişimciliğinin artırılmasını desteklemek üzere ortaya çıkan ve Eğitim, Tarımsal Üretim ile İstihdam olmak üzere 3 farklı konuyu sahiplenen Filizlerin Mucizeleri projemizle, Türkiye’nin sürdürebilir kalkınma sürecinde kadınlarımızın oynadığı önemli role dikkat çekiyoruz. Bugün de burada, projemizin Tarımsal Üretim tarafındaki çalışmalarını tanıtmak üzere bir aradayız. Bakanlık, Üniversite, STK ve özel sektörün birlikte hayata geçirdiği sayılı projelerden birine imza atmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu sayede kadın çiftçilerimiz ile ailelerini, hem ülke tarım ve ekonomisine katkı sağlayacak bir projeye dahil ediyor; hem de Türkiye için yepyeni bir ürün olan karabuğdayı yetiştirmelerinde kendilerine destek oluyoruz.”

Bilecik’te karabuğday ekimi yapıldı, ilk hasat ise Ağustos’ta

Alessandro Cazzin, projenin parçası olan kadın çiftçi ve ailelerine, Mart ayı boyunca tarımsal ürün yetiştiriciliği konusu başta olmak üzere ve birebir çalışmaları da içerecek şekilde teorikve pratik eğitimler verildiğini söyledi. Cazzin “Bu kapsamda çiftçilerimize ürünlerin yetiştiriciliğinden organik tarıma girişimcilikten, tarımda mekanizasyon, güvenli sürüş, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ürün pazarlama konularına kadar geniş bir yelpazede konusunda uzman kişiler tarafından eğitimler verildi. Bundan sonraki aşama ise eğitimlerde kendilerine öğretilenlerin sahaya taşınmasıdır”diye açıkladı.

Projede, Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından Türkiye’de üretilen sertifikalı karabuğday tohumlarını kullanacaklarını sözlerine ekleyen Alessandro Cazzin; “Konya’dan karabuğday tohumlarımızı teslim aldık. Bugün ise Bilecik’te hem eğitimlerimizi tamamlayan tüm çiftçi kadınlarımız ve ailelerine sertifikalarını törenle verdik hem de ilk karabuğday tohumu ekimini gerçekleştirdik. Toplam 300 dekarlık alanda yapacağımız tohum ekimimiz sonrasında ilk hasadımızı 3 ay sonra alacağız” dedi.

‘Karabuğday’ı kadın çiftçiler üretecek, hem Çölyak hastalarına hem de ülke ekonomisine destek olunacak

Alessandro Cazzin projeyle aynı zamanda Türkiye için yeni bir bitki olan karabuğdayın, ülke coğrafyasında üretiminin yaygınlaştırılmasını hedeflediklerini de sözlerine ekleyerek şunları söyledi: “Yüksek oranda protein içeren ve lif içermeyen karabuğday aynı zamanda tam bir demir, fosfor ve magnezyum deposu. Glutensiz bir besin olan karabuğdayın, Türkiye’de 800 binin üzerinde Çölyak hastası olduğunu hatırlattığımızda, bu topraklarda yetiştirilmesinin aslında ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.”

Proje sonucu elde edilecek ürünün hasat ve pazarlanması sonrasında, bu çalışmaların ekonomik katkısını da analiz edebileceklerini ifade eden Alessandro Cazzin: “Projemizin her aşamasında çiftçi kadınlarımız ve ailelerinin yanında olmayı sürdüreceğiz. Bölgede kooperatif kurulmasına destek olarak pazarlama faaliyetleri içinde bir adım atılmış olacak”diyerek sözlerini tamamladı.

“Bakanlığımızın Milli Tarım Projesinde kadınlarımızın rolü oldukça önemlidir”

En önemli paydaşlardan biri olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı adına Eğitim Yayım ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı Kırsalda Kadın Hizmetleri Koordinatörü Nimet Kaleli konuşmasında “Bugün burada paydaşlarımızla işbirliği içinde yürüttüğümüz temeli eğitim üzerine kurulu proje ile Türkiye için yeni bir bitki olan karabuğdayın ülkemiz coğrafyasında üretimini yaygınlaştırmak adına Bilecik’te önemli bir adım atmış oluyoruz” dedi.

Kaleli proje ile kadın çiftçilerin karabuğday yetiştiriciliğine yönelmesinin yeni istihdam alanlarının oluşması, ekonomik anlamda gelir kaynağı oluşturması ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlaması açısından önemli olacağını ifade etti.

Ankara Üniv. Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÇAM) Müdürü Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, AKÇAM olarak yerelin ve kırsalın bir bütün olarak kalkınmasına özel önem verdiklerini belirtti. Prof.Dr. Gülçubuk, Türkiye’de bir ilk olan bu projeye yerel ekonominin güçlendirilmesi, karabuğday yetiştiriciliğinin yörede bilimsel esaslara göre yapılması, yerel ürünlerin katma değerinin yükseltilmesi, örgütlenme-girişimcilik-pazarlama-arıcılık-organik tarım konularında başta kadınlar olmak üzere üretici ailelerin kapasitelerinin artırılması için katkıda bulunduklarını ve projenin sürdürülebilir olması için her türlü bilimsel ve kalkınma temelli desteklerininin devam edeceğini ifade etti.

Törende Karabuğday Yetiştiricileri ve Sağlıklı Yaşam Derneği (KARSADER) adına bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanı, Yasemin Sürmeli, KARSADER olarak bu proje kapsamında amaçlarının karabuğday gibi katma değeri oldukça yüksek ve insan sağlığı için son derece faydalı olan bir ürünün Bilecik’te üretiminin çiftçiler arasında yayılması ve benimsenmesini sağlayarak hem sürdürülebilir kalkınmaya hem de kırsal ekonomiye katkı sağlamak olduğunu belirtti.

Başarılı 43 kursiyere sertifikalarının verilmesi ve Kurşunlu Köyü Nomanın Kuyu mevkiinde kadın kursiyerlere traktörle güvenli sürüş eğitimi verilmesiyle devam eden program, karabuğday ekimiyle son buldu.

Takeda, Türkiye’de Büyümeye Onkoloji Alanında Devam Ediyor

Araştırma ve Geliştirme odaklı Japon ilaç şirketi Takeda, Osteosarkom ve Lenfoma hastaları için geliştirdiği yenilikçi ilaçlarla Türkiye’deki hastalara daha iyi tedavi imkanları sunacak. Takeda Türkiye, kanser tedavisinde öncülük edebilecek iki yeni onkoloji ilacını portföyüne ekleyerek hastaların hayat kalitelerini arttırmayı hedefliyor

230 yılı aşan köklü bir geçmişe sahip dünyanın önde gelen ilaç firmalarından Takeda, hasta sağlığını odağına alan ve çığır açan yenilikçi yaklaşımlarıyla Ar-Ge çalışmalarına her yıl 4 milyar USD yatırım sağlıyor. 2009 yılında Türkiye pazarına giren Takeda, ülkemizde hematoloji, onkoloji, gastroenteroloji, solunum, metabolizma, enfeksiyon ve kas iskelet sistemi gibi önemli terapötik alanlarda faaliyet gösteriyor.

2015 yılında yaptığı önemli bir portföy satın alımıyla Türkiye’de hız kesmeden büyüyen ve iş hacmini üç katına kadar çıkararak büyük bir başarıya imza atan Takeda Türkiye, onkoloji alanında geliştirdiği iki yeni ilacını Türk hekim ve hastalarına yeni bir tedavi seçeneği olarak sunmanın gururunu yaşıyor. Takeda Türkiye Genel Müdürü Gamze Yüceland, “Türkiye’deki hastaların ve sağlık kurumlarının farklı ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilmek için portföyümüzü ve ekibimizi geliştirmeye, global yetkinliklerimizi Türkiye’deki ihtiyaçlar ile buluşturmaya devam edeceğiz. Kültürümüzde var olan girişimci ruh, adanmışlık ve tutku, Takeda’nın onkoloji alanında hastalara daha iyi çözümler sunmasını sağlıyor.” dedi.

Osteosarkom; kemik kanserlerinin en sık rastlanan türüdür, daha çok çocuk ve genç erişkin hastalarda görülmektedir. Bu tedavi alanındaki Takeda’nın yeni ilacı ile, uygun hastalarda standart tedavilere göre sağ kalım avantajı sağlanabilmektedir. Hastaların yaşam sürelerine katkı sağlayabilen bu yeni tedavi yöntemi, Takeda’nın onkoloji alanında öncü olma amacını güçlü kılmaktadır.

Lenfoma bir lenfatik sistem kanseridir. Takeda, iki lenfoma alt tipinde (Hodgkin Lenfoma ve Anaplastic Büyük Hücreli Lenfoma) karşılanmamış tedavi ihtiyaçlarına da yenilikçi bir alternatif sunmaktadır. Takeda’nın bu alandaki yeni tedavi seçeneği, kanser hücrelerine direkt bağlanabilen bir antikor-ilaçtır. Bu ilaç, nadir ve kısıtlı tedavi imkânlarına sahip iki lenfoma alt tipinin tedavisinde daha önceki tedavi seçeneklerinin başarısız olduğu hastalarda hastalıksız dönemi ve sağ kalımı artırmak adına önemli etkilere sahiptir.

Takeda Türkiye Medikal Direktörü Dr. Kerem Organ, “Takeda’nın sunduğu bu yeni tedavi, uygun Hodgkin Lenfoma hastalarında olumlu tolerabiliteye ve etkinliğe sahiptir. Bu hastalığın tedavisine, son 34 yılda spesifik yeni bir ilaç sunduğumuz ve böyle büyük bir gelişmeyle daha çok hastanın hayatına olumlu etki edebildiğimiz için çok mutluyuz.” ifadesinde bulundu.

Takeda önümüzdeki dönemde de onkoloji-hematoloji ve gastroenteroloji alanlarında hastalara umut olacak yeni tedaviler üzerinde çalışmaya devam edecektir. Takeda Türkiye’nin hedefi, tüm yenilikçi ürünlerini en hızlı şekilde Türkiye’deki hastalara da ulaştırılabilmesidir.

Fotoğraf Altı 1 ( Soldan sağa): Gamze Yüceland, Kerem Organ

Fotoğraf Altı 2 ( Soldan sağa): Gamze Yüceland, Kerem Organ

Fotoğraf Altı 3 ( Soldan sağa): Kerem Organ, Gamze Yüceland, Ebru Yavuz

Fotoğraf Altı 4 ( Soldan sağa): Gamze Yüceland

Güvenlik ağları sektöründe büyüme iki katına çıktı!

Dünyanın lider video yazılımı yönetimi sağlayıcısı Milestone Systems, güvenlik alanında dünya devi olan teknoloji üreticilerini Milestone Açık Platform Günü’nde bir araya getirdi. Etkinlikte Türkiye’deki güvenlik ağları yatırımları da masaya yatırıldı. 10 yıl boyunca yüzde 10’larda büyüyen pazar son 2 yılda yüzde 25’lik büyümeye ulaştı. Artık özel şirketler de çalışanlarını ve ürünlerini korumak için güvenlik yatırımlarına yöneldi

 

Dünyanın lider IP video yazılımı yönetimi sağlayıcısı Milestone Systems, alanında dünyanın en büyük şirketlerini Milestone Açık Platform Günü’nde (MPOP) bir araya getirdi. Bosch, Dell, Dahua, NEC, Axis, OnCam ve Technoaware şirketlerinin katıldığı konferansta Türkiye ve dünyadaki en yeni güvenlik teknolojileri tanıtıldı.

Bu yıl 7. kez düzenlenen etkinlikte Milestone Systems, çözüm ortakları ile bir araya geldi ve yeni yol haritasını paylaştı. Etkinlikte Türkiye’deki güvenlik çözümleri yatırımları ve sektörün büyümesi de konuşuldu.

Güvenlik pazarı 150 milyon dolara çıktı

Milestone Systems Kuzeydoğu Afrika Kanal Yönetim Müdürü Özgür Uygur, yaptığı konuşmada, 10 yıl boyunca yüzde 10’larda büyüyen güvenlik çözümleri pazarının son iki yıldır yüzde 25 büyüdüğünü söyledi. Türkiye’de güvenlik yazılım ve donanım pazarın 150 milyon dolara ulaştığını tahmin ettiklerini belirten Uygur şöyle konuştu: “Türkiye’de hem kamu hem de özel sektör güvenlik kamera ve yazılımlarına daha çok önem veriyor. Pazarın büyüdüğünü bu toplantıya katılanların sayısından da görebiliyoruz. Milestone Systems, sekördeki en güvenilir yazılım olarak Türkiye’yi daha güvenli hale getirmeyi hedefliyor. Global olarak 2015’ten 2016’ya kadar üç katı büyüme gerçekleştirdik.”

Pazar iki katına çıkacak

Özgür Uygur’un verdiği bilgiye göre artık güvenlik 10 yıl öncesindeki gibi standart işletme güvenliğinin ötesine geçti. Kamera izleme ve kaydın dışında çalışanları ve varlıkları korumaya yöneldi. İş süreçlerine video ve güvenliği dahil etmeye başladı. Sınır güvenliği, stadyumlar ve konser alanlarındaki kalabalık yönetimi, afet bölgelerinde ve terörün bulunduğu bölgelerde acil durum yönetimi ve şehir izleme sistemleri gelişiyor. Dünyada da 2015’te 6.5 milyar dolar olan IP pazarı, 2020’de iki katına çıkacak dünyada. 2020’den sonra ise herşey buluta çıkacak.

Yatırımda yüzde 40 tasarruf imkanı

Milestone Systems, etkinlikte XProtect 2017 R1 versiyonu yazılımı ve Husky M550 A modelini de tanıttı. Şu ana kadar dünyada üretilmiş en güçlü Video Yönetim kayıt sistemi olan Husky M550 A, tek cihazda 768 kamera ile full HD kayıt yapabiliyor. Orta ve büyük ölçekli işletmelerin kullanabildiği bu sistem sunucu ihtiyacını 5’ten 1’e indiriyor. Böylece işletmelerin ilk yatırım maliyetini yüzde 40 düşürüyor.

TSKB’nin Ekonomik Araştırmalar Müdürü Burcu Ünüvar oldu

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü’ne Burcu Ünüvar atandı. Finans sektöründen akademik dünyaya uzanan bir kariyere sahip olan Ünüvar’ın akademik çalışma alanları arasında finansal iktisat ve para politikası yer alıyor.

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nda Ekonomik Araştırmalar Müdürü olarak Burcu Ünüvar atandı. Lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde tamamlayan Burcu Ünüvar, Uygulamalı Ekonomi ve Finans alanındaki yüksek lisans derecelerini ise sırasıyla Danimarka’da Copenhagen Business School ve ABD’de Washington State University’den aldı.

Kariyerine 2004 yılında İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’de başlayan Ünüvar, 2006-2013 arasında kurumun ekonomik araştırmalarını yönetti. Sonrasında akademik hayata geri dönen Ünüvar, TSKB’deki yeni görevinden önce Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde tam zamanlı Öğretim Görevlisi olarak ders verdi. Ünüvar’ın akademik çalışma alanları arasında finansal iktisat ve para politikası yer alıyor. Burcu Ünüvar, Nisan 2017 tarihinden itibaren TSKB Ekonomik Araştırmalar Müdürü görevini üstlenecek.

TSKB Hakkında:

TSKB, 1950’den bu yana, kurumsal kredilendirme, proje finansmanı, yatırım bankacılığı ve danışmanlık hizmetleri sunarak ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasına destek sağlamaktadır. Uluslarüstü finans kurumları ile geliştirmiş olduğu uzun soluklu iş ortaklıkları kapsamında küresel fonları Türk iş dünyasının yatırımları ile buluşturan TSKB, uzun vadeli kredilerin yanı sıra yatırımların finansal, teknik ve çevresel sürdürülebilirliği için özel danışmanlık çözümleri de sunmaktadır.

TSKB ayrıca nitelikli yatırım bankacılığı hizmetleriyle Türk ekonomisinin gelişimi ve büyümesi için değer yaratmaktadır. Küresel olarak kabul görmüş sürdürülebilirlik uygulamalarını ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla bankacılık süreçlerine entegre eden TSKB, iş dünyasının düşük karbonlu ve daha verimli bir üretim düzeyine geçişi için kaynak sağlamaktadır. Türkiye’nin ilk karbon-nötr bankası, finans sektöründe ilk sürdürülebilirlik raporu, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemine sahip ilk Türk bankası gibi başarılara imza atmış olan TSKB, 2016 yılında uluslararası piyasalarda ihraç ettiği ‘Yeşil/Sürdürülebilir Tahvil’ (Green/Sustainable Bond) ile ülkemizde bir ilki daha gerçekleştirmiştir. BİST Kurumsal Yönetim Endeksi’nde en yüksek derecelendirmeye sahip kurumlardan biri olan TSKB, ayrıca, BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer almaktadır. TSKB, başarılı uygulamaları ile bugüne dek Euromoney, Financial Times, IFC, CDP, Global Capital, IFR-Thomson Reuters ve Bonds&Loans gibi uluslararası platformlar tarafından pek çok ödüle layık görülmüştür. Merkezi İstanbul’da olan TSKB’nin, Ankara ve İzmir’de şubeleri bulunmaktadır.

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin yeni başkanı Ali Pandır oldu

Kurulduğu günden bugüne kurumsal yönetim anlayışının ülkemizde tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi için çalışan Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği ( TKYD) yeni yönetim kurulunu belirledi.

Kurumsal yönetim anlayışının etki ettiği tüm alanlarda yol gösterici olma misyonuyla

2003 yılında kurulan ve 700’e yakın yönetim kurulu üyesi ve üst düzey yönetici ile Türkiye’de kurumsal yönetim ilkeleri ile ilgili uygulamalara yön vermeyi hedefleyen Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin 8. Olağan Genel Kurulu, Yapı Kredi Plaza’da yapıldı. İki yılda bir gerçekleşen genel kurulda Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Ali Pandır seçildi.

Pandır: “Hedefimiz halka açık olmayan şirketlerde de kurumsal yönetimi geliştirmek”

Kurumların yüksek performanslı, rekabetçi ve iyi yönetilen kurumlar haline gelmesi vizyonu ile kurumsal yönetimin ana ilkeleriyle benimsenmesi, yerleşmesi ve doğru uygulanması için çalışmalarını bugüne kadar başarılı biçimde sürdüren TKYD’nin önümüzdeki dönemde ülke geneline yaygınlaştıracağını söyleyen Ali Pandır, Türkiye’nin kalkınmasında önemli rol üstlenen ancak halka açık olmayan çok sayıda sanayi kuruluşu olduğuna dikkat çekti. Pandır: “TKYD olarak özel sektör, kamu kuruluşları, medya, düzenleyiciler, sivil toplum kuruluşları ve akademik dünya arasında bir iletişim ağı kurarak bu konuda öncü olduğumuza inanıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz işbirlikleri ve bölgesel projeler ile etki alanımızı uluslararası düzeye taşıdık. Kuruluşlarımız için yol gösterici olmak ve rehberlik yapmak hedefi ile projelerimize her yıl yenilerini ekleyerek ülkemizde kurumsal yönetimin bir yönetim anlayışı olarak benimsenmesi ve bir iş yapma kültürü haline gelmesi için yürüttüğümüz faaliyetlerimize yenilerini ekleyeceğiz. Ülkemizde ekonomimizin gelişmesine önemli katkılar sağlayan aile şirketlerimiz var. Bunların büyük çoğunluğu halka açık değil. Bu şirketlerde kurumsal yönetim uygulamalarını iyileştirilmek ve ülke genelinde yaygınlaştırmak için çalışmalarımızı bu alanda yoğunlaştıracağız. Profesyonel Bağımsız Yönetim Kurulu üyesi yetiştirmek ve uluslararası sertifikasyonlar konularında çalışarak Yönetim Kurulları’nın etkinliğini artırmak üzere iyi uygulamaları yaygınlaştırmak istiyoruz. Sivil toplum kuruluşları nezdinde de kurumsal yönetimin yaygınlaştırılması konularına ağırlık vermeyi planlıyoruz’ dedi.

Kurulduğu günden bugüne kurumsal yönetimin “Adillik”, “Şeffaflık” “Hesap Verebilirlik” ve “Sorumluluk” ilkelerini esas alarak yürüttüğü faaliyetleri ile referans bir kurum haline gelen TKYD’nin ülkemizin kaynaklarını en etkin şekilde yönetebilmesi, yabancı sermayeyi çekebilmesi ve rekabetçi kuruluşlar yaratabilmesi açısından kritik öneme sahip olduğuna inandığını söyleyen Pandır, TKYD olarak 14 yılda elde edilen bilgi ve deneyimin bugün Türkiye ekonomisine yaptığı yatırım, üretim, istihdam ve ihracat ile katma değer yaratan tüm kurumlarla paylaşılmasının ülke kalkınmasına büyük fayda sağlayacağını belirtti.

TKYD Hakkında: Kurumsal yönetim anlayışının ülkemizde tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi misyonuyla hareket eden Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), 2003 yılında gönüllü bir sivil toplum kuruluşu olarak kuruldu. Adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilen kurumsal yönetim anlayışının, etki ettiği tüm alanlarda yol gösterici olma misyonuyla hareket eden TKYD, özel sektör, kamu kuruluşları, medya, düzenleyiciler, sivil toplum kuruluşları ve akademik dünya arasında bir iletişim ağı kurarak kurumsal yönetim uygulamalarının gelişmesini hedefliyor. TKYD, 46 kurumsal ve 700’e yakın bireysel üyesiyle ülkemiz kurumlarının yüksek performanslı, rekabetçi ve uluslararası yönetim ilkelerine sahip, paydaşlarına en fazla değer yaratan kurumlar haline gelmesini amaçlıyor.

Çevik metodolojiler, klasik BT rollerinin sonu olmayacak

8. Uluslararası TestIstanbul Konferansı’nın konuşmacılarından DevelopSense Kurucusu Michael Bolton, yazılım testinde çevik (agile) yaklaşımın yaygınlaşmasının klasik BT rollerinin sonunu getirmeyeceğini söyledi.

Yazılım Test ve Kalite Derneği’nin 25 Nisan’da sekizincisini gerçekleştirileceği Uluslararası TestIstanbul Konferansı’nın konuşmacılarından DevelopSense Kurucusu Michael Bolton, çevik (agile) metodoloji kullanılan projelerin yaygınlaşmasının, İş Analisti, Yazılım Test Uzmanı ve UX tasarımcısı gibi klasik test rollerinin sonunun geldiği anlamını taşımadığını söyledi. Bir yazılımın sadece koddan oluşmadığını vurgulayan Bolton, “Çevik yaklaşımı benimseyenlerin bir kısmı, herkesin programcı olmak istediğini düşünüyor. Ben bunu doğru bulmuyorum” dedi.

“İnsanlara başarılı bir şekilde yardımcı olan yazılımlar geliştirmek ve bu yazılımları iyi test etmek istiyorsak, kod yazabilecek kişilere ihtiyacımız var” diye konuşan Bolton, kodlama becerisinin kullanışlı olduğuna dikkat çekerek, “Çoğu test uzmanı kodlamayla ilgili bir şeyler bilmeli ve hatta bir kısmı bu konuda uzmanlaşmalıdır. Kodlama bilgisi, gerçekten işinizi halletmenize yardımcı olacak araçlar geliştirebilmenize yardımcı olur. Fakat bir geliştirme grubunda, yazılımın nereye ne şekilde uyacağını anlayan insanlara da ihtiyacımız var. Zarif, güzel şeyler tasarlayabilecek insanlara, oluşturduğumuz şeyleri tanımlayabilecek ve belgeleyebilecek insanlara ihtiyacımız var. Ürünlerimizle sorun yaşadıklarında, insanlara yardım etmekte iyi olan insanlara ve iş konusunda önceliklerin ne olduğunu bulabilecek insanlara ihtiyacımız var. Ve tüm bunların yanlış gitme olasılığı konusunda uzmanlaşmış insanlara da ihtiyacımız var” diye konuştu.

Günümüz koşullarında çok şey hakkında genel bir anlayışa sahip olmanın tercih edilen bir özellik olduğunu söyleyen Michael Bolton, “Ancak uzmanlara da ihtiyacımız var. Uzmanlar projeye derin beceriler getirirler. İyi bir çevik ekip, genel yaklaşıma sahip insanların yanı sıra uzmanlardan oluşmalı ve bireysel olarak çözülemeyecek bir sorunu çözmek için birlikte çalışmalıdır” dedi.

Yazılımcılar daha üretkenler

Yazılım alanında yaklaşık 30 yıl deneyimi bulunan Bolton, bu süre içinde yazılım geliştirme süreçlerine etki eden alanlarda önemli değişimler yaşandığına dikkat çekti. Bolton, “Her şeyden önce platformlar açısından çok önemli değişiklikler oldu. Uyumluluğa yönelik standardizasyon çalışmaları olumlu adımlar olsa da akıllı telefonlarla birlikte platform ortamı yine biraz karıştı. Bu süreçte programlama araçları ve framework’ler de gelişti. Yazılımcılar bugün, 10 ya da 20 yıl öncekine kıyasla çok daha üretken olabiliyorlar” diye konuştu.

Yıllar içinde yaşanan değişimlere karşın insanların test kavramına bakışının aynı kaldığını söyleyen Michael Bolton’a göre, birçok kişi testi bir doğrulama, işin sağlamasını yapmak olarak görüyor. Bolton konuya ilişkin görüşünü, “Oysa müziğin kağıt üzerine yazılmış noktalardan ve çizgilerden oluşmaması gibi, test de kağıt üzerine yazılan şey değildir. Yani test case’i aslında test değildir. Test, bir şeyi derinlemesine incelediğinizde düşündüklerinizdir. Çalışan bir şeyin demosu değildir; bir ürünün ya da fikrin doğasını keşfetmek için deney yapmaktır. Test yaparken, aslında ürünün gerçekten istediğimiz ürün olup olmadığına yönelik deneyler gerçekleştiriyoruz” sözleriyle ifade etti.

BT profesyonellerine öneriler

Dünya büyük bir hızla değişirken, bu değişime ayak uydurmak isteyen BT profesyonellerine önerilerde bulunan Bolton, “İşinizde ustalaşın ancak hayatın sadece BT’den oluşmadığını da her zaman hatırlayın. Seyahat edin ve insanların başka yerlerdeki yaşamlarını görün. Video oyunları oynayın, spor yapın, müzikle ilgilenin, yemek yapın, dans edin ve okuyun. Genel sistemler, bilim ve fizik, spor, ekonomi, tıp, matematik ve istatistik, bilişsel psikoloji ve eleştirel düşünme, gastronomi, sosyal bilimler, komedi hakkında bilgi edinin. Biyografi ve romanları okuyun. Ve mutlaka tarih okuyun çünkü gittiğiniz yöne adapte olmak istiyorsanız, geldiğiniz yönde neler olduğunu fark etmenizi sağlar” dedi.

Michael Bolton, 8. Uluslararası TestIstanbul Konferansı’ndaki konuşmasında, çevik geliştirme sürecinin arkasındaki ilkelerden söz edecek ve Rapid Yazılım Testi’nin çevik kontekstte nasıl değerlendirilebileceğini açıklayacak.

Kentsel Dönüşümde Müteahhit Seçerken Bunlara Dikkat

Nüfusunun yüzde 95’i deprem tehdidi altında yaşayan Türkiye’de yaklaşık 6,5 milyon konutun acilen yenilenmesi gerekiyor. Bu noktada çok hızlı bir şekilde ilerlemesi gereken kentsel dönüşüm sürecini yavaşlatan en önemli unsurlardan biri olan arsa payı çıkmazına dikkat çeken Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, arsa sahiplerine karar aşamasında dikkat edilmesi gereken kriterlerle ilgili önemli tavsiyelerde bulundu. Arsa payı oranının yanı sıra yeni daireler için öngörülen metrekare fiyatı, inşaatın kalitesi ve müteahhit firmanın referanslarının da değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Son, toplam faydaya bakılmasını önerdi.

Yapılaşmanın hızlı bir şekilde ilerlediği Türkiye’de kalitesiz ve güvensiz konutların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Nüfusumuzun yüzde 95’i deprem tehdidi altında yaşarken, 18 milyonu aşan yapı stoğumuzun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı ise 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluşuyor. Olası bir depremde yaşanabilecek kayıpların azaltılabilmesi için 6,5 milyona yakın konutun acilen yenilenmesi gerektiğini hatırlatan Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, ülkemiz için yolu, altyapısı, yeşil alanı ve sosyal imkanlarıyla planlı ve sürdürülebilir şehirler için kentsel dönüşümün sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesinin kritik düzeyde önemli olduğunu vurguladı. Kentsel dönüşüm kapsamında kaliteli ve uzun ömürlü binalar üretilmesinde müteahhitler kadar arsa sahiplerinin de sorumlu olduğunu ifade eden Tamer Son, arsa sahiplerine dikkat etmeleri gereken kriterlerle ilgili önemli tavsiyelerde bulundu.

“İnşaat kalitesine ve metrekare fiyatına bakın”

Kentsel dönüşüm sürecini ciddi anlamda yavaşlatan en önemli unsurlardan birinin arsa payı çıkmazı olduğunun altını çizen Tamer Son, arsa sahiplerinin kat karşılığı projelerde sadece arsa payı oranını dikkate almalarının hatalı kararlara neden olabileceğini belirtti. Arsa payı oranı ile birlikte değerlendirilmesi gereken önemli kriterlerden birinin bina tesliminde öngörülen daire metrekare fiyatı olduğunu vurgulayan Son, sözlerine şöyle devam etti; “Bir firma standartların üzerinde yüksek arsa payı verdiğinde mecburen kaliteden feragat etmek zorunda kalır. Bu durum ise yenilenecek evinde yaşamaya devam etmek isteyenler için hayal kırıklığı oluşturmasının yanı sıra düşen metrekare fiyatı nedeniyle maddi olarak da kayıp anlamına gelir. Tüm kriterleri bir arada değerlendirerek elde edilecek toplam faydaya bakmak gerekiyor.”

“Müteahhit firmanın referanslarını araştırın”

Müteahhit firmanın inşaat kalitesini ve beyanlarının doğruluğunu tespit etmek için referanslarının araştırılması gerektiğini söyleyen Son, “Kentsel dönüşüm kapsamında anlaşma sağlanacak müteahhit firmanın geçmiş projelerini mümkünse yerinde görerek inşaat kalitesini incelemek, taahhütlerini yerine getirip getirmediğine, projelerini zamanında teslim edip etmediğine ve projelerin prim oranına bakmak oldukça önemli. Deneyimli ekibiyle üst düzey mühendislik hizmeti veren, mimari projelerini en ince detayına kadar büyük bir titizlikle geliştiren, şantiyesinden inşaat malzemelerine kadar her kalemde standartlara uygun hareket eden, ileri inşaat teknolojilerini kullanan kurumsal firmaları tercih etmek her noktada kazanç sağlar” dedi.

“Yaşam odaklı projeler yaygınlaşmalı”

Kentsel dönüşümü fırsat yarışına çevirmeye çalışmak yerine çözümcül bir yaklaşımla ilerlenmesinin tüm taraflar için faydalı olacağını ifade eden Son, “Bu süreçte konut odaklı projeler yerine yaşam odaklı projeler yaygınlaşmalı. İçinde yaşamaktan keyif alınabilecek, hayatı kolaylaştıran, bireylere bir değer sunan, en ince detayına kadar bütüncül bir yaklaşımla planlanmış, kentin kimliğine ve ihtiyaçlarına uygun, kaliteli projelerin sayısı arttıkça kentlerimiz çok daha yaşanabilir ve gelecek nesillere gönül rahatlığıyla emanet edebileceğimiz yaşam alanları olacak” diyerek sözlerini tamamladı.

Dijitalleşen KOBİ’ler müşteri ilişkilerini de online yönetiyor

Gelişen teknoloji ve uygun maliyetli çözümler sayesinde artık KOBİ’ler de müşteri ilişkileri yönetiminde online çözümlerin avantajlarından yararlanabiliyor. GD Holding bünyesinde geliştirilen TRCRM ile KOBİ’ler profesyonel bir CRM (Müşteri ilişkileri yönetimi) sisteminde olması gereken tüm özelliklerle iş süreçlerini kolayca takip edebiliyor, verimliliğini ve işletmelerinin kârlılığını artırabiliyor.

Gelişen yazılım ve internet teknolojileri iş dünyasında da büyük değişimleri beraberinde getiriyor. Uygun maliyetli çözümler, sadece büyük ölçekli işletmelerin değil, KOBİ’lerin de teknolojinin sağladığı avantajlardan yararlanmalarına yardımcı oluyor. Dijitalleşerek çağa ayak uydurmayı başaran KOBİ’ler, rekabet avantajı elde ediyor ve başarıyı yakalıyor.

Günümüzün yoğun rekabet koşulları müşteriyi çekme ve elde tutmanın önemini geçmişe oranla çok daha fazla artırıyor. Yeni bir müşteri kazanmanın eski bir müşteriye satış yapmaktan 6 kat daha maliyetli olduğu ve memnuniyetsiz bir müşterinin yaşadığı olumsuz deneyimi ortalama 8 kişi ile paylaştığı düşünüldüğünde, müşteri ilişkileri yönetiminin önemi daha iyi anlaşılıyor.

Üstelik yıllık müşteri sadakatini sadece yüzde 5 artıran bir işletmenin kârını yüzde 25 ile 85 arasında artırdığı, yeni bir müşteriye ürün satma olasılığı yüzde 15 iken mevcut müşteriler için bu olasılığın yüzde 50 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, müşteri ilişkilerini teknolojinin yardımı ile yönetmek neredeyse kaçınılmaz bir hal alıyor.

CRM süreçlerinde BT’nin avantajları

GD Holding bünyesinde geliştirilen TRCRM de özellikle KOBİ’lerin iş süreçlerinde bilişim teknolojilerinden en iyi ve en kolay şekilde faydalanmalarını amaçlıyor. KOBİ’ler TRCRM ile profesyonel bir CRM (Müşteri ilişkileri yönetimi) sisteminde olması gereken tüm özelliklerle iş süreçlerini kolayca takip edebiliyor, kârlılık ve verimliliklerini artırabiliyor.

TRCRM, doğru ürün ya da hizmeti, doğru müşteriye, doğru fiyatla, doğru yerde ve doğru zamanda sunmaya yardımcı olurken, uzun süreli ve kazançlı müşteri ilişkileri oluşturulmasında ve pazarlama, satış ve servis süreçlerinin etkili bir şekilde yönetilerek işletmelerin müşteri odaklı bir yapıya kavuşmasında rol oynuyor.

Entegre e-ticaret altyapısı

TRCRM’in entegre e-ticaret altyapısı özelliği sayesinde KOBİ’ler kendilerine ait e-ticaret sitesini hemen oluşturarak online satışa başlayabiliyorlar. Entegre VoIP altyapısı ise telefon çağrılarının TRCRM sistemi üzerinden yönetilebilmesini sağlıyor. Bulut bilişim teknolojisinden yararlanan çözüm, bu sayede KOBİ’lere herhangi bir kurulum, sunucu ve lisans maliyeti getirmiyor. Kullanıcılar sistemdeki tüm güncelleme ve yeniliklerden otomatik olarak faydalanırken, yedekleme sistemi sayesinde veri kaybetme sıkıntısı da yaşamıyorlar.

2015 yılından bu yana hizmet veren TRCRM’in avantajlarından bugüne dek yaklaşık 5.000 KOBİ yararlandı. Çözüm, bilişimden hizmete, tekstilden mağaza ve yeme-içmeye kadar her sektör tarafından kullanılabiliyor. Ayrıntılı bilgi www.trcrm.com adresinden alınabiliyor.

TRCRM temel özellikler:

  • Müşterileriniz veya diğer kontaklarınızla ilgili tüm bilgilere kolayca ulaşabilirsiniz.
  • Tekliflerinizi online olarak gönderebilir, daha hızlı ve daha yüksek oranda satışa çevirebilirsiniz.
  • Satışlarınızı ve satış ekibinizi kolayca yönetebilirsiniz.
  • Hedef kitlenizi ve potansiyel müşterilerinizi artırabilirsiniz.
  • Daha etkili pazarlama faaliyetleri gerçekleştirebilirsiniz.
  • Online Destek Yönetimi ile müşteri memnuniyeti ve sadakatini artırabilirsiniz.
  • Tek bir tıkla e-ticaret sitenizi açabilirsiniz.
  • Telefon çağrılarınızı VoIP altyapısı ile CRM üzerinden yönetebilirsiniz.