Sermaye Piyasasında Gündem Mayıs 2017 Sayısı Yayımlandı

İlhami Koç: “Şirketler, bu ödülleri saklayarak sonraki kuşaklara kültürlerini aktarıyorlar.”

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı İlhami Koç, Sermaye Piyasasında Gündem’in yeni sayısında, 2. Sermaye Piyasaları Ödülleri’nin sektördeki kurumlar için önemini anlattı.

TSPB Başkanı İlhami Koç, Sermaye Piyasasında Gündem dergisinin yeni sayısında, sermaye piyasasını gelişmesine, derinleşmesine ve bilinirliğinin artırılmasına katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen 2. Sermaye Piyasaları Ödülleri’nin önemini değerlendirdi: “2. Sermaye Piyasaları Ödül Töreni’ni 24 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirdik. Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Sayın Dr. Vahdettin Ertaş, Borsa İstanbul Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Sayın Himmet Karadağ, Borsa İstanbul Genel Müdürü Sayın Osman Saraç ile diğer sermaye piyasası kurumlarımızın Genel Müdürlerinin katıldığı ödül törenimiz, üyelerimizden ve sektör çalışanlarından geçtiğimiz yıla göre daha çok ilgi gördü. Bu tür ödüllerin sektörümüzün gelişmesi açısından çok faydası var. İlki, üyelerimizin içine yönelik. Yıl boyunca çalışarak bir başarıya ulaşan çalışanların başarılarının bir çeşit taçlandırılması anlamına geliyor. Diğeri, doğrudan kurumlara yönelik. Bireylerin doğal bir ömrü var ancak kurumların ömrü nesillerin ötesinde olabiliyor. Şirketlerde görev yapan farklı nesiller arasında kültür aktarımının bir aracı da bu ödüller oluyor. Ödül, başarıların ete kemiğe bürünmüş hali. Şirketler, bu ödülleri saklayarak sonraki kuşaklara kültürlerini aktarıyorlar.”

TSPB, IFSB Genel Kurulu’na Katıldı

TSPB, sermaye piyasalarının uluslararası alanda temsili adına farklı kurumlarla işbirlikleri yapmayı sürdürüyor. Bu kapsamda, İslami finans sektöründe uluslararası standartları belirlemek üzere faaliyet gösteren İslami Finansal Hizmetler Kurulu’na (Islamic Financial Services Board – IFSB) TSPB, 2016 yılında üye olmuştu. TSPB temsilcileri Nisan ayı içerisinde Kurul’un düzenlediği yıllık toplantıya ilk defa katıldı.

​Türk Mühendisliğine Büyük Ödül

Oyak Renault, tüm dünyadaki Renault Grubu mühendislikleri arasında düzenlenen ve Müşteri Memnuniyeti Planı çerçevesinde gerçekleştirilen PSC Engineering Awards’da en iyi mühendislik uygulaması ödülü alarak Türk mühendisliğinin gücünü dünyaya ispatladı.

Türkiye’nin en büyük otomobil üreticisi Oyak Renault, Türk mühendisliğinin gücünü ve kalitesini, Renault’nun dünyadaki tüm mühendislik merkezlerinin katıldığı ve Renault Grubu Mühendislik okulu nezdinde Fransa Technocentre’da düzenlenen PSC Engineering Awards’de kanıtlamış oldu.

Renault’nun dünyadaki tüm mühendislik merkezlerinin 80’den fazla öneri ile katıldığı ve en iyi mühendislik uygulamalarının seçildiği değerlendirmede, algılanan kalitenin arttırılmasına yönelik eylem fikrini ortaya koyan ve yapılan çalışmalarla bunun gerçekleşmesini sağlayan 5 Oyak Renault Mühendislik Direktörlüğü çalışanı Algılanan Kalite dalında en iyi mühendislik uygulaması ödülü aldı.

Alınan ödülle ilgili açıklamada bulunan Oyak Renault Mühendislik Direktörü Murat Taşdelen, “Ödülün Oyak Renault mühendisliğine ve Türkiye’ye verilmesi bizim için büyük bir gurur kaynağı oldu. Oyak Renault olarak Türk mühendisliğinin kalitesini ve yapabileceklerini bu uluslararası mühendislik ödülü ile birlikte tekrar kanıtlamış olduk” diye konuştu.

Ödüle layık görülen Oyak Renault mühendislerinden Mahmut Şenaltun, Semih Saygan, Görkem Vardar, Aret Malatyalı, Taner Güler Renault Grubu Fransa Merkezi tarafından verilen sertifika ve plaket almaya hak kazandı.

Anneler çiçek istedi, çocuklar küçük ev aleti aldı

E-ticaret platformu n11.com’un 700’e yakın katılımcıyla gerçekleştirdiği Anneler Günü araştırmasına göre küçük ev aletleri bu yıl da en çok tercih edilen hediye oldu. Katılımcıların tamamına yakını hediye almayı planladığını belirtirken, katılımcılar kendi anneleri ile birlikte eşlerinin annelerine ve diğer aile büyüklerine de hediye aldıklarını söylüyor.

Yılın en anlamlı günlerinden biri olarak tüm dünyada kutlanan Anneler Günü, Türkiye’de de hediye alışverişine büyük bir hareketlilik kazandırıyor. E-ticaret platformu n11.com’un tüketicilerin Anneler Günü ve Anneler Günü hediye alışverişi hakkında düşüncelerini araştıran 700’e yakın kişiyle (%96 erkek – %4 kadın) gerçekleştirdiği araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 81’i Anneler Günü’nü kutlayacağını belirtiyor. Kutlama planları arasında en popüler seçenek ise yüzde 82’lik oranla hediye almak olarak belirtiliyor. Katılımcılara hangi ürün grubundan hediye alacakları sorulduğunda ise ‘küçük ev aletleri’ yüzde 50’ye yakın bir oranla bu yıl da listenin birinci sırasında yer alıyor.

Hediyeler bir hafta önceden hazır

Hediye almayı planlayanların yüzde 62’si Anneler Günü’ne bir hafta kala o özel gün için hediyesini alırken, yüzde 25’lik bir grup ise Anneler Günü’nden bir gün önce alıyor. Aynı gün içerisinde alanlar yüzde 11’lik grubu oluştururken, yüzde 3’lük bir azınlık ise bir ay önceden hediyesini hazır ediyor.

2 kişiden 1’i o gün annesiyle

Katılımcılar, ‘Nasıl kutlarsınız’ sorusuna yüzde 50’ye yakın bir oranla annesi/kayınvalidesi/eşiyle vakit geçireceğini belirtirken, yüzde 30’a yakın bir grup ise Anneler Günü’nü telefonla kutluyor. Katılımcıların yüzde 80’i ise kendi anneleri ile birlikte eşlerinin annelerine ve diğer aile büyüklerine de hediye aldıklarını söylüyor.

Çalışan anneler işverenden pozitif ayrımcılık bekliyor

Busy.

Eleman.net Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Duyarlar’ın verdiği bilgilere göre, mavi yakalı annelerin işverenlerinden öncelikli beklentisi çocukları ile daha çok zaman geçirebilmelerine yönelik. Anneler bu doğrultuda çalışma saatlerinin esnetilmesi ya da süt izninin haftada 1 gün izin olarak kullanılabilmesi gibi uygulamalar talep ediyorlar.

09.05.2017, İstanbul

Mavi yaka ve ara kademe pozisyonlara odaklı insan kaynakları platformu Eleman.net’in Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Duyarlar, çalışan annelerin işverenlerinden beklentilerine dikkat çekti. Görev tanımları birbirinden farklı olsa da beyaz yakalı anneler ile mavi yakalı annelerin işverenlerinden temel beklentilerinin benzer olduğunu vurgulayan Duyarlar, “Tıpkı beyaz yakalı anneler gibi mavi yakalı anneler de her şeyden önce çocukları ile daha çok zaman geçirebilmek istiyor. İşverenlerinden öncelikli beklentileri de bu çerçevede şekilleniyor” dedi.

Çalışan annelerin özellikle doğumun ardından alınan izinlere ilişkin talepleri olduğunu söyleyen Duyarlar, “Doğum izninin daha uzun tutulması, küçük çocuklarına daha çok zaman ayırmak isteyen annelerin ilk tercihi oluyor. 1 yaşına kadar çocuğu olan annelere günlük olarak tanınan süt izni hakkının birleştirilerek haftada 1 gün izin olarak kullanılması ya da mesainin birkaç saat önce tamamlanması da öncelikli istekler arasında bulunuyor. Trafikteki bekleme süresini azaltmak isteyen anneler açısından çalışma saatlerinin esnek tutulması da beklentilerden biri. Özellikle büyükşehirlerde yaşayan anneler, 09.00-18.00 yerine 08-17.00 saatlerinde çalışmayı isteyebiliyorlar” diye konuştu.

Duyarlar, mavi yakalı annelerin diğer bir isteğinin de kreş hizmetine yönelik olduğuna değinerek, “150’den fazla kadın çalışana sahip işyerlerinin, 0-6 yaş grubundaki çocuklar için kreş hizmeti verme zorunluluğu bulunuyor. Daha az kadın çalışanı bulunan işyerlerinde çalışan anneler, kendi işyerlerinde de benzer hizmetlerin sunulmasını talep ediyorlar” dedi.

Gökhan Duyarlar’ın verdiği bilgilere göre, çocuğun yaşı büyüdükçe annelerin işyerlerinden beklentileri de değişiklik göstermeye başlıyor. Anneler, okul çağındaki çocukları için kırtasiye yardımının yanı sıra sosyalleşmelerine yardımcı olacak çeşitli etkinliklere katılabilmeleri için de işyerlerinden destek bekliyorlar.

Çelik Sektörü Son 11 Yılın İhracat Rekorunu Kırdı

???????

Çelik sektörü Türkiye ihracatına sağladığı katkıyı yılın ilk dört ayında da artırmaya devam etti. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre Ocak-Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 23,9 artışla 6,9 milyon tona ulaşan çelik ihracatı son 11 yılın ton bazında en yüksek rakamını elde ederek rekor kırdı. Söz konusu dönemde değer bazındaki ihracat da yüzde 42,8 artışla 4 milyar dolar oldu. Bu dönemde Uzak Doğu ile Orta ve Güney Amerika ülkelerine dikkat çekici ihracat artışları yaşandı. Sektörün dört aylık dönemde Uzak Doğu ülkelerine ihracatı yüzde 540 artışla 557 bin ton, Güney ve Orta Amerika ülkelerine ihracatı ise yüzde 80 artışla 538 bin tona yükseldi. Türk çelik sektörü, Nisan ayında en yüksek ihracat artışını yakalayan sektör oldu. Geride bıraktığımız ayda çelik ihracatı miktarda yüzde 31,5 artış ile 1,7 milyon tona, değerde yüzde 46,9 artış ile 1 milyar dolara ulaştı.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2017 yılı Ocak-Nisan dönemi verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23,9 artışla 6,9 milyon tona yükselirken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 42,8 artışla 4 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2017 yılının ilk dört ayındaki toplam çelik ihracatı; miktar bazında 7,1 milyon ton, değer bazında ise 4,7 milyar dolar oldu.

2017 yılının Ocak-Nisan dönemi rakamlarına göre; Avrupa Birliği’ne ihracat yüzde 105 artış ile 2 milyon tona ulaştı ve bölgeler arasındaki liderliğini sürdürdü. Avrupa Birliği’ni 1,6 milyon tonla Ortadoğu, 953 bin tonla Kuzey Amerika ülkeleri ve 565 bin tonla Kuzey Afrika ülkeleri izledi.

Uzak Doğu ile Orta ve Güney Amerika ülkelerinin Türk çeliğine ilgisi artıyor…

Bu dönemde Uzak Doğu ülkeleri ile Orta ve Güney Amerika ülkeleri ise miktar bazındaki artış miktarları ile dikkatleri üzerine çekti. Çelik ihracatçılarının ilk dört ayda Singapur, Hong Kong, Malezya, Endonezya ve Hindistan’ın başı çektiği Uzak Doğu ülkelerine miktar bazında çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 540 artışla 557 bin tona ulaştı. Ocak-Nisan döneminde Orta ve Güney Amerika ülkelerine yapılan ihracat ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 80 artarak 538 bin tona yükseldi.

Çelik sektörünün yılın ilk dört ayında miktar bazında ihracatta en fazla artış yakaladığı ülkeler; İspanya, İtalya, Singapur, ABD ve İngiltere olarak sıralandı.

Ocak-Nisan döneminde en çok ihraç edilen çelik ürünleri sıralaması; 2,3 milyon ton ile inşaat çeliği, 1 milyon tonla yassı sıcak, 632 bin tonla dikişli boru, 551 bin ton ile filmaşin ve 517 bin tonla profil şeklinde oldu.

Nisan ayında çelik ihracatı 1,7 milyon tona yükseldi…

Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre; 2017 yılı Nisan ayı ihracatı, 2016 yılının aynı ayı ile kıyaslandığında miktarda yüzde 31,5 artış ile 1,7 milyon ton, değerde yüzde 46,9 artış ile 1 milyar dolara yükseldi.

Türk çelik ihracatçıları Uzak Doğu’dan pazar payı almaya başladı…

2017 yılı Ocak-Nisan dönemi ihracat verilerini değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “Yılın başında yakaladığımız artış trendini yükselterek yolumuza devam ediyoruz. Sektörümüz 2017 yılının ilk 4 aylık döneminde 6,9 milyon tonluk ihracat ile son 11 yılın ton bazında en yüksek rakamına ulaşarak ihracat rekoru kırdı. Değer bazında da yine geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 42,8’lik artışla 4 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Nisan ayında baktığımızda da geçen senenin aynı ayına göre miktarda yüzde 31,5, değerde yüzde 46,9 artış görüyoruz. Özellikle emtia fiyatlarında yaşanan artışın başta Çin’deki fiyatlar olmak üzere global çelik ihraç fiyatlarını yükseltmesi çelik sektörü üzerinde olumlu etkiler yaratıyor. Bu koşulların devam etmesi halinde uzun bir aradan sonra rekorlar kırdığımız 2012 yılındaki ihracat miktarımıza ulaşacağımızı öngörüyoruz” dedi.

Söz konusu dönemde inşaat çeliğinde beklentilerin üzerinde bir kayıpla karşılaştıklarını belirten Namık Ekinci, “Özellikle Ortadoğu ülkelerine olan inşaat çeliği ihracatımızda ciddi düşüşler yaşadık. Bu bölgede devam eden savaş ortamı ve ülkelerin çıkardığı çeşitli zorluklar firmalarımızın ticaretini yavaşlatıyor. Örneğin Mısır’a olan inşaat çeliği ihracatımız geçen seneye göre miktar bazında yüzde 91,2 azalış ile 35 bin tona, BAE’ye çelik ihracatımız ise miktarda yüzde 81,7 düşüş ile 89 bin tona geriledi. Fakat Ortadoğu’ya olan inşaat çeliği ihracatımızda yaşanan düşüşü Singapur, Hong Kong, Malezya gibi Uzak Doğu ülkelerine ihracat gerçekleştirerek telafi etmeyi başardık” diyerek sözlerine son verdi.

Türkiye Reklam Pazarında Hedef 5 Milyar Dolar

Reklamverenler Derneği (RVD) Başkanı Ahmet Pura, Türkiye’deki reklam yatırımlarının, yıllık 2.1 milyar dolar olduğunu belirterek “Bu rakam dünya ile kıyaslandığında çok düşük. 8.5 milyon nüfuslu İsrail’in reklam yatırımları 5.4 milyar dolar, İsveç’in nüfusu 10 milyon iken reklam yatırımları 3.2 milyar dolar. Türkiye’de gidilecek çok yol, yapılacak çok iş var. 2.1 milyar dolarlık rakamın en az 5 milyar dolara çıkması gerekiyor” dedi.

Türkiye’de reklamın önemini, etkinliğini, verimliliğini, bilincini anlatmak ve artırmak, reklamla ilgili tüm süreçlerde reklamverenlerin haklarını korumak amacıyla 1992 yılında kurulan Reklamverenler Derneği (RVD), bu yıl 25’inci yılını kutluyor. RVD Başkanı Ahmet Pura, derneğin 25’inci kuruluş yılına yönelik yaptığı açıklamada RVD’nin geçmişi, geleceği ve hedefleri hakkında önemli bilgiler verdi. Dünya reklam yatırımları içinde Türkiye’nin payının binde 4 ile (2.1 milyar dolar) oldukça düşük bir seviyede seyrettiğini belirterek, bu oranın yüzde 1’ler seviyesine yükselmesi gerektiğini belirtti.

DÜNYADAN ALDIĞIMIZ PAY BİNDE 4

Konuyla ilgili dünyadan örnekler veren Pura 8.5 milyon nüfuslu İsrail’in reklam yatırımları 5.4 milyar dolar, İsveç’in nüfusu 10 milyon, reklam yatırımları 3.2 milyar dolar. 80 milyon nüfuslu Türkiye’nin ise 2.1 milyar dolar. Buradan gördüğümüz; akılcı, verimli ve destekli bir reklam sektörünün başarılı sonuç alacağıdır. Bu gerekçeyle yüzde 1’i hedef almalıyız diyoruz” diye konuştu. Türkiye reklam pazarının büyümesi için gerekli koşulları 5 ana madde ile sıralayan Pura Ölçümlenebilme becerileri, şeffaf ve güvenli ortam, sağlıklı bir ekonomik yapı, denetim organlarının net kriterleri, sektörel güç birliği… Bunlar, Türkiye’deki reklam pazarının dünyadan aldığı payı yüzde 1’e çıkarabilmesi için olmazsa olmaz kriterler” dedi.

DİJİTALDE VE TÜM MECRALARDA ŞEFFAFLIK GEREKİYOR

Dijital mecra ölçümlemelerine de değinen Pura şunları söyledi: “Dijital tarafta bir takım sorunlar yaşanıyor. Reklamveren verdiği reklamın istediği kitleye ulaşıp ulaşamadığını kontrol edemiyor. Örneğin, bir reklamın tıklanma oranının ne kadarı insan, ne kadarı robot, bu ölçülemiyor. Hiçbir reklamveren, gerçek bir insan tarafından görülmeyen veya bir robot tarafından tıklanan bir reklam için ödeme yapmak istemiyor..” RVD olarak, bünyelerinde kurulan Dijital Yürütme Kurulu’nun, WFA ve IAB Türkiye ile dijital dolandırıcılık konusunda müşterek çalışmalar yaptığını belirten Pura “Dijital mecranın sağlıklı büyümesi adına bu işbirliğinin sadece ülkemiz için değil, dünya için de bir örnek olacağını düşünüyoruz” dedi.

Önümüzdeki dönemde sektörün tüm paydaşlarını bir araya getirecek bir İletişim ve Reklam Federasyonu için görüşmelere başlanacağını da belirten Ahmet Pura “Nerede el sıkışıyor, birbirinize dokunuyor, inanıyorsanız, orada hep bir başarı oluyor. Koşarken arkanıza bakmadığınız vakit rekor kırıyorsunuz, arkanıza baktığınız takdirde de takılıp yarışı bırakıyorsunuz. Kurulmasını arzu ettiğimiz İletişim ve Reklam Federasyonu’nun önemli işlevlerinden biri de bu birliktelik olacaktır.” dedi.

Reklamverenler Derneği’nin 25 yılının gurur duyulacak başarılarla dolu olduğunu ifade eden Pura sözlerine şöyle devam etti “Bu başarıda geçmiş dönem yönetim kurullarının, geçmiş başkanların çok büyük katkısı olduğuna inanıyoruz. Biz bugün bu görevleri yapıyorsak, 5 dönem de yurt dışından (WFA) davet almışsak, altyapının sağlamlığından almışızdır. Bizim görevimiz bayrağı daha da ileriye götürmektir. Bayrağı kendi becerilerimiz dahilinde götürebileceğimiz en iyi yere götürdük. Ama nefesimiz kesilmeden yeni kanların o bayrağı daha yükseklere taşıması gerekiyor. Kaldı ki, reklamveren demek, reklamın hakiki sahibi demek. Bütün diğer paydaşlara ve sivil toplum örgütlerine örnek olmak mecburiyetindeyiz. Reklamverenler Derneği’nin hata yapmaya, yavaşlamaya, heyecansız kalmaya hakkı yoktur. O anlamda, 50’inci yılda da aynı başarılardan bahsediyor oluruz; bunun için de heyecanımızı ve aynı duruşumuzu sürdürmemiz gerekiyor. Sorumluluklarımızı da aynı güçle taşıyor olmamız, inancımızın yüksek olması gerekiyor.”

Dijitalleşme Mekanik Sistemlerle Uyum İçinde

Dijitalleşme, mekanik sistemlerle uyum içinde
“Nesnelerin İnterneti” (IoE) geleceğin en güçlü büyüme unsurlarından biri. İnsanlar, süreçler, veriler ve nesneler arasındaki ağ tabanlı iletişim, önüne geçilmez bir hızla gelişiyor. Dijital devrim, her yönüyle otomotiv sanayisini de etkiliyor. Schaeffler de dijitalleşmeye odaklanarak dijitalleşmenin gelişimi yönünde aktif rol oynuyor. Schaeffler, otomatik sürüş, elektrifikasyon ve ağ tabanlı iletişim için akıllı bileşenler ve sistemler geliştiriyor.
HERZOGENAURACH, 28 Mart 2017. Otomobiller, aynı zamanda makinelerin birbirleriyle veri paylaştığı Nesnelerin İnternetinin bir parçası. Çalışma verilerinin ağ tabanlı hâle getirilmesine dayanan dijital hizmetler, otomotiv üretimindeki klasik iş modellerini tamamlıyor. Gelecek, otonom, ağ tabanlı ve elektrikli olacak. Schaeffler’in Dijital Faaliyetlerden Sorumlu Başkanı Gerhard Baum bunu şöyle açıklıyor: “Dijital dönüşüm, tüm sektörün, otomotiv katma değer zincirini baştan sona değiştirecek çığır açıcı bir yapısal değişimle karşı karşıya olduğu anlamına geliyor. Elektrifikasyon ve dijitalleştirme çerçevesinde daha çok yeni mobilite hizmetleri üzerine odaklanılıyor. Otonom ve ağ tabanlı sürüş gibi konular, yeni iş modellerinin yanı sıra ve yeni ortaklıklar da yaratıyor.”

Komponent işinin ağırlığının klasik içten yanmalı motorlardan elektrikli ve ağ tabanlı tahrik sistemlerine kaydığını ifade eden Baum, bu konuda şunları söylüyor: “Bugün mekatronik bileşenlerimiz verileri gerçek zamanlı olarak işleyebilmekte ve kumandaları yazılımlar vasıtasıyla kontrol edebilmektedir.”

Yeniliği sokakta hayata geçirmek

Otonom ve tam elektrikli bir otomobil, fonksiyonel bir mekanik sistem de gerektiriyor. Schaeffler, hassas mühendislik alanındaki köklü deneyimini ve güçlü yönlerini, mekatronik sistemlerle ve yazılımlarla daha sıkı entegre ediyor ve uzmanlığıyla da Nesnelerin İnterneti’ne büyük katkılar sağlıyor.

Yeni teknolojiler, Schaeffler’in veri üretimi ve veri hazırlama yoluyla bileşenlerin ve sistemlerin işlevselliğini daha da arttırmasına olanak sağlayacak. Gerçek zamanlı analizler ve bilişsel sistemler, üretilen verileri değerli bilgilere ve önerilen eylemlere dönüştürecek. Şaside veya güç aktarma organlarında kullanılan rulmanlar, torkları, kuvvetleri, titreşimleri ve sıcaklıkları ölçen sensörlerle donatılırsa, hem modülün hem de tüm sistemin durumu ve kullanımı hakkında hayati önemde bilgiler elde etmek mümkün olabilecek.

Makinelerin öğrenmesi ve yapay zeka alanında çok önemli ilerlemeler kaydediliyor. Schaeffler, bu teknolojileri mühendislerinin kullanımına sunarak onların daha hızlı öğrenebilmelerini hedefliyor. Schaeffler, önümüzdeki birkaç yılda veri mimarisi, veri analizi, tasarım odaklı düşünme ve uygulama geliştirme alanlarında çok sayıda uzman istihdam etmeyi planlıyor.

Baum şunları söylüyor: “Otomotiv endüstrisine ve diğer sektörlere yönelik inovatif uygulamalar geliştirebilmek için, bu değişimlerin yarattığı zorluklara karşı koymamız gerekiyor. BT şirketleriyle ve bu alanda yeni kurulan şirketlerle stratejik işbirliği anlaşmaları yapmak suretiyle, uzmanlık alanlarımızı genişletip gelişme hızımızı arttırıyoruz.” Schaeffler, dijital dönüşümü sadece sürekli ve kârlı büyüme için değil, aynı zamanda mevcut iş alanlarının ve uzmanlığının genişlemesi için de bir fırsat olarak görüyor.

Fotoğraf (1): Gelecek için Mobilite: Schaeffler, Dijitalleşmeyi, geleceğe yönelik temel bir fırsat olarak görüyor

İstanbul’daki konutlara ilk 3 ayda %40 artışla 152 bin aile taşındı

Dev taşınma hareketi: İstanbul’daki konutlara ilk 3 ayda %40 artışla 152 bin aile taşındı

 

  • Türkiye’nin en büyük perakende elektrik satış şirketi CK Boğaziçi Elektrik tarafından 3 ayda bir açıklanan Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’na göre; 2017’nin ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine göre toplam taşınma sayısı yüzde 40 artarak 152.496’yı buldu.
  •  
  • Gayrimenkul sektöründe düzenlenen fırsat kampanyalarının da etkisiyle ilk üç ayda 43 bin 740 konutun kapısı ilk kez açıldı. İlk çeyrekte her gün ortalama 486 aile yeni konutuna geçerken en büyük hareket Esenyurt, Avcılar ve Bayrampaşa bölgelerinde gözlendi.
  •  
  • Kentsel dönüşümü gösteren yıkım istatistiklerindeki artış da dikkat çekti. İlk çeyrekte 10 bin 160 abonenin bulunduğu yapı, yenilenmek için yıkılırken bunun yüzde 60’ını konutlar oluşturdu. Kentsel dönüşüm için günlük yıkılan mesken, ticarethane, sanayi tesisi sayısı 55’ten 113’e çıktı.

 

İstanbul Avrupa Yakası başta olmak üzere 81 ilde, 4,5 milyon tüketiciye hizmet veren CK Boğaziçi Elektrik’in üç ayda bir düzenli olarak açıkladığı ‘Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’ mega kentteki hareketi gözler önüne serdi.

CK Boğaziçi Elektrik’in teknolojiye yaptığı yatırımlarla anlık olarak izlediği elektrik abonelerinin başvuru ve ikamet değişikliklerinden hareketle hazırlanan rapora göre, 2017 yılının ilk üç ayında toplam taşınma hareketi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 gibi oldukça yüksek bir artış gösterdi. 2016’nın ilk çeyreğinde 109 bin olan toplam taşınma sayısı, bu yıl aynı dönemde 152.496 oldu. Rapora göre her gün 1.694 aile taşındı.

KONUTTA KAMPANYALAR HAREKET GETİRDİ

“Gayrimenkulün Enerjisi Raporu 2017” ilk çeyrek sonuçlarını değerlendiren CK Boğaziçi Elektrik Genel Müdürü Halit Bakal; bu dönemde yeni ve ikinci el evlere taşınma oranında gözle görülür bir yükseliş yaşandığına dikkat çekti. Gayrimenkulde fırsat kampanyalarının yüzde 40’lık bu artışta büyük payı olduğuna değinen Halit Bakal, “İstikrar ortamına bağlı olarak inşaat sektöründe büyümenin devam ettiğini görüyoruz. Özellikle yeni konut projelerinde ilk defa oturumların başlaması, ikinci el konutlarda da canlılık yaratıyor. Bu durumun gelecek dönemlerde de devam edeceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. Bakal, gayrimenkul sektörüne yönelik açıkladıkları raporu sürekli geliştirdiklerini, son bir yenilik olarak kentsel dönüşümde mesken, ticarethane ve sanayi olarak yıkılan birimleri ayrı ayrı açıkladıklarını kaydetti.

HER GÜN 486 AİLE YENİ KONUTA GEÇTİ

Sektörde bir ilk ve tek olma özelliğini taşıyan Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’na göre 2016 yılının ilk üç ayında kapısı ilk defa açılan yeni konutların sayısı 32.642 iken bu yıl aynı dönemde söz konusu rakam yüzde 34 artarak 43.740’a ulaştı. En fazla yeni konuta yerleşim ise 16.876 ile şubat ayında gerçekleşti. 2016’nın ilk çeyreğinde her gün ortalama 354 aile, yeni konutuna taşınırken bu rakam 2017’nin ilk üç ayında 486’ya yükseldi. En fazla yeni konuta geçişte ise Esenyurt yine ilk sırada yer aldı. Onu Avcılar ve Bayrampaşa izlerken en az yeni konuta taşınma bölgeleri olarak Sarıyer ve Beyazıt öne çıktı.

İKİNCİ ELDE ZİRVE MART’TA GÖRÜLDÜ

Yılın ilk çeyreğinde ikinci el konutlarda büyük bir hareketlilik gözlendi. Geçen yılın aynı dönemine göre ikinci el konutlarda taşınma sayısı yüzde 42’ye varan artışla 76.789’dan 108.756’ya yükseldi. Ocak 2016 tarihinden bu yana en yüksek rakamlara ulaşan ikinci el konutlarda taşınma sayısında zirve, 39 bin 799 ile mart ayında görüldü. İstanbul Avrupa Yakası’nın eski yerleşim yerleri Beyoğlu ve Kağıthane, en çok taşınmanın yaşandığı bölgeler olarak öne çıkarken en az hareketlilik Silivri ve Sarıyer’de gözlendi.

HER GÜN 113 ABONENİN BULUNDUĞU YAPI YENİLENMEK İÇİN YIKILDI

Gayrimenkulün Enerjisi Raporu çerçevesinde 2016 yılının şubat ayından itibaren kentsel dönüşüm hareketini ortaya koyan konut yıkım istatistikleri, abonelik bazında tutulmaya başlandı. Şubat-Aralık 2016’da döneminde 18 bin 585 abonenin bulunduğu yapı kentsel dönüşüme girerken 2017’nin ilk çeyreğindeki artış dikkat çekti.

İstanbul Avrupa Yakası’nda ilk 3 ayda 10.160 abonenin bulunduğu yapının yenilenmek üzere kentsel dönüşüme girdiği görüldü. Bu da her gün yaklaşık 113 abonenin bulunduğu yapının yenilenmek amacıyla yıkılması anlamına geliyor. Yıkılan yapıların yüzde 60’ını yani 6.089’unu meskenler oluşturdu. 2017’nin ilk çeyreğinde kentsel dönüşüm çerçevesinde yıkılan ticarethanelerin sayısı 4.058’i bulurken aynı dönemde 13 sanayi tesisinin yıkım nedeniyle aboneliği sonlandırıldı.

7.488 YABANCI AİLE AVRUPA YAKASINA YERLEŞTİ

Gayrimenkul sektörünün yakından takip ettiği ve yabancıların İstanbul’dan konut sahibi olma isteğini gösteren yabancı abonelerde ise yılın ilk üç ayında 7.488 abonelik başvurusu yaşandı. 2016’nın tamamında 34.030 olan yabancı abone sayısı böylece 31 Mart 2017 itibarı ile 41.518’e yükselmiş oldu.

​İnci GS Yuasa’dan sektörde bir ilk daha

İnci GS Yuasa endüstriyel akü müşterilerine daha kapsamlı çözümler sunmak ve servis hızını arttırmak amacıyla İnci Battery İstanbul Teknik Servis Merkezi’ni 3 Mayıs’ta Tuzla’da açtı. Birçok alanda endüstriyel akü müşterilerine hizmet verecek merkez, Türkiye’de bir ilk.

Bilgi, birikim ve tecrübesiyle ilklere öncülük eden İnci Holding ve GS Yuasa iştiraki İnci GS Yuasa, akü üreticisi olarak sektöründe bir ilk olarak Satış Sonrası Hizmetlerini geliştirerek “Endüstriyel Akü Müşteri Çözümleri” departmanını kurdu. Bu departmanın bir uzantısı olarak İstanbul Tuzla’da 3 Mayıs’ta hizmete giren İnci Battery İstanbul Teknik Servis Merkezi’nde; satış sonrası bakım, akü takip sistemleri kurulum ve takibi, operasyon maliyetlerinin düşürülmesi süreçlerinde müşterilere çözüm önerileri sunulacak.

Yeni teknik servis merkezi hakkında bilgi veren İnci GS Yuasa Genel Müdür Yardımcısı Kadir Kaymakçı “Müşterilerinin sadece ürüne değil bütüncül bir çözüme ihtiyaç duyduğunu, bu amaçla kurdukları Müşteri Çözümleri Departmanı bünyesinde İstanbul’da açılan servis merkezi ile endüstriyel akülerle ilgili teknik sorunlara yerinde ve hızlı müdahale edebileceklerini, servis merkezinde akü bakım ve kullanımına ilişkin teknik eğitimler, periyodik bakım hizmetleri, şarj odası kurulum hizmetleri, akü takip sistemi kurulum ve takibi, garanti dönüşlerinin takibi, yedek parça temini, akü bakım-tamir ve yenileme hizmetlerinin verileceğini” belirtti.

Alanında uzman teknik ekibi ile sağlanacak hizmetten İnci Battery müşterilerinin yanı sıra, endüstriyel akü konusunda çözüm arayan ve garanti dışı farklı marka aküsü olup teknik servis ihtiyacı duyan firmalar da yararlanabilecek.

İnci GS Yuasa Akü Sanayi ve Ticaret A.Ş. Hakkında

Temeli 1952 yılında atılan İnci Holding’in önemli iştiraklerinden İnci Akü A.Ş., Cevdet İnci tarafından 1984 yılında Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde kuruldu. 1984 yılındaki kuruluşunun hemen ardından 1985 yılında araç üreticileri ile ilk çalışmalarına başladı. 2009 yılında Akü sektöründe ilk Ar-Ge merkezini kuran firma, 2010 yılında sektöründe ilk TURQUALITY belgesini aldı. İnci Akü, yıllık hazırlanan İstanbul Sanayi Odası (İSO) 500, Türkiye’nin ilk 500 sanayi şirketi sıralamasında 2006’dan bu yana her yıl yer almaktadır. Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından her yıl açıklanan ‘ilk 1.000 ihracatçı’ sıralamasında 2005 yılından bu yana yer alan İnci Akü, 7 yıldır ‘sektörün ihracat lideri’ unvanını korumaktadır. Uluslararası marka değerlendirme şirketi BrandFinance’in “Türkiye’nin En Değerli Markaları” listesinde4 yıldan bu yana ilk 100 arasında bulunan İnci Akü, bu yıl da ‘akü sektörün en değerli markası’ olarak yerini aldı. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin, 2014 yılında ilk kez düzenlediği İnovaLİG yarışmasında, başvuru yapan 400 şirket arasından “İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü” kategorisinde ‘Birinci’ oldu.

İnci Holding’in öncü şirketlerinden İnci Akü, gücünü Japon devi GS Yuasa’nın küresel deneyimi ve yeni nesil akü teknolojileri konusundaki birikimi ile birleştirerek 2015 yılı itibariyle İnci GS Yuasa Akü Sanayi ve Ticaret A.Ş. unvanıyla faaliyetlerine devam etmektedir.

İnci GS Yuasa Akü Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ninManisa’da 2 üretim tesisi ve İstanbul’da Merkez Satış& Pazarlama Ofisi bulunuyor. 2010 Temmuz ayında temellerini attığı Manisa’daki 2. tesis, Türkiye’nin ilk BREEAM (BuildingResearchEstablishmentEnvironmentalAssessmentMethod) sertifikalı üretim tesisi olma özelliğine sahip.

İnci Akü, Yuasa, EAS, Hugel, Blizzaro ve İnci Battery markalarıyla üretim yapan firma, yurt içinde 80 ana bayi, 200 Enerji Uzmanı, 3.500 perakende satış noktası ve 300 yetkilendirilmiş servisi ile tüketiciye ulaşıyor. Ayrıca yurtdışında güçlü distribütör ağıyla, 4 kıtada 80’in üzerinde ülkeye ihracat yapıyor.

Güleser Tekstil dünya ev tekstili modasının kalbinin attığı Proposte Fuarı’nda

Türkiye’nin lider ev tekstili üreticilerinden Güleser Tekstil, bu yıl dünyanın en prestijli ev tekstil fuarı Proposte’de yerini alacak. Güleser Tekstil, yakın zamana kadar sadece İtalyan üreticilere ev sahipliği yapan Proposte Fuarı’na katılmaya hak kazanan 4 Türk şirketinden biri.

Dünyanın en prestijli ev tekstili fuarı Proposte, bu yıl 3-5 Mayıs tarihlerinde İtalya’nın Como şehrinde düzenleniyor. Uzun yıllar sadece İtalyan üreticilerin ürünlerinin sergilediği fuar, yakın bir zamanda diğer Avrupa Birliği ülkelerinde üretim yapan şirketlere açıldı. Proposte Fuarı’na Türkiye’den ise ülkemizin lider tekstil üreticisi Güleser Tekstil’in de aralarında olduğu 4 şirket kabul edildi.

1985 yılında kurulan, Bursa’nın öncü tekstil şirketlerinden Güleser Tekstil döşemelik ve perdelik kumaş üretiminde 32 yıldır hizmet veriyor ve başta İngiltere, Almanya ve ABD olmak üzere 75’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Güleser Tekstil Proposte’nin yanı sıra her yıl uluslararası Heimtextil, Mood ve Evteks fuarlarına da katılıyor. Üretiminin yüzde 90’ını ihraç eden Güleser Tekstil; Romo, Harlequin, Colefax & Fowler, Kvadrat, Jab, Zimmer & Rohde, Casamance, Duralee, Robert Allen gibi tekstil dünyasının en bilinen editörlerine koleksiyon hazırlıyor.

Proposte fuarı katılımcıları uzun ve titiz bir değerlendirme sonucunda belirleniyor.

Başvuru ve değerlendirme sürecinin 6 ay ile 1 yıl arasında değiştiği Proposte Fuarı’nın jürisini Mauro Cavelli, Piercarlo Vigano gibi saygın İtalyan iş adamları oluşturuyor. Proposte jürisi, teslim edilen portfolyoları değerlendirerek ve yerinde ziyaretler yaparak bir hayli zorlu bir eleme sürecinden sonra üreticilere katılımcı olma hakkı tanıyor. Fuara hem tasarımı hem de üretimi kendi bünyesinde yapan firmalar kabul edilebiliyor. Dünyanın en inovatif tekstil firmalarının katıldığı Proposte’de 90 firma yer alırken fuara sadece davetli olan şirket temsilcileri giriş yapabiliyor. Halka açık olmayan tek uluslararası tekstil fuarı olma özelliği taşıyan Proposte Fuarı’nı, bu yıl 6 bin 500 kişinin ziyaret etmesi bekleniyor.