TARIMSAL ÜRETİM YENİ ADRESLERİNE TAŞINIYOR

İklim olaylarına ve toprak yapısına bağlı tarım anlayışı tedavülden kalkmak üzere. Tarımın zaman tünelindeki son gelişmelerle birlikte uzay boşluğu, su altı veya çöl gibi sıra dışı alanlarda minimum kaynakla üretim yapabilmek artık hayal değil! Aylık Tarım ve Kültür Dergisi tarlasera Nisan sayısında sizi tarımın yeni adreslerine konuk ediyor.

Tarımsal üretimde en yeni trend; tarımın yönünün daha önce ürün yetiştirmenin imkansız olarak görüldüğü alanlara çevrilmesi. Tarıma elverişli olmayan alanlar olarak tabir edilen uzay, çöller, su altı ve yüzeyi artık tarım profesyonellerinin yakın merceğinde. Aylık Tarım ve Kültür Dergisi tarlasera Nisan sayısında tarımın yeni adreslerini mercek altına aldı.

Tarımın uzay macerası

Tarımın en yeni adreslerinden birini bilim kurgu filmlerinin değişmez teması olan uzay oluşturuyor. Tarımsal açıdan hiçbir koşulun yerine getirilemediği bu yeni dünyada doğal olarak bitkileri yetiştirmek için farklı yöntemlere ihtiyaç duyuluyor. Bu yüzden mühendislik, tıp, uzay biyolojisi ve tarımsal teknolojiler “Uzayda tarım nasıl yapılır?” sorusunun cevabını birlikte arıyor. Çalışmalar 1960’lı yıllardan bu yana devam ediyor olsa da, asıl sıçrama noktasını 2000 yılından beri alçak dünya yörüngesinde hizmet veren Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (UUİ) deneyler oluşturuyor. Dünya’nın yaklaşık 400 km yukarısında yörünge izleyen bu istasyonun tarımsal alandaki hedefi, bitkileri yapay ışık altında ve kapalı mekanlar içerisinde yetiştirebilmek. Bu amaca yönelik olarak özel bitki yetiştirme ortamları geliştirilmiş ve uzay koşulları ile yer testleri tamamlanmış durumda. Bunun yanında bitkiler üzerinde yer çekimsizliğin neden olduğu olumsuz etkilerin de bazı hormonlar ile azaltılabileceği tespit edildi. Yani yakın gelecekte uzaydan gelen yiyecekler sofralarda yerini alabilir.

Toprak yoksa deniz var

Tarımın yeni ikametgahlarından bir diğeri ise su altı! En sıra dışı alternatiflerden biri olan su altı tarımı; bitkiler için sulamaya gerek duyulmayan, don, dolu ve sıcaklık farkları gibi iklimsel olaylardan etkilenmeyen bir ortam sağlıyor. İtalyan’da hayata geçirilen “Nemo’nun Bahçesi” projesi bu anlamda büyük öneme sahip. Kendi kendine yetebilen bir ekosistemin oluşturduğu bu seralarda, tarım ürünleri herhangi bir bitki besleme ya da koruma ürünü almadan hidroponik sistemle yetiştiriliyor. Toprağın kullanılmadığı bu yeni tarım deneyiminde zararlı böcekler ya da yabancı otlarla da karşılaşılmıyor. Bugüne dek fesleğen, kabak, çilek, fasulye ve marul gibi 30’u aşkın bitkinin başarıyla yetiştirildiği su altı tarlalarının en ilgi çeken yanlarından biri de enerji ihtiyacının yalnızca güneş panelleri ve rüzgar türbinleriyle karşılanması.

Suyun altı olduğu kadar yüzeyi de tarım ürünleri için uygun lokasyonlardan. Yüzen tarlalar ya da yüzen seralar olarak adlandırılan yeni sistemler, tarım alanları sınırlı olan tüm ülkelerin gündeminde. Yüzen tarlaların tasarımında öne çıkan trendler ise yatay ve dikey olmak üzere ikiye ayrılıyor. Dikey tarlalar için oluşturulan tasarımda; alandan tasarruf edebilen ve en fazla güneş ışığı yakalayabilen dikey tarlalar, üzerlerindeki sensörler vasıtasıyla da bitki gelişimi için gerekli olan unsurları doğru bir şekilde belirleyip verimi arttırabiliyor. Okyanus üzerinde yüzen ve güneş panelleri ile enerji ihtiyacını karşılayan yatay tarlalar ise, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak ekonomik açıdan düşük giderlerle gıda ihtiyacını karşılamayı vadediyor. Topraksız tarımla çevre dostu bir üretimin gerçekleştirileceği yüzen tarlaların alt katında ise balık çiftliklerinin oluşturulması hedefleniyor.

Teknoloji çöle taşındı

Teknolojinin imkansızı mümkün kıldığı alanlardan biri de çöller. Çölde tarımın önemli örneklerinden birinin görüldüğü Kuzey Etiyopya’da kurulan yeni nesil seralar, gün içerisinde havadaki nem ve çiğleri topluyor ve suya çeviriyor. Ayrıca seraların üst bölgesine sıcak hava depolanıyor. Gece olduğunda ise soğuyan hava ile birlikte seranın bacası açılıyor ve soğuk havanın bacadan içeri nem vermesi sağlanıyor. Böylece yapının altına ekilen ürünler kolayca sulanabiliyor.

Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ışığında ne değişen hava şartları ne de toprak kayıpları tarım için engel teşkil ediyor. Uzaydan su altına, denizlerden çöllere kadar birçok alan artık tarım için elverişli koşullara sahip. Görünen o ki teknolojinin tarımla dansı geleceğe umut veriyor.

Tatilcilerin Rotası Antalya

Hitay Holding firmalarından, Türkiye’nin en büyük izinli veri tabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight tarafından gerçekleştirilen “Yurt İçi Turizm Araştırması*”, en güncel tatil trendlerini ve tatilcilerin popüler tercihlerini ortaya koydu. 400 kişiden oluşan katılımcı grubu, araştırma kapsamında yurt içi tatili için mekân tercihlerini, yılın hangi dönemlerinde tatile çıktıklarını ve tatil için ayırdıkları bütçeleri paylaştılar.

Tüm yılın yorgunluğuna karşı en büyük motivasyonumuz, hiç kuşkusuz tatiller. Peki, tatil için en çok hangi bölgeleri tercih ediyoruz, ne kadar bütçe ayırıyoruz, yılda kaç kez tatile gidebiliyoruz, tatile hangi araçlarla gidiyoruz? DORinsight, tüm bu sorulara 400 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği özel bir araştırmayla yanıt veriyor.

En çok sevilen ve en çok tercih edilen şehir: Antalya

Yapılan araştırmaya göre; Antalya, yüzde 24’lük oranla açık ara en çok tercih edilen lokasyon olurken, onu yüzde 8’le İstanbul, yine yüzde 8’le İzmir, yüzde 6’yla Bodrum ve yüzde 5’le Marmaris takip ediyor. En sevilen tatil yerleri arasındaysa, Antalya yüzde 26 ile yine liderliği elde etti. Bu kategoride Bodrum yüzde 15, Marmaris, Çeşme ve Fethiye ise yüzde 8’lik oranla en sevilen tatil yerleri olarak açıklandı. En popüler tatil yerlerine bakıldığında ise yüzde 45’le ilk sırada Bodrum yer alıyor. Antalya yüzde 27, Çeşme yüzde 14 ve Marmaris yüzde 4’lük oranlarla listenin devamındaki bölgeler arasında.

Bütçe belirleyici oluyor

Ücretsiz olarak bir hafta tatile gitme şansına sahip olunması durumunda, en çok gitmek istenilen tatil beldesi, yüzde 23’lük oranla Bodrum oldu. Daha düşük gelir grubuna dahil olan katılımcılar (yüzde 25), daha üst gelir grubuna dahil olan AB grubu katılımcılarına (yüzde 15) göre Bodrum’a gitmeyi daha çok istiyor. Buna göre Bodrum aslında en çok gitmek istenilen yer ancak, maddi kısıtlar nedeniyle tercih edilmiyor. Bodrum’u takiben ücretsiz olması durumunda en çok gitmek istenilen yerler arasında ise yüzde 20’lik oranla Antalya, yüzde 13’lük oranla Çeşme, yüzde 9’luk oranla Marmaris yer alıyor.

Yurt içi tatillerinde ortalama 2.380 TL bütçe ayrılıyor. AB SES grubu (2.800 TL) C1 SES grubuna ( 2.250TL) göre, tatile daha fazla bütçe ayırıyor. Ayrıca 30-39 yaş grubunun (2.650 TL), 40-50 yaş grubu (2.480 TL) ve 18-29 yaş grubuna (2.000 TL) göre tatile daha fazla bütçe ayırdığı da çıkan sonuçlar arasında.

Gençler uçakla, orta yaş grubu otomobille

Tatile gitmek için ulaşımda en çok şahsi otomobil (yüzde 47) tercih ediliyor. 30-39 yaş grubu (yüzde 56) ve 40-49 yaş grubu (yüzde 57), 18-29 yaş grubuna (yüzde 30) göre, tatile şahsi otomobil ile gitmeyi daha çok tercih ediyor. Katılımcıların yüzde 34’ü tatile uçakla gitmeyi tercih ederken, özellikle 18-29 yaş grubu (yüzde 45), 30-39 yaş grubu (yüzde 28) ve 40-50 yaş grubuna (yüzde 29) göre tatile uçak ile gitmeyi daha fazla tercih ediyor. Otobüsü tercih edenleri oranı ise yüzde 19. Otobüs yolculuğu, 18-29 yaş grubu (yüzde 25) tarafından, 40-50 yaş grubuna göre daha fazla tercih ediliyor.

İlk tercih yaz mevsimi

Yılda ortalama iki kez tatile çıkan katılımcıların yüzde 31’i, son 12 ay içinde 1 kez tatil yaparken, yüzde 35’i iki kez, yüzde 17’si 3 kez ve yüzde 14’ü ise 4 kez tatile gittiklerini belirttiler. Katılımcıların tamamı tatil için yaz dönemini tercih ediyorlar. Ek olarak birden fazla tatil yapanlar ise yüzde 8 oranında sonbahar, yüzde 7 oranında, ilkbahar mevsimini tercih ediyor.

Katılımcıların yüzde 80’i tatillerini önceden planlarken, yüzde 20’si ise belli bir plana bağlı kalmadan anlık olarak tatile çıkıyor.

Dünyaca Ünlü Tasarımcılar İstanbul’da Buluştu

14 – 15 Nisan’da İstanbul’da gerçekleştirilen Mimari ve Tasarım Zirvesi, dünyanın dört bir yanından isimleri ağırladı. Zirvede Fabio Novembre, Gomez Paz, Maurizio Favetta, Nicola Golfari, Péter Pozsár, Setsu Ito, Şafak Çak, Erdem Şeker ve Tamer Nakışçı gibi yaratıcı işleriyle çığır açan mimar ve tasarımcılar söz aldı. Mimari ve tasarımın farklı disiplinlerle etkileşimlerine vurgu yapılan etkinlikte, düzenlenen paneller, sergi ve atölyelerle de iki gün süren zengin bir tartışma ve öğrenme ortamı yaratılmış oldu.

Mimari Etkinlik Merkezi tarafından bu yıl ilki düzenlenen Mimari ve Tasarım Zirvesi, 14 – 15 Nisan 2017 tarihinde Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Binlerce ziyaretçiyi ağırlayan zirvenin odağında, mimari ve tasarım dünyasının her geçen gün daha fazla etkileşime girdiği farklı disiplinlere dokunan işler ve yeni trendler vardı. Etkinlikte, endüstri ürünlerinden mühendisliğe, güzel sanatlardan felsefe ve sosyolojiye kadar pek çok alanda kafa yorarak, tasarımlarını bu doğrultuda hayat geçiren isimler, ilham verici bakış açılarını paylaştı.

Zirvede dünyanın dört bir yanında ses getiren işlere imza atan mimar ve tasarımcılar söz aldı. Fabio Novembre sunumunda İtalyan tasarım kültürünü anlatan ve kaşık tasarımından şehirler tasarlamaya giden bir ütopyayı aktardı. Hello Wood’un kurucu ortağı Péter Pozsár, kent yaşamının aksine köylerin tasarımla nasıl bir değişime uğrayacağını anlatırken, Nicola Golfari Do It Yourself – Kendin Yap akımının ardından gelen yeniliklere, bu akımın tasarım kültürüne yansımalarına değindi. Gomez Paz, Setsu Ito, Maurizzo Favetta, Alexis Şanal, Enrico Vianello ve Holger Kehne da konuşmacılar arasındaydı.

Deneysel tasarım ve “tasarlanmamışlık” üzerine

Şafak Çak, “İşinizi Şansa Bırakmayın” isimli konuşmasında Kapalıçarşı’dan New York’a uzanan başarı hikayesini anlattı. Erdem Şeker, kullanıcı deneyiminin önemini vurgulayan ve tasarım öncesi yaşanan süreci anlatan “Deneysel Tasarım” konuşmasıyla büyük ilgi çekti. Son dönemin önemli trendlerin “tasarlanmamışlık” konusuna ise, ülkemizin önemli endüstriyel tasarımcılarından Tamer Nakışçı, “Undesigned” isimli sunumuyla değindi.

Türkiye’nin önde gelen isimleri panel tartışmalarıyla zirveye yön verdi

Mimari ve Tasarım Zirvesi, farklı malzeme yaklaşımları, mimaride yarışmalar, markalar için tasarım politikaları gibi sektördeki güncel konulara dokunan paneller ile de zenginleşti. Yar. Doç. Dr. Ayhan Enşici, Burak Özmenekşe, Büşra Al, Ezgi Tuner Gürkaş, Gökhan Aydoğdu, Hakan Demirel, Hayriye Sözen, Melike Altınışık, Murat Erciyas, Nevzat Sayın, Saffet Kaya Bekiroğlu, Özlem Yalım, Şebnem Yalınay Çinici, Serdal Korkut Avcı, Şule Koç da konuşmaları ve moderasyonlarıyla zirveye yön veren isimlerdendi. Böylece tasarım alanına kafa yoran farklı paydaşlar için iki gün süren verimli bir tartışma ve öğrenme ortamı yaratılmış oldu.

Arçelik sponsorluğundaki Geri Dönüşümle Sanat Buluşuyor sergisi, Şehrine Ses Ver, Haliç’e Dokun atölyesi ve Alligator’ın Renkli Sorular başlıklı talk show programı da katılımcılarla buluştu.

Gelecek yıl ikincisi düzenlenecek

Yıldız Entegre A.Ş.’nin ana sponsorluğunda gerçekleşen Mimari ve Tasarım Zirvesi’ne beyaz eşyadan mobilyaya, yapı malzemelerinden gayrimenkule toplam 74 marka destek verdi. Başta ENTA olmak üzere AGİT, BOSAD, ÇATIDER, TİMDER, İMSAD, MAKSDER, MOBSAD, MOSDER, OMSİAD ve Peyzaj Mimarları Odası da zirveye destek olan kurumlar ve STK’lar arasında yer aldı.

Mimari ve Tasarım Zirvesi’nin ikincisi, 27 – 28 Nisan 2018 tarihlerinde, “Mimari ve Tasarımda Yenilikçi Yaklaşımlar” temasıyla gerçekleştirilecek.

İTO Başkanı Çağlar: “Ekonomide yeni çıpa halkımızın ‘evet’i olacak”

İbrahim Çağlar: “Halkın iradesine dayalı ekonominin ilk harcı, ‘evet’le başlayacak reformlar olsun.”

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, 16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu sonuçları için, “Ekonomide yeni çıpa halkımızın ‘evet’i olacak. Bu ‘evet’e üretimde, istihdamda, ihracatta yeni rekorlar yakışır. Bekleyen reformlar için marşa basma fırsatı kapıda” dedi.

Çağlar, şunları söyledi:

“Bugün hem yerli hem uluslararası yatırımcı rahat nefes aldı. Yatırımcı artık politik tartışma ve yeni belirsizlik kaynağı istemiyor. Yatırımcı Türkiye’nin uzun süredir beklenen reformlara odaklanmasını istiyor. Halkın iradesine dayalı ekonominin ilk harcı, ‘evet’le başlayacak reformlar olsun.”

Referandum Sonucuna İlişkin TÜMSİAD Değerlendirmesi

16 Nisan Pazar günü anayasa değişikliği için yapılan referandumda milletin kararı “EVET” oldu. Gerçekleştirilen referandumda da milletin iradesi istikrar diyerek Türkiye yeni bir döneme girdi. Referandum kararını değerlendiren TÜMSİAD Genel Başkanı Yaşar Doğan güçlü bir Türkiye için gerekli düzenlemenin Anayasamızdan başlanılması gerektiği vurgulayarak, ‘’Referandumda çıkan “EVET” kararı ile milletimiz geleceğine sahip çıktı ve dış ülkelerin Türkiye’yi karalama politikasına güzel bir yanıt verdi’’ dedi.

Ekonomik istikrarın, yatırımların ve ekonomik canlılığın devam etmesi için milletin sandıkta gereken cevabı verdiğini söyleyen Doğan referandum sonucunu değerlendirdi. “Türkiye’nin büyümesini hazmedemeyenlerin geçen yıl planlamaya çalıştıkları darbe kalkışması milletin güçlü iradesi karşısında yerle bir olmuştu. Ülkemizi yıpratma girişiminde, bulunmaya devam edenlere gereken cevabı yine milletimizin iradesi verdi” diye konuştu.

Milletimiz 16 Nisan Pazar günü verdiği karar ile daha güçlü bir Türkiye için ilk adımlarını attığının altını çizen Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Evet kararı ile hantal devlet yapısından kurtulmaya yönelik büyük bir adım atıldı; ülkeyi yönetmek iki dönemle sınırlandırıldı ve ülke idaresinde çift başlılığa son verildi. Sözü ve kararı gerçek sahibi olan milletimiz halk oylaması ile eline aldı. Bundan sonra her türlü müdahaleye karşı ülkemiz daha güçlü olacaktır. Evet kararı ile ülke sorunları karşısında milletin temsilcilerinin elini kolunu bağlayan zincirlerin de kırılacağına inanıyoruz.”

Halkoylaması istikrarı işaret etmiştir.

İstikrar ve güveni arttıracak ve gerek yurt dışında gerekse yurt içinde ekonomik göstergeler açısından olumlu bir seyre yol açacağını belirten Doğan, ‘’İş dünyası olarak beklenti yeni anayasa onayını müteakip hükümetimizin bütün gücünü Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve mali politikalarına vermesi yönündedir. Bu kapsamda da kısa vadede olumlu havanın içeride ve dışarıda ekonomik göstergelere yansımasını bekliyoruz. Piyasalara olan güvenin yükselmesi ile yatırımlar ve istihdamdaki artış ile ekonomik büyümemiz olumlu yönde gelişecektir. Anayasa değişikliğinden sonra önü açılan ülkemizde daha fazla üretim ve daha fazla yatırım gerçekleşecektir’’ dedi.

Referandum sonucuna ilişkin YASED açıklaması

Türkiye 18 maddelik bir Anayasa değişikliği önerisini, demokrasinin bir gereği olarak, 16 Nisan’daki referandumda halkoyuna sundu. Sandıktan çıkan kararın ülkemiz için olumlu sonuçlar getirmesini temenni ediyoruz.

Uluslararası Yatırımcılar Derneği – YASED olarak temel beklentimiz; önümüzdeki dönemde demokratik hukuk devletinin tüm kurumlarıyla daha da güçlendirilmesi, ülkemizin, bugüne kadar olduğu gibi küresel değerlere bağlı şekilde, gelişmiş dünyayla entegrasyonunu arttırarak kalkınma sürecini devam ettirmesi ve yatırım ortamını iyileştirecek reformların kesintiye uğramadan sürdürülmesidir.

Türkiye, yatırımcılara cazip fırsatlar sunan yüksek büyüme potansiyeline sahip bir ekonomidir ve referandum sonrasında önceliğin yeniden ekonomiye verilmesi, ülkemizin kalkınması sürecinde uluslararası doğrudan yatırım akışının devamı açısından büyük önem taşımaktadır.

YASED olarak, bugüne kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de, ülkemizin kalkınmasına katkı sağlama hedefimiz doğrultusunda; Türkiye ekonomisine yönelik yatırımcı ilgisinin artması, mevcut yatırımların verimliliğinin yükselmesi ve böylece ülkemizdeki refah artışının desteklenmesi amacıyla hükümetimiz başta olmak üzere tüm paydaşlarımızla yakın işbirliği içinde çalışmaya devam edeceğiz.

YASED Yönetim Kurulu Başkanı

Ahmet Erdem

Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar’ın referandum sonucuna ilişkin açıklaması

Ali Kibar, Kibar Holding

Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar’ın

referandum sonucuna ilişkin açıklaması:

Türkiye’nin 16 Nisan referandumunda verdiği kararı ülkemiz için iyiliklere vesile olmasını dileriz. Türkiye’nin daha da güçlü bir birlik ve beraberlik içinde bundan sonra da her alanda büyümesini sürdüreceğine yürekten inanıyoruz.

İş dünyasının temsilcileri olarak, Türkiye’nin gücünü arttıracak çalışmaların devamlılığını görmekten büyük bir memnuniyet duyarız.

Tüm grup şirketlerimizle ülkemizin büyümesine, yüksek teknolojili üretim kabiliyetlerini geliştirmeye, istihdamı arttırmaya katkıda bulunmaya devam edeceğiz. Kibar Grubu bugüne kadar her zaman, ülkesinde öncü ve örnek kuruluşlar arasında yerini almıştır. Hedefimiz, amaçlarımız doğrultusunda azimli ve istikrarlı bir şekilde ilerlerken bu pozisyonumuzu ülkemiz yararına en iyi şekilde kullanmaktır. Bu yolculukta müşterilerimize, çalışanlarımıza, sektörlerimize, toplumumuza ve çevreye önümüzdeki dönemde de katma değer sağlamayı sürdüreceğiz.

Türk Narenciyesi dünya devlerini geride bıraktı

Narenciye Tanıtım Grubu’nun Global Connection (GC) tarafından hayata geçirilen tanıtım kampanyası Rusya’nın İletişim Oscar’ı olarak bilinen yarışmada Coca Cola ve Apple gibi dünya devlerini geride bırakarak “en iyi çıkış yapan marka” dalında ikincilik ödülünü aldı.

 

Reklam ve ilanlarla gerçekleştirilen klasik tanıtım çalışması yerine Rusya pazarında “yeni nesil iletişim çalışmasına” imza atan Global Connection Uluslararası Medya (GC), yeni iletişim modeli ile ödüle uzandı.

 

 

Global Connection Uluslararası Medya (GC) tarafından tasarlanıp uygulanan tanıtım kampanyası, Narenciye Tanıtım Grubu’na ödül getirdi.

Narenciye Tanıtım Grubu’nun tanıtım kampanyası Rusya’nın İletişim Oscar’ı olarak bilinen Gold Print Awards adlı yarışmada Coca Cola ve Apple gibi dünya devlerini geride bırakarak “en iyi çıkış yapan marka” dalında ikincilik ödülünü aldı.

Yarışmada, Narenciye Tanıtım Grubu ile iletişim kampanyasını tasarlayan Global Connection Uluslararası Medya (GC) aynı zamanda ayrı ayrı “özel ödül”e de layık görüldüler.

Rus medya gruplarının bir araya gelerek düzenlediği Rusya’nın İletişim Oscar’ı olarak anılan Gold Print Awards’da her kategoride bir birinci, iki tane de ikinci seçiliyor.

 

Türkiye’nin yeni markası “Turkish Citrus”

Yarışmanın sonuçları, dün (6 Nisan) Moskova’da düzenlenen görkemli gala gecesinde açıklandı. 2016 yılında yürütülen iletişim kampanyası ile “en iyi çıkış yapan marka” ödülünü kazanan Narenciye Tanıtım Grubu (NTG) adına ödülü alan Başkan Ali Kavak, geç saatlerde sonuçlanan yarışma sonrası yaptığı açıklamada, Türk narenciyesinin Rusya’da tanıtımı konusunda çok büyük yol aldıklarını söyledi. Kavak, “Türk Narenciyesi artık Turkish Citrus diye bilinen bir marka haline geldi” dedi.

Türk narenciyesinin Ruslar’ın önce kalplerine sonra da evlerine girdiğini belirten Ali Kavak şöyle konuştu:

“Olağanüstü dönemden geçtiğimiz günlerde bile kampanyamıza sahip çıktık. Zira tanıtım kesintisiz bir çalışma gerektiriyor. Bu bilinçle ara vermeden mücadelemizi sürdürdük. Çalışmalarımızın, en büyük pazarımız olan Rusya’da ödülle taçlandırılması bizi çok mutlu etti. Bu ödül, Narenciye Tanıtım Grubu’nun ne kadar doğru bir strateji ile hareket ettiğini tescil etmiş oldu.”

 

Yeni nesil iletişim çalışması GC’ye de ödül getirdi

Reklam ve ilanlarla gerçekleştirilen klasik tanıtım çalışması yerine Rusya pazarında “yeni nesil iletişim çalışmasına” imza atan Global Connection Uluslararası Medya (GC), yeni iletişim modeli ile ödüle uzandı.

Tanıtım çalışmasında Türkiye’yi ve Türk ürünlerini Türklerin değil, yabancıların diliyle anlatan, “kendi kendimize övündüğümüz” değil, “başkalarının övdüğü” algısını oluşturan kampanyayı tasarlayan GC, başta Rusya olmak üzere yeni nesil iletişim modelini uyguladığı pazarlarda büyük başarılara imza attı.

Tasarlayıp yürüttüğü Narenciye Tanıtım Grubu’nun kampanyası ile Pravda ile Kommersant tarafından “özel ödül”e layık görülen ve Genel Koordinatör Onur Tayşu adına verilen ödülü Global Connection Uluslararası Medya (GC) adına Genel Koordinatör Yardımcısı İsmail Burhanoğlu aldı.

Burhanoğlu, tören sonrası yaptığı açıklamada, Coca Cola, Apple, Heineken, Lindt, Nestle, Unilever, Abrau Durso, Essen ve Jacobs, Faberlic, Alpha Bank, Skolkovo Vakfı ve A.V.E Grubu gibi dünya devlerinin ödüle aday gösterildiğini belirterek, elde edilen başarının önemine işaret etti. Burhanoğlu, Türk narenciyesinin kalitesi ve aroması üzerine kurguladıkları tanıtım çalışmasının ödüllendirilmesinin Türkiye’nin ihracatına katkı yapacağını söyledi.

Türk narenciyesinin ve NTG’nin, Rusya’da en fazla tanınan markalar haline geldiğini kaydeden Burhanoğlu, elde edilen kazanımın kaybedilmemesi için tanıtım çalışmalarının ara verilmeden sürdürülmesi gerektiğinin altını çizdi.

2016 yılındaki tanıtım çalışmaları ile ödül alan Narenciye Tanıtım Grubu, bütün tanıtım grupları ile birlikte mart ayı içinde kapatılmıştı. NTG’nin (Turkish Citrus) Rusya’da yaptığı iletişim kampanyası, özellikle Rusya ile Türkiye arasında yaşanan kriz süresince bile sekteye uğramadı. Kampanya bu açıdan da Rusya’da önemli bir iletişim başarısına imza attı.

15 dalda ödülün verildiği yarışmada Narenciye Tanıtım Grubu’nun iletişim kampanyası “yiyecek içecek” ve “yılın en iyi çıkış yapan markası” kategorilerinde ödüle aday gösterilmişti.

Yarışmanın seçici heyeti Komsomolskaya Pravda CEO’su Sungorkin Vladimir, Kommersant CEO’su Zhelonkin Vladimir gibi Rus medya devlerinin yöneticilerinin de aralarında bulunduğu Rusya’nın önde gelen medya gruplarının CEO’larından oluşuyor.

Taşınır Rehni, işletmelere güvence sağladı KOBİ’lerin kredi hacmi arttı

Bugünlerde bankacılık sektörün birincil gündem konusu Taşınır Rehni. Bankacılık sisteminde taşınırların teminat olarak kullanılmasının sınırlı olmasının yanı sıra KOBİ’lerin varlıklarının çoğunun taşınır varlıklar olduğu biliniyor. Taşınır varlıklara ilişkin mevzuatın ve taşınır varlık kayıt sisteminin bugüne kadar parçalı bir yapıda olması nedeniyle de bu yılın ilk aylarında Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanun’u kabul edildi. Yürürlüğe giren bu kanunla; taşınırların teminat olarak kullanımı yaygınlaştırılarak, özellikle KOBİ’lerin kredi kuruluşlarından kaynak bulmasının önünün açılması hedefleniyor.

Ertuğrul Bul: FU Gayrimenkul, faaliyette bulunduğu tüm sektörlerdeki teknolojik alt yapısını ve güçlü marka değerini Taşınır Rehni alanına da taşıyarak, bu alanda iş ortaklarına taşınır rehninin tescili, terkini, sicil kontrolünün yapılması ve taşınırın denetlenmesi hizmetlerini sunmaktadır.

İşletme varlıklarının yüzde 22’si teminat olarak kullanılabiliyorken yeni düzenlemeyle yüzde 100’ünün kullanılabilir hale geldiğini belirten FU Gayrimenkul Genel Müdürü Ertuğrul Bul, piyasada finansal enstrümanların arttığının altını çizdi. Kredi kuruluşlarının tüm taşınırlar yerine sağlanan finansmanı karşılayacak değerde taşınırı rehnedebileceğini aktaran Bul, hali hazırda bankalar veya kredi kuruluşlarının taşınmaz ekspertiz-değerleme raporlarını SPK lisanslı Gayrimenkul Değerleme firmaları aracılığı ile yaptırdıklarının altını çizdi. FU Gayrimenkul Genel Müdürü Ertuğrul Bul, Hazine Müsteşarlığı nezdindeki lisanslı sigorta eksperlerinin taşınır değerlemesi konusunda bilgi birikimi ve tecrübeye sahip olduklarını belirterek, “Sigorta poliçesinin hazırlanması öncesinde sigorta eksperlerince düzenlenen ‘kıymet takdir raporları’ sigorta eksperlerinin tam da bu alana fazlası ile hizmet edebilecek bilgi, belge, tecrübe ve donanıma sahip olduklarını gösteriyor. Söz konusu emtianın hasar sonrasında hasar tazminatının tespiti amacıyla ayrıca değerlendirilmesi de, gerek fiziken ve gerekse muhasebe kayıtları üzerinde sigorta eksperlerinin tecrübelerini iyice parlatıyor” dedi.

Kızılcahamam Maden Suyu, 60. yılını yepyeni bir kampanya ile kutluyor

1957 yılından beri faaliyet gösteren Kızılcahamam Maden Suyu, 60. yılında ‘Yedikleriniz Midenize Oturmasın’ mottosu ile yeni bir kampanya başlattı. İletişim çalışmalarını, son zamanlarda adını başarılı kampanyalarla duyuran RETA ile sürdürecek olan firma, başlattığı kampanya ile tüketici kitlesini de genişletmeyi hedefliyor.

Kapsamlı araştırmalar sonucunda ortaya çıkan Kızılcahamam Maden Suyu’nun 60’ıncı yıl iletişim çalışmaları, ilk yayın tarihinden itibaren ses getirdi. Maden suyu markaları arasında Kızılcahamam’ın marka değerini yükseltmek ve özellikle ‘Y’ kuşağına marka bilinirliğini artırmak hedefiyle oluşturulan kampanya, eğlenceli görselleri ile dikkat çekiyor. Kalıpları aşan kampanya, RETA’nın imzasını taşıyor. Görsel havuzlarından seçilen fotoğraflar yerine, özel çizimlerle hazırlanan kampanya, hedef kitleye de özel olduğunu hissettiriyor.

Ersan: Bu kampanya değişimin sonucu

RETA’nın yenilenen ekibinin başında yer alan Kreatif Direktör Serkan Ersan; “Hazımsızlık çekenlerin ilk aklına gelen rahatlama yöntemi maden suyu içmektir.  Bizde RETA olarak bakış açımızı bu farkındalık üzerinden giderek oluşturduk. Belirlediğimiz yol haritasını illüstürasyonlarla birleştirerek sağlam bir kampanya ortaya çıkarttığımızı düşünüyoruz. Bu iş RETA’nın da değişiminin bir sonucu. Stratejisti ile reklam yazarı ile müşteri ilişkileri ile yepyeni ve dinamik bir kadroyuz. Ekip olarak iyi ve büyük bir kampanyaya imza atmamız, diğerlerinin de ipucudur aslında” diyerek kampanyaya ve ekibine duyduğu güveni aktardı.

“Her mecrada yer alacak”

Kampanyanın tüm mecralarda da yer alacağına vurgu yapan Ersan, “Özellikle yaz aylarında, hem sağlıklı hem de yüzde 100 doğal olan bir içeceğe yönlendirmek, gençlere de bunu aşılamak, bizim için önemliydi. Zaten bu nedenle eğlenceli çizimler kullandık” dedi.

Sosyal medyadan mağaza içi uygulamalara, OHH’dan (out of home) şişe ve ambalajlara kadar uygulanan kampanya, Kızılcahamam Maden Suyu’nun 60’ıncı yılına damgasını vuracak gibi görünüyor.