Sınır ötesi M&A pazarı 1,1 trilyon dolara ulaştı

Teknoloji tüm dünya şirketlerini değişime zorladı…

Teknolojinin yol açtığı kırılma tüm dünya şirketlerini, değişim ve dönüşüme zorladı. Kendilerine yatırım yapma zorunluluğu duyan şirketler, küresel M&A pazarının trilyon dolarlık hacimlere ulaşmasını sağladı. KPMG’nin küresel M&A pazarının nabzını tuttuğu araştırmanın sonuçları açıklandı. Rapora göre en önemli 100 küresel birleşme ve satın alma işleminde ABD başrolü oynadı. 

KPMG Birleşme ve Satın Alma Danışmanlığı Lideri Hande Şenova, KPMG tarafından hazırlanan küresel M&A pazarının araştırıldığı raporu değerlendirdi. Şenova, “ABD’li şirketler en büyük 100 işlemin 54’ünde hedef şirket, 39’unda ise alıcı konumdaydı. Sektörler arası birleşme ve satın almalar 2016 yılında zirve yaparken, tüm dünyada sınır ötesi M&A pazarı 1 trilyon 136,5 milyar dolara ulaştı. Time Warner’ın AT&T tarafından 85,4 milyar dolara alınması geçtiğimiz yılın en büyük satın alması oldu” dedi.

Eskinin ‘bekle ve gör’ politikasının pek çok şirket için artık sürdürülebilir bir strateji olmadığını belirten Şenova, “Teknolojinin yol açtığı kırılma dünyanın hemen her yerinde görülüyor. Bu durum yeniden kendilerine yatırım yapmaları gerektiğini kavrayan şirketleri iş modellerini değiştirmeye, hatta bazı radikal değişikliklere yöneltiyor” dedi. Şenova, “Şirketler kapasitelerini veya yetkinliklerini genişletmek amacıyla başka sektörlere yöneldikçe sektörler arası birleşme ve satın almaların sayısı da artıyor. Sektörler arası işlemler, 36 bin 815 işlemde 18 bin 660 adet ile tüm işlemlerin yüzde 50’sini oluşturdu” şeklinde konuştu.

Sınır ötesi işlemler 1 trilyon 136,5 milyar dolar oldu

Önümüzdeki dönemde kilit pazarlarda giderek artan korumacılık söylemlerinin sınır ötesi birleşme ve satın almalar üzerindeki etkilerini takip etmenin heyecanlı olacağını belirten Şenova, şunları ekledi: “Şirketler olası birleşme ve satın almalarda kendi ülkelerine daha yakın konumları mı tercih edecek? Sanmıyoruz çünkü yatırımcılar büyümek için genellikle mevcut coğrafya veya yetkinliklerinin dışına çıkmayı tercih ediyor. Sınır ötesi birleşme ve satın alma oranı ise son 5 yıl boyunca yüzde 28 ile yüzde 30 arasında hemen hemen aynı seviyelerde seyretti. Tamamlanan sınır ötesi işlemlerin toplam değeri 2009 yılından bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak 1 trilyon 136,5 milyar dolar oldu. Bu rakam tüm dünyada gerçekleştirilen işlemlerin toplam değerinin yüzde 42’sini ifade ediyor.”

2017’de para, iş modellerini dönüştürmeye gidecek

Sektörler arası işlemlerin 2016 yılında da toplam işlemlerin büyük bir kısmını oluşturduğuna dikkat şeken Şenova, “2011 yılında yüzde 46 olan bu oran yüzde 50’ye yükseldi. Şirketlerin başka pazarlarda büyüyerek iş modellerini dönüştürmeyi tercih ettikleri bir ortamda 2017 yılında da paranın bu tür yatırımlara gideceğini söyleyebiliriz” dedi. Şenova şöyle devam etti:

“Sektörler arası birleşme ve satın almaların ortalama değeri sınır ötesi işlemlerin ortalama değerinden çok daha düşük görünüyor. Bunun nedeni, sektörler arası işlemlerin stratejik satın almaların aksine taktik amaçlı olması olabilir mi? Sınır ötesi – sektörler arası işlemler arasındaki başka hangi farklar bunu açıklayabilir? Çin, hâkim oyuncu konumunda ve sektörler arası en önemli 25 işlemin 11’inde Çinli alıcılar var. Bu işlemlerin yarıdan fazlası da Çin’de gerçekleştirilmiş. Satın alma hedeflerine baktığımızda da Çin’in ABD ile birlikte yine en önde olduğunu görüyoruz. Sektörler arası 25 işlemin 7’sinde hedef şirket bu iki ülkedendi.

Makro seviyede baktığımızda bu veriler, son 5 yıl boyunca sektörler arası birleşme ve satın alma oranının arttığını ancak toplam değerinin sabit kaldığını gösteriyor. Sınır ötesi işlemlerde bu durumun tam tersi olduğunu, işlem sayılarının azaldığını ancak toplam işlem değerinin rekor kırdığını görüyoruz.”

M&A şirketler için kritik olmayı sürdürecek 

Birleşme ve satın almaların değişim arayan şirketler için kritik olmayı sürdüreceğini belirten Şenova, “Şirketlerin, organik olarak başarabileceklerinden çok daha hızlı ve radikal bir dönüşüme ihtiyacı var. CEO’lar da bunun farkında. Üstelik bunun kısa vadeli bir tepkiden ziyade dünyanın önde gelen şirketlerinin liderlik edeceği uzun vadeli bir trend olmasını bekliyoruz. 2017 yılında, artan kârlılıklar ve büyüyen şirket bilançolarıyla birlikte, piyasadaki birleşme ve satın alma kapasitesinin yüzde 11 artması bekleniyor. Müşterilerimizin hızla değişen bir ortamda fırsatlar ile riskler arasında başarılı bir denge kurabilmelerine yardımcı olmayı sürdüreceğimiz 2017 yılında heyecanlı bir yolculuk bizi bekliyor” şeklinde konuştu.

Asya Pasifik bölgesinde kapasite artacak

Şenova, “Tahmin edilen iştahın en fazla yükseldiği bölge yüzde 17 ile Latin Amerika ve bunun neredeyse tek nedeni şirketlerin artan piyasa değerleri. Tahmin edilen kapasite bakımından öne çıkan bölge ise yüzde 21 ile Asya Pasifik. 2016 yılında özellikle Asya Pasifik bölgesinden alıcılar aktifti ve gerçekleştirilen her beş büyük işlemin üçünde Çin, Hong Kong ve Singapurlu şirketlerin imzası vardı” dedi.

Türkiye’de enerji sektörü hareketli

Hande Şenova’nın, Türkiye’de sektörler bazında M&A pazarıyla ilgili değerlendirmesi ise şöyle:

Finansal Hizmetler: Bankacılık sektörü, 2015 yıl sonu ve 2016 yılını birleşme ve satın almalar açısından oldukça aktif geçirdi. NBG tarafından satışa çıkarılan Finansbank potansiyel alıcılar tarafından oldukça ilgi gördü. Katar merkezli QNB Grubu, Finansbank A.Ş.’nin yüzde 99,81’ini 3 milyar dolara satın aldı. HSBC’nin Türkiye’den çıkış kararının ardından başlayan potansiyel alıcılarla görüşmelerinden olumlu sonuç çıkmayınca HSBC, operasyonlarını yeniden yapılandırarak Türkiye’deki varlığını sürdürmeye karar verdi. Ayrıca, 2016 yılında özel sermaye fonu Abraaj’ın, IFC ve EBRD’nin ardından, Fibabanka’nın yüzde 9,95 hissesini satın alması ilgi çeken yatırımlardan biri oldu.

2017 yılında ise Türkiye’deki mevcut konjonktür, artan jeopolitik riskler ve dünyadaki belirsizlik ortamının yükselmesi nedeniyle, tüm birleşme ve satın alma işlemlerine paralel olarak finansal hizmetler sektöründe de aktivitenin azalması bekleniyor.

Enerji ve doğal kaynaklar: 2016 yılında Türkiye enerji piyasalarında satın alma ve birleşme işlemlerinin sayısı daha önceki yıllar kadar çok olmasa da büyük tutarlı işlemler gerçekleşti. Özellikle, Menzelet-Kılavuzlu Hidroelektrik Santralleri 1 milyar 250 milyon lira, Almus-Köklüce Hidroelektrik Santralleri 750 milyon lira ve Türkiye Petrolleri Dağıtım AŞ 490 milyon liraya özelleştirilerek, 3 işlemde 2,5 milyar liralık gelir sağlandı. 2017 yılında devlet garantili yenilenebilir enerji ihaleleri ile özelleştirmelerin devam etmesini öngörüyoruz.

Endüstriyel üretim: Sanayi üretiminde Japon ve Amerikalı yatırımcıların birleşme ve satın alma ilgileri devam etti. Avrupa merkezli yatırımcı makine sanayiinde bir üretim şirketine ortak oldu. Bunun dışında teknolojik gelişmelere karşı ayakta durabilmek adına endüstriyel alanda faaliyet gösteren firmaların araştırmaları ve insiyatifleri yurtdışı odaklıydı. Bazı küçük yazılım ve teknoloji şirketlerine yatırım fırsatlarını değerlendiren endüstriyel oyuncular da küresel rekabet koşullarında teknoloji gelişimini bu şekilde takip edebildi.

Tüketici ürünleri: Geçen yıl Türkiye’de de en hareketli sektörlerden biriydi. Perakende alanında Migros – Tesco Kipa işleminin de etkisiyle bir yükselme yaşandı, bazı gıda firmalarında mevcut girişim sermaye fonlarının başka bir fona satışı da söz konusuydu. Amerikalı, Japon ve Alman yatırımcıların gıda benzeri üretici firmalara yatırım yaptığı gözlemlendi. Diğer işlemler ise lokal yatırımcılar arasında el değiştirmeler şeklinde gerçekleşti.

Sağlık hizmetleri ve ilaç: Türkiye’de büyük ölçekli ilaç firmalarının dünya devleri tarafından ilgi görmesi azalan bir trend olsa da hala büyümeye devam eden ilaç firmaları birleşme ve satın alma potansiyelini koruyacak gibi duruyor. Bu sektörde 2016’da tamamlanan birleşme ve satın almalarda yatırımcılar Japonya, İsviçre ve Hindistan bölgesindendi. Medikal ekipman tarafında dağıtımını gerçekleştirdikleri lokal şirketlere ortak olarak elini taşın altına koyan yabancı yatırımcı, ülkedeki büyüme ve gelişim sürecine de ortak olmayı hedefliyor. Sağlık sektörü dahilinde hastane el değiştirmeleri bu yıl da lokal yatırımcının kendi içinde en çok konuştuğu işlemlerden biri olmayı sürdürdü. Regülasyon uyumu çerçevesinde bazı yapılanmalar, ruhsat ve fikri mülkiyet haklarının değerlendirilmesi de bu yılki konulardan birkaçıydı.

Kimya: Sektörde yine ABD’li ve Japon menşeili yatırımcıların ilgisi görüldü. Boya ve benzer kimyasallar alanında Uzak Doğulu yatırımcıların sektöre ilgisinin önümüzdeki dönemde de devam etmesi bekleniyor.

Teknoloji, Medya ve Telekom: Medya sektöründe genelde lokal şirketler veya Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı medya şirketleri, tamamlayıcı alanlara küçük yatırımlar ve satın almalar yaparak yılı bitirdi. Mars sinemalarının Uzak Doğulu yatırımcı grubuna satışı sektördeki önemli işlemlerden biriydi.

HAKEM HEYETLERİNE BAŞVURU LİMİTLERİNDE GÜNCELLEME YAPILDI!

Tüketicilerin ayıplı mal ya da hizmet karşısında hakkını aramak için başvurduğu mercii olan tüketici hakem heyetlerinin parasal sınırları artırıldı. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Avukat Cevat Kazma, ilçe tüketici hakem heyetlerine yapılan başvurularda limitin 2.400 TL’ye çıkarıldığını açıkladı. Bu rakam ile 3.610 TL arasındaki uyuşmazlıklarda ise il tüketici hakem heyetlerine başvurulması gerektiğini belirtti.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın, “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68. ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 6. Maddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ”i geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlandı. Yeni düzenlemeye göre tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvuruların parasal sınırı güncellendi.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Avukat Cevat Kazma, tüketicilerin mağdur olmaması adına yeni başvuru sınırları hakkında dikkatli olmaları gerektiğini belirtti. Tüketicilerin bulundukları illerin statüsüne ve parasal sınırlara göre il veya ilçe tüketici hakem heyetlerine başvuracaklarını söyledi.

Yılın ilk günü itibariyle 2.400 TL’ye kadar olan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine başvurulabileceğini ifade eden Cevat Kazma, büyükşehir statüsündeki şehirlerde yaşayan tüketicilerin 2.400 TL ile 3.610 TL arasındaki uyuşmazlıklar için il tüketici hakem heyetlerine başvurması gerektiğini kaydetti.

Büyükşehir statüsünde olmayan şehir merkezlerinde ise 3.610 TL altındaki uyuşmazlıklar için il tüketici hakem heyetlerine başvurulacak.

Avukat Cevat Kazma, 3610 TL’ye kadar olan uyuşmazlıklarda, tüketici hakem heyetinden bir karar çıkmadan icra takibi yapılamayacağını sözlerine ekledi.

‘Birleşme ve Satın Almalar için zorlu bir yıldı’

Deloitte Türkiye’nin raporuna göre, iç ve dış politik olayların damga vurduğu 2016 yılında, yaklaşık 7,7 milyar dolarlık 248 birleşme ve satın ama işlemi gerçekleşti.

– Rekor sayıdaki küçük ölçekli girişim sermayesi işlemleri sayesinde, toplam işlem adedi geçen senelerdeki seviyesini korurken, işlem hacmi 2015’e göre %53 azaldı ve 2009 kriz yılından sonraki en düşük seviyede gerçekleşti

– Yabancı yatırımcıların işlem hacmi 2015’e göre %67 düştü ve tarihsel olarak en düşük seviyelerinden birinde kaldı.

– Büyük ölçekli işlemlerin sayısı düştü; işlem hacmini orta ölçekli işlemler; işlem adedini ise küçük ölçekli girişim sermayesi ve melek yatırıcı işlemleri domine etti.

Türkiye’de profesyonel hizmetler alanında 30’uncu yılını tamamlayan Deloitte Türkiye, 2016 Yılı Birleşme ve Satın Almalar Raporu’nu yayınladı. Türkiye’de birleşme ve satın almaların genel görünümünü ortaya koyan rapora göre, iç ve dış politik gelişmelerin olumsuz etkisinin hissedildiği 2016 yılında, 248 adet işlem gerçekleşti, toplam işlem hacmi yaklaşık 7,7 milyar dolar oldu. Bu tutar, 2009 finansal krizinden sonra gerçekleşen en düşük işlem hacmi oldu. İşlem hacmi 2015’e göre yaklaşık %53’lük bir düşüş gösterdi.

Toplam işlem adedi, rekor sayıdaki girişim sermayesi ve melek yatırımcı işlemlerinin etkisiyle, geçmiş yıllardaki seviyesini korudu. Söz konusu girişim sermayesi işlemleri hariç tutulduğunda ise, toplam işlem adedinde 2015’e göre %21 azalma olduğu görüldü. Özel sermaye fonlarının ise daha temkinli olduğu gözlendi. Büyük ölçekli işlemlerin sayısı ve işlem hacmine katkısı son derece sınırlı kalırken, piyasayı küçük ve orta ölçekli işlemler domine etti. Yabancı yatırımcıların işlem hacmi 2015’e göre %67 daralma ile 3,8 milyar dolara geriledi ve tarihsel olarak en düşük seviyelerinden birini gördü. Batılı yatırımcıların işlem sayısında ise, 2015’e göre %36 azalma olurken, Uzak Doğulu yatırımcıların işlemleri ise en yüksek seviyesine ulaştı.

Deloitte Türkiye Kurumsal Finansman Ortağı Başak Vardar rapora ilişkin olarak “Ekonomik büyümede yavaşlama, jeopolitik tehditler ve iç politik gelişmeler sebebiyle yatırım ortamında durgun bir dönemden geçiyoruz. Hem yatırımcıların hem şirket hissedarlarının temkinli davrandığı ve piyasaların çalkantılı olduğu bir yılı geride bıraktık. Geçmiş yıllarda görülen büyük hacimli işlemler sınırlı kalırken, girişim sermayesi ve melek yatırımcıların desteklediği küçük ölçekli start-up yatırımların sayısında artış oldu. 2017’yi de zorlu bir yıl olarak görüyoruz; yatırımcıların güven tazeleyeceği bir ortama ihtiyaç var. Hızlı bir toparlanma beklememekle birlikte, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli hikâyesinde bir değişiklik yok ve yabancı yatırımcıların bu hikâyeye yatırım yapmaya devam edeceklerini düşünüyorum” dedi.

Yabancı yatırımcıların işlem hacmi son yedi yılın en düşük seviyesinde

Yerli ve yabancı yatırımcılar işlem hacmine eşit katkı yaparken; yerli yatırımcılar 155 adet, yabancı yatırımcılar ise 93 adet işleme imza attı. Yabancı yatırımcı işlemleri, 2015’e göre sayı olarak %26, işlem hacmi olarak ise %67 azaldı. 3,8 milyar dolar tutarında oluşan yabancı yatırımcı işlemleri tarihinin en düşük seviyelerinden birini gördü (2015 – 11,5 milyar dolar). Ayrıca, yerli yatırımcıların da işlem hacmi %20 oranında düşüş ile toplam 3,9 milyar dolar seviyesinde seyretti. İşlem hacmine en fazla katkı yapan yatırımcılar her biri %31 pay ile Uzak Doğulu ve Avrupalı yatırımcılar oldu. Avrupa ve Kuzey Amerika bölgesinin dâhil olduğu Batılı yabancı yatırımcıların işlem sayısında %36 oranında düşüş göze çarptı. 2015 yılında 90 adet işlem gerçekleştiren Avrupalı ve Kuzey Amerikalı yatırımcıların işlem sayısı 2016’da 58’e düştü. Başını Güney Kore ve Japonya menşeili yatırımcıların çektiği Uzak Doğulu yatırımcıların işlemleri ise tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı.

Girişim sermayesi ve melek yatırımcı işlemleri 2016’ya damgasını vurdu

Finansal yatırımcı işlemlerinde; kalkınma bankaları, özel sermaye fonları, girişim sermayesi şirketleri, melek yatırımcılar, yatırım holdingleri, aile fonları gibi çok çeşitli yatırımcı profilleri görüldü. Özellikle girişim sermayesi ve melek yatırımcı kaynaklı işlemlerdeki önemli artış sebebiyle finansal yatırımcılar, rekor seviyedeki 100 işlem ile toplam işlem sayısına %40 oranında katkıda bulundu. Bununla birlikte finansal yatırımcılar tarafından gerçekleştirilen işlem hacmi geçen yıla göre %48 oranında düşüş göstererek 1,6 milyar dolar seviyesini işaret etti. 100 finansal yatırımcı işleminin 68’ini girişim sermayesi şirketleri gerçekleştirdi. Özel sermaye fonlarının son derece temkinli olduğu bu dönemde, fon toplama sürecini başarıyla tamamlayan özel sermaye fonları ile 12 çıkış işlemi göze çarptı.

Özelleştirme işlemleri sınırlı seviyede kaldı

2016’da özelleştirme işlemleri, son on yıldaki en düşük seviyelerinden birini gördü; toplam 6 işlem ile 1,1 milyar dolarlık bir hacim yarattı. Sınırlı sayıdaki özelleştirme işlemlerinin tamamı enerji sektöründe yapılırken; bu işlemlerin toplam işlem hacmine katkısı %14 seviyesinde gerçekleşti.

Ortalama işlem hacmi düştü

Küçük ölçekli girişim sermayesi işlemlerinin damga vurduğu 2016 boyunca, 500 milyon dolar üzerinde tek bir işlem oldu. 50 milyon doların altında olan işlem büyüklüğüne sahip 211 işlem, toplam işlem sayısının % 85’ine denk gelirken, toplam işlem hacminin %28’ini oluşturdu. 2015’te 67 milyon dolar olan ortalama işlem değeri, küçük ölçekli girişim sermayesi ve melek yatırımcı işlemlerindeki rekor artışın etkisiyle yarı yarıya azaldı ve 31 milyon dolara geriledi. En büyük 10 işlem hariç tutulduğunda, geri kalan işlemlerdeki ortalama işlem büyüklüğü ise 20 milyon dolar oldu. Girişim sermayesi ve melek yatırımcı işlemleri hariç tutulduğunda ortalama işlem hacmi geçmiş yıllara paralel olarak 42 milyon dolar seviyesindeydi.

İnternet ve mobil hizmetler, teknoloji ve enerji sektörleri hareketliydi

İnternet ve mobil hizmetler, teknoloji ile enerji sektörleri işlem sayısında önde gelen sektörler olarak birlikte toplam işlem sayısının %43’ünü oluşturdu. Enerji sektörü 2,4 milyar dolar işlem hacmi ile yılın en yüksek işlem hacmine sahne olan sektörü oldu. Eğlence sektörü tek işlem ve aynı zamanda yılın en büyük işlemi olan Mars Sinemaları işlemi ile toplam işlem hacminde en büyük pay alan ikinci sektör oldu. Finansal hizmetler ve üretim sektörleri ise geçmiş yıllar ile paralel olarak hem işlem sayısına hem işlem hacmine önemli katkı yaptı. Yatırımcıların uzun zamandır favori sektörleri olan perakende, gıda ve içecek ile hizmetler sektörlerinde hareketlilik devam etti.

2017’de üretim, enerji ve teknoloji sektörleri aktif olacak

Raporda, 2017 yılına ilişkin öngörülerine de yer veren Deloitte Türkiye Kurumsal Finansman Ortağı Başak Vardar şu değerlendirmede bulundu: “Devam eden iç ve dış politik riskler göz önüne alındığında 2017 yılında hızlı bir toparlanma beklemiyoruz. Bu yıl da birleşme ve satın alma işlemleri açısından zor bir dönem bizi bekliyor. Geçmiş dönemdeki işlem hacimlerini hemen yakalamak mümkün olmayabilir. Bununla birlikte, yatırımcıların Türkiye’nin orta ve uzun vadeli potansiyeline güvenerek yatırım yapmaya devam edeceğini düşünüyoruz.”

Deloitte’a göre 2017 yılında en aktif sektörlerin teknoloji, üretim ve enerji sektörleri olması bekleniyor. Her ne kadar batılı yatırımcıların ilgisi zayıf olsa da Uzak Doğu / Asya menşeili yatırımcı iştahında artış görülüyor. Fon toplama sürecini tamamlayan özel sermaye fonlarının yatırım arayışında olacağı ve yine 2016’da olduğu gibi start-up yatırımlarında hareketlilik yaşanacağı öngörülüyor.

Avrasya’nın en büyük mobilya fuarı İSMOB 10 Ocak’ta kapılarını açıyor

Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen İstanbul Mobilya Fuarı (İSMOB), 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında Beylikdüzü TÜYAP Fuar Merkezi’nde ziyaretçilerini ağırlayacak. Bu yıl 500’den fazla markanın sergileyeceği yepyeni ürünlerle 2017 mobilya trendlerinin belirleneceği İSMOB, tasarım konusunda uzman konuşmacılarla düzenlenen panellere, minyatür mobilya sergisine, tasarım ve yaratıcılığın buluştuğu birçok etkinliğe de ev sahipliği yapacak

Türkiye’de kendi fuar merkezine sahip tek özel fuarcılık kuruluşu olan TÜYAP ve Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) işbirliğiyle düzenlenen İstanbul Mobilya Fuarı (İSMOB) 10-15 Ocak’ta İstanbul’da gerçekleştirilecek. Beylikdüzü TÜYAP Fuar Merkezi’nde açılacak İSMOB, 12 salon ve 100 bin metrekarelik alanda 500’den fazla markanın en yeni ürünlerini ziyaretçilerle buluşturacak.

Türkiye mobilya sektörünün 2017 trendlerinin belirleneceği adres olan İSMOB’da oturma odasından çocuk odasına, yatak odasından ofis mobilyasına kadar yeni yıla damgasını vuracak binlerce yeni ürün ilk kez sergilenecek. Türkiye’nin yanı sıra dünya mobilya sektörü için de önemli bir buluşma noktası haline gelen İSMOB, bu yıl TÜYAP ile birlikte 107 ülkeden binlerce sektör profesyonelini de ağırlayarak sektöre hareket getirecek.

İSMOB’DA BİR İLK: TREND ALANI

İSMOB’da bu yıl ilk kez 300 metrekarelik bir bölüm ‘Trend Alanı’ olarak hayata geçiriliyor. Trend alanında hem ziyaretçiler hem katılımcılar için değişen ihtiyaçlar ve günümüz teknolojisinin hayatımıza soktuğu yepyeni kavramlara yönelik eğlenceli ve bilgilendirici aktiviteler gerçekleştirilecek. Trend alanında “Design Talk” kapsamında bir yandan mobilya ve tasarım konusunda işin uzmanlarının katılacağı söyleşiler düzenlenirken, diğer yandan da sanat etkinlikleriyle ziyaretçilere dopdolu bir fuar programı sunulacak.

Design Talk programı kapsamında yapılacak etkinliklerden bazıları şu şekilde: 10 Ocak’ta “Evlilik rüyasının yakın tarihi, değişimi ve dönüşümü” paneli “değişen dünyada evlilikler nasıl şekil değiştiriyor?” “2023’te genç kızların evlilik hayalleri neler olacak?” konu başlıkları ile ziyaretçilerin ilgi odağı olacak. 12 Ocak’ta TOBB, MUSİAD ve MOSDER’den konuşmacıların katılımıyla gerçekleşecek “Tasarımın Önemi ve Markalaşmaya Etkisi” başlıklı panelde de Türkiye mobilya sektöründe markalaşma ve mobilya tasarımının dünü, bugünü ve yarını masaya yatırılacak. 13 Ocak’ta düzenlenecek “Mobilya’nın Fiziksel ve Ruhsal Sağlığa Etkisi” konulu panelde ise sağlık uzmanları ve sektör profesyonelleri mobilya alırken dikkat edilmesi gereken noktalar, mobilyaların sağlığımızı nasıl etkilediğine dair bilgileri ziyaretçilerle paylaşacak.

SANAT ATÖLYELERİ FUARA RENK KATACAK

Panellerin yanı sıra sanat atölyeleri de bir buluşma noktası olarak tasarlanan trend alanında yerini alacak. Ziyaretçiler ebru atölyesi ile ebru sanatının inceliklerini sanatçıların ellerinden öğrenme fırsatı bulurken, son zamanların gözde hobisi teraryum atölyeleri ile kendi küçük ekosistemlerini inşa etmeyi deneyimleyecekler. Trend alanında düzenlenecek bir diğer aktivite ise ahşap ustalarının tecrübelerini ziyaretçilere aktaracağı ahşap birleştirme atölyesi olacak.

ATIK MALZEMELERDEN ÜRETİLEN MİNYATÜR MOBİLYA SERGİSİ

İSMOB’da bu yıl ilgi çekecek etkinliklerden bir diğeri de 1. Salon’a gerçekleştirilecek ‘Minyatür Mobilyalar Sergisi’. 1. İzmirli emekli edebiyat öğretmeni Gülay Temizel Ertürk’ün atık malzemeleri kullanarak yaptığı alaturka mobilyaların birebir minyatür versiyonları da İSMOB ziyaretçilerinin ilgisini çekecek. Minyatür mobilyalar için yüzlerce dondurma çubuğu, meyve suyu kutusu, tuvalet kağıdı rulosu gibi pek çok malzeme kullanan Ertürk, Avrupa’da Miniature Dollhouse Furniture olarak geçen bu sanat dalı ile mobilyaları minyatüre dönüştürerek geçmişi günümüze taşıyor.
Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen İSMOB’da ayrıca geçmişten günümüze kadar mobilya trendlerini görülebileceği bir fotoğraf sergisi de ziyaretçilerini bekliyor. İSMOB, sadece ürünlerin sergilendiği bir fuar olmanın dışında, sektörün yeniliklerinin konuşulduğu, geleceğinin masaya yatırıldığı bir organizasyon olacak.

TÜYAP Hakkında: Tüyap Tüm Fuarcılık Yapım Anonim Şirketi, 1979 yılında 24 kurucu ortak tarafından kurulmuştur. Faaliyetlerini, yurt içinde değişik sektörlerde mal ve hizmetleri, yurt dışında ülkemiz ihraç ürünlerini tanıtmak amacı ile fuarlar hazırlamak ve sahip olduğu fuar merkezlerini yurt içinden ve yurt dışından meslektaşlarına kiralamak yolu ile sürdürmektedir.

Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER), mobilya sektörünün öncü 50 markasını tek çatıda toplayarak, sektörün yüzde 75’ini aşkın kesimini temsil etmektedir. MOSDER’ tarafından düzenlenen ve Türkiye’nin en büyük, dünyanın en büyük 3. mobilya fuarı olma özelliğine sahip 13. İstanbul Mobilya Fuarı-İSMOB, 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında TÜYAP Fuar Merkezi’nde düzenlenecektir. Sektörün global ölçekteki konumunu koruması için çalışmalarını sürdüren MOSDER, her yıl Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması ile sektörde sinerji oluşturuyor.

“2017’de ihracat odaklı büyümeye devam”

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) tarafından açıklanan verilere göre, 2015 yılındaki üretim ve ihracat rekorlarını 2016’da yenileme başarısını gösterdi. 2016 yılı üretimde 1 milyon 486 bin adetle kapanırken, ihracat ilk kez 1 milyon eşiğini aşarak 1 milyon 141 bin adede ulaştı.

Otomotiv Sanayii’nin 2016 yılını nasıl geçirdiğine ilişkin görüşlerini dile getiren OSD Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen “Son yıllarda kapasite ve yeni ürün yatırımlarına hızla devam eden sanayimiz 2016 yılında da üretimdeki büyümesini sürdürerek 2015 yılında kaydettiği tarihi rekorun üzerinde bir performans gösterdi. Üretilen her 100 aracın 77 adedini yurt dışına gönderen sanayimiz ilk kez 2016’da ihracatta 1 milyon eşiğini aştı. Otomobil sınıfında üretimine başladığımız yeni ürünlerin etkisi ve AB pazarlarındaki istikrarlı büyümenin devam etmesi, sanayimizin üretim ve ihracat rakamlarına olumlu katkı sağladı. İhracatımız adet bazında yüzde 15, Dolar bazında ise yüzde 13 arttı. Otomotiv Sanayii, Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 16,8’ini oluşturarak sektör sıralamasında 11. yılında da ilk sıradaki yerini koruma başarısını gösterdi” dedi.

Türk Otomotiv Sanayii’nin gelişimini ve ülke ekonomisine daha fazla katma değer sağlamasını desteklemek üzere çalışmalarını sürdüren Otomotiv Sanayii Derneği, 2016 yılına ilişkin üretim ve ihracat verilerini açıkladı. Otomotiv Sanayii Derneği’nin açıklamasına göre; toplam üretim (1) bir önceki yıla göre adet bazında yüzde 9 arttı ve 1 milyon 486 bin adede ulaştı. 2016 yılında Otomotiv Sanayii ihracatı (2), bir önceki yıla göre yüzde 15 oranında arttı ve 1 milyon 141 bin adet oldu.

2017 yılında ihracat odaklı üretimin daha da artmasını hedefliyoruz

Türk Otomotiv Sanayii’nin 2017 yılına ilişkin beklentilerini paylaşan Otomotiv Sanayii Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, “Sanayimizin kapasite ve yeni proje yatırımlarının hayata geçmesi ile 2010 yılında 1,5 milyon adet seviyesinde olan üretim kapasitesi 2016 sonunda 1,9 milyon adet seviyesine yaklaştı. Sanayimizin halen devam etmekte ve/veya devreye aldığı yeni ürün yatırımları ile 2017 senesinde ihracatın daha da artmasını bekliyoruz. Hükümetimizin sanayimizi destekleyici politikalarının devamı ve iç pazarda istikrarın korunması, yeni projeler için ülkemizin rekabetçiliğinin sürdürülmesi ve böylelikle yeni yatırımların ülkemize çekilmeye devam etmesi, sektörümüz için en önemli fırsat konumunda” dedi.

2016 senesinde hayata geçen yeni ürün projelerinin 2017’ye etkisine dikkat çeken Önen, “2016 yılında birçok yeni otomobil projesini hayata geçirdik. Avrupa’nın önde gelen ticari araç üretim üssü olma konumumuzu artık binek otomobilleri konusunda da önde gelen bir üretim merkezine dönüştürebilmiş durumdayız. Bu yeni projelerin olumlu etkisi ile üretimin ve ihracatın sürdürebilir bir büyüme yakalamasını öngörüyoruz. Teşvikler ile desteklenen yeni projeler, 2017 yılında özellikle ihracat bazlı üretim artışını sağlayacaktır. Elbette ki sanayimizin rekabetçiliğinin sürdürülebilirliği için istikrarlı bir iç pazar ile ekonomide yatırım ve satınalma kararlarının etkilenmeyeceği bir seyir büyük önem taşıyor” dedi.

“Hükümet programında da yer aldığı üzere otomotiv sanayii ülkemiz için stratejik önem taşıyor” diyen Önen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son yıllarda özellikle Ar-Ge ve mühendislik alanına yapılan yatırımlarla Türk Otomotiv Sanayii bugün sıfırdan tamamen yeni model üretebilme yeteneği kazandı. Global otomotiv markaları için yeni proje ürünlerin geliştirildiği otomotiv üssü konumuna gelen ülkemiz, 2016 yılı ilk 9 ay verilerine göre Avrupa Birliği ülkeleri arasında ticari araç üretiminde 2., otomobil üretiminde de 7. sırada yer alıyor. Dünya geneli otomotiv üretiminde ise 2015 yılında 15. sıradaki konumumuzu 2016 yılı ilk 9 ay sonunda korurken, yeni devreye giren otomobil projelerinin etkisi ile otomobil üretiminde 1 basamak atlayarak 17.’liğe yükselmiş durumdayız. Bu konumumuzun daha da kuvvetlenmesini bekliyoruz.”

Sanayimiz ülkemiz Ar&Ge harcamalarının yüzde 14’ünü temsil ediyor

Türkiye ihracatının yüzde 16,8’ini gerçekleştirerek 2016’ta da ihracatta lokomotif konumunu sürdüren Otomotiv Sanayii, Ar-Ge teşvikleri ile global markalar için üretim üssü olma özelliğini kuvvetlendirerek devam ettiriyor. OECD verilerine göre toplam Ar-Ge harcamaları içerisinde otomotivin payına bakıldığında Türkiye’nin yüzde 14’lük paya sahip olduğu görülüyor. Bunların sonucu, 2010-2015 arası yüzde 96 oranında artan toplam Ar-Ge istihdamı ve yüzde 370 oranında artan patent başvuru sayısında görülmekte. Ar-Ge konusunda Türkiye’nin bir çekim merkezi olmasını bir fırsat ve Otomotiv Sanayii açısından bir gereklilik olarak gördüklerini belirten OSD Yönetim Kurulu Başkanı Önen, bunun da doğal olarak ülkemizin teknolojik ilerlemesine katkı sağlayacağını belirtti.

Otomotivde sürdürülebilir rekabetçiliğimizi korumamız çok önemli

“Otomotiv sanayimiz tecrübe ve birikimini kullanarak uluslararası bir üretim merkezi olmayı başardı ve uluslararası anlamda rekabetçi konumu artık tartışılamaz hale geldi. Ancak otomotiv sanayiinin sürdürülebilir gelişimini garanti altına almak gerekiyor ve tüm paydaşlar olarak bu konuda üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz” diyen Önen, sözlerine şunları ekledi: “Otomotivde yeni yatırım çekebilmek ve mevcut konumumuzu devam ettirmek için ülkemizin rekabetçiliğinin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi gerekiyor. Bu çerçevede dijital dönüşüm, nitelikli iş gücü, idari yapılanma ve küresel ticaret anlaşmaları alanlarında politika geliştirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Gelişmiş ülkeler, özellikle üretim sanayiindeki rekabetçiliğini geri kazanmak adına özel yaklaşımlar hazırlıyor ve ülkemizin de sürdürülebilir rekabetçiliği için bu konunun yakından takip edilmesi gerekiyor. Bizler Otomotiv Sanayii olarak firma bazında dijital dönüşüm ile ilgili çalışmaları sürdürüyoruz. Otomotiv üreticilerimiz bir yandan durum tespiti ve yol haritası oluşturma, bir yandan da tespit edilen alanlarda planlarını uygulamaya geçirme çalışmaları süreci içindeler. Bu çalışmaların amacına uygun ve uygulanabilir olması için ülke politikalarının da oluşturulması ve hızlıca devreye alınması gerekiyor. Bu çerçevede de OSD olarak, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız tarafından oluşturulan Dijital Dönüşüm Platformunda yer alarak çalışmalarına katkı sağlamak için hazırlıklarımızı yürütüyoruz. Bu konuda da önerilerimiz eğitim politikası, hukuki altyapı, dijital dönüşüm kapsamında makine ve teçhizat üretiminin desteklenmesi ve teşvik mekanizması başlıklarında toplanıyor”

Otomotiv Sanayii Üretim ve İhracat Adetleri Gelişimi (2008-2016)
Traktör hariç üretim olup, traktör üretimi ile toplam üretim 1 milyon 537 bin adet olarak gerçekleşmiştir.
Traktör hariç ihracat olup, traktör ihracatı ile toplam ihracat 1 milyon 155 bin adet olarak gerçekleşmiştir.

Ofiste akustik dönem

Günümüz iş hayatında açık ofislerin sayısı hızla artıyor. Bu durum ofis içi iletişimi ve motivasyonu artırsa da, önemli bir sorunu beraberinde getiriyor: Gürültü kirliliği. Akustik etki yaratan kanepe ve dolaplarıyla dikkat çeken Tuna Ofis, şimdi de aynı özelliğe sahip bölücü paneller üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Bu yıl içerisinde piyasaya sürülecek ürün ile kalabalık ofislerde çalışanlar, aradıkları sakin ve huzurlu ortamın yanı sıra kişisel bir alana da kavuşacak.

Akustik denildiğinde aklımıza konser salonu, gösteri sanatları merkezi gibi etkinlik mekanları geliyor. Oysa günümüzün çalışma anlayışı, akustiği iş hayatına da taşıyor. Bu durumun başlıca nedeni, açık ofislerin sayısının hızla artması. Çalışanların motivasyonunu ve iletişimini artırsa da, gürültü kirliliği gibi önemli bir sorunu beraberinde getiren açık ofisler için en etkili çözüm ise, akustik ürünler. Tuna Ofis, tasarımları ve kullanılan materyalleri ile akustik etki yaratan ürünleriyle ofis çalışanlarına sessiz bir ortam sunuyor.

Tuna Ofis’in akustik özelliğe sahip dolaplarının arka ve iç yüzeylerine, içinde kumaşın da olduğu farklı döşemeler uygulanıyor. Böylelikle ses izolasyonu ile birlikte estetik bir görünüm sağlanıyor. Yüksek sırtlıkları ve kenarlıkları ile sesin dağılmasını önleyen kanepeler ise, çalışanların çay-kahve molalarını keyifli bir ortamda geçirmelerine olanak tanıyor. Tuna Ofis ayrıca, ses izolasyonu özelliğinin yanı sıra açık ofislerde çalışanlara kişisel alan yaratan bölücü paneller için çalışmalarını sürdürüyor.

Türkiye’de Et Fiyatlarının Artmasındaki En Büyük Sebep Küçükbaş Hayvancılığın Azalması.

Türkiye’de Et Fiyatlarının Artmasındaki En Büyük Sebep Küçükbaş Hayvancılığın Azalması. Baydöner Yönetim Kurulu Başkanı Ferudun Tuncer anlatıyor:

Kırmızı et fiyatları bu yıl geçtiğimiz yıla kıyasla %30 civarında artış gösterdi. Bunun ülkemiz içerisinde birden çok ve farklı sebebi bulunuyor. Artış trendi ise artarak devam ediyor. kırmızı et sektörü özellikle son yıllarda ülkemizde yaşanan güvenlik zafiyetinden de çok etkilendi. İnsanlar işlerini yapamaz hale geldi.

Biz Anadolu insanı olarak aslında büyük baş hayvancılıktan çok, küçükbaş hayvancılık yapmaya yatkın bir milletiz. Coğrafyamız da iklimimiz de buna uygun. Son 40-50 yıldır hem yaşadığımız köyden kente göç, hem de bu güvenlik sorunlarının etkisiyle meralarımız boşaldı, hayvancılık yapan insanlarımız gitti. Küçükbaş hayvan adedi son 30-40 yılda yarı yarıya azaldı. Bugünkü yaşanan sorunların temelinde bu yatıyor. Biz küçükbaş hayvan varlığımızı kaybedince, kırmızı et fiyatlarındaki dengeleyici unsurumuzu kaybettik. Büyükbaş hayvancılığa kaldık. Büyükbaş hayvancılık da, entansif yani endüstriyel tarım istiyor. Buna coğrafyamız da iklimimiz de müsait değil. Büyükbaş hayvancılıkla baş başa kalınca yem fiyatları devreye giriyor. Yemin de büyük bir kısmını ithal etmek zorunda kalıyoruz. Bir de ek olarak mazot fiyatları da eklenince, et fiyatları tırmanarak artmaya devam ediyor. Şu an dünyada, gelir seviyeleri ile karşılaştırıldığında en az kırmızı et tüketen toplumuz diyebilirim. Bu durumun değişmesi ve gelişmesi gerekiyor. Tüketicilerimizin de özellikle gıdada, markalı ürünlere ve güvenli olduğunu bildikleri yerleri gitmelerini öneriyorum. Sokak arası dediğimiz gerilla tarzı ticaret yapan yerlerde sağlıklı besin garantisi maalesef yok.
Karlılıklarımızdan fedakârlıklar ediyoruz.

Genel olarak değerlendirdiğimizde ette yaşanan fahiş fiyat artışlarının dönere yansıtılmadığını görebiliyoruz. Kaliteden ödün vermeden hizmet sunmaya devam etmek özellikle bizler gibi zincir restoran markaları için oldukça kritik. Belli bir fiyatın üzerine çıktığınızda önemli oranlarında müşteri kaybetme riskiniz var. Ve ayrıca, halkı et ile buluşturmak çok önemli ve gerekli . Bizim ve bizim gibi markaların en büyük avantajı, , toplu satın almaların yarattığı avantajla maliyetlerinden ödün verebiliyor olmaları. Baydöner olarak bu konuya hassasiyet ile yaklaşıyor ve fiyat politikamızı halka yakın tutmanın yanı sıra, kalitemize de çok önem veriyoruz.

NISSAN TÜRKİYE 2016 YILINDA SATIŞ REKORU KIRDI

Japon otomotiv devi Nissan; 2016 yılında 32 bin 53 adet araç satışı ile Türkiye pazarında satış rekoru kırdı. Türk otomotiv pazarının yüzde 1,6 büyüdüğü 2016 yılında yüzde 21 gibi yüksek bir büyüme oranı yakalayan Nissan, pazar payını da yüzde 3,26’ya çıkardı.

Nissan, Türkiye pazarına girdiği tarihten bu yana en yüksek satış adedine 2016 yılında ulaştı. Türk otomotiv pazarının bir önceki yıla göre yüzde 1,6 büyüdüğü bir yılda, Nissan yüzde 21 büyüme ile hem pazar payını önemli oranda arttırdı, hem de sene başında hedeflediği yüzde 10 büyüme hedefini ikiye katlamış oldu. Otomotiv sektöründe yaşanan ÖTV artışı, kurlardaki sert dalgalanmaya rağmen 2016 yılında 32 bin 53 adet araç satışı ile bir rekora imza atan Nissan, 2015 yılında yüzde 2,73 olan pazar payını yüzde 3,26’ya çıkardı. Nissan Türkiye Genel Müdürü Sinan Özkök, 2016 yılında yeni bir satış rekoruna imza atarak sektördeki paylarını önemli oranda arttırdıklarını söyledi.

“Pazar payımızı önemli oranda artırdık”

Ürün gamını genişletmenin ve istikrarlı büyüme stratejilerinin bir sonucu olarak 2016 yılında sektör ortalamalarının çok üzerinde bir büyüme hızı yakaladıklarına dikkat çeken Nissan Türkiye Genel Müdürü Sinan Özkök, “Bu sayede Nissan Türkiye olarak 2016 yılında otomobil satış adetlerini bir önceki yıla kıyasla yüzde 21 arttırarak rekor satış adedine ulaştık” dedi. Nissan’ın 2016 yılında sağladığı büyümeyle Türkiye’de en hızlı büyüyen markalar arasına girdiğini belirten Özkök, “2016 yılında gerçekleştirdiğimiz 32 bin 53 adet satışla Nissan’ın, Türkiye pazarına girdiği tarihten bu yana en yüksek satış adedine ulaştık. Türk otomotiv pazarı yüzde 1,6 büyürken, biz yüzde 21 oranında bir büyüme gerçekleştirdik. Böylece pazar payımızı yüzde 2,73’den 3,26’ya çıkardık. Nissan Türkiye olarak, hem kırdığımız rekor satış adedimizle, hem de yakaladığımız pazarın çok üzerindeki büyüme oranımızla gurur duyuyoruz” diye konuştu.

Geçtiğimiz yıl, 2016’nın En İyi Pick Up’ı seçilen Nissan Navara ve C segmentinin en geniş arka diz mesafelerinden birine sahip Nissan Pulsar’ı lanse ederek ürün gamlarını kuvvetlendirdiklerini de dile getiren Özkök; “Navara modelimiz ‘2016 Uluslararası En İyi Pick-Up Ödülü’nü aldı ve Navara sayesinde Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından ‘Yılın En Hızlı Büyüyen Hafif Ticari Araç Markası’ Ödülü’ne layık görüldük. Navara’nın bu başarılarının yanı sıra, SUV ailesinin vazgeçilmez modeli Qashqai de lanse edildiği ilk yıldan bu yana olduğu gibi 2016 yılındaki 18 bin 365 adet satışıyla sınıfının en çok satan modeli oldu ve liderliğini bir kez daha kanıtladı. Nissan olarak bu motivasyonla 2017 yılında da yeni başarılara imza atacağız.” dedi.

Qashqai 10’uncu yılını da açık ara liderlikle kutladı

Tasarımdan, konfordan ve hacimden ödün vermeyen kompakt ölçüleri, motor ve şanzıman seçenekleri ile crossover segmentine ilham veren SUV ailesinin vazgeçilmez modeli Qashqai, 10’uncu yılını da yine açık ara liderlikle kutladı.

Nissan SUV ailesinin vazgeçilmez modeli Qashqai, 2006 yılında lanse edildiğinden beri Nissan’ın Avrupa’da ve Türkiye’de en çok ses getiren modeli oldu. 2007 yılından bugüne kadar Avrupa’da 2.5 milyonun üzerinde üretim başarısı gerçekleştiren Qashqai, Türkiye’de ise 2016 yılında gerçekleştirdiği 18 bin 365 adet satışla segmentinin tartışmasız lideri oldu.

Wavin Pilsa, Rusya pazarında yeniden güçlenecek

Wavin Pilsa, Rusya pazarında yeniden aktif olmaya hazırlanıyor

Türkiye’deki plastik boru sektörünün lider firmalarından biri olarak inşaat, altyapı ve telekoma yönelik geniş yelpazede kaliteli boru, ek parça sistem ve çözümleri sunan ve bu özellikleriyle de dünya markası olan Wavin Pilsa, Rusya pazarında yeniden aktif olmayı hedefliyor.

Plastik boru sektörünün lider firmalarından olan Wavin Pilsa, geçmiş yıllarda ihracat anlamında çok güçlü olduğu, fakat 2015’de yaşanan kriz nedeniyle ihracat hacimlerinin düştüğü Rusya pazarında yeniden aktif olmayı öncelikli hedeflerinden biri olarak belirledi.

Wavin Pilsa, bunun ilk adımı olarak, Rusya’nın başkenti Moskova’da 7-10 Şubat 2017 tarihleri arasında gerçekleşecek ısıtma, soğutma ve tesisat alanındaki en büyük fuarlardan biri olan Aqua – Therm Fuarı’na katılacak. Dünyanın lider alt yapı, üst yapı plastik boru sistemleri üreticisi Wavin Group üyesi ve Mexichem iştiraki olan Wavin Pilsa, bu fuardaki Hall 13 A-208 No’lu standında, sektörün değerli temsilcilerini ağırlayacak.

Firma, sektöre sunduğu son yeniliklerden biri olan ve mühendislerin “as built” projeleri kısa zamanda tamamlayabilmelerini sağlayan Wavin Bim/Revit paket tanıtımını, bu fuarda uygulamalı olarak gerçekleştirecek.

45 yılda dünya markası oldu
Wavin Pilsa Genel Müdürü Fatih Asal, Türkiye’deki plastik boru sektörünün lider firmalarından biri olarak inşaat, altyapı ve telekoma yönelik geniş yelpazede kaliteli boru, ek parça sistem ve çözümleri sunan Wavin pilsa’nın, bu özellikleriyle 45 yılda dünya markası olduğunu söyledi.

Wavin Pilsa’nın, dünyanın lider alt yapı, üst yapı plastik boru sistemleri üreticisi Wavin Group üyesi ve Mexichem iştiraki olduğunu belirten Fatih Asal, “Türkiye’de ve dünyada güvenli içme suyu dağıtımı, yağmur suyu ve atık suyun yönetimi, enerjiyi daha verimli kullanarak binaların ısıtılması ve soğutulması gibi günlük hayatın vazgeçilemez ihtiyaçlarına yönelik etkili çözümler sunmaya devam ediyoruz” dedi.

Wavin Group’un, 25 Avrupa ülkesinde direkt olarak faaliyet gösterdiğini ve bu ülkelerde 40 üretim tesisi bulunduğunu vurgulayan Fatil Asal, “Wavin Pilsa’nın Avrupa liderliği, geçmiş yıllarda ihracat anlamında çok güçlü olduğu, fakat 2015’de yaşanan kriz nedeniyle ihracat hacimlerinin düştüğü Rusya pazarında yeniden aktif rol alarak daha da güçlenecek” ifadeleri kullandı.

Wavin Pilsa, Türkiye’deki Plastik Boru sektörünün lider firmalardan biridir. Şirket; inşaat, altyapı, telekoma yönelik geniş yelpazede ve kaliteli boru ve ek parça sistem ve çözümleri sunmaktadır.

45 yıllık bir geçmişe sahip olan Wavin TR Plastik Sanayi A.Ş., 1971 yılında Adana’da kurulmuştur.

2008 yılına kadar Sabancı Holding bünyesinde Pilsa Plastik A.Ş. olarak faaliyet gösteren firma bu tarihten sonra merkezi Hollanda’da bulunan kendi alanında Avrupa’nın en büyüğü olan Wavin tarafından satın alınmıştır. Bu satın almadan sonra şirket Wavin Pilsa olarak faaliyetlerine devam etmiştir.

Wavin Pilsa, geleneksel boru sistemlerinin (PPRC, Pis su, Pex, Kompozit boru, Koruge, PE 100 boruları gibi) yanında PE Elektrofüzyon ek parçalar, SiTech+ sessiz boru çözümleri, Quickstream sifonik yağmur suyu tahliye sistemleri, Tegra enjeksiyon menhol ve muayene bacaları, Hep2O push fit sistemi, Basalttherm gibi yenilikçi çözümleri de mühendislik hizmetleri ile birlikte sektöre sunmaktadır.

Wavin Pilsa, Dünyanın lider alt yapı, üst yapı plastik boru sistemleri üreticisi olan Wavin Group’un bir üyesidir. Wavin; güvenli içme suyu dağıtımı, yağmur suyu ve atık suyun yönetimi, enerjiyi daha verimli kullanarak binaların ısıtılması ve soğutulması gibi günlük hayatın vazgeçilemez ihtiyaçlarına yönelik etkili çözümler sunar.

Wavin Group’un merkezi Hollanda’nın Zwolle şehrindedir. 25 Avrupa ülkesinde direkt olarak faaliyet gösteren Wavin bu ülkelerde 40 adet üretim tesisine sahiptir. Avrupa dışında birçok bölgede ise distribütör ve temsilcileriyle faaliyet göstermektedir. Wavin Group 2012 yılında Latin Amerika’nın lider boru sistemleri ve petrokimya üreticisi olan Mexichem bünyesine katılmıştır.

Wavin Pilsa, müşterilerine sağladığı faydaları, Avrupa’daki liderliği, yerel piyasalardaki varlığı, yenilikçiliğe ve teknik desteğe verdiği önem ve adanmışlığı ile daha da artırmaktadır. Wavin, en iyi standartları sürekli olarak sağlamakta ve güvenilir tedarik ağı ile müşterilerinin hedeflerine ulaşmasına destek olmaktadır.

SARAY BİSKÜVİ YURT DIŞINDA HEDEF BÜYÜTÜYOR…

Şubat ayında Dubai’de düzenlenecek olan GULFOOD 2017 fuarında yabancı tüketici ve tedarikçilere yeni ürünlerini tanıtmaya hazırlanan Saray Bisküvi, yurt dışında hızla büyüyor. Marka, önümüzdeki beş yılda başta İngiltere, Almanya, Bosna, Romanya, Ürdün ve Azerbaycan olmak üzere pek çok ülkede daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyor. 

Türkiye’nin sevilen ve yenilikçi atıştırmalık markası Saray, yurt dışındaki bilinirliğini artırmaya devam ediyor. Şu anda dünyanın 110’dan fazla ülkesinde; bisküvi, gofret, çikolata, kek, kraker ve şekerleme kategorilerindeki hepsi birbirinden lezzetli ürünleriyle tüketicilerle buluşan Saray, şimdi de en yeni tatlarını Dubai’de tanıtmaya hazırlanıyor.

Geride bırakmaya hazırlandığımız sene içinde Brezilya’da düzenlenen APAS 2016, Güney Kore’de gerçekleştirilen Seoul Food and Hotel 2016 ve ABD – Chicago’daki Sweets & Snacks Expo’ya da katılan Saray Bisküvi, şimdi de Dubai’de ürünlerini tanıtıyor.

26 Şubat – 02 Mart 2017 tarihlerinde Dubai’de düzenlenecek olan GULFOOD 2017 fuarında yabancı tüketici ve tedarikçilerle buluşacak Saray Bisküvi, fuarda farklı yaşam tarzına ve damak tadına hitap eden yenilikçi ürünleriyle yer alacak.

Saray Bisküvi standında; nefis sütlü çikolata, kavrulmuş fıstık ve karşı konulmaz karamelin Saray’ın enfes kekiyle buluştuğu Powernut, doğal lif kaynağı yulafı, taptaze sütle üretilen hafif kremayla buluşturan Saray Yulaflı Kremalı, gerçek Türk fındıklarının ve kakaonun birleşiminden oluşan, yoğun kremayı incecik çıtır rulo gofret yapraklarıyla buluşturan Eldenele Rulo Gofret, atıştırmalık ürünler pazarında bir ilk olan ve 100 kalorilik porsiyonlardan oluşan “Saray 100 Kalori” ürün grubu, kayısılı, frambuazlı ve misket limonlu seçenekleri ile doğal aromalı meyve pastası “Love it”, hindistan cevizi dolgulu, nefis sütlü çikolatalı bar Coco Bonita ve Türkiye’de ilk defa iki ıslak kek arasına yerleştirilen hindistan cevizi dolgusu ve enfes sütlü çikolata kaplamalı kek OffTime’ı tanıtacak.

Yurt dışında hızla büyüyor…

Güçlü, dinamik ve yenilikçi yapısı, bir dünya şirketi olma vizyonu ile yeni ve farklı coğrafyalarda ürünlerini tüketicilerle buluşturmayı hedefleyen Saray Bisküvi’nin, 120’ye yakın ülkede marka tescili bulunuyor. 1987 yılından bu yana ihracat yapan Saray, bugün dünyanın dört bir yanında birçok yerel ve ulusal markette tüketici ile buluşuyor.

Şu anda ABD, Almanya, Hollanda, İngiltere, Danimarka, İsveç, Fransa, Belçika, Romanya, Dubai, Suudi Arabistan, Filistin, Ürdün, Irak, Bosna, Demokratik Kongo, Katar, Azerbaycan başta olmak üzere 110‘u aşkın ülkeye Saray markasıyla ihracat yaptıklarını anlatan Saray Bisküvi Yurt Dışı Satış Direktörü Kamil Özdağ, “Hedef pazar olarak geçtiğimiz dönemde Avrupa’yı seçerek Almanya, Hollanda, İngiltere, Danimarka ve İsveç’te daha fazla noktada ürünlerimizi tüketiciyle buluşturmak üzere stratejik ortaklıklar gerçekleştirdik. Önümüzdeki ilk beş yıl için belirlediğimiz öncelikli hedef pazarlar arasında İngiltere, Almanya, Bosna, Romanya, Ürdün ve Azerbaycan yer alıyor. Bu yıl Brezilya, Güney Kore ve ABD gibi ülkelerde katıldığımız uluslararası önemli fuarlar sayesinde farklı ülkelerle de anlamlı iş birlikleri fırsatı yakalamış durumdayız” dedi.

Global perspektifte, Turquality’den aldıkları güç ile hem yeni pazarlara girmek, hem de var oldukları pazarlardaki penetrasyonlarını güçlendirmek istediklerini dile getiren Özdağ, “Geniş ürün yelpazemiz ve operasyonel verimliliği yüksek süreçlerle yönetilen, esnek, güçlü ve sürdürülebilir dağıtım kanallarımızla yurt içinde yakaladığımız başarıyı yurt dışında da sürdürmek istiyoruz. Pazarı doğru analiz ederek trendleri öngörmeyi ve hızlı aksiyon almayı amaçlıyoruz.

İnovasyona dönük süreçleri özümsemiş ve içselleştirmiş bir yapıya sahibiz. Şu ana kadar yaptığımız çalışmalar ve Turquality vizyonu ile yurt dışında sürekli olarak yeni pazarlar araştırıyor, bulunduğumuz yerlerde yatay ve dikey büyümeler gerçekleştiriyoruz. Hedefimiz 2023 yılında bir dünya markası olmak” dedi.