ŞÖLEN’E YENİ AR-GE DİREKTÖRÜ

Türkiye’nin önde gelen gıda şirketlerinden Şölen, Ar-Ge Direktörü görevine Serdar Maraşlı’yı getirdi. Maraşlı, Şölen’in fark yaratan yenilikçi ürünlerinin geliştirilmesi konusunda tüm süreçten sorumlu olacak.

Cesur, kaliteli ve yenilikçi ürünleriyle dikkat çeken Şölen, deneyimli isimlerle kadrosunu genişletmeye devam ediyor. Sektörde 12 senelik deneyime sahip Serdar Maraşlı, Şölen’de Ar-Ge Direktörü olarak göreve başladı.

Gaziantep Üniversitesi Gıda Mühedisliği bölümü mezunu olan Serdar Maraşlı, Ar-Ge Mühendisi olarak başladığı Yıldız Holding’de 2004-2013 yılları arasında çalıştı. Burada en son İş Geliştirme/Ar-Ge Müdürü olarak görev yaptıktan sonra Konya Şeker’e Atıştırmalık İş Birimi Ar-Ge Direktörü olarak geçiş yaptı. Maraşlı, 2013-2015 yılları arasında çalıştığı Konya Şeker’in ardından, Modern Çikolata’da Ar-Ge ve Kalite Direktörü pozisyonunda görev aldı.

KİMYA SEKTÖR PLATFORMU 8. KİMYA GELİŞİM ŞURASI’NI DÜZENLEDİ

Kimya sektörünün 40 milyar dolarlık dış ticaret açığına formül arandı

Kimya plastikten kozmetiğe, boyadan kauçuğa kadar sunduğu ürünlerle yaşamın her yerinde… Türkiye ihracatında 15 milyar dolarla üçüncü sırada yer alan kimya sektörü, 300 binden fazla kişiye istihdam sağlıyor. Türkiye ekonomisi açısından önem taşıyan ve stratejik sektörler arasında kabul edilen kimya sanayisinin temsilcileri Kimya Sektör Platformu’nun (KSP) Ankara’da düzenlediği 8. KSP Kimya Endüstrisi Gelişim Şurası’nda buluştu. Kimya Sektör Platformu, aralarında BOSAD, İKMİB, Kauçuk Derneği, PAGDER, TKSD gibi kimyanın farklı alt sektörlerindeki Sivil Toplum Kuruluşları, İhracatçı Birlikleri, sendika ve odalar ile üniversitelerden oluşan 37 üyesi ile sektörün sorunlarına çözüm getirmek amacıyla çalışmalar yürütüyor. Şura’da bu yıl 40 milyar dolara ulaşacak dış ticaret açığı veren kimya sektörünün bu açığı hangi stratejilerle kapatacağının formülleri üzerinde çalışıldı. 

8. KSP Kimya Endüstrisi Gelişim Şurası’nda ihracata dayalı sanayileşme stratejisinin yeniden ele alınarak kimya sektörünün bu sürece öncülük etmesi kararlaştırıldı. Kimya sektörünün 40 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığının kapatılmasına yönelik formüller; Mesleki eğitimde kalitenin artırılması, üniversite-sanayi-kamu işbirliğinin güçlendirilmesi, devlet desteklerinin yüksek katma değerli ürünlere yönlendirilmesi ve sektörel kümelenmenin hızlandırılması şeklinde belirlendi.

Kimya Sektör Platformu’nun (KSP) bu yıl 8’incisini düzenlediği Kimya Endüstrisi Gelişim Şurası, Ankara Etap Altınel Otel’de gerçekleştirildi. Sektörü temsil eden Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri, sanayiciler, akademisyenler ve sektör uzmanlarının Şura’ya yoğun ilgi gösterdiği gözlendi. 8. KSP Kimya Endüstrisi Gelişim Şurası; KSP’nin dönem Başkanlığını yürüten Kauçuk Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şirzat KarayelTürkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) Yönetim Kurulu Başkanı Timur Erk, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanlığına yeni seçilen Gürsel Baran ve T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan’ın açılış konuşmaları ile başladı.

KSP’nin dönem başkanlığını yürüten Kauçuk Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şirzat Karayel, “2015 sonu itibari ile Türkiye’nin en çok ihracat yapan sektörü konumuna yükselen kimya, Türkiye’nin ihracatından aldığı payı her geçen yıl artırıyor. Kauçuk, kilogram başına 4,5 dolar olan ihraç fiyatı ve alt sektörler bazında en çok ihracat yapan üçüncü sektör olması ile kimya ihracatında önemli bir konumda bulunuyor. Hammaddede yüzde 99 ithalata bağımlı olmasına rağmen Almanya’dan sonra üretimde ikinci sırada bulunan kauçuk sektörü Avrupa’da da önemli bir noktada bulunuyor. Uçak sanayinden ayakkabıya, makineden mobilyaya farklı sektörlere girdi sağlayan kauçuk sektörümüz son 30 yılda büyük ilerleme kaydetti” dedi.

Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) Yönetim Kurulu Başkanı Timur Erk, Şura’nın açılışında yaptığı konuşmasında gelişmiş bir ülke için gelişmiş bir kimya sanayinin gerekliliğine dikkat çekerek, “Zaman güç birliği ve sinerji yaratma zamanı. 30’u aşkın reel sektöre ara malı ve hammadde sağlayan kimya sanayinde yatırım ortamının iyileşmesi için çabaların artması gerekiyor. Sektörümüzün yabancı sermayeye ihtiyacı var. Yabancı yatırım konusunda güven ortamı artmalı ve 2017’ye daha umutlu bakmalıyız. Kimya sanayi olarak yerleşme ve kümelenme sorununu çözmeliyiz. Ülkemizde halen Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi yok. Limanı olan, stratejik ve büyük ölçekli yatırım yerleri gerekiyor. Kilogram başına 1,5 dolar olan katma değeri 2,5 – 3 dolar seviyelerine çıkarmalıyız” diye konuştu.

2004 yılında sektörel güç birliği sağlamak amacıyla bir araya gelen Kimya Sektör Platformu’nun kurucuları arasında yer alan İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği’nin (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, kimya sektörünün ihracatına yönelik bilgiler verdiği konuşmasında şunları söyledi: “Türkiye’nin ihracatında otomotiv, hazır giyim-konfeksiyon sektörlerinin ardından üçüncü sırada gelen kimya sektörümüzün 2016 yılını yaklaşık 15 milyar dolarlık ihracat ile kapatacağını öngörüyoruz. İhracatımızda petrol fiyatlarının negatif etkisi azalmaya başladı, bunun devam etmesini umuyoruz. 2023 hedefimiz olan 50 milyar dolarlık ihracata ulaşmak için bu rakamların üzerine çıkmamız lazım. Kimya ihracatımızdaki dolar bazında kilogram başına ihraç fiyatlarına baktığımızda; boyada 1,42; plastik mamüllerde 2,2; kozmetikte 3,74; kauçukta 4,8 dolarken ilaçta 15,3 dolara çıktığını görüyoruz. Hedefimiz Türkiye ortalamasının üzerinde katma değer üretmek. Kimya, alt sektörler bazında değişiklik göstermekle birlikte genel olarak yüzde 80 gibi yüksek oranda ithalata bağımlı bir sektör görünümünde. Ar-Ge yatırımları ile katma değeri yüksek ürünler üreterek bu dezavantajı ortadan kaldırabilir ve ihracatımızı hedeflediğimiz rakamlara ulaştırabiliriz”.

8. Kimya Endüstrisi Gelişim Şurası’na katılan ve açılışta bir konuşma yapan Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, boya sanayinden gelen bir sanayici olarak kimya sanayinin sorunlarına yabancı olmadığını belirtti ve ATO olarak sektöre her konuda destek olacakları mesajını verdi. Gürsel Baran, “ Stratejik bir öneme sahip olan kimya sektörünün daha da ileri bir noktaya gitmesi için birlikte hareket etmeye ve yeni bir ortak akla ihtiyacımız var. ATO olarak hem Ankara’nın hem de Türkiye’nin gelişimine katkı sağlayacak tüm sektörel işbirliklerine hazırız” şeklinde konuştu.

T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan; “15 Temmuz ve son olarak 44 şehit verdiğimiz terör saldırılarını yaşadığımız bir dönemde bu toplantının yapılması bizim için çok önemli. Kimya Sektör Platformu’nu kutluyoruz. Kimya sektörünün 50 milyar dolar ihracat hedefini gerçekleştirme yolunda neler yapılacağının konuşulacağı toplantının sonuçlarını yakından takip edecek ve sorunların çözümü için çalışacağız. Refah toplumuna ulaşmak için Ar-Ge’ye ihtiyacımız var. Türkiye’deki Ar-Ge merkezlerinin sayısı 312’ye ulaştı. Hedefimiz 2017’de bu sayıyı 500’e çıkarmak. Ülkemizde Ar-Ge’ye yapılan yatırımların GSMH’ye oranı 2015 yılında 1,06 dolar. Kimya sektörüne baktığımızda Ar-Ge harcamasının 3 dolar olduğunu görüyoruz. Yani kimya Türkiye ortalamasının üç katı Ar-Ge harcaması yapıyor. Bu yatırımların mutlaka teknoloji düzeyine ve ürüne yansıyacağına inanıyorum. Bunun için sadece zamana ve odaklanmaya ihtiyaç var. Diğer taraftan kimya sektöründe 25 bine yakın işletme varken Ar-Ge Merkezi sayısı 25. Bu rakamın yükselmesi lazım. Kimya, 4. Sanayi Devrimine doğrudan hızlıca girebilecek sektörlerin başında geliyor.”

Konuşmaların sonunda Kimya Sektör Platformunu oluşturan kuruluşlardan BOSAD, İKMİB, Kauçuk Derneği, KİPLAS, Kompozit Sanayicileri Derneği, TKSD gibi kuruluşların Başkan ve Yöneticileri, kimya sektörüne destek ve katkıları nedeniyle T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan’a bir plaket verdiler.

8. Kimya Endüstrisi Gelişim Şurası’nın açılış töreni ardından sektörün ihracatı, yeni yatırım modelleri ve kümelenme ile sektörün nitelikli eleman sorununa çözüm olacak Mesleki Yeterliliklerin Belgelendirilmesi ve istihdam konularına yönelik üç farklı oturum gerçekleştirildi.

“Kimya sektöründe uluslararası boyutuyla dış ticaret etkileri” başlıklı ilk oturum İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz’ün Başkanlığında yapıldı. “Kimya sektöründe yatırım, üretim ve kümelenme” başlığı ile gerçekleştirilen ikinci oturumun Başkanlığını TKSD Yönetim Kurulu Başkanı Timur Erk, “2023 İşgücü planlaması-Kimya sektöründe Eğitim Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme” konulu üçüncü oturumun Başkanlığını ise BOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yiğitbaşı üstlendi.

Oturumların ardından katılımcılar Şura’nın birinci gün çıktıları değerlendirildi ve sektör açısından önem taşıyan sorunlar ile çözüm önerileri tartışıldı.

8. KSP Kimya Endüstrisi Gelişim Şurası, ikinci gününde 2017 Yılı Yatırım Bazlı Teşviklerin değerlendirileceği oturumun ardından CNN Türk Ekonomi Müdürü Emin Çapa’nın kimya sanayi ve Türkiye ekonomisine yönelik sunumu ile sona erecek.

TAT GIDA, SIAL Middle East Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı’na Katıldı 

Tat Gıda, Abu Dhabi National Exhibition Center’da gerçekleştirilen SIAL Middle East Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı’na katılarak bünyesinde bulunan TAT ve SEK markalarının yeni ürünlerini global pazardaki büyük perakendecilerle buluşturdu.
Bünyesinde Tat, SEK, Pastavilla gibi güçlü markaları barındıran Koç Holding şirketlerinden Tat Gıda, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dhabi Emirliği’nde Türkiye milli iştiraki İstanbul Ticaret Odası tarafından gerçekleştirilen SIAL Middle East Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı’na katılarak yeni ürünlerini global arenada tanıttı.

Çeşitli ülkelerden 950’den fazla şirket ile 20.000’den fazla ziyaretçinin katılım gösterdiği fuarda Tat Gıda, Sek ve Tat markalarının yeni ürünlerini görücüye çıkardı. Son yıllarda yurt dışı pazarında odağına Körfez ülkelerini alan Tat Gıda, fuar aracılığıyla pek çok yeni işbirliği fırsatı yakaladı.

Dünyanın Gözü Türkiye’deki Kozmetik Potansiyelinde

Dünyanın ilk ve en büyük kozmetik fuarı Cosmoprof Worldwide Bologna, 50. yılına özel İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda, 2014-2016 yılları arasında Türkiye’de kozmetik sektörüne yüzde 6 talep artışı olduğu ve dünya pazarı için yatırım fırsatı sunduğu vurgulandı.

Dünyada şirketler, profesyoneller ve distribütörler için kozmetik sanayiinin en kapsamlı fuarı olarak adlandırılan Cosmoprof Worldwide Bologna’nın 50. yılına özel, Türkiye’de ilk kez tanıtım toplantısı yapıldı. İstanbul toplantısı, İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı (ITA) İstanbul Ofisi ev sahipliğinde, İtalya Başkonsolosu Federica Ferrari Bravokatılımıyla gerçekleşti. Toplantıya Türkiye’de bulunan köklü ve dev kozmetik firmalarından temsilciler de katıldı.

Moderatörlüğünü Ayşenur Yazıcı’nın yaptığı toplantıda konuşmacılar arasında, Cosmoprof Fuarı Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Mattia Miglioİstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz yer aldı.

Kişi Başı Kozmetik Tüketimi 18 Euro

Türkiye’nin İtalyan üreticiler için önemli bir pazar olduğunu belirten Aniello Musella2014-2016 yılları arasında kozmetik sektörüne talep yüzde 6 oranında arttı. Kozmetik tüketim oranlarına bakıldığında, Türkiye’de kişi başı tüketim 18 euro iken, Avrupa’da bu rakam 145 euro görülüyor. Bu rakamlar bize sektörün büyüme potansiyelinin gücünü gösteriyor.”

Devletten 45 Bin Dolara Kadar Teşvik

Kozmetiğin Türkiye’de en hızlı gelişen sektör olduğunu ifade eden Murat Akyüz“Geçtiğimiz yıl 1.1 milyar dolar kozmetik ihracatı gerçekleşti. Fuarlara katılmanın, Türk şirketlerin daha hızlı ivme kat etmesi için iyi bir fırsat olduğu kanaatindeyiz. Devlet fuarlara katılıma teşvikler veriyor. Şirketler masraflarının 45 bin dolara kadar olan kısmını devletten alabiliyorlar.” dedi.

Yahoo verileri sızdı, siz ne yapabilirsiniz?

Yahoo verileri sızdı, siz ne yapabilirsiniz?

Öneri klasik ama her zaman etkili:

Parolalarınızı hemen değiştirin!

Dünyanın en büyük internet arama motorlarından birini sunan Yahoo, 1 milyardan fazla kullanıcı hesabında veri sızıntısı meydana geldiğini duyurdu. Tarihin en büyük veri sızıntısı olarak tanımlanan gelişmede çok fazla kişinin kişisel bilgileri çalındı. Bu aşamadan sonra bir internet kullanıcısı olarak ancak hasarı sınırlayabilirsiniz. Antivirüs yazılım kuruluşu ESET’e göre, önce parolarınızı değiştirmekle işe başlayın. 

Verilen bilgilere göre Yahoo’daki veri ihlali 2013 yılında gerçekleşti. Şirket, bir milyardan fazla kullanıcı hesabının ele geçirildiğini duyurdu. Bu sayı o dönemin internet kullanıcılarının üçte birini oluşturuyordu. Bazı analistlere göre ise bu sızıntı dünya genelinde 2,7 milyarın üzerinde internet kullanıcısını etkiledi. Yani sokakta yürüyen her üç kişiden birinin kişisel bilgileri çalındı ve internette erişilebilir durumda.

İhlal hakkında ne yapabilirsiniz? 

Veri sızıntısını değerlendiren ESET Güvenlik Uzmanı Mark James, “Üzgünüz, ama bu veri ihlali konusunda yapabileceğiniz pek birşey yok. Ancak daha fazla hasarı sınırlayabilirsiniz. Önerimiz klasik gelebilir ama herhangi bir veri ihlalinden sonra yapmanız gereken ilk şey parolanızı değiştirmek. Hem de aynı parolayı kullandığınız tüm hesaplarda“ diye konuştu.

Diğer hesaplarınıza ulaşmak için kullanabilirler

James, sözlerini şöyle sürdürdü: “Verileriniz çalındığında ve satıldığında, bilgileriniz diğer hesaplara veya giriş bilgilerine erişmek için kullanılabilir. Güvenliği ihlal edilen parolaları ve aynı parolaları kullanan diğer hesapları değiştirmek, korsanların bu hesaplara erişimini sınırlandırabilir.“

Tanımadığınız kişilerden gelen e-postalara temkinli yaklaşın!

“Parolanızı unuttuğunuzda kullanılan gizli sorular ve cevapları da değiştirin“ uyarısında bulunün Mark James, “Tanımadığınız kişilerden gelen e-postalar veya iletişimler hakkında, özellikle de bilgileri doğrulamanızı veya daha fazla bilgi vermenizi isteyen kişilere karşı dikkatli olun“ dedi.

Parola yöneticisi deneyin

Bu arada henüz kullanmıyorsanız bir parola yöneticisi kullanmanın tam zamanı. Hem ziyaret ettiğiniz her site için benzersiz parolalar oluşturmanızı, hem de mevcut parolalarınızı saklamanızı ve kolay tahmin edilip edilmeyeceklerini test edebilmenizi sağlayan ücretsiz ve ücretli birçok seçenek var. ESET de bu konuda bir alternatif sunuyor. Kısa süre önce kullanıma sunulan ESET Smart Security Premium programı ESET Parola Yöneticisi özelliğini de sağlıyor.

İki faktörlü koruma 

Son olarak, kullanabileceğiniz hesaplar için çift faktörlü veya iki adımlı doğrulamayı düşünün. Çift faktörlü koruma (2FA), tıpkı online bankacılık hizmetlerinde olduğu gibi mail veya başka internet hesabınıza girmeden telefonunuza SMS yoluyla doğrulama şifresi gönderiyor. Çift faktörlü koruma, hesaplarınız için ek güvenlik önlemi sağlıyor. Bu hizmeti sağlayan kuruluşların listesini şu linkten inceleyebilirsiniz: https://twofactorauth.org/

Günün 20 saati online alışveriş yapıyoruz

Günlük 722.000 adede ulaşan sanal alışveriş, en yoğun 20:00-23:00 saatleri arasında, 18-24 yaş arası öğrenciler ile 18-40 yaş arası çalışanlar tarafından yapılıyor.

Her beş alışverişten birinin yapıldığı öğle tatiline de denk gelen 11:00-14:00 saatleri ise en çok 21-40 yaş arası çalışan kadınların tercihi oluyor.

İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte online alışveriş Türk insanının vazgeçilmezleri arasına girerken, 02:00-06:00 saatleri dışında günün 20 saati sanal mağazaların müşterilerle dolu olduğu belirlendi.

400’ü aşkın sanal mağazadan alışveriş yapanlara para ödeyen site Avantajix.com, değişik yaş gruplarının online alışveriş alışkanlıklarını belirlemek amacıyla araştırma yaptı.

Avantajix.com kurucu ortağı Güçlü Kayral, bankaların resmi rakamlarına göre 2015 yılında 619.000 olan kredi kartıyla yapılan günlük online alışveriş adedinin 2016’nın ilk 9 ayında %19 artarak 722.000’e çıktığını anımsattı.

Kayral, “Bu rakamlar her yıl ciddi oranlarda artıyor. Yıllık 50-60 milyar liralık bir pazara ulaşan online alışveriş sektöründe faaliyet gösteren firmalar, doğru pozisyonlar alabilmek için Türk insanının teknolojiye bağlı olarak değişen alışveriş alışkanlıklarını takip etmesi gerekiyor. Yüzbinlerce üyeye sahip Avantajix’in datalarını kullandığımız araştırmamızı, öncelikle partnerlerimize ve sektörün diğer oyuncularına yol göstermek amacıyla yaptık. Araştırmada, sanal mağazalarda en fazla yoğunluğun öğle tatiline de denk gelen 11:00-14:00 saatleri ile akşam 20:00-23:00 saatlerinde yaşandığı belirlendi. Her iki online alışverişten biri mutlaka bu saatler arasında yapılıyor” dedi.

Araştırmaya göre, değişik zaman dilimlerinde sanal mağazalarda yaşanan yoğunluklar ve müşteri profilleri şöyle:

06:00-09:00 saatleri: Günlük alışverişin yüzde 2’lik kısmı bu saatler arasında yapılıyor. Bu saatlerde alışveriş yapanların başında 60 yaş ve üstü emekli erkekler geliyor.

09:00-11:00 saatleri: 25-45 yaş grubundaki ev kadınlarının çoğunlukla tercih ettiği bu saatlerde yapılan online alımlar, toplam alışverişin yüzde 8’ini oluşturuyor.

11:00-14:00 saatleri: Sanal mağazaların toplam cirolarının yüzde 24’ü bu saatler arasında yapılıyor. Bu saatlerde genellikle 21-40 yaş arası çalışan kadınlar, alışveriş amacıyla bilgisayar başında oluyorlar.

14:00-17:00 saatleri: Toplam online alışverişin yüzde 7’lik bir bölümünün yapıldığı bu saatleri kullananlar arasında genellikle eşit bir dağılım görülüyor.

17:00-20:00 saatleri: Genellikle 35-50 yaş arası çalışan erkekler online alışveriş için mesai bitimini bekliyorlar. Bu saat dilimlerinde günlük online alışverişin yüzde 19’u yapılıyor.

20:00-23:00 saatleri: Digital alıışverişin en yoğun olduğu bu saat dilimini çoklukla 18-24 yaş grubundaki öğrenciler ile 18-40 yaş grubundaki çalışanlar tercih ediyor. Toplam online alışverişin yüzde 26’sı bu saatlere denk geliyor.

23:00-02:00 saatleri: 50-60 yaş grubu emekli kadın ve erkeklerin çoğunlukla tercihi olan bu saat dilimlerinde, online alışverişlerin yüzde 13’ü gerçekleştiriliyor.

02:00-06:00 saatleri:  Online alışverişin yok denecek kadar az olduğu ve toplam alışverişlerin yüzde 1’inden daha düşük bir bölümünü oluşturan bu saat dilimini, uykusu kaçan birkaç kişi dışında kimse kullanmıyor.

Şölen’e Yeni Ar-GE Direktörü

Türkiye’nin önde gelen gıda şirketlerinden Şölen, Ar-Ge Direktörü görevine Serdar Maraşlı’yı getirdi. Maraşlı, Şölen’in fark yaratan yenilikçi ürünlerinin geliştirilmesi konusunda tüm süreçten sorumlu olacak. 

Cesur, kaliteli ve yenilikçi ürünleriyle dikkat çeken Şölen, deneyimli isimlerle kadrosunu genişletmeye devam ediyor. Sektörde 12 senelik deneyime sahip Serdar Maraşlı, Şölen’de Ar-Ge Direktörü olarak göreve başladı.

Gaziantep Üniversitesi Gıda Mühedisliği bölümü mezunu olan Serdar Maraşlı, Ar-Ge Mühendisi olarak başladığı Yıldız Holding’de 2004-2013 yılları arasında çalıştı. Burada en son İş Geliştirme/Ar-Ge Müdürü olarak görev yaptıktan sonra Konya Şeker’e Atıştırmalık İş Birimi Ar-Ge Direktörü olarak geçiş yaptı. Maraşlı, 2013-2015 yılları arasında çalıştığı Konya Şeker’in ardından, Modern Çikolata’da Ar-Ge ve Kalite Direktörü pozisyonunda görev aldı.

Şölen Hakkında

1989 yılında Gaziantep’te kurulan Şölen; çikolata, çikolatalı ürünler, bisküvi, kraker, kek, şeker ve lokum pazarında Türkiye’nin önde gelen firmaları arasında yer alıyor. TİM verilerine göre Türkiye’nin en fazla çikolata ve çikolatalı ürün ihracatı yapan firması olan Şölen, bugün 200’ün üzerinde ürün çeşidini 100’ü aşkın ülkeye ihraç ediyor. Dünyanın şekerleme alanında en önemli listelerinden biri olan Candy Industry Top 100 listesinde 2016 yılında 48. sırada yer alan firma; Biscolata, Milango, Ozmo, Wapps, Luppo, Lokkum, Nutymax gibi dünya çapında başarıya ulaşmış markaları bünyesinde bulunduruyor. Şölen Gaziantep ve İstanbul’daki tesisleriyle üretimini sürdürüyor. 2015 yılını 843 milyon TL ciro ile kapatan Şölen’in yaklaşık 2 bin çalışanı bulunuyor.

solen.com.tr 

2017 Yılında Teşvikler Ekonomiyi Canlandıracak

Türkiye İMSAD 2016 yılı 4. Gündem Buluşmaları’nda hükümetin açıkladığı teşvik paketlerinin ekonomiyi canlandırmak için önemi vurgulandı

“2017 yılında teşvikler ekonomiyi canlandıracak”

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen 2016 yılının dördüncü Gündem Buluşmaları’nda 2017 yılı beklentileri, olası riskler ve fırsatlar birlikte değerlendirildi. Toplantıda konuşan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar, hükümetin ekonomiyi canlandırmak için açıkladığı teşvik paketlerine dikkat çekerek, “2017 yılına umutla bakıyoruz. Üretmeye, yatırımlarımıza devam edeceğiz” dedi. 

Konuk konuşmacı Bali Müşavirlik Yönetici Ortağı Yasemin Bali Çetin ise; her krizin fırsata dönüştürülebileceğine dikkat çekerek, Türk işadamının çok dayanıklı olduğunu ve zorluklara karşı müthiş bir enerjiyle mücadele ettiğini söyledi.

Türkiye İMSAD’ın yılda dört kez çeyrek periyotlarda düzenlediği Gündem Buluşmaları’nın bu yılki son toplantısı 15 Aralık Perşembe günü Ortaköy Feriye Lokantası’nda gerçekleştirildi. “2017: Riskler – Fırsatlar – Teşvikler” konulu toplantıda; 2016 yılı inşaat ve inşaat malzemesi sektörlerinin beklentisi ve gerçekleşen durum değerlendirildi. Toplantıda Türkiye ekonomisi, inşaat ve inşaat malzemesi sektörleri için 2017’nin nasıl bir yıl olacağı, iç ve dış pazarlarda fırsatların nasıl değerlendirilmesi gerektiği, teşvik paketleri ve sektörün teşvik paketlerinden nasıl yararlanacağı, yatırım planları ve fırsatlar gibi konular ele alındı. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar’ın açılış konuşmasını gerçekleştirdiği Gündem Buluşmaları’na Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, Ekonomi ve Strateji Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel ve Bali Müşavirlik Yönetici Ortağı Yasemin Bali Çetin katıldı.

Hinginar: “Olumsuzluklara karşın 2016’yı kayıp yıl görmüyorum”

2016’nın, siyasi ve ekonomik gelişmeler açısından kolay bir yıl olmadığını belirten Hinginar, “Tüm olumsuz gelişmelere karşın 2016’yı kayıp yıl olarak değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Bir durağanlaşma dönemi olarak adlandırabiliriz” dedi. TÜİK’in üçüncü çeyrek verilerini açıklarken milli gelir hesaplama sisteminde revizyona gittiğine dikkat çeken Hinginar, şunları söyledi: “TÜİK’in milli gelir hesaplamalarında yaptığı revizyonla birlikte inşaat sektöründe yüzde 7.4 büyüme gerçekleştiğini görüyoruz. Her ne kadar üçüncü çeyrekte inşaat sektörü büyümesi yüzde 1.8’de kaldıysa da, bildiğiniz gibi ilk iki çeyrekte -özellikle de ikinci çeyrekte- yakalanan büyüme ivmesi bu artışta etkili oldu. Bu artıştaki ana etkenin ise Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Orhangazi Köprüsü ile 3. Havalimanı inşaatı gibi büyük ölçekli kamu projeleri olduğunu söyleyebiliriz.

Hinginar: “İflas erteleme olmadı, olacağını zannetmiyorum”

İnşaat malzemeleri sanayi üretiminde yüzde 0.5’lik küçük bir artış olduğunu belirten Hinginar, dönem dönem gazetecilerden gelen “iflasını beklediğiniz firmalar var mı?” sorusuna dikkat çekti. Hinginar buna karşın şu yanıtı verdi: “İnşaat malzemesi sektöründeki firmaların birçoğu köklü firmalar. Şu ana kadar sektörde ve Türkiye İMSAD üyeleri arasından herhangi bir iflas erteleme başvurusu olmadı, yakın dönemde de olacağını zannetmiyorum” dedi. Öte yandan, Hinginar’ın verdiği bilgiye göre, Alınan Toplam Yapı Ruhsatları (metrekare bazında) ilk 9 ayda yüzde 6.1 arttı. Bu veriler de gösteriyor ki, tüm gelişmelere karşın inşaat sektöründe, 2017’de de projelere devam edilecek. Ayrıca son 9 ayda alınan konut yapı ruhsatları yüzde 10.1 artarken, konut dışı bina yapı ruhsatlarında yüzde 5’lik bir gerileme olduğunu görüyoruz. Yani konut dışı yapıların inşasında 2017’de bir frene basma görebiliriz.

Hinginar: “Kampanyalar ve faiz düşürme doğru hamleler”

Yılın ilk 10 ayında konut satışları yüzde 2.4 arttığı bilgisini veren Hinginar, “Menfur darbe girişiminin ardından, Emlak Konut başta olmak üzere GYODER’in de öncülüğünde gayrimenkul firmalarının geliştirdiği kampanyaların ve bankaların kredi oranlarını düşürmesinin, tüm yaşanan olumsuz gelişmelere karşın konut satışlarındaki hareketlilikte etkili olduğunu söyleyebiliriz. Biz, konut sektöründeki bu kampanyaların oldukça önemli ve doğru bir hamle olduğuna inanıyoruz, destekliyoruz. Bankaların da faiz oranlarını düşürmesi önemli bir gelişme. Bu kampanyaların uzun soluklu olması durumunda, 2017 itibariyle konut satışlarına pozitif katkısının daha yüksek olacağı kanaatindeyiz” diye konuştu.

Hinginar: “İhracat 15 milyar doların altında kalacak”

Türkiye İMSAD Başkanı Fethi Hinginar yılın ilk 9 ayında inşaat malzemesi sektörü ihracatının yüzde 12.2 düşerek 11.4 milyar dolara gerilediğine işaret ederek şunları dile getirdi: “Geçen yıl ihracatımız 17 milyar dolara gerilemişti ve bu yılı da yaklaşık aynı tutarla tamamlarız diye öngörüyorduk, fakat son veriler ışığından hareketle değerlendirecek olursak, ihracatımız bu yılın sonunda 15 milyar doların dahi altında kalacak gibi gözüküyor. Mevcut pazarlardaki gelişmelerden en çok etkilenen sektörlerimizin başında inşaat ve inşaat malzemesi sektörlerimiz geliyor. Bakın geçen yıla göre, bu yılın ilk 9 ayında yurt dışı müteahhitlik işlerinde tutar olarak yüzde 66.2, proje adedi olarak da yüzde 34.8 gerileme yaşanmış durumda. 2013’te 21 milyar doların üzerinde olan inşaat malzemesi ihracatının aradan geçen üç yılın ardından bugün 15 milyar dolara gerilediğinden söz ediyoruz. Her fırsatta dile getiriyoruz. Bu sadece sektör olarak bizim kaybımız değil, ülkemizin kaybıdır.”

Hinginar: “Afrika’daki fırsatları değerlendireceğiz”

Hinginar sözlerine şöyle devam etti: “Bu pazarların kaybedilmiş olması sektör olarak bizim başarısızlığımız değil, tamamen bu ülkelerde yaşanan savaşların etkisi. Yeni pazarlara yönelik çalışmalarımız devam ediyor, ancak oralardan da kısa vadede büyük ölçekli geri dönüşler beklemiyoruz. Burada en sıcak pazar Afrika. Oradaki gelişmeleri dikkatli takip edip, fırsatları iyi değerlendirmeliyiz.

Hinginar: “2017’de inşaat sektörü yüzde 5-6 arası büyüyecektir”

Her yıl sektör olarak bir siyasi ve ekonomik kriz beklentisinden bağımsız olarak değerlendirmede bulunduklarını dile getiren Hinginar’a göre, siyasi gelişmeler ışığında bakacak olursak, 2017 yılında bir referandum ülkemizi bekliyor. Bu gelişme, bir seçim atmosferi yaratabilir ve piyasalarda da buna göre bir hareketlilik görebiliriz.

TÜİK’in Milli Gelir Hesaplama yöntemindeki revizyonla anlıyoruz ki, geçmiş dönemleri kayıt dışı hesaplamaları pek sağlıklı yapılmamış. Yeni sistemle özellikle inşaat sektöründe büyümenin daha sağlıklı hesaplanacağını ümit ediyoruz.

TÜİK’in Milli Gelir Hesaplama yöntemindeki revizyona göre değerlendirecek olursak; Türkiye ekonomisinin 2016 yılını yüzde 2.5’luk bir büyümeyle kapanacağını öngörüyoruz. İnşaat sektörünün ise, yılı yüzde 6-7 arasında bir büyümeyle kapatacağını düşünüyoruz. 2017 yılına ilişkin beklentilerini de paylaşan Hinginar, 2017 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 3-3.5, inşaat sektörünün ise yüzde 5-6 seviyelerinde büyüyeceğini öngörüyor.

Hinginar: “2017’de umutluyum, teşvikler ekonomiyi canlandıracak”

Hinginar, inşaat malzemeleri sanayinin Türkiye’nin en güçlü sanayi kollarından biri olduğunu belirterek, son dönemde yaşanan gerilemelere karşın, hala Türkiye’nin en yüksek ihracat yapan ve ülke ekonomisine en çok katma değer sağlayan sektörü olduğu görüşünde. Hinginar’a göre, inşaat sektörü büyüdükçe beraberinde ekonomiyi de büyütüyor. İnşaat malzemesi sanayicileri, 2017 yılına umutla bakıyor. Hükumetin son dönemde ekonomiyi canlandırmak için açıkladığı tedbirlerin ve teşvik paketlerinin önemli ve kıymetli olduğunu vurgulayan Hinginar “İnanıyorum ki, açıklanan bu tedbirler ve teşvik paketleri 2017 yılında ivedilikle hayata geçirilirse, ekonomimize olumlu yansımasını da göreceğiz” dedi.

Alkin: “Mayıstan sonra bir rahatlama olabilir”

Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, Türkiye’de şu anda kredilerin mevduata oranının yüzde 124.5’e ulaştığına dikkat çekerek, bu oranlar normalleşmeden daha fazla kredi beklemenin zor olduğunu söyledi. Alkin’e göre, eğer büyük projelere kullandırılan krediler menkul kıymetleştirilerek bankalara tekrar nakit olarak sokulursa belki bu durum reel sektöre kullandırılan kredi imkanını artırabilir. Dövizdeki artışın yüzde 40 dış faktörler yüzde 60 iç faktörlerden kaynaklandığını belirten Kerem Alkin, “Döviz arzını ve TL’nin cazibesini artıracak tedbirleri artırmamız lazım. 2017 yılı mayıs ayından sonra bir rahatlama dönemine girmeyi temenni ediyorum. Referandum olup olmayacağı belli değil. Benimki tamamen iyi niyet temennisi” diye konuştu.

Gürlesel: “TÜİK’in revizyonu yeni bir yönteme dayanıyor”

Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, TÜİK milli gelirde yaptığı revizyona değinerek yeni yöntemin BM’nin önerdiği ve AB’nin kullandığı bir yöntem olduğunu söyledi. Gürlesel’e göre, uluslararası alanda bu yöntemin değişmesinin ana sebebi teknolojik gelişmeler ve ilerlemeler nedeniyle daha önce ekonomik büyümenin içine katılmayan ar-ge harcamaları, teknolojik inovatif yenilikler özellikle yazılım gibi konuların ekonomik büyümeye katılması.

Çetin: “Her krizin fırsata dönüşmesi mümkün”

Bali Müşavirlik Yönetici Ortağı Yasemin Bali Çetin, konuşmasında sanayicilere yönelik teşvik paketleri, bölgelere ve konulara göre uygulanan teşvik türleri hakkında bilgi verdi. Çetin, her krizin fırsata dönüştürülmesinin mümkün olduğunu belirterek şunları söyledi: “Türk işadamı geçtiğimiz 40 yılda birçok krizi fırsatlarla beraber karşıladı. Bugünkü konum sadece yatırımların desteklenmesi olmayacak. Onlarca işkolunu kapsıyor. Sadece inşaatın değil diğer sektörlerin de her hareketi inşaatı dolaylı dolaysız etkiliyor. Otomotivden sonra ciddi büyüklüğü kapsıyor. İhracatın gidişi iyi değil.”

Türkiye İMSAD Hakkında

Kuruluşundan bu yana geçen 32 yılda, Türk inşaat sanayini gerek yurt içinde gerekse yurt dışında temsil eden bir sivil toplum örgütü olan Türkiye İMSAD’ın, 32 sektör derneği, 80 sanayici firma ve 11 paydaş kurum üyeleriyle birlikte, pazarda 21 binden fazla noktaya etkin bir şekilde ulaşmaktadır. Sürdürülebilir büyüme için yurt içinde ve yurt dışında işbirlikleri geliştiren Türkiye İMSAD, iç pazardaki gelişmeleri yakından izlemekte ve ihracatta ulaşılan başarının artarak sürdürülebilmesi için, dış pazarları yakından takip etmektedir. Türkiye İMSAD, inşaat sektörünün çok önemli grupları olan 30 farklı alt sektörü temsil etmektedir. Avrupa Yapı Malzemeleri Konseyi CPE’nin yönetim kurulunda olan, 2011 yılında Brüksel, 2015 yılında ise Kamerun temsilciliğini kuran, sektörel projeler yürüten, raporlar yayınlayan Türkiye İMSAD, Avrupa Komisyonu’nun fonladığı birçok projeye de liderlik etmektedir.

 

 

Bunge, Komili’yi Satın Aldı

Bunge, Türkiye’nin öncü zeytinyağı ve bitkisel sıvıyağ üreticisi Ana Gıda İhtiyaç Malzemeleri ve Sanayi Ticaret A.Ş. (Ana Gıda)’nın satın alımı konusunda kesin anlaşma sürecine girildiğini duyurdu. Koninklijke Bunge B.V.(Bunge), hisselerin %55.25’ini Anadolu Endüstri Holding A.Ş.(AHE)’den alırken, kalan %44.75 hisseyi ise SEEF Foods S.A.R.I.’dan aldı.

1481798677_bunge_logo_pantone2001 yılında kurulan Ana Gıda, %30’a yakın pazar payıyla Türkiye’de zeytinyağı sektöründe lider olan Komili markasının sahibidir. Bunge Türkiye Genel Müdürü Paul Ayton, Ana Gıda şirket satın alımının, Bunge’yi yüksek katma değerli zeytinyağı pazarına lider konumdan sokarak, ürün yelpazesini genişleteceğini söyledi. Ayton, “Her iki şirketin bilgi ve uzmanlığını tam gıda zinciri bakış açısıyla birleştirerek üstün nitelikli ürünler ve yüksek müşteri hizmet kalitesine ulaştırıyor olmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.

Bu satın alma, bitkisel yağlar kategorisinde farklı fiyat segmentlerindeki ürün çeşitliliğini de güçlendirecek. Birleşmeyle birlikte Ana Gıda’nın sahip olduğu dağıtım ağı, Bunge’nin Türkiye çapında müşterilerine erişimini de arttıracak.

Bunge EMEA CEO’su Tommy Jensen, “Bu satın alma, katma değerli ürünlere daha fazla odaklanarak ürün çeşitliliğimizi güçlendirme stratejimizle tam olarak uyum göstermektedir. EMEA bölgesinin bitkisel yağlar sektöründeki en büyük ve en hızlı büyüyen pazarında, hali hazırda var olan faaliyetlerimizi de pekiştirecektir” dedi.

Bu işlemin tamamlanması rekabet kurumu onayı da dahil olmak üzere bazı ön şartlara tabidir.

 

Bunge Limited Hakkında

Bunge Limited (www.bunge.com, NYSE: BG), 40’tan fazla ülkede yaklaşık 35 bin çalışanıyla faaliyet gösteren, küresel ölçekte öncü tarımsal işletme ve gıda şirketidir.

Bunge yağlı tohumları ve tahılları dünya genelindeki müşterilerine ulaştırmak için alıp satar, depolar ve nakleder. Tüketicileri ve müşterileri için bitkisel yağ ürünlerini, hayvansal besinler için ise protein kaynaklarını sağlama amacıyla yağlı tohumları işler. Şeker kamışından şeker ve ethanol üretir. Gıda firmalarının kullanımına uygun buğday, mısır ve pirinç öğütür ve Güney Amerika’da gübre satışı gerçekleştirir.

1818 yılında kurulan şirketin genel merkezi White Plains, New York’ta bulunmaktadır.

Yarınki FED Toplantısı Sonrası TL Yükselişe Geçer mi?

Piyasalar Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) yarın yapacağı faiz kararı açıklamasına odaklandı. Zira geçtiğimiz yıl Dolar/TL kuru FED’in bu açıklamasının ardından sert düşmüştü. FED’in 25 baz puanlık faiz artışı sonrası TL değer kazanımlarını hızlandırmış ve kur 3.00 seviyelerinden 2.78’lere kadar gerilemişti. Geçen seneki bu hareketi hatırlatan Destek Yatırım Araştırma Uzmanı Kutay Gözgör, yarınki toplantıda 25 baz puanlık bir faiz artışı beklendiğini ve geçen yılki senaryonun tekrarlanması halinde TL’nin yarınki toplantı sonrası yükselebileceğini ifade etti. “Böyle bir senaryoda 3.34 desteğinin kırılması halinde Dolar TL paritesinde gerilemelerin devam ettiğini görebiliriz.” diyen Gözgör, FED üyelerinin beklentilerini yansıtan nokta tahminlere göre 2017’de 25 baz puanlık 2 faiz artışı beklendiğini, bu yıl FED üyelerinin daha güvercin olacağını ifade etti.

2017 Yılında FED Üyeleri Daha Güvercin Olacak

Finansal piyasalar merakla yarın sonuçlanacak olan Amerika Merkez Bankasının (FED) faiz kararını bekliyor. Piyasaların 25 baz puanlık faiz artışını tamamen fiyatladığını söyleyebiliriz. Ancak, FED’in 2017 yılında kaç tane faiz artışı yapacağı ve ABD’nin çiçeği burnunda başkanı Donald Trump’ın vaat ettiği politikaların FED’i nasıl etkileyeceği takip edilecek.

2017 Yılına Yönelik Beklentiler Ön Plana Çıkacak

FED’in 2017 yılında kaç tane faiz artışı gerçekleştireceğini üyelerin tahminlerini yansıtan dots-plots (nokta tahminler) aracılığıyla öğreneceğiz. En son Eylül ayında açıklanan nokta tahminlerde FED üyeleri 2016 yılında tek bir faiz artışı 2017 yılında iki 2018 yılında ise üç faiz artışı bekliyordu. ( Her bir faiz artışının miktarı 25 baz puan olarak hesaplanılıyor). FED, 2017 yılında 2 taneden fazla faiz artışı olacağına yönelik mesajlar verirse Doların küresel olarak hızlı değer kazandığını görebiliriz. 2 veya daha az faiz artışı olacağına yönelik beklentiler ise Doların değer kaybına neden olabilir. Aynı zamanda enflasyon ve büyüme tahminleri de açıklanacak. 2017 yılında FED üyeleri önemli ölçüde değişiklik gösterecek. Faiz artışını destekleyen(şahin) üyelerin sayısı azalacak. Oy hakkı bulunan ve şahin olarak adlandırabileceğimiz George, Mester, Rosengren oy hakkını kaybediyor. Bu üyelerin yerini Harker alacak ve muhtemelen kuruldaki tek şahin üye olacak. Faiz artışının daha yavaş olması gerektiğini savunan ve oy hakkı olan üye sayısı daha fazla yer alıyor. Bu üyelerin başında Kashkari, Kaplan, Yellen, Tarulla, Evans, Dudley ve Brainard geliyor. İki koltuk ise boşta duruyor muhtemelen Trump bu koltuklara Cumhuriyetçi adaylar atayacaktır. Trump’ın kamu harcamaları ve vergi indirimlerine yönelik politikalarının FED’in enflasyon hedefine hızlı ulaşmasına neden olabilir. Aynı zamanda henüz daha Trump’ın politikalarının senato tarafından kesin olarak kabul edileceği belli değil bu yüzden FED dikkatli adım atacaktır.

Geçtiğimiz Yıl FED’in Faiz Artışı Sonrası TL Değer Kazandı

FED’in Trump’a rağmen tedbiri elden bırakmayacağını bekleyebiliriz. Böyle bir senaryo olması halinde geçtiğimiz yıla benzer şekilde FED’in faiz artışına rağmen Doların değer kaybettiğini ve TL varlıklarının değer kazandığını görebiliriz. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında FED’in faiz artışı sonrası Dolar TL paritesi ilk tepki olarak yükselse de ilerleyen günlerde TL değer kazanımlarını hızlandırmış ve 2.78 seviyelerine kadar gerilemişti. FED, güvercin tonda mesajlar vermesi halinde Dolar TL paritesinde geri çekilmeler tekrardan 3.40 – 3.3400 bölgesine doğru sürebilir. 3.34 desteğinin kırılması halinde Dolar TL paritesinde gerilemelerin devam ettiğini görebiliriz. FED’in yanı sıra yurtiçinde anayasa görüşmeleri ve olası bir referandum TL varlıklarında oynaklığı yükseltebilir. Eğer FED, Trump’ın uygulayacağı politikaların etkisini daha fazla ciddiye alır ve hızlı bir faiz artışı yapacağına yönelik mesajlar verirse Dolar/TL paritesinde yükselişlerde 3.5550 – 3.6080 bölgesi gündeme gelebilir.

Kutay Gözgör-Destek Yatırım Araştırma Uzmanı