Günün 20 saati online alışveriş yapıyoruz

Günlük 722.000 adede ulaşan sanal alışveriş, en yoğun 20:00-23:00 saatleri arasında, 18-24 yaş arası öğrenciler ile 18-40 yaş arası çalışanlar tarafından yapılıyor.

Her beş alışverişten birinin yapıldığı öğle tatiline de denk gelen 11:00-14:00 saatleri ise en çok 21-40 yaş arası çalışan kadınların tercihi oluyor.

İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte online alışveriş Türk insanının vazgeçilmezleri arasına girerken, 02:00-06:00 saatleri dışında günün 20 saati sanal mağazaların müşterilerle dolu olduğu belirlendi.

400’ü aşkın sanal mağazadan alışveriş yapanlara para ödeyen site Avantajix.com, değişik yaş gruplarının online alışveriş alışkanlıklarını belirlemek amacıyla araştırma yaptı.

Avantajix.com kurucu ortağı Güçlü Kayral, bankaların resmi rakamlarına göre 2015 yılında 619.000 olan kredi kartıyla yapılan günlük online alışveriş adedinin 2016’nın ilk 9 ayında %19 artarak 722.000’e çıktığını anımsattı.

Kayral, “Bu rakamlar her yıl ciddi oranlarda artıyor. Yıllık 50-60 milyar liralık bir pazara ulaşan online alışveriş sektöründe faaliyet gösteren firmalar, doğru pozisyonlar alabilmek için Türk insanının teknolojiye bağlı olarak değişen alışveriş alışkanlıklarını takip etmesi gerekiyor. Yüzbinlerce üyeye sahip Avantajix’in datalarını kullandığımız araştırmamızı, öncelikle partnerlerimize ve sektörün diğer oyuncularına yol göstermek amacıyla yaptık. Araştırmada, sanal mağazalarda en fazla yoğunluğun öğle tatiline de denk gelen 11:00-14:00 saatleri ile akşam 20:00-23:00 saatlerinde yaşandığı belirlendi. Her iki online alışverişten biri mutlaka bu saatler arasında yapılıyor” dedi.

Araştırmaya göre, değişik zaman dilimlerinde sanal mağazalarda yaşanan yoğunluklar ve müşteri profilleri şöyle:

06:00-09:00 saatleri: Günlük alışverişin yüzde 2’lik kısmı bu saatler arasında yapılıyor. Bu saatlerde alışveriş yapanların başında 60 yaş ve üstü emekli erkekler geliyor.

09:00-11:00 saatleri: 25-45 yaş grubundaki ev kadınlarının çoğunlukla tercih ettiği bu saatlerde yapılan online alımlar, toplam alışverişin yüzde 8’ini oluşturuyor.

11:00-14:00 saatleri: Sanal mağazaların toplam cirolarının yüzde 24’ü bu saatler arasında yapılıyor. Bu saatlerde genellikle 21-40 yaş arası çalışan kadınlar, alışveriş amacıyla bilgisayar başında oluyorlar.

14:00-17:00 saatleri: Toplam online alışverişin yüzde 7’lik bir bölümünün yapıldığı bu saatleri kullananlar arasında genellikle eşit bir dağılım görülüyor.

17:00-20:00 saatleri: Genellikle 35-50 yaş arası çalışan erkekler online alışveriş için mesai bitimini bekliyorlar. Bu saat dilimlerinde günlük online alışverişin yüzde 19’u yapılıyor.

20:00-23:00 saatleri: Digital alıışverişin en yoğun olduğu bu saat dilimini çoklukla 18-24 yaş grubundaki öğrenciler ile 18-40 yaş grubundaki çalışanlar tercih ediyor. Toplam online alışverişin yüzde 26’sı bu saatlere denk geliyor.

23:00-02:00 saatleri: 50-60 yaş grubu emekli kadın ve erkeklerin çoğunlukla tercihi olan bu saat dilimlerinde, online alışverişlerin yüzde 13’ü gerçekleştiriliyor.

02:00-06:00 saatleri:  Online alışverişin yok denecek kadar az olduğu ve toplam alışverişlerin yüzde 1’inden daha düşük bir bölümünü oluşturan bu saat dilimini, uykusu kaçan birkaç kişi dışında kimse kullanmıyor.

Şölen’e Yeni Ar-GE Direktörü

Türkiye’nin önde gelen gıda şirketlerinden Şölen, Ar-Ge Direktörü görevine Serdar Maraşlı’yı getirdi. Maraşlı, Şölen’in fark yaratan yenilikçi ürünlerinin geliştirilmesi konusunda tüm süreçten sorumlu olacak. 

Cesur, kaliteli ve yenilikçi ürünleriyle dikkat çeken Şölen, deneyimli isimlerle kadrosunu genişletmeye devam ediyor. Sektörde 12 senelik deneyime sahip Serdar Maraşlı, Şölen’de Ar-Ge Direktörü olarak göreve başladı.

Gaziantep Üniversitesi Gıda Mühedisliği bölümü mezunu olan Serdar Maraşlı, Ar-Ge Mühendisi olarak başladığı Yıldız Holding’de 2004-2013 yılları arasında çalıştı. Burada en son İş Geliştirme/Ar-Ge Müdürü olarak görev yaptıktan sonra Konya Şeker’e Atıştırmalık İş Birimi Ar-Ge Direktörü olarak geçiş yaptı. Maraşlı, 2013-2015 yılları arasında çalıştığı Konya Şeker’in ardından, Modern Çikolata’da Ar-Ge ve Kalite Direktörü pozisyonunda görev aldı.

Şölen Hakkında

1989 yılında Gaziantep’te kurulan Şölen; çikolata, çikolatalı ürünler, bisküvi, kraker, kek, şeker ve lokum pazarında Türkiye’nin önde gelen firmaları arasında yer alıyor. TİM verilerine göre Türkiye’nin en fazla çikolata ve çikolatalı ürün ihracatı yapan firması olan Şölen, bugün 200’ün üzerinde ürün çeşidini 100’ü aşkın ülkeye ihraç ediyor. Dünyanın şekerleme alanında en önemli listelerinden biri olan Candy Industry Top 100 listesinde 2016 yılında 48. sırada yer alan firma; Biscolata, Milango, Ozmo, Wapps, Luppo, Lokkum, Nutymax gibi dünya çapında başarıya ulaşmış markaları bünyesinde bulunduruyor. Şölen Gaziantep ve İstanbul’daki tesisleriyle üretimini sürdürüyor. 2015 yılını 843 milyon TL ciro ile kapatan Şölen’in yaklaşık 2 bin çalışanı bulunuyor.

solen.com.tr 

2017 Yılında Teşvikler Ekonomiyi Canlandıracak

Türkiye İMSAD 2016 yılı 4. Gündem Buluşmaları’nda hükümetin açıkladığı teşvik paketlerinin ekonomiyi canlandırmak için önemi vurgulandı

“2017 yılında teşvikler ekonomiyi canlandıracak”

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen 2016 yılının dördüncü Gündem Buluşmaları’nda 2017 yılı beklentileri, olası riskler ve fırsatlar birlikte değerlendirildi. Toplantıda konuşan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar, hükümetin ekonomiyi canlandırmak için açıkladığı teşvik paketlerine dikkat çekerek, “2017 yılına umutla bakıyoruz. Üretmeye, yatırımlarımıza devam edeceğiz” dedi. 

Konuk konuşmacı Bali Müşavirlik Yönetici Ortağı Yasemin Bali Çetin ise; her krizin fırsata dönüştürülebileceğine dikkat çekerek, Türk işadamının çok dayanıklı olduğunu ve zorluklara karşı müthiş bir enerjiyle mücadele ettiğini söyledi.

Türkiye İMSAD’ın yılda dört kez çeyrek periyotlarda düzenlediği Gündem Buluşmaları’nın bu yılki son toplantısı 15 Aralık Perşembe günü Ortaköy Feriye Lokantası’nda gerçekleştirildi. “2017: Riskler – Fırsatlar – Teşvikler” konulu toplantıda; 2016 yılı inşaat ve inşaat malzemesi sektörlerinin beklentisi ve gerçekleşen durum değerlendirildi. Toplantıda Türkiye ekonomisi, inşaat ve inşaat malzemesi sektörleri için 2017’nin nasıl bir yıl olacağı, iç ve dış pazarlarda fırsatların nasıl değerlendirilmesi gerektiği, teşvik paketleri ve sektörün teşvik paketlerinden nasıl yararlanacağı, yatırım planları ve fırsatlar gibi konular ele alındı. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar’ın açılış konuşmasını gerçekleştirdiği Gündem Buluşmaları’na Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, Ekonomi ve Strateji Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel ve Bali Müşavirlik Yönetici Ortağı Yasemin Bali Çetin katıldı.

Hinginar: “Olumsuzluklara karşın 2016’yı kayıp yıl görmüyorum”

2016’nın, siyasi ve ekonomik gelişmeler açısından kolay bir yıl olmadığını belirten Hinginar, “Tüm olumsuz gelişmelere karşın 2016’yı kayıp yıl olarak değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Bir durağanlaşma dönemi olarak adlandırabiliriz” dedi. TÜİK’in üçüncü çeyrek verilerini açıklarken milli gelir hesaplama sisteminde revizyona gittiğine dikkat çeken Hinginar, şunları söyledi: “TÜİK’in milli gelir hesaplamalarında yaptığı revizyonla birlikte inşaat sektöründe yüzde 7.4 büyüme gerçekleştiğini görüyoruz. Her ne kadar üçüncü çeyrekte inşaat sektörü büyümesi yüzde 1.8’de kaldıysa da, bildiğiniz gibi ilk iki çeyrekte -özellikle de ikinci çeyrekte- yakalanan büyüme ivmesi bu artışta etkili oldu. Bu artıştaki ana etkenin ise Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Orhangazi Köprüsü ile 3. Havalimanı inşaatı gibi büyük ölçekli kamu projeleri olduğunu söyleyebiliriz.

Hinginar: “İflas erteleme olmadı, olacağını zannetmiyorum”

İnşaat malzemeleri sanayi üretiminde yüzde 0.5’lik küçük bir artış olduğunu belirten Hinginar, dönem dönem gazetecilerden gelen “iflasını beklediğiniz firmalar var mı?” sorusuna dikkat çekti. Hinginar buna karşın şu yanıtı verdi: “İnşaat malzemesi sektöründeki firmaların birçoğu köklü firmalar. Şu ana kadar sektörde ve Türkiye İMSAD üyeleri arasından herhangi bir iflas erteleme başvurusu olmadı, yakın dönemde de olacağını zannetmiyorum” dedi. Öte yandan, Hinginar’ın verdiği bilgiye göre, Alınan Toplam Yapı Ruhsatları (metrekare bazında) ilk 9 ayda yüzde 6.1 arttı. Bu veriler de gösteriyor ki, tüm gelişmelere karşın inşaat sektöründe, 2017’de de projelere devam edilecek. Ayrıca son 9 ayda alınan konut yapı ruhsatları yüzde 10.1 artarken, konut dışı bina yapı ruhsatlarında yüzde 5’lik bir gerileme olduğunu görüyoruz. Yani konut dışı yapıların inşasında 2017’de bir frene basma görebiliriz.

Hinginar: “Kampanyalar ve faiz düşürme doğru hamleler”

Yılın ilk 10 ayında konut satışları yüzde 2.4 arttığı bilgisini veren Hinginar, “Menfur darbe girişiminin ardından, Emlak Konut başta olmak üzere GYODER’in de öncülüğünde gayrimenkul firmalarının geliştirdiği kampanyaların ve bankaların kredi oranlarını düşürmesinin, tüm yaşanan olumsuz gelişmelere karşın konut satışlarındaki hareketlilikte etkili olduğunu söyleyebiliriz. Biz, konut sektöründeki bu kampanyaların oldukça önemli ve doğru bir hamle olduğuna inanıyoruz, destekliyoruz. Bankaların da faiz oranlarını düşürmesi önemli bir gelişme. Bu kampanyaların uzun soluklu olması durumunda, 2017 itibariyle konut satışlarına pozitif katkısının daha yüksek olacağı kanaatindeyiz” diye konuştu.

Hinginar: “İhracat 15 milyar doların altında kalacak”

Türkiye İMSAD Başkanı Fethi Hinginar yılın ilk 9 ayında inşaat malzemesi sektörü ihracatının yüzde 12.2 düşerek 11.4 milyar dolara gerilediğine işaret ederek şunları dile getirdi: “Geçen yıl ihracatımız 17 milyar dolara gerilemişti ve bu yılı da yaklaşık aynı tutarla tamamlarız diye öngörüyorduk, fakat son veriler ışığından hareketle değerlendirecek olursak, ihracatımız bu yılın sonunda 15 milyar doların dahi altında kalacak gibi gözüküyor. Mevcut pazarlardaki gelişmelerden en çok etkilenen sektörlerimizin başında inşaat ve inşaat malzemesi sektörlerimiz geliyor. Bakın geçen yıla göre, bu yılın ilk 9 ayında yurt dışı müteahhitlik işlerinde tutar olarak yüzde 66.2, proje adedi olarak da yüzde 34.8 gerileme yaşanmış durumda. 2013’te 21 milyar doların üzerinde olan inşaat malzemesi ihracatının aradan geçen üç yılın ardından bugün 15 milyar dolara gerilediğinden söz ediyoruz. Her fırsatta dile getiriyoruz. Bu sadece sektör olarak bizim kaybımız değil, ülkemizin kaybıdır.”

Hinginar: “Afrika’daki fırsatları değerlendireceğiz”

Hinginar sözlerine şöyle devam etti: “Bu pazarların kaybedilmiş olması sektör olarak bizim başarısızlığımız değil, tamamen bu ülkelerde yaşanan savaşların etkisi. Yeni pazarlara yönelik çalışmalarımız devam ediyor, ancak oralardan da kısa vadede büyük ölçekli geri dönüşler beklemiyoruz. Burada en sıcak pazar Afrika. Oradaki gelişmeleri dikkatli takip edip, fırsatları iyi değerlendirmeliyiz.

Hinginar: “2017’de inşaat sektörü yüzde 5-6 arası büyüyecektir”

Her yıl sektör olarak bir siyasi ve ekonomik kriz beklentisinden bağımsız olarak değerlendirmede bulunduklarını dile getiren Hinginar’a göre, siyasi gelişmeler ışığında bakacak olursak, 2017 yılında bir referandum ülkemizi bekliyor. Bu gelişme, bir seçim atmosferi yaratabilir ve piyasalarda da buna göre bir hareketlilik görebiliriz.

TÜİK’in Milli Gelir Hesaplama yöntemindeki revizyonla anlıyoruz ki, geçmiş dönemleri kayıt dışı hesaplamaları pek sağlıklı yapılmamış. Yeni sistemle özellikle inşaat sektöründe büyümenin daha sağlıklı hesaplanacağını ümit ediyoruz.

TÜİK’in Milli Gelir Hesaplama yöntemindeki revizyona göre değerlendirecek olursak; Türkiye ekonomisinin 2016 yılını yüzde 2.5’luk bir büyümeyle kapanacağını öngörüyoruz. İnşaat sektörünün ise, yılı yüzde 6-7 arasında bir büyümeyle kapatacağını düşünüyoruz. 2017 yılına ilişkin beklentilerini de paylaşan Hinginar, 2017 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 3-3.5, inşaat sektörünün ise yüzde 5-6 seviyelerinde büyüyeceğini öngörüyor.

Hinginar: “2017’de umutluyum, teşvikler ekonomiyi canlandıracak”

Hinginar, inşaat malzemeleri sanayinin Türkiye’nin en güçlü sanayi kollarından biri olduğunu belirterek, son dönemde yaşanan gerilemelere karşın, hala Türkiye’nin en yüksek ihracat yapan ve ülke ekonomisine en çok katma değer sağlayan sektörü olduğu görüşünde. Hinginar’a göre, inşaat sektörü büyüdükçe beraberinde ekonomiyi de büyütüyor. İnşaat malzemesi sanayicileri, 2017 yılına umutla bakıyor. Hükumetin son dönemde ekonomiyi canlandırmak için açıkladığı tedbirlerin ve teşvik paketlerinin önemli ve kıymetli olduğunu vurgulayan Hinginar “İnanıyorum ki, açıklanan bu tedbirler ve teşvik paketleri 2017 yılında ivedilikle hayata geçirilirse, ekonomimize olumlu yansımasını da göreceğiz” dedi.

Alkin: “Mayıstan sonra bir rahatlama olabilir”

Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, Türkiye’de şu anda kredilerin mevduata oranının yüzde 124.5’e ulaştığına dikkat çekerek, bu oranlar normalleşmeden daha fazla kredi beklemenin zor olduğunu söyledi. Alkin’e göre, eğer büyük projelere kullandırılan krediler menkul kıymetleştirilerek bankalara tekrar nakit olarak sokulursa belki bu durum reel sektöre kullandırılan kredi imkanını artırabilir. Dövizdeki artışın yüzde 40 dış faktörler yüzde 60 iç faktörlerden kaynaklandığını belirten Kerem Alkin, “Döviz arzını ve TL’nin cazibesini artıracak tedbirleri artırmamız lazım. 2017 yılı mayıs ayından sonra bir rahatlama dönemine girmeyi temenni ediyorum. Referandum olup olmayacağı belli değil. Benimki tamamen iyi niyet temennisi” diye konuştu.

Gürlesel: “TÜİK’in revizyonu yeni bir yönteme dayanıyor”

Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, TÜİK milli gelirde yaptığı revizyona değinerek yeni yöntemin BM’nin önerdiği ve AB’nin kullandığı bir yöntem olduğunu söyledi. Gürlesel’e göre, uluslararası alanda bu yöntemin değişmesinin ana sebebi teknolojik gelişmeler ve ilerlemeler nedeniyle daha önce ekonomik büyümenin içine katılmayan ar-ge harcamaları, teknolojik inovatif yenilikler özellikle yazılım gibi konuların ekonomik büyümeye katılması.

Çetin: “Her krizin fırsata dönüşmesi mümkün”

Bali Müşavirlik Yönetici Ortağı Yasemin Bali Çetin, konuşmasında sanayicilere yönelik teşvik paketleri, bölgelere ve konulara göre uygulanan teşvik türleri hakkında bilgi verdi. Çetin, her krizin fırsata dönüştürülmesinin mümkün olduğunu belirterek şunları söyledi: “Türk işadamı geçtiğimiz 40 yılda birçok krizi fırsatlarla beraber karşıladı. Bugünkü konum sadece yatırımların desteklenmesi olmayacak. Onlarca işkolunu kapsıyor. Sadece inşaatın değil diğer sektörlerin de her hareketi inşaatı dolaylı dolaysız etkiliyor. Otomotivden sonra ciddi büyüklüğü kapsıyor. İhracatın gidişi iyi değil.”

Türkiye İMSAD Hakkında

Kuruluşundan bu yana geçen 32 yılda, Türk inşaat sanayini gerek yurt içinde gerekse yurt dışında temsil eden bir sivil toplum örgütü olan Türkiye İMSAD’ın, 32 sektör derneği, 80 sanayici firma ve 11 paydaş kurum üyeleriyle birlikte, pazarda 21 binden fazla noktaya etkin bir şekilde ulaşmaktadır. Sürdürülebilir büyüme için yurt içinde ve yurt dışında işbirlikleri geliştiren Türkiye İMSAD, iç pazardaki gelişmeleri yakından izlemekte ve ihracatta ulaşılan başarının artarak sürdürülebilmesi için, dış pazarları yakından takip etmektedir. Türkiye İMSAD, inşaat sektörünün çok önemli grupları olan 30 farklı alt sektörü temsil etmektedir. Avrupa Yapı Malzemeleri Konseyi CPE’nin yönetim kurulunda olan, 2011 yılında Brüksel, 2015 yılında ise Kamerun temsilciliğini kuran, sektörel projeler yürüten, raporlar yayınlayan Türkiye İMSAD, Avrupa Komisyonu’nun fonladığı birçok projeye de liderlik etmektedir.

 

 

Bunge, Komili’yi Satın Aldı

Bunge, Türkiye’nin öncü zeytinyağı ve bitkisel sıvıyağ üreticisi Ana Gıda İhtiyaç Malzemeleri ve Sanayi Ticaret A.Ş. (Ana Gıda)’nın satın alımı konusunda kesin anlaşma sürecine girildiğini duyurdu. Koninklijke Bunge B.V.(Bunge), hisselerin %55.25’ini Anadolu Endüstri Holding A.Ş.(AHE)’den alırken, kalan %44.75 hisseyi ise SEEF Foods S.A.R.I.’dan aldı.

1481798677_bunge_logo_pantone2001 yılında kurulan Ana Gıda, %30’a yakın pazar payıyla Türkiye’de zeytinyağı sektöründe lider olan Komili markasının sahibidir. Bunge Türkiye Genel Müdürü Paul Ayton, Ana Gıda şirket satın alımının, Bunge’yi yüksek katma değerli zeytinyağı pazarına lider konumdan sokarak, ürün yelpazesini genişleteceğini söyledi. Ayton, “Her iki şirketin bilgi ve uzmanlığını tam gıda zinciri bakış açısıyla birleştirerek üstün nitelikli ürünler ve yüksek müşteri hizmet kalitesine ulaştırıyor olmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.

Bu satın alma, bitkisel yağlar kategorisinde farklı fiyat segmentlerindeki ürün çeşitliliğini de güçlendirecek. Birleşmeyle birlikte Ana Gıda’nın sahip olduğu dağıtım ağı, Bunge’nin Türkiye çapında müşterilerine erişimini de arttıracak.

Bunge EMEA CEO’su Tommy Jensen, “Bu satın alma, katma değerli ürünlere daha fazla odaklanarak ürün çeşitliliğimizi güçlendirme stratejimizle tam olarak uyum göstermektedir. EMEA bölgesinin bitkisel yağlar sektöründeki en büyük ve en hızlı büyüyen pazarında, hali hazırda var olan faaliyetlerimizi de pekiştirecektir” dedi.

Bu işlemin tamamlanması rekabet kurumu onayı da dahil olmak üzere bazı ön şartlara tabidir.

 

Bunge Limited Hakkında

Bunge Limited (www.bunge.com, NYSE: BG), 40’tan fazla ülkede yaklaşık 35 bin çalışanıyla faaliyet gösteren, küresel ölçekte öncü tarımsal işletme ve gıda şirketidir.

Bunge yağlı tohumları ve tahılları dünya genelindeki müşterilerine ulaştırmak için alıp satar, depolar ve nakleder. Tüketicileri ve müşterileri için bitkisel yağ ürünlerini, hayvansal besinler için ise protein kaynaklarını sağlama amacıyla yağlı tohumları işler. Şeker kamışından şeker ve ethanol üretir. Gıda firmalarının kullanımına uygun buğday, mısır ve pirinç öğütür ve Güney Amerika’da gübre satışı gerçekleştirir.

1818 yılında kurulan şirketin genel merkezi White Plains, New York’ta bulunmaktadır.

Yarınki FED Toplantısı Sonrası TL Yükselişe Geçer mi?

Piyasalar Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) yarın yapacağı faiz kararı açıklamasına odaklandı. Zira geçtiğimiz yıl Dolar/TL kuru FED’in bu açıklamasının ardından sert düşmüştü. FED’in 25 baz puanlık faiz artışı sonrası TL değer kazanımlarını hızlandırmış ve kur 3.00 seviyelerinden 2.78’lere kadar gerilemişti. Geçen seneki bu hareketi hatırlatan Destek Yatırım Araştırma Uzmanı Kutay Gözgör, yarınki toplantıda 25 baz puanlık bir faiz artışı beklendiğini ve geçen yılki senaryonun tekrarlanması halinde TL’nin yarınki toplantı sonrası yükselebileceğini ifade etti. “Böyle bir senaryoda 3.34 desteğinin kırılması halinde Dolar TL paritesinde gerilemelerin devam ettiğini görebiliriz.” diyen Gözgör, FED üyelerinin beklentilerini yansıtan nokta tahminlere göre 2017’de 25 baz puanlık 2 faiz artışı beklendiğini, bu yıl FED üyelerinin daha güvercin olacağını ifade etti.

2017 Yılında FED Üyeleri Daha Güvercin Olacak

Finansal piyasalar merakla yarın sonuçlanacak olan Amerika Merkez Bankasının (FED) faiz kararını bekliyor. Piyasaların 25 baz puanlık faiz artışını tamamen fiyatladığını söyleyebiliriz. Ancak, FED’in 2017 yılında kaç tane faiz artışı yapacağı ve ABD’nin çiçeği burnunda başkanı Donald Trump’ın vaat ettiği politikaların FED’i nasıl etkileyeceği takip edilecek.

2017 Yılına Yönelik Beklentiler Ön Plana Çıkacak

FED’in 2017 yılında kaç tane faiz artışı gerçekleştireceğini üyelerin tahminlerini yansıtan dots-plots (nokta tahminler) aracılığıyla öğreneceğiz. En son Eylül ayında açıklanan nokta tahminlerde FED üyeleri 2016 yılında tek bir faiz artışı 2017 yılında iki 2018 yılında ise üç faiz artışı bekliyordu. ( Her bir faiz artışının miktarı 25 baz puan olarak hesaplanılıyor). FED, 2017 yılında 2 taneden fazla faiz artışı olacağına yönelik mesajlar verirse Doların küresel olarak hızlı değer kazandığını görebiliriz. 2 veya daha az faiz artışı olacağına yönelik beklentiler ise Doların değer kaybına neden olabilir. Aynı zamanda enflasyon ve büyüme tahminleri de açıklanacak. 2017 yılında FED üyeleri önemli ölçüde değişiklik gösterecek. Faiz artışını destekleyen(şahin) üyelerin sayısı azalacak. Oy hakkı bulunan ve şahin olarak adlandırabileceğimiz George, Mester, Rosengren oy hakkını kaybediyor. Bu üyelerin yerini Harker alacak ve muhtemelen kuruldaki tek şahin üye olacak. Faiz artışının daha yavaş olması gerektiğini savunan ve oy hakkı olan üye sayısı daha fazla yer alıyor. Bu üyelerin başında Kashkari, Kaplan, Yellen, Tarulla, Evans, Dudley ve Brainard geliyor. İki koltuk ise boşta duruyor muhtemelen Trump bu koltuklara Cumhuriyetçi adaylar atayacaktır. Trump’ın kamu harcamaları ve vergi indirimlerine yönelik politikalarının FED’in enflasyon hedefine hızlı ulaşmasına neden olabilir. Aynı zamanda henüz daha Trump’ın politikalarının senato tarafından kesin olarak kabul edileceği belli değil bu yüzden FED dikkatli adım atacaktır.

Geçtiğimiz Yıl FED’in Faiz Artışı Sonrası TL Değer Kazandı

FED’in Trump’a rağmen tedbiri elden bırakmayacağını bekleyebiliriz. Böyle bir senaryo olması halinde geçtiğimiz yıla benzer şekilde FED’in faiz artışına rağmen Doların değer kaybettiğini ve TL varlıklarının değer kazandığını görebiliriz. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında FED’in faiz artışı sonrası Dolar TL paritesi ilk tepki olarak yükselse de ilerleyen günlerde TL değer kazanımlarını hızlandırmış ve 2.78 seviyelerine kadar gerilemişti. FED, güvercin tonda mesajlar vermesi halinde Dolar TL paritesinde geri çekilmeler tekrardan 3.40 – 3.3400 bölgesine doğru sürebilir. 3.34 desteğinin kırılması halinde Dolar TL paritesinde gerilemelerin devam ettiğini görebiliriz. FED’in yanı sıra yurtiçinde anayasa görüşmeleri ve olası bir referandum TL varlıklarında oynaklığı yükseltebilir. Eğer FED, Trump’ın uygulayacağı politikaların etkisini daha fazla ciddiye alır ve hızlı bir faiz artışı yapacağına yönelik mesajlar verirse Dolar/TL paritesinde yükselişlerde 3.5550 – 3.6080 bölgesi gündeme gelebilir.

Kutay Gözgör-Destek Yatırım Araştırma Uzmanı

Schaeffler elektrikli araçlar için hızlı şarj istasyonları açıyor

Schaeffler Teknoloji CEO’su Prof. Dr. Peter Gutzmer (ortadaki) hızlı şarj istasyonlarının açılışını yaptı.
Schaeffler Teknoloji CEO’su Prof. Dr. Peter Gutzmer (ortadaki) hızlı şarj istasyonlarının açılışını yaptı.

E-mobilite hızla gelişiyor ancak iş sadece en iyi teknik çözümü üretmekle sınırlı değil. Gelecekteki mobilite çözümlerini günlük hayatın bir parçası haline getirmek ve uygun altyapıları sağlamak da işin önemli bir parçası. Schaeffler de hibrit araçlar için şarj istasyonları ağını güçlendirerek bu alandaki çalışmalarına hız veriyor.

Yeni teknolojilerin toplumsal alanda kabul görmesi uzun zaman alırken, bu alanda hem kişilere hem de kurumlara görev düşüyor. Schaeffler’in Almanya’daki Bühl tesisinde e-araçlar için tasarlanan hızlı şarj istasyonlarının açılışı sırasında konuşan Teknoloji CEO’su Prof. Dr. Peter Gutzmer, “Gelecek için mobiliteyi tasarlıyoruz. Ancak bu tek başına yeterli değil. Bir rol model gerekiyor. Bu nedenle gelecek için mobiliteyi işimize entegre ediyor ve günlük çalışma hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz” dedi.

Yıl sonuna kadar 3 tesiste daha sarj istasyonu olacak
Şirketin Almanya’daki en büyük 3 tesisinde (Herzogenaurach, Bühl ve Schweinfurt) e-araçlar için şarj altyapısı hayata geçirildi. Bu yılsonuna kadar 3 tesiste (Höchstadt, Hirschaid ve Langen) daha şarj istasyonları devreye alınacak. Schaeffler, Almanya’nın tümünü kapsayan şarj altyapısını genişletmeye yönelik bir standarda sahip. Bu standart, yangın önleme, yeşil enerji kullanımı ve park alanlarının belirtilmesi gibi konuları düzenlemeye yönelik. Şarj altyapısı sağlayıcıları ile sistematik genişlemeyi garanti eden uygun bir şarj altyapısı oluşturmak üzere çerçeve anlaşmalar yapılmış durumda. Prof. Dr. Gutzmer, “Hedefimiz orta vadede şarj altyapısı bulunan tesis sayısını iki katına çıkartmak” diyor.

Şirket araç filosunda hibrit yaygınlaşıyor
Öte yandan şarj altyapısının istikrarlı şekilde genişletilmesinin yanı sıra elektrikli araçların sürekli artışıyla başa çıkmayı sağlayacak çeşitli önlemlerin belirlenmesi ve bunların işe entegre edilmesi de gerekiyor. Schaeffler, bu doğrultuda şirket araç yönetmeliğini 1 Ocak 2016’dan itibaren fişli hibrit araç kullanımını yaygınlaştıracak şekilde genişletti.

Şarj istasyonu ve filo paralel büyüyor
Schaeffler’in çalışmaları sadece fişli hibrit araçlarla sınırlı değil. 2014 yılında ilk elektrikli araç şarj istasyonun açılışından bugüne kadar şirket araç filosuna çeşitli elektrikli araçlar dâhil ediliyor. Prof. Gutzmer “Eklenen her yeni şarj istasyonu için yeni bir elektrikli araç satın alıyoruz. Şarj altyapımızın gelişimi ile filomuzun büyümesi paralel olarak ilerliyor” dedi.

Şarj altyapısı ve filonun elektrikli araçlara dönüşümü uluslararası düzeyde de gerçekleşiyor. Schaeffler’in hali hazırda, tam hibrit ve fişli hibrit araçların kullanımda olduğu Çin, Japonya ve Kuzey Amerika’daki tesislerinde de şarj noktaları bulunuyor.

Elektro mobilite istihdam yaratıyor
E-mobilite iş piyasasını da şekillendiriyor. Kısa süre önce, Schaeffler’in Bühl tesisinde yer alan hibrit tahrik iş birimi de yeniden yapılandırıldı. Almanya genelinde yaklaşık 160 yeni pozisyon için işe alım yapılacak. Küresel anlamda ise şirket e-mobilite sektöründe kapasitesini iki katına çıkarıyor. E-mobilite, mekatronik ve dijitalleşme alanında çalışan sayısının 2021 itibariyle toplam 2 bin 400’e yükselmesi bekleniyor.

Schaeffler hakkında;

Schaeffler Grubu, sunmuş olduğu yüksek kalite, üstün teknoloji ve güçlü yenilikçi yaklaşımı ile otomotiv ve endüstri için küresel çapta lider bir tedarikçi konumundadır. Schaeffler Grubu, birçok endüstriyel uygulamada kullanılan rulman ve lineer sistem çözümlerinin yanı sıra motor, şanzıman, şasi uygulamalarındaki yüksek hassasiyetli komponent ve sistemleri ile birlikte “Gelecek için Mobilite” konseptine çözüm odaklı büyük katkılar sağlamaktadır. 2015 yılında yaklaşık 13,2 milyar Euro’luk satış gerçekleştiren Schaeffler, dünya çapında 85.000’den fazla çalışanı ile Avrupa’nın en büyük aile şirketlerinden biridir. 50’den fazla ülkede bulunan yaklaşık 170 konumu ile üretim tesisleri, Ar & Ge merkezleri ve satış şirketlerinden oluşan dünya çapında bir ağa sahiptir.

Schaeffler, Türkiye’deki faaliyetlerine 1986 yılında kurulan INA Rulmanları Tic. Ltd. Şti. ve aynı yıl kurulan FAG Rulmanları Türkiye irtibat ofisi ile başlamıştır. 2001 yılında FAG’ın Schaeffler bünyesine katılımıyla iki firma faaliyetlerini ortak olarak sürdürmeye başlamış ve şirket ünvanı 2007 yılında Schaeffler Rulmanları Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirilmiştir. Merkezi İstanbul’da bulunan firma, Schaeffler çatısı altındaki LuK, INA, FAG ve Ruville markaları ile Türkiye genelinde otomotiv ve endüstri sektörleri için kapsamlı bir ürün yelpazesi sunmaktadır. Schaeffler’in Türkiye’deki öncelikli hedefleri arasında uzman çalışan kadrosu ile doğru teknolojileri sunarak mümkün olan en üst düzeydeki müşteri memnuniyetini sağlamak yer almaktadır.

BTA, Letonya Riga Havalimanı’nda büyümeye devam ediyor

BTA, Baltık ülkelerinin en büyük havalimanı Letonya Riga’da işlettiği yiyecek içecek noktalarının sayısını beşe çıkardı. Tasty, Sweet Delights ve Needstop’un ardından sevilen markası Cakes&Bakes’i de Riga Uluslararası Havalimanı’na taşıyan BTA, NeedStop’un ikinci mağazasını da dış hatlar terminali hava tarafında açtı.

TAV Havalimanları iştiraki BTA, Baltık ülkeleri arasındaki en büyük havalimanı olan Letonya Riga Uluslararası Havalimanı’ndaki yeni yatırımlarıyla yurtdışında büyümeye devam ediyor. 2015 yılından beri Riga Havalimanı’nda Tasty, Sweet Delights ve Needstop markalarıyla hizmet veren BTA, dış hatlar terminali hava tarafında iki yeni mağaza daha açtı. Şirketin yeni mağazalardan biri kahveleri ve farklı lezzetleriyle keyifli molaların adresi Cakes&Bakes, diğer yeni hizmet noktası ise anlık tüm ihtiyaçları karşılayan ürünleriyle öne çıkan Needstop oldu.

BTA İcra Kurulu Başkanı Sadettin Cesur, “BTA olarak bugün dünyanın birçok noktasında misafirlerimizin farklı ihtiyaç ve beklentilerini takip ederek özel konseptler yaratıyoruz. Atatürk Havalimanı’ndan dünyaya açıldık ve bugün sekiz ülkede 300’den fazla noktada varız. Baltık bölgesinin en büyük bağlantı noktası olan Riga Uluslararası Havalimanı’nda hizmet noktalarımızın sayısı beşe yükseldi. Uluslararası platformda tercih edilen bir marka konumuna gelmek bizler için gurur verici. Önümüzdeki dönemde fırsatları değerlendirerek yurtiçi ve yurtdışında büyümemizi sürdüreceğiz” dedi.

120 metrekare alana ve 35 kişilik oturma kapasitesine sahip Cakes&Bakes, Riga’da açılan son şubesiyle yurtiçi ve yurtdışı havalimanları, denizyolları ve şehir noktalarında toplam 24 mağazaya ulaştı. Ayrıca BTA, Riga’da Needstop’un ikinci mağazasını da açtı. Yolcuların uçuş öncesinde dinlenip hızlı bir şeyler atıştırabilecekleri Needstop’ta sandviç, atıştırmalıklar, sıcak ve soğuk içecekler satışa sunuluyor. Needstop’un ikinci mağazası, 50 metrekare alana ve 22 kişilik oturma kapasitesine sahip.

Baltık ülkeleri arasındaki en büyük hava trafiği bağlantı noktası olan Riga Uluslararası Havalimanı, bu ülkelerdeki toplam yolcu sayısının yüzde 45’ini ağırlıyor. Riga Uluslararası Havalimanı, 20 havayolu şirketi ile kış sezonunda 60, yaz sezonunda ise 79 destinasyona uçuş gerçekleştiriyor. Yılda 5 milyondan fazla yolcuya hizmet veren Riga Havalimanı’nın, yeni tamamlanan uçak park alanı ve terminal genişleme çalışmalarıyla yolcu kapasitesini artırması bekleniyor.

BTA hakkında:

TAV Havalimanları Holding iştiraki olan BTA, Türkiye, Gürcistan, Makedonya, Tunus, Umman, Letonya, Hırvatistan, Suudi Arabistan’da toplam 16 havalimanında, İstanbul Deniz Otobüsleri’nde ve Maslak’taki yeni nesil kültür-sanat ve yaşam merkezi UNIQ İstanbul’da uluslararası standartlarda yiyecek içecek hizmeti sunuyor. Yaklaşık 700 aşçısıyla günde yaklaşık 100 binin üzerinde kişiyi ağırlayan BTA, konuklarına dünya mutfaklarının zengin menü seçeneklerini yaklaşık 60 bin metrekare alanda ve 300’ü aşan noktada sunuyor. BTA’nın 2006 yılında kurduğu Cakes&Bakes üretim tesisi ise günümüzde Türkiye’nin en büyük gıda üretim tesislerinden biri konumuna gelmiş bulunuyor. Cakes & Bakes bugün ayda 6 milyon adet üretim hacmiyle, içlerinde dünyaca ünlü fast-food ve kahve zincirlerinin de bulunduğu 130 markaya 1500 aktif reçeteyle endüstriyel ölçekte butik üretim sunuyor. Ayrıca tesiste ayda 90 ton lokum üretimi de gerçekleştiriliyor. Şirket, TAV Airport Hotel markasıyla İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 2004’ten, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda ise 2015 yılından bu yana işletmecilik yapıyor. BTA, hizmet kalitesini ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi belgesiyle de güvence altına almış bulunuyor.

Dolardaki Düşüş Devam Edecek mi?

Geçtiğimiz hafta art arda rekor kıran Dolar/TL, bu hafta 3.43 seviyelerine kadar geri çekildi. Piyasalarda şimdi, bu geri çekilmenin nereye kadar devam edeceği sorgulanırken, TL’nin değer kazanımını arttırmak için hem devlet hem de hane halkından önemli destekler sağlanıyor. Destek Yatırım Araştırma Uzmanı Kutay Gözgör, devlet kurumlarının TL üzerinden işlemlerini gerçekleştirmesi ve dış ticarette TL kullanımına yönelik planların uzun vadede önemli adımlar olduğunu, yarınki (Perşembe) Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nun açıklayacağı kararların da TL açısından önemli olduğunu kaydetti.

TL ile Ticaret Doları Düşürebilir
TL’nin Kasım ayında Dolara karşı yaklaşık % 11 değer kaybetmesi sonrası yurtiçinde Türk Lirasının (TL) değer kazanım sürecini hızlandırmak için hem devlet kurumlarından hem de hane halkından önemli destekler sağlanmaya başladı.
Bu desteklerin başında devlet kurumlarının TL üzerinden işlemlerini gerçekleştirmesi ve dış ticarette TL kullanıma yönelik adımlar geliyor. Borsa İstanbul’un tüm dolar varlıklarını TL’ye çevirmesi ve dün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) TL karşılığında altın alımına başlayacak olması önemli hamlelerin başında yer alıyor. Benzer şekilde Özelleştirme İdaresi Başkanlığının ihalelilerin TL ile düzenleneceğine açıklaması TL varlıklarını destekleyecek nitelikte. Bundan sonraki adımlar döviz ile ödenen AVM kiralarıyla birlikte köprü otoyol geçiş ücretleri olabilir. Devlet kurumlarının ve hane halkının uygulamaları TL’ye olan talebi arttıracaktır. Bunun yanı sıra dış ticarette yapılacak değişiklikler uzun vadeli TL’yi destekleyecek nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Perşembe günü Ekonomi Koordinasyon Kurulunun (EKK) açıklayacağı kararların da benzer şekilde TL’yi destekleyecek nitelikte olabilir.

Dış Ticarette TL Kullanımı Artıyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya, İran ve Çin ile görüşüldüğünü ve ticaretin yerel para birimiyle yapılacağına yönelik söylemleri dış ticarette yeni sayfaların açılmasına neden olabilir. TL’nin dış ticarette kullanım oranı %6’ların üzerinde yer alıyor. Dış ticarette TL’nin kullanılması özellikle dış ticaret açığı verdiğimiz ülkelere karşı oldukça avantajlı olacaktır. Önemli bir ticari partnerimiz olan Rusya’ya karşı dış ticaret açığı veriyoruz. Rusya’ya yapılacak ödemeler TL cinsinden olursa dolara olan talebi azaltacaktır. Ancak, burada önemli kısıt Rusya’nın bunu kabul edip etmeyeceğedir. Bunun içinde kuvvetli diplomatik ilişkiler gerekecektir. Tüm bu gelişmelerin kısa vadede TL’yi desteklemeyi sürdürecektir. TL’nin değer kazanımının orta ve uzun vadeye yayılması için dış ticarette atılacak olan adımlar ve TCMB’nin politikaları belirleyici olacaktır.

Dolardaki geri çekilme sürer mi?
Dolar TL paritesinin teknik görüntüsüne baktığımızda, dün TL’nin değer kazanımı sonrası önemli destek olan 3.50 seviyesi aşağı yönlü kırıldı. 3.50 seviyesinin aşağısında kalındığı sürece geri çekilmeler kademeli 3.4050 bölgesine doğru sürebilir. 3.4050 desteğinin kırılması halinde Dolar TL paritesinde yeni bir düşüş dalgası başlayarak 3.3500 seviyesi gündeme gelebilir. 3.50 direncinin geçilmesi halinde 3.5450 – 3.5600 bölgesi gündeme gelebilir.

Kutay Gözgör/Destek Yatırım Araştırma Uzmanı

Veri Güvenliği Dünyasında Güç Birliği!

Yeni nesil siber saldırıların önüe geçecek eksiksiz ürün portföyüyle FireEye, Platin Bilişim’in yeni iş ortağı oldu.

2001 yılından beri Türkiye’nin önde gelen kurumlarına “Veri Koruma”, “Arşivleme”, “İş Sürekliliği”, “IT Altyapı Yönetimi” ve “Güvenlik” konularında profesyonel çözümler sunan Platin Bilişim, hizmet kalitesini artırmak adına güvenlik tarafındaki iş ortakları arasına FireEye’ı da ekledi.

Gelişmiş saldırılara karşı tümleşik, çoklu tehdit vektörlü ve çoklu kademeli koruma sağlayan FireEye Tehdit Önleme Platformu, kurumların veri güvenliği altyapısı için güçlü bir kalkan görevi üstleniyor.

FireEye gelişmiş saldırıları gerçek zamanlı tehdit koruması sağlayan sanal makine tabanlı çalıştırma motoru ile sağlıyor. Sofistike siber saldırılar, kolayca yeni nesil güvenlik duvarları, IPS, anti-virüs ve ağ geçitleri gibi geleneksel imza tabanlı savunma teknolojilerini geçebiliyorlar. FireEye Tehdit Önleme Platformu ise, tehditleri dinamik tehdit güvenliği mekanizması ile imza kullanımı olmadan koruma sağlıyor.

FireEye dinamik tehdit istihbaratı servisi sayesinde gelişmiş siber saldırıları gerçek zamanlı tespit edip, saldırıları zamanında engelleyebiliyor.Bu iki kurumun ilk etkinliği ise 8 Aralık tarihinde Wyndham Kalamış Marina’da gerçekleşti. Adaptive Security Excellence Days başlığıyla hayata geçirilen bu etkinlikte katılımcılara FireEye ürünleri hakkında detaylı bilgi verilmesinin yanı sıra Platin Bilişim’in odağına aldığı sektörlerde gerçekleştirmeyi planladığı projelere dair ipuçlarına da değinildi.

Siber saldırılara karşı süper çözüm

FireEye siber güvenlik ürünlerinin günümüzün gelişmiş kalıcı tehditleri (APT’ler) üzerine uzmanlaşmış durumda olduğunu kaydeden Platin Bilişim Satış Direktörü Pınar Bamyacı “Adaptif Savunma stratejisinin ayrılmaz bir parçası olarak, geleneksel ağ güvenliği ürünleri, IPS, antivirüs yazılımı, yeni nesil güvenlik duvarları ve genel sandbox teknolojileri, imza tabanlı araçlar kolaylıkla bypass edilerek gelişmiş saldırılara karşı korumasız kalıyor. Birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduğumuz FireEye ise çözümlerini, tespit ve önleme ile analiz ve tepki olmak üzere iki farklı strateji üzerine geliştirmiş güçlü bir marka” şeklinde konuştu.

FireEye’ın kamudan özel sektöre kadar birçok alanda kullanıldığına da dikkat çeken Pınar Bamyacı, sözlerini şu şekilde bitirdi:

67 ülkede 5 bin kurumsal müşteri

“Bugün gelinen noktada güvenlik bilinci yüksek kurumlar ve devlet daireleri, gelişmiş kötü niyetli yazılım, zero-day ve hedeflenmiş APT saldırıları gibi günümüzün gelişmiş siber saldırılarına karşı sektörde öncü bir koruma sağlayan FireEye platformlarını seçiyor. FireEye Tehdit Önleme Platformu (FireEye Threat Prevention Platform), geleneksel ve yeni nesil güvenlik duvarları, IPS, AV ve ağ geçitlerini tamamlıyor. FireEye platformu, günümüzün çok vektörlü Web, e-posta, dosya ve mobil bazlı tehditlerine karşı entegre yeni nesil korumaya yönelik bir tehdit önleme dokusu da yaratıyor”dedi.

FireEye Güneydoğu Avrupa Kurumsal Çözümler Direktörü Ümit Nadim ise “Dünya genelinde 67 ülkede 5 bin kurumsal firmaya hizmet veren global bir organizasyona sahibiz. Artan pazar ihtiyaçları ve gelen talepler doğrultusunda odağımızı Türkiye pazarına çevirdik. Bu bağlamda konusunda uzman bir iş ortağı arayışı neticesinde Platin Bilişim ile el sıkışmaya karar verdik. İki firmanın yarattığı ortak sinerji ile Türkiye pazarında katma değer odaklı projeler gerçekleştireceğimize inancımız tam “ dedi.

Nadim sözlerini şöyle sürdürdü: “Frost & Sullivan araştırma şirketinin verilerine göre 2020 yılında ADVANCED MALWARE MARKET–AMM Gelişmiş Malware pazarı 3,3 milyar dolar seviyesine ulaşacak. Yine bu araştırma şirketinin verilerine göre bu segmentte pazar lideri olan FireEye, inovatif güvenlik teknolojilerine yatırımları ile pazarda fark yaratıyor. Biz de bu ürün ailesini Türkiye pazarına sunmaktan dolayı çok heyecanlıyız. Platin bilişim ile veri güvenliği alanında yatırım yapmak isteyen kurumlara uçtan uca komple hizmet sunma yaklaşımımızla destek vermeye devam edeceğiz.”

FireEye Hakkında
FireEye, yeni nesil siber saldırılara karşı dünya çapındaki tüm kuruluş ve devlet kurumları nezdinde gerçek zamanlı tehdit önleme imkânı sunan özel amaçlı, sanal makine bazlı bir güvenlik platformu şirketidir. Son derece karmaşık bu siber saldırılar, yeni nesil güvenlik duvarları, IPS, anti-virüs ve ağ geçitleri gibi birtakım geleneksel imza-bazlı (signature-based) savunma noktalarını kolaylıkla atlatabilmektedirler. Fireye Threat Prevention Platformu, bir kurumun, Web, e-posta, ve dosyalar dahil olmak üzere birincil tehdit vektörleri boyunca olduğu kadar, saldırı yaşam döngüsündeki farklı kademeler boyunca da imza kullanımı olmaksızın gerçek zamanlı, dinamik bir tehdit koruması altına alınmasına imkan tanımaktadır. FireEye platformunun çekirdeğinde sanal bir execution motoru, onu tamamlayan ve siber saldırıları gerçek zamanlı olarak tespit edip durdurabilen dinamik bir tehdit istihbaratı yer almaktadır. FireEye’ın 40’tan fazla ülkede 1,100’ü aşan sayıda müşterisi bulunmakta olup, bu müşteriler arasında Fortune 500’ün içinde yer alan 100’den fazla kurum da yer almaktadır. www.fireeye.com

Platin Bilişim Hakkında
Platin Bilişim 2001 yılında kurulmuş; “Veri Koruma”, “email Arşivleme”, “Log Yönetimi/SIEM”, “BT Güvenlik sistemleri” konularında faaliyet gösteren bir teknoloji firmasıdır. Uzman kadrosu ve İstanbul’daki Operasyon Merkezi ile Türkiye’deki tüm müşterilerine, yerinde ve uzaktan güvenli erişim metoduyla “Yönetilebilir Hizmetler” vermektedir.
Platin Bilişim, çözüm sağladığı ürün ve konularda uzmanlaşarak IT sektöründeki yerini almıştır. Uzmanlığındaki konularda, farklı müşteri ihtiyaçlarına uygun implentasyonlarla, müşterilerinin yaptıkları yatırımların hızlı geri dönüşü sağlanmaktadır. Modern Profesyonel Hizmetler anlayışı ile uzmanlaşmış “Kurulum Uyarlama Servisleri”, “Durum Değerlendirme (Healthcheck)”, “Göç (Migration)”, “Sürüm Yükseltme (Upgrade)” gibi kompleks servisleri de müşterilerine sağlamaktadır.
IT Altyapıları konusunda yüksek standartlara sahip firmaların ürünleri ile sorunsuz, uzun vadeli ve güvenilir çözümler üretilmektedir. Platin Bilişim’i rakiplerinden ayıran en önemli farkı, sağladığı Profesyonel Hizmetlerin yüksek standartları ve uyguladığı başarısı kanıtlanmış metodolojilerdir. PMI standartlarında uyguladığı Proje Yönetimi Sistemi sayesinde projeleriniz belirlenen bütçe, süre ve kalitede tamamlanabilmektedir.
Platin Bilişim; Bilişim 500 listesinde, 2015 verilerine göre 155. sırada bulunmaktadır. www.platinbilisim.com.tr

CPM Yazılım’dan Türk Lirası Hareketi

KOBİ ve büyük ölçekli işletmelere kurumsal kaynakların aktif ve verimli yönetilmesini sağlayan ERP çözümleriyle %25’e varan kâr artışı sunan CPM Yazılım, dolar kurlarındaki aşırı yükseliş sebebiyle başlatılan döviz hareketine, yerli yazılım kullanarak destek sağlanabileceğinin altını çizdi.

Yüzde yüz yerli sermayeyle kurulan, sektörde 500’e yakın kurum ve kuruluşa hizmet veren CPM Yazılım, döviz kurlarında yaşanan aşırı yükselişin ardından başlatılan dolar hareketinde, yazılım ücretlerinin Türk Lirası olarak ödenmesinin Türkiye ekonomisi için önemli bir avantaj sağlayacağının altını çizdi. Yabancı sermayeli yazılım firmalarının, Türkiye pazarında döviz ile ödeme aldıklarını belirten CPM Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Recep Palamut; “Türkiye’de döviz ile yazılım ücreti ödemek, hem Türk yazılım sektörüne hem de Türkiye ekonomisine ihanettir. Ülkemiz maalesef ki uzun yıllar boyunca dövizin yükselişinden çok çekti. Ülkece bu günlerde Türk Lirası’na olan bağlılığımızın daha da artması, hangi büyüklükte olursa olsun her firmanın ödemelerini TL ile yapmaları gerektiğine inanıyoruz. Ekmeğimizi alırken, faturamızı öderken kendi paramızla ödüyoruz ama yazılım ücretlerini neden döviz ile ödüyoruz sorusunu KOBİ ve büyük ölçekli işletme patronları kendilerine sormalı. Yazılım sektöründeki yabancı firmaların ödemelerini dolar ve euro üzerinden aldığını biliyoruz. Ülke olarak artık yazılım sektörümüz ve özellikle Türk yazılımcıları dünya sıralamasına girebilecek durumdayken ve çok fazla Türk yazılım firmamız varken, yabancı firmalardan hizmet almak ülkemiz ekonomisi açısından, özellikle bu dönemlerde sorgulamamız gereken bir durumdur. Türk sanayisi başta olmak üzere tüm kamu kuruluşları bu konuda daha hassas olmalılar. Yazılım ve ekonomi olarak dışa bağımlılığımızı olabildiğince azaltmamız gereken bir dönemdeyiz. Dövize bağımlılığımız ne kadar az ise ekonomimizin de bir o kadar özgür olduğunu unutmamamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.