Doğtaş Kelebek’e dünyanın en büyük yatırım fonlarından Franklin Templeton Investments ortak oldu

“Türkiye’nin En Değerli Markaları – Turkey 100” listesine mobilya sektöründen giren tek şirket olan Doğtaş Kelebek Mobilya’ya, ünlü yatırım gurusu Mark Mobius’un yönettiği Franklin Templeton Investments ortak oldu.

Franklin Templeton, Türk mobilya sektörünün parlayan yıldızı Doğtaş Kelebek’in 3.524.082 TL nominal değerli paylarını satın aldı.

Doğtaş Kelebek hisse senedi satışı 30 Aralık 2016 tarihinde gerçekleşti. Şirketten KAP’a yapılan açıklamada, satışa konu olan paylar üzerinde devir veya satış engelleyici bir kayıt bulunmadığı da belirtildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Doğtaş Kelebek Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan; “15 Temmuz darbe girişiminden sonra da ülkemize olan güvende bir azalma olmamış, yabancı yatırımcıların ilgisi devam etmiştir. Biz de bu dönemde özellikle şirketimiz ve markalarımızla yatırımlarımızı sürdürdük. Düzce’deki Kelebek tesislerimizde ek yatırımlarımız devam ediyor. 2017 yılında şirketimizde yüzde 40 büyüme gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Yaklaşık 70 yıllık deneyimi olan, 150’yi aşkın ülkede yatırımları bulunan, Türkiye’de de önemli markalara yatırımlar yapan Franklin Templeton dünyanın en büyük fonlarından biri. Hem ülkemize hem şirketimize yatırım yapması bizi motive etti” dedi.

Uluslararası piyasalarda yatırım gurusu olarak bilinen Franklin Templeton Yönetim Kurulu Başkanı Mark Mobius, temmuz ayında verdiği demeçlerde Türkiye piyasalarında yatırım fırsatları arayışında olduklarını açıklamıştı. Kişisel olarak Türkiye’ye daha yakından baktıklarını da ifade eden Mobius, yatırım fırsatlarını değerlendirdiklerini söylemişti.

ISS TÜRKİYE’NİN 2017 HEDEFİ YÜZDE 15 BÜYÜME

Yaklaşık 30 bin çalışanıyla Türkiye’nin en büyük özel sektör işverenleri arasında yer alan ISS Türkiye, 2017 yılı büyüme hedefini yüzde 15, ciro beklentisini ise 1,5 milyar TL olarak açıkladı. 2016 yılını 1,3 milyar TL ciroyla tamamlayan ISS Türkiye, 2017 yılında istihdamı yüzde 10-12 artırmayı planlıyor.

ISS Türkiye CEO’su Cavit Habib, 2005 yılından bu yana ülkemizde faaliyet gösteren şirketin, küresel ve ulusal düzeyde etkisini sürdüren ekonomik yavaşlamaya karşın 2016 yılı cirosunu bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 15 artışla 1,3 milyar TL olarak tamamladığını açıkladı. Cavit Habib, “Türkiye’nin en büyük işverenlerinden ISS Türkiye, halen 30 bine yakın çalışanın bulunduğu ve tesis yönetim, güvenlik, hazır yemek, haşere kontrol-bahçe bakım başlıkları altında konumlandırdığımız dört ayrı şirketimizdeki istihdamı ise 2017 yılı itibariyle yüzde 10-12 düzeyinde artırmayı planlıyoruz” dedi.

5 BİN YENİ İSTİHDAM

ISS Türkiye CEO’su Cavit Habib, 2016 yılı sonu itibariyle ISS Türkiye Genel Merkezi’nin de bulunduğu İstanbul başta olmak üzere Ankara, Antalya, Bursa, İzmir şubeleri ile Adana, Gaziantep, Eskişehir, Denizli, İzmit bölge ofislerinde 4 binden fazla müşteriye, 5 bin noktada 30 bine yakın çalışanla Temizlik, Güvenlik, Catering ve Haşere Kontrol ve Bitki Bakım şirketleriyle Tesis Yönetim hizmetinin en güzel örneklerinisunduklarını vurguladı.

ISS Türkiye bünyesinde 28 bin civarında saha çalışanı, 2 bin civarında da yönetici personel bulunduğunu ifade eden Cavit Habib, kadın çalışan oranının yüzde 41 gibi yüksek bir düzeyde bulunmasından duydukları memnuniyeti de ifade etti.

Şirketin Türkiye genelinde faaliyet göstermesi dolayısıyla eleman alımlarının yurt sathına yayıldığını vurgulayan Habib, özellikle yeni yapılanan projelere göre işe alım yoğunluğunun değiştiğini, son dönemlerde ardı ardına gerçekleşen projeler nedeniyle istihdamdaki ağırlığın İstanbul ilk sırada olmak üzere İç, Ege, Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine kaydığını belirtti.

ISS Türkiye CEO’su Cavit Habib, ISS Türkiye olarak en fazla temizlik görevlisi, güvenlik görevlisi, aşçı yardımcısı, bulaşık görevlisi, garson, resepsiyonist ve teknisyen pozisyonlarında işe alım gerçekleştirdiklerini anlattı. Habib, halen 30 bin kişinin çalıştığı ISS Türkiye’nin toplam istihdamının 2017 yılında yüzde 10-12 dolayında artarak 35 bine yakın civarda gerçekleşmesini öngördüklerinin altını çizdi.

“KRİZLERDEN YÖNETİMİNİ BİLİYORUZ”

Küresel ya da ulusal birçok kuruluşun ekonomik krizler dolayısıyla zor dönemler yaşadığından da söz eden Cavit Habib “Bizim için en önemli iki unsur müşteri memnuniyeti ile çalışan memnuniyetidir. Doğru müşterilerle, doğru sistem ve çalışma arkadaşlarıyla çalışırsanız, hem müşterinizi hem de çalışanınızı memnun ederseniz, nasıl bir ekonomik kriz olursa olsun büyümeye devam edersiniz” dedi.

ISS World Genel Merkezi’nin yatırım yapmaktan en memnun olduğu ilk beş ülke arasında yer aldıklarını belirten Cavit Habib, merkez yönetimin ülkemizdeki potansiyeli ve dinamizmi heyecanla izlediğini ifade etti.

“HİZMET KALİTESİ VE DOĞAYA SAYGI ESASTIR”

ISS Türkiye CEO’su Cavit Habib, dünyanın en büyük tesis yönetimi şirketlerinden birinin Türkiye ayağı olarak hizmet anlayışlarının aynı sektördeki firmalardan farkına da dikkat çekti. ISSEntegre Tesis Yönetimi sayesinde müşterinin hizmet beklentisi ile gerçekten ihtiyaç duyduğu hizmeti uyumlu hale getirdiklerini anlatan Habib, böylece hem kaynakları daha verimli kullanabildiklerini hem de masrafların azalmasını sağladıklarını vurguladı.

Teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirten Habib şöyle devam etti: “2011 yılından itibaren ISS Tesis/Temizlik Hizmetlerinde kullanılmaya başlanan, hijyen artırıcı ve çalışan ergonomisini gözeten ileri teknoloji CleaningExcellence (CE) uygulamaları temizlik sistemine yeni bir boyut kazandırdı diyebilirim.Daha az kimyasal, daha az su ve daha az iş gücü kullanarak operasyon anlamında müşterilerimize katma değer sağlayan projemiz, firmamızın doğaya ve bireye saygılı çalışma politikasının en belirgin kanıtı.”

2016’nın en büyük siber saldırıları

İnternet ve veri güvenliğinde 27 yıllık tecrübesiyle küresel çözüm sağlayıcı Trend Micro, 2016 yılında gerçekleşen en büyük ve dikkat çekici siber saldırıları açıkladı. Buna göre siber saldırganların en çok para ve kimlik hırsızlığına yoğunlaştıkları görülüyor.

Siber suçluların gerçekleştirdiği saldırılar, yeni teknolojiler ve cihazlarla giderek dijitalleşen dünyada kişileri ve kurumları çok daha derinden etkilemeye başladı. Üç aylık ve yıllık güvenlik değerlendirmeleriyle tüm dünyadaki siber güvenlik atmosferinin nabzını tutan veri güvenlinin lider markası Trend Micro, 2016’da gerçekleşen en büyük siber saldırıları açıklıyor.

İşte 2016’nın en büyük siber saldırıları:

Mirai ile yapılan DDOS saldırıları interneti felç etti
Ekim ayında gerçekleşen saldırıda Mirai isimli bir zararlı yazılımı kullanan siber saldırganlar DDOS adı verilen saldırı yöntemini kullanarak Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere tüm dünyada interneti felç ettiler. Bu saldırıda bilgisayarların yanında internet bağlantılı akıllı beyaz eşyalar gibi Nesnelerin İnterneti platformları da kullanıldı. Bu cihazlar kullanılarak yaratılan aşırı yoğun veri trafiğiyle birçok internet sitesi ve web hizmetinin altyapısı kilitlendi. Bu saldırıyla Twitter, Etsy,Netflix, Spotify, PayPal, Amazon gibi pek çok büyük web sitesi ve internet hizmetinin yanı sıra çok daha küçük web siteleri saatlerce erişilemez hale geldi. Bu olay DDOS saldırılarını farklı bir boyuta taşıyarak siber saldırıların hangi noktalara kadar uzanacağını gösteren önemli bir örnek oldu.

Yahoo! iki kere saldırıya uğradı
Eylül 2016’da Yahoo! tarafından yapılan duyuru sonucunda 2014’ün sonlarında en az 500 milyon Yahoo! kullanıcısının hesap bilgilerinin bir bilgisayar korsanı tarafından çaldığı ortaya çıktı. Ele geçirilen hesaplar e-posta adresi, şifre, kullanıcı adı, doğum tarihi ve telefon numaraları gibi bilgiler içeriyor. Buna ek olarak 2016’nın Aralık ayında ortaya çıkan bir başka veri sızıntısında ise 2013 yılındaki bir güvenlik ihlaliyle bir milyar kadar Yahoo! hesap bilgisinin korsanlar tarafından çalındığı belirlendi.

LinkedIn’den 117 milyon hesap bilgisi sızdırıldı
2016’nın Mayıs ayında ise popüler sosyal iş ağı LinkedIn’den 2012 yılında çalınan 117 milyon e-posta ve şifre bilgisi internete sızdırıldı. LinkedIn bu sızıntı nedeniyle 2012’den önce açılan tüm kullanıcı hesaplarının şifrelerini sıfırladı.

SWIFT sistemini hedef alan saldırıyla 81 milyon dolar çalındı
Finans sektörü tarafından yoğunlukla kullanılan SWIFT sistemine yapılan saldırı da 2016 yılının en önemli siber saldırıları arasında yer alıyor. 2016’nın Şubat ayında Bangladeş’teki bir bankanın zayıf güvenlik sisteminden dolayı SWIFT sistemine sızan siber suçlular, 81 milyon doları kendi hesaplarına transfer ettiler.

Tumblr da hacklendi
Sosyal blog sitesi Tumblr da 2016 yılında siber korsanların hedefindeydi. Mayıs ayında gerçekleşen saldırıda 65 milyona yakın kullanıcı hesabına ait bilgiler siber korsanlar tarafından sızdırıldı.

68 milyonu aşkın Dropbox hesabının bilgisi çalındı
2016’nın Ağustos ayında popüler dosya paylaşım platformu Dropbox’u hedef alan saldırıda 68 milyondan fazla Dropbox kullanıcısının kullanıcı adı ve şifresi tehlikeye girdi. Dropbox yaptığı duyuruyla 2012’den beri şifresini yenilemeyen kullanıcıların şifre güncellemesi yapmalarını istedi.

AdultFriendFinder.com saldırısı
AdultFriendFinder adındaki yetişkinlere yönelik arkadaşlık sitesi ise son iki yıl içinde iki kez büyük saldırılara maruz kaldı. 2016 yılı Kasım ayında gerçekleşen saldırıda ise hackerların yaklaşık 412 milyon kullanıcın bilgisini çaldığı belirlendi. Fakat bu saldırı AdultFriendFinder tarafından doğrulanmadı.

Oracle MICROS sistemi saldırısı
Ağustos ayında ise 180’i aşkın ülkede 330 binden fazla yazarkasada kullanılan MICROS POS sistemine de sahip olan Oracle’da önemli bir güvenlik açığı ortaya çıktı. Rus siber saldırganlar, MICROS sisteminin müşteri destek portalındaki sistemlere yerleştirdikleri zararlı yazılımla, kullanıcı bilgilerini ele geçirmeye çalıştılar.

270 milyondan fazla e-posta bilgisi siber saldırganların eline geçti
Mayıs ayında ortaya çıkan bulgulara göre 57 milyon Mail.ru, 40 milyon Yahoo!, 33 milyon Hotmail ve 24 milyon Gmail hesabı başta olmak üzere toplamda 270 milyonu aşkın kullanıcının e-posta bilgileri Rus siber suçluların eline geçti. Bu hesapların nasıl çalındığı ise hala ortaya çıkarılamadı.

Kendinizi nasıl koruyabilirsiniz?

Kapsamlı ve sürekli güncellenen bir veri güvenliği yazılımı kullanın.
E-postaların ekinde bulunan e-faturalar, fotoğraflar, metin belgeleri, videolar ve diğer dosyaları bilgisayarınıza indirmeden önce güvenlik taramasından geçirin. Kaynağından emin olmadığınız e-postalardaki dosyaları açmayın.
Aldığınız e-postaların kim tarafından gönderildiğini her zaman kontrol edin ve e-postalarla gelen bağlantı adreslerine doğrudan tıklamayın. Bunun yerine bu adresi web tarayıcısına yazarak siteye giriş yapın.
Mobil uygulamaların güvenli olduğundan ve herhangi bir zararlı yazılım içermediğinden emin olduktan sonra cihazınıza indirip kullanmaya başlayın.
Facebook, Twitter, Linked-in gibi sosyal medya hesaplarınızı herkese açık tutmayın. Tanımadığınız kişilerin erişimini kısıtlayın.
E-devlet gibi uygulamaları kullanırken bağlantı adreslerinde bulunan güvenlik simgelerini kontrol edin. Doğru siteye bağlandığınızdan emin olun.
Önemli verilerinizi her zaman yedekleyin.

TÜBİTAK 1000 Projeleri Ar-Ge Strateji Çalıştayı Gerçekleştirildi

TÜBİTAK 1000 Projeleri Ar-Ge Strateji Çalıştayı, 27 Aralık 2016 tarihinde İÜ Rektörlük Binası Doktora Salonları ve Mavi Salon’da düzenlendi.

İstanbul Üniversitesi TÜBİTAK’ın 1000 kodlu “Üniversitelerin Araştırma ve Geliştirme Potansiyelinin Artırılmasına Yönelik Destek Programı” kapsamında, Klinik İlaç Araştırmaları, Deneysel Tıp Araştırmaları, Biyoteknoloji olmak üzere 3 alanda destekleniyor. Bu projeler İstanbul Üniversitesi’ne, TÜBİTAK’ın “1003 – Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı” ve “1004 – Mükemmeliyet Merkezi Destek Programı” kapsamında büyük ölçekli proje başvurusu yapma imkânı sağlayacak.

Projeler 2017 yılının Ocak ayında tamamlanacak. Söz konusu projeleri tanıtmak ve değerli akademisyenlerin, genç araştırmacıların ve dış paydaşların görüş ve önerilerini almak üzere düzenlenen çalıştay yoğun ilgi gördü. Çalıştay, 3 paralel seksiyonda kümelenme çalışmaları ile başladı. Çalıştay, projelerin tanıtımının ardından araştırma alanları, altyapı gereksinimleri, işbirliği olanakları ve çözüm önerilerinin tartışıldığı soru-cevap oturumu ile devam etti.

Çalıştayın son oturumu İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve İÜ Rektör Yardımcısı ve Proje Koordinatörü Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz’ün katılımları ile gerçekleştirildi. Son oturumda, YÖK’ün genç araştırmacıları destekleme programları, İstanbul Üniversitesi AR-GE ve bilimsel yayın destekleri, araştırma ve eğitim hedefleri gibi konulara değinildi. Çalıştay, İstanbul Üniversitesi’nin klinik ilaç, deneysel tıp ve biyoteknoloji alanlarındaki gücünü bir kez daha ortaya koydu.

Farklı alanlarda uzmanlaşmış yetkin araştırmacı sayısının yüksekliği, gelişmiş laboratuvarlar, ulusal/uluslararası proje ve patent potansiyeli dikkate alındığında, 1000 projeleri İstanbul Üniversitesi’nin bu alanlarda araştırma, eğitim ve hizmet faaliyetlerinde öncü konuma gelmesine aracılık edecek.

Kâmil Koç ve Brisa, Profleet ile işbirliklerini güçlendirdi

Brisa ve Kamil Koç, Profleet filo yönetim çözümleri kapsamında imzaladıkları sözleşme ile iş birliklerini bir adım ileri taşıdı.

Türkiye lastik sektörünün lideri Brisa ve Türkiye’nin lider karayolu yolcu taşıma şirketi Kâmil Koç önemli bir işbirliğine imza attı. Aralık ayında Sabancı Center’da düzenlenen törende Brisa Genel Müdürü Yiğit Gürçay ile Kâmil Koç Genel Müdürü Cengiz Doğan’ın imzalarıyla hayata geçen işbirliği kapsamında Kamil Koç, operasyon maliyetlerini en aza indirmek için Brisa’nın filolara özel danışmanlık ve hizmet çözümleri sunduğu Profleet değerler paketini kullanacak.

2012 yılında lastik tedariki ile başlayan ve bir adım öteye taşınan iş birliği çerçevesinde Kâmil Koç, Bridgestone markalı lastik tedariki, kaplama ve araç bakımının yanı sıra; filoların ürün, fiyat, performans, servis ve danışmanlık ihtiyaçlarına yönelik Brisa’nın geliştirdiği Profleet değerler paketinde yer alan hizmetlerden yararlanacak.

Brisa, kilometre maliyet garantisine ek olarak Kâmil Koç araçlarında ömrünü tamamlamış lastiklerin geri kazandırılmasını sağlayarak da hem maliyet yönetiminde önemli bir avantaj sunacak hem de yakıt tüketimini düşürerek filo operasyonlarının çevre üzerindeki olumsuz etkilerini önemli ölçüde azaltacak.

Filo müşterilerinin ihtiyaçlarına özel çözümler üreten Brisa, aynı zamanda, tüm lastikleri kayıt altına alan internet tabanlı bir sistem olan lastik takip programı TMP+’ı ile Kâmil Koç’un araç başı ve toplam lastik operasyon maliyetlerini takip edebilmesini mümkün kılacak.

Brisa, iş ortağı Kamil Koç’a özel servis kurdu…
Filolara yönelik iş modelini müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli geliştiren Brisa, Kâmil Koç’un %50’lik araç parkı ağırlığı ile Ankara merkezde yoğunlaşan ihtiyaçlarını karşılamak için servis kurdu. Lastik değişim ve bakımına yönelik kapsamlı bir tesis kuran Brisa, teknolojik ekipmanları ile hava basıncı ve diş derinliği ölçümü yaparak insan hatasını da ortadan kaldırıyor.

İmza töreninde yaptığı konuşmada filo müşterileri için Brisa’nın bir değer sağlayıcı ve stratejik ortak olduğunu belirten Brisa Genel Müdürü Yiğit Gürçay; “Müşteri beklentilerinin değiştiği, kalite, performans ve fiyat dengesinin olmazsa olmaz kabul edildiği ve farklılaşmanın en önemli unsur olduğu bir dönemdeyiz. Trendleri yakından takip ederek filo müşterilerimize fark yaratan şekilde değer katmaya odaklandık ve sürdürülebilir bir iş modeli yarattık. Mevcut hizmetlerimizi de bu yönde sürekli geliştiriyoruz. Profleet çatısı altında sunduğumuz hizmetlerle müşterilerimizin operasyonel maliyetlerini ve risklerini azaltırken, aynı zamanda yakıt tüketimini ve lastik atıklarını azaltarak çevrenin korunmasına da katkı sağlıyoruz. Ayrıca detaylı saha araştırmaları, gözlemler ve raporlamalar ile olası sorunları tespit ediyor; kurumsal girişimcilik yaklaşımıyla tamamen müşterilerimizin ihtiyaçlarına özel çözümler sunuyoruz. Sahip olduğumuz bu bilgi birikimi ve deneyimi Türkiye’nin öncü taşımacılık şirketlerinden Kamil Koç ile paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

Törende konuşma yapan Kâmil Koç Genel Müdürü Cengiz Doğan ise “Bu iş birliğini bizler için son derece önemli. 1926 yılına dayanan, köklü geçmişe sahip Kamil Koç bugün Türkiye’nin lider karayolu yolcu taşımacılığı şirketi konumunda. Yaklaşık 1.100 araca sahip genç filomuzla bugün sektörümüzün ana taşıyıcısı konumundayız. Sahip olduğumuz güçlü filomuzun operasyonunu en verimli şekilde yürütebilmesi için güçlü iş ortaklarına ihtiyacımız var. Özelikle lastiklerin yakıt tasarrufu konusunda etkisini de göz önüne alacak olursak bu anlamda da projenin şirketimize yapacağı katkıları önemsiyoruz. Bizim için olmazsa olmaz seyahat güvenliği, yapılan işbirliği ile seyahat güvenliğini noktasında da önemli kazanımlar elde edilecek. Sektörümüz için ilk olma niteliği taşıyan Kâmil Koç Kaptan Akademisi eğitimlerine verdikleri katkı için de Brisa’ya ayrıca teşekkür ediyorum. Arzumuz daha uzun yıllar bu iş birliğini devam ettirmek” dedi.

SİMİT SARAYI SUUDİ ARABİSTAN’DA BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR

Geleneksel Türk lezzetlerini dünya ile buluşturan, Türkiye’nin global arenadaki vitrin markası Simit Sarayı, gördüğü yoğun ilgi üzerine Suudi Arabistan’daki Hail şehrinde bulunan Salma Mall’da mağaza açtı.
Dünya markası olma vizyonuyla yurt dışı açılışlarını tüm hızıyla sürdüren Simit Sarayı, açtığı mağazalar ile Suudi Arabistan’da büyümesini sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde Salma Mall’da açılan Simit Sarayı mağazasında, geleneksel Türk lezzetlerinin yanı sıra arap misafirlerin damak tadına uygun ürün alternatifleri de yer alıyor.
16 metrekare dış, 70 metrekare iç alanı, sıcak atmosferi ve şık dekorasyonuyla ağzının tadını bilen Suudi Arabistanlılara hizmet verecek Salma Mall mağazasında; vazgeçilmez Simit Sarayı lezzetleri kahvaltı, simit, börek, kurabiye, sandviç, kruvasan, çörek, kek, pasta ve ekmeklerin yanı sıra taptaze malzemelerle hazırlanan Simit Burger, mantı, makarna, ızgara köfte gibi hem göze hem damağa hitap eden enfes seçenekler yer alıyor.

Perakendecilerin 2017 hedefi ‘Sağlıklı Zayıflama’ olmalı

Deloitte’un hazırladığı Perakende Sektörü 2016 Değerlendirmesi ve 2017 Öngörüleri’ne göre 2016’da makroekonomik trendler ve kur dalgalanmaları sektörü olumsuz etkilerken; AVM’lerin sayısı, kiralar konusunda sektörün gösterdiği birlik ve ‘sağlıklı zayıflama’ stratejisini hâlihazırda benimseyen oyuncular 2017’ye olumlu bakmaya olanak sağlıyor. 2017’de perakendeciler Türkiye pazarında verimsiz mağazaları konusunda ‘sağlıklı zayıflama’ stratejisini benimseyecekler ve yurtdışı yatırımlara mümkün mertebe daha çok odaklanarak büyüme kaynakları değiştirecekler.

Deloitte Türkiye Perakende Sektörü Lideri Hakan Göl’ün hazırladığı “2016 Değerlendirmesi 2017 Öngörüleri” çalışmasına göre 2016’da ortaya çıkan negatif makroekonomik tablo, perakende sektörünü de etkiledi. 2015’te 9 bin 261 ABD doları olarak gerçekleşen kişi başı milli gelir, 2016 sonu için 9 bin 385 dolar olarak tahmin edilirken; yeni Orta Vadeli Programa göre ise 2017 yılında 9 bin 529 dolar seviyelerinde olacağı öngörülüyor. Ekim 2016’da 74,04 olan Tüketici Güven Endeksi ise Kasım’da 68,93 seviyesine geriledi. Perakende güveni ise Kasım 2016’da hem geçen yıla hem de geçen aya göre azalarak -20,2 puan değerini aldı. Şubat 2016’dan bu yana negatifte seyreden perakende güven endeksi, arka arkaya 3 ay düşüş sergileyerek son 7 yılın en düşük değerine geriledi.

Perakende sektörü gerilese de 2017’de olumlu gelişmeler bekleniyor

Deloitte değerlendirmesine göre perakende sektörü özelinde ortalama sepet tutarı düşme trendinde… En büyük perakendeciler arasında 2017 büyüme hedeflerini aşağı doğru çekenler bulunuyor. 2016’da yaşanan iflas ertelemeleri ve mağaza kapatmaları da düşünülecek olursa makroekonomik trendlerin ve önemli kur dalgalanmalarının sektörü çok olumlu etkilemediği görülüyor. 2017’de de sert rüzgârların etkisinin devam edeceği tahmin edilirken; bu olumsuz havanın yanında, 2017 için olumlu göstergeler de öne çıkıyor.Bu göstergelerin başında alışveriş merkezlerinin sayısı geliyor. Türkiye perakende sektörü için bu rakam son derece olumlu sinyaller vermekle birlikte, önümüzdeki yıllarda ‘sağlıklı zayıflama’ stratejisi ile bu artışın daha yavaş ilerlemesinin sürdürülebilir olacağı değerlendiriliyor.

Son 10 yılda AVM sayısı yaklaşık 3 katına çıkarak 2016 3. çeyrekte 379’a ulaşırken; toplam kiralanabilir alan ise 11,2 milyon m2 civarında bulunuyor. 2015’te bu rakamların sırasıyla 368 ve 10,9 milyon m2 olmasıyla birlikte, 2016’da AVM sayısında yaklaşık %3 büyüme yaşandı. 2015’te her 1000 kişi başına 140 m2 kiralanabilir alan olarak ölçülen Türkiye’nin perakende yoğunluğu, 2016 3. çeyrek itibarı ile hemen hemen aynı seviyede kalarak 142 m2 oldu. Hâlihazırda inşaatı devam eden 74 AVM’nin ise 2019’da tamamlanması bekleniyor.

Kiralar azalmaya devam edecek

Değerlendirmede, AVM ve kiralanabilir alan rakamları geçmiş yıllara göre çok fazla büyüme göstermezken kira gelirlerinin ise 2016 itibariyle azalma trendine geçtiği belirtiliyor. 2016’nın 3. çeyreğinde AVM birincil kira rakamı m2 başına aylık 90 Euro’dan, 81 Euro seviyesine düştü. Son dönemde kurda yaşanan ciddi dalgalanma karşısında sektör ise birlik duruşu göstererek kiraların TL bazına çekilmesi ve indirim yapılması gibi anlaşmalara vardı. Hâlihazırda 118 AVM, kiralarını TL bazında alma kararı almış durumda. Deloitte, sürecin bu eğilimle devam edeceğini öngörüyor.

2017’de mağazalar ne yapmalı?

Deloitte; 2016’da yaşanan dalgalanmalar ve ileride yaşanabilecek olası yeni sert rüzgârlar karşısında perakendecilerin, sürekli büyüme ve mağaza açma trendini kırarak 2017’de riski azaltma, mevcudu koruma hatta ‘sağlıklı zayıflama’ stratejisi ile mağaza kapama hamlelerinden faydalanmasını tavsiye ediyor. 2017’nin maliyet ve nakit yönetimi açısından sıkıntılı bir dönem olmaya devam edeceğinden hareketle, belirsizliğin hâkim olduğu zamanlarda perakendecilerin çevik pozisyon alabilmenin ve sağlıklı kalabilmenin önemini daha çok hissedecekleri öngörülüyor. Sağlıklı zayıflama stratejisi kapsamında bugüne kadar mağaza açarken çok da ince eleyip sık dokumayan sektörün, artık mağaza açma kadar, gerektiğinde mağaza kapamayı da öğrenmesinin gerekliliği öne çıkıyor. Sektördeki bazı önemli oyuncuların son dönemde bu stratejiyi uygulamaya başladığı hâlihazırda görülüyor.

Tüketici ve perakendeci arasındaki beklenti makası açılıyor

Yıllardır Türkiye’de iç pazarın cazibesine kapılan, yurt dışı yatırımlarına ağırlık vermeyen perakendeciler bölgesel ve/veya küresel yatırımlarına finansal sağlıkları el verdiğince yoğunlaşacaklar. Kısacası, Türk perakende şirketleri için büyümenin kaynağının değişmesi bekleniyor.

Paralelde, tüketicilerin perakende şirketlerinden beklentileri artıyor; beklentiler ile gerçekler arasındaki makas ise açılmaya devam ediyor. Perakendeciler 2017’de çevik hamleler yaparak sağlıklı kalmayı hedeflerken; tüketici beklentilerini karşılama yolunda özellikle dijital kanalda çalışmaya devam edecekler. 2017’de perakende şirketleri için oyunu değiştirecek diğer ana konu başlıklarını ise şu şekilde:

  • Karlılık üzerine direkt etki olacak her türlü aksiyon, indirimleri etkin yönetmek hiç olmadığı kadar önemli.
  • İç pazarın durgunluk beklentisiyle bir miktar cazibesini yitirmesiyle dış pazarlara olan daha ciddi açılım söz konusu olacak.
  • Pop-up mağazalar gibi uygulamalar ile farklı satış fırsatlarının değerlendirilmesi 2017’de gündemde olacak.
  • Büyüme, karlılık ve işletme sermayesi dengesinde etkin kategori yönetimi şart.
  • Radikal iş modeli değişiklikleri 2017’de perakendecilerin kapısını çalacak gibi görünüyor.

İKMİB, KİMYA İHRACATININ YOL HARİTASINI ÇIKARDI

İKMİB 50 milyar dolarlık ihracata ulaştıracak 10 adımlık stratejiyi belirledi

Kimya sektörünün ihracat hedeflerine liderlik eden İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), ihracatın 2017-2023 yıllarına dair rotasını belirlemek üzere A.T. Kearney işbirliğiyle önemli bir çalışmaya imza attı. Yılı yaklaşık 15 milyar dolarlık ihracatla kapatacak olan kimya sektörü, 2017 yılında ihracat hedefini 15,5 milyar dolar olarak belirledi. Diğer taraftan sektörün 2023 hedefi olan 50 milyar dolar ihracata ulaşması için ihracatın her yıl yüzde 20 artması gerekiyor. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), bu raporun çıktıları doğrultusunda kimya ihracatına ivme kazandıracak 10 adımlık stratejisini açıkladı. AB ile Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye lehine güncellenmesi, hammadde tedarikinin yeni formüllerle garantiye alınması, spesifik özel kimyasallara yatırım, sektörel kümelenme, Ar-Ge’de ölçek sinerjisi bu adımlardan bazılarını oluşturuyor.

Plastikten kozmetiğe, kauçuktan boya sektörüne kadar birçok alanda Türkiye ekonomisi için kritik bir öneme sahip olan kimya sektörü neredeyse tüm sektörlere hammadde ve ara malı temin eden yönüyle Türkiye sanayinin nabzını tutuyor. Üretim, ihracat ve yarattığı istihdam ile ülke ekonomisine sağladığı katkıyı her yıl artıran kimya sektörü, katma değer yaratma potansiyelinin yüksekliği ile stratejik sektörler arasında yer alıyor.

Kimya sanayinin Türkiye’deki durumuna ışık tutan, riskleri ve fırsatları ortaya koyan İKMİB “Türkiye Kimyevi Maddeler Sektörü İhracat Büyüme Stratejisi Raporu” sektörün 2023’e kadar olan yol haritasını çıkardı. Mevcut koşullarda 2023 ihracat hedefinin altında olan kimyanın yer yıl yüzde 20 ihracat artışı yakalaması gerekiyor. Uluslararası danışmanlık şirketi A.T. Kearney işbirliği ile hazırlanan raporun çıktıları doğrultusunda kimya ihracatının izlemesi gereken stratejileri açıklayan İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, yüksek oranda ithalatla gerçekleşen hammadde tedarikinin güvence altına alınması için yeni formüller gerektiğini, spesifik ürünlere yatırımın ise şart olduğunu vurguladı.

Türkiye aleyhine işleyen AB ile Gümrük Birliği Anlaşmasının yeniden ele alınması ve ikili anlaşmalarda Türkiye’nin de taraf olması gerektiğinin altını çizen Murat Akyüz, şunları söyledi: “Kimya sanayinin içinde bulunduğu durumun analizini yapan rapor, mevcut tabloyu objektif biçimde ortaya koyuyor. Raporun çıktılarını değerlendirdiğimizde kimya sektörü için hedeflediğimiz ihracat rakamlarına ulaşmak için 10 adımdan oluşan bir stratejinin uygulanması gerektiğini görüyoruz. AB ile Gümrük Birliği Anlaşmasının bir an önce güncellenmesi ve ihracatçımız aleyhine işleyen ikili STA anlaşmalarında Türkiye’nin de mutlaka taraf olması gerekiyor. Bir diğer önemli çıktı ise kimyanın var olan üretim modellerini yeniden gözden geçirmesi ve katma değeri yüksek spesifik özel kimyasalların üretimine yönelmesi. İhracatçılarımızın rekabetçiliğini azaltan yüksek enerji maliyetlerinin de düşürülmesi lazım. Kimya sektörünün bir türlü çözüme kavuşturulamayan sektörel kümelenme ihtiyacı da bir kez daha karşımıza çıkıyor. Ayrıca kimya sektörünün hammaddede dışa bağımlılığı giderek artıyor. Petrokimyada yeni yatırımların gerçekleşmesi yakın zamanda mümkün görünmediğinden hammadde tedarikini güvence altına alacak yeni formüllere ihtiyaç duyuyoruz. Dış ticaret açığının 40 milyar dolara ulaştığı kimyanın girdi güvenliğini yurtdışında satın alma ya da ortaklıklarla sağlaması bu formüllerden biri. Ar-Ge’de ölçek sinerjisinin yaratılması, katma değerin artırılması, müşteriye özel ürün geliştirme ve ihraç pazarlarında inovasyonun ticarileştirilmesi ise önümüzdeki yıllara yönelik izlememiz gereken diğer stratejiler olarak öne çıkıyor.”

Türkiye Kimyevi Maddeler Sektörü Yol Haritası 2017 – 2023

  1. AB ile Gümrük Birliği anlaşmasının revize edilmesi (İkili anlaşmalarda Türkiye de taraf olsun)
  2. Katma değeri yüksek spesifik ürünlere odaklanılması
  3. Sanayicinin üzerindeki en büyük yüklerden enerji maliyetlerinin düşürülmesi
  4. Rekabetçilik için sektörel kümelerin kurulması
  5. Girdide güvenliğin ve rekabetçiliğin garantiye alınması
  6. Teknolojik yetkinlik geliştirme ekosisteminin iyileştirilmesi
  7. Ar-Ge’de ölçek sinerjisinin yaratılması
  8. Katma değerin artırılması ve hizmetlerin iyileştirilmesi
  9. Müşteri odaklı iş modellerinin geliştirilmesi
  10. İhracat yapılan pazarlarda inovasyonların ticarileşmesinin en üst seviyeye çıkarılması

Rekabette Yeni Dönem: Veri Tabanlı Pazarlama

Günümüzde stratejik rekabet artık veri tabanlı pazarlamadan geçiyor. Firmaların bilgiye daha duyarlı hale gelmesi; bir başka deyişle işletmelerde bilginin değerinin artması ve müşteri odaklı pazarlama anlayışının gelişmesiyle birlikte veri tabanlı pazarlama kavramı ön plana çıkmaya başladı.

Bir şirketi başarıyla yönetebilmenin en önemli anahtarı mevcut verilerin kalitesi ve yönetimidir. Bu nedenle ilk adımınız ihtiyaçlarınız doğrultusunda bir yazılım geliştirmek veya hazır bir program satın alarak bunu her departmanınıza uygulamak olmalıdır. Hiç şüphesiz ki müşterileriniz hizmet anlayışınızdaki kaliteyi kullanmakta olduğunuz veriler sayesinde kısa sürede fark edecektir.

Bununla birlikte sürdürülebilir iletişim yaklaşımı ile müşterilerinize vermekte olduğunuz hizmetle ilgili sorular yönelterek eksik noktalarınızı belirlemek ve aksiyon planı oluşturmak da gelişiminize katkı sağlayacaktır.

Müşteri Portföyünüzü Sürekli Aktif Tutun
Bir başka önemli nokta ise müşteri portföyünüzü sürekli aktif tutan çalışmalar yapmak olmalı. Bu noktada ,müşteri odaklı pazarlama faaliyetleri ile anlık sms ve mailing bildirimleri yaparak müşteri demografik yapılarınızı güncelleyebilir müşterilerinizin satın alma alışkanlıklarına odaklanarak onlara özel ID’ler tanımlayıp, sadakat yapılarını oluşturabilirsiniz.

Verilerin doğru ve efektif kullanımı sayesinde pazarlama alanında ciddi atılımlar gerçekleştirecek, yapacağınız klasifikasyon yöntemi ile de reklam ve ürünlerinizi farklı sınıflara sunarak hem müşterilerinize verdiğiniz önemi gösterecek hem de pazarlama bütçenizi daha doğru yönetebileceksiniz.

Bütünleşik ve memnuniyet odaklı çalışma anlayışının bir parçası olarak müşterilerinizden aldığınız her şikayeti değerlendirmeniz ve ilgili kurum ve kişiyi şirket müdürünüz, danışmanınız ve müşteri ilişkilerinden sorumlu çalışma arkadaşınız ile beraber ziyaret etmeniz gerekir. Bu yaklaşım kurumunuzu farklılaştırırken, hizmet verdiğiniz sektörde üstünlük sağlayacak bir yönetim anlayışınızın olduğunu gösterecektir.

Dijitalde Var Olmak Sizi Güvenilir Kılar
Tüm bunların yanında şirketinizin dijital medyayı aktif bir şekilde kullanması, kaliteli hizmet anlayışınızla bağdaşacak bir diğer önemli unsurdur. Kurum olarak facebook, twitter, linkedin ve instagram hesaplarınızı aktifleştirmeniz ve bu kanallar aracılığıyla gelen taleplere anında cevap vermeniz müşterileriniz nezdinde güvenilir bir firma olarak algılanmanıza yardımcı olur. Bununla birlikte düzenleyeceğiniz yarışmalar ve interaktif iletişim ile takipçilerinizle aranızda duygusal bağ kurarken aynı kanallar üzerinden satış yapmanız da mümkün. En çok otomobil satan bayilerin çoğunun araç satış kanallarına sosyal medya hesaplarını eklediğini biliyor musunuz?

Internet her piyasayı değiştirdiği gibi otomotiv pazarını da şekillendirmeye devam ediyor. Hızla gelişen bu dönemde tüm şirketlerin internet alt yapılarına çok önem vermesi ve bu kanallara daha fazla odaklanması gerekli.

Müşteri memnuniyeti için özel uygulamaların başında gelen “farklılaşmayı” internetten araç satabilmenin “standart” olacağı dönemde değil, içinde bulunduğumuz bu dönemde, bir pazarlama aracı olarak kullanabilirsiniz.

Her ne kadar dijitalleşme tüm hızıyla devam etse de, tüm bu yatırımların ve yönetim anlayışının temelinde insan yatmakta. Bir işte başarılı olabilmenin anahtarı o işi sevmek ve severek yapan kişilerle çalışmakla mümkün!

Başarınızı Mutlaka Ekibinizle Paylaşın
Sizler de işe alacağınız kişileri değerlendirirken, tecrübeden önce işi ve sektörü sevip sevmediğini anlamaya çalışın. Her gün ilk günkü heyecanla işe gelen ve hedeflerine aynı şevkle odaklanan ekibinizden elde edeceğiniz verim tartışmasız yüksektir. Bireysel başarılar ise zaten bu aşamada kendiliğinden gelecektir.

Ekibinizi başarıya ulaştırmak için onlara gerçekçi ve ulaşılabilir olan günlük, haftalık, aylık ve yıllık hedefler belirleyin ve bu hedefleri kendilerinin de anlık takip edebilmelerini yine yazılım programlarınızla sağlayın. Böylelikle işe gelen herkesin bir hedefi olacak, bu hedefler doğrultusunda adil bir şekilde değerlendirildiğini bilecek ve yine bunlara göre takdir edilecektir.

Başarının en büyük kısmı hedeflerinize ulaşmanızla ve ulaştığınız başarıların paylaşımı ile sağlanmaktadır. Ortada bir başarı varsa bu başarıyı mutlaka paylaşın ve bu başarıda payı olan herkesin maddi ve manevi nemalanmasını sağlayın.

Müşteri yönetimindeki başarıyı sürdürülebilir hale getirmek için de şu cümleyi asla unutmayın; “Yeni bir müşteri kazanmanın maliyeti, eski müşterileri elde tutmaktan daha fazladır.’’

Şirketler yılın ilk yarısında ücret artışı yapacak.

PERYÖN Ücret Artışı Anketi Sonuçlandı.

Türkiye İnsan Yönetimi Derneği – PERYÖN’ün her yıl düzenli olarak yaptığı Ücret Artışı Anketi 2017 sonuçları yayınlandı. 30 farklı sektörden 84 firmanın katılım sağladığı anketin sonuçları, şirketlerin neredeyse tamamının yılın ilk yarısında ücret artışı yapacağını ortaya koyuyor.

PERYÖN 2017 Ücret Artışı Anketi sonuçlarına bakıldığında, şirketlerin büyük çoğunluğunun (%82) yılda bir kez ücret artışı yapacaklarını, geri kalanların ise yılda iki kez ücret artışı yapacaklarını görüyoruz. 2016 senesinde ise aynı soruya verilen yanıt %90 düzeyinde ve yılda bir kez zam yapılacağı yönündeydi. Bu alandaki uygulama daha çok firmaların süregelen ücretlendirme politikaları ile ilişkili olmakla birlikte; bir önceki seneye göre bir artış görülüyor. Bu değişimin sebebini, PERYÖN araştırmalarına danışmanlık desteği veren Deloitte Danışmanlık İnsan Kaynakları Hizmetleri Lideri Cem Sezgin, “Sayıları daha az olsa da; bazı firmaların biraz “bekle-gör” taktiği ile zamları senede bir kerede değil, ekonominin gidişatına göre iki taksitte yapmayı tercih ettiklerini tahmin ediyoruz.” şeklinde yorumladı.

Tıpkı 2016 ücret araştırmasında olduğu gibi, 2017 senesinde de firmaların büyük çoğunluğu (%79) artış için yılın ilk çeyreğini öngörüyor. 2017 yılı sonuçlarının bir önceki seneden ayrışan noktası; yılın ikinci yarısı için artış planlayan firmaların sayısındaki azalma (2016: %9,6, 2017: %3,7).

Ücret artış oranlarında korkutucu bir düşüş yok
2016’da firmaların ücret artışları ortalama %11,2 oranında gerçekleşti. Bir önceki yıl gerçekleştirilen araştırmada şirketler, planladıkları zam oranının ortalamada %10,1 olacağını öngörmüşlerdi. Bu öngörü küçük bir oynamayla gerçekleşti. 2017 yılı için ise, katılımcı firmaların bütçeledikleri ortalama artış oranı %9,6. Yani firmalar, 2016’ya göre biraz daha düşük bir oranda zam yapmayı hedefliyorlar. Oluşabilecek olumsuz ekonomik gelişmeler nedeniyle bazı firmaların bütçeledikleri oranların bir miktar altında ücret artışı yapacaklarını; bazılarının ise tam tersine çalışanlarını kaybetmemek adına hedeflenen oranların az da olsa üzerine çıkabilecekleri söylenebilir. Sonuçlar, ekonomik iklim ve firmaların finansal güçleri ve stratejilerinden etkilenebilir. Ancak tahminler her iki durumun birbirini dengeleyeceği ve ortalamada çok fazla bir değişme olmayacağını yönünde.

-tablo / pozisyon ünvan bazında ücret artışları-

Sonuçlardan görüleceği üzere, 2017 sadece mavi yakalı çalışanlar için ücret zammı oranlarında bir önceki seneye kıyasla bir azalış öngörülüyor. Katılımcı firmalar ağırlıklı mavi yakalı çalışanlardan oluştuğundan dolayı, diğer üç pozisyon grubu için durum tersini işaret ediyor dahi olsa, toplamda 2016’ya kıyasla daha düşük bir zam oranı bekleniyor.

İkramiye, prim gibi ücret tamamlayıcılar konusundaki uygulamalar
PERYÖN 2017 Ücret Artışı Anketi’ne katılan firmaların sadece üçte biri ikramiye ve primlerde 2017 için artış öngörüyor. Herhangi bir değişiklik öngörmeyenlerin oranı ise %38. Bu yanıtlar 2016 sonuçlarına oldukça yakın bir tablo ortaya koymakta. Özellikle son 2 yılda maliyetler konusunda artan hassasiyetin doğal bir yansıması sonucu, firmaların personel giderlerini de kontrol altına almaya çalıştıklarını görüyoruz.