Satınalma Müdürleri Endeksi Tanıtıldı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD Genel Merkezi`nde düzenlenen basın toplantısında Satınalma Müdürleri Endeksi “ SAMESK” i tanıttı.

sameks

Satın Alma Müdürleri Endeksi `SAMEKS`in tanıtımında konuşan MÜSİAD başkanı Nail Olpak, “SAMEKS’in arkasında da büyük bir emek var. Uzun bir çalışma sürecinin sonunda ortaya çıktı. SAMEKS’in, reel sektörün dinamiklerini doğru bir şekilde yansıtarak piyasa yapıcıların sağlıklı kararlar almasında önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum” dedi.

Olpak toplantıda şunları söyledi;

MÜSİAD`ın pek çok özelliği yanında, iki özelliği ön planda olmuştur. Bunlardan birisi, kim olursa olsun, yeter ki üyemiz olsun, demeyen bir yaklaşımla bir araya gelen, İtibarlı Üyelerimizdir.

Diğeri de, ortaya attığı her konunun altyapısını ciddi şekilde oluşturması ve bunları raporlar veya yayınlar olarak sunmasının sonucu, haklı şekilde edindiğii Entellektüel Birikimi`dir.

Bunlardan birisini oluşturan, bugün kamuoyu ile paylaştığımız SAMEKS’in arkasında da “büyük bir emek var”. Çünkü 1.000’i aşkın üyemizin, her ay ciddiyetle zaman ayırıp, dahil olduğu verilerin derlenme sürecinin yönetilmesi…

Toplanan verilerin, alanlarında uzman akademisyenlerimiz ve yetkin kadromuz eliyle analiz edilmesi… Analizlerin raporlanması…

Ve tüm bunların, bir haftalık süre içerisinde kamuoyu ile paylaşılacak bir olgunluğa getirilmesi… Bu kadar kısa bir sürede, içinde bulunulan ayın ekonomik gelişimini yansıtan ve değerlendiren bir çalışmanın ortaya çıkması, takdir edilecektir ki, büyük bir emeğin ve hassas bir çalışmanın meyvesidir.

Diğer yandan, SAMEKS, “uzun bir çalışma sürecinin sonunda ortaya çıktı.” Az sonra, Ocak.2014 SAMEKS verisini açıklayacağız ve Ocak raporunu sizlerle paylaşacağız. Fakat biz bunu zaten, 2013 yılının Ocak ayından itibaren her ay yapıyoruz. Yani, 2013 yılını tam olarak kapsayan, test edilmiş, analiz edilmiş, çapraz değerlendirilmiş ve raporlanmış bir veri setimiz mevcut. Bu anlamda SAMEKS’in, dünden bugüne oluşan değil, uzunca bir süredir hazırlanan bir endeks olduğunu tekrar belirtmek isterim.

Bu çerçevede, SAMEKS’in, gerek örnekleme açısından, gerekse öncü gösterge olarak, Türkiye ekonomisinin reel dinamiklerini büyük ölçüde yansıttığını ve SAMEKS’i, bu 1 yıllık deneme sürecinde iyice test ettikten sonra sizlerle ve kamuoyu ile paylaştığımızı ifade etmek isterim.

Bugün, sermaye ve insan kaynağı unsurunun yanında “bilgi”, üretim faktörleri arasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Yaşamakta olduğumuz dönem bakımından Türkiye, siyasi olarak olduğu kadar, ekonomik olarak da tarihi bir fırsatın eşiğindedir. Sanayi toplumunun, bilgi toplumu ile bilgi ekonomisine evrildiği, tarihi bir süreci tecrübe ediyoruz. Bu yeni ekonomide, değişen koşullarla başa çıkabilmenin en önemli şartı, değer yaratan bilgi üretmek ve bu bilgiye dayanarak, hedeflere yönelik eylem planı hazırlayabilmektir.

Klasik bir özdeyişle ifade etmek gerekirse; “hedeflemezsen, ulaşamazsın; ölçemezsen, yönetemezsin”. Bu çerçevede, mevcut durumu analiz edebilmenin yanında, hedeflere ulaşmak için gereken stratejiyi tespit etmemiz; bir planlama konsepti içerisinde hedeflerimizi bugüne taşıyacak şekilde, kısa ve orta vadede, hangi ara hedeflere ulaşılması gerektiğini hesaplayabilmemiz ve öngörebilmemiz gerekiyor. Bu ise, diğer faktörler kadar, doğru ve zamanında bir ölçüm ile mümkün olacaktır.

Finansal piyasalar, ekonomideki oynaklıklar sebebiyle oluşan risk durumunu, elindeki verilerle fiyatlayabiliyor. Fakat, bu oynaklıkların reel sektöre nasıl ve ne kadar yansıdığını, reel sektörün yapısı itibariyle gecikmeli ölçebiliyoruz. Bu sebeple, reel sektörün piyasa algısının ve dinamiklerinin mümkün olduğunca anlık ölçülebilmesi, çok önemli hale gelmiştir.

SAMEKS’in, bu anlamda, reel sektör dinamiklerini zamanında yansıtması bakımından, ekonomi karar alıcıları, piyasa aktörleri ve iş dünyası için, çok önemli bir öncü gösterge olacağına ve böylelikle, büyük bir ihtiyacı karşılayacağına inanıyorum.

Fazla detayına girmeden -ki Sayın Hocamız Prof. Fethi Çalışır az sonra bu çalışmanın hikayesini ve teknik detaylarını sizlerle paylaşacaktır- SAMEKS’in önemine dair birkaç noktaya daha değinmek etmek isterim.

Ciro ve istihdama göre, her seviyeden, yaklaşık 35.000 şirketimizle, MÜSİAD olarak Türkiye’nin aynasıyız. Diyoruz ki: Türkiye’de ne oranda büyük şirket varsa, MÜSİAD çatısı altında da benzer oranda büyük şirket var. Türkiye’de ne oranda KOBİ varsa, MÜSİAD çatısı altında da benzer oranda KOBİ var. Ve bu gerçeği temel alarak, SAMEKS için 1.000’i aşkın şirketle oluşturduğumuz örnekleme havuzumuz, Türkiye’nin reel sektör dinamiklerini en iyi şekilde yansıtmaktadır.

Sanayi sektörü zayıf, hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomik yapı değil; sanayi ve hizmet sektörünün dengeli geliştiği bir ekonomik hedefimiz olmalıdır. Bu dengeli gelişimin anlaşılabilmesi de, her iki sektördeki gelişmelerin izlenmesine bağlıdır. Bu çerçevede SAMEKS, GSYH içerisindeki payları dikkate alınarak, hem Sanayi sektöründeki gelişmeleri, hem de Hizmet sektöründeki gelişmeleri, ayrı ayrı ve toplu olarak, aylık bazda yansıtmaktadır.

Bu çerçevede, Satınalma Müdürleri Endeksi’nin, dünyada ilk ve tek olduğunu söylemiyoruz. Fakat SAMEKS’te alt endeks ağırlıklarının, doğrudan yurtiçi piyasalarda yapılan odak toplantılarda belirlenmiş olması sebebiyle, SAMEKS’in, Türkiye`de, sanayi ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin algısını ve pozisyonunu, en iyi şekilde yansıttığını düşünüyoruz.

Diğer taraftan, Yeni Teşvik Sisteminden sonra MÜSİAD olarak, “Teşviğin de teşvik edilmesi gerekiyor”, dedik. Peki teşvikler, ne kadar realize oluyor, bunu nasıl ölçeceğiz? İşte SAMEKS, örnekleme havuzundaki şirketleri teşvik bölge haritasına göre seçerek, Teşvik haritasına göre, ekonomik gelişimin seyrini de yansıtmaktadır. Bununla ilgili raporumuzu ise, aylık değil, çeyrekler itibariyle kamuoyuyla paylaşacağız.

SAMEKS’in, Türkiye’nin reel sektöründeki gelişmeleri, İmalat Sanayi ve Hizmet sektöründe, hem ayrı ayrı, hem de toplu olarak, mümkün olabilecek en doğru şekilde yansıtabilmesi için, dikkat edilen ana noktaları ifade etmeye çalıştım. Bu kapsamda, SAMEKS’in, karar alıcılar için, Ocak 2014’ten itibaren sağlıklı bir öncü gösterge olacağına olan inanıyorum. SAMEKS ile ilgili detayları aktarması için sözü Fethi Hocamıza bırakmadan önce, birkaç hususa daha kısaca değinmek isterim

Dünyanın önde gelen ülkelerinin ve özellikle AB ülkelerinin büyümekte zorlandığı bir dönemde Türkiye’nin, istikrarlı bir şekilde büyümesi son derece önemlidir.

Son çeyrek büyümesi henüz açıklanmadı fakat öncü veriler, 2013 yılı için ortalama %4’lük büyümeyi  destekler niteliktedir.

Büyümeyi son 6 çeyrektir negatif etkileyen Özel Sektör Yatırım harcamaları, 3.cü çeyrekte %5,3 artmıştır. Bunun, iç ve dış şoklara rağmen, özel sektörün piyasaya olan güvenini göstermesi bakımından, güçlü bir mesaj olduğuna inanıyoruz.

Kısaca, Merkez Bankası’nın aldığı faiz artırım kararıyla ilgili görüşlerimizi de açıklamak isterim. Reel sektörün temsilcisi olarak, Türkiye ekonomisine güvenimizi her fırsatta dile getirerek, Gezi Olaylarından başlayarak, 17 Aralık soruşturmasına kadar uzanıp bugünlere gelinen süreçte, MB’nin üzerinde faiz baskısı oluşturuldu. Biz ise, MB`nın, TL’deki değer kaybını, elindeki alternatif araçlarla giderebileceğine yönelik görüşlerimizi belirtmiştik. MB da, farklı zamanlardaki açıklamalarında, alternatif araçlar kullanarak, öncelikle kur üzerindeki baskının bertaraf edilebileceğini dile getirilmişti.

Gelinen noktada, MB, radikal bir kararla, faiz koridorunda ortalama 400 baz puan artışa gitti. 1 ay öncesine kadar, Makro ekonomik göstergeler açısından olumsuz bir tablo olmamasına  rağmen, bu radikal değişikliği doğru bulmuyoruz. Şimdi, bu politika faizi artırımının, kredi faizlerine hemen ve aşırı şekilde yansıtılarak, iş hayatı ve halkın üzerine haksız bir yük getirmesine engel olunmalıdır. Aksi takdirde, 2014 büyümesi üzerinde olumsuz etki oluşturacaktır. Umarız, ülkemiz tekrar, yüksek faiz, düşük kur sarmalına girmez. Daha da kötüsü, yüksek faiz, yüksek kur çarpıklığı da oluşmaz. Yine umarız, mümkün olan en kısa zamanda, bu faiz arttırımını geri alacak adımlar atılır. Bu aşamada, faiz artırımının işletmeler üzerindeki yükünü hafifletmesi için, hükümet, KOBİ’leri destekleyecek, istihdamı, yatırımları ve dolayısıyla büyümeyi artıracak ek tedbirleri acilen almalıdır.

Bu noktada, bu ülkenin gelişmesi için çalışan herkes, özellikle de olayların buraya gelmesine şu veya bu şekilde sebep olanlar, ellerini vicdanlarına koyarak, gelinen aşamadan kimlerin mutlu olduğuna, bu bedeli millet öderken kimlerin hesabına ödeme yapıldığına kafa yormalı, bu vebalin altında mahşeri vicdanda verilecek hesabı unutmamalıdır.

Sözlerime son verirken, SAMEKS’in, reel sektörün dinamiklerini doğru bir şekilde yansıtarak, piyasa yapıcıların sağlıklı kararlar almasında önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

SAMEKS’in oluşmasında katkısı olan üyelerimize; bu uzun hazırlık sürecinin ilk halkasındaki anketör arkadaşlarımızdan, son halkasındaki bilgi işlemci arkadaşlarıma, Ekonomik Araştırmalar Bölümümüze, hocalarımız Prof. Fethi Çalışır, Prof. Burak Arzova, Prof. Fuat Erdal ve Yrd. Doç. Cenk Karahan`a, bu endeksi oluşturma fikrini, kendisi YK üyemiz iken ortaya atan Mehmet Yalçıntaş Bey`e, huzurlarınızda teşekkür ediyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum.

MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak’ın konuşmasının ardından İTÜ Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Fethi Çalışır ve  Prof. Dr. Fuat Erdal SAMEKS hakkında birer sunu gerçekleştirdiler.

Gıda tedarik zincirinde yeni yaklaşım

Son yıllarda artan global terör olayları nedeniyle gıda tedarik zincirine farklı bakış açısıyla yaklaşılmaya başlandı. Konu, birçok ülkenin gündemine girmiş durumda ve bazı ülkeler gıda güvenliği mevzuatına, tedarik zincirinde yaşanabilecek tehlike ve risklere karşı önlem almak için kurallar getirdi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), bu ülkelerin başında geliyor. ABD’de konu, Gıda Güvenliği Modernizasyon Yasası’nın 2011 yılı başında yayınlanmasıyla birlikte her zamankinden daha fazla konuşulmaya başlandı.

Gelişmeleri yakından izleyen Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu da (TGDF) 2012 yılında bu konuya dikkat çekmiş ve ABD’ye gıda ihracatı yapan ya da bu büyük pazara girmeye hazırlanan gıda üreticisi ve ihracatçılarını düzenlediği bir çalıştayla bilgilendirmişti. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), ABD’de iki partinin de kabulü ile oluşturulan Gıda Güvenilirliği Modernizasyon Yasası gereğince; ABD ve dünyadaki büyük gıda şirketlerinin, gıdaların mikroplar ve kimyasallar gibi yollarla kasıtlı olarak kirletilmelerini önleyecek adımları atmalarını zorunlu hale getirecek Gıda Savunması hükmüne ilişkin taslağını açıkladı.

Henüz bir gıda kaynağı ile topluma büyük çapta zarar vermek amacıyla oynanması gibi bir olayla karşılaşılmadı. Bu tür durumların meydana gelmesi de çok mümkün görünmüyor, ancak hükümde yer alan stratejilerin uygulanması ABD’de gıda arzının güvenilir olmasını garantileyecek. Bu hüküm önleyici tedbirler içeriyor ve Gıda Güvenilirliği Modernizasyon Yasası’nın yerel olarak üretilen ya da ithal edilen gıdaların güvenilirliği konusuna odaklandığı 6’ncı hüküm olacak.

FDA’nın gıdalar ve veterinerlik ilaçları konusunda yardımcı komisyon üyesi olan Michael R. Taylor, amaçlarının gıda arzını toplumun büyük bölümüne zarar vermeye çalışabilecek kişilerden korumak olduğunu söyledi. Taslak hükme göre bir gıda işletmesi, üretim hattında ciddi zayıflıkları içeren yazılı bir gıda savunma planı oluşturmak zorunda. Bunun devamında işletmeler bu zayıflıkları gidermek için stratejiler oluşturarak uygulayacak, izleme prosedürleri ve düzeltici eylemler geliştirecek, sistemin çalıştığını doğrulayacak, zayıf noktalarda görevlendirilen personelin gerekli eğitimleri aldığını ve ihtiyaç duyulan kayıtları tuttuklarını garantileyecek.

Bu FDA’nın uluslararası alanda kasıtlı gıda kirlenmelerini önlemek için önerdiği ilk düzenleme aynı zamanda. 11 Eylül 2001’deki saldırılar ve 2002’de çıkan Toplum Sağlığı Güvenliği ve Biyoterörizme Karşı Hazırlık ve Müdahale Yasası’ndan sonra FDA, sektörün gıda kaynaklarını kasıtlı kirlenmelerden korunmasına yardımcı olmak için çeşitli kılavuzlar ve araçlar geliştirdi. Gıda Savunması hükmü, bu çalışmaların yanında sektörün attığı adımların üzerinde durmakta. Hükmün, son halinin yayınlanmasından sonra işletme boyutuna göre 1-3 yıl arasında değişecek sürelerde basamaklar halinde uygulanması öngörülüyor. Taslak 31 Mart 2014 tarihine kadar ABD’de görüşe açık olacak.

Kimi değerlendirmelere göre, gıda tedarik zincirinde mevcut önlemler yetersiz ve gıda zinciri potansiyel bir hedef. Bu nedenle gıda savunması, üzerinde durulması gereken bir konu. Ancak bazı değerlendirmelerde ise gelişmiş ülkelerin terör kaygılarını kullanarak yeni korumacı tedbirlere kaymaları olasılığından söz ediliyor.

Sonuçta gıda savunması konusu, diğer birçok ülke gibi özellikle ABD ile serbest ticaret anlaşması görüşmeleri yapan Avrupa Birliği ve tabii bu görüşmelerde masada yer almak ya da kendisi ABD ile bir anlaşma yapmak için girişimlerde bulunan Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Yaklaşık 2 ay sonra taslağın son şekli ortaya çıkmış olacak. Bu konudaki gelişmeleri biz de takip ediyor olacağız. Ancak şimdiden gıda ihracatçılarımızın konuya eğilmesinde fayda olacağına inanıyorum.

 

Kaynak:İlknur Menlik – Sabah.com.tr imenlik@comart.com.tr

Tayvan İle Türkiye Arasında Ticari İşbirliği

EBSO ile Tayvan Ticareti Gelişme Konseyi (TAITRA) İstanbul Şubesi işbirliğinde Tayvan ile Türkiye arasında ticareti, yatırımları ve ekonomik ilişkileri artırmak amacıyla Tayvan Otomobil Parçaları ve Bağlantı Elemanları için Küresel Tedarik Merkezi semineri düzenlendi.

Tayvan ile Türkiye arasında ticareti, yatırımları ve ekonomik ilişkileri geliştirmek için EBSO ve Tayvan Ticareti Geliştirme Konseyi arasında işbirliği yapıldı. Görüşme kapsamında Tayvan ile Türkiye arasında ticaret hacmi artırılarak, vizelerin kaldırılması, uçak seferlerinin başlatılması ve Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanması için somut adımlar atılması gerektiği kararlaştırıldı.

Tayvan TAITRA

Swissotel Grand Efes’te düzenlenen seminerde Tayvan ile ilişkilerin geliştirilmesi için vizelerin kaldırılması, uçak seferlerinin başlatılması ve Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanması anlamında somut adımlar atılması gerektiğine dikkat çekildi.

Seminerde konuşan Tayvan Ticareti Geliştirme Konseyi İstanbul Ofisi Direktörü Patty Yen, TAITRA’nın kar amacı gütmeyen bir kuruluş olduğunu ve 27 yıldır İstanbul’da hizmet verdiğini belirterek, ”Amacımız ücretsiz ticaret hizmeti sunmak ve ticari ilişkileri desteklemek. Her yıl birçok Türk şirketini Tayvan’da fuarlara katılmak için davet ediyoruz. İzmir, Tayvan için büyük potansiyel sahibi ve daha fazla işbirliği ile İzmir halkıyla bağımızı güçlendirmek istiyoruz” dedi.

VİZELER KALDIRILMALI

EBSO Yönetim Kurulu Üyesi Deniz G

ündüz ise Asya Pasifik pazarının hızla büyüdüğünü, Çin ve Uzakdoğu ülkeleri ile işbirliği için Tayvan’ın çok önemli bir köprü olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Tayvan’dan Çin’e yılda 658 uçuş gerçekleştiriliyor. Elektronik, bilişim, makine sanayi, otomotiv de üstün başarısını sürdüren Tayvan ile işbirliği ve ihracat yapabilmek için öncelikle sektörel fuarlara katılmalı ve Türkiye olarak Tayvan’da bir temsilcilik bulundurmalıyız. Tayvan, Türkiye’ye 2012 yılında 463 milyon dolar yatırım yapmıştır. İki ülke arasında 1 milyon 890 milyon dolar ihracat hacmi gerçekleşmiştir. İzmir ile Tayvan arasındaki ticaret hacmi 102 milyon dolardır. Ancak bu ticaretin yüzde 95’i Tayvan’ın ihracatına dayanmaktadır. Bu dengesizliğin ortadan kalkması ve ihracatımızı artırmak için fuarlara katılarak ürünlerimizi iyi tanıtmalıyız. Tayvan ithalatında öne çıkan tarımsal üretim, tekstil, otomotiv gibi sektörlerden İzmirli sanayiciler olarak daha fazla pay alabiliriz.”

TAITRA İstanbul Ofisi Müdürü Mark Liu, TAITRA’nın uluslararası pazarları geliştirmek, Tayvan’ın rekabetini artırmak ve fuarlar düzenleyerek ticareti geliştirme amacı güttüğünü söyledi. Mark Liu, Tayvan’ın küresel satın alıcılar tarafından en önemli fuar merkezi olduğunu ifade etti. Mark Liu, fuar satışlarında ise Asya’da Avusturya ve Singapur’u geride bırakarak 6’ıncı geldiğini belirtti. Tayvan’ın dünyanın 16’ıncı büyük ekonomisine sahip olduğunu ve birçok sektörde küresel liderliği elinde bulundurduğunu belirten

Mark Liu, şöyle konuştu: “Ülkemizde kişi başına düşen Gayrisafi Yurtiçi Hasıla 20 bin 800 Amerikan dolarıdır. 574 milyon dolarlık ticaret hacmimizle dünyada 18’inci, 301 milyon dolarlık ihracat hacmi ile 17’inci sırada yer almaktayız. Küresel ticarette yıllardır işbirliği içinde olduğumuz Türkiye, ihracatımızda üçüncü büyük ülkedir. Otomotivden teknolojiye büyük potansiyeli olan Türkiye ile ticaret hacmimizi artırmak istiyoruz.”

Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği – KÜAD

  • Kozmetik Üreticileri, Araştırmacıları ve Profesyonellerini bir araya getirmek,
  • Kozmetik sektörü sorunlarını paylaşmak, üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek  ve ortak hareket etmek stratejisi ile

2 Temmuz 2013 tarihinde Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği – KÜAD kurulmuştur.

http://kuad.org dernek web sitemizden Kuruluş Amacı ve Üyelik bilgilerimize ulaşabilirsiniz.

Linkedin (http://www.linkedin.com/groups?gid=5097833)

ADRES : 5746/4 SOK NO:24 MTK SİTESİ ALTINDAĞ / İZMİR

Tel: 0232 431 11 21

Eposta: info@kuad.org

Derneğin Amacı ve Bu Amacı Gerçekleştirmek İçin Dernekçe Sürdürülecek Çalışma Konuları ve Biçimleri İle Faaliyet Alanı

Madde 2-Derneğin temel  amacı; insan ve çevre sağlığını göz ardı etmeden, yüksek katma değerli kozmetik ürünlerin üretilmesini, ülkemiz kozmetik sektörü ve kozmetik bilimcilerinin dünyada söz sahibi olmasını sağlamaktır.

Dernekçe Sürdürülecek Çalışma Konuları ve Biçimleri

1-Sektörün uluslararası alanlarda rekabet gücünü artırıcı çalışmalar yapar

2-Sektörde tüketicinin korunması için ilgili stk çalışmalarını yapar.

3-Kozmetik üreticilerinin sorun ve ihtiyaçlarına yönelik araştırmalar yapar,

4-Kozmetik üretimi iş gücünün nitelikli hale getirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunur,

5-Kozmetik üretimi için finans kaynakları ve pazar oluşturmaya yönelik faaliyetlerde bulunur,

6-Kobi ölçekli kozmetik üreticilerinin büyüyebilmesine, sürdürülebilir çalışmalar yapabilmesine, rekabet gücü oluşturmasına, kurumsal bir hale dönüştürülmesine yönelik faaliyetlerde bulunur.

7-Kozmetik üreticilerinin ihtiyaç duyacağı laboratuar ve teknolojik bilgi (know-how) konusunda yol gösterici olup, kaynaklar ve ilişkiler sağlamaya çalışıp, işbirlikleri geliştirir.

8-Üniversitelerde kozmetik alanın da yapılan bilimsel çalışmaların ülkemiz kozmetik sektörüne kazandırılması konusunda platformlar oluşturur.

9-Kozmetik araştırmacıları ve üreticilerinin birlikte projeler yapabilmesini sağlar.

10-Üniversitelerin, araştırma merkezlerinin ve araştırmacıların, kozmetik sektörünün sorunlarını görmelerine, çözüm önerileri getirmelerine, projeler yapabilmelerine ve kozmetik üreticileri ile işbirliklerine yönelik çalışmalar yapar.

11-Kozmetik üreticilerini, ilgili kozmetik kanunu ve yönetmeliğine uygun ürün üretebilmeleri için çalışmalar da bulunup, karşılaşacağı olası sorun ve ihtiyaçlara yönelik bilgilendirmeler yapar. Üyelerinin kamusal alanda temsilini sağlayıp, yeni yasal düzenlemeler de ilgili makamlarla işbirliği geliştirir.

12-Uluslararası kozmetik sektörü ve mevzuatları takip edip, sürdürülebilir rekabet için üyelerinin adaptasyonunu sağlar. Karşılaşabilecekleri olası sorunlarına yönelik çalışmalar da bulunur.

13-Kozmetik araştırmacıları yetiştirilmesine yönelik üniversiteler ile çalışmalar yapar.

14-Kozmetik ürün kalitesini etkileyebilecek, üretim ve laboratuar ekipmanları, ambalaj ve diğer tüm girdiler konusun da iyileştirici çalışmalar da bulunur.

15-Ülkemizde “kozmetik tarımı”  “kozmetik madenciliği” ve “kozmetik hayvancılığı-yaşayan hayvanlar” gibi kavramları geliştirip sektörün hammadde ihtiyaçlarında ki dışa bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlamak. Bu gibi çalışmalar sonucun da ülkemizin kozmetik hammadde ihracatı yapabilmesine yönelik katkı sağlamak.

16-Amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik her türlü, kamu ve özel kurum/kuruluş ile işbirlikleri yapmak. Kongre, Sempozyum, Fuar, sergi, yarışma, seminer, çalıştay, panel, konferans, toplantı, eğitim v.s düzenlemek, katılımda bulunmak, iş birlikleri yapmak. Ayrıca ihtiyaç duyulduğunda ulusal yada uluslar arası kamu yada özel kurum/kuruşlarla yeni platformlar oluşturmak.

17-Dernek amaç ve faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için, gerekli olan her türlü menkul- gayrimenkul, teknik araç ve ekipman, hizmet, demirbaş ve kırtasiye malzemelerini temin edebilir, satın alabilir, kiralayabilir, gerekli gördüğünde kiraya verebilir, satabilir.

18-Kozmetik üretici ve araştırmacılarına yönelik, her türlü basım/yayım çalışmaları yapar. Bunun için basılı ve digital medyayı kullanabilir. Kozmetik üretici ve araştırmacılarının üniversite veri tabanlarını kullanabilmeleri için çalışmalar yürütür. Bilimsel makale, üretim, kalite konuları başta olmak üzere kozmetik konulu veri tabanları oluşturmaya yönelik çalışmalar da bulunur.

19-Elde edeceği kazancı üyeleri arasında paylaştırmamak, sadece kendi amacı doğrultusunda kullanmak kaydıyla iktisadi işletmeler kurabilir, işletebilir, işlettirebilir.

20- Dernek resmi misafirlerini karşılarken kokteyl düzenleme törenlerde kendisini temsilen çelenk gönderme vb. konularda kendini temsil etme hakkına haizdir.

21- Ulusal ve uluslar arası alanlarda kamu, özel sektör, üniversiteler ve stklar ile proje hazırlar projelerine ortak olur.

22- Kozmetik ürünlerin kalite kontrol, iyi imalat kuralları (GMP)  kalite yönetim ve entegre yönetim sistemlerini uluslararası standartlar çerçevesinde  denetleme,  kanunların izin verdiği ölçüde alanında talimatnameler hazırlama hususunda, ilgili kurum ve kuruluşlar ile birlikte, denetim mekanizmasını oluşturur.

23-Gerekli izinler alınmak şartıyla yardım toplama faaliyetlerinde bulunmak ve yurt içinden ve yurt dışından bağış kabul etmek,

24-Üyelerinin yararlanmaları ve boş zamanlarını değerlendirebilmeleri için lokal açmak, sosyal ve kültürel tesisler kurmak ve bunları tefriş etmek,

25-Üyeleri arasında beşeri münasebetlerin geliştirilmesi ve devam ettirilmesi için yemekli toplantılar, konser, balo, tiyatro, sergi, spor, gezi ve eğlenceli etkinlikler vb. düzenlemek veya üyelerinin bu tür etkinliklerden yararlanmalarını sağlamak,

26-Dernek faaliyetleri için ihtiyaç duyulan taşınır, taşınmaz mal satın almak, satmak, kiralamak, kiraya vermek ve taşınmazlar üzerinde ayni hak tesis etmek,

27-Amacın gerçekleştirilmesi için gerek görülmesi durumunda yurt içinde ve yurt dışında vakıf kurmak, federasyon kurmak veya kurulu bir federasyona katılmak, gerekli izin alınarak derneklerin kurabileceği tesisleri kurmak,

28-Uluslararası faaliyette bulunmak, yurt dışındaki dernek veya kuruluşlara üye olmak ve bu kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmak veya yardımlaşmak,

29-Amacın gerçekleştirilmesi için gerek görülmesi halinde, 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu kurum ve kuruluşları ile görev alanlarına giren konularda ortak projeler yürütmek,

30-Dernek üyelerinin yiyecek, giyecek gibi zaruri ihtiyaç maddelerini ve diğer mal ve hizmetlerle kısa vadeli kredi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sandık kurmak,

31-Gerekli görülen yerlerde şube ve temsilcilikler açmak,

32-Derneğin amacı ile ilgisi bulunan ve kanunlarla yasaklanmayan alanlarda, diğer derneklerle veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek için plâtformlar oluşturmak,

33-Amacın gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan ve kanunların yasaklamadığı her türlü faaliyette bulunmak,

Tedarik Zinciri Sürdürülebilirliği

Peter Senge: “Ticarete Değil, İlişkilerin Doğasına Odaklanmalısınız”

The Fifth Discipline (Beşinci Disiplin) ve The Necessary Revolution (Gerekli Devrim) kitaplarıyla yönetim alanında efsaneye dönüşen Peter Senge, bugün şirketlerin herhangi bir ilerleme kaydedebilmeleri için, daha büyük bir sistemin parçası olduklarını anlamak zorunda olduklarını söylüyor.

Senge’nin HBR kıdemli editörü Steve Prokesch ile yaptığı mülakatta, “Değer zincirinde çok az güven ve çok az beraber yenilik yaratma becerisi var. Bu değişmek zorunda ve değişmeye başladı da” diyor.  Bir şirketin, tedarik zincirindeki su, enerji ve atık gibi konuları ciddiye alması için ne yapması gereklidir? İnsanlar bunların stratejik konular olduğuna ve iş dünyasının geleceğini şekillendireceklerine inandığında durum da gerçekçi bir hale gelmeye başlıyor.

“Sürdürülebilirlik” kelimesini mümkün olduğunca az kullanıyorum, çünkü çok genel bir kavram ve insanların odağını dağıtabiliyor. Bu konuları pratik bir şekilde ele almak için, ürünleri, süreçleri ve iş  modellerini yeniden tasarlayacak yeteneğe ve vizyona sahip, iş dünyasının ortamını anlayan, inovatif çalışanlara ihtiyacınız vardır. En önemlisi de, bunun neden anlamlı bir yolculuk olduğu hakkında söyleyecek bir şeyleri olması gerekir. Bir şirketin, yatırım kârlılığını maksimuma çıkarmak için var olduğu şeklindeki zihniyetin içinde takılıp kalmış (iş okullarında ne yazık ki çok yaygın) ve kısa vadeli mali performansa odaklanmışlarsa, fazla ileri gidemezler.

Pek çok şirket için büyük bir perspektif değişimini tarif ediyorsunuz. Bana göre bu, “Liderlik 101” dersidir. “Biz kimiz?” ve “Neden buradayız?” sorularıyla başlar. The Living Company (Yaşayan Şirket) adlı önemli bir kitapta Arie de Geus 1980’lerin başında Shell tarafından gerçekleştirilen, 200 yıldan uzun süredir hayatta kalmış şirketlerle ilgili bir çalışmayı anlatır. Bu şirketlerin ortak noktası şuydu: Kendilerini öncelikle bir insan topluluğu ve ikinci olarak da para kazanan bir makine olarak görüyorlardı. Şirketin, bir topluluk olduğu duygusunu kaybettik. Ama aslında bir şirket, beraber çalışan bir insan grubudur. Güçlü, topluluk odaklı bir kültür olmadan -ki, buna nadir olarak rastlanır- yeni bir vizyon yaratamazsınız. Kulağa doğru geliyor, herkes kafasını sallayıp onaylıyor ama bu fikir ile pek çok yöneticinin yönetme şekli arasında büyük bir uçurum bulunuyor.

PeterSenge

Pekâlâ, toplum odaklı bir kültür düşünelim. Bir şirketi başından sonuna daha bütüncül yapmak için hangi zorlukların üstesinden gelmek gerekiyor? İlk zorluk, içinde bulunduğunuz daha büyük sistemi anlamaktır. İkincisi, daha önce çalışmadığınız insanlarla birlikte çalışmayı öğrenmek zorundasınız. Bu iki beceri birbirinden ayrı görünebilir ama pratikte birbiriyle iç içe geçmiştir. Sistem bir insanın kavraması için fazla karmaşık. Hem içerde hem dışarda, çok fazla sınırı aşıyor. Üçüncü zorluk, sürdürülebilirliği nasıl algıladığınızla ilgilidir. Böyle söylemiyor olabilirler ama pek çok şirket, sürdürülebilirlik daha az kötü olmakla ilgiliymiş gibi davranıyor. Elbette karbon ayakizinizi azaltmanız gerekiyor. Ama insanlar, gittikçe artan, bunun gibi değişimler karşısında heyecanlanmıyor. Daha iddialı bir vizyona ihtiyaçları var. Çevre hareketinin bunda suçu çok büyük. İş dünyasının kötü olduğu hakkında öyle çok söylev verildi ki. şirketlerdeki insanlar kendilerini suçlu hissediyorlar ve suçlu insanlar cesur şeyler yapamazlar. Ama bu delice! İnovasyon, iyi şirketlerin en iyi yaptığı şeydir. Her şey, yeni değer kaynakları yaratmakla ilgilidir. STK’lar ve hükümetler bu sorunları tek başına çözemezler; iş dünyasının inovasyonu vazgeçilmezdir.

Sürdürülebilirlik konuları genelde tedarik zinciriyle ilgili konulardır. Bir tedarik zinciri boyunca değişimi nasıl etkilersiniz? Önce, ilişkilerin doğasına odaklanırsınız. Pek çok tedarik zincirinde, ilişkilerin yüzde 90’ı hâlâ doğrudan ticaretle ilgili. Ben büyük bir üretici veya perakendeciysem, yukarı yöndeki tedarikçilerime maliyetlerini aşağı çekmeleri için baskı yaparım. Çok az güven ve çok az beraber yenilik yaratma becerisi var. Bu değişmek zorunda ve değişmeye başladı da. İkinci olarak, STK’lar ve iş dünyasının dışındaki diğer oluşumlarla birlikte çalışmayı öğrenirsiniz. Onlar, içeride hızlı bir gelişim gösteremeyeceğiniz bir uzmanlığa erişmenizi sağlarlar. Su, klasik bir örnektir. Birkaç yıl önce, Coca-Cola bir litre kola yapmak için kullanılan su miktarını, 3 litreden 2,5 litreye düşürmeye karar verdi. Ancak, o kolanın içine giren şekeri yetiştirmek için harcanan 200+ litreyi göz ardı ediyordu. Şirket bunu, değer zincirinin su ayakizini nasıl analiz edeceğini bilen Dünya Vahşi Yaşam Fonu (World Wildlife Fund) ile işbirliği yaptığı için fark etti.

Coca-Cola artık damlama yöntemiyle sulanan şekerkamışı ile taşırma yöntemiyle sulanan şekerkamışı arasındaki farkı biliyor. Şirketlerin neden STK’lara ihtiyacı var? Güvenilirlik için, özellikle de Avrupa’da. İnsanlar, alışılmış zihniyete sahip şirketlere güvenmiyorlar ve bunun için de haklı nedenleri var. ABD’de de çok farklı olduğunu sanmıyorum. Güvenilir bir STK ürününüzü onaylarsa, şayet uygulamalarınızı değiştirmeye istekliyseniz markanız bundan çok büyük fayda görebilir. STK’lar ayrıca bilgi de sağlarlar. Hiçbir şirket, çiftçilerin içinde bulunduğu zor durumu (Mam kadar iyi bilmiyor veya WWF’in biyoçeşitlilik ve havzalar hakkındaki bilgisine sahip değil. İyi şirketler sadece en zeki insanları işe almazlar; daha derin ve daha kapsamlı bilgilere sahip olan STK’larla işbirliği yaparak uzmanlıklarını genişletirler.

Tedarik zinciriyle ilgili zorlukları ele alırken liderler nasıl bir role sahiptir? Bunların hepsi bir liderlik konusudur. Ama ben “lider” derken, ille de CEO ve hatta genel olarak patronlardan bahsetmiyorum. Unilever’in 2020 hedeflerinde açıkladığı gibi, dünyanın dört bir yanından binlerce kişiyi işin içine katmadan, her şeyi sürdürülebilir şekilde tedarik etmeniz imkânsızdır. Teknik inovasyonlara. yönetim inovasyonlarına, süreç inovasyonlarına ve kültürel inovasyonlara ihtiyacınız olacak. Bunları çözümleyen kişiler, tanımı gereği liderlerdir ve pek çoğu da üst düzey idareci değildir. “Liderlik etmek” kelimesi, Latince kökenine baktığınızda, bir eşiği geçmek anlamına gelir. Liderlik, bir kurumun dışından gelebilir mi? Elbette. Yeni bir çalışan veya hatta yeni bir tedarikçi bir kuruma geldiğinde, “Bunu neden böyle yapıyoruz?” diye soracaktır. Cevap genellikle, “öyle işte” şeklinde oluyor. Bu alışkanlıkların yüzde 90’ı uygun olabilir. Ama yüzde 10’u tamamen işlevsizdir, özellikle de etrafınızdaki dünya değişirken.

Sürdürülebilirlik çalışmasının güzel yanı, insanları şirketin büyük gerçekliğiyle bağlantı kurmadan bir şeyler yapmaya yönelten varsayımları ortaya çıkarmasıdır. Şirketlerin içinde sürdürülebilirliği nasıl başlatırsınız? Bazı durumlarda CEO’nun bir adım geri çekilip şirketin dünyayla ilişkisini yeniden düşünmesiyle başlar. Veya işin derinine inmiş kişiler bazı sorunlar keşfettiğinde, veriler topladığında ve ardından bir şeyler yapacak beceriye sahip kişiler bulmaya çalıştığında başlar. Kademeli olarak, sorundan etkilenen ve bir çözüm bulmak için heyecan duyan kişilerin oluşturduğu bir ağ meydana getirirler. Tasarımcıları en çok heyecanlandıran şey, bir şeyin imkânsız olduğunun söylenmesidir, örneğin bir ürünün veya sürecin her zaman bir parçası olmuş olan bir toksinin ortadan kaldırılması gibi. Bu yaklaşım, Nike’ın 10 yıldan uzun bir süre önce ürünleri ve tedarik zinciri için yaptığı ilk toksikoloji çalışmasıyla başlamış oldu.

 

Siemens’in Tedarik Zinciri Mottosu: “Doğru iş Doğru Tedarikçi ile Yapılır”

Lojistik partner seçimlerini elektronik ihale ortamında gerçekleştirdiklerini belirten Siemens Türkiye Tedarik Zinciri Yönetimi Bölüm Direktörü Tuğrul Günal, seçim yaparken maliyet unsurunun yanında profesyonellik, operasyon kabiliyeti, çözüm odaklı yaklaşım ve referansların en önemli öncelikleri olduğunu söylüyor.

Siemens Türkiye, lojistik süreçlerini nasıl yönetiyor? 

siemens supply chainSiemens Türkiye, kara, hava, deniz ve demiryolu ile gerçekleştirdiği tüm nakliye ve bunun yanı sıra depolama ile ilgili genel ihtiyaçlarını lojistik partnerlerinden sağlamakta. Bir kısım depolama ihtiyaçlarını da kendi bünyesinde bulduğu çözümlerle gidermektedir. Bu süreci, mümkün olduğu ölçüde fabrikalarının ihtiyaçlarını bir araya getirip elektronik ihale ortamında en optimum tedarikçiyi seçme yöntemi ile gerçekleştirmektedir. Bu seçim yapılırken maliyet unsurunun yanında tedarikçilerin varsa Siemens tecrübesi, profesyonellikleri, operasyon kabiliyetleri, çözüm odaklı yaklaşımları, kendi pazarlarındaki konumları ve referansları önemli rol oynamaktadır. Siemens Türkiye, lojistik partnerini belirlemeden önce firmaları yukarıda bahsettiğimiz kriterler kapsamında ön değerlendirmeye tabi tutup ihalede yer almasını uygun bulduğu firmaları davet etmektedir. Bir başka deyişle çok ciddi bir ön elemeden geçen firmalar Siemens’in lojistik ihalelerine girmeye hak kazanmaktadır.
ANAHTAR TESLİM ÇÖZÜMLER BEKLİYOR 
Siemens Türkiye’nin lojistik operasyonlarındaki çözüm ortakları hakkında bilgi verir misiniz? Lojistik partnerlerinizi seçerken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Tedarikçi seçim süreci Siemens SCM Bölümü’nün yapı taşlarından biridir. “Doğru iş doğru tedarikçi ile yapılır” düşüncesinden yola çıkarak, lojistik tedarikçilerimizi belirlerken öncelikle yüz yüze görüşmeler yapmaktayız. Yapılan yüz yüze görüşmeler neticesinde olumlu bulunan tedarikçiler için bağımsız denetleme kuruluşlarından raporlar alınmakta. Mali durumları hakkında bilgi toplandıktan sonra firma hakkında internet üzerinde araştırma yapılarak bilgi edinilmekte ve firmadan alınan referanslar kontrol edilmekte. Tüm bu süreçlerin olumlu bulunması durumunda Siemens Türkiye’nin Siemens Etik Kuralları ve Genel Satınalma Şartları firma ile paylaşılmakta ve belirlenen kurallar doğrultusunda yazılı taahhüt vermesi beklenmekte. Tüm bu aşamaların olumlu sonuçlanmasından sonra tedarikçi firma sisteme tanıtılmakta ve Siemens ile deneme yüklemeleri gerçekleştirilerek son değerlendirmesi yapılmakta. Yukarıda bahsedilen süreçler tamamlanmadan deneme yüklemesi yapılması mümkün değildir.
Lojistik özelinde firmanın seçimini yaparken, uluslararası arenada partnerleri, lojistik ağı, çalışan profili, operasyonel kabiliyetleri öncelikli olarak göz önünde bulunduruyoruz.  Firmaların operasyon kabiliyetleri değerlendirilirken, ana kriter firmanın FAT (Feedback-Attitude-Timing) seviyesidir. Bir başka deyişle operasyon süresi boyunca bize ne kadar bilgi verdiğidir. Tedarikçi ile iş ilişkisi kurulduktan sonra firma ile aylık toplantılar yaparak iş ilişkilerini gözden geçirmekteyiz. Lojistik firmaları her yıl firmamızın içinde tüm tarafların katıldığı Tedarikçi Değerlendirme Süreci’nde değerlendirilerek puanlanmakta. Yapılan puanlama sonucunda firmaya kendisini geliştirmesi istenen yönler yazılı olarak bildirilmekte ve belirlenen süre içinde kontroller yapılarak durumu takip edilmekte. Firmayı kendisini geliştirmesi yönünde teşvik etmekteyiz.
Siemens partner olarak belirlediği firmalara Siemens dünyası içinde farklı yeni iş olanakları sağlamak için ayrıca yoğun çaba sarfetmektedir. Siemens Türkiye, ağırlıklı olarak proje bazlı çalışan bir firma olduğu için tüm projelerinde lojistik şirketlerinden anahtar teslim çözüm beklemekte. Firma ihaleye davet edilmeden önce bu kriter mutlaka göz önünde bulundurulmakta. Özellikle 3. ülkelere yapılan transit yüklemelerde firmanın Avrupa’nın her köşesinden yükleme yaparak varışının gerçekleşeceği son ülkede standart araçların ve gabari dışı yüklemelerin boşaltılmasını sağlayacak ekipmanları da temin etmesi beklenmekte. Mümkün olduğu kadar tedarik zincirinin kırılmadan A’dan Z’ye tüm lojistik faaliyetlerinin tek firmadan sağlanmasına özen gösterilmekte.
Toplam maliyetlerinizin içerisinde lojistiğin tutarını değerlendirebilir misiniz? Bu maliyetleri düşürmede nasıl bir yol izliyorsunuz? Bu anlamda lojistik şirketlerinden beklentileriniz neler?
Toplam satınalma maliyetlerimiz içerisinde lojistik maliyetlerimizi belirmemiz maalesef mümkün değil. Ancak lojistik maliyetlerimizi azaltmak için elektronik ihaleler düzenlemek başvurduğumuz en etkin çözümlerden birisidir. Bunun yanında devamlı olarak süreç iyileştirme çalışmaları düzenlemekteyiz. Üretim yapan bölümlerimizden üretim ve sevkiyat planlarını yaparak daha uygun maliyetli deniz ve demiryolu taşımacılığına ağırlık vermek öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Ayrıca onaylanmış kişi statüsüne sahip bir firma olarak mavi hat uygulamasıyla mallarımız gümrükte hiç vakit kaybetmeden çekilmekte olup, lojistik maliyetlerimiz minimum seviyede yer almaktadır. Türkiye’de yeni uygulanmaya başlayan “Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü” ne sahip olarak kendi lokasyonlarımızdan ithalat ve ihracat yapmayı hedeflemekteyiz. Bu sayede antrepo maliyetlerinde ciddi anlamda tasarruf sağlamayı öngörüyoruz.
Bizim yapmış olduğumuz çalışmaların yanı sıra lojistik firmalarının da devamlı suretle kendilerini yenilemeleri ve eğitimli iş gücü istihdamını artırmaları gerektiğini düşünüyoruz. Lojistik firmalarının hem operasyonel süreçlerini iyileştirerek hem de alternatif çözüm yöntemleri ile bizlere destek olmasını beklemekteyiz. Özellikle Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle hem deniz ulaşımının hem de demiryolunun avantajından yararlanmak için çalışmalarına hız vermeleri gerektiğini düşünüyoruz.
DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI GÜÇLENDİRİLMELİ 
Türk lojistik sektörünün enerji lojistiği konusundaki hizmet kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siemens için enerji lojistiği denince akla rüzgar ve gaz türbinleri ve trafolar gelmektedir. Maalesef enerji lojistiği konusunda hem Türkiye’nin altyapısının hem de lojistik firmalarının henüz arzulanan seviyede olmadığını düşünüyoruz. Ancak enerji sektöründeki büyümeye paralel olarak Türk lojistik sektörünün daha fazla tecrübe kazanarak, gelişeceğine inanıyoruz. Bir başka önemli sorun ise Türkiye içerisinde gerçekleştirilecek ağır tonajlı taşımalar için karayolu altyapısının uygun olmamasıdır. Güzergah üzerindeki hemen hemen her köprünün aracın geçişi aşamasında güçlendirilmesi için çalışma yapılması gerekliliği ve bu çalışmanın yapılması için alınması gereken izinlerin maliyetleri maalesef hem çok yüksek seviyelere ulaşmakta hem de önceden öngörülmesi pek mümkün olmamaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede hala ihracat ve ithalatın büyük bir yüzdesi İstanbul, İzmir ve Mersin limanları arasında paylaşılmaktadır. Bu bağlamda Karadeniz limanlarının bir an önce geliştirilmesi ve kullanılması için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Özellikle teşviklerin yoğun olduğu, üretimin ve işgücü maliyetlerinin düşük olduğu doğu illerimizin global rekabette öne geçebilmesi için demiryolu taşımacılığının daha da artırılması gerekir.
Kaynak: http://www.lojistikhatti.com/haber/2013/12/siemensin-tedarik-zinciri-mottosu-dogru-is-dogru-tedarikci-ile-yapilir

Türkiye imalat PMI 32 ayın zirvesine yükseldi

Türkiye imalat PMI, Kasım ayında yeni siparişlerde iki buçuk yıldan uzun bir sürenin en hızlı artışının ardından üretimdeki keskin artışın etkisiyle 55’e yükselerek sektördeki güçlü büyümenin hızlandığını gösterdi.

imalat sanayi- satınalma yöneticileri endeksiMarkit tarafından HSBC için hazırlanan imalat sanayi satınalma yöneticisi endeksi (PMI) Ekim’de 53.3 değerini almıştı. Endeksin 50’nin üzerinde bir değer alması büyümeye, 50’nin altında bir değer alması sektörde daralmaya işaret ediyor.

İmalat sektöründe üretim düzeyini gösteren ve Ekim ayında 52.7 değerini alan alt endeks, Kasım’da 56.7’ye sıçradı. İmalatçılar hem iç hem de dış pazarlardan gelen talebin arttığını ifade ederken, ankete katılan dört şirketten biri üretim artırdı.

Yeni siparişler endeksi Ekim ayındaki 53.2 düzeyinden Kasım’da 57.1’e yükselerek Mart 2011’den bu yana en yüksek değeri aldı. Yeni ihracat siparişleri ise 54.7’ye yükselerek 22 ayın en yüksek değerini aldı.

Yeni siparişlerdeki güçlü artış imaltçıların birikmiş işlerinde Ocak ayından bu yana ilk defa artış gerçekleşmesini sağladı.

Artan üretim ve siparişlere bağlı olarak imalatçıların satın alma faaliyetleri Kasım’da keskin artış gösterdi. Ankete katılan her dört şirketten biri artan üretim nedeniyle satın almaları artırdıklarına dikkat çekti.

Ankete katılan şirketlerin yüzde 30’u girdi maliyetlerinde artış olduğunu bildirdi. Bulgular ham madde ile petrol fiyatlarındaki artışa ek olarak olumsuz kur hareketlerinin maliyetlere yansıdığını gösteriyor.

Üreticiler maliyet artışına paralel olarak art arda 15. ayda da ürünlerinin fiyatlarını artırırken, artış Ekim ayında kaydedilenden daha hafif oldu.

İmalat PMI’daki değişiklikleri değerlendiren HSBC Türkiye ekonomisti Melis Metiner, “Alınan toplam siparişler ve ihracat için alınan siparişlerde güçlü bir artış gözlemlenirken, üreticilerin bekleyen siparişleri ise on aydan sonra ilk kez artış gösterdi. Talep koşulları önümüzdeki aylarda da güçlü kalmaya devam ederse, çıktı fiyat enflasyonu ivme kazanabilir” dedi.

İmalat şirketlerinin her ay yapılan ankete verdiği cevaplar ile Haziran 2005’ten bu yana hazırlanan Markit Türkiye imalat sanayi PMI, yeni siparişler, üretim, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve girdi stoku alt endekslerin ağırlıklandırılması yöntemiyle hesaplanıyor.

Kaynak: http://www.ekoayrinti.com/news_detail.php?id=137082

Ford Otosan’dan global platformlarda yan sanayiye tam destek

Ford Otosan Satın Almadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Kabatepe,  otomotiv endüstrisinin ana ve yan sanayi ile bir bütün olduğunu belirterek, “Güçlü yan sanayi, güçlü otomotiv sanayisi ve dolayısıyla güçlü Türkiye demektir” dedi.

Ford Otosan’dan yapılan açıklamaya göre; Ford Motor Company Satın Almadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Hau Thai-Tang, 6 kişilik kurmay ekibiyle, Ford Otosan’da satınalma süreçleri ile ilgili incelemelerde bulundu.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Ford Otosan Satın Almadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Kabatepe, Ford Otosan olarak ana ve yan sanayiyi bir bütün olarak gördüklerini belirterek, sektörün ancak bir bütün olarak ele alındığı takdirde gerçek başarının elde edileceğini kaydetti.

yan sanayi otomotivKabatepe, otomotiv endüstrisinin ana ve yan sanayi ile bir bütün olduğuna işaret ederek, etkin yan sanayi olmadan üretimin olmayacağını ifade etti.

Türkiye’nin ihracat şampiyonu otomotiv endüstrisinin yüzde 42 oranındaki ihracatını yan sanayinin yaptığını dile getiren Kabatepe, “Güçlü yan sanayi, güçlü otomotiv sanayisi ve dolayısıyla güçlü Türkiye demektir. Ana sanayi gibi yan sanayi de destek, kalite, teknoloji, Ar-Ge ve rekabetçilik oluşturarak projelerin ülkeye gelmesi için cazibe merkezi oluşturma yönünde çalışmalarını sürdürmelidir. Biz, yan sanayimizin Ford gibi global devler ile iş imkanlarını arttırıp onların dünya çapında söz sahibi olmaları yönünde de mücadele ediyoruz. Bu sayede hem yan sanayi hem de artan adetler ve verimlilik sayesinde düşen maliyetler sebebiyle ana sanayi ve nihayetinde ülkemiz bu işten kazançlı çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Kabatepe, yerli yan sanayiye global imkanlar yaratmanın önemini vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yeter ki kaliteli, teknolojisi yüksek ve rekabetçi yapımızı arttırarak çalışmalarımıza devam ettirelim. Bu noktada Yeniköy fabrikamızda üretilecek Courier modelimiz tam bir başarı hikayesidir. Courier projesinde, Ford Satın alma ekibi olarak hedefimiz, Türkiye’den yerli ve yerleşik sanayiden rekabetçi maliyetler ile yüksek kaliteli mal almaktı. Yan sanayimizin de çok önemli desteği ile bunu başardık ve dikkatleri Türkiye’nin üzerine çektik. İnanıyoruz ki çabalarımız, Türkiye’nin 2023 ihracat stratejisi kapsamında yan sanayi ihracat potansiyelimizi arttırmanın yanısıra Ford ve benzeri global ana sanayilerin ülkemizdeki güçlü yan sanayi sayesinde yapacakları yeni yatırım kararlarında yönlendirici olmaktadır.”

Cengiz Kabatepe, Hau Thai-Tang’e Kapalıçarşı’daki halı satıcılarının pazarlık yeteneklerini öven örneğine ithafen, ziyareti esnasında münyatür halı tezgahında isminin yazılı olduğu bir dokuma hediye etti.

Doğrudan satın almada barkodlu devrim

Bursa merkez Osmangazi Belediyesi çağdaş ve modern belediyecilik uygulamalarına bir yenisini ekledi. Osmangazi Belediyesi, kendi bünyesinde gerçekleştirdiği alımlarda da hızlı ve karlı adımlar atmak için ‘Barkodlu Doğrudan Temin Sistemi’ni geliştirdi.

 Tamamı belediye bütçesinden karşılanan proje, Satın Alma Birimi’ne, Belediye’nin tüm taleplerinin tedariği, ambar giriş çıkışları ve demirbaş kayıtlarında büyük bir kolaylık sağlıyor. Zamandan da tasarruf sağlayan proje kapsamında reel bütçe kontrolü ve dijital dosya paylaşımı yapılabilirken kalite yönetimiyle tedarikçi sınıflandırması, stok kontrolü, yüzde 10 limit aşımı uyarısı sayesinde hızlı, şeffaf bir işleyiş söz konusu oluyor. Satın alma yapan tüm kurum ve kuruluşlarda uygulanabilen pratik ve kullanışlı barkod uygulaması sayesinde, acil ihtiyaçlar minimum hata ile en kısa sürede doğrudan temin ile alınabiliyor.

Satın alma birimi çalışanlarını da hesap verebilir kılan bu sistem yurt genelindeki diğer belediyelerin de ilgisini çekiyor. Geçtiğimiz günlerde Konya Ilgın Belediyesi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden heyetleri ağırlayan Osmangazi Belediyesi, son olarak Nevşehir Belediyesi’nin Satın alma Müdürlüğü’nden gelen yetkililere proje hakkında bilgi verdi. Misafir heyet, proje hakkında yapılan sunumun ardından belediyenin ilgili birimlerinde uygulamayı görme şansı buldu. Eski köhne alışkanlıkları değiştiren projeye hayran kalan misafir ekip, barkod uygulamasının satın alma için bir zorunluluk olduğunu söyledi. Birim sorumlularına oturduğu yerden alım yapma kolaylığı sunan bu örnek proje, pazarlık gücünü arttırarak kuruma alırken kazandırıyor.     Osmangazi Belediyesi Destek Hizmetleri Müdür Vekili Raif Endar, talepte bulunan birimden, tedarikçi firmaya kadar alımın aşamalarını herkesin kolaylıkla takip edebildiği sistemin, şeffaflığı ile kafalarda hiçbir soru işareti kalmasına izin vermediği gibi, kurum içerisindeki bürokrasiyi de ortadan kaldırarak, daha hızlı ve hatasız bir çalışma imkanı sağladığını vurguladı.    Proje ile ilgili bilgi alan, uygulamaları yerinde görüp inceleme fırsatı bulan konuk heyet, Osmangazi Belediyesi personeline verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ederek Bursa’dan ayrıldı.

Roche, Tedarikçi Gününde İş Ortakları ile Biraraya Geldi

Roche, ikinci kez Tedarikçi Günü etkinliğine ev sahipliği yaptı.

roche-tedarikci-gununde-is-ortaklari-ile-biraraya geldiSağlık sektöründe sürdürülebilirlik alanında dünya lideri olan Roche, Türkiye’deki tedarikçileri ve iş ortakları ile iletişiminde de sürdürülebilirlik ilkesini ön planda tutuyor. Sürdürülebilir kalkınma yolunda tedarikçileriyle ortak bir anlayışa sahip olma bilinciyle çalışmalarını sürdüren Roche, 26 Kasım günü, ikinci kez “Tedarikçi Günü” etkinliğine ev sahipliği yaptı.

Farklı sektörlerden yaklaşık 100 kadar tedarikçinin katılımıyla gerçekleşen yarım günlük etkinliğin bu yılki teması “İnsan Hakları” olarak belirlendi.

Roche Global Sürdürülebilirlik ve Uyum Müdürü  Dr. Roland Kramme ve Roche Türkiye yöneticilerinin yanı sıra, Alternatif Yaşam Derneği (AYDER) Başkanı Ercan Tutal’ın birer sunum yaptığı etkinlikte, Roche’un sürdürülebilirlik yaklaşımı kapsamındaki çalışmaları ve aldığı yol ile insan hakları kapsamındaki uygulamaları paylaşıldı.

Roche’un Tedarikçi Yaklaşımı

Roche için tedarikçileri en önemli iş ortaklarındandır. Tedarikçileri, Roche’un rekabet üstünlüğünün sürdürülmesinde, maliyetlerinin azaltılmasında ve verimliliğinin iyileştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Roche tedarikçilerini seçerken, Roche’un iş dinamizmine ve büyümesine katkıda bulunacak, hastaların hayat kalitesini artıracak yenilikçi ürün, hizmet ve fikirlere sahip olunmasına dikkat ve özen gösterir.

  • – –  > Bu makale ilginizi çekebilir:  

Tedarikçi Günü Nasıl Planlanır? Organizasyon ve Yürütme için Yol Haritası 

Eğitim: TEDARİKÇİ PERFORMANS DEĞERLENDİRME ve TEDARİKÇİ İLİŞKİLERİ EĞİTİMİ
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi
Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi içeriğini incelemek için: https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/