DHL Express’ten, Leipzig’deki aktarma merkezine 230 milyon Euro’luk yatırım 

Leipzig aktarma merkezi

DHL Express, Leipzig’de bulunan Avrupa hava taşımacılığı aktarma merkezinde 230 milyon Euro’luk yatırımla yüzde 50’ye yakın kapasite artışı sağladı. Her gün Türkiye’den gelen ve Türkiye’ye ulaşan yaklaşık 20 bin gönderiye de ev sahipliği yapan merkez, bu yatırımla sektörde bir ilke imza atarak ağır gönderiler için tam otomatik bir gönderi ayrıştırma merkezine de sahip oldu.

Uluslararası hızlı hava taşımacılık hizmetlerinde dünya lideri DHL, Leipzig’de bulunan ekspres aktarma merkezinde yeni bir ayırım merkezini hizmete açtı. Son teknolojiye sahip ayırım merkezi sayesinde, artık daha hacimli ve ağır gönderiler de Avrupa’nın en modern gönderi ayırım tesisinde tamamen otomatik olarak tasnif edilebilecek.

DHL’in alandaki işleme kapasitesini yaklaşık yüzde 50 artırarak saatte 150 bin gönderiye çıkaran yatırımın büyüklüğü 230 Milyon Euro olarak gerçekleşti. Şirket, aynı zamanda genişleme çalışmalarının başlangıcından bu yana 1.300 kişiye yeni iş yaratarak aktarma merkezinde istihdam ettiği toplam çalışan sayısını 4.900 seviyesine yükseltti.

Türkiye, dünyanın 220 ülkesine Leipzig üzerinden bağlanıyor

Her gün İstanbul’daki Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanlarından kalkan iki uçak Leipzig’e varıyor. Türkiye’den çıkıp dünyanın 220 ülkesine ulaşan ve bu ülkelerden çıkıp Türkiye’ye gelen günlük yaklaşık 20 bin gönderi Leipzig aktarma merkezinden geçiyor. Türkiye’nin ihracat noktalarının en önemlilerinden biri olan Avrupa’da gerçekleşen bu yatırım hem Türkiye’nin bu bölgeyle güçlü ticari ilişkilerini daha da geliştirecek hem de DHL’in bu bölgedeki operasyonlarını ciddi ölçüde güçlendirecek.

Yeni gönderi ayrıştırma  teknolojisi, sektörde türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor

Modern aktarma merkezinin daha da genişletilmesi, şirketin uluslararası hızlı hava taşımacılık sektöründe sürekli ve dinamik bir şekilde büyümesini de yansıtıyor. Merkezde kullanılan yeni gönderi ayrıştırma teknolojisi, sektörde türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor. Sistem normalde standart taşıyıcı kayışlar için çok ağır ve hacimli olabilecek 170 kilograma varan ağırlıktaki gönderiler için bile uygun, bir dizi inovatif taşıma teknolojisinin bileşiminden oluşuyor.

ekran-resmi-2016-10-25-12-14-39

DHL Express’in, iyileştirme ve kapasiteyi artırma maliyetleri de dahil olmak üzere, Leipzig aktarma merkezine yaptığı toplam yatırım miktarı 655 milyon Euro’ya ulaştı. Yeni genişleme, Leipzig Aktarma Merkezi’nin Avrupa ve dünyanın dört bir yanındaki ticari faaliyetleri açısından sahip olduğu önemi de güçlü şekilde yansıtıyor. Genişleme, 40.000 metrekaresi depo binası, 4.000 metrekaresi ise modern ofis alanları olmak üzere toplam 44.000 metrekarelik bir alanı kapsıyor.

Deutsche Post DHL Group CEO’su Frank Appel, yeni yatırıma ilişkin değerlendirmesinde, “Genişletilen aktarma merkezi ve yeni gönderi ayrıştırma tesisinin başarılı şekilde açılması, Leipzig’in Avrupa’daki ana aktarma merkezi olarak önemini daha da pekiştiren yeni bir adım. Bu bölgede yeni iş fırsatları yaratabilmiş olmaktan son derece mutluyuz. Büyük bir işveren ve yatırımcı olarak, Leipzig ve civarındaki olumlu ekonomik gelişimi desteklemeyi sürdürüyor olmaktan büyük bir gurur duyuyoruz” diye konuştu.

DHL Leipzig Aktarma Merkezi Genel Müdürü Ralph Wondrak ise, “Kapasitemizin genişletilmesi ve özellikle de yeni ayırım teknolojimizin hayata geçirilmesi, müşterilerimize iki ciddi avantaj sağlıyor: daha fazla güvenilirlik ve daha yüksek hızlar. Yatırımımız sayesinde sadece uçuşlarımızın günlük kapasitesini artırmakla kalmıyor, verimliliğimizi de daha üst seviyelere çekiyoruz. Leipzig’in global ticaret dünyasında merkezi bir rol oynamaya devam etmesini sağlıyoruz” dedi.

Dünya Otomotiv Sanayii’ne yön verenler İstanbul’da

Otomotiv Mühendisliği KonferansıDünya Otomotiv Sanayii’ne yön veren mühendisler, otomotivin geleceğini tartışmak üzere İstanbul’a geliyor. 3-4 Kasım 2016’da gerçekleştirilecek olan Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda otomotiv sanayiinin mühendislik konularında atılması gereken adımları ve mühendisliğin otomotiv sanayiindeki mevcut dinamikleri ele alınacak.

Ana sanayi başta olmak üzere tedarik sanayiinden dünya otomotiv devlerinin Ar-Ge ve ürün geliştirmeden sorumlu mühendisleri, ilki 3-4 Kasım’da gerçekleştirilecek IAEC (Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı) İstanbul’da olacak. OİB*’nin desteği, OSD**, OTEP*** ve TAYSAD**** ortaklığı ve SAE***** işbirliği ile Türk Otomotiv Sanayii’nin öncülük ettiği etkinlikte otomotivin yarını tartışılacak.

Konferansın destekçisi olan SAE International, otomotivin en saygın kuruluşlarından biri olarak gerek ABD’de gerekse dünyanın çeşitli ülkelerinde son derece etkili kongreler düzenleyerek sektörün gelişimine katkı sağlıyor ve her biri birer bilgi ve referans kaynağı niteliğindeki yayınlar hazırlayarak kendi standartlarını oluşturan seçkin bir kurum. Başkanlığını ilk kez bir Türk’ün, Sn. Cüneyt Öge’nin yaptığı Birlik, bu büyük organizasyonu desteklemelerinin nedenini, Türkiye’nin otomotiv alanında kat ettiği mesafeler, sektördeki kuruluşların Ar-Ge ve inovasyon alanlarındaki başarıları, otomotiv mühendisliği alanında artan iş olanakları, otomotiv mühendisliği alanında Türk üniversitelerinin çalışmaları olarak açıklıyor.

Açılışını SAE-International Başkanı Cüneyt Öge’nin yapacağı konferansın ilk gün oturumlarında “otomotivde hafifleştirme” konuları ele alınacak, ikinci gün oturumlarında da otomotiv mühendisliği eğitimi ve otomotiv sektöründe kariyer olanakları işlenecek. Her iki günde de dünya otomotiv sanayiinden önemli konuşmacılar bulunacak.

1. gün Otomotivde Hafifleştirme

İlgili başlık altında, karbon ekonomisi açısından son derece önemli olan, araçların yakıt tüketimi ve seyir dinamiğinde doğrudan etkili olan hafifleştirme çalışmaları konusunda bilgi paylaşımları yapılacak. Otomotiv sanayiinin Ar-Ge projelerinde her zaman büyük önem verilen bu başlık altında, gerek güncel emisyon seviyeleri ve karbon salımını ve gerekse çarpışma güvenliği mevzuatı ve maliyet parametrelerini optimum seviyede sağlamayı hedefleyen hafifleştirme yaklaşımları ele alınacak. Araç hafifleştirme yaklaşımı konusunda uluslararası alanda çalışmalar yapmış konuşmacıların başında Frauenhofer Enstitüsü’nden Prof. Dr. Thilo Bein, Magna International’dan Tim Skszek, Mercedes-Benz’ten Dr. Rupert Niethammer, Warwick Üniversitesi’nden Prof. Tony McNally, Erdemir’den Dr. Oğuz Gündüz, DowAksa’dan Levent Gür, Ford Otosan’dan Ergün Güraslan, Tofaş’tan Tolga Uludağ, Assan Alüminyum’dan Dr. Murat Dündar ve Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Melih Papila geliyor. Tüm gün sürecek oturumlarda konuşmacılar tarafından en iyi uygulama örnekleri sunulacak.

2. gün Otomotiv Mühendisliği Eğitimi ve Otomotivde Kariyer

Türk Otomotiv Sanayii, tecrübe ve birikimiyle uluslararası bir üretim merkezi olmayı başardı ve uluslararası anlamda rekabetçi konumu sürdürebilmek adına en önemli gereksinim nitelikli işgücü. Hem beyaz hem de mavi yaka personelin doğru eğitim alması, otomotiv sanayiinin sürdürülebilir gelişimini garanti altına almanın ön şartı. Bu bağlamda Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda “Otomotiv Mühendisliği Eğitimi” ve “Otomotivde Kariyer” başlıklarında değerli konuşmacılar, kurumları ve sektörden örneklerle otomotiv sektörünün gençlere sunduklarını ve onlardan beklentilerini dile getirecekler. Colorado School of Mines Üniversitesi’nden Dr. Emmanuel de Moor ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Güney’in sunumları ardından Bahadır Aydagül’ün yöneteceği “Otomotiv Mühendisliği” panelinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cem Soruşbay, Figes Mühendislik’ten Dr. Tarık Öğüt, Martur’dan Dr. Recep Kurt ve Tofaş’tan Dr. İsmail Durgun söz alarak otomotiv mühendisliği eğitiminden beklenenler ve güncel durumunu tartışacaklar. SAE International Başkanı Cüneyt Öge’nin dünyanın dört bir yanından otomotiv mühendislerinin bireysel başvurularını kabul eden SAE organizasyonunu Türk öğrencilere tanıtacak ve Türk Otomotiv Sanayii kadar Türk mühendislerin de uluslararası organizasyonlarda etkin rol almalarının önemini vurgulayacak. Sonrasında Temsa Global’den İbrahim Eserce’nin yöneteceği “Otomotivde Kariyer” başlıklı panelde Mercedes-Benz Türk’ten Betül Çorbacıoğlu, Ford Otosan’dan Nursel Ölmez Ateş ve Standard Profil’den Ayhan Tokcan, otomotiv sektöründe çalışma ve ilerleme koşulları konusundaki görüşlerini paylaşacaklar.

* OİB:

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB); 1991 yılında, Uludağ Taşıt Araçları ve Yan Sanayi İhracatçıları Birliği (UTAYSİB) adıyla, 246 üye ve 163 milyon dolar ihracat ile Uludağ İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği (UİB) bünyesinde Bursa’da kurulmuştur. 2014 yılı sonu itibariyle, Türkiye’nin 45 ilinde bulunan toplam 2.640 aktif üyesi ve 19,5 milyar dolar ihracatı ile OIB, ülke ihracatının lokomotifi durumundaki otomotiv endüstrisinin ihracattaki tek temsilcisidir.

Ülkemizde otomotiv endüstrisinin rolü genel ekonomi içinde artan bir grafik çizmektedir. Yüksek katma değer sağlama potansiyelinin yanı sıra sanayileşmenin ve teknolojik gelişmenin temelini oluşturan otomotiv endüstrisi, yıllar içinde gösterdiği büyüme hızı ve sağladığı ihracat olanakları ile Türkiye ekonomisi içinde çok önemli bir konuma ulaşmıştır.

** OSD:

11 otomotiv üreticisi firmanın bir araya gelmesi ile 11 Ocak 1974 tarihinde ilk kuruluş toplantısını gerçekleştiren OSD, 1630 sayılı Dernekler Kanunu’na göre gerekli şartları sağlayarak 14 Haziran 1974 tarihinde “Motorlu Kara Nakil Vasıtaları Kamyon, Kamyonet, Traktör, Otobüs ve Otomobil İmalatçıları Sanayii Derneği” adı altında kurulmuştur.

7 Kasım 1979 tarihinde yapılan tüzük değişimi ile adı “Otomotiv Sanayii Derneği” olarak değiştirilen dernek, günümüzde, her biri küresel birer oyuncu olan 14 üye firması ve geniş uzman kadrosu ile ülkemiz Otomotiv Sanayii’ni geliştirmeye yönelik çalışmalarını 42 yıldır başarı ile sürdürmektedir. OICA (International Organization of Motor Vehicle Manufacturers) üyesi olan OSD, ülkemiz Otomotiv Sanayii’ni uluslararası platformda temsil etmektedir.

Sanayimizin rekabetçiliği açısından son derece önemli olan özellikle Teknik Mevzuat konularında da AB ve BM/AEK nezdinde gelişmeleri yakından takip etmek üzere, ACEA (The European Automobile Manufacturers’ Association) bünyesinde AB’den ilgili ülke derneklerinin katılımıyla güncel küresel ve yerel gelişmelerin değerlendirildiği “Liaison Committee” faaliyetlerin de ülkemizi temsil etmektedir.

*** OTEP:

TÜBİTAK desteği ile 2008 yılında kurulan “Otomotiv Teknoloji Platformu” (OTEP), Türkiye’de faaliyet gösteren, Otomotiv Sanayii ile doğrudan veya dolaylı ilgili, Ar-Ge yapan kuruluşların bir platform etrafında birleşmesini sağlamayı ve yaratılan sinerji ile Otomotiv Sanayiindeki Ar-Ge kapasitesini arttırarak, bu alanda Türkiye’nin uzun dönemli rekabetçiliğini koruması için gerekli çalışmaları, ortak akıl yöntemi ile tespit etmeyi ve başlatmayı hedeflemektedir.

Otomotiv ana sanayi, tedarikçi, mühendislik, test ve analiz, koordinasyon ve ilgili Yüksek Öğretim Kurumları’nın önemli bir kısmı OTEP üyesi olup, platform içerisinde Sektördeki bilgi ve teknoloji geliştiren ve üreterek pazarlayan paydaşlar dengeli şekilde temsil edilmektedir.

Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP) “Ar-Ge ve İnovasyon için yatırım teşvikini harekete geçirmek ve teknolojik olarak yenilikçi bir ekonomi ortaya çıkarmak için ulusal, bölgesel ve Avrupa ölçeğindeki faaliyetleri koordine etmek suretiyle katma değer yaratmak” amacı ile Vizyon ve Misyon doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir.

**** TAYSAD:

  • 1978 yılında kurulmuş olup, Türk otomotiv tedarik sanayinin tek ve en yetkin temsilcisidir.
  • 350 üyesiyle otomotiv tedarik sanayi üretiminin % 65’ini ve ihracatının da % 70’ini temsil etmektedir.
  • Sayısal olarak üyelerinin % 80’i Marmara, % 12’ si Ege ve % 8’ide diğer bölgelerimizde faaliyet göstermektedir.
  • Üyesi bulunan 350 firma, 140 bin’den fazla kişiye istihdam sağlamaktadır.
  • Üyelerinin % 25’i yabancı sermaye ortaklığı ile üretim yapmaktadır.
  • Avrupa Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği CLEPA’nın üyesidir. (www.clepa.be)
  • OTAM Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme A.Ş.’nin kurucu ortağıdır.
  • Yurt içi ve yurt dışı kurumlarca, otomotiv tedarik sanayii mamul alımlarında referans kurum niteliğini taşımaktadır.
  • ESCA Silver Label ve ISO 9001 sertifikalarına sahiptir.

***** SAE:

SAE International (Society of Automotive Engineers-Otomotiv Mühendisleri Birliği), bünyesinde havacılık, otomotiv ve ticari araç sanayiinden 128.000’den fazla mühendis ve ilgili teknik uzmanları bulunduran ABD merkezli global bir Birliktir. SAE International’ın temel yetkinlik alanları yaşam boyu öğrenme ve teknik standartlar geliştirmesine yönelik çalışmaları koordine etmektir. Bu amaçla SAE pek çok yayın çıkarmakta, konferans ve kongreler düzenlemekte ve mesleki denetim görevleri yürütmektedir.

Kış Kesintilerinin Kurtarıcısı Jeneratörler

Kış ayları yaklaşırken enerji kesintilerinden etkilenmemek için önlemi önceden almak kesintisiz enerjiyi garantiliyor. Portatif, dizel ve doğalgazlı jeneratör seçenekleri sunan Aksa Jeneratör, zamansız kesintilere çözüm sunarken, kesinti nedeniyle yaşanabilecek maddi zararların da önüne geçiyor.
Soğuk kış günlerinde enerjisiz kalmamak için farklı kullanım alanlarına uygun jeneratörler ile önlem almak mümkün. Dönemsel ve sürekli enerji ihtiyacını karşılayan Aksa Jeneratör, elektrik desteğine ihtiyaç duyulan yerlerde ve zamansız elektrik kesintilerine ürün seçenekleri ile çözüm sunuyor.

Aksa ile ihtiyaca uygun jeneratör
Kullanıcısına kesintisiz enerji sunan Aksa, yeni teknolojiye sahip portatif jeneratörleriyle her koşulda hayatı kolaylaştırıyor. Taşıması kolay ve düşük güç ihtiyacını karşılamada ideal portatif jeneratörler, birçok ortamda kesintisiz enerji sağlıyor. Aksa Portatif Jeneratör, sık sık elektrik kesintisi yaşayanların en büyük yardımcısı oluyor. Benzinli ve dizel yakıtlı Portatif Aksa Jeneratör; yakıt türü, faz çeşitleri ve çalışma şekline göre çeşitliliğe sahip.

Kolaylıkla temin edilebilen dizel jeneratörler ise, enerji sürekliliği sağlanmasına yardımcı oluyor. Dizel yakıtının parlayıcı özelliğinin olmaması, dizel jeneratörlerin sabit tesislerde ve seyyar iş sahalarında tercih edilmesini sağlıyor . Sürekli enerji kaynağı olarak kullanılabilen dizel jeneratör, montaj yapılacak alanın ihtiyacına göre açık tip, sessiz kabinli tip, sessiz konteynerlı tip olarak gruplandırılabiliyor.
Maddi kayıpların önüne jeneratör ile geçilebilir
Sıklıkla yaşanan elektrik kesintileri ev ve iş yerlerinde yaşanan aksaklıkları da beraberinde getiriyor. Özellikle iş yerlerinde yaşanan ve uzun süren elektrik kesintileri iş kayıplarına yol açarak iş yerlerini maddi olarak zarara uğratabiliyor.
Türkiye jeneratör pazarında lider olan Aksa, 1 kVA’tan 3.000 kVA’ta kadar olan güç seçenekleriyle ve ayrıca; benzin, dizel ve doğal gaz yakıtlı jeneratörleri ile beklenmedik kesintilerde enerji ihtiyacına cevap veriyor.

Geleceğin İşgücü Araştırması: Yapay Zeka işleri kolaylaştıracak mı?

Two women working on XPS 13 Notebook (Dino2) model 9350 in a cafe

Dell ve Intel’in Geleceğin İşgücü Araştırması’na göre, çalışanların yarısından fazlası (%52), yapay zekanın (AI) sunulmasının işlerini kolaylaştıracağına inanıyor

İstanbul, 24 Ekim, 2016 – Dell, modern iş dünyasını şekillendiren küresel teknolojinin tanımlandığı [i]Dell ve Intel Geleceğin İşgücü Çalışmasına ait Avrupa ve Güney Afrika araştırma sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre bu bölgelerdeki çalışanların neredeyse yarısı, mevcut işverenlerinin son teknolojik gelişmelerden etkili bir şekilde faydalanmadığını düşünüyor. Yenilikçi teknolojilerinse işlerini kolaylaştıracağına inanıyor.

Yeni teknolojik trendleri takip etmeyen şirketler geride kalma riski taşıyor

Araştırma şirketi PSB tarafından gerçekleştirilen 2016 Geleceğin İşgücü Çalışması ile 10 ülkedeki küçük, orta ve büyük ölçekli işletmelerin yaklaşık 4.000 tam zamanlı çalışanı ile anket gerçekleştirildi. Çalışanların çoğu, gelecek beş yıl içinde akıllı ofiste çalışacaklarına inanmıyor ve mevcut işyeri teknolojilerinin, yenilik bakımından kişisel cihazlarının gerisinde kaldığını düşünüyor.

Teknoloji şimdiden işyerindeki etkileşimlerimiz üzerinde büyük bir etkiye sahip. Güney Afrika’daki Y kuşağının %67’si yüz yüze toplantıların geride kalacağına inanıyor. Nesnelerin İnterneti (IoT) ve sanal gerçeklik (VR) gibi yenilikçi teknolojilerin yakın gelecekte şirketler açısından etkisinin ve öneminin artacağı öngörülüyor.

Çalışanların, işverenlerinden beklentileri üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteren araştırmaya göre, bu yeni gelişmeleri takip etmeyen işyerleri ise geride kalma riski taşıyor. Bununla birlikte Avrupa ve Güney Afrika’daki çalışanların yarısından fazlası (%52), yapay zekanın (AI) sunulmasının işlerini kolaylaştıracağına inanıyor.

Çalışanlar, şirketlerinin kısa sürede son teknolojiye uyum sağlamaları konusunda kararsızlar

Bölgesel sonuçlar, özellikle Güney Afrika (%67) ve İngiltere’deki (%47) çalışanların, ofis teknolojilerinin yeterince akıllı olmadığını düşündüğünü gösteriyor (dünya genelindeki çalışanların %44’üne kıyasla). Çalışanlar, işletmelerin ofisleri daha akıllı hale getirmek için en son teknolojileri uygulamasına hazır olduklarını düşünseler de bunun gelecek beş yıl içerisinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda karasızlar.
Çalışanlar, yeni çalışma düzenlemelerinin var olmasını sağlayan ilerlemelerin yeni güvenlik ve altyapı gerektireceğinin de farkında. Avrupalı ve Güney Afrikalı katılımcılar, gelişmiş güvenlik korumasına, işyerlerinde uygulanacak en önemli teknoloji olarak bakıyor.

Mevcut teknoloji Y kuşağının işi kabul etmesinde önemli bir rol oynuyor

Söz konusu bir kabiliyet edinmek ve onu korumak olduğunda teknoloji, özellikle y-kuşağı için büyük önem taşıyor; Alman Y kuşağı çalışanlarının %79’u işlerinde kullandıkları teknolojinin sorumluluklarını yerine getirmelerini kolaylaştırdığını söylüyor. Bu nedenle önemli bir kesimin, işverenlerinin sunduğu teknoloji standartların altında olduğu takdirde işlerini bırakmak istediğini söylemesi şaşırtıcı değil. Zira Fransa’da Y kuşağının yarısı gibi şaşırtıcı bir kesim işini bırakma niyetini dile getirdi. Avrupa ve Güney Afrika’daki Y kuşağı (Fransa’da %86’ya kadar) ayrıca yeni bir işteki mevcut teknolojinin pozisyonu kabul edip etmemeleri konusundaki kararlarını etkileyeceğini söylüyor.

Dünya Otomotiv Sanayii’ne Yön Verenler İstanbul’da

Dünya Otomotiv Sanayii’ne yön veren mühendisler, otomotivin geleceğini tartışmak üzere İstanbul’a geliyor. 3-4 Kasım 2016’da gerçekleştirilecek olan Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda otomotiv sanayiinin mühendislik konularında atılması gereken adımları ve mühendisliğin otomotiv sanayiindeki mevcut dinamikleri ele alınacak.
Ana sanayi başta olmak üzere tedarik sanayiinden dünya otomotiv devlerinin Ar-Ge ve ürün geliştirmeden sorumlu mühendisleri, ilki 3-4 Kasım’da gerçekleştirilecek IAEC (Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı) İstanbul’da olacak. OİB*’nin desteği, OSD**, OTEP*** ve TAYSAD**** ortaklığı ve SAE***** işbirliği ile Türk Otomotiv Sanayii’nin öncülük ettiği etkinlikte otomotivin yarını tartışılacak.
Konferansın destekçisi olan SAE International, otomotivin en saygın kuruluşlarından biri olarak gerek ABD’de gerekse dünyanın çeşitli ülkelerinde son derece etkili kongreler düzenleyerek sektörün gelişimine katkı sağlıyor ve her biri birer bilgi ve referans kaynağı niteliğindeki yayınlar hazırlayarak kendi standartlarını oluşturan seçkin bir kurum. Başkanlığını ilk kez bir Türk’ün, Sn. Cüneyt Öge’nin yaptığı Birlik, bu büyük organizasyonu desteklemelerinin nedenini, Türkiye’nin otomotiv alanında kat ettiği mesafeler, sektördeki kuruluşların Ar-Ge ve inovasyon alanlarındaki başarıları, otomotiv mühendisliği alanında artan iş olanakları, otomotiv mühendisliği alanında Türk üniversitelerinin çalışmaları olarak açıklıyor.
Açılışını SAE-International Başkanı Cüneyt Öge’nin yapacağı konferansın ilk gün oturumlarında “otomotivde hafifleştirme” konuları ele alınacak, ikinci gün oturumlarında da otomotiv mühendisliği eğitimi ve otomotiv sektöründe kariyer olanakları işlenecek. Her iki günde de dünya otomotiv sanayiinden önemli konuşmacılar bulunacak.


1. gün Otomotivde Hafifleştirme

İlgili başlık altında, karbon ekonomisi açısından son derece önemli olan, araçların yakıt tüketimi ve seyir dinamiğinde doğrudan etkili olan hafifleştirme çalışmaları konusunda bilgi paylaşımları yapılacak. Otomotiv sanayiinin Ar-Ge projelerinde her zaman büyük önem verilen bu başlık altında, gerek güncel emisyon seviyeleri ve karbon salımını ve gerekse çarpışma güvenliği mevzuatı ve maliyet parametrelerini optimum seviyede sağlamayı hedefleyen hafifleştirme yaklaşımları ele alınacak. Araç hafifleştirme yaklaşımı konusunda uluslararası alanda çalışmalar yapmış konuşmacıların başında Frauenhofer Enstitüsü’nden Prof. Dr. Thilo Bein, Magna International’dan Tim Skszek, Mercedes-Benz’ten Dr. Rupert Niethammer, Warwick Üniversitesi’nden Prof. Tony McNally, Erdemir’den Dr. Oğuz Gündüz, DowAksa’dan Levent Gür, Ford Otosan’dan Ergün Güraslan, Tofaş’tan Tolga Uludağ, Assan Alüminyum’dan Dr. Murat Dündar ve Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Melih Papila geliyor. Tüm gün sürecek oturumlarda konuşmacılar tarafından en iyi uygulama örnekleri sunulacak.


2. gün Otomotiv Mühendisliği Eğitimi ve Otomotivde Kariyer

Türk Otomotiv Sanayii, tecrübe ve birikimiyle uluslararası bir üretim merkezi olmayı başardı ve uluslararası anlamda rekabetçi konumu sürdürebilmek adına en önemli gereksinim nitelikli işgücü. Hem beyaz hem de mavi yaka personelin doğru eğitim alması, otomotiv sanayiinin sürdürülebilir gelişimini garanti altına almanın ön şartı. Bu bağlamda Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda “Otomotiv Mühendisliği Eğitimi” ve “Otomotivde Kariyer” başlıklarında değerli konuşmacılar, kurumları ve sektörden örneklerle otomotiv sektörünün gençlere sunduklarını ve onlardan beklentilerini dile getirecekler. Colorado School of Mines Üniversitesi’nden Dr. Emmanuel de Moor ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Güney’in sunumları ardından Bahadır Aydagül’ün yöneteceği “Otomotiv Mühendisliği” panelinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cem Soruşbay, Figes Mühendislik’ten Dr. Tarık Öğüt, Martur’dan Dr. Recep Kurt ve Tofaş’tan Dr. İsmail Durgun söz alarak otomotiv mühendisliği eğitiminden beklenenler ve güncel durumunu tartışacaklar. SAE International Başkanı Cüneyt Öge’nin dünyanın dört bir yanından otomotiv mühendislerinin bireysel başvurularını kabul eden SAE organizasyonunu Türk öğrencilere tanıtacak ve Türk Otomotiv Sanayii kadar Türk mühendislerin de uluslararası organizasyonlarda etkin rol almalarının önemini vurgulayacak. Sonrasında Temsa Global’den İbrahim Eserce’nin yöneteceği “Otomotivde Kariyer” başlıklı panelde Mercedes-Benz Türk’ten Betül Çorbacıoğlu, Ford Otosan’dan Nursel Ölmez Ateş ve Standard Profil’den Ayhan Tokcan, otomotiv sektöründe çalışma ve ilerleme koşulları konusundaki görüşlerini paylaşacaklar.

OİB:

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB); 1991 yılında, Uludağ Taşıt Araçları ve Yan Sanayi İhracatçıları Birliği (UTAYSİB) adıyla, 246 üye ve 163 milyon dolar ihracat ile Uludağ İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği (UİB) bünyesinde Bursa’da kurulmuştur. 2014 yılı sonu itibariyle, Türkiye’nin 45 ilinde bulunan toplam 2.640 aktif üyesi ve 19,5 milyar dolar ihracatı ile OIB, ülke ihracatının lokomotifi durumundaki otomotiv endüstrisinin ihracattaki tek temsilcisidir.

Ülkemizde otomotiv endüstrisinin rolü genel ekonomi içinde artan bir grafik çizmektedir. Yüksek katma değer sağlama potansiyelinin yanı sıra sanayileşmenin ve teknolojik gelişmenin temelini oluşturan otomotiv endüstrisi, yıllar içinde gösterdiği büyüme hızı ve sağladığı ihracat olanakları ile Türkiye ekonomisi içinde çok önemli bir konuma ulaşmıştır.


OSD:

11 otomotiv üreticisi firmanın bir araya gelmesi ile 11 Ocak 1974 tarihinde ilk kuruluş toplantısını gerçekleştiren OSD, 1630 sayılı Dernekler Kanunu’na göre gerekli şartları sağlayarak 14 Haziran 1974 tarihinde “Motorlu Kara Nakil Vasıtaları Kamyon, Kamyonet, Traktör, Otobüs ve Otomobil İmalatçıları Sanayii Derneği” adı altında kurulmuştur.

7 Kasım 1979 tarihinde yapılan tüzük değişimi ile adı “Otomotiv Sanayii Derneği” olarak değiştirilen dernek, günümüzde, her biri küresel birer oyuncu olan 14 üye firması ve geniş uzman kadrosu ile ülkemiz Otomotiv Sanayii’ni geliştirmeye yönelik çalışmalarını 42 yıldır başarı ile sürdürmektedir. OICA (International Organization of Motor Vehicle Manufacturers) üyesi olan OSD, ülkemiz Otomotiv Sanayii’ni uluslararası platformda temsil etmektedir.

Sanayimizin rekabetçiliği açısından son derece önemli olan özellikle Teknik Mevzuat konularında da AB ve BM/AEK nezdinde gelişmeleri yakından takip etmek üzere, ACEA (The European Automobile Manufacturers’ Association) bünyesinde AB’den ilgili ülke derneklerinin katılımıyla güncel küresel ve yerel gelişmelerin değerlendirildiği “Liaison Committee” faaliyetlerin de ülkemizi temsil etmektedir.

OTEP:

TÜBİTAK desteği ile 2008 yılında kurulan “Otomotiv Teknoloji Platformu” (OTEP), Türkiye’de faaliyet gösteren, Otomotiv Sanayii ile doğrudan veya dolaylı ilgili, Ar-Ge yapan kuruluşların bir platform etrafında birleşmesini sağlamayı ve yaratılan sinerji ile Otomotiv Sanayiindeki Ar-Ge kapasitesini arttırarak, bu alanda Türkiye’nin uzun dönemli rekabetçiliğini koruması için gerekli çalışmaları, ortak akıl yöntemi ile tespit etmeyi ve başlatmayı hedeflemektedir.

Otomotiv ana sanayi, tedarikçi, mühendislik, test ve analiz, koordinasyon ve ilgili Yüksek Öğretim Kurumları’nın önemli bir kısmı OTEP üyesi olup, platform içerisinde Sektördeki bilgi ve teknoloji geliştiren ve üreterek pazarlayan paydaşlar dengeli şekilde temsil edilmektedir.

Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP) “Ar-Ge ve İnovasyon için yatırım teşvikini harekete geçirmek ve teknolojik olarak yenilikçi bir ekonomi ortaya çıkarmak için ulusal, bölgesel ve Avrupa ölçeğindeki faaliyetleri koordine etmek suretiyle katma değer yaratmak” amacı ile Vizyon ve Misyon doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir.


TAYSAD:

  • 1978 yılında kurulmuş olup, Türk otomotiv tedarik sanayinin tek ve en yetkin temsilcisidir.
  • 350 üyesiyle otomotiv tedarik sanayi üretiminin % 65’ini ve ihracatının da % 70’ini temsil etmektedir.
  • Sayısal olarak üyelerinin % 80’i Marmara, % 12’ si Ege ve % 8’ide diğer bölgelerimizde faaliyet göstermektedir.
  • Üyesi bulunan 350 firma, 140 bin’den fazla kişiye istihdam sağlamaktadır.
  • Üyelerinin % 25’i yabancı sermaye ortaklığı ile üretim yapmaktadır.
  • Avrupa Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği CLEPA’nın üyesidir. (www.clepa.be)
  • OTAM Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme A.Ş.’nin kurucu ortağıdır.
  • Yurt içi ve yurt dışı kurumlarca, otomotiv tedarik sanayii mamul alımlarında referans kurum niteliğini taşımaktadır.
  • ESCA Silver Label ve ISO 9001 sertifikalarına sahiptir.

SAE:

SAE International (Society of Automotive Engineers-Otomotiv Mühendisleri Birliği), bünyesinde havacılık, otomotiv ve ticari araç sanayiinden 128.000’den fazla mühendis ve ilgili teknik uzmanları bulunduran ABD merkezli global bir Birliktir. SAE International’ın temel yetkinlik alanları yaşam boyu öğrenme ve teknik standartlar geliştirmesine yönelik çalışmaları koordine etmektir. Bu amaçla SAE pek çok yayın çıkarmakta, konferans ve kongreler düzenlemekte ve mesleki denetim görevleri yürütmektedir.

Altın Portakal’ın İlk Sahipleri Belli Oldu

Geçen yıldan itibaren iki gece halinde düzenlenmeye başlayan Uluslararası Antalya Film Festivali’nde ilk ödüller sahiplerini buldu. Kapanıştan bir gece önce The Land of Legends Theme Park-Rixos World’de, Antalya Film Forum Kapanış Töreni ve 53. UAFF Yaratıcı Ödüller gecesi düzenlendi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 53. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde, Antalya Film Forum ödülleri ve “Yaratıcı Ödüller” sahiplerini buldu.

Ödül töreninde konuşan Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Festival Başkanı Menderes Türel, “Arkadaşlarımızla bir fidan diktik ve inşallah bu fidan büyüyecek, dev bir çınar olacak. Festival öncesinde sinemamızın bu yıl üretim açısından biraz durgun olduğunu düşünüyordum. Ancak festivale katılan usta ve genç yönetmenlerden aldığım izlenimler, çok olumlu yöndeydi. Sinemamızın hem ustalık hem de genç yetenekler bakımından zenginleştiğini görmek beni çok mutlu etti” dedi.

Festival Direktörü Elif Dağdeviren ve Antalya Film Forum Direktörü Zeynep Atakan’ın sundukları gecede toplam 18 ödül sahipleriyle buluşurken Uluslararası Antalya Film Festivali, 23 Ekim Pazar akşamı Expo 2016 Kongre Merkezi’nde düzenlenecek kapanış töreni ile sona erecek.

Antalya Film Forum Ödülleri

• Villa Kult Rezidans Ödülü – Anadolu Leoparı

• TRT Proje Geliştirme Ödülü – Şahmerdan

• Kurmaca Pitching Platform Ödülü – Kız Kardeşler/Güven

• Belgesel Pitching Platform Ödülü – Ben de Buradayım/Kim Mihri

• Difiglame Renklendirme ve Görsel Efekt – Daha

• Work in Progress Ödülü – Mr. Gay Suriye

Yaratıcı Ödüller

• Belgesel Film Seçkisi İzleyici Ödülü – Ben Ömer (Mesut Gengeç)

• Kısa Film Seçkisi Ödülü – 7 Santimetre (Metehan Şereflioğlu)

• Rengahenk Film Seçkisi Ödülü – Yağmurlarda Yıkansam (Gülten Taranç)

• Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü – Babamın Kanatları (Fatih Rağbet, Ödül Kategorisi: Ses Tasarımı ve Miksaj)

• En İyi Kurgu Ödülü – Ali Aga (Genç Pehlivanlar)

• En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü – Devrim Ömer Ünal (Rauf)

• En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü – Vedat Özdemir (Rauf)

• En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü – Haji Gül Aser (Toz)

• En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü – Kübra Kip (Babamın Kanatları)

• Behlül Dal Jüri Özel Ödülü – Genç yetenek ödülü; Genç Pehlivanlar tüm oyuncuları

• Film Yöneticileri Derneği (FİLM YÖN) En İyi Yönetmen Ödülü – Yeşim Ustaoğlu (Tereddüt)

• En İyi İlk Film Ödülü – Babamın Kanatları (Yönetmen:Kıvanç Sezer, Yapımcı: Soner Alper-Ali Bayraktar)

Bellona 2 Günde 5 Yeni Mağaza Açarak, Mağaza Sayısını 649’a Çıkardı.

Bellona yeni enerjisi ile son olarak Ege ve Marmara Bölgesi’nde 2 günde 5 yeni mağaza açtı. Bu yıl 15 yeni mağaza açan marka 8 mağaza daha açarak yıl sonu hedeflerine ulaşacak. Mobilya sektöründe en sevilen marka olan Bellona toplam 649 mağazası ile Türkiye mobilya perakende sektöründe lider bir oyuncu olduğunu ispatladı.

1477059505_img_6176

Bellona’ya 50 Milyon TL’lik yeni yatırım

Boydak Holding CEO’su Ertunç Laçinel, mobilya alanında ölçeklerini daha da büyütmek için 50 milyon TL’lik yeni bir yatırım kararı aldıklarını ifade ederek,” 2017 yılında bu yatırımı tamamlayıp hem bölge istihdamına katkı sağlayacağız hem de Bellona olarak yurtiçinde ve yurtdışında pazar paylarımızı artıracağız” dedi. Manisa’da bir mağaza açan marka, İstanbul’da da 4 mağazayı peş peşe açıp, son 2 günde 5 yeni mağazayı tüketicileriyle buluşturarak yatırımcılıktaki lider yapısını bir kez daha gösterdi.

Bu yıl açılan mağazalarla bin kişiye istihdam

Türkiye’nin en büyük mobilya markalarını bünyesinde bulunduran Boydak Holding açtığı mağazalar ile dolaylı olarak bin kişiye de istihdam oluşturdu.
Mobilya sektöründe en itibarlı ve en sevilen markalara sahip olan grup toplam 1.747 mağazası ile Türkiye perakende sektörüne de yön veriyor.

Türkiye’nin ekonomik gücüne ve dinamiklerine güvendiklerini belirten Boydak Holding CEO’su Ertunç Laçinel “Lokomotif sektörümüz olan mobilya ile yurtiçinde ve yurtdışında istikrarlı şekilde büyümeye devam ediyoruz. İstikbal ve Bellona markalarımız adına toplam 40 yeni mağaza açıldı, yılsonuna kadar 15 mağaza daha açacağız. Açılan bu mağazalar için yaptığımız yatırım tutarı ise 120 milyon TL’yi buldu. Böylece yeni açılan mağazalarımızda bin kişiye istihdam sağlamış olduk” dedi. Bu çalışmalar ile Türkiye’nin 2023 vizyonuna ellerinden geldiği kadar destek olmaya gayret göstereceklerini belirten Laçinel ,’’2016’nın sonuna yaklaşırken grup olarak Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlayacağımız için mutluyuz’’ dedi.

Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Güzeldülger ise yaptığı konuşmada amaçlarının Ar-Ge ve inovatif odaklı yeni yatırımlar yaparak istihdam ve ihracat gelirlerini artırmak olduğunu belirtti. Yapılan yatırımlarda ağırlığın Ar-Ge alanında olduğunu ifade eden Güzeldülger, ‘’Bellona markamız için yatırım kararını aldığımız ve 2017 yılında sisteme kazandırılacak Ar-Ge merkezi, Türkiye’nin mobilya sektöründe en büyük ve yenilikçi

Ar-Ge merkezi olacak.’’ dedi. Avrupa’nın en büyük entegre üretim tesisine sahip mobilya üreticisi olduklarını hatırlatan Güzeldülger, yeni yatırımlar ve yeni projeler ile özellikle 2017 yılında yurt dışında da yeni açılımlar yapacaklarını ve Bellona’ya Dünya’nın her yerinde bilinen Türk markası kimliği kazandıracaklarını söyledi.

Ofist’ten Tarihsel Kimliğe Güncel Yorum : Bell Evi

BELL EVİ

İç Mimar Yasemin Arpaç ve İç Mimar Sabahattin Emir liderliğindeki Ofist tarafından 100 yıllık tarihi kimliğine sadık kalınarak modern ve kullanıcı odaklı bir tasarım anlayışıyla yorumlanan İstanbul Gümüşsuyu’ndaki Bell House, İngiliz evsahibinin yaşam tarzını ve kültürünü yansıtan detaylarıyla dikkat çekiyor.

Ele aldığı tüm projeleri, içerisinde bulundukları zaman ve mekan çerçevesinde değerlendirip yaratıcı çözümler geliştiren ve iç mimariye ‘dekore etme’nin çok ötesinde, strüktürel ve mimari açıdan yaklaşan İç Mimar Yasemin Arpaç ve İç Mimar Sabahattin Emir ortaklığındaki Ofist tarafından İstanbul Gümüşsuyu’ndaki 100 yıllık bir apartmanda tasarlanan Bell House, geçmişin izlerini taşıyan detaylara sadık kalınarak modern ve kullanıcı odaklı bir tasarım anlayışla kurgulanmış.

Yapının tarihsel dokusunu ve orjinal kimliğini ortaya çıkartarak, evsahibinin ihtiyaçlarına ve günümüz şartlarındaki yaşantısına uygun hale getirmek düşüncesiyle ele alınan Bell House’un tasarım kurgusundaki ayrıntılarda ev sahibinin İngiliz olması belirleyici bir unsur olmuş. Zamanla değişerek orjinalliğini kaybeden ahşap doğramaların yerine kullanılan plastik pencereler ile orjinal döküm radyatörlerin yerine kullanılan panel radyatörler, aslına uygun malzemelerle değiştirilerek eski kimliğine uygun bir hale getirilmiş. Atıl durumdaki ahşap rabıtalar ise dönemin özelliğini kaybetmeyecek şekilde dikkatlice elden geçirilmiş. Ev sahibinin, Bell House’u alma sebebi olan, zaman içerisinde dökülerek zarar görmüş duvarlardaki alçı süslemeler ise özelliğini yitirmemiş kısımlarından kalıp alınarak tamamlanmış.

Bell House’u tasarlarken, ev sahibinin “Bir şeyi beğeniyorsam ve onun doğruluğundan şüphem yoksa, tasarımın genelinde kullanmalıyım” mantığından yola çıkan Ofist ekibi, iç mekandaki tüm ahşap dolaplarda aynı göbek çıta detayı kullanılarak beyaza boyatmış. Aynı mantıkla banyolar dahil evin tamamında kullanımı ihtiyaca göre şekillenen tekli, üçlü ve altılı sarkıt aydınlatmalara yer verilmiş. Bell House’un genelinde benzer bir yaklaşım gözetilerek ülkemizdeki hamam, mezarlıklar ve eski İstanbul apartmanlarında sıkça kullanılan Marmara mermerine en doğal haliyle yer verilmiş.

Kullanıcının kültür ve ihtiyaçlarına uygun tasarım yapmayı hedefleyen Ofist, mevcut küçük mutfağa ek olarak salon salomanje’nin antre karşısındaki odasını büyük bir mutfak için ayırmış. Her iki mutfağa da İngiliz tarzı yemek pişirme alışkanlıkları doğrultusunda fırın tepsilerinin yıkanabileceği büyük mermer evyelerle kuzine yerleştirilmiş. Duvar süslemelerinin arka planda kalmaması için mutfak üst dolabı ve raf gibi üniteler yerleştirilmekten kaçınılmış.

1476269137_01___custom_

Orjinalliğini çoktan yitirmiş olan banyolarda, yeni ve modern bir tasarım ile hareket edilmiş ve belli bir kotun altındaki kısımlar corian ile şekillendirilerek küvet, duş, lavabo, zemin yüzeyi ve tezgahlar oluşturulmuş. Kalan yüzeylerde ise mermer ve doğal taş kullanımına ağırlık verilmiş. Tüm kapıların aslına uygun şekilde yenilendiği Bell House’da, yatak odaları ve banyolar haricinde kapı kanatları olmadan yalnızca kapı kasaları kullanılmış. Bu şekilde dışarıdan gelen ışığın kesintiye uğramaması sağlanarak beyaz boyalı ahşap ve duvar yüzeylerin ön plana çıkması ve ev içinde aydınlık bir atmosferin oluşturulması hedeflenmiş.

Tasarımın temel detaylarında kullanılan evin orjinal kimliğine geri dönme fikri, ev sahibinin Türkiye’den ve dünyanın farklı ülkelerinden topladığı antika mobilya ve tablolarla bir araya gelerek Bell House’un kendine has iç mekan tasarımının oluşmasında büyük rol oynamış.

Sıra Dışı Projeleri Sadece Temesist Yapar

Temesist Depo Raf Sistemleri Pazarlama Müdürü Mehmet GÜL

Temesist  Depo Raf Sistemleri 
Yönetim Kurulu Üyesi Sn. Mehmet GÜL, Satınalma Dergisi Eylül Sayısında konuğumuz oldu. Depo ve Raf Sistemleri üzerinde kapsamlı bilgilerini aktardı.

Mehmet Bey, Merhaba, Türkiye’nin sektöründe lider firması 
Temesist Depo Raf Sistemleri’nin Yönetim Kurulu Üyesisiniz. Röportaja geçmeden önce sizi tanıyabilir miyiz ?

Fabrikamız 1986 yılında faaliyetlerine başladı. Zaman içerisinde imalatın her aşamasını gördüm ve yaşadım. Kuruluşumuzun bugüne nasıl geldiğini hangi aşamalardan geçtiğine bizzat tanık oldum.fabrikadaki tüm birimlerde görev aldım şuanda da satış ve pazarlama bölümünde de 10 yıldır aktif görevdeyim. Yurtiçi satış operasyonlarını yürütmekteyim.
Bu röportajımızda sizinle depo raf sistemleri ve depolama operasyonları hakkında etraflıca görüş alış verişinde bulunmak istiyoruz. Büyük bir tecrübeye sahipsiniz. Türkiye’de bu alanda son otuz yılda neler değişti ? Nasıl bir gelişim oldu ?

Bu sorunun bir çok yönden cevabı var. İlk önce ülkemiz ve müşteri profili açısından değerlendirmek isterim. Ülke ekonomisi son otuz yılda büyük bir ivme kazandı. Özellikle son on yılda ise dış ticaretimiz belirgin bir şekilde arttı. Üretici firmalar fabrikalarını büyüttü. Yeni fabrikalar ve yeni yatırımlar hızla arttı. Bunun devamı olarak da yeni depo ve dağıtım merkezleri gündeme geldi. Biz Temesist Depo Raf Sistemleri olarak daima müşterilerimizle yakın temas içerisinde olduk. Referanslarımızla sektörümüzde büyüdük. Müşterilerimizden gelen istek ve talepleri dikkate alarak sürekli yeni ürün ve hizmet geliştirdik. Son dönemde ar-ge / teknoloji yatırımlarımız hız kazandı. Tübitak projelerimiz devreye girdi. Otomatik depo sistemleri ve çözümleri noktasında yeni ürünleri sektöre kazandırdık. Yarı otomatik sistemler alanında mekik rafları üretiyoruz. Mekik yazılımları ve cihaz üretimini doğrudan Bilecik fabrikamızda gerçekleştiriyoruz.

Temesist Genel Merkez

İstanbul’da yeni binanıza geçtiniz. Öncelikle hayırlı uğurlu olsun.

İkitelli OSB içerisindeki yeni binamızla birlikte ihracat, ar-ge ve müşteri yönetimi daha entegre çalışır hale geldi. İnanıyorum ki, şirket olarak bunun faydalarını hep birlikte yaşayacağız.

Temesist 30 yıl içerisinde nasıl yol aldı ? Hedefleri nelerdi ? Geçmişe dönüp baktığınızda bugün varılan noktayı yeterli görüyor musunuz ?

Temesist 30 yıl içerisinde hep üzerine ekleyerek büyüdü. Kuruluşumuzun ilk yıllarında iç Pazar odaklı anlayış bugün yerini tüm dünyaya hizmet verebilen uluslararası alanda rekabet edebilen bir yapıya dönüştü. Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika’da bilinir hale geldik. Sektörümüzde dünyanın her yerinden sipariş almaktayız. Bu bizim açımızdan gurur verici. Küresel pazarda markamız bilinmektedir. Dünyanın önde gelen tüm fuarlarına düzenli olarak katılıyoruz. Tüm üreticiler ve ticaret yapanlarla doğrudan temas ediyoruz. Geldiğimiz bu noktayı başarı olarak değerlendirmekle birlikte bizi rehavete sokmasına izin vermiyoruz. Açıkçası bu aşamayı yeterli görmüyoruz. Firmamızın misyon ve vizyonunu güncelledik.ilk etapta Dünyada depo raf sistemlerinde ilk onda yer alma gayretindeyiz. Hedefimiz bu.

Otomatik depolar, AS/RS ve mekik sistemleri alanında neler yapıyorsunuz ? Bu alanda müşteri taleplerinde değişimler nasıl ?
Yeni ürünler yeni yatırım projelerinizden bahsedebilir miyiz ?

Mekik sistemleri rafa paleti makine yardımıyla otomatik bir biçimde insan eli değmeden istenilen noktaya yerleştirilmesidir. Daha sonrasında ise depo ürün toplama operasyonlarında yine otomatik bir biçimde raftan palet çağırılmaktadır. Bu sistemler sürekli geliştirilmektedir. Müşteriler açısından zaman, yer ve insan tasarrufu sağlamaktadır. Ayrıca bizim üretmiş olduğumuz mekik sistemleri -40 oC ile + 60 oC arasından sorunsuz çalışabilmektedir.

Tam otomatik depolama sistemleri alanında AS/RS yatırımlarımız hız kazanmış başarıyla pilot uygulamalarımız meyvelerini vermiştir. Müşterilerimizden bu alanda yoğun bir taleple karşı karşıyayız.

maxresdefault

Temesist Yıldız Üniversitesi Teknokent bünyesinde önemli ar-ge projelerini başlattı. Ar-ge’ye önem vermenizde ne etkili oldu ?

Yarı otomatik ve tam otomatik depo raf sistemleri alanına girmemizin temel nedeni bu teknolojilerin ülkemize yurtdışından ithal edilmesi ve fahiş fiyatlar sunulmasıydı. Hedefimiz bir Türk üreticisinin de sağlam ve güvenilir tam otomatik depolar yapabileceğini kanıtlamaktı. Bunu başardığımız için ve zamanında doğru adımları attığımız için mutluyuz.
Ar-ge ve teknoloji üretici kimliğiniz giderek ön plana çıkıyor. Bu alana yatırım yapmak cesaret, kararlılık ve liderlik gerektiriyor. Organizasyonel değişimi nasıl sağladınız ?

Biz bu alana girerken geçmiş tecrübelerimize ve insan kaynağımıza güvendik. Ar-ge laboratuvarımızı ve proje ekibimizi kurarak meydan okuduk. İşin içine girdikçe gördük ki yapılamayacak şeyler değil. Azim ve sabırla mesafe aldık. Almaya da devam ediyoruz. Teknokente başvurduk ve orada yerimizi aldık. Tübitak’a başvurduk ve projemiz kabul gördü. Bilecik’te Şeyh Edebali Üniversitesi’nden ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden hocalarımızla temas ettik. Desteklerini aldık….

Şirketimizde Ar-ge birimi güçlendirilmesi ile birlikte araştırma ve geliştirme çabalarını sadece bir departman sorumlu değildir düşüncesini tüm şirkete yaydık. Özellikle benim bulunduğum satış bölümü müşterilerden gelen talepleri doğru yorumlayarak ar-ge ve üretim bölümlerine aktarmaktadır. Biz şirketimizde ar-ge çalışmalarını bütünsel bir sorumluluk olarak görmekteyiz. Bu anlayış bize yenilikçi bir kimlik kazandırdı. Böylelikle ar-ge kültürü tabandan başlayarak en üst kademeye kadar yayılmıştır.
Temesist Raf Sistemlerini sektöründe öncü kılan faktörler nelerdir ? “Karmaşık projeleri sıra dışı projeleri bir tek Temesist yapar” sözü sektörde sıklıkla kullanılıyor. Bu güven nasıl oluştu ?

webicin4Bizi sektörümüzde öncü kılan temel faktör, işimize göstermiş olduğumuz özen, müşteriye saygı ve profesyonelliktir. Biz müşterilerimizle temas ederken projenin ideal nasıl olması gerektiği konusunda rehberlik ediyoruz onlara danışmanlık hizmeti veriyoruz. Göstermiş olduğumuz samimiyet ve ortak proje dili yakınlık oluşturuyor.

Proje çizimlerini ve statik hesaplarını yapıyoruz. Projenin tüm detayları konusunda müşterilerimize bilgi veriyoruz hatta onlarla projeyi tartışıyoruz. Bu samimiyet ve dürüstlük karşılıklı güvenin temelleri oluşturuyor. Bizim en kıymet verdiğimiz nokta budur.

Bizim için söylenen “Karmaşık projeleri sıra dışı projeleri bir tek Temesist yapar” sözü doğrudur. Çünkü, yaptığımız tüm işler bize gösteriyor ki “ince eleyip sık dokuyoruz”. Geçmişten gelen sağlam depo projeleri bize gelecekte yeni işlerimizin referanslarıdır. Biz aldığımız her işi tek seferlik değil devamı gelecek yeni işler şeklinde değerlendirmekteyiz. Dolayısı ile her ölçekteki müşteri bizim için çok değerlidir.

Her temas ettiğimiz firma ile güzel bir iletişimimiz oluyor. İyi bir başlangıç oluyor. O gün o işi alamasak dahi zaman içerisinde o firma büyüdüğünde ya da yeni bir depo ihtiyacı olduğunda muhakkak bize dönüyor. Onu kazanıyoruz. Kısaca akılda kalıyoruz.
Temesist Raf Sistemlerinin büyük bir “aile” olduğu görülüyor. Çalışanlarınızla iletişiminiz nasıl ? Şirket büyürken örgüt gelişirken nasıl bir liderlik yaptınız ?

Temesist genç bir ekipten oluşmaktadır. Şirketimize eleman alırken son derece dikkat ediyoruz. Yaptığı işi bilmesine ve ona saygı duyması bizim için önemlidir. Dürüstlük ve güvenilirlik bizim için vazgeçilmezdir. Dolayısı ile işletmemizde görev alan tüm arkadaşlar son derece değerlidir.

Ben özellikle yöneticiliğini yaptığım pazarlama satış bölümümüz için şu değerlendirmeyi gönül rahatlığı ile yapabilirim. Bizim bölümde her konu özgürce tartışılır bir yol haritası belirlenir. Ortak kararlar alınır. Bu samimi ortam bizim en büyük gücümüzdür. Tüm arkadaşlarımızın aidiyet bilinci üst seviyededir.

Temesist Fabrika
Fabrika Bilecik’te faaliyet gösteriyor. Buradan dünyanın dört bir yanına üretim yapıyorsunuz. Bilecik son dönemde büyük bir atılım içerisinde…Buradaki yatırım imkanlarını değerlendirebilir miyiz ?

Bilecik büyük sanayi kentleri olan Adapazarı, Bursa ve Eskişehir arasında yer almaktadır. Bu illerden hemen her konuda uygun tedarikçi ve yan sanayi bulabilirsiniz. Bu büyük bir avantajdır. Bildiğiniz üzere yeni İstanbul – İzmir otoyolu ve bağlantıları Bilecik ekonomisine büyük etki edecektir. Şeyh Edebali Üniversitesi içerisindeki fakülteler büyümektedir. Hızlı tren ile İstanbul-Ankara arasında kısa sürede seyahat edebilirsiniz. Şehri ziyaret ederseniz bu dinamizmi yerinde görebilirsiniz.

Sektörün büyük bir atılım içinde olduğu görülüyor. İhracatımız artıyor, dünya ile rekabet ediyoruz. Kaç ülkeye ihracat yapıyorsunuz ?

BDT ülkeleri ve Avrupa bölgesi ilk sırada yer almaktadır.
İhracat yaptığımız belli başlı ülkeler; Yunanistan, Makedonya, Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Romanya, Almanya, Belçika, Ukrayna, Litvanya, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Afganistan şeklinde sıralayabilirim.

Hedef pazarları değerlendirebilir miyiz?

Gürcistan pazarı hedef pazarlarından biridir. Temesist 2009 yılından beri bu piyasadadır ve çok sayıda başarılı projele gerçekleştirmiştir. Müşterilerimizin çoğu bilinir firmalar olduğu için referans konusunda çok güçlüyüz. Ülkenin sanayisi gelişmediğinden dolayı ürünlerin çoğunu ithal etmektedir. En yakın komşu ülke Türkiye olduğu için ve 2 ülke arasında serbest ticaret sözleşme geçerli olup yapılan tüm ithalatlarda müşterilerimiz gümrük indiriminden faydalanabileceği için Türk malını tercih etmektedirler.

Özbekistan pazarı hedef pazarlarından biridir. Temesist 2012 yılından beri bu piyasadadır. Birkaç başarılı proje gerçekleştirilmişti. Ülkede genel döviz sorunu vardır ve ekonomik krizden etkilenmiştir. Fakat bizim çalıştığımız müşteriler ihracat firmaları olduğu için genel olarak sıkıntı yaşamıyoruz. Piyasada referanslarımız da mevcuttur. Piyasayı iyi takip edebilme adına ve müşteriler ile sürekli temasta bulunabilme adına yerli maaşlı bir çalışan elemanı işe aldık. Böylelikle müşterilerimize ciddiyetimiz gösterebilmekteyiz.

Brezilya – Bizim için yeni bir pazar. Bugüne kadar herhangi bir satış gerçekleşmedi, fakat bizimle Brezilya piyasasında çalışmak ve bizi temsil etmek isteyen bir firma ile irtibat halindeyiz. Sıcak talepler gelmeye başladı. Yeni ve büyük bir Pazar olduğu için hedef pazarlarından biri olarak değerlendirmekteyiz.

Ortadoğu, Afrika, Orta Asya gibi pazarlarda nelere dikkat edilir?

Orta Asya pazarı 5 ülkeden oluşmaktadır: Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan. Kazakistan ve Kırgızistan Avrasya Gümrük Birliği üyeleridir, dolayısıyla bu pazarlara Türkiye’den ürün satmak çok zordur, nakliye fiyatlar çok yüksektir ve tüm ürünler için gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu 2 ülkenin Gümrük Birliği üyeleri ile serbest ticaret uygulandığı için Rusya en büyük partneridir ve ithalatın çoğu Rusya’dan yapılmaktadır. Dolaysıyla Türkiye’nin bu iki pazarda Rusya ile rekabet etmesi çok zordur. Diğer 3 ülkeler ile Türkiye çalışabilir, fakat bu bölgelerde tanıdık ilişkiler çok önemlidir. Devlette sözü geçen tanıdık ilişki veya bağlantı olmadan iş yapmak zordur. Rakip olarak karşımıza Rusya ve Çin firmaları çıkmaktadır.

Uluslararası pazarlarda karşılaştığımız en önemli zorluklar nelerdir?

Orta Asya bölgesinde en önemli zorluklar güvenilir partner bulunması, vize problemleri ve yeni teknolojilerin kullanım seviyesidir. Bu söylediklerimizi tek tek açıklayalım isterseniz.

Güvenilir partner. Orta Asya ülkelerinde uygun bir partner bulmak zordur, partner devlet adamı tercih edilmektedir.

Vize. Özbekistan ile vize sorunu yaşanmaktadır. Süpervizör veya mühendis gönderilmesi gereken durumlarda vize için yaklaşık 1 ay beklenmektedir.

Yeni teknoloji. Bu bölge için bizim ürettiğimiz ürünler yeni sayılır ve depolama kültürü yeni-yeni uygulanmaya başlamıştır, dolaysıyla bazı teknik detayları veya farklılıkları kabul ettirmek zordur. Temesist daha çok kaliteye odaklandığı için ve müşteri fiyata odaklandığı için aradaki farkı anlatmak ve kabul ettirmek çok zordur. Rakiplerimiz daha düşük kalitede ve daha uygun fiyata teklif ettikleri için çoğu zaman iş kaybetmekteyiz.
Gümrükleme sistemi çok net olmadığı için müşteriler farklı sorunlarla karşılaşmaktadır.

Avrupa Bölgesi Pazar özellikleri ise kendi içerisinde daha farklı zorlukları barındırmaktadır. Şöyle ki, rekabet, proje ve müşteri referanslarınız, montaj operasyonları ve vize öne çıkan unsurlardır.
Avrupa bölgesi.

Rekabet. Bizim ürünlerimizin asıl başlangıç noktası Avrupa’dır ve asıl üreticiler Avrupa firmalarıdır. Avrupa, raf sistemlerini II. Dünya Savaşından beri kullanmaktadır ve her gün ürünleri ve teknolojiyi geliştirmektedir. Avrupa her zaman yeni teknolojiyi talep eder, çok kaliteli ürün tercih eder ve her zaman yerli firmaları tercih eder. Yabancı firma olsa bile Avrupa’da şubesin (muhatap firma) olmasını tercih ederler, çünkü kendilerini garantiye almak isterler. Fiyat konusunda hemen-hemen aynıyız. Bazen doğu Avrupa imalatçıların fiyatları bizim fiyatlara göre çok daha düşüktür.

Vize. Vize işlemi bazı ülkeler için çok uzun sürmektedir. Örneğin Litvanya, vizeyi 4 haftada ancak aldık. Hiçbir müşteri bu kadar beklemeyi tercih etmez. Özellikle yarı-otomasyon (Mekik raf sistemi) raf sistemi olduğunda en az 24 saatte müdahale edilmelidir, çünkü mekik bozulursa teknik servis gelinceye kadar müşteri hiçbir paleti deposundan alamaz. Tabi müşteri mağdur durumda kalacaktır.

Siz hem kendi lojistik operasyonlarını yöneten firmalara hem de lojistik hizmet üreten firmalara proje bazlı üretimler yapıyorsunuz. Tüm sektörlere hizmet veriyorsunuz.  Depo projelerinde nelere dikkat edilir ? Müşteri ile etkileşiminizde nasıl bir rehberlik ediyorsunuz ?

Depo projelerinde şu hususlara özellikle dikkat ederiz.

Müşteri  faaliyet alanını, sektördeki yeri ve ihtiyaçlarını analiz ediyoruz. Müşteri ihtiyaçları tek tek sorgulanır. Müşteri faaliyetleri hakkında detaylı bilgi alınır. Depoda yer alması muhtemel ürün gruplarının fiziki, kimyasal ve ticari özellikleri değerlendirilir. Örneğin kumaş, gıda, elektronik eşya, ilaç, tehlikeli madde olması gözönüne alınır.

Depo kurulacak alan / sahası yerinde keşif yapılır. Bu keşifte öncelikle şunlara dikkat edilir: Mevcut bir bina var mı ? Yok mu ? araştırılır. Arazi yapısı, zemin etüd raporu, deprem kuşağı, geçmişe yönelik yağış /iklim raporu (çatı tasarımı), depo araç-gereç planlaması (forklift, reach truck vd.) araştırılır. Ürün palet tipi ve ağırlığı, palet taşmaları var mı ? inceleriz.

Onların proje ekibi ile bizim proje ekibini koordine edip ortak çalışmasını sağlarız. Tüm çizim ve hesapları titizlikle yürütürüz. Müşteri ile bir araya gelip konuyu etraflıca değerlendiririz.

Müşteri Temesistle hangi aşamada temas etmeli ? 

Depo yeri belirlenmeden önce mi ? Mevcut bir yeri depo yapma kararı verdikten sonra mı ? Bunun doğrusu nedir ? Sektörde çok sayıda hatalı proje ve uygulamaya şahit oluyoruz.

Bu sektörde geçirdiğim deneyim bana gösterdi ki, hatalı projeler sonrası hep bizim kapımız çalınıyor… Bakıyoruz hesaplar yanlış yapılmış, yanlış ürün tercihlerinde bulunulmuş. Ve ortaya verimlilik kayıpları çok büyük hatalı depo projeleri çıkmış. Kullanılamayan depo sistemlerinden dönüş kolay olmuyor. Müşteri de yeni ilave maliyetlere katlanmak istemiyor. Kısaca yanlıştan dönmek çok zor ve çok pahalı oluyor. Ama kaçınılmaz…

Bu nedenle depo ihtiyacı ortaya çıkar çıkmaz müşterinin Temesist ile temas etmesi en doğrusudur. Böylelikle ileride geri dönüşü zor ve maliyetli olabilecek projelerin önüne geçilmiş olmaktadır.

Depo türü, depolanan ürün grupları ve özellikleri, deponun hangi operasyonlara hizmet ettiği, nihai amacı ve faydaları ile depo raf sistemlerinin ilişkisini ortaya koyabilir miyiz ?  

Bizim işimizde her şey ürünle ve paletle başlamaktadır. Deponun işlevi, firma operasyonlarındaki rolü, üretimi ya da ticareti destekleyici özellikleri, depoya gelen ve çıkan malzeme parti sıklığı ve miktarları, deponun şehir içerisindeki yeri gibi konular her zaman dikkat edilen hususlardır.

Depo arazi yapısı, depo büyüklüğü; deponun metrekaresi ve yüksekliği bizim için temel proje bilgileridir. Bütün bu faktörler mühendisler ve ilgili uzman yöneticiler tarafından analiz edilerek en doğru projeye ulaşılır.

Sektörde en çok kullanılan konvansiyonel raf sistemi sır sırta raf değimiz back-to back raflardır. Fakat günümüzde firmalar giydirme cephe raf sistemlerini ve diğer tip rafları sorgulamakta ve kendileri için araştırma içerisine girmektedirler. Son yıllarda giydirme cephe raf sitemleri kolunsuz olduğu için maksimum depolama sağlamaktadır. Temesist olarak son on yılda sadece giydirme cephe raf sistemlerinde 40 farklı sektördeki 160 firmaya bu sistemleri kurmuş bulunmaktayız. Bu kendi alanında bir dünya rekoru olarak kabul edilmektedir.

Depo projeleri katma değerli projeler. Üreticilere büyük faydalar sağlıyor. Mevcut envanterin takip ve izleme kolaylığı, ürün hasar ve kayıpların asgari seviyeye indirilmesi ile maliyetlerin yönetimi müthiş yarar sağlıyor. Depo yatırımı düşünen firmalara tavsiyeleriniz nelerdir?

Her şeyden önce ihtiyacın doğru tanımlanması büyük önem arz etmektedir. Firma sürekli büyüyen bir firma ise sadece bugünün ihtiyaçlarını değil orta ve uzun vadeli depolama ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmalıdır. Küçük depo kurduktan sonra onu ilave yatırım yaparım büyütürüm düşüncesi ne yazık ki öyle olmuyor. Bazı yatırımlar mükerrer yapılıyor.

Danışmanlık hizmetimizden sonuna kadar istifade etmeleri daha sonra oluşabilecek hatalardan onları koruyacaktır. Bu nedenle öncelikle Temesist uzmanları ve mühendisleri ile temas ederek proje özellikleri, çizim ve hesaplamalar konusunda destek alınmalıdır.

Tavsiyemiz kısaca şu şekildedir. “İşin ehline verilmesidir.”

Mehmet beye katkıları için teşekkür ediyoruz.

Temesist İlan

2023 Yılına Kadar 750 Milyar Dolarlık Yatırım Planlanıyor

imder_tamer_oztoygar2023 Yılına Kadar 750 Milyar Dolarlık Yatırım Planlanıyor

Türkiye’de 2023 yılına kadar dev projeler dahil 750 milyar dolarlık, alt yapı, ulaşım, enerji ve kentsel dönüşüm yatırımı planlanıyor. Bu potansiyel iş makineleri sektörünün de iştahını kabartıyor. 20-21 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşen “2. Uluslararası İş Makinaları Kongresi” de sektörün geleceği için büyük önem arz ediyor.

Türkiye’de 3.5 milyar dolarlık pazar büyüklüğüne ulaşan iş makineleri sektörü, Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) önderliğinde, 20-21 Ekim 2016tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen ‘2. Uluslararası İş Makinaları Kongresi’nde bir araya geldi. İş makineleri sektöründe dünyanın en hızlı büyüyen 3. ülkesi ünvanına sahip Türkiye, 2023 yılına kadar ticaret hacmini 30 milyar dolara, ihracatını ise 10 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Türkiye iş makinaları ve ekipmanları ihracatında Avrupada 4. Sırada yer alırken, sektör 127 ülkeye ihracat gerçekleştirmektedir.

İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Halil Tamer Öztoygar yaptığı açılış konuşmasında “120’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştirilen, 2023 stratejisine göre 10 milyar dolar ihracat ile 30 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşacak sektörümüzde, 2015 yılı itibariyle 240 bin kişi istihdam edilmektedir” dedi.

YABANCI YATIRIMCILARI TÜRKİYE’YE DAVET EDİYORUM

Bugün iş makineleri sektörünün yıllık 1.2 milyar dolarlık ihracatı bulunduğunu belirten Öztoygar, bunu 2023 yılında 10 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Yıllık 10 milyar dolarlık ihracat için, Türkiye’de 13.5 milyar dolarlık üretim kapasitesi gerektiğine vurgu yapan Öztoygar, bu vesileyle yabancı iş makineleri firmalarını Türkiye’de yatırıma davet etti. Öztoygar ayrıca ihracat için yeni pazar arayışlarını da sürdürdüklerini belirterek İran, Rusya, Malezya, Singapur gibi yakından takip ettiğimiz pazarlar var. Aynı zamanda Hindistan, Güney Amerika gibi pazarlarda da heyetlerimizin görüşmeleri söz konusu. Tüm bunlarla beraber Afrika kıtası da ulaşmayı hedeflediğimiz noktalardan birisidir” dedi.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİE GELECEK VURGUSU

2. Uluslararası İş Makinaları Kongresi Başkanı Cüneyt Divriş, kongrede yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Tekerleğin icadından bu yana insanoğlunun doğayı kendi ihtiyacı doğrultusunda yapılandırma süreci hiç sonlanmadı. Yollar, köprüler, su kemerleri, binalar ve birçokları. Bu serüven iş makinası teknolojisinde sağlanan ilerleme ile yıllar boyutundan aylar boyutuna inmiştir. İş makinası, görünen yüzü ile genelde yıkıcı özellikleriyle ön plana çıkmış, bir nevi toplumun gözünde çevreye verilen tahribatın sorumlusu olarak görülmüştür. Bir insan yapısı olan iş makinaları gücü temsil eder ve yine insanın elinde nasıl kullanıldığına bağlı olarak asgari seviyede doğal tahribata yol açarak insanlığın gelişimine katkı sunar. İşte bu amaçla 2. Uluslararası İş Makinaları Kongremizin temasını ‘sürdürülebilir bir gelecek için iş makinası’ olarak belirledik.” 

1.000 DEV YATIRIM HAYATA GEÇECEK

Türkiye’de 2023 yılına kadar 750 milyar dolar büyüklüğe ulaşan 1.000 dev yatırım planlanıyor. Bu potansiyel hem yerli hem de yabancı sektör oyuncularının iştahını kabartıyor. Türkiye’de 2023 yılına kadar sadece ulaşım alanında 250 milyar dolar, enerji alanında 140 milyar dolar ve kentsel dönüşüm kapsamında da 400 milyar doları bulan yatırım planlanıyor. Bu yatırım rakamları sektörün 2023 yılına kadar yüzde 1oo’ün üzerinde büyümesi anlamına geliyor.

Hindistan yatırım açısından avantajlı

Uluslararası Pazar araştırma ve yönetim danışmanlığı şirketi Off Highway Research Genel Müdürü David Phillips yaptığı konuşmasında sektörün 5 yıllık geleceğiyle ilgili görüşlerini dinleyicilerle paylaştı. Türkiye’de ekonomik bir kargaşanın söz konusu olduğunu vurgu yapan David Phillips; “Öncelikli olarak Suriye ve Irak’ta yaşanan problemlerin çözülmesi gerekiyor. Sektör küresel krizden çok etkileniyor. Çin’de çok ciddi bir büyüme yaşanırken Avrupa ülkelerinde dalgalanmalar söz konusu. İspanya ve İtalya sektörel olarak krizden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. Kuzey Amerika’ya bakıldığında ise muğlak bir durum söz konusu. Amerika seçimlere odaklanmış durumda. Her şey seçimlere bağlı ve her han bir facia yaşanabilir. Hindistan ise gerçekten çok güçlü ve geleceğe yönelik yatırımlar açısından avantajlı bir ülke. İmalat açısından yatırım yapmaya değer özelliklere sahip. İç pazar rekabetinin yoğun olduğu Çin’de en yüksek satış rakamlarını gözlemliyoruz fakat Çin uluslararası dağıtımda sorun yaşıyor. Kötü müşteri desteği ve kalitesi kötü ürünleri var.” dedi.

insaat-makinalari

İş Makinaları ve Ekonomik Sürdürülebilirlik panelinde konuşan Merih Özgen; “ Türkiye olarak toprak taşıma sektöründe 1.3 milyon dolarlık bir pazara sahibiz. Türkiye’deki en önemli yükleyiciler Backhoe Loader’lar. Asfalt ekipmanları pazarında düşük bir ithalat ve ihracat var. Ancak beton ekipmanlarında 214 milyon dolarlık bir pazar söz konusu. Bu rakam oldukça büyük bir rakam… İthalata gelince iş makinalarında 321 milyon dolarla en çok Japonya’dan ithalat yapıyoruz. Ardından Almanya, İngiltere, ve Çin geliyor. İhracatta ise en çok ihracat yaptığımız ülke 43 milyon dolarla Cezayir, ardında Suudi Arabistan, Türkmenistan ve Rusya geliyor.“ dedi

Sektörle ilgili büyüme oranı tahminlerini belirten Özgen; “ 2003 ve 2015 arasında ortalama yüzde 15’lik bir büyüme gerçekleşti. 2023 hedeflerimizi dikkate alırsak ortalama 1.2 milyar dolarlık gayri safi iç hasıladan bahsedebiliriz. 2023’e kadar ortalama yüzde 10’luk bir büyüme bekliyoruz. Bu da 3.8 milyar dolarlık bir pazara sdenk geliyor. 2023 hedefimiz 10 milyar dolarlık ihracat bunu gerçekleştirebiliriz. Pazarımızı her sene %26 büyütüyoruz, bu bizim için ulaşılabilir bir hedef.“ dedi.