Gıda Tedarik Zincirinde Risk Yönetimi

gıda tedarik zinciri

Tedarik zincirlerinin amacı müşteri taleplerini zamanında, eksiksiz ve mümkün olduğunca en yüksek kârla karşılamaktır. Belirli yönetmelikler ve standartlara uyarak yerine getirilen siparişler, zincirin bütünsel maliyetini en düşük kılacak şekilde gerçekleştirilmeye çalışılır.

Gelişen ekonomiler tüketici bilincini artırırken, daha kaliteli, güvenilir ve sağlıklı gıdalara olan talepte artış gözlemlenmektedir. Müşterinin gıda satın alırken tolere edebileceği risk düzeyi giderek düşerken, gıda mallarının güvenliği işletmeler ve özellikle gıda tedarik zincirleri için dikkatle yönetilmesi gereken bir konu haline gelmiştir. Gıdadaki bozulmanın toplumda duyulması, hastalıkların ortaya çıkması hem kamu sağlığı hem de şirketin imajı açısından tehlike oluşturmaktadır.

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Şenkayas
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Şenkayas, ADÜ, İİBF İşletme Bölümü

Tarımsal üretim, hasat, paketleme, saklama, işleme, dağıtım ve taşıma fonksiyonlarının meydana getirdiği gıda tedarik zinciri, en dinamik zincirlerden biridir. Gıda çabuk bozulan bir mal olduğundan, hasattan son tüketiciye ulaşana kadar dikkatle takip edilmelidir. Özellikle tüketici pazarlarına coğrafi yakınlık bu nedenle önem kazanır. Türkiye, işlenmiş ve taze gıda tüketiminin yüksek düzeylerde olduğu Avrupa ülkelerine yakınlığı nedeniyle gıda ihracatı açısından avantajlı konumdadır. Ancak bu avantajın korunması, gıda zincirinde etkili bir risk yönetimi sayesinde mümkün olabilecektir. Toplum sağlığı hedeflerine, müşteri taleplerine, uluslararası standartlara uygun gıda güvenliği yönetimi, Türkiye’nin gıda ve tarım sektörü açısından yüksek katma değer sağlayacaktır.

İhraç edilen işlenmiş gıdalar, tarımsal sektörün gücüne bağımlıdır. Tarımsal üretimin geliştirilmesi, finansal olanakların ve pazar imkânlarının iyileştirilmesi gıda zincirinin başlangıcında riskin azaltılmasını sağlar. Hasat sonrası ise hava durumu ile ilgili ısı, nem, soğukluk gibi değişkenler etkilidir. Gıda mallarının sınırlı raf ömrü, teslimat gecikmeleri ve değişken talep yapısı, risk ve belirsizliği artırır. Aslında risk, işletmeler için kazanç fırsatıdır. Teknolojik yenilikler sayesinde gelişme ve büyüme hızlanır. Ancak risk aynı zamanda tedarik zincirindeki üst yöneticiler tarafından yönetilmesi gerekir. Gıda güvenliği için risk yönetimi, kolaylaştırır. Tedarik zincirindeki risklerden ve belirsizliklerden korunmanın yollarını aşağıdaki gibi gruplayabiliriz:

  1. Zincirde malların izlenebilirliği
  2. Standartlar, yasa ve yönetmeliklere uygunluk
  3. Zincir üyelerinin dikey bütünleşmesi
  4. Gıda dağıtım planlaması

soğuk zincir-satınalma dergisi

İzlenebilirlik

Gıda zinciri boyunca kalite, modern izleme teknolojileri ile izlenerek ürün ve süreç bilgileri eksiksiz olarak, şeffaf bir şekilde müşteriye iletilebilir. Sağlık açısından tehdit (risk) oluştuğunda süreci geri izleyerek sorunun kaynağının bulunması, ileriye doğru izleyerek kriz yönetimi için bilgi sisteminin kurulması gerekir. Tedarik zinciri içinde ısı kontrollü lojistik çevrede gıdanın kalitesindeki değişimler izlenebilir. Gıdanın kalitesi genelde ısıya bağımlıdır. Bu ısı izleme yöntemi, maliyet ve gıda kalitesi bakımından lojistik işlemleri planlamada kullanılabilir.

Gıda zinciri içinde işletmeler arasında farklı tanımlamalar olabilir, idari ve fiziksel birimler arasında uyumsuzluk sorunları çıkabilir ya da gıdayla ilgili bilgiler doğrulanamayabilir. Üyeler arasındaki farklılıklar giderilerek zincirde birlik sağlanmalıdır. Gıdayı takip edebilmek için tüm üyeler şeffaf bir bilgi ağına bağlanmalı, ürünün özellikleri ve konumu ile ilgili bilgiler anında paylaşılmalıdır. Bu amaçla kâğıtla izleme, ürün etiketleme, barkod, ısı, ışık, nem sensörleri yerleştirilmiş RFID (radyo frekanslı tanımlama) gibi izleme teknolojilerinden faydalanılabilir. RFID ile izleme kayıtları, davalarda ve şikâyetlerde delil olarak kullanılabilir. Elektronik izleme sayesinde yanlış yükleme ve ürün kayıpları azalır, ürün taşıma gelişir, malların görünürlüğü artar.

Taşıma ve depolamadaki risk ve belirsizliği yönetmek üretim ve dağıtım teknolojilerini geliştirmek için finansal yapı da yeterli olmalıdır. İzleme sistemleri ile gıda ürünündeki risk ve belirsizlikler azaltılarak lojistik maliyet düşürülebilir.

Zincirde zararların kontrolü, markayı koruma, pazar payını ve müşteri güvenini koruma için izlenebilirlik gerekli. İzlenebilirliğin nicel ve nitel faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  1. Pazar payı artışı
  2. Geri dönüşlerde azalma
  3. İşgücü maliyetinde azalma
  4. Davalarda azalma
  5. Stokta azalma
  6. Kalite güvenilirlik ve sağlıkta iyileşme

Standartlar

Tedarik zincirlerindeki işletmelerin riski yönetme sürecinde düzenlenen kural, düzenleme, yasa ve standartlar yol gösterici olabilir. Tüm zincirde kodlama standart olmalı, izleme ve takip sistemleri buna göre bütünleştirilmelidir. Genellikle büyük şirketler şeffaf bilgi paylaşımını diğer üyelere kabul ettirmeye çalışır. Bu amaçla kendi bilgi altyapısı ve kalite sistemini kurarak tedarikçilerin buna uyum sağlamasını ister. Özellikle uluslararası gıda güvenliği standartları, bir zorlama ya da engel olarak değil, işlem maliyetini ve uyuşmazlıkları azaltan bir faktör olarak görülmelidir. Standartlar özellikle sağlık riskini azaltır, ancak bazı ülkelerde belirlenen yasa ve standartlar, gelişmiş ülkelerin gıda ihracatını azaltıcı etki de yapmaktadır.

Gıda zincirindeki şirketler genellikle HACCP, BRC, ISO 9000 gibi standartları kullanmaktadır. HACCP Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi (TS 13001), tedarik zinciri boyunca kontrol önlemlerinin sistematik yönetim sistemleriyle uygulanmasıdır. Tehlike analizi yapılır ve gıda ürünü için kritik kontrol noktası oluşturulur. Geçerli kontrol önlemlerinin seçimi, sistematik uygulama ve izlemesini içerir. Limitler uzmanlara göre, gıda zincirinin gereksinimlerine göre ya da kamu sağlığı çıktılarına uygun belirlenir.

BRC (British Retail Consortium), Avrupalı alıcıların talep ettiği sektöre özel kalite sertifikasıdır. 90 ülkede 20.000’den fazla tedarikçi tarafından kullanılan güvenlik ve kalite sertifikasyonu programıdır. Standartlar kaliteyi, güvenliği ve işlem kriterlerini garanti ederek imalatçının yasal zorunlulukları yerine getirdiği ve son tüketici için koruma sağladığını gösterir.

Dikey Bütünleşme

Gıda piyasalarında, özellikle yabancı pazarlara girişte, işletmelerin tek başına çalışması risklidir. Pazara girişteki engeller, rakipleri dışlamak için kurulan birleşmeler, artan rekabet maliyeti risk yaratır. Stratejik işbirlikleri ve tedarik zincirinin genişlemesi ile riskler azaltılabilir.

Gıda zincirinde üyeler arası iletişim altyapısı ya da yatay ve dikey ortaklıklar kurulabilir. (Yetiştirici, tohumcu-yemci, paketleme, taşıma, depolama arasında) Dikey bütünleşmeyle risk yönetimi ve piyasa kontrolü yapılır. Geçici işbirlikleri dikey olarak yapılabilir, böylece her işletme kendi işine odaklanır, rekabet gücü artar. İşbirliği sayesinde fiyatların dalgalanma riski, kapasite ile ilgili riskler ve gıda güvenliği hijyen riski yok edilebilir.

Dikey bütünleşmenin nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  1. İşlem maliyetlerinde azalma.
  2. Riskin azalması, eksikliklerin giderilmesi.
  3. İnovasyon ve farklılaşma yeteneği.
  4. Bilgi alışverişi ve örgütsel yapı etkinliği.
  5. Gelişmiş piyasa konumu.

Dağıtım Planlaması

Tüketiciye taze, sağlıklı ve kaliteli gıda sunmak için hasattan son müşteriye kadar taze gıda taşımanın en iyi dağıtım ağı tasarlanmalıdır. Teslimat rotası (dağıtım planı) ve üretim miktarları, toplam lojistik maliyeti minimum yapan saklama ve taşıma sıcaklıklarına göre belirlenir. İyi bir dağıtım planlaması ile coğrafi uzaklıklar azaltılır.

Bozulabilir gıdalarda sık teslimat ve gıda güvenliği için dağıtım stratejileri belirlenebilir. Kalite ve maliyeti göz önüne alan bir gıda dağıtım sisteminin tasarımı ve işletilmesi, kalite güvencesinin (sağlamlık, güvenlik, raf ömrü açısından) sağlanması gerekir. Isı, nem ve bozulma da stok modellerine ve ürün kalitesi fonksiyonuna dâhil edilmeli, üretim-taşıma-stok bütünleşmesi sağlanmalıdır.

 

Ar-Ge Mevzuatı ve Vergi Uygulamaları

2 Kasım Çarşamba günü saat 14:30’da İstanbul Teknokent Binası inventİST Eğitim Salonu’nda başlayacak, Serbest Mali Müşavir Günseli BİRDAL’ın konuşmacı olarak katılacağı “Ar-Ge Mevzuatı ve Vergi Uygulamaları” seminerine davetlisiniz.

Seminerin Yeri ve Zamanı :

2 Kasım Çarşamba günü saat 14:30’da
İstanbul Teknokent Binası inventİST Eğitim Salonu

Etkinliğe  kayıt olmak için;

KAYIT OL

Semineri Konusu ve Kapsamı :

TEKNOPARKLAR’DA VE ARGE DÜNYASINDA NELER DEĞİŞTİ !

Ülkemizi 2023 hedeflerine taşıma yolunda ana eksenleri;

  • Yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesini sağlamak ve desteklemek,
  • Ar-Ge insan kaynağı kapasitesini artırmak, bilgiyi ticarileştirmek,
  • Teknoloji ve yenilikçi şirketlerin ortaya çıkmasını ve gelişimini desteklemek,
  • Üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek ve kurumsallaştırmak,
  • Ar-Ge ve yenilik ekosistemini güçlendirmek,

olarak belirlenen “Ar-Ge Reform Paketi”ne ilişkin 6676 sayılı “Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 26.02.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak, 01.03.2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

Kanun kapsamında; tasarım faaliyetlerinin de, Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine sağlanan destek ve teşvikler kapsamına alınması, siparişe dayalı Ar-Ge faaliyetlerine verilen teşviklerin arttırılması, Ar-Ge ve tasarım personeline sağlanan teşviklerin arttırılması, Ar-Ge merkezlerinde istihdam edilecek Temel Bilimler mezunu personele ek teşvik sağlanması, Sanayi – Sanayi ve Üniversite – Sanayi işbirliğinin güçlendirilmesi adına teşviklerin arttırılması, öncelikli ve stratejik sektörlerde ‘İhtisas (Tematik) Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin kurulması, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ile Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri’nde çalışan personelin, dışarıda geçirilen sürelere ilişkin teşviklerden yararlandırılması gibi ek destek ve teşvikler getirilmiş, uygulamaya ilişkin detaylarda 10.08.2016 da yayınlanan  uygulama yönetmeliği ile belirlenmiştir. Bu doğrultuda KOBİ’lerin kanun kapsamında elde ettiği teşvikler üzerine durulacaktır.

Konuşmacı Günseli BİRDAL:

1973 Karabük doğumlu olan Günseli BİRDAL, evli ve iki çocuk annesidir. Gazi Üniversitesi-Bolu iktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi-İşletme bölümünden 1995 yılında mezun oldu. Özel sektörde mali işler departmanında yöneticilik yapmakta iken 1999 yılında Serbest Muh.Mali Müşavirlik ruhsatımı alarak serbest çalışmaya başladı. “ 4691 sayılı”Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu”nun yayınlandığı 2001 yılından itibaren arge odaklı firmalara mali müşavirlik ve muhasebe hizmetleri vermektedir.

Perakende Sektöründe Mağaza ve E-ticaret Birleşiyor

Perakende sektöründeki markalara e-ticaret platformları ve omni-kanal çözümler sağlayan Positive A Digital Approach, sektörün 5 yıllık geleceğini değerlendirdi. E-ticaret ile birlikte gelişen perakende sektöründeki öngörülerini paylaşan Positive, mağazaların metrekare verimliliğinin online teknolojiler ile artacağını belirtiyor.

1477551462_positive_kurucu_ortak_caner_ist___k______k_resim

Türkiye’nin önde gelen yerli e-ticaret platformu geliştiricilerinden Positive A Digital Approach, perakende sektörünün geleceğine dair öngörülerde bulundu. Positive’e göre 5 yıl içerisinde perakende markalarının e-ticaret siteleri, ciro bazlı mağaza sıralamasında ilk sıralarda yer alacak. Aynı şekilde, perakende markalarının pazarlama stratejilerinde e-ticaret siteleri temel belirleyici olacak.

Perakende ve e-ticaret, sadece Türkiye’de değil, dünyada da en gözde sektörler arasında geliyor. Perakende sektörü içerisinde e-perakendenin hacmi dünya genelinde ortalama yüzde 7 seviyesinde. Bu oran, Batı Avrupa ülkelerinde yüzde 11 seviyesine ulaşmış durumda. Ülkemizde ise 2016 sonunda yüzde 2’ye gelmesi bekleniyor.

Perakende sektörünün büyümesinde artık e-ticaretin vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Positive A Digital Approach Kurucu Ortağı Caner Istı, “Perakende sektöründe büyüme rakamları hala iki basamaklı olsa da dünya genelinde büyüme hızı giderek düşüş gösteriyor. Perakende sektörünün büyümesini hızlandıracak temel faktör ise markaların e-ticaret ile dijital dönüşümü olarak gösteriliyor. Özellikle tüketici genelinde geniş marka bilinirliğine sahip markalar için e-ticaret siteleri, mağaza açamadıkları bölgelerde de satış hedeflerini gerçekleştirebilecekleri bir kanal” dedi.

Perakendenin yeni ölçütü metrekare verimliliği

Hem dünyada hem de ülkemizde metrekare verimliliği perakendenin en sıcak konularından birisi. Çok katlı mağazacılık artık markalar için verimli olmaktan çıktı. Amerika’nın en ünlü markaları geçtiğimiz aylarda metrekare verimliliği düşük mağazalarını kapatma kararı aldılar.

Artan AVM maliyetleri nedeni ile markalar mağaza açarken artık daha seçici davranıyorlar ve mağazalarında düşük metrekarede daha çok ürün satabilecekleri mağaza içi satış çözümlerine yönleniyorlar. In-store ordering (mağaza içi kiosk, dokunmatik ekranlar ile ürün satışını sağlayan sistemler) ve Click & Collect önümüzdeki yıl perakendecilerin en sık kullanacağı omni-channel çözümleri olacak.

Gelecek 5 yıl içinde, perakende markalarının büyüklükleri sahip oldukları toplam metrekarenin yanında metrekarenin verimlilik oranı ile de ölçülecek.

Mağazacılığı artık web siteleri yönlendiriyor

E-ticaret sitelerinin şehir ve ilçe yoğunluk rakamları ile markalar bir sonraki mağazalarını nerede açacaklarının kararlarını yönlendiriyorlar. Markanın mağazasının olmadığı ama hem satış hem de ziyaretçi açısından belirli hacmi yakalayan şehirler ve ilçeler yeni mağaza stratejilerinde ilk sıralarda yer alabiliyor.

Click & Collect ile kullanıcılar, istedikleri ürünleri internet sitesinden seçerek satın alıp, mağazadan teslim alarak hem zaman tasarrufu sağlıyorlar hem de kargo maliyetinden kaçınıyorlar. Markalar ise tüketicileri mağazaya çekiyorlar ve onlara ürün teslimi sırasında yeni ürün satışı gerçekleştirebiliyorlar. Markalar, bu sistemden elde edilen veriler ile mağazalarda hangi ürünlerden, ne sıklıkta stok bulundurulacağına da karar verebiliyorlar.

Perakendeciler bu avantajlarından dolayı yatırımlarını e-perakendeye kaydırıyorlar. E-ticaret siteleri perakendeciler için en yüksek trafik ve ciroların yaratıldığı kanallar haline geliyor.

Mobil kullanım mağaza içi pazarlamayı etkiliyor

Mobil cihazların kullanımında gelinen penetrasyon ile mobil kanallar da perakendecilerin stratejilerinde önemli yer ediniyor. Mobil web siteleri ve uygulamalar en çok, en yakın mağazanın bulunması ve mağaza içerisinde ürün bilgisi edinme amacı ile kullanılıyor.

E-ticaret sitesi trafiklerinin yüzde 50’sinden fazlası mobil üzerinden gerçekleşiyor. Mobil arama hacimleri ve hangi lokasyonlarda tüketicilerin marka hakkında arama yaptıkları pazarlama departmanları için de önemli bir veri haline geliyor. Pazarlama planlamaları oluşturulurken e-ticaret kanallarından toplanan veriler markalar için çok kritik rol oynuyor.

Tüm bunlar gösteriyor ki, perakende sektörünün gelecek 5 yılında, “ticaret” kavramı dönüşüme uğrayacak. İyi ve başarılı perakende markalarının ticareti, sadece en iyi ürün satın almasını yapıp, en doğru yerde mağaza açarak değil, bunların yanında dijital kanalları da mevcut ticaret süreçlerine en iyi şekilde entegre edip e-perakende dönüşümünü tamamlayarak olacak.

Positive hakkında:

Positive A Digital Approach; 2005 yılında çoklu platform, strateji, tasarım ve geliştirme ajansı olarak kuruldu. Öncelikli olarak perakende sektörü için, e-ticaret ve omni-commerce platform geliştirme, UX & UI tasarım, strateji, servis tasarımı hizmetleri veriyor. B2C / B2B platformlar, mobil uygulamalar, mağaza içi satış platformları, click&collect, self-checkout ve predictive marketing konularında Omni-Kanal odaklı çözümler sunuyor.

Aralarında Web Awards, Altın Örümcek’in de yer aldığı yurtiçi ve yurt dışında 50’nin üzerinde ödülü olan Positive, İstanbul ve Ankara’da konusunda uzman ekibi ile Koçtaş, Toyzz Shop, Pronet, Boyner, Isuzu, Anadolu Sağlık Merkezi ve İnci Deri gibi pek çok markaya hizmet veriyor. Özellikle geliştirdiği yenilikçi projeler ile perakendenin dijital dönüşümünde önderlik etmeyi hedefliyor.

Renault Grubu’nun Cirosu Üçüncü Çeyrekte %13 Arttı

ICONOC VERSION - COLOUR SAMPLE - COSMOS BLUE

Yılın üçüncü çeyreğinde Renault Grubu’nun cirosu 10 milyar 546 milyon Avro’ya ulaştı.Yüzde 13 oranındaki bu artış, Avrupa pazarının artan güçlü performansı ve ürünlerin başarısının bir sonucu.

2016’nın üçüncü çeyreğinde, Renault Grubu’nun otomobil satışları yüzde 5’lik bir gelişme gösteren pazarda yüzde 16 oranında artarak 721 bin 741 adede ulaştı.

Avrupa’da, Grup’un satış oranı yüzde 5,3 büyüyen pazarda yüzde 11,3’lük bir artış yaşadı. Gerek yeni modellerin başarısı gerekse Clio IV, Captur ve Dacia gibi var olan modellerin etkisi sayesinde Grup’un pazar payı 0,5 puan artış kaydetti.

Grup, Avrupa’nın dışında Afrika, Ortadoğu ve Hindistan Bölgesi’nde (+yüzde 85) de gözle görülür bir gelişme göstererek yüzde 21,5 oranında büyüme elde etti. Pazar payı tüm bölgelerde artış sağladı.

1477547705_8___new_megane_gt_back____maxime_guyon

ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE TÜM BÖLGELERDE YÜKSEK PAZAR PAYI

Yüzde 5’e kadar büyüme gösteren küresel otomotiv pazarında Renault Grubu, yüzde 16’lık bir artışla 721 bin 741 adet satış kaydetti. Grubun pazar payı 0,3 puan artarak yüzde 3,3’e ulaştı.

Grup, hareketli Avrupa pazarındaki (+%5,3) yenilenen ürün gamıyla yerini alıyor. Marka satışını yüzde 11,3 artırarak yüzde 9,5 pazar payı (+0,5 puan) elde etti.

Yeni Megane, Kadjar, Espace ve Talisman modellerinin elde ettiği başarı ile Renault markasına ait satışlar yüzde 8,1 oranında arttı. Clio IV Avrupa’da en çok satılan 2. otomobil olmayı sürdürürken, Captur yine sınıfının lideri konumunu sürdürüyor. Avrupa’da elektrikli araç pazarında Renault’nun pazar payı, üçüncü çeyrekte yüzde 20,8’e kadar yükselirken, ZOE yüzde 22,4 oranında büyüme elde etti.

Dacia markasına ait satışlar ise Sandero Stepway ve Duster modelleri sayesinde yüzde 22,1 artış kaydetti.

Fransa‘da, üçüncü çeyrek boyunca gerçekleştirilen 123 bin otomobil satışıyla yüzde 3.9 artış sağlanarak pazarın üzerinde büyüme kaydetti. Grup, Eylül sonu itibarıyla en çok satılan ilk 10 binek otomobil listesinde beş modeli ile yer aldı: Clio IV birinci sırada, Captur ise segmentinde lider konumda yer alıyor. Sandero ise Eylül sonunda ve yılın üçüncü çeyreği boyunca bireysel müşterilere yönelik en çok satılan otomobil olmayı sürdürüyor.

Uluslararası satışlarda, Brezilya, Rusya ve Cezayir’de yaşanan karmaşaya rağmen, Grup satışları üçüncü çeyrekte yüzde 21,5 artış gösterdi. Grup, aynı zamanda bu bölgelerin her birindeki pazar payını da artırdı.

Afrika, Orta Doğu ve Hindistan Bölgesi’nde, +2.7 puanla yüzde 6,4’e yükselen pazar payı ile Grup’un satışları yüzde 85 artışa ulaştı.

İran‘da, Renault Grubu ürün yelpazesindeki Logan ve Sandero’nun başarılı prformansı ile yüzde 135,5 oranında artış göstererek, 2016’nın ilk yarısında lider konumunu bir kez daha teyit etti. Grup’un pazar payı 2.9 puanla yüzde 9.6 artış gösterdi.

Hindistan‘da pazar payı yüzde 17’lik büyüme yaşarken, Renault satışları Kwid’in başarısı sayesinde yedi kat artış kaydetti. Yılın başından bu yana toplam 82 bin 771 Kwid satılırken, bu satışların 34 bin 350’si yalnızca üçüncü çeyrekte gerçekleşti.

Kuzey Afrika‘da pazar yüzde 15 düşüş yaşasa da, Renault Grubu satışları yüzde 13.6 oranında yükseldi. Pazar payı 10.6 puanla artarak yüzde 42.2’lik rekor orana ulaştı. Cezayir‘de ise pazar, ithalat kotalarını belirleyen son düzenlemeler nedeniyle zayıflamaya devam ediyor. Buna rağmen Grup, 29.2 puan artışı ve yüzde 63.1’lik pazar payıyla ülkedeki lider konumunu sağlamlaştırıyor. En çok satan ilk üç otomobil Oran üretim tesisinde üretilen Symbol ve Sandero ile Logan oldu.

Amerika Bölgesinde, Grup’un pazar payı 0.2 puan artış ile yüzde 6.9’a ulaştı. Yüzde 12.7 artan Arjantin pazarında satışlarını yüzde 21.7 oranında arttıran Renault markası, bölgedeki iyileşmeden de olabildiğinceyararlanmayı sürdürdü. Brezilya‘da otomotiv sektörü keskin bir düşüş yaşadı (-%17). Buna rağmen grup pazarpayını 0.4 puan artış ile yüzde 7.8’e çıkararak devamlılığını korudu. 2015 sonunda tanıtılan Duster Oroch ile yakın zamanda tanıtılacak olan Alaskan, toparlanmakta olan pazarda Grup’un konumunu güçlendiriyor.

Avrasya‘da grubun pazar payı 0.7 puan artış ile yüzde 12.4’e yükselerek iyileşme sergiledi. Satışların yüzde 15,1 düştüğü Rusya‘da, Renault yalnızca yüzde 4.7’lik bir düşüş ile konumunu korudu. Haziran 2016’daki başarılı bir tanıtımın ardından 7 bin 500’ün üzerinde sipariş alan Kaptur ile markanın pazar payı 0.9 puan artarak yüzde 8,3’e yükseldi.

Asya Pasifik‘te, Grup satışları yüzde 11,5’e yükselen pazarda yüzde 25,6’ya kadar çıktı. Grubun bölgedeki en büyük pazarı olan Güney Kore’de,Renault Samsung Motors yeni SM6 sedan ve QM6 binek otomobilinin başarısıyla yüzde 24,5 oranında bir büyüme kaydetti. Dönem boyunca pazar payı 1,9 puan artış ile yüzde 6.3 oranında gelişti. Koleos’un tanıtılmayı beklediği Çin‘de, Kadjar modeli Mart ayındaki tanıtımının ardından 6 bin 032’si üçüncü çeyrekte olmak üzere toplam 10 bin 686 adet satış kaydetti. Şu anda 125 yetkili satıcıyı kapsayan satış ağının yılsonuna kadar 150 satış noktasına ulaşarak büyüme göstermesi bekleniyor.

TOIT IVOIRE - JANTE DIAMANTEE NOIRE 17 POUCES
TOIT IVOIRE – JANTE DIAMANTEE NOIRE 17 POUCES

ÜÇÜNCÜ ÇEYREK CİROSU

2016’nın üçüncü çeyreğinde Grup’un cirosu bir önceki yılla karşılaştırıldığında yüzde 13 artış sergileyerek 10 milyar 546 milyon Avro’ya ulaştı (sabit döviz kurunda +%16.7 artış).

Otomobil cirosu, satışlardaki artış (+10,7 puan) ve baz etkisi (+4.6 puan) sayesinde 9 milyar 989 milyon Avro’ya (+%13,5) ulaştı. Son dönemde tanıtılan yeni modellerin yanı sıra döviz düşüşlerinde dalgalanma yaşanan ülkelerdeki fiyat artışları halihazırda etkisini göstermeyi sürdürüyor. Ortaklara yapılan satışlardaki artış (+1.8 puan) İran ve Çin’deki CKD[1] faaliyetlerinin pozitif etkisini olduğu kadar, Avrupa’daki ortaklar için artan araç üretimini yansıtıyor. Arjantin Pezosu ve İngiliz Sterlini gibi dövizlerin değer kaybetmesi nedeniyle, 3.8 puanolumsuzluk yansıdı.

Satış Finansmanı (RCI Banque) 2015’in üçüncü çeyreği ile karşılaştırıldığında yüzde 4.3 oranında artışla 557 milyon Avro ciro kaydetti. Yeni finansman anlaşmalarının sayısı yüzde 10.0’ı buldu. Varlıklar ise yüzde 17.5 artışla 33.9 milyar Avro’ya ulaştı.

VERSION E2 PLUS - JANTE ALLIAGE 16 POUCES - BARRES DE TOIT CHROMEES - VERSION PRINT

2016 ÖNGÖRÜLERİ

2016’da küresel pazarın 2015’e oranla yüzde 1,7 civarında büyüme kaydedeceği öngörülüyor. Avrupa pazarının yanı sıra Fransa pazarının, en az yüzde 5 büyüme kaydetmesi öngörülüyor.

Avrupa dışında ise, Brezilya ve Rusya piyasalarının düşüş kaydetmesi bekleniyor; bu düşüş;Brezilya için -%15 ile -%20 ve Rusya için -%12 seviyesinde öngörülüyor. Öte yandan, Çin (+%4 ile +%5) ve Hindistan’ın (+%7 ile +%9) ise yükseliş trendini korumaları bekleniyor.

Bu bağlamda, Renault Grubu (konsolidasyon kapsamında) 2016 hedeflerini konfirme ediyor:

  • Grup cirosunu artırmak (sabit döviz kurlarında),
  • Grubun faaliyet karını artırmak,
  • Otomobil biriminde nakit fazlası oluşturmak.

“Sürdürülebilir Ekonomi İçin Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm Büyük Önem Taşıyor

Kibar Holding İş Gelişme Direktörü Sinan Baştaş, TÜRKTAY panelinde yaptığı konuşmada atığın kaynağında azaltılması gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’nin 2023 Vizyonu çerçevesinde sürdürülebilir ekonomi için atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörlerinin büyük önem taşıdığını belirtti.

Kibar Holding İş Gelişme Direktörü Sinan Baştaş, 19-20 Ekim tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen Türkiye’de Tüm Yönleriyle Atık Yönetimi (TÜRKTAY) Paneli’nde sanayici gözüyle atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında görüşlerini paylaştı. Sinan Baştaş, konuşmacı olarak katıldığı “Türkiye’de döngüsel ekonomi bağlamında sanayici gözüyle atık yönetimi ve geri dönüşüm” başlıklı oturumda, atığın bir yan ürün olarak tanımlanması ve kaynağın işleneceği noktaya kadar takip edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Atığın kaynağında azaltılması gerektiğine dikkat çeken Baştaş, oluşan atığın en ekonomik ve çevreye duyarlı yöntemler ile işlenmesi, atık trafiğinde süreçlerin optimizasyonu ve çevre konusunda hedeflerin belirlenmesi ile endüstriyel tesislerde çevre başlığı altında bir vizyon, misyon oluşturulması gerektiğini belirtti.

Çevre hizmetleri ve atık danışmanlığı konusunda Amerika’nın lider kuruluşlarından Heritage Grubu ile ortak girişim şirketi kurduklarını söyleyen Baştaş, İnteraktif Çevre Danışmanlık A.Ş. adıyla faaliyete geçen bu şirket ile Türkiye’de kurulu sanayi tesislerine çevre ve atık yönetimi alanında rekabetçi ve yenilikçi çözümler sunduklarını belirtti.

Kibar Grubu’nun atık portföyü yıllık hacminin yaklaşık 60 bin ton olduğunu söyleyen Baştaş, “Atık konusunda önemli oranda güncel veri eksikliği bulunuyor. Özellikle sanayi bölgelerinde irili ufaklı yoğun yatırım yapılmış olması sebebiyle kapasite kullanım oranlarının da verimli seviyelere ulaşamamış olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin 2023 Vizyonu’nda da Avrupa Birliği üyeliği kapsamında müzakerelere açılan çevre başlığı altında sürdürülebilir ekonomi kapsamında atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörleri büyük önem kazanıyor” dedi.

Atık ekonomisini güçlendirmek hedefiyle düzenlenen ve kamu, STK ile özel sektör temsilcilerinin yanı sıra, alanında uzman akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşen 7.TÜRKTAY Paneli’nde Türkiye’nin geri dönüşüm ve atık yönetimi alanlarındaki deneyimleri paylaşıldı, yatırım ve işbirliği imkanları değerlendirildi.

Türkiye’de atık yönetimi, geri dönüşüm, çevre yönetim sistemleri, imalat sanayi, ambalaj atıklarının yönetimi ve geri dönüşümü gibi konu başlıklarının ele alındığı panelde, tehlikeli atıkların yönetimi, saha uygulamaları, problemler, mevzuata uygun olmayan uygulamalar, sigorta, mesleki yeterlilik ve denetim başlıkları ayrı oturumlarda ele alındı. 2010 yılından bu yana Türkiye’deki atık sektörünün önde gelen kurum ve kuruluşlarının desteklediği TÜRKTAY panelinde bu yıl, TÜRKTAY Yürütme Kurulu Başkanı Caner Zanbak’ın yanı sıra Şişecam Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel de birer konuşma yaptı.

Meksika Ve Hindistan’a Yönelik Plastik İşleme Makina Satışları İkiye Katlandı

Türkiye plastik sektörünün gelişimine katkı sağlamak amacıyla uluslararası alanda ortak çalışmaları uzun yıllardır etkin bir şekilde yürüten Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) üyesi bulunduğu Avrupa Plastik İşleme Makinacıları Birliği (EUROMAP); Almanya’da üç yılda bir düzenlenen ve dünyanın en büyük plastik ve kauçuk fuarı olan “K 2016” kapsamında bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantıya, Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) Genel Sekreteri ve EUROMAP’in İcra Kurulu Üyesi de olan Selçuk Mutlu katıldı. Mutlu, toplantı sonrası yaptığı değerlendirmede “Dünya plastik işleme makinaları sektörünün Meksika ve Hindistan’a yönelik ihracatı geçen yıl dikkat çekici şekilde iki kat artış gösterdi” dedi.

1477472672_pagder_logo

19 – 26 Ekim 2016 tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf kentinde, üç yılda bir düzenlenen ve alanında dünyanın en büyük fuarı olan “K 2016” kapsamında Avrupa Plastik İşleme Makinacıları Birliği’nin (EUROMAP) düzenlediği basın toplantısında önemli sektörel değerlendirmeler yapıldı.

2017 için Meksika, Hindistan ve ABD’nin sunduğu potansiyel dikkat çekiyor!

Yıllık satışları 13,5 milyar Euro ile dünya plastik makine üretiminin yüzde 40’ını; 10 milyar Euroluk küresel ihracat ile yaklaşık 1000 makine üreticisini temsil eden EUROMAP’in düzenlediği toplantıda açıklanan veriler; son 10 yıldır plastik işleme makinaları ithalatı istikrarlı bir şekilde yükselen Meksika ve ABD’nin yanı sıra geçen yıl Hindistan’a EUROMAP üyesi ülkelerden yapılan satışların iki katına çıktığını gösterdi.

Hedef ülke fuarlarına Ekonomi Bakanlığı tarafından yüzde 70’lere varan destek!

Meksika ve ABD’deki plastik fuarlarının Türkiye temsilciliğini yürüten ve EUROMAP üyesi olan Plastik Sanayicileri Derneği(PAGDER) Genel Sekreteri ve EUROMAP’in İcra Kurulu Üyesi olan Selçuk Mutlu; toplantı sonrası yaptığı değerlendirmede hedef ülke olarak Ekonomi Bakanlığı’nın bu fuarlara yüzde 70’lere varan destek sunduğunu belirtti.

Bu yıl sonunda, Türkiye plastik ve kauçuk işleme makinaları ihracatı yaklaşık yüzde 20’lere varan oranlarda artış gösterecek!

Makine tarafında EUROMAP ile yoğun çalışmalar yürüttüklerini ve bu çalışmalarla Türkiye makine sektörü için önemli katkılar kaydettiklerini belirten Selçuk Mutlu, İran ve Rusya’daki süreçlerde yaşanan iyileşmeye de bağlı olarak 2016 sonunda Türkiye plastik ve kauçuk işleme makinaları ihracatının yaklaşık yüzde 20’lere varan oranlarda artış göstereceği öngörüsünün bulunduğunu aktardı.

K Fuarı’nda Plastik ve Kauçuk İşleme Makine ve Ekipman üreticilerinin yüzü güldü!

“Plastik ve Kauçuk İşleme Makine ve Ekipman” sektöründen “K 2016”ya katılım gösteren 131 Türk firması açısından fuarın büyük bir başarıyla geçtiğini kaydeden Selçuk Mutlu, “Plastik sektörünün ihracat hedeflerini destekleyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) işbirliği ile milli katılım organizasyonu gerçekleştirdiğimiz fuarda, Türk katılımcıların yaptıkları satış kontratları, sektörümüzde yüzleri güldürdü” dedi.

Migros ‘BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nin Bu Yıl Da Tek Perakendecisi Oldu

Migros, Borsa İstanbul’un BİST Endeksi’ndeki şirketler arasında yaptığı incelemeyle oluşturduğu ‘BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde üç yıl üst üste gıda perakende sektörünün ilk ve tek temsilcisi olarak yer aldı. Ayrıca Migros, 2015 yılında ilk kez Carbon Disclosure Project’te (CDP) de yaptığı raporlamada almış olduğu ‘D’ notunu 2016 yılında gerçekleştirdiği sürdürülebilirlik çalışmalarında büyük bir ivme yakalayarak, ‘A-‘ ye çıkardı.

surdurulebilirlik-logo-alternatifler-2

Perakende sektöründe 62 yıldır öncü uygulamalarıyla Türk tüketicisinin hayatına değer katmak için çalışan Migros Ticaret A.Ş., ‘BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ndeki şirketler arasında yer alarak üç yıl üst üste listeye giren tek perakendeci oldu. 2014 yılında BİST 30 endeksinde yer alan şirketler arasından listeye giren Migros, 2015 yılında ise BİST 50 endeksinde yer alan şirketler arasından değerlendirmeye tabi tutuldu ve listedeki yerini korudu. 2016 yılından itibaren değerlemeye tabi şirketler listesi, BİST 50 endeksi şirketlerine ek olarak BİST 100 şirketlerinden gönüllü olanları da kapsayacak şekilde genişletildi.

Kurumsal sürdürülebilirlik performansları üst düzeyde olan 43 şirket arasında tarafsız bağımsız kriterlerle ölçümlenerek, ‘BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’ne girmeye hak kazanan Migros’un yer aldığı endeks, şirketlerin küresel ısınma, biyoçeşitlilik, doğal kaynakların verimli kullanımı, su kaynaklarının azalması, iş sağlığı ve güvenliği, istihdam, tedarik zinciri, şirket kurumsal yönetişimi, sağlıklı ve iyi yaşam önceliği gibi Türkiye ve dünya için önemli olan sürdürülebilirliğe ilişkin meselelere nasıl yaklaştıklarını ortaya koyuyor. Endeks ayrıca, faaliyet ve kararlarının bağımsız kriterlerle ölçümlenerek şirketlerin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim sorumluluklarını ve bunların performanslarını kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmasını baz alıyor.

Migros Ticaret A.Ş., son beş yıldır sürdürülebilir çalışma süreçlerinin tek bir noktadan koordinasyonu için şirket bünyesinde, üst düzey yöneticilerinin başkanlık yaptığı “Sürdürülebilirlik Komitesi” oluşturdu. Sürdürülebilirlik komitesi, şirketin bütün fonksiyonlarını içeren sürdürülebililik, verimlilik, doğal kaynakların kullanımı gibi sürdürülebilir tüm değerlerin somut kriterler ile ölçülüp değerlendirilmesini sağlıyor. Endekse üçüncü kez giren Migros, sektöründeki sürdürülebilirlik yaklaşımı ile de perakende sektörüne öncülük etmeye devam ediyor.

Migros, Consumer Goods Forum’un 27-28 Ekim tarihlerinde Paris’te ilk kez gerçekleştireceği “Sürdürülebilir Perakende Zirvesi” ne Türkiye’den tek temsilci olarak katılacak. Migros bu zirvede, çalışanları ve müşterileri için gerçekleştirdiği iyi yaşam konusundaki örnek uygulamalarını dünyanın önde gelen üreticileri ve perakendecileri ile paylaşacak.

CDP kapsamındaki notunu ‘D’ den ‘A-‘ ye çıkardı

Ayrıca Migros, 2015 yılında ilk kez CDP’ye yaptığı raporlamada almış olduğu notunu 2016 yılında Carbon Disclosure Project’te (CDP) de sürdürülebilirlik çalışmalarıyla büyük bir ivme yakalayarak, ‘D’ den ‘A-‘ ye çıkardı. Şirketler, Uluslararası bir kuruluş olan CDP (Carbon Discloure Project) İklim Değişikliği Platformuna, iklim değişikliği üzerindeki dolaylı ve doğrudan etkilerini azaltmak üzere yaptıkları çalışmaları yıllık olarak raporlamakta ve bu raporlar Uluslararası CDP komitesi tarafından notlanmaktadır.

İstanbul Ticaret Odası ve Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulları Ortak Toplantısı

Toplantıda büyümenin hızlandırılmasına ilişkin yapılabilecekler görüşüldü

– İTO Başkanı Çağlar:

– “İş alemi artık sabah kalktığında ‘benim kredi sorunum yok, benim üretim ve inovasyon gayem var, bunun için çalışacağım’ diyerek güne başlamalı”

– “Oda olarak reel sektörden gelen talepleri, bilhassa da ticari kredileri nasıl daha cazip hale getirebiliriz bankacılık sektörüyle istişare ettik”

– “Firmalarımızın daha ucuz, daha uzun vadeli ve daha geniş kredi imkanlarına kavuşması için bankalar ve reel sektör ortak bir akıl yürütmek zorunda”

– TBB Başkanı Aydın:

– “Reel ve finans sektörü olarak karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde birbirimize en fazla destek olmamız ve en yüksek toleransı göstermemiz gereken bir dönemden geçtiğimizin farkında olarak riskleri, fırsatları ve işbirliklerini ele aldık.”

– “Ülkemizde makro dengeler sağlıklı ve bankacılık sistemi sağlamdır. Son dönemde ülkemiz üzerinde oluşturulmaya çalışılan negatif algı operasyonuna itibar edilmemelidir.”

– “Bilançosunun yüzde 65’i kredilerden, kredilerin de yüzde 25’i KOBİ kredilerinden oluşan bankacılık sektörü reel sektördeki gelişmelere son derece duyarlıdır.”

adsiz

İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulları ortak toplantıda bir araya geldi.

İTO’nun Eminönü Merkez Binası’ndaki buluşma İTO Başkanı İbrahim Çağlar ve TBB Başkanı Hüseyin Aydın başkanlığında gerçekleştirildi.

Toplantıda Çağlar, Türkiye’nin önde gelen bankalarının genel müdür ve genel müdür yardımcılarının yer aldığı TBB Yönetim Kurulu’na iş dünyasının finansmana erişimde yaşadığı sorunları dile getirdi.

Toplantının ana gündem maddesi; ‘büyümenin sürdürülmesi, üretim, istihdam, ihracat için bankacılık ve reel sektör işbirliği’ oldu.

İTO Başkanı Çağlar: Bankalar ve reel sektör

olarak ortak bir akıl yürütmek zorundayız

İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, “Firmalarımızın daha ucuz, daha uzun vadeli ve daha geniş kredi imkanlarına kavuşması için hükümetin piyasaya yönelik açıkladığı tedbirlerin yanı sıra bankalar ve reel sektör olarak ortak çalışmalar yürütmek zorundayız. İş alemi artık sabah kalktığında ‘benim kredi sorunum yok, benim üretim ve inovasyon gayem var, bunun için çalışacağım’ diyerek güne başlamalı” dedi.

Çağlar, şunları söyledi: “İTO’nun 400 bin üyesi Türkiye’deki katma değerin yüzde 50’sini tek başına üretiyor. Bu çatı altında sadece reel sektör mensupları değil, şüphesiz finans sektörünün paydaşları olan banka ve katılım bankaları da bulunuyor. Bu suretle unutulmamalı ki hepimiz aynı gemideyiz. Bankacılar ve reel sektörün gündemlerinin farklı olduğunu düşünmek mümkün değil. Oda olarak 81 meslek komitemizden, reel sektörden gelen talepleri, bankacılık ve finans sektörüyle birlikte istişare ettik. Sonuçlarını önümüzdeki süreçte karşılıklı olarak takip edeceğiz. İnanıyoruz ki gerçekleştireceğimiz yakın işbirliği, alınması gereken mesafeyi kısaltacaktır.”

İbrahim Çağlar, Odalar ve finans kesiminin yapacağı işbirliği sonucunda ortaya çıkacak görüşlerin hükümet nezdinde daha güçlü bir karşılık bulabileceğine inandığını ifade ederek, kısa bir süre içinde Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) ile de toplanacaklarını ve böylelikle reel sektörün beklentilerini finans kesiminin bütününe iletmiş olacaklarını dile getirdi.

TBB Başkanı Aydın: Ülkemizi daha da güçlü yarınlara

taşımak her zaman önceliğimiz olmaya devam edecek

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın da, toplantının çok yararlı geçtiğini belirterek, ekonominin ve birlik üyelerinin gündeminde ne varsa onları konuştuklarını kaydetti.

Aydın şunları söyledi: “Küresel, bölgesel ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gelişmelerin Türkiye ekonomisine ve faaliyetlerimize olan etkilerini değerlendirdik. Yaşamakta olduğumuz olağanüstü dönemin iyi yönetilmesi, büyümenin sürdürülmesi, istihdamın artırılması için sorumluluklarımızı ve yapabileceklerimizi konuştuk. İTO’nun bankacılık sektörüne ilişkin görüşlerini ve beklentilerini dinledik. Bankacılar olarak gelişmelere ilişkin görüşlerimizi anlattık. Reel ve finans sektörü olarak karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde, birbirimize en fazla destek olmamız ve en yüksek toleransı göstermemiz gereken bir dönemden geçtiğimizin farkında olarak riskleri, fırsatları ve işbirliklerini ele aldık. Kredilerin seyrini ve ticari faaliyet üzerindeki etkilerini, ekonomik faaliyeti hızlandırmak için önerileri, kredi faizleri üzerindeki yüklerin düşürülmesini, bankacılık sektörüne getirilen düzenlemelerin bankaların davranışına ve kredi piyasasına yansımalarını, KOBİ kredilerinin artırılması için düzenlemelerde yapılması gereken değişiklikleri, teminatlandırma, yapılandırma konuları ile kurumlarımız ve üyelerimiz arasındaki işbirliği imkanlarını görüştük.”

Aydın, bilançosunun yüzde 65’i kredilerden, kredilerin de yüzde 25’i KOBİ kredilerinden oluşan bankacılık sektörünün reel sektördeki gelişmelere son derece duyarlı olduğunu ifade etti. Aydın, “Üzerinde önemle durduğumuz konu reel sektör yatırımlarının, üretimin ve ticaret hacminin artırılmasıdır. Bankacılık sektörünün büyümesi ve güçlü olması ekonominin büyümesine ve gücüne bağlıdır. Ekonomimize ve sektörlerimize katkı sağlamak, ülkemizi daha da güçlü yarınlara taşımak her zaman önceliğimiz oldu ve olmaya devam edecektir” dedi.

TBB Başkanı Hüseyin Aydın, “Ülkemizde makro dengeler sağlıklı ve bankacılık sistemi sağlamdır. Son dönemde ülkemiz üzerinde oluşturulmaya çalışılan negatif algı operasyonuna itibar edilmemelidir” diye sözlerini tamamladı.

Ortak toplantının ardından İTO ve TBB yönetim kurulları, yapılan görüşmeyi değerlendirmek üzere ayrı ayrı toplandı.

* * *

Ortak gündem başlıkları

Toplantıda üretim ile ihracata ivme kazandırmak ve iç piyasayı hızlandırmaya yönelik konuşulan gündem maddelerinden bazıları şöyle:

– Ticari kredilerin hızlandırılması ve daha etkin hale getirilmesi.

– Aracılık maliyetlerinin azaltılması.

– Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş.’ye ilişkin görüş ve öneriler.

– Bankacılık alanındaki düzenlemelerin işletmelere etkileri.

– Teminat rejimi ile ilgili düzenlemeler.

– Reel sektörün kredilendirilmesindeki ‘rating’ uygulaması.

Arçelik A.Ş Karbon Saydamlık Projesi’nde Bir Kez Daha A List’te

Ekonomik, sosyal ve çevresel etki alanıyla ilgili çalışmalarını, somut örnekler ve hedeflerle ortaya koyan Arçelik A.Ş, ulusal ve uluslararası başarılarıyla bu alandaki öncülüğünü pekiştiriyor. Arçelik A.Ş. dünyada CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi) en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2016”e girmeye ikinci kez hak kazandı. Arçelik A.Ş, sektöründe bu yıl da listeye girmeyi başaran tek Türk şirketi oldu.

1477393847_arcelik_ceo

“Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonu doğrultusunda çevre dostu ürünleri ve üretim faaliyetleri ile Arçelik A.Ş., karbon emisyonu salımını en aza indirmek için yaptığı çalışmalarla, dünyada CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi) en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2016”ya ikinci kez girmeye hak kazandı. Arçelik A.Ş., Türkiye’de bu başarıya imza atan kendi sektöründe tek şirket olma özelliğini taşıyor.

Dünyanın en büyük iklim değişikliği girişimi olan CDP’ye 2012 yılından bu yana katılan Arçelik A.Ş., CDP’de her yıl üst üste ödüller aldı. 2014 yılında olduğu gibi bu yıl da iklim değişikliğinde en iyi performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2016”e girmeyi başardı.

Arçelik A.Ş.’nin bu listeye girmesine; belirlediği iklim değişikliği uzun vadeli hedefleri arasında yer alan sıfır (0) emisyon hedefi, yeşil enerji kullanımına geçiş, karbon fiyatlandırma faaliyetleri ve ürün lojistiği emisyonlarının dış kuruluşlarca denetlenmesi ve belgelendirilmesi çalışmaları önemli katkı sağladı.

Arçelik A.Ş. ortaklıklarla geleceğe sahip çıkıyor

Arçelik A.Ş. iklim değişikliği konusundaki farkındalığı çok önceden benimsemiş bir şirket olarak, iklim değişikliğinin neden olduğu riskler ve yarattığı yeni fırsatlar konusunda çalışıp bu çalışmaları stratejik planlarının bir parçası haline getirdi.

Türkiye İklim Platformu üyesi olan Arçelik A.Ş, konuya dikkat çekmeyi amaçlayan “2°C Bildirisi”ni 2011’de imzaladı. Dünya İklim Değişikliği Konferansları’na 2011 yılından bu yana üst düzey katılım sağlayarak özel sektör adına panellerde yer alarak Türkiye’yi temsil etti. Dünya Bankası ve IFC’nin Washington’da düzenlediği “İklim Hareketi ve Yeşil Rekabetçilik” etkinliğinde iklim değişikliği alanında gerçekleştirdiği çalışmaları tüm dünya ile paylaştı.

Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanlarında üzerine düşeni en iyi şekilde yerine getirmek için çalışan Arçelik A.Ş., daha iyi bir gelecek için diyalogun önemine inanarak hareket etmektedir. Bu bilinçle, Taraflar Konferansı (COP21) hedefleri çerçevesinde Dünya Bankası tarafından diyalogları artırmak amacıyla düzenlenen “Dialogue For Climate Action (İklim Hareketi Diyaloğu)” etkinliğine katılarak, ‘İklim Hareketi Diyaloğuna Yönelik Prensipler’e imza atan taraflardan birisi olmuştu.

Sürdürülebilirlik listelerinde yerini koruyor

Arçelik A.Ş. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde de 3 yıldır yer alırken, MSCI Global Sürdürülebilirlik Endeks Serilerinde de sektöründeki en yüksek seviye olan AAA notuna sahip.

Dünyanın En Büyük Plastik Fuarına 131 Türk Firması Katıldı

Yarattığı katma değer ile kimyanın en önemli ürün gruplarından birini oluşturan plastik sektörü, alanında dünyanın en büyük fuarı olan K Fuarı’nda yerini aldı. Üretim kapasitesiyle dünyada yedinci, Avrupa’da ise ikinci sırada yer alan Türk plastik sektörü temsilcileri, K International Trade Fair Plastics Rubber’da ürünlerini sergiledi. Plastik sektörünün ihracat hedeflerini destekleyen İKMİB, 19-26 Ekim 2016 tarihlerinde Almanya’nın Düsseldorf kentinde düzenlenen fuara PAGDER işbirliğiyle milli katılım organizasyonu gerçekleştirdi. Türk pavilyonunda 45 firma fuarın ziyaretçileri ile buluştu.

1477385710_solda_pagder_ba__kan___reha_g__r_sa__da___km__b_ba__kan___murat_aky__z_1

Türk plastik sektörü dinamik ve hızla gelişen yapısıyla dünya sıralamasındaki yerini güçlendirmeye devam ediyor. İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği) ve Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) sektörün ihracat performansını artırmak amacıyla dünyanın en büyük plastik fuarı olan K International Trade Fair Plastics Rubber’a milli katılım organizasyonu düzenledi. Plastik sektörünün üç yılda bir gerçekleşen bu dev buluşmasına 25 firma İKMİB-PAGDER milli katılım organizasyonuyla katılırken Gaziantep Sanayi Odası’nın UR-GE projesinde yer alan 20 firma da milli katılım organizasyonunda ürünlerini fuarın ziyaretçileri ile buluşturdu. K Fuarı’nda 86 firma da bireysel katılımla temsil edildi.

Bu yıl 20.’si düzenlenen K Fuarı’nda; plastik işleme makinaları, plastik ve plastik ürünler, teçhizat, hammadde, yardımcı malzemeler ve aletler sergilendi. Dünya plastik sektörünün en prestijli buluşması olarak kabul edilen K Fuarı’nda yerlerini alan Türk firmaları; ürünlerini ve şirketlerini tanıtma, sektördeki en son yenilikleri görme ve yeni bağlantılar kurma fırsatı yakaladı.

Plastik sektörünün kimyanın olduğu gibi Türkiye ekonomisinin de büyüme hızında önemli bir paya sahip olduğunu belirten İstanbul Kimyevi Madde ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, şunları söyledi: “K Fuarı sektör firmalarımızın Türkiye ve dünyadaki rakiplerinin hangi noktada olduklarını görmeleri açısından çok iyi bir fırsat sunuyor. Özellikle bu sektörde büyümek isteyen küçük ölçekli şirketler için büyük önem taşıyor. Plastik sektörünün kimyadaki gelişimi son derece dikkat çekici ve dünyanın bu alandaki en büyük etkinliği olan K Fuarı da plastik ihracatına pozitif etki edecek önemli bir organizasyon niteliğinde. İKMİB olarak şimdiye kadar olduğu gibi plastik sektörümüzün ihracatını artırması ve 2023 hedeflerine ulaşması için yurtdışında aktif tanıtıma devam edeceğiz. Türkiye plastikte önemli bir üretim ve ihracat üssü konumunda bulunuyor. Bu gücü yurtdışı tanıtım etkinlikleri ile pekiştirmemiz, kendimizi daha iyi anlatmamız lazım. Sektörümüzden gelen talep doğrultusunda İKMİB öncülüğünde kurulan Plastik Tanıtım Grubu bu açıdan önemli bir hamle niteliğinde. Sektörel güç birliği sağlayarak yurtdışı tanıtım seferberliği başlatacağız.”

1477385709_k_fuar___genel_g__r__n__m

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür ise “Bu yıl 20. kez düzenlenen K Fuarı, köklü yapısıyla uluslararası alanda ticari ilişkileri ve işbirliklerini geliştirmek açısından büyük önem taşıyor. Bir yandan firmalarımızın kendilerini tanıtmasına olanak sağlarken diğer yandan iş bağlantıları ve dostluklar kurulmasına da aracılık ediyor. Dünyada hızla büyüyen Türk plastik sektörü, fuarda son teknolojik gelişmeleri de yakından izleme imkânı yakaladı” dedi.

Plastik Tanıtım Grubu ile ilgili de açıklamalar yapan PAGDER Başkanı Gür, Türk plastik sektörünün ihracat pazarlarından kaynaklı sorunlar nedeniyle yaşanan kayıpların telafisi için sektörün yol haritasına ihtiyaç duyduğunu, Plastik Tanıtım Grubu’nun bu açıdan da önem taşıdığını söyledi. Reha Gür, “Plastikte ihracat yaptığımız ülkelerde yaşanan sorunlar nedeniyle kayıplar yaşıyoruz. Kısa vadeli çözümler ile bir yere ulaşmamız zor. Sektörü gelecekte görmek istediğimiz yeri iyi çizmemiz ve doğru hedefler koymamız gerekiyor. Plastiğin farklı ürün grupları olmasına rağmen bütüncül bir yaklaşımla yapılan tanıtım faaliyetlerinin sektöre kat kat geri döneceğine inanıyoruz. Plastik Tanıtım Grubu kurulma çalışmalarının da asıl gayesi sektörün geleceği için güç birliği yapılması ve aktif tanıtıma ağırlık vermesidir. Hemen hemen tamamı KOBİ olan bir sektörün bunu tek başına yapması mümkün değil” diye konuştu.