ÇİN 2014 YILINDA DEMİRYOLUNDA DAHA HIZLI

2013 yılında Çin’in GSYH’sı bir önceki yıla göre %7.7 artarak 56,884.5 milyar yuan oldu. 2014 yılı Çin için bir dönüm noktası olacak.

Çin’de büyüme konusunda son dönem oluşan endişelerin giderilmesi için hükümet yeni teşvik paketini açıkladı. 2014yılında %7,5 olan büyümesini desteklemek için demiryolları yapımının hızlandırılması, vergi tarafında gevşeme ve istihdam ayağında yeni destekler gündeme geldi. Az gelişmiş bölgelerde demiryolu inşaatlarına yardım için bu yıl 150 milyar Yuan tutarında tahvil ihraç edilmesi, demiryollarının finansmanı için 200-300 milyar Yuan büyüklüğünde bir kalkınma fonu kurulması bulunmakta.

Çin, bu yıl geçen yıldan 1.000 km daha fazla 6.600 km demiryolu yapmayı hedeflemektedir.

Çin’in yüksek hızlı demiryolu için devlet 1990’ların başında başlayan ve ülkenin ilk yüksek hızlı demiryolu hattı inşaatı başladı. Qinhuangdao-Shenyang Yolcu Demiryolu sonradan 200 km / h’lik bir tasarım hızı ile 2003 yılında açıldı (124 mph). Çin Demiryolları Bakanlığı (MOR)’nın asıl hedefi, yüksek hızlı trenler inşa kabiliyetini geliştirebilmek için teknoloji transferi sözleşmeleri ile Fransız, Alman ve Japon üreticilerinden yüksek hızlı trenler satın aldı. 350 km / h (217 mph) de bu hızda ilk “Guangzhou Wuhan” yüksek hızlı hattını 2008 yılında açtı. Maksimum hızı 300 km / h (186 mph) düşürülmüştü, Temmuz 2011 yılına kadar da dünyanın en hızlı hattı oldu.
2011 yılı itibariyle , Çin 8,358 km (5,193 mil) ile dünyanın en uzun yüksek hızlı tren ağına sahipti. Ağ hala hızlı olabilmek için alanını genişletiyor. 25 Aralık 2012 tarihinde de (1.372 mil) 2.208 km çalışan dünyanın en uzun hızlı tren hattını açtı.

Çin Demiryolu Akademisi tarafından organize edilen bu faaliyetler içinde enerji verimliliği ve çevre koruma ile ilgili özel bir önem sahip. Merkezi Münih’te bulunan Siemens, Tangşan ve Çangçun  Demiryolu Araçları şirketleriyle ve Çin Demiryolu Akademisi’yle şirketiyle anlaşmaya vararak Siemens’in Almanya, Avusturya ve Çin’deki fabrikalarında üretilecek. Çin, bu yıl demiryolu projelerine 88 milyar dolar harcayacak. Bu miktar, geçen yıl yapılan harcamaların yarısıdır.

Türkiye için ise ray sistemlerine son 3 yıldan bu yana büyük yatırımlar yapılmaktadır. TCDD’nin, 10 bin kilometrelik hızlı tren rayı döşemeleri için 2020’yi işaret etmesi ve Siemens’in Velaro serisi, (ileri teknolojisi ve cıva sensörlü denge korumalarıyla saatte 403 kilometre hızla dünyanın en güçlü treni olan ile Çin’de kullanılan sistem) kullanacağı beklenmektedir.

Türkiye’de kullanılacak bu yeni hızlı tren ve yatırımı için Siemens’e ödenecek paranın 285 bin Euro olduğu bilinirken, toplam olarak ihtiyaç dahilinde sipariş verilmesi beklenen tren sayısı ise 180 adet olacaktır.

China Railway Corp.(CRC) 2014 yılında 3,28 milyar mt yük taşımayı planlıyor. 2014 yılında yıllık %10 artışla 2,27 milyar yolcu ve yıllık %2 artışla 3,28 milyar mt yük taşımayı planlandığını açıklaması ile birlikte şirketin sabit varlık yatırımlarının 2014 yılında 630 milyar RMB (103 milyar $) olması beklenmektedir. 2013 yılında CRC yıllık %10,7 artışla 2,08 milyar yolcu taşırken, taşınan yük tonajı önceki yıla göre değişmeyerek 3,22 milyar mt seviyesinde kaldı. 2013 yılında Çin’in toplam demir yolu ağı uzunluğu 100.000 km’ye ulaşırken, hızlı tren demir yolu uzunluğu ise 10.000 km’yi geçmiştir.

Öğr.Gör.Selçuk DURANLAR
Trakya Üniversitesi Edirne Sosyal Bilimler MYO
Yönetim ve Organizasyon Bölümü, Lojistik Programı

 

Otomatik Depo Sistemleri

Temesist, Türkiye de olduğu kadar Dünya raf sektörü içinde de geliştirdiği raf çözümleri ile uluslar arası arenada kendini kanıtlamış, her türlü faaliyette kullandığı teknolojik olanaklarıyla yüksek hedeflerine doğru emin adımlar ile ilerleyen, müşterilerin yıllar boyu birlikte çalışmayı tercih ettiği, güvenilir bir iş ortağıdır.

Teknolojik gücü sayesinde Türkiye’nin ilk yüzde yüz yerli akıllı mekik robotlarını üretmeye başladı.
Bu mekik robotları tamamen insansız çalışan akıllı depolar için bir başlangıç oluşturmaktadır. 2014 yılı sonuna kadar tam otomasyon sistemine sahip depolar için Arge çalışmaları tamamlanmış, testleri yapılmış ve tamamen yerli tam otomasyon depolar Türk Sanayicilerinin hizmetine sunulmuş olacaktır.

Çalışmasını yaptığımız sistem, akıllı mekik robotları ile forkliftlerin depo koridorlarında gezinmesine gerek kalmadan otomatik taşıyıcı ile ürünlerin raflar boyunca yüklenmesini ve boşaltılmasını sağlayan yüksek yoğunluklu depolama sistemidir.
Mekik maksimum 1500kg (1.5ton) yükü taşımaktadır. Yükün dengeli ve güvenli bir şekilde taşınabilmesi için elektro-mekanik sistem tercih edilmiştir.

Hidrolik sistemlerde, palet üzerindeki yükün eşit dağıtılmaması veya yükün dengesiz kaldırılması ihtimaline karşı kullanılacak ek güvenlik donanımlarının getireceği maliyet ve hidrolik sistemde oluşması muhtemel sızıntı durumları, gıda sektöründe kullanılmasında risk teşkil ettiğinden kesinlikle tercih edilmemesi gereken sistemdir.

Otomatik depo sistemleri genellikle büyük hacimli ve ağır yüklerin depolanmasında, alanların yetersiz olması nedeniyle depolama yoğunluğunun yüksek olduğu durumlarda tercih edilmektedir.
Üretim firmalarında ve dağıtım merkezlerinde geniş bir uygulama alanı vardır.
Sistemler çoğunlukla tam otomatik olarak ve insansız çalışmaktadır.
Bunun sonucunda da yüksek bir depo hassasiyeti yakalanır.

Otomatik Depo Sistemleri sağlayacağı faydaları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

Hızlı ve doğru sevkiyat : Ürün doğrudan işlem yapılacağı noktaya getirilir. Yürüme, bekleme, arama zamanlarından tasarruf sağlanır.

Siparişin işlenmesi ile ilgili sürelerde 3-5 kat daha yüksek hız yakalanır. Teslim süresi ile ilgili taahhütlerde gecikmeler yaşanmaz.

Depo alanının dikey değerlendirilmesi sonucunda depolama alanları en alt seviyeye iner.

Ara stoklarda azalma : Ürün ara stokları azaltılır. Yüksek depolama hassasiyeti ve üst düzey depo yönetimi ile aşırı stok önlenir.

Gerçek zamanlı stok kontrolü : %100 doğruluk seviyesinde gerçek zamanlı stok kontrolü yapılır, anlık raporlama ile mevcut durum bilgilerine her zaman ulaşmak mümkündür.

Malzeme taşıma maliyetlerinde azalma

Ekipman bakım ve işletme maliyetlerinde azalma olmaktadır

Uzaktan Kumanda ile mekiğin uzaktan kontrolü RF dalgaları ile sağlamaktadır. Her mekik kendi kumandasına sahiptir ve bir mekiği yanlızca kendi kumandası kontrol etmektedir. Kumandalar 100 metre alan içerisinde sorunsuz çalışabilme özelliğindedir.

Mekik iki modda çalışmaktadır. Otomatik ve manuel modlardır. Akıllı mekik robotları soğuk oda depolarında da -30 dereceye kadar çalışabilmektedir.

Mekik içerisinde 4 adet akü bulunmaktadır. Bu da mekiğin 8 saat boyunca kesintisiz bir şekilde tam güçte çalışmasına olanak sağlamaktadır. Bu aküler, bakım gerektirmediği gibi, sızıntıya da neden olmamaktadır.

Sektörde ki isim ve güvenilirliğine yakışır kalitede projeler hazırlayarak, müşterilerinin ihtiyaçlarını zamanında karşılamak ilk önceliğimizdir. Şirketimiz; çalışanlarımızın iş güvenliğini sağlayarak, kamu sağlığına ve çevreye duyarlı bir şekilde ve modern teknoloji kullanımıyla geliştirip tamamladığı projeleri ile sürekli büyümek ilkesini benimsemiştir

Çağrı AKYILDIZ, Elektik Elektronik Mühendisi
Temesist Raf Sistemleri

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ ŞUBAT 2014 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

UZAKDOĞU’DAN YAPILAN TEKSTİL ÜRETİMİ

Son yıllarda devlet desteği ile artan markalaşma akımları ile ülkemizde hazır giyim sektöründe çok fazla hareketlenmeler olmuştur. LC WAIKIKI, DEFACTO, MAVI, COLIN’S, DAMAT, KIĞILI ve LTB gibi markalar bu akımın etkisi ile mağazacılık yatırımlarını arttırıp markalaşma süreçlerini tamamlamaya bağlamışlardır. Artık bir sektörde hatırı sayılır bir bilinirliği ve adı olan bu markalar, ürünlerinin tedariğini sağlayacak üretim tesisleri ve fabrikalar arama yoluna çıkmışlardır.

Özellikle 1990 soğuk savaşından sonra 15 yılda ülkemizde görülen 2 krizde (2001 ve 2009) insanların alım gücü düşmüş ve hazır giyim sektör üzerindeki fiyatları aşağı çekme baskısını arttırmıştır. Bu noktada daha ürün tedariği sağlanabilecek yerler araştırılmış ve LC Waikiki, Colin’s, Mavi gibi markalar 2000’li yılların başında yurt dışında yeni üretim yerleri bulabilmek için yerler araştırmaya başlamıştır. Bu bağlamda Çin, Bangladeş, Vietnam, Sri Lanka, Kamboçya, Pakistan ve Hindistan gibi ülkelere giderek ofisler kurmuşlardır. Hatta LC Waikiki Bagladeş ve Sri Lanka’da fabrikalar açmıştır. Buradaki ofisler ve fabrikalar ürünlerin kontrollerinin ülkemize gelmeden üretim aşamasında in-line olarak sağlamıştır. Bu sayede markanın istenen kalite standardı fabrikalara öğretilmiş ve devamlılığı sağlanan ve sürekli artış dâhilinde olan bir üretim durumu gerçekleşmiştir.

Temmuz 2011 yılına gelindiğinde Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye’deki tekstil üretimindeki istihdamı korumak için yurtdışından gelen tüm tekstil ürünlerine ek gümrük vergisinin konulmuştur. Bu vergi Türkiye’de konumlanmış ve Uzakdoğu’da üretim yaptıran tüm markaların gelecek planlarını sorgulamalarına ve yatırımlarını denetlemelerine neden olmuştur. Bazı markalar yurtdışı yatırımlarını askıya almış fabrikalarını kapatma yoluna gitmiştir.
Ülkeler bazlı değişen vergi oranları nedeniyle bazı ülkelerdeki üretimlerini minimum seviyeye çekmelerine neden olmuştur. Özellikle Çin’e konulan %30 ile Pakistan’a konulan %27 ek vergiler özel ürünler dışında (suni deri ve özel üretim tekstil ürünleri) bu ülkelerden direk ürün alınımını en aza indirmiştir.

LC Waikiki ve Defacto gibi markalar yüksek ek vergili ülkelerdeki üretimlerini en alt düzeye çekerken o ülkelerdeki üretilen özel kumaşların dikim işlemleri için kendi teknik ekibinin yardımıyla Bangladeş (ek vergi; %17) ve Mısır’ı (ikili anlaşma gereği Türkiye-Mısır arasında hiçbir vergi uygulanmamaktadır.) kullanmaya başlamışlardır. Özellikle kumaş üretim kaliteleri çok iyi olan Çin ve Pakistan’da üretilen pantolonluk gabardin ya da denim kumaşlar ile gömleklik ekose ve viskon kumaşlar buralardan bu iki ülkeye yollanıp buralarda dikimi Bangladeş ve Mısır’da yapılıp daha ucuz vergiler ile Türkiye’ye getirilmesi sağlanabilir.

Son dönemlerde Kamboçya triko anlamında büyük yatırımlar yapmıştır. Büyük ölçekli üretimle için hala gerekli teknik özellik ve devamlılığı sağlayamamaktadır.

Özellikle dikim kalitesi anlamında Uzakdoğu’nun en iyi ülkesi Sri Lanka’dır. Ancak buradaki kalitenin yüksekliği, maliyetleri ve büyük markaların daha iyi fiyatlarla buralarda üretim yaptırmalarına neden olmuştur.
Son yıllarda içe kapanıklığını bitiren Hindistan’da kendi yöresel tasarımları sayesinde tekstilde önemli bir atılım yapmıştır. Özellikle etnik özellikli kumaşlardan yapılan ürünleri rahatlıkla buradan temin edebiliriz.
Vietnam işçilik maliyetlerinin düşük olması yanında hala gerekli kapasite gelişimini sağlayamamıştır. Bir de buna eklenen %27’lik ek vergi üretimin Bangladeş’e kaymasına neden olmuştur.

Bangladeş’teki eğitim düzeyinin düşüklüğü teknik özellikli komplike ürün alınımını zorlaştıran bir sebeptir. Buda Bangladeş’te daha çok teknik özellik gerektirmeyen ve insanı iş gücüne ihtiyaç duyan örme, triko ve konfeksiyon alanında gelişimini sağlamıştır. Hatta şu an itibari ile triko üretimde dünyanın en iyi ülkesi konumundadır. Eğitim düzeyinin düşük olması nedeniyle istenilen kalitenin alınabilmesi için fabrikalarda yoğun in-line kontroller gerekmektedir. Ayrıca Uzakdoğu’daki Çin dışındaki tüm ülkelerde yalan söylemek çok kolaydır. Bu kontroller üreticilerin sözlerinin doğruluğunu da bize kanıtlayabilir.

Bangladeş’te geçen yıl bir fabrika binasının çökmesi sonucu 1000’ den fazla işçi hayatını kaybetti. Bu olaydan sonra ayaklanan tekstil işçileri hükümete baskı yaparak işçi maaşlarının min.%72 arttırılması sağladı (40-100 USD bandından 70-200 USD bandına çıkardı). Ayrıca bu binanın enkazında bir sene önce bu binada üretim yaptıran LC Waikiki’nin depoda kalmış etiketlerinin basında yansıması nedeniyle Dış İşleri Bakanlığı Türk markaları üzerinde baskılarını arttırdı. Bu bağlamda tüm üreticilerin sosyal denetim firmaları tarafından denetlenip gerekli uygunluk belgelerini (BSCI, WRAP, SGS & OEKO-TEX, v.b.) almaları sağlanmalıdır.

Bangladeş’te diğer bir sorun, üreticilerin size verdiği bant planlarına uymamasıdır. Örneğin yapılan anlaşma ile sürekli olacak şekilde size 5 bant vereceğini söyleyen bir üreticiyi sürekli kontrol etmezseniz 10 dolar sent fazla veren başka bir müşteriye bandını açabilir. Bu durum sizin ürününüzü zamanında alamamanıza neden olur. Bu noktada o fabrikada sürekli hem kalite hem de verilen sözlerin doğruluğunun kontrolü için kalite kontrolcüler bulundurmak gerekir.

Uzakdoğu’da üretim yaptırmak isteyen firmalar, tüm ürünlerini tek bir yerden çok büyük kapasiteli üretim yerlerinden almak yerine daha küçük ölçekli yerleri tercih etmelidir. Büyük firmaların üretim maliyetleri her zaman daha fazladır. Ayrıca bu üretim tesislerinde bizim markamızdan daha büyük ve ölçekli markalarda (Levi’s, ZARA, H&M, v.b.) üretim yaptırabileceği için en ufak yaşanabilecek bir krizde bizi 2. Plana atabilir. Bu durumda ürünlerimizi plan dışı geç alabiliriz. Daha küçük ölçekli yerlerin en büyük müşterisi biz olacağımız için yaşanan en ufak bir sorunda ilk öncelik biz olacağız, sorunları minimize edebileceğiz.

Mısır’daki son yaşanan politik gelişmeler ithalat işlemlerinde sıkıntılara neden olabilmektedir. Bu noktada rüşvet yemeği seven Arap gümrük memurlarına dikkat etmek gerekir.

tekstil
Mısır’da verginin sıfır olması ile sadece navlun parası ödeyerek ürünleri Türkiye’ye getirebiliriz. Burada ayrıca RO-RO yüklemeler 1 haftanın altında depoya ürün sokmamızı sağlayabilir. Ancak Arap patronların parasal anlamda çok plansız olması nedeniyle Back To Back L/C açılmalarında çok isteksiz davranmalarına neden olmaktadır. Üretim yeri seçiminde ve planlarında bunlara çok dikkat etmek gerekir.

Mısır’daki tekstilin gelişimini Amerikan markaların yatırımları sağlamıştır. Ancak Amerikan markaları alınan her ürünün hammaddesinde %10 İsrail menşei kullanılmasını şart koşması nedeniyle bu ülkede tekstil yan malzemeleri ( karton, poşet, etiket ve düğme) sanayinin burada gelişmemesine neden oldu. Mısır’da bulunan ufak tedarikçilerde istenilen kaliteyi hiçbir şekilde sağlayamamaktadır. Bu noktada Mısır için gerekli bu malzeme organizasyonunu ya Uzakdoğu için yapılan organizasyonla ya da Türkiye üzerinden üretim aşamaları geçilmeden yapılması sağlanmalıdır.

Uzakdoğu’da sezonsal olarak üretim tarihleri bellidir. Yılı iki sezon olarak düşündüğümüzde yaz üretimlerine bir önceki yılın en geç temmuz sonu başlayıp, en geç şubat sonu bitirmiş olmamız kış üretimine martta başlayıp en geç eylül başı bitirmiş olmamız gerekir. Buna istinaden de kumaş ve iplik blokasyonları 4 ay (ham kumaş ve iplik üretimi başlar), tek renk kumaşların boyaması ve ekose kumaş dokuması 2 ay önceden başlanmalıdır.

Aradaki mesafeden dolayı kumaş tedarik süreleri( Pakistan ve Çin’den Bangladeş ve Mısır) 15-23 gündür. Planlamalarda buna dikkat ederek hareket edilmelidir. Ayrıca fiyatlamaları tüm markalardan önce yapmak üreticilerin fabrikalarında ilk olmak elimizi güçlendirir. Elinde üretim bulunmayan üretici mecburen fiyatları aşağı yönlü çekecektir. Örneğin trikoda ölü sezon Ocak ve Şubat sezonudur. Hiçbir marka bu dönemde üretim tercih etmez. Eğer basic olarak kabul edilen ve markanın her zaman sattığı kaliteleri bu dönemde ürettirirsek üretim sezonu olan mart Mayıs ve Haziran ayına göre çok çok iyi fiyatlara üretim yaptırabiliriz.

Yurt dışında üretim yaptıracak tüm markalar model bazlı değil sezon bazlı hareket etmelidir. Bilindiği gibi adet arttıkça fiyat düşer. Model olarak az olan ancak sezonsal olarak çok büyük adetlerin elde edileceği bir paket program olarak planlamalar yapılmalıdır. Örneğin 3 fabrikadan alınacak milyon metrelik aynı özellikteki bir kumaşı tek fabrikaya indirgemek ve fiyatta alınacak 5 dolar sent’lik indirim binlerde dolar kar getirebilir. Ayrıca Uzakdoğu firmaları devamlılık arttıkça müşterilerine olan güveni artar ve fiyatta aşağı doğru esnemeler yapabileceği unutulmamalıdır.

Uzakdoğu ve Mısır üretimlerinde en önemli noktalardan biri üretilecek modelin adet miktarıdır. Her model değişiminde bantta kaybedilen zaman Türkiye’de yarım günün altındayken, Uzakdoğu’ da 1 güne kadar çıkmaktadır. Adet miktarının azlığı ürünlerin bant değişiminde kaybedilen zamandan dolayı sabit gideri arttıracağından o modelin işçilik maliyetini arttıracaktır. Bu noktada mümkün olduğunca büyük adetli ürünler yurtdışı üretimlerinde tercih edilmelidir. Adet arttıkça sabit maliyetler Türkiye’ye oranla çok fazla düşmektedir.

 

Metin SÜRÜCÜ

Ozon Giyim San. ve Tic. A.Ş.

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ NİSAN 2014 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

İHTİSAS GÜMRÜK UYGULAMASI VE TEKSTİL SEKTÖRÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

1993 yılında gümrük genel tebliği ile yürürlüğe giren ihtisas gümrük uygulaması; belirli eşyaların, gümrük işlemlerinin yalnızca yetkili kılınan gümrük idaresinden yapılması olarak tanımlanmaktadır.

Zaman içinde ihtisas gümrük sayıları artmıştır. Şu anda Ticaret ve Gümrük Bakanlığı’nca 19 adet ihtisas gümrük uygulaması, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca yürütülen 8 adet ihtisas gümrük uygulaması mevcuttur. Ülke genelinde tekstil ihtisas gümrük idaresi toplam 12 dir. Bunlardan 4 ü İstanbul’dadır.

İhtisaslaşma kavramına gümrüksel açıdan baktığımızda; belirli bir eşyaya ilişkin, gümrük işlemlerinin konusunda tecrübeli ve uzmanlaşmış personele sahip gümrük idaresi tarafından, en kısa ve en etkin şekilde sağlanmasıdır.
Bakanlıklarca belirlenmiş eşya, her gümrük idaresinde işlem görememektedir. Uygulamanın işleyiş yapısına baktığımızda, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülse de, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, canlı hayvan, hayvansal ürünler, bitki ve bitkisel ürünler ile gıda ürünlerinin ithalat ve ihracatında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle, gümrük idareleri yetkilendirilir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılan bu uygulama, belirli ürünlerin ihtisas gümrüğü uygulamasına tabi tutulmamasından daha ziyade, bakanlığın taşra teşkilatı yapılanması baz alınarak, belirli gümrük idarelerinin yetkilendirilmesi şeklindedir. Bundan dolayı ihtisas gümrük uygulamaları, yalnızca Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen bir politikadır.

İhtisas uygulamasında yer alan “ Belirli Eşya “ kavramına baktığımızda, bazı kriterler bu kavramı belirlemektedir. Eşyanın niteliği, menşei, çıkış ülkesi, ulusal ticari politikaları, uluslararası yükümlülükler ve eşyanın kaçakçılığa konu olma sıklığı gibi özellikler belirleyici kriterler olmaktadır.

İhtisas gümrüklerinde, serbest dolaşıma giriş, dahilde ve hariçte işleme izni, ithalat ve ihracat işlemleri yapılmaktadır. İhtisas uygulamasının amacı; gümrük işlemlerini daha kısa zamanda yerine getirmek, ithal eşyasında zorunlu olan standartları korumak, düşük kıymet beyanlarının önüne geçmek, tüketiciyi ve halk sağlığını korumak, gümrük kontrollerini daha etkin ve düzenli hale getirmektir.

 

lojistikresim

Tekstil İhtisas Gümrüğü Uygulamasının Pozitif ve Negatif Etkileri;
Uygulama bazında baktığımızda, uzak doğuda üretim yaptırıp, ithalat yoluyla bu ürünleri deponuza kadar ulaştırmada yer alan süreçler ve bu süreçlerin getirdiği maliyetler göz önünde bulundurulduğunda, ihtisas gümrüğünün bir takım dezavantajları bulunmaktadır. Şöyle ki; gemi ile Çin’den gelen bir konteynır hazır giyim eşyasını, ilk olarak mesela, Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nden giriş yaptırıyorsunuz.

Giriş beyanı ile beyan edilen eşyanın niteliği, menşei gibi kriterlerden dolayı geldiği gümrükten ithal edemeyeceğiniz için öncelikle, eski ismi Halkalı Tekstil İhtisas Gümrüğü olan ve şimdi ki ismi ile Halkalı Gümrük Müdürlüğü’ne bağlı bir antrepoya bu hazır giyim eşyasını transit beyan ederek aktarmanız gerekmektedir. işte ek maliyetler bu süreçte başlamış oluyor. Teminatlı araçlarla ara taşıma yaptırarak (teminatlı araçlarla taşımanın mantığı, henüz ithalatı gerçekleşmemiş, ithalatçı firmanın gerekli yükümlülüklerini yerine getirmemiş, gümrük vergisi ve KDV si ödenmemiş ürünü yani hala gümrüğe ait ürünü, gümrük sahası dışına çıkarırken, riski nakliyecinin üzerine atmasıdır ), ihtisas gümrüğüne bağlı antrepoya geldikten sonra konteynırın boşaltılması, antrepo beyanı verilmesi ve malı çekene kadar oluşan ardiyeler, ek maliyetlerin bir parçasını oluşturuyor. Ürün ithalat maliyetlerine baktığınızda, özellikle düşük tutarda bir mal alıyorsanız, mesela 50.000 USD altında, ürün birim fiyatına göre % 5 e varan maliyetler önünüze çıkabiliyor.

İşin birde zaman kaybı noktası var, yani gemi geldiğinde özet beyan verildikten sonra, ilgili liman gümrüğünden ithalat yaptığınızda, maksimum 2 günde işleminiz biter ve malınızı çeker deponuza konteynır ile gönderebilirisiniz. İhtisas gümrüğü ile bu süre uzamaktadır. Limandan, ihtisas gümrüğüne aktarma süresi yaklaşık 2 gün sürmektedir. Eğer malınız kırmızı hatta düştü ise (kırmızı hat ürünlerin fiziki olarak muayenesi demektir.) konteynırdaki malın kontrolü, tartılması gerekiyorsa kantarda tartımı vs gibi işlemler sonrasında aktarma beyanı ile ihtisas gümrüğüne bağlı antrepoya aktarmak sonra ithalat işlemleri vs mal çekiminiz 7-10 gün sürebiliyor.

Bu aktarma süreçlerindeki maliyetler ve sizin mağazanızda satışa yetişmesi gereken mallarınızın satış kaybı gibi maliyetler, rekabet gücünüzü azaltabilmektedir. Bu zaman kaybını yaşamamak adına, ürünün mağazada bulunması gereken zamanı göz önünde bulundurup, biraz erken yüklemeyi yaptırırsanız ve buna bağlı olarak ithalatı gerçekleştirirseniz, deponuzda, mağazaya sevke hazır şeklinde malların beklemesi stok maliyetinizi artıracaktır. Kaldı ki; günümüzde just in time tedarik sisteminin çokça kullanıldığı ortamda, oluşan bu zaman kaybı , rekabet için önemli rol almaktadır.

Öte yandan ihtisas gümrüğünün pozitif etkilerine baktığımızda, limanlardaki işlem hacminin artması, buna bağlı olarak dolaylı temsilcilerin ( gümrük müşavirliklerinin) iş alanlarının genişlemesi, ara taşıma yapan nakliyecilerin iş hacminin artmasıdır. ithal malın maliyetinin artmasın sonucu yerli üretimin artışının teşvik edilmesi, düşük kıymet beyanını engelleyerek haksız rekabetin önüne geçilmesi ve ayrıca hazinenin vergi gelirinin düşmesinin engellenmesidir.

Negatif etkilere baktığımızda, yukarıdaki örnekteki gibi, taşıma maliyetlerinin artması sonucunda ürün maliyetinin artması ve bunun sonucunda ithal eşyasına daha fazla ödeme yapan tüketicinin refahı düşecektir. Kaldı ki ithale konu eşyanın hacmindeki azalmayı yerli üreticinin ikame edemediği durumunda, refah kaybına ayrıca neden olacaktır. Avrupa Birliği Serbest Ticaretin önünde bir engel teşkil ettiği için ihtisas gümrük uygulamasına pek sıcak bakmamaktadır.

Genel olarak baktığımızda; uzmanlaşma adına ihtisas gümrük idarelerinin, muhakkak ki faydası vardır. Ülke ekonomisi göz önünde bulundurulduğunda, belirli eşyanın kıymet belirlemesinde ve bu kıymet üzerinden vergilendirme yapılması ekonomik anlamda faydalı olacaktır.

Öte yandan globalleşen tekstil hazır giyim pazarında, markasını tanıtmak isteyen ve uluslararası markalarla rekabet etmek isteyen yerli perakende markalarının, global oyuncu olmalarında önüne çıkan maliyet kalemlerinin çokluğu ve ayrıca zaman kaybına neden olacak bu tür uygulamaların varlığı, bu firmalarımızın hedeflerine ulaşmasında birer engel olarak karşılarına çıkmaktadır.

SERKAN BABATAŞ

PENTİ ÇORAP SANAYİ VE TİC A.Ş.

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ NİSAN 2014 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

Türk Savunma Havacılık Sanayiinde Etkin ve Verimli Tedarik Zincirlerinin Kurulması

Günümüz tedarik dünyasının diline pelesenk olduğu üzere, rekabet, artık rakip firmalar arasında değil de bu firmaların da içinde yer aldığı tedarik zincirleri arasında yaşanmaktadır. En hızlı, en iyi performans gösteren, en iyi çözümleri sunan, en maliyet etkin çalışan, tarif edilen kalitede ürün/hizmet sunanlar ancak rekabet avantajı elde ederek pastadaki paylarını büyütebilecekler.

Dünyanın olduğu kadar ülkemizin de siyasî, ticarî ve askerî ilişkilerinde lokomotif gücü niteliğindeki savunma havacılık sanayiinde maliyet, zaman ve işgücü bakımından etkin kaynak yönetimine esas olacak etkin ve verimli tedarik zincirlerinin tesis edilmesi gerekliliği aşikârdır.

Zira, global savunma harcamalarının %45’i havacılıkla ilgili sistemlere ayrılmaktadır. Bu maliyetlerin %65-%80’i ise tedarikçiler tarafından sağlanan malzeme, parça, komponent ve hizmetlerden oluşmaktadır (Canbek, 2012).

Savunma havacılık sanayii, kendine mahsus özellikleriyle yüksek maliyetli, kompleks, ileri seviyede profesyonellik gerektiren yüksek katma değerli ürün, üretim ve teknolojileri, ürünlerin her an kullanıma hazır olma zorunluluğu, çalışan iş gücü, emniyet ve güvenilirliği öne çıkaran ileri derecede regüle yapısı, nisbî olarak dar bir pazara sahip olması, karmaşık tedarik zinciri ağları ve az sayıda kalifiye tedarikçisi ile diğer sektörlerden farklılık arz etmektedir(Canbek, 2012).

Yapılacak işi uzun soluklu sözleşmelerle taahhüt etmeyi gerektirmesi ise savunma havacılık sanayii tedarik zincirlerinde uzun vadeli ilişkiler kurmayı gerektirmektedir. Bu yapılar içerisindeki tedarik zincirleri, stratejik ortaklıklar kurmayı destekler şekilde ürün teslimatı sonrasında da devam etmektedir. Bu sebeple, bahse konu zincirlerin etkinliği büyük önem taşımaktadır(Canbek, 2012).

Savunma havacılığı tedarik zincirlerinde etkin tedarik zinciri yönetiminin önemli bir unsuru, teslimatın zamanında gerçekleştirilmesidir. Bu da zincir içinde görev alan firmalar arasındaki işbirlikleri, karşılıklı bilgi ve risk paylaşımı, bununla birlikte, satınalmadan teslimata kadar bütün iş süreçlerinde firmaların yüksek seviyede ilk kademe tedarikçilerden itibaren kesintisiz entegrasyonu ve senkronizasyonu ile mümkün olabilmektedir(Canbek, 2012).

Komple tedarikçi ağını da etkileyen bütçe kesintileri, artan maliyetler, sıkı terminler, uzun teslim süreleri, tedarik zinciri gecikmeleri, piyasada hammadde açıkları global seviyede faaliyet gösteren savunma havacılık sanayii firmalarının sıklıkla karşılaştığı zorluklardan bazıları olarak göze çarpmaktadır (Canbek, 2012).
Ülkemiz savunma havacılık sektörü firmaları da anılan sıkıntılardan istisna değildir. Firmaların bu sıkıntıları bertaraf etmenin yanı sıra dış dünya ile rekabet avantajı elde etmelerinde mevcut tedarik zincirlerini etkin ve verimli yönetmelerinin kaçınılmaz olduğu aşikârdır(Canbek, 2012).

Hâlihazır durumda tedarik zinciri üyeleri arasında güvene dayalı uzun vadeli ortaklıklar yerine sözleşme esaslı geleneksel alıcı-satıcı ilişkisinin hâkim olduğu göze çarpmaktadır(Canbek, 2012).

Sürekli değişen müşteri isteklerinin, üretim uygunsuzluklarının ve gecikmiş teslimatların tedarik zincirinin herhangi bir yerinde aksaklığa sebep olduğu görülmektedir. Bundan dolayı, Türk savunma havacılık sanayiinde gerek tasarım gerekse üretim safhalarında artan istekleri daha düşük maliyetlerle karşılayacak mekanizmaları kurmada köklü değişikliklerin yapılması gerekliliği ortadadır(Canbek, 2012).

Bu anlamda, uygun bir planlama ile “leagile” (lean-agile) (yalın ve çevik) stratejinin benimsenmesinin tedarik zincirinin yukarı tarafında girdi sağlayanlar (upstream) için operasyonel esneklik ve tedarikçinin hızlı cevap vermesini temin edeceği, sonuçta israf ve mükerrerliği azaltmak suretiyle satınalma ve üretim maliyetlerini düşüreceği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, tedarik zincirinin aşağı ucundaki dağıtım, pazarlama ve satış sonrası hizmetlere (downstream) yönelik teslimat sürelerini kısaltarak müşteriye yansıyan maliyetleri azaltacak, devamsız/değişken (volatile) talebe, bakım ve yedek parça desteğine hızlı tepki verebilir hale gelebilecektir(Canbek, 2012).

Bu kapsamda, ana yüklenici firmaların söz konusu stratejiye uyumlarınıtespit etmek üzere firma içi değerlendirmelerini yapmaları, eksikliklerini tespit etmeleri ve bütün tedarik ağında kullanılabilir bir yol haritası çıkarmaları yerinde olacaktır(Canbek, 2012).

Diğer taraftan, tedarikçilerin zincir içerisindeki tasarım/geliştirme faaliyetlerini senkronize ederek etkin ve verimli hale getirmelerinde, bilgi paylaşımını iyileştirme ve müşteri isteklerinin hızlı ve talep edilen şekilde uyarlanmasında etkin bilgi teknolojileri (IT) sistemlerinin kullanımının zaruri olduğu açıktır(Canbek, 2012).
Başka bir ifadeyle, tedarikçi ağında uygun IT altyapısına dayalı kuvvetli işbirliklerinin etkin ve verimli tedarik zincirleri oluşturmada, dolayısıyla iyileştirilmiş teslimatlar, güçlü uzun vadeli ortaklıklar ve nihaî müşteri memnuniyeti tesis etmede büyük katkı sağlayacaktır(Canbek, 2012).

Teslimatların istenen kalite, bütçe, maliyet ve zamanda gerçekleştirilmesini temin etmek için ortaklıkların seviyesi ve türü doğru tarif edilmeli, performansta iyileşme ve maliyetlerin düşürülmesi için entegre tedarik zinciri yaklaşımının hayata geçirilmesi gerekmektedir(Canbek, 2012).

Altyapı, teknoloji ve inovasyon yatırımlarında ağ içindeki bilginin ve tasarım/geliştirme maliyetlerinin paylaşımı, tedarikçi entegrasyonunu artırarak tedarikçileri risk ortağı haline getirecek, böylelikle, tasarım/geliştirme süresi ve maliyetleri azalacak, kurulum zamanları asgariye inecek ve üretim fonksiyonu ürün kalitesinden taviz verilmeksizin daha hızlı cevap verir hale gelecektir(Canbek, 2012).

Tedarik zinciri stratejisiyle uyumlu olarak ana yüklenici firmaların tedarik zincirlerine yönelik periyodik performans değerlendirmesi yapması sürekli iyileştirmeyi sağlayacaktır. Bu çerçevede, operasyonel ve ekonomik metriklerin tespit edilerek etkinlik ve verimlilik değerlendirmesinin yapılabileceği düşünülmektedir(Canbek, 2012).

Savunma Sanayi Makale Arası Resim
Ana yüklenici firmalar,altyüklenicilerini/tedarikçilerini yalnızca üretim (build-to-print) faaliyetlerinde görevlendirmek yerine tasarımı (design-to-build) öngören faaliyetler için de atayabilmeli, böylece, tasarım arayüzlerine daha fazla odaklanarak alt kademe tedarikçilerin kontrolüne daha çok zaman ayırabilir ve müşteri tarafından yöneltilen bütün risk ve baskı unsurlarını tedarik zinciri ağının daha alt kademelerine taşıma imkânı bulmuş olacaktır(Canbek, 2012).

Devamsız/değişken tedarikçi müşteri ilişkileri yerine zincir içinde mevcut hiyerarşik modelden de sıyrılmayı sağlayacak işbirliği yaklaşımını esas alan stratejik ortaklıklara yönelmek suretiyle, ağ tasarımı ve tedarik planlamasında uygun IT altyapısı ile erken dönemde ortaklarla senkron hareket etme kültürü benimsenmelidir. Bu tarz, beraberinde ani değişikliklere/yeniliklere uyum sağlayabilen etkin kaynak kullanımını ve tedarikçilerle tam entegrasyonu getirecektir(Canbek, 2012).

Tedarik zinciri liderlik sorumluluğunun belli bir alanda uzmanlaşmış kalifiye ilk kademe tedarikçilerden birisine delege edilmesi işbirliğini kolaylaştıracağı gibi ana yüklenicinin iş risklerini de asgariye indirecektir(Canbek, 2012).

Ayrıca, ilgili kamu kurumları tarafından etkin ve verimli tedarik zincirleri kurulmasında rol alması için akademik enstitülerin devreye alınmasının sağlanması, vergilendirmede ve ödemelerde uygun teşvik mekanizmalarının kurulması bu hedefi gerçekleştirmede destekleyici bir unsur olarak göze çarpmaktadır(Canbek, 2012).

Sonuç olarak, tedarik zinciri yönetimi, yapılan işte ve kurumsal yapıda büyük dönüşümler ve değişiklikler gerektiren, zamana yayılmış bir “değişim yönetimi” konusu olması sebebiyle bir gecede bütün sorunlara çözüm bulacak formüller içermez (Canbek, 2012).

Ancak, yüksek katma değerli bir çarpan olarak savunma havacılık sanayiimizde kaynak israfını ve âtıl kapasiteyi azaltacak, değer katmayan işlerin ortadan kaldırılmasını temin edecek ve tedarik süresinin kısaltılmasında fayda sağlayacak uzun döneme yayılmış ciddî reformların yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

 

 

Referans:
Canbek, B., (2012). Establishing Effective and Efficient Supply Chains Within Turkish Aerospace Industries: The Case of Aerospace Manufacturers.Master of Purchasing and Supply Chain Management at the Westminster Business Schoolof the University of Westminster.

 

 

Betül CANBEK, Uzman, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, bcanbek@ssm.gov.tr
Dr. M. Meftun CANBEK, Vergi Başmüfettişi, Maliye Bakanlığı, meftuncanbek@hotmail.com

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MAYIS 2014  SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

Çarşıda Verdim 1 Lira, Eve Geldim 3 Lira!

Bu yazımda sizlere işletmelerde sıklıkla karşılaştığımız satınalma ile ilgili bir yanlış yorumlamadan bahsetmek istiyorum. Ama önce gelin isterseniz satınalma nedir, ne değildir ile başlayalım. Satınalma, en ucuz fiyattan en kaliteli ürünün tedariki değildir. Satınalma, iş ihtiyacınızı çözecek en iyi çözümü, en iyi şartlarda temin etmektir. Bu cümledeki her bir tamlamanın üzerinde tek tek düşünmek gerekir. İhtiyaç, üretimde kullanılacak bir hammadde veya yarı-mamul, servis, alınıp-satılacak ticari bir meta, vb. olabilir. Satınalmacı işe, ihtiyacını anlayarak başlamalı.  Buna müşterinin sesi (voice of customer) diyoruz. Müşterinin ihtiyacını karşılamayan veya fazlasıyla karşılayan hiçbir çözüm, en iyi (optimal) çözüm değildir.

İhtiyaç analizi yaparken öngörülen çözümün değil, ihtiyacının tanımlandığından emin olunmalı. Örneğin; ihtiyaç, “Uluslararası konuşmalarımızı yapabilmek için bir konuşma paketine ihtiyacımız var” şeklinde söylendiğinde buradaki ihtiyaç, uluslararası konuşmaların yapılabilmesidir. Konuşma paketi, muhtemel çözümlerden birisi olabilir. Bunun için Skype ve Viber gibi çözümler, konuşma paketi alınmasından daha efektif bir çözüm olabilir.
Satınalmacı ihtiyacın en iyi hangi şekilde karşılanacağı konusunda yaratıcı olmalı. Satınalmacının ve ihtiyaç sahibinin, çözüm ile ihtiyaç arasındaki farklı bilmesi gerekir. Bu farkı anladıktan sonra çözümle ilgili önyargıya kafa tutmak ve diğer çözüm alternatiflerine bakmak daha kolay olacaktır.

En iyi çözüm, niteliksel açıdan ihtiyacı en iyi karşılayan çözümdür. En iyi çözümün, en iyi şartlarda temin edilmesi ise başka bir şeydir. Örneğin; akıllı telefon ihtiyacını karşılayacak en iyi çözümün iPhone olduğunu kabul edelim. iPhone’un temininde en iyiyi sağlayan şartlar; fiyat, temin süresi, vade, garanti süresi, vb. şartlardır. Satınalma fiyatı hiçbir zaman tek başına en iyi şartları sağlamaya yetmez.

Bunu şöyle düşünün; bir gazlı içeceği 1TL’ye kapının önündeki bakkaldan almak ile 80 kuruşa 5km ötedeki marketten almak arasındaki fark, esasen satınalma fiyatları arasındaki 20 kuruş değildir. İçeceğin toplam satınalma maliyeti, satıcıya ödediğimiz para ile o içeceğin evin buzdolabına girinceye kadar harcadığınız çabanın parasal karşılığının toplamıdır. Bu çabanın içine çok çeşitli maliyetler girebilir, bunlara recommend casino in Canada sair giderler diyelim. Market-Bakkal örneğinde bu, içeceği temin etmek için gideceğiniz yol (ulaşım/lojistik giderleri), otopark, harcayacağınız toplam zaman, vb. gibi masrafları içerir. Çoğumuz birim Satınalma maliyetini düşürmek için 1 yerine 10 tane alıp, birim başına sair giderleri düşürmeye çalışırız ki daha düşük bir toplam satınalma maliyetimiz olsun. Ve genellikle o çok tehlikeli envanter tuzağına düşeriz. Hemen adı koyalım; ihtiyacımızdan fazla stok, israftır. Paramızı, depolama alanlarımızı, enerjimizi (sayımı, bakımı, vs.) tüketir. Bu yüzden tedarik süresi ve tedarik süresinin varyasyonundan dolayı tuttuğumuz stokların stoklama maliyetleri de toplam satınalma fiyatına ilave edilmelidir. Örneğin; traktör üretiminiz için ihtiyacınız olan fren balatalarını, Çin’deki bir satıcıdan tedarik ettiğinizi varsayalım. Aylık ihtiyacın 2000 adet olduğunu ve tedarikçinizin aylık sevkiyatlar yaptığını kabul edelim. Tedarik süresindeki oynamalar (variations) için de 500 adet emniyet stoğu tutalım. Tam zamanında üretim (JIT: Just in time) yapılan bir senaryoda bile yaklaşık ortalama 1500 adet stokla çalışırsınız. Ortalama stok hesabı en basit şekliyle şöyle yapılır:

Ortalama Stok=  (Ay başı stok + Ay sonu stok )/2

Diğer taraftan yurtiçindeki bir üreticiden 1 hafta temin süresiyle tedarik yaptığınız senaryoda ortalama stoklarınız 250 adede kadar düşebilir. Ortalama 1250 adet daha az stok tutmak; finansal, depolama alanı ve ürün devre dışı kaldığında atıl olma riski gibi açılardan önemli tasarruflar sağlar.  Bu, “yurtiçinden tedarik etmelisiniz, çünkü daha az ortalama stokla çalışırsınız” anlamına gelmemeli. Önemli olan, toplam sahip olma maliyetidir (total ownership cost).

Ödeme vadesi, Toplam Sahip Olma Maliyetinin bir unsurudur ve satınalma kararı için çok belirleyici bir rol oynayabilir. Örneğin; 60 gün vade ile aldığınız bir ürünü 30 gün vade ile sattığınız bir senaryoda, şirket için satış fiyatı kadar 1 aylık finansman oluşturmak mümkündür ve bu -en az- paranın reel faiz getirisi kadar bir tasarruf sağlar.

İşin içine vade, gümrükleme maliyetleri ve eğer varsa gümrük tarifesi, tedarik zinciri riskleri, vb. parametreler girdiğinde daha da karışık bir denklemi çözmek için kolları sıvayın.

Tedarik Zinciri ve Satınalma uzmanlarına, Satınalma kararını vermeden önce her bir alternatif –çözüm- için Toplam Sahip Olma Maliyeti denklemini oluşturmalarını şiddetle tavsiye ediyorum. Kısa vadede en iyi çözüm, en düşük Toplam Sahip Olma Maliyetini veren çözüm olsa da, orta ve uzun vadede en iyi çözüm olmayabilir. Bunun için Toplam Sahip Olma Maliyetini oluşturan her bir kalemi gözden geçirin. Vade süresi, taşıma maliyetleri, gümrük tarifesi, vb. sair giderlerdeki optimizasyon ve pazarlık fırsatlarına bakın. Bu alanlarda sağlanacak bir optimizasyon inanılmaz satınalma avantajları yaratabilir. Son yıllarda Çin’den büyük hacimlerde tedarik yapan Amerikan şirketlerinin, Çin’de dağıtım merkezleri kurmaya başlamasının en önemli nedenlerinden biri budur; lojistik maliyetlerini ve dolayısıyla Toplam Sahip Olma maliyetini düşürmek ve rekabet avantajı sağlamak.

 

Tedarikçi seçimi kendi başına ayrı bir makale konusu, fakat tam bu noktada tedarikçi seçimiyle ilgili son yıllarda gözlemlenen bir trendi sizinle paylaşmak istiyorum. Tedarikçinin operasyonel mükemmellik çalışmalarına verdiği ehemmiyet, tedarikçi seçme kriterleri arasında çok güçlü bir ağırlık teşkil etmeye başladı. Zira stratejik açıdan böyle tedarikçilerle çalışmak, bugünkü kısa vadeli kazanımların ötesinde, sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etmek için önemlidir.

Kuşkusuz rekabette avantaj sağlayacak en önemli unsur, işletmelerin insan kaynağıdır. İşletmeler, yetenekli ve başarılı Tedarik Zinciri profesyonellerini şirketlerine çekmek ve ellerinde tutmak için stratejiler belirlemeli ve bu stratejilere uygun politikalar geliştirmelidir.

İşletmeler, satışlar üzerinden hesaplanan prim sistemine benzer bir prim sistemini, satınalmalar için de tasarlamalı ve devreye sokmalıdır. Toplam sahip olma maliyetini ölçecek ve izleyecek sistemler geliştirilmeli ve bununla ilgili performans metrikleri (KPI) ile Tedarik Zinciri Yöneticilerinin performansları değerlendirilmelidir.

Özetle;

  • Belirleyici olan, salt satınalma fiyatı değil; toplam sahip olma maliyetidir.
  • Toplam Satınalma maliyetlerini ölçmek için bir sistem kurun. “Ölçmediğiniz işleri yönetemezsiniz.” Jack Welch
  • Toplam sahip olma maliyetini düşürmek için kafa yorun. Yenilikçi olun.
  • TZY çalışanlarınızı motive edin. Onlara KPI’lar atayın ve bir prim sistemi kurun
  • Ve unutmayın, “Mükemmel firmalar, mükemmelliğe inanmazlar – sadece sürekli değişim ve ve sürekli gelişime inanırlar”. Tom Peters

Arif YILDIRIM

Tedarik Zinciri Direktörü

KARACA

Doğru Tedarikçi Seçimi

Merhaba sevgili meslektaşlarım.

Bir önceki yazımda doğru Satınalma doğru şartnameden başlar demiştik. Bu yazımızda ise doğru tedarikçi seçiminden söz edeceğim.

Aslında doğru tedarikçi seçimi de doğru şartname hazırlama konusuyla direkt olarak ilgilidir. Şartnamede istenen ürünün veya yapılacak işin ne olduğu, teknik özellikleri, ürünün veya yapılacak işin teslim tarihi gibi hususlardan söz edildiği gibi bazı idari konulardan da söz edilir.

Söz gelimi, teklif verecek firmalarda istenen kriterler ne olmalı?

Tabii ki firma seçiminde en önemli konu referanslarının yeterli olmasıdır. Günümüz teknoloji çağında hemen her firmanın internet sitesi olduğundan ve bu sitelerine rahatlıkla masa başında ulaşabildiğimizden, firmalar hakkında internet sitelerinin kalitesinden bile az çok bilgi sahibi olunabilinir. Firmalar genellikle internet sitelerinde REFERANSLAR bölümü oluşturur ve daha önce iş yaptığı firmaların hem de kocaman puntolarla, logolarıyla birlikte isimlerini yazar. Ancak bu durum çoğu zaman yanıltıcı olabiliyor. Örneğin ofis mobilyası ihalesi yapıyorsunuz ve şirketinizin tamamının ofis mobilyasını yenileyeceksiniz. Bir de bakmışsınız referans listesinde kocaman harflerle X Bank, X Otomotiv, X 5 yıldızlı otel var. Öncelikle bu referansların doğru olup olmadığını bizzat ismi yazılı şirketin yetkilisini arayarak teyit etmek gerekir. Çünkü kimi firmalar sadece bir ürün bile, yani sadece bir sandalye bile satsa referans listesine o büyük kurumsal firmanın ismini yazabiliyor.

Özellikle büyük ihalelerde bu nedenle iş bitirme belgesi, hatta ve hatta yaptığı işle ilgili fatura fotokopilerini de istemek gerekir diye düşünüyorum.

Bu nedenle şartname de referans listesi ile ilgili belgeler istenmeli, bunun yanında işin teslim süresi, ödeme koşulları gibi hususlar açıkça belirtilmelidir.

Firma portföyü zengin tutulmalı, internetten, daha önce çalışılan firmalardan, dönem içerisinde sizleri ziyaret edenlerden ve özellikle son dönemde her sektöre ait düzenlenen fuar ziyaretlerinden oluşan Firma Belirleme Tutanakları oluşturulmalıdır. Bu tutanak dönem dönem güncellenmeli, teklif istenen firmalar rekabet içerisinde olduklarını bilmelidir.

Tüm meslektaşlarıma iyi çalışmalar diliyorum.

İlyas AKCA
Taksim Otelcilik A.Ş.
Grup Satınalma Müdürü

Hazır Yemek Sektöründe Satınalma

Sanayileşmeye paralel olarak – özellikle son 15 yılda-  sanayi kuruluşları, okullar, hastaneler, askeri kışlalar, huzur evleri , cezaevleri vs gibi insanların toplu bulunduğu  ortamlarda, yemek hizmeti alımı önem kazanmaya başlamıştır. Ülkemizde ,Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu’na kayıtlı  (YESİDEF)  3194  şirket,  yaklaşık 7  milyonluk bir nüfusa hizmet etmektedir. Hazır yemek sektörünün, şu an  ülkemizdeki  pazar büyüklüğü 6,5 milyon dolardır.2023 yılına kadar, pazar potansiyelinin 28-30 milyon kişi ile 22 milyar dolarlık ekonomik değere sahip olması hedeflenmektedir.
Hazır yemek sektörü şirketleriyle yapılan hizmet  sözleşmeleri  -özellikle kamu kurumları ve büyük sanayi kuruluşları ile yapılanlar –  söz konusu hizmet alımı sözleşmelerini  yıllık sabit fiyatla  yapmaktadır. Girdi maliyetlerindeki artış oranları, sözleşme fiyatlarına yansıtılamamaktadır.Bu da hizmeti veren hazır yemek üreticilerinin belini bükmektedir.
Maliyetlerdeki en büyük sorun  tam da burada başlamaktadır.
Kontrol edilemeyen küresel etkenler, spekülasyonlar, fonlar/devlet regülasyonları, hava koşulları, rekolte  miktarlarına bağlı olarak  artış yönünde  değişkenlik gösteren girdi fiyatları, sektörü zarara uğratmakta, üretimde kullanılan hammaddelerin daha düşük maliyetlerle tedarik edilmesinde zorluklar yaşatmaktadır.
Küresel gıda fiyatları 2007 yılından beri artış göstermiştir.Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki, önümüzdeki 10 yıl boyunca aynı artış trendi devam edecektir.Bu da  Tedarik zinciri/satınalma  fonksiyonlarının üzerindeki baskının daha da artması anlamına gelmektedir.
Endüstriyel hazır yemek sektöründe üretimde önemli bir satınalma payına sahip olan Kırmızı ve beyaz et, kuru gıda, yaş sebze-meyve, süt ürünleri, donuk ürünler gibi girdilerin tedariki yüksek  maliyetlerle yapılabilmektedir.Çiğ girdi satınalmalarındaki maliyetlerin azaltılması -en azından sabit tutulması-  adına zaten satış kar marjı düşük olan catering üretimine ciddi katkı sağlayacağından, Satınalma bölümlerine çok ciddi sorumluluklar yüklemektedir.
Hazır yemek sanayinde tedarik; işletmeler için hızın, kalitenin, maliyetin, müşteri taleplerinin, lojistik unsurlarının bir bütün içinde bulunduğu stratejik üstünlük sağlamak ve satınalırken kazanmak anlamına gelmektedir. Sektör  üreticileri, tedarik edilecek hammadde/ürün maliyetlerini sabit tutabilmek ve fiyat artışları ile nasıl başa çıkılabileceği konusunda  orta ve  uzun vadeli stratejik  satınalma planlarının nasıl uygulanabileceğine önem vermektedir.
*Bu sektörde, Satınalma departmanının en  önemli performans hedefi; şirketin reel  satınalma maliyetlerindeki artış oranının,  devlet resmi enflasyon verileri (TUİK) artış oranından düşük olmasıdır. Bunun sağlanabilmesi için hammadde maliyet analizleri çok iyi yapılmalıdır.Şirket iş yapış süreçleri ve işletmelerin koşullarına göre ciddi fiyat müzakereleri  ve uzun vadeli toplu alımlar önemsenmelidir.
 *Dünya ve Türkiye’deki tarımsal ürün hasat /rekoltelerini  doğrudan takip ederek,  olası fiyat artışlarını kontrol altına alabilmek  amacı ile mümkün olduğunca uzun vadeli ve toplu  alım anlaşmaları  yapmanın  önemli bir maliyet avantajı getireceği kesinlikle göz ardı edilmemelidir.
*Özellikle tarımsal gıda maddelerinin, sezonlarına göre satınalınması  hem maliyet  avantajı getirecek,  hem de iyi tarım uygulamaları kapsamında tüketiciye zamanında yetişen sağlıklı ürünün temin edilmesini sağlayacaktır.
*  İşletmeler,  depo/adam analizine göre optimize edilmiş ürün/hammadde sevkiyat miktarları ve sevkiyat sıklığını  ve tedarik edilen malzemeler için  kesilen fatura sayısının  azaltılması  konusuna önem vermelidir.
 *Satınalma yetkilileri, tedarikçilerle doğru ve verimli lojistik faaliyet planlanmasını sağlamalıdır. Tedarikçilerle  ürün pazarlıklarının yanı sıra,  söz konusu ürüne ait lojistik maliyetlerinin de ayrıca müzakere edilmesi gerekmektedir. Yani müşteri acentelerinin komisyonları ve lojistik maliyetlerinin  ayrı ayrı pazarlık konusu edilmesi çok faydalı bir stratejidir.
*Hizmet verilen farklı bölgelerdeki işletmeler için de, lojistik ağı uygun olan aynı temel girdi tedarikçilerinin kullanılması, yanisatınalmalarının  merkezileştirilmesi, operasyon ve koordinasyon  kolaylığı sağlayacaktır. Tedarikçilerin işletmelere doğrudan teslimatları , beraberinde  önemli bir maliyet tasarrufu getirecektir. Farklı lokasyonlardaki üretim tesislerine, tek tedarikçiden  ürün temin etmek standart kaliteyi ve maliyeti kontrol altında tutabilmenin de en  etkin yolu olacaktır.
*Catering sektörü için depolama ve lojistik/nakliye maliyetlerine odaklanmak  hayati  bir önem taşımaktadır. Kapasitesi ve büyüklüğü  uygun ise,  merkezi  dağıtım sisteminin oluşturulması ve depolamaya uygun olan hammaddelerin, bu merkezi dağıtım tesislerinden  işletmelere  doğrudan yapılması kısaca bir lojistik şirketinin outsource edilmesi  en büyük maliyet avantajını sağlayacak yöntemdir. Söz konusu lojistik çözümü ile, uzun vadeli kontratlarla tedarik edilen ürünler  geniş bir servis ağı ile teslimatlar kolaylıkla yapılacak, rut  optimizasyonu sistemleri kullanılarak daha düşük maliyetli sevkiyatlar organize edilebilecektir.
Tedarikçi sayısını azaltmak, çalışılan tedarikçileri  ekip arkadaşı olarak görmek ve   satınalma stratejileri oluşturulurken tedarikçilerle  karşılıklı ortak değer yaratmak gerekmektedir  Az tedarikçi politikaları ile  güçlü tedarikçi ilişkisi kurulacaktır.Bu noktada hedefimiz satın alınacak ürünlerin maliyeti yanında, uzun vadeli ortak hedefler koyarak işbirliği içinde olmak, tedarikçilerin nezdinde  güven yaratacağından müzakere aşamasında istediğimiz rakamları elde etme şansımızı artıracaktır. Operasyonel maliyetlerde düşüş sağlayacaktır.Sürdürülebilir performans artışı  sağlayacaktır.
* Çiğ girdileri kulanım türlerine göre kategorize etmek bir diğer tasarruf aksiyonudur. Catering sektöründe menülerde kullanılacak ürünlerin ve kalite standartlarının çerçevesinin çizilmesi belirlenmesi karlılık sağlayacaktır.  Mesela,  taze sebzeleri   “yemeklik alım”  ve ya ” salata için alım” şeklinde kategorize etmek ve kaliteden ödün vermeden kullanım amacına bağlı olarak ürün kalibrasyonuna göre pazarlık yapmak maliyetleri düşürecektir. Aynı yöntem kuru gıdalar ya da et ürünleri için de kullanılabilinir: ” Dolmalık pirinç- pilavlık pirinç ”  ve ya  “kuşbaşılık et- kıymalık et”  gibi…
 *Hazır yemek  sanayicisinin finans yönetiminin  güçlü olması   ve finans planlamasının doğru yapılması çok önemlidir. Finansal planlama sürecinden yoksun  catering şirketleri en ufak rüzgardan bile  kasırgaya tutulmuşçasına savrulabilmektedirler. Finansal dayanağına  bağlı olarak, tedarik edilen çiğ girdi/hammaddeler için ödemelerde vade kısaltma girişimi, hatta vadelerin kaldırılması, peşin çalışılması gündeme alınmalıdır. Vade  farkı maliyeti  azalacağından, satınalırken kazanılacak şekilde alım yapılabilecektir.
*Her sektörde olduğu gibi  hazır yemek sektöründe de satınalma  “yalnız kurt” değildir ve diğer departmanlara olan iç iletişim, bilgi aktarımı ve karışıklı paylaşımlar iş yapış şeklini ve süreçlerini kolaylaştıracaktır.
 Hazır yemek sektöründe maliyet düşürme önerileri  ve uygulamaları şirketlerin  yapılarına ve büyüklüklerine göre değişkenlik  gösterebilecektir. O nedenle, yukarıda sıralanan önerilere eklenecek bir çok yeni fikir ve uygulamalar olabilir. Hepimiz biliyoruz ki tüm farklı  uygulamaların  tek amacı maliyeti düşürmek ve satınalmalarla şirkete kar ettirmektir…..
Karlı satınalmalar diliyorum:)
SELDA YÜKSEKBAŞ
The Marmara Hotels, Satınalma Müdürü

Misyonunuz Tedarik Stratejinizi Nasıl Destekler ?

Strateji Nedir; sözlük, kelime anlamıyla stratejiyi sistematik ve dikkatle hazırlanmış bir eylem planı olarak tanımlar. Bu tanımda bulunan anahtar kelimeler sistematik, plan ve eylemdir. Bu nedenle, strateji sistematik bir plan olarak tasarlanabilir. Bu stratejik kurgu planlanmış olup kazara ortaya çıkan bir şey değildir. Ayrıca, eylemimizi gerçekleştirmek için bazı adımlar atılması da gerekmektedir. Birçok kuruluş stratejilerini, bir “Stratejik Plan” adlandırır. Bir stratejik plan, bir organizasyonun, misyonunu, bütçe yapısını, kuruluş önceliklerini ve hedeflerini sırlamak için kullanmış olduğu bir dokümandır.

Bir organizasyon için misyonu tanımlamak kolay mıdır? Bunu yazıyı okurken, sizin organizasyonunuzun ne yapıyor olması gerektiğini bir düşünün, bu amaç size neyi ifade ediyor? Sürprizler var mı? Tedarikçilerinizin misyon tanımlarını okuduğunuzda, onların ne yaptıkları anlama konusunda herhangi bir fikir elde edebiliyor musunuz?

Tedarikçileriniz açısından sözleşmeleriniz ve satın alma siparişleriniz ve  yapmış olduğunuz ihale uygulamaları hakkında biraz düşünün. Sizin görev tanımınızda yer alan tedarik stratejileriniz müşterinizin görev tanımını karşılamakta mıdır? Farklı bir tür tedarik stratejilerinin tanımlanması durumunda müşterinizin misyonu ile sizin misyonunuz arasında daha iyi bir uyum yakalanabileceğini hiç düşündümüz mü?

strategyBu tür iyileştirmelerin misyonunuzu desteklediğinden emin olmak için bu soruları sürekli olarak kendinize sormanız gerekir. Eğer önceden tanımlı tedarik stratejilerinin misyonunuza destek olup olmadığı konusunda bir kuşkunuz varsa, o zaman o soruyu müşterinize sorun, satınalma personelinize sorun, diğer departman çalışanlarına sorun. Umarım, bu egzersiz genel olarak, satın alma stratejinizin misyonunuzu nasıl desteklediğini görmenize yardımcı olacaktır.

Şimdi biraz daha derine inelim. Acaba faaliyet alanlarınız misyonuzu destekliyor mu? Kendi iş tanımızı düşünün. Faaliyet alanlarınız içinde tedarik misyonunuzu destekleyecek eylemleri tanımlarken aynı zamanda gerçekten ne yaptığınızı açıklayın. Sektördeki konumunuza dayalı mevcut iş tanımınız ne olursa olsun, kendi kişisel misyon destek stratejinizi geliştirerek misyon tanımınıza daha iyi bir anlam kazandırabilirsiniz.

Bu yöntem mutlak gereklilik değildir, ama buradan yola çıkarak siz kendi kişisel misyon tanımınızı geliştirmek isteyebilirsiniz. Bu durumda sektördeki var olma nedeninizi ve gerçekleştirmek istediğiniz düşüncelerinizi, tane tane ve açık seçik ortaya koymak ve bunu yazılı olarak yapmak, müşterilerinizin ve rakiplerinizin sizi tanıması ve anlaması açısından kendinizi en iyi şekilde yansıtmanıza fırsat sunacaktır. Bu şekilde tanımlanmış bir misyon mutlak surette gelecekte öngördüğünüz faaliyet planlarınızı hayata geçirmekte size çeşitli imkanlar sağlayacaktır.

Bu tür bir yaklaşımla tanımlanmış stratejiler “Misyon Destekli Strateji” olarak ifade edilmektedir.

HEDEFİ 

hedef

  • Kararlar ve eylemler için bir çerçeve plan oluşturmaktır.
  • Misyonu gerçekleştirmek için gereken adımları tanımlamaktır.
  • Daha ayrıntılı planlama için bir temel oluşturmaktır.
  • Başkalarına planı açıklamada kolaylık sağlamaktır.
  • Planlanan hedefleri gerçekleştirmeyi mümkün kılmaktır.

 

 

 

STRATEJİNİN UNSURLARI

Planlama Faktörleri;

tyt

  • Misyonuzu Belirleyin -Misyonun  organizasyonun amacına uygun olarak tanımlanması.
  • Hedeflerinizi Tanımlayın – Misyonunuzu gerçekleştirmede nasıl katkıda bulunabilirler?
  • EylemleriTanımlayın – Hedeflere ulaşmakiçin yapılmasıgerekenler nelerdir?
  • Standartlarınızı Belirleyin – İlerlemeyi ölçmek için kullanılacak araçları tespit edin.

 

Geliştirme Faktörleri;

Akılda tutulması gereken şeyler:

  • Stratejiyi geliştirmede, bir SWOT Analizi gerçekleştirmek gerekir. SWOT Analizi; “Güçlü Yanlar, Zayıf Yanlar, Fırsatlar ve Tehditler” olarak tanımlanmış iş/durum analiz faktörleridir.  SWOT Analizi içinde yer alan bu faktörler, bir stratejik plan dahilinde gerçekleştirilmesi öngörülen faaliyetlerin gelişimine ve gerçekleştirilmesine etki edebilirler.Örneğin; “Zayıflık” belirli bir alanda bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor ise bu swotdurumda stratejik hedeflerimize ulaşmak için bu zaafiyetin nasıl telafi edilmesi gerektiği ele alınmalıdır. “Fırsat” ise belirli alanlarda var olan bu eksik bilginin geliştirilmesini hedefleyen bir Sürekli Öğrenme programı olabilir. 
    • Stratejik planlama, organızasyonun var olma nedeni ve gelecek öngörüleri üzerine pek çok düşünmeyi gerektirir. Bu kurgunun tasarlanması ve bir anlam bütünlüğü içerisinde ortaya konulması günler ve belki de haftalar alabilir.

     

    • Bu yargılardan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz ki, En Stratejik Planlar dinamiktir. Yukarıda verilen analiz faktörlerinde yaşanan değişiklikler planın kurgusundaki temel yapıyı bozabilir. Stratejik planlar yazılıp ve bir çekmeceye atılıp unutulmaması, şartlardaki değişikliklere bağlı olarak güncelleştirilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak bir organizasyonun misyonu bu temeller üzerine oturtması var oluş nedenini ve vizyonunda yer alan hedeflerini buna göre şekillendirmesi onu stratejik hedeflerine ulaşmasını mümkün kılacaktır. Ortaya konulan bu plan ve hedefler belirli zaman dilimleri içerisinde hedeflerin gerçekleştirilmesi ve şartların değişmesine bağlı olarak geliştirilmeli, gelinen noktada öngörülen yeni plan ve hedeflere uygun olarak güncellenmelidir.

 

“Belirli bir hedefe doğru yönlendirilmiş olan ve bilinçli irade tarafından kontrol edilen düşünceler, çözüm bekleyen bir problemin varlığıyla harekete geçerler.” (R. W. Jepson)

 

Bu makale, NATO Tedarik Stratejilerine dayalı yaklaşımlar esas alınarak hazırlanmıştır.

  • Bi-Strategic Command Procurement Directive (AD) 60-70, 22 Aralık 2004

 

RIDVAN CÖMERT

 

BU MAKALE SATINALMA DERGİSİ MAYIS 2014 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLEREK DAHİ İZİNSİZ KULLANIMI YASAKTIR.

 

Tedarik Zinciriniz Yalın mı?

Bu soruya cevap vermeden önce gelin isterseniz önce tedarik zincirinin daha sonra da yalın tedarik zincirinin tanımını yapalım.

Literatürde onlarca tedarik zinciri tanımı bulabiliriz. Yıllar içinde tedarik zinciri tanımı, yönetim sistemlerindeki evrimle birlikte hep yeniden yapıldı. Sanayi devrimi yıllarında Taylor’un ortaya attığı Bilimsel Yönetim Sistemi, işin anlamlı parçalara bölünmesini ve işin her bir parçasının, o parçayı yapmakta uzmanlaşmış kişi/ler tarafından yapılmasını söylüyordu. O dönemin innavasyonu buydu ve bu fonksiyonel yönetim sistemini benimseyen işletmeler rekabet avantajı kazanmışlardı.  Daha sonraları süreç yönetimi sistemi, ayrı ama aynı akışın bir elemanı olan fonksiyonların bütünleşik yönetilmesi yaklaşımını getirdi.  Esasen tedarik zinciri yönetimi tanımı da kaynaklara ilk kez bu zamanlarda girmiştir.

Dr. Mohanty ve Dr.Deshmukh tedarik zincirini bir çevrim olarak tanımladıktan sonra çevrimi şöyle ifade ediyorlar:

  • Müşteri ile başlar, müşteri ile biter,
  • Çevrim boyunca, malzeme, bitmiş ürün, bilgi ve işlemler akar,
  • İşe, devamlı ve kesiksiz bir süreç olarak bakmayı gerektirir.

Yalın tedarik zinciri, değer katmayan –ya da başka bir ifadeyle israflardan – arınmış, sadece değeri tasarlayıp, üreten ve müşterisine taşıyan bütünleşik aktivitelerden müteşekkil işlerin ağıdır. Dikkat edersiniz tedarik zincirini, bir zincir olarak değil, son yıllarda bir çok profesyonelin ve akademisyenin hemfikir olduğu üzere “ağ” olarak tanımlıyoruz. Zira artık günümüzde Tedarik Zinciri Yönetimi, bir çok ayrı ayrı tedarik zincirinin birbirlerine eklemlendiği kompleks tedarik zinciri- “ağ”ı- üzerinden yapılıyor. Sadece kendi tedarik zincirimizi yönettiğimiz konforlu alandan çıkıp, tedarikçilerimizin ve müşterilerimizin tedarik zincirlerini de yönettiğimiz büyük resme bakıyoruz artık. Bu büyük resimden, çıkarma sanatı (art of subtraction) ile israfların ayıklanması bizi yalın tedarik zincirine götürecektir.

Peki, nereden başlayacağız? Bu sorunun cevabını yaptığımız Yalın Tedarik Zinciri tanımında bulabiliriz. Nihai amacımızın, müşterinin talep ettiği ürünü, talep ettiği zamanda ve yerde müşteriye sağlamak olduğunu düşünürsek; doğal olarak başlayacağımız nokta da, müşterinin neyi, ne zaman ve nerede talep ettiğini anlamak olacaktır. Müşterinin neyi ve ne kadar talep ettiği sorusunun cevabını bulmak için Tedarik Zinciri Yönetiminin, ürün ve tasarım yönetimi, müşteri ilişkileri ve talep planlama kasını kullanacağız. Fakat bu tek başına yetmez.  İyi bir fikri ve büyük bir pazarı olan sayısız girişim, doğru bir Tedarik Zinciri Yönetimi olmadığı için başarısız olmuştur. Ürününüz ister nish bir ürün, isterse bir ticari mal veya eşya olsun, bugünün dünyasında rekabette var olabilmek için doğru bir tedarik yönetimi stratejisine ve bu stratejiyi, operasyon planına dönüştürecek zekalara ve operasyon planını uygulayacak yöneticilere ihtiyaç vardır. Marshall Fisher, Harward Business Review de yayınlanan ünlü makalesinde, Tedarik Zinciri stratejisinin belirlemede ilk adımın, talebin doğasını anlamak olduğunu söylüyor. Ürün yaşam çevrimi, talebin tahmin edilebilirliği, ürün çeşitliliği, tedarik süresi ve siparişi zamanında karşılama metriği için rekabet standartları gibi daha bir çok parametrenin stratejiyi belirlemede önemli unsurlar olduğunu söyledikten sonra ürünün fonksiyonel veya yenilikçi olmasına göre Tedarik Zinciri stratejisinin belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu ayrımı yaptıktan sonra iki tür tedarik zinciri stratejisi tanımlıyor; fonksiyonel ürünler için efektif, yenilikçi ürünler için ise esnek –talebe hızlı cevap verebilen tedarik zinciri. Bu yazımızda bunun detaylarına girmeyeceğiz. Tedarik zinciri stratejisini belirleme, tek başına ayrı bir makale –belki bir kitap konusu.

Doğru tedarik zinciri stratejisi belirlendikten sonra yalın tedarik zincirimizin operasyonel seviyede tasarımına başlayabiliriz. Amacımız tüm zincir boyunca israfları yok edecek operasyonel planlar oluşturmak. Hemen hemen tüm tedarik zincirlerindeki en büyük israfı genellikle stoklar oluşturur. Hammadde, yarımamul veya bitmiş ürün stokları. Stok(lama) maliyetlerini sadece ihtiyaçtan fazla tutulan stoklar (stoklama maliyetleri) değil, aynı zamanda ihtiyaç kadar tutulmayan stoklardan kaynaklanan yoka satışlar (stock-out) oluşturur. Esasen etkin envanter yönetimi, stoklama maliyetlerini minimize eden optimizasyonu yapmaktır. Bu, yoka satışların maliyeti ile stoklama maliyetlerinin toplamını oluşturan fonksiyonun minimize edilmesi ile başarılır. Talep miktarı kadar üretim/tedarikin yapıldığı bir senaryoda; yoka satış riskini, talep miktarındaki ve/veya temin süresindeki dalgalanmalar yaratır. Envanter yöneticileri, bu riskten korunmak için emniyet stokları tutarlar. Emniyet stokunun seviyesini belirlerken, arzu edilen servis seviyesine göre talep miktarındaki ve tedarik süresindeki standart sapma dikkate alınır.  Servis seviyesi, yoka satış yapmamanın istatistiksel yüzdesini ifade eder. Örneğin, %95 servis seviyesine göre belirlenen emniyet stokunda yoka satışların ihtimali sadece %5’tir. Grafikte göreceğiniz üzere, emniyet stoku ile servis seviyesi arasında azalan verim ilişkisi vardır.

grafik lean supply chain

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Servis seviyesini artırmak, yükselerek artan bir şekilde daha çok stok ilavesi gerektirir. Bundan anlaşılacağı üzere yoka satışları minimize ederek stok maliyetlerimizin bir ayağında tasarruf sağlarken diğer ayağında stokta tutma maliyetlerimizi artırıyoruz. Tekrar hatırlarsak, problemin kaynağında talepteki ve temin süresindeki dalgalanmalar yatıyor ve bizim amacımız kök nedeni ortadan kaldırmak. Dalgalanmalar tamamen ortadan kaldırmak gerçekçi olmamakla birlikte talepteki dalgalanmaları müşterilerimizi sürekli ve etkin bir sistemle dinleyerek (VOC) önceden daha sağlıklı öngörmeyi hedefleyebiliriz. Benzer şekilde tedarikçilerimizin etkin yönetimi ile temin sürelerindeki dalgalanmaları minimize etmek mümkündür.

Tedarik zincirinin mükemmelleştirilmesi, diğer operasyonel mükemmellik çalışmaları gibi bir yolculuktur ve varacağınız her zirve, diğer zirveye yolculuğunuzun başlangıç noktası olacaktır.