Çevik Tedarik Zinciri mi yoksa Yalın Tedarik Zinciri mi? Hangisi uygulanmalı?

Tedarik Zinciri çevik Yalın

Günümüzün modern tedarik zincirleri, yöneticilerin çeşitli zorluklarla mücadele etmesini gerektirmektedir. Her bir zorluğun yarattığı bazı doğal sonuçlar veya etkileri bulunmaktadır (Tablo 1). Bunların arasında, arz ve talepteki artan belirsizlik, kısalan ürün ve teknoloji yaşam döngüleri, tedarik zincirlerinin çoklu yapısı gibi temel zorlukları sayabiliriz. İşletmeciliğin çeşitli dönemlerine ilişkin çalışmaları incelediğimizde arz ve talepteki belirsizlik durumunun hep bir problem veya zorluk olarak vurgulandığını görürüz. 1970’de yayınlanmış bir makaleye de göz atsanız, 2024 yılındaki bir haberi de değerlendirseniz karşınıza hep arz ve talep belirsizliği çıkacaktır. Bu tespitimizi kenarda tutalım.

Ürün yaşam döngülerinin çok kısaldığı, teknolojik ürünlerde, hazır giyim ürünlerinde rafta 1 kere gördüğümüz ürünleri 1 ay sonra yeniden göremediğimiz bir dönemdeyiz. Böyle bir çevrede, stoğa yatırım yapmadan aynı zamanda yok satma durumu ile karşılaşmadan bir tedarik zinciri işletmek kuşkusuz operasyonel mükemmellik gerektirecektir.

Bir diğer husus, işletmelerin dikey entegresyonlarla büyüyerek tedarikçilerini bünyelerine katma eğiliminden tedarik ağlarını yöneten organizatör işletme kimliğine bürünmeleri bir diğer eğilimdir. Geçmişte tüm bileşenlerin aynı firma içerisinde üretildiği dönemden, yavaş yavaş tedarikçilerle çalışma ve sonrasında tamamen ağ organizatörlüğü üzerine odaklanma durumunu birçok sektörde gözlemliyoruz.

Tablo 1. Günümüzün Tedarik Zinciri Çevresi

Zorluklar Etkileri
Arz ve talepteki artan belirsizlik Belirsizlik esneklik ihtiyacını doğurmakta
Kısalan ürün ve teknoloji yaşam döngüleri Durağan tedarik zincirleri yerine dinamik tedarik zincirleri
Çok katılımcılı tedarik zincirleri Partnerlerin farklı çıkarları

 

Yukarıdaki temel zorluklar yaşanırken sağlam bir tedarik zinciri kurmak işletmelerin başarısı için zorunludur.

Peki işletmeler tedarik zincirlerinin karakteristiklerini neye göre belirlemektedirler?

Rekabetçi üstünlüğün anahtarı «daha hızlı ve maliyet etkin» tedarik zinciri kurmaktan mı geçmektedir?

Sadece «hız ve maliyet» üzerine odaklanmış tedarik zincirleri, işletmeyi başarıya götürebilir mi?

Gelin bu konuya birlikte bakalım.

1- Yalın Tedarik Zinciri

Yalın düşünce, James P. Womack, Daniel T. Jones ve Daniel Ross’un 1991’de yayınladıkları “Dünyayı Değiştiren Makine” ve 1996’da Womack ve Jones tarafından yayınlanan “Yalın Düşünce” kitapları ile literatüre kazandırılmıştır. Yazarlar kavramı Toyota üretim sistemine ve başarılı uygulamalarına dayandırarak tanımlamışlardır. Yalın düşüncenin temelinde israfı (muda) yok etmek bulunmaktadır ve “değer eklemeyen şey” israftır. Buna göre yalın düşünce beş ilkede özetlenebilmektedir:[1]

  • Değerin belirli bir ürüne göre tam olarak belirlenmesi
  • Her ürün için değer akışının tanımlanması
  • Değerin kesintisiz akışının sağlanması
  • Müşterinin değeri üreticiden çekmesine olanak verilmesi ve
  • Mükemmelliğin aranması

Toyota üretim sisteminin kurucusu Taiichi Ohno, yalın düşüncenin temelini oluşturan yaklaşımlarını kendi ifadesiyle aşağıdaki şekilde vurgulamaktadır: “Bizim bütün yaptığımız müşterinin bize siparişi verdiği andan parayı tahsil ettiğimiz ana kadar geçen zaman hattına yoğunlaşmaktadır. Ve biz değer katma özelliği olmayan fireyi ortadan kaldırarak bu süreyi kısaltıyoruz.”(1998)[2]

Tedarik zinciri açısından yalınlık “değer eklemeyen her şeyi ortadan kaldırarak bir değer akışının geliştirilmesi” olarak ifade edilmektedir. Yalın tedarik zinciri oluşturabilmek için örnek olarak, stokların azaltılması, parti büyüklüğünün azaltılması, tedarikçi tabanının optimum sayıya getirilmesi, tedarikçilerin kalite ve teslimat performansına göre değerlendirilmesi, tedarikçilerle uzun vadeli sözleşmeler yapılması ve evrağa dayalı işlerin yok edilmesi gibi faaliyetler sayılabilmektedir.[3]

Geleneksel tedarik zincirleri çok sayıda tedarikçi ile maliyet esasına göre yönetilmektedir. Bu belirli durumlarda geçerli olsa da (örneğin emtialar) yalın tedarik düşük maliyetten ziyade uzun dönemli tedarikçi ilişkilerine ve ortaklık kurmaya odaklanmaktadır.[4] Geleneksel tedarik zincirleri ile yalın tedarik zinciri arasındaki yaklaşım farklılıkları Tablo 1’de sunulmaktadır.

Tablo 1. Geleneksel Tedarik Zinciri ve Yalın Tedarik Zinciri Arasındaki Farklılıklar

Karakteristik Geleneksel

Tedarik Zinciri

Yalın

Tedarik Zinciri

Tedarikçiler Çok Sayıda Az Sayıda
Etkileşim Rekabete Dayalı İşbirliğine Dayalı
İlişkinin Odağı İşlemden İşleme Uzun Dönemli
Birincil Tedarikçi Seçim Kriteri Fiyat Performans
Kontrat Süresi Kısa Dönemli Uzun Dönemli
Teslim Süresi Uzun Kısa
Sipariş Miktarları Büyük Partiler Küçük Partiler
Kalite Kapsamlı Denetim Kaynağında Kalite
Envanter (Müşteri ve Tedarikçi) Büyük Küçük
Bilgi Akışı Tek Yönlü Çift Yönlü
Esneklik Düşük Yüksek
Ürün Geliştirme Rolü Sınırlı Geniş (İşbirliği ile)
Güven Sınırlı Tam Güven

2- Çevik Tedarik Zinciri

Çeviklik, kurumsal yapının tümünü kapsayan işletme çapında bir yetenektir. İşletmenin organizasyon yapısını, bilgi sistemlerini, üretim sistemlerini, lojistik süreçlerini ve yöneticilerin zihniyeti de dahil olmak üzere geniş bir çerçeve ele alınmaktadır. Çevik bir organizasyonun temel özelliği esnekliktir. Bir iş kavramı olarak esnekliğin kökenleri esnek imalat sistemlerine dayanmaktadır. Üretimden sonra işletmenin genelinde kullanılan bir kavram haline gelmiştir.[5]

Tedarik zinciri açısından çeviklik, işletmenin pazardaki ani ve beklenmedik değişikliklere hem hızlı hem de maliyet etkili olarak cevap verebilmesi için kritiktir. Lee (2004),  bunu başarabilmek için çevik, uyarlanabilir ve uyumlu bir tedarik zincirinin kurulması gerektiğini önermektedir.[6] (Tablo 2).

Tablo 2. Çevik, Uyarlanabilir ve Uyumlu Tedarik Zincirinin Özellikleri

Çevik Uyarlanabilir Uyumlu
Hedef Hedef Hedef
Arz ve talepteki kısa vadeli değişikliklere hızlı yanıt vermek, dış kaynaklı kesintileri yönetmek Tedarik zincirinin tasarımının pazardaki yapısal gereksinimleri karşılayacak şekilde düzenlenmesi, tedarik ağının strateji, teknoloji ve ürünlere göre değiştirilmesi Daha iyi performansı özendirmek için teşvik mekanizmasının oluşturulması
Yöntemler Yöntemler Yöntemler
-Tedarikçilerle ve müşterilerle bilgi akışını teşvik etme

-Tedarikçilerle iş birliğine dayalı ilişkiler geliştirme

-Erteleme için tasarım

-Envanter ara stokları oluşturma

-Ucuz ancak anahtar bileşenlerin stoklanması

-Güvenilir bir lojistik sisteme veya ortağa sahip olma

-Kriz yönetimi ekipleri ile acil durum planları hazırlama ve geliştirme

-Tüm dünyadaki ekonomilerin izlenerek yeni tedarik üslerinin ve pazarların tespit edilmesi

-Yeni tedarikçiler ve lojistik altyapı geliştirme

-Sadece anlık müşterilerin değil nihai tüketicilerin ihtiyaçlarının değerlendirilmesi

-Esnek ürün tasarımları oluşturma

-Rakip işletmelerin ürünlerini ürün yaşam döngüleri ve teknoloji yaşam döngüleri açısından değerlendirin

-Tedarikçi ve müşterilerle bilgi paylaşımı

-Tedarikçi ve müşteriler için rollerin, görevlerin ve sorumlulukların belirlenmesi

-İyileştirme girişimlerinin sonucunda risklerin, maliyetlerin ve kazançların adil bir şekilde paylaşılması

 

 

Çeviklik, değişen müşteri, tedarikçi, paydaş ve pazar gereksinimlerine beklentilerine hızlı, esnek ve etkili bir şekilde yanıt verme kapasitesi olarak ele alındığında bir başka kritik konu gündeme gelmektedir. İşletmelerin artan rekabet ile birlikte sipariş hızı ve ürün geliştirme döngülerinin sıkılaştırılması gibi zaman tabanlı sorunlara odaklanması durumunda kalite, maliyet, verimlilik, müşteri duyarlılığı vb. konularda iyileştirmeler sağlayabilmektedir. Alıcı işletmelerin, tedarikçilerle işbirliği yapmadıkları sürece zaman tabanlı konularda tek başlarına başarılı olmaları mümkün olmamaktadır.[7] 

3- Yalın-Çevik Tedarik Zinciri

Yalın ve çevik yaklaşımlar genellikle karşıt paradigmalar olarak tartışılsa da, müşteri taleplerini en az toplam maliyetle karşılama gibi ortak bir hedefi paylaşmaktadır. Araştırmacılar iki stratejinin hibrit olarak kullanılabileceği tedarik zinciri stratejilerini vurgulamış ve bu stratejiyi yalın-çevik (leagile) tedarik zinciri olarak tanımlamışlardır. Christopher ve Towill (2001), üç yalın-çevik tedarik zinciri uygulamasını vurgulamaktadır. Birinci uygulama pareto ilkesi tabanlıdır. İşletmenin gelirinin %80’ini %20’lik bir ürün grubunun satışından kaynaklandığı durumda %20’lik ürün grubunun yalın bir yaklaşımla, kalan grubun ise çevik bir yaklaşımla yönetilebileceği belirtilmektedir. İkinci uygulama, temel ve artı talep ilkesine dayanmaktadır. Çoğu şirketin yıl boyunca temel bir talep seviyesi yaşadığı ön kabulüyle, baz talebin yalın bir şekilde yönetilebileceği önerilmektedir. Yoğun sezonlar veya yoğun promosyon dönemleri gibi talebin arttığı ve zirveye ulaştığı dönemlerde çevik bir yaklaşım tercih edilebilmektedir. Üçüncü ve son uygulama ise erteleme ilkesi üzerine kurulmuştur. Ertelemenin temelinde risklerin ve belirsizlik maliyetlerinin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması amacını taşımaktadır. Kısmi olarak üretimi tamamlanmış bir ürünün, hedef pazara veya yakın bir noktaya gönderilerek gerçek müşteri siparişi oluşuncaya kadar bekletilmesi ve son halinin bu aşamada verilmesi, tedarik zincirinde erteleme uygulamalarına örnek verilebilmektedir.[8]

Şirketim için Hangi Strateji(ler) Uygun?

Derslerimizde de sıklıkla belirttiğimiz gibi “one size doesn’t fit all” anlayışı gereği her bedene yani her sektör ve ürün grubuna uyacak bir tedarik zinciri stratejisi yoktur. Tedarik zinciri stratejisinin ürünler, ürün ailesi, pazarlar ve ülkeler için uyarlanmaları gerekir.

Burada belirleyeciler ürünün talebi ve arz tarafındaki risk profilidir. Ürününüz fonksiyonel bir ürün, yani yıl boyunca öngörülebilir ve sabit bir talebi olan standart ürünler ise ise burada yalın tedarik zinciri stratejilerini uygulayıp üretimde mükemmele ulaşarak ve olabildiğince ölçek ekonomilerinden faydalanarak ilerleyebilirsiniz. Yalın tedarik zinciri stratejileri maliyeti önemser ve bununla birlikte öngörülebilirlik ve tutarlılığa dayanır. Temel amaç en düşük maliyetle müşteriler için sağlanan değeri maksimize etmektir. Maliyet açısından optimize edilmiş bu tür tedarik zincirleri bir çok sektörde uygulanmaktadır.

Eğer ürünün talebi tarafında değişkenlikler söz konusu ise, talebinin öngörülmesi çokta kolay olmayan yenilikçi bir ürün grubu ise, ürün yaşam döngüsü kısa ise bu durumda farklı stratejiler uygulanması söz konusu olacaktır.

Ürünün talep karakteristiğinin tahmin edilip edileme durumu kadar önemli olan bir başka konu tedarikçiler tarafındaki risk profilidir. Eğer arz tarafında problemler yaşama ihtimaliniz bulunuyorsa tedarikçilerle yakın işbirlikleri kurmalı ve olası senaryolar için oyun planları geliştirmeniz gerekir. Bu açıdan yaklaşıldığında ürün grupları değiştiğinde, malzeme tedariği tarafındaki risk profili değiştiğinde uygulayacağınız tedarik zinciri stratejisinin de değiştiğini rahatlıkla görebiliriz.

Yalının aksine Çevik tedarik zincirleri ise esneklik ve dayanıklılık ile karakterize edilir. Bu tür bir tedarik zinciri, tutarlı müşteri hizmet seviyelerini, hizmet seviyesi anlaşmalarını, ve maliyet yapılarını korurken beklenmedik değişikliklere hızlı bir şekilde yanıt vermeyi amaçlar.  

Çevik tedarik zincirleri oluşturmada önemli bir faktör, tedarik zinciri boyunca ortaklarla güçlü ilişkilerdir. İşletmeler tek başlarına çevik bir tedarik zinciri elde edemezler. İş ortaklarıyla etkili işbirliği, işletmelerin bilgi paylaşmasına ve aksaklıklar meydana geldiğinde hızlı bir şekilde yanıt vermesine olanak tanır.

Çevik tedarik zincirlerinin tasarım ilkelerini bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Yazar Hakkında

Dr. Adil ÜNAL, İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nda Tedarik Zinciri Stratejileri ve Tedarik Zincirinde Performans Yönetimi derslerini vermektedir. Çalışmalarını ağırlıklı olarak tedarik zinciri stratejilerinin belirlenmesi, stratejik planlama, operasyonel süreç ve performans yönetimi konuları üzerinde yoğunlaştırmaktadır.  Tedarik zinciri yönetimi alanında İstanbul Üniversitesi’nden doktora derecesi bulunan Ünal, bilgi ve deneyimlerini hem akademi hem de özel sektör ile paylaşmaktadır.

İletişim

Akademik Çalışmalar için aunal@istanbul.edu.tr
Eğitim ve Danışmanlık içerikli talepleriniz için adil.unal@tinova.com.tr adresini kullanabilirsiniz.

Danışmanlık

Tedarik Zinciri Danışmanlık Hizmetleri için Tıklayınız.

Tedarik Zinciri Danismanligi

 

 

 

 

 

 

 

 

Sağlığınızı da Verilerinizi de Tehlikeye Atmayın !

Satınalma Eğitimi Sağlığınızı Da Verilerinizi De Tehlikeye Atmayın

Satınalma Eğitimi Sağlığınızı Da Verilerinizi De Tehlikeye AtmayınDijital dönüşüm, dünyanın dört bir yanındaki sağlık hizmeti sağlayıcılarının daha uygun maliyetli hale gelmesine yardımcı olurken hasta bakım standartlarını da iyileştiriyor. Ancak sağlık kayıtlarının dijitalleştirilmesi bazı önemli siber riskleri de beraberinde getiriyor. Verileriniz internet üzerinden erişilebilen sistemlerde kayıt altına  alındıktan sonra  yanlışlıkla sızdırılabilir veya kötü niyetli üçüncü taraflar ve hatta içeriden kişiler tarafından erişilebilir. 

Tıbbi veriler, kuruluşlarla paylaştığımız en hassas bilgiler arasındadır. Ancak hiçbir kuruluş  yüzde 100 ihlal geçirmez değildir. Olumsuz olabilecek sonuçları en aza indirmek için verilerinizin tehlikeye girmesi durumunda ne yapmanız gerektiğini anlamanızın her zamankinden daha önemli olduğu anlamına geliyor. Böyle bir durum ile karşılaşıldığında yapılması gerekenler ise aşağıda sıralandı.

Sağlık verileri hangi riskleri taşıyor?

Potansiyel olarak risk altında olan tıbbi veriler arasında hangi veriler yer alıyor:

  • Sağlık sigortası poliçe numaraları veya benzeri bilgiler
  • Sosyal Güvenlik numarası, ev ve e-posta adresi ve doğum tarihi dahil olmak üzere kişisel olarak tanımlanabilir bilgiler (PII)
  • Önemli tıbbi, sigorta ve finansal hesapların parolaları
  • Tedaviler ve reçeteler dahil tıbbi geçmiş
  • Kredi ve banka kartı ile banka hesap bilgileri dahil olmak üzere fatura ve ödeme bilgileri

Bu bilgiler tehdit aktörleri tarafından kredi kartınızdan fatura tahsil etmek, yeni kredi limitleri açmak, banka hesabınıza erişmek ve hesabınızı boşaltmak ya da pahalı tıbbi hizmetler ve reçeteli ilaçlar almak için sizi taklit etmek için kullanılabilir. Gizli kalmasını istediğiniz tedaviler veya teşhisler hakkında hassas bilgiler varsa kötü niyetli kişiler size şantaj yapmaya bile çalışabilir.

Sağlık Verileri İhlalinin Ardından Atılacak 8 Adım

Bildirimi Kontrol Edin

Potansiyel bir dolandırıcılık belirtisi olup olmadığını anlamak için e-postayı dikkatlice okuyun. Bu işaretler arasında yazım ve dil bilgisi hataları ile bilgilerinizi ‘onaylamanızı’ isteyerek kişisel bilgilerinize yönelik acil talepler yer almaktadır. Ayrıca “kimden” adresinin üzerine geldiğinizde meşru şirketle eşleşmeyen bir gönderen e-posta adresinin yanı sıra, takip etmeniz için teşvik edilen gömülü tıklanabilir bağlantılara veya indirmeniz istenen eklere dikkat edin.

Tam Olarak Ne Olduğunu Öğrenin

Bir sonraki kritik adım, maruz kaldığınız riski anlamaktır. Tam olarak hangi bilgiler tehlikeye girdi? Olay kazara bir veri sızıntısı mıydı yoksa kötü niyetli üçüncü taraflar verilerinize erişip çaldı mı? Ne tür bilgilere erişilmiş olabilir? Şifrelenmiş miydi? Sağlayıcınız bu soruları yeterince yanıtlamadıysa sonraki adımları atmanız için gereken bilgileri almak üzere onları arayın. Hala net değilse en kötüsü için plan yapın.

Hesaplarınızı İzleyin

Kötü niyetli kişiler PII ve tıbbi bilgilerinize erişmişlerse bunları dolandırıcılara satabilir veya kendileri kullanmaya çalışabilirler. Her iki durumda da almadığınız bakım için tıbbi faturalar veya sigorta yardım limitinize ulaştığınızı belirten bildirimler gibi şüpheli faaliyetleri izlemek faydalı olacaktır. Finansal bilgileriniz ele geçirilmişse banka hesabı ve kart işlemlerini takip edin. Birçok kuruluş, kredi raporlarınızda dolandırıcılığa işaret edebilecek herhangi bir güncelleme veya değişiklik olduğunda sizi bilgilendiren ücretsiz kredi izleme hizmeti sunmaktadır.

Şüpheli Faaliyetleri Bildirin

Şüpheli faaliyetleri veya faturalandırma hatalarını derhal ilgili sağlayıcıya bildirmeniz gerektiğini söylemeye gerek yok. Bunu yazılı olarak yapmanın yanı sıra sigortacınıza/sağlayıcınıza e-posta/telefon yoluyla bildirmeniz en iyisidir.

Kredi  Kartlarınızı Dondurun

Hangi kişisel bilgilerinizin çalındığına bağlı olarak, bir kredi dondurma işlemini etkinleştirmek isteyebilirsiniz. Bu, alacaklıların kredi raporunuza erişemeyeceği ve dolayısıyla adınıza herhangi bir yeni kredi hesabını onaylayamayacağı anlamına gelecektir ve tehdit aktörlerinin sizin adınıza borçlanmasını önleyecektir. Ayrıca yeni banka kartlarını dondurmayı veya çıkarttırmayı da düşünün. Bu genellikle bankacılık uygulamanız üzerinden kolayca yapılabilisiniz.

Parolalarınızı Değiştirin

Oturum açma bilgileriniz bir ihlalde tehlikeye girdiyse ilgili sağlayıcı bunları otomatik olarak sıfırlamalıdır. Ancak sıfırlanmadıysa içinizin rahat etmesi için bunu yine de manuel olarak yapmanız faydalı olabilir. Bu, hesap ele geçirme girişimlerini önleyecektir, özellikle de iki faktörlü kimlik doğrulama ile güvenliğinizi artırıyorsanız.

Tetikte Olun 

Dolandırıcılar kişisel ve tıbbi bilgilerinizi ele geçirirlerse bunları takip eden kimlik avı saldırılarında kullanmaya çalışabilirler. Bunlar e-posta, metin veya hatta canlı telefon görüşmeleri yoluyla başlatılabilir. Amaç, çalınan bilgileri finansal bilgiler gibi daha fazla kişisel bilgi taleplerine meşruiyet katmak için kullanmaktır. Tetikte olun. Ve eğer bir tehdit aktörü sizi hassas tıbbi bilgilerinizi ifşa etmekle tehdit ederek şantaj yapmaya çalışırsa derhal polise başvurun.

Yasal İşlem Yapmayı Düşünün

Verileriniz sağlık hizmeti sağlayıcınızın ihmali nedeniyle tehlikeye atıldıysa bir tür tazminat için sıraya girebilirsiniz. Bu, yargı yetkisine ve ilgili yerel veri koruma ve gizlilik yasalarına bağlı olacaktır ancak bir hukuk uzmanı bireysel veya toplu bir davanın mümkün olup olmadığı konusunda tavsiyede bulunabilmelidir.

FKB EKonomik Görünüm Endeksi Haziran Ayı Değerlendirmesi

Satınalma Eğitimi Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Haziran Ayı Değerlendirmesi

Satınalma Eğitimi Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Haziran Ayı DeğerlendirmesiFinansal Kurumlar Birliği’nin (FKB) İstanbul Üniversitesi iş birliğinde geliştirdiği “FKB Ekonomik Görünüm Endeksi”nin (FKB-EGE) Haziran ayı bülteni yayımlandı. FKB-EGE, Mayıs ayında bir önceki aya göre 1,21 puan artarak 98,92 değerini gördü. FKB Ekonomik Görünüm Anketi’ne göre Haziran ayı enflasyon beklentisi ise yüzde 3,17’ye geriledi.

Türkiye ekonomisini bünyesindeki bankacılık dışı finans sektörü oyuncularıyla büyütmek için faaliyet gösteren Finansal Kurumlar Birliği (FKB), İstanbul Üniversitesi ile geliştirdiği ‘Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi’nin (FKB-EGE) Haziran ayı bültenini yayımladı.

Finansal sistemin sağlıklı işleyebilmesi ve gelişebilmesi için çatısı altındaki 5 sektördeki, 124 şirketle finansmana erişimi kolaylaştırarak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayan FKB’nin, Haziran endeksi ve anket verilerinde, sıkılaştırma politikalarının etkileri de kendini gösterdi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi verilerine göre; enflasyon beklentisi, bir önceki aya göre düşüş trendini Haziran ayında da sürdürerek yüzde 3,17 olarak gerçekleşti. Mayıs ayı için yüzde 3,51 olan ay sonu enflasyon beklentisine göre yaşanan azalış, ekonomiye ilişkin olumlu sinyaller olarak da değerlendirildi. Ankette ay sonu ve cari yıl enflasyon beklentilerinde azalış görüldü.

FKB EGE’nin değişimine bakıldığında ise; Nisan 2024’te bir önceki aya göre 2,29 puan azalarak 97,71 değerini gören endeks, Mayıs ayında 98,92 puana çıktı. Ekonomik beklentileri yansıtan FKB-EGE’nin, Şubat ve Mart aylarında başlayan beklentilerin olumlu yönde kalıcı olma olasılığı, Nisan ayındaki düşüş ile birlikte azalma eğilimi gösterse de bu eğilim Mayıs ayında yönünü artışa çevirdi ve Mayıs ayında gözlenen artış, bir önceki ayda görülen azalışı telafi etti.

Öte yandan endeksin alt bileşenlerinden Faktoring Endeksi de Mayıs 2024’te 0,76 puan artarak 100,26 değerini aldı. Endeksin diğer alt bileşenleri olan Finansal Kiralama Endeksi 1,76 puan artarak 100,64 puana, Finansman Endeksi ise 1,12 puan artarak 95,87 değerine yükseldi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi Haziran sonuçlarına göre, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi 2024 yıl sonu için yüzde 3,63 ve 2025 yıl sonu için yüzde 3,84 oldu. 2024 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,34 ve 2025 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,64 olduğu Mayıs 2024 anketiyle karşılaştırıldığında, her iki yıl için de büyüme oranı beklentisinde kısmi bir artış gözlemlendi. Aynı yıllar için OVP’nin sırasıyla %4 ve %4,5 ile IMF’nin sırasıyla %3,1 ve %3,2 olan öngörüleriyle karşılaştırıldığında, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi, OVP öngörülerinin altında ve IMF‘nin öngörülerinin üzerinde oldu.

Araştırma ekibinden İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, enflasyonda hem ay hem yıl sonu düzeyinde düşüş beklentisinin önceki aylarla beraber istikrar kazandığının görüldüğünü söyledi. Bu durumun genel ekonomik koşullara ilişkin iyimser havanın devam ettiğine işaret ettiğini belirten Şeker; öte yandan endekste toparlanma eğiliminin Mayıs ayında izlenmesinin önemli olduğunu, olumlu seyrin önümüzdeki aylarda da devam edeceğini düşündüğünü kaydetti.

Türk İhracatçıları ABD ve Kanada Yolcusu

Ege Tedarik Zinciri

Türk ihracatçıları uzak pazarlarda rotayı Amerika kıtasına çevirdi

Türk ihracatçılarından Amerika kıtasına çifte atak

Ege Tedarik ZinciriTürkiye 2024 yılında 265 milyar dolar ihracat hedefliyor. Türk ihracatçıları, bu hedefe ulaşmak için pazarlama faaliyetlerini Ticaret Bakanlığı’nın Uzak Ülkeler Stratejisiyle uyumlu olarak artırıyorlar. Ege İhracatçı Birlikleri, Eylül ayında Kanada’ya, Kasım ayında ABD’ye Genel Nitelikli Ticaret Heyeti yapacak.

Türkiye’nin ihracatının artması amacıyla 85 yıldır çalışan Ege İhracatçı Birlikleri, 22–24 Eylül 2024 tarihleri arasında Kanada/Montreal’da Türk ihracatçılarıyla Kanadalı ithalatçıları genel nitelikli Ticaret Heyetinde buluşturacak.

Ege İhracatçı Birlikleri’nin 2024 yılında Amerika kıtasında sonraki durağı ise; 12-16 Kasım 2024 tarihleri arasında ABD/Los Angeles olacak. EİB Los Angeles’ta tüm ihracatçı sektörlerle, ABD’li ithalatçıları Genel Nitelikli Ticaret Heyeti’nde bir araya getirecek.

Eskinazi; “Kanada ile 5 milyar dolar dış ticaret hedefliyoruz”

Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nin, Ticaret Bakanlığı’nın 2024 yılı için belirlediği 56 hedef ülke arasında yer aldığı bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’nin Kanada’ya 2023 yılında 1 milyar 634 milyon dolar ihracat yaparken, 1 milyar 304 milyon dolarlık ithalat yaptığını iki ülke arasında 3 milyar dolara ulaşan dış ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini dile getirdi.

Kanada’ya ihracatta 2024 yılında yüzde 18 artış yakaladık

Türkiye’nin Kanada’ya ihracatının 2024 yılının Ocak – Mayıs döneminde yüzde 18’lik artışla 503 milyon dolardan 592 milyon dolara çıktığı bilgisini veren Eskinazi, “Çelik sektörümüz yüzde 83’lük ihracat artış hızı ve 172 milyon dolarlık ihracatla lider sektörümüz. Kimya ürünleri ihracatımız 56 milyon dolar olurken, mobilya kâğıt ve orman ürünleri sektörümüz 39,5 milyon dolar ihracat yaptı. Hububat bakliyat yağlı tohumlar ihracatımız yüzde 22’lik artışla 28,8 milyon dolardan 35,2 milyon dolara çıktı. Beşinci sektörümüz 30 milyon dolarlık döviz getirisiyle hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü oldu. Bu başarı grafiğimizi Ticaret Heyeti sayesinde daha yukarı taşımak ve 2024 yılı sonunda Kanada’ya ihracatımızı 2 milyar dolara çıkarmak istiyoruz. İhracatçılarımızı bu etkinliğe katılmaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.

Turkish Tastes TURQUALITY Projesi ABD pazarında Türk gıdasına talebi artırdı

Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılacak Genel Nitelikli Ticaret Heyeti organizasyonlarında Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi ile koordineli hareket ettiklerinin altını çizen EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi sözlerini şöyle sürdürdü; “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki dış ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarma hedefi doğrultusunda çalışıyoruz. ABD Genel Nitelikli Ticaret Heyeti yanında, ABD pazarında Türk gıda ürünlerinin bilinirliğini ve ihracatını artırmak için 4 yıldır Turkish Tastes isimli TURQUALITY Projesi sürdürüyoruz. Projemizin başladığı yıllarda ABD’ye 1 milyar dolar seviyesinde olan olan gıda ihracatımız günümüzde 2 milyar dolara ulaştı. New York Fancy Food Show Gıda Fuarı, Kaliforniya’daki Natural Products Expo West Fuarı Türkiye Milli Katılım Organizasyonu yaptığımız fuarlar. 2023 yılı verilerine göre yıllık ithalatı 2 trilyon doları geçen ABD pazarında büyümek isteyen tüm ihracatçılarımızı etkinliğimizde yer almaya çağırıyoruz.”

Türkiye, 2024 yılının Ocak-Mayıs döneminde ABD’ye ihracatını yüzde 8’lik artışla 4 milyar 582 milyon dolardan 4 milyar 951 milyon dolara taşıdı. Kimya sektörü 650 milyon dolarlık ihracatla lider sektör olurken, Otomotiv endüstrisi 482 milyon dolarlık ihracat yapma başarısı gösterdi. Halı sektörü 344 milyon dolarlık, Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü 328 milyon dolarlık, makine sektörü 311 milyon dolarlık ihracata imza attı.

Gıda sektörlerinde Hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörü 272 milyon dolarlık ihracatla öne çıkarken, meyve sebze mamulleri sektörü 184 milyon dolar, kuru meyve sektörü 79 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.

Ticaret Bakanlığı koordinasyonu, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ege İhracatçı Birlikleri organizasyonu ile 22–24 Eylül 2024 tarihleri arasında Kanada/Montreal’a yönelik Genel Nitelikli Ticaret Heyetine başvuru için son tarih 12 Temmuz 2024 Cuma günü mesai bitimidir. Detaylı bilgi için sanayi1@eib.org.tr e-posta adresi ya da 0 232 488 60 00 no.lu telefondan Fatih Maranki ile iletişim kurulabilir.

12-16 Kasım 2024 tarihleri arasında ABD/Los Angeles’a yönelik tüm sektörleri kapsayan Genel Nitelikli Ticaret Heyeti’ne katılmak isteyen firmalar için, son başvuru tarihi 28 Haziran 2024 Cuma günüdür. Detaylı bilgi için tarim3@eib.org.tr e-posta adresi ya da 0 232 488 60 00 no.lu telefondan Elif Aydemir’den bilgi alabilirler.

Kripto Varlık ve Teknoloji Startup’larından Vergi Alınmamalı

Sosyal Medya Yonetimi

Kripto Varlık ve Teknoloji Startup’larından Vergi Alınmamalı

Sosyal Medya YonetimiGlobal Bilişim Derneği (BİDER) Başkanı ve W2E.MEDIA CEO’su Şenol Vatansever, Türkiye’de uygulanacak yeni vergi reform paketi hakkında görüşlerini paylaştı. Bakanlık tarafından bir süredir çalışmaları yürütülen ve Orta Vadeli Program’da yer alan hedefler doğrultusunda son şekli verilen reform paketi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Hedefimiz vergide adalet ve etkinliği sağlamak için vergilendirilmemiş hiçbir alan bırakmamak” mesajı doğrultusunda hazırlandı. Bu kapsamda, Vatansever özellikle kripto varlık ve teknoloji startup’ları konusundaki vergilendirme politikalarına dikkat çekti.

Kripto Varlık Ekosisteminin Türkiye İçin Önemi

Kripto varlık sektörü, dünya genelinde hızlı bir büyüme göstermektedir. Global kripto varlık piyasa değeri 2,5 trilyon dolara yakın ve bu rakamın önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor. Türkiye’nin büyüyen kripto pazarında yer alması, ekonomik büyüme ve dijital dönüşüm açısından büyük fırsatlar sunmaktadır. Vatansever, “Türkiye, kripto varlık ekosisteminin merkezi haline gelebilir. Bu durum, uluslararası yatırımcıların ilgisini çekecek ve ülkeye doğrudan yabancı yatırım akışını hızlandıracak” dedi.

Vatansever, kripto varlıkların ve blockchain teknolojisinin finansal sistemleri daha şeffaf, güvenli ve verimli hale getirdiğini belirtti ve bu yenilikçi teknolojilere yatırım yapan girişimcilerin desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. “Kripto varlık ve teknoloji startup’larından 5 yıl süreyle vergi alınmamalı” diyen Vatansever, bu alanların yüksek risk içeren yenilikçi sektörler olduğunu ve bu sektörlerin gelişiminin Türkiye’nin dijital dönüşümü ve küresel rekabet gücü için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti. “Vergi muafiyeti, bu sektörlerin büyümesini teşvik ederek ekonomik dinamizmi artıracak” dedi.

Teknoloji Startup’larına Özel Teşvikler

Vatansever, teknoloji startup’larının ülke ekonomisine ve istihdama büyük katkı sağladığını belirtti. “Teknoloji startup’ları, -belki de yeni Turcorn adayları olarak- yeni iş alanları yaratmanın yanı sıra, yüksek katma değerli ürün ve hizmetler geliştirerek Türkiye’nin uluslararası alanda rekabet gücünü artırıyor” dedi. Teknoloji startup’larının vergi yüküyle karşı karşıya kalmadan büyümelerinin teşvik edilmesi gerektiğini savunan Vatansever, girişimcilerin 5 yıl süreyle BAĞKUR, ticaret odaları vb. kapsamında vergi ve ödeme muafiyeti olmasının tartışılmaya açılması gerektiğini belirtti. “Bu muafiyetler, girişimcilerin başlangıç aşamasındaki mali yüklerini hafifletecek ve daha fazla yenilikçi projenin hayata geçmesini sağlayacak” diye ekledi.

Asgari Kurumlar Vergisi Üzerine Görüşler

Vatansever, asgari kurumlar vergisinin büyük şirketler ve holdingler için uygun olabileceğini belirterek, yeni reform paketinde yer alan ‘Ödenecek kurumlar vergisi, beyan edilen kazancın indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutarının belirli bir oranı ile gelir tablosundaki kazancın belli bir oranı matrah olarak kabul edilerek bulunacak vergiden yüksek olanı esas alınarak belirlenmelidir. Ödenen asgari kurumlar vergisi, izleyen 5 hesap döneminde işletmelerin bundan daha yüksek vergi ödemeleri gerektiği dönemlerde, ödenecek vergiden mahsup edilecek’ yaklaşımını desteklediğini ifade etti. Büyük şirketler ve holdingler üzerinde uygulanması gereken bu modelin, küçük ölçekli işletmeler ve startup’lar için sakıncalar doğurabileceğine dikkat çekti.

“Asgari kurumlar vergisinin, az çalışanı olan startup’lar üzerinde uygulanması, bu işletmelerin nakit akışlarının bozulmasına, hatta kapanmasına ve işsizliğin artmasına neden olabilir. Ekonomiyi olumsuz etkiler ve ekonomik dinamizmi zayıflatır. Startup’ların mevcut durumda en azından kendi istihdamını sağlaması bile ekonomi açısından değerli” dedi.

Şeffaf ve Etkin Vergi Yönetimi

Şeffaf ve etkin bir vergi yönetiminin vatandaşların vergiye olan güvenini artıracağını belirten Vatansever, “Vergi toplama süreçlerinin uçtan uca dijitalleştirilmesi, vergi ödeme işlemlerini kolaylaştırarak vatandaşların memnuniyetini artıracak. Bu durum vergi kaçakçılığının azalmasına da katkı sağlayacak” dedi.

Vatansever, vergi kaçakçılığı ile mücadelede önerilerde bulunarak, “Etkili bir denetim ve ceza sistemi ile vergi kaçakçılığı engellenmeli. Vergi denetimleri daha sık ve rastgele yapılmalı. Vergi denetimlerinde yapay zekâ ve veri analitiği gibi ileri teknolojiler kullanılarak, şüpheli işlemler tespit edilmeli ve hızlıca müdahale edilmeli” dedi.

Vergi sisteminin modernizasyonuna vurgu yapan Vatansever, “Vergi beyannameleri ve ödemeleri tamamen dijital platformlar üzerinden gerçekleştirilerek işlemler hızlandırılmalı ve denetim süreçleri kolaylaştırılmalı. Uçtan uca dijitalleşme, kayıt dışı ekonominin azalmasına ve vergi toplama oranlarının artmasına önemli ölçüde katkı sağlayacak” dedi.

Çimsa, EBRD ile 25 Milyon Euroluk Dekarbonizasyon Odaklı Finansman Anlaşması İmzaladı

Cimento Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi

Çimsa, EBRD ile 25 Milyon Euroluk Dekarbonizasyon Odaklı Finansman Anlaşması İmzaladı

Cimento Sürdürülebilir Tedarik Zinciri EğitimiSabancı Topluluğu’nun global markası Çimsa, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile 25 milyon euro tutarında yeni bir kredi anlaşması imzaladı. 

Çimsa, bu krediyi sürdürülebilirlik yolculuğunda enerji ve verimlilik yatırımlarını finanse etmek üzere tahsis etti.

Anlaşma kapsamında alınan kredi, Çimsa’nın Eskişehir Fabrikası’nda yapılacak olan Güneş Enerjisi Santrali (GES), Atık Isı Geri Kazanım (WHR) sistemleri ve diğer sürdürülebilirlik yatırımlarını finanse etmek için kullanılacak. Bu anlaşma ile EBRD, Türkiye’de ilk kez bir çimento şirketine finansman kaynağı sağlamış oldu.

Cimsa Ceo Umut Zenar
Umut ZENAR – Çimsa

Çimsa CEO’su Umut Zenar, kredi anlaşmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Çimsa olarak, sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşma yolunda önemli adımlar atıyoruz. EBRD ile gerçekleştirdiğimiz bu finansman anlaşması, enerji ve verimlilik yatırımlarımızı destekleyerek çevresel sürdürülebilirlik hedeflerimize katkı sağlayacak. 25 milyon euro tutarındaki kredi, yalnızca güneş enerjisi ve atık ısı geri kazanım tesislerimize yapacağımız yatırımları desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda operasyonel verimliliğimizi de artıracak.  Türkiye’de EBRD’den bu tür bir finansman alan ilk çimento şirketi olmaktan gurur duyuyoruz, bu da sürdürülebilirlik girişimlerinde sektöre öncülük etme taahhüdümüzü yansıtıyor. Bu iş birliği, Çimsa’nın sektördeki karbonsuzlaştırma yolculuğunun ve sürdürülebilirlik alanındaki kararlılığının ve EBRD’nin de bu vizyonu destekleyen bir partner olduğunun önemli bir göstergesi.” dedi.

EBRD ile yapılan bu anlaşma, Çimsa’nın sürdürülebilir büyüme stratejisinin bir parçası olarak, çevresel etkileri azaltmaya ve enerji verimliliğini artırmaya yönelik önemli bir adımı temsil ediyor. Ayrıca, bugüne kadar kadın istihdamına yönelik geliştirdiği projelerle sektörde lider konumda bulunan Çimsa, Refinitiv Uluslararası Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Endeksi’nde dünyada ilk 100’e girme başarısını gösteren tek yapı malzemeleri şirketi olmuştur.

EBRD, 2009 yılından bu yana çoğu özel sektörde olmak üzere 442 proje ve ticaret finansmanı limitleri aracılığıyla Türkiye’ye 19,8 milyar eurodan fazla yatırım yapmış önemli yatırımcılardan biridir.

Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, Ortak İnovasyon Programıyla Otomotiv ve Mobilite Dünyasını Dönüştürüyor

Ford Tedarik Zinciri Danışmanlığı

Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, Ortak İnovasyon Programıyla
Otomotiv ve Mobilite Dünyasını Dönüştürüyor

Akıllı, sürdürülebilir mobilitenin geleceğine yön verme vizyonuyla faaliyetlerini sürdüren Ford Otosan ile Otokoç Otomotiv, ortak inovasyon programıyla sektöre öncülük ediyor. Koç Topluluğu bünyesindeki ilk ortak inovasyon programı olarak öne çıkan ‘Synergy Mobility Innovation’; elektrifikasyon, mobilite servislerinin dijitalleştirilmesi ve yeni mobilite çözümleri alanlarında sektöre yön verecek yenilikçi iş modellerini hayata geçirmeyi amaçlıyor.

Ford Tedarik Zinciri DanışmanlığıKüresel otomotiv ve mobilite sektöründeki dönüşüme açık inovasyon, yenilikçilik ve girişimcilik ile öncülük etme vizyonlarını sürdüren Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, 2016’dan bu yana her sene düzenledikleri kurum içi girişimcilik programlarını bu sene ilk defa birlikte ve ‘Synergy Mobility Innovation’ adıyla gerçekleştiriyor. Bu yenilikçi adım, Koç Topluluğu bünyesinde ilk kez iki şirketin ortak bir inovasyon programı başlatması açısından büyük bir önem taşıyor.

‘Synergy Mobility Innovation’ programı; otomotiv ve mobilite alanını yenilikçi iş modelleri, ürünler ve servislerle besleyerek akıllı mobilitenin geleceğine ivme kazandırmak vizyonuyla yola çıkıyor. Ford Otosan ile Otokoç Otomotiv’in inovasyon ve mobilite alanındaki yetkinliklerini bir araya getirerek, yenilikçi ve sürdürülebilir iş modellerini geliştirmeyi ve hayata geçirmeyi hedefliyor.

Elektrifikasyon, mobilite servislerinin dijitalleştirilmesi ve yeni mobilite çözümlerine dair inovatif fikirleri toplayacak program, girişim ekosisteminde hem ‘sinerji’ yaratacak hem de iş birliği konusunda bir rol model oluşturacak. Ayrıca her iki şirketin güçlü kaslarını kullanarak, ticarileşme potansiyeli yüksek girişimleri geliştirecek.

Tüm paydaşları, çalışanları ve girişim ekosistemini güçlendiriyor

Program tüm paydaşlar için yaratacağı katma değerle de girişim ekosistemini genel anlamda güçlendirecek.

Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, şirket içindeki girişimcilik ve inovasyon kültürüne yeni bir yaklaşımla ivme kazandırırken, Koç Topluluğu ise grup şirketleri arasındaki iş birliğini güçlendirerek kurumsal sinerjiyi artıracak.

Otomotiv dünyasının en uzun soluklu iş birliklerinden biri olan Ford Otosan’ın bir diğer hissedarı Ford Motor Company açısından da global bir etki yaratma potansiyeline sahip olan program, fikir geliştirilecek temalarda ekiplerin müşterilerden elde edeceği farklı ürün ve servis gruplarındaki iç görülerle ticarileşme ihtimali yüksek girişimler oluşturmayı amaçlıyor.

Liderler, girişimcilik alanında yetkinlik kazanan çalışanların değişen iş yapış şekli ve bakış açılarıyla daha çok fırsatı keşfedebilecek. Birbirinden öğrenen, birlikte gelişen ve şirket dışı farklı disiplinlerden çalışanlarla etkileşimde bulunan bireyler de deneyim ve yetkinlik kazanacak.

Ford Otosan’da 2016’dan bu yana 270 kurum içi girişimci 75 proje üretti

Ford Otosan, şirket genelinde inovasyon kültürünü güçlendirmek ve tüm paydaşlarının sistemli bir şekilde değer üretmesini teşvik etmek amacıyla 2016 yılından bu yana Ford Otosan İnovasyon Programı’nı yürütüyor. İnovasyonda stratejik hedeflerine uygun olarak şu sekiz başlığa odaklanıyor: Akıllı hareketlilik, bağlantılı araç teknolojileri, elektrifikasyon, otonom teknolojiler, otomotivde müşteri deneyimi, endüstri 4.0, sürdürülebilirlik ve üretken yapay zekâ.

Ford Otosan İnovasyon Programı kapsamında şimdiye dek 10 ana kampanya altında 270 kurum içi girişimciyle 75 proje üzerinde çalışıldı. Bu projelerden üçü Ford Otosan bünyesinde kullanılmaya başlandı, üç tanesi şirket içinden dış müşterilere ticarileştirildi, dört tanesi de şirketleşti.

Otokoç Otomotiv’de, 2016’dan bugüne 12 döngüde geliştirilen fikirlerle yaklaşık 2.700 yeni müşteri kazanıldı

Otokoç Otomotiv bünyesinde, 2016 yılından bu yana sürdürülen Kurum İçi Girişimcilik süreçleri kapsamında toplam 12 döngüde 47 iş fikri yalın girişim metodolojisi ile çalışıldı, 29 iş fikri pilot dönemde geliştirildi ve yedi iş fikri (iş modeli) ticarileşti. Son dört yılda bu faaliyetlerden 100 milyon TL’nin üzerinde ciro elde edildi ve son bir yılda inovasyon girişimleri ile yaklaşık 2.700 yeni müşteri kazanımı sağlandı.

Kurumsal girişimciliğin Otokoç Otomotiv için en önemli kazanımı; hızlı deneyimleme, hızlı yanılma ve hızlı öğrenme mekanizmasının çalışması sayesinde küçük kaynaklarla yeni iş modellerini test edebilme imkanı oldu. Bu süreçlerde 1.100’den fazla Otokoç Otomotivli inovasyon ve girişimcilik konularında eğitimler ve mentorluk destekleri aldı.

Türk ihracatçılar Çin’in prestij fuarına hazırlanıyor

Tedarik Zinciri Danışmanıı

Çin Uluslararası İthalat Fuarı (CIIE) 2024 başvuruları devam ediyor

Türk firmalar Çin Fuarına yoğun katılım göstermeli

Türk ihracatçılar 2024’de yüksek bir katılımla Çin’e Türkiye çıkarması yapacak 

Türk ihracatçılar Çin’in prestij fuarına hazırlanıyor

Türk ürünlerimizi Çinli dostlarımıza tanıtmayı sabırsızlıkla bekliyoruz

Tedarik Zinciri DanışmanııÇin ile dış ticaret açığımızın azaltılması; Türk ürünlerimizin Çin’de tanıtılması ve marka imajının güçlendirilmesi amacıyla 05-10 Kasım 2024 tarihlerinde Çin/Şanghay’da 7. kez düzenlenecek; dünyanın en büyük ithalat fuarı ve Çin’in en prestijli fuarı olan “CIIE – Çin Uluslararası İthalat Fuarı 2024” Türkiye Milli Katılım organizasyonu 5. kez Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) organizatörlüğünde gerçekleştirilecek.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Fuar, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından bizzat planlanan, önerilen ve teşvik edilen önemli bir etkinliktir. CIIE’nin dünya çapında ilk ithalat temalı ulusal düzeydeki fuardır. Çin’in en prestijli fuarı olup, dünyanın en büyük ithalat fuarı olma özelliği ile de başta Asya Pasifik bölgesi olmak üzere birçok yabancı katılımcının ilgi odağı olan bir fuardır. Bu nedenle firmalarımız için markalarını tanıtması, genel anlamda Türk marka imajımızın güçlendirilmesi ve yoğun ve verimli ikili iş görüşmeleri gerçekleştirilecek olması nedeniyle firmalarımızın fuara katılımı büyük önem taşımaktadır. 2023 yılında Çin’e ihracatımız 3,3 milyar dolar, Çin’den ithalatımız 44,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yaklaşık 41,6 milyar dolar dış ticaret açığımız var. Bu açığı kapatmak için çalışıyoruz ve bu Fuarın bu açığın kapanmasına ülkemiz lehine katkı sağlayacağını umuyoruz. EİB olarak, Çin pazarındaki çalışmalarımıza 2019 yılında başladık.” dedi.

Başkan Eskinazi, “Ege İhracatçı Birlikleri’nde 2019 yılını “Çin Yılı” ilan ettik. Birliğimiz bünyesinde ‘Çin Takımı’ kurduk. Bu ekip mesailerinin çoğunu Çin’e harcamakta. İhracatçılarımızı Çin pazarının sunduğu fırsatlardan haberdar etmek ve Çin e-ticaret platformlarıyla tanıştırmak amacıyla “Hedef Pazar: Çin” seminerleri düzenledik. Kasım 2022’de üyelerimiz için “Çin Mini MBA Sertifika Programı” düzenledik. İhracatçılarımızı Çinli ithalatçılar ile buluşturmak için alım heyetleri organize ettik. ICBC Türkiye Bankası ile Mutabakat Zaptı imzaladık. Çin Gıda Maddeleri, Yerli Ürünler ve Hayvansal Yan Ürünler Ticaret Odası (CCFNA) Mutabakat Zaptı imzaladığımız önemli kurumlardan bir diğeridir. Wechat hesapları oluşturduk. Çin’in popüler e-ticaret platformlarında da bölgemizin ürünlerini tanıtmak için çalışıyoruz. Dünyanın en büyük doğal taş fuarı olan “Xiamen International Natural Stone” fuarına da uzun yıllardır milli katılım düzenliyoruz. Ocak ayında Ticaret Bakanlığımız tarafından düzenlenen ve Pekin Büyükelçimizin başkanlığını yaptığı, ülkemiz iş dünyasının üst düzey temsilcilerinden oluşan Pekin ve Urumçi Heyet Programına katıldık.” diye konuştu.

Jak Eskinazi, “Mayıs ayında Ticaret Bakanlığımızın desteğiyle “Çin E-ticaret Ekosistemi ve TP Modellerini” tanıtmak amacıyla bir “E-Ticaret Ticaret Heyeti Programı” düzenledik. Alibaba Group, Tmall, JD-Com, Pinduoduo, Red gibi Çin’in önemli e-ticaret platformlarıyla birebir toplantılar yaptık. Haziran ayında Urumçi’deki “8. Çin-Avrasya Expo” Fuarı’nda ülkemizin ticari potansiyelini biz tanıtacağız. Çin’in önde gelen dernek / STK ve Ticaret Odaları ile kurduğumuz sağlam networklerimizi geliştirmek adına Birliğimizde sık sık Çinli Bürokratlar/Dernek Başkanları ve temsilcileri ile toplantılar gerçekleştirmekteyiz. Çinli muhataplarımız sosyal medya hesaplarından bu Fuara Türk girişimcilerini beklediklerini bizzat paylaşıyorlar. İki ülke ticari ilişkilerinin yoğunlaştığı bugünler Çin pazarında yer almak için en uygun zamanlar. Kasım ayındaki Fuar için çok heyecanlıyız. Şanghay’da buluşmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.” dedi.

2023 yılında, toplam 360.000 m2’lik sergi alanında gerçekleşen ve 128 ülkeden 3.400 firma ve 394.000’den fazla profesyonel ziyaretçinin katıldığı, 154 ülkeden katılımcı ve 72 ülke pavilyonunun yer aldığı CIIE Fuarında (www.ciie.org) “Hizmetler, Otomobil, Akıllı Endüstri ve Bilgi Teknolojileri, Tüketici Ürünleri, Medikal Ekipmanlar ve Sağlık Ürünleri, Gıda ve Tarımsal Ürünler adı altında “Business Exhibition” holleri bulunmaktadır.

Fuarla ilgili her türlü bilgi için ciie@eib.org.tr adresine mesaj gönderebilirsiniz.

 

UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE GÜNÜ’NDE YEŞİLAY’DAN ÇAĞRI

Yeşilay Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi

26 HAZİRAN UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE GÜNÜ’NDE

YEŞİLAY’DAN ÇAĞRI: “Biz Sizin İçin Buradayız.  Uyuşturucu Madde Bağımlılığından Kurtulmak İçin Yedam’a Gelen On Binlerce İnsan Yaşama Yeniden Tutundu.”

Yeşilay Sürdürülebilir Tedarik Zinciri EğitimiTürkiye’nin köklü sivil toplum kuruluşlarından Yeşilay, 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü dolayısıyla basın toplantısı düzenledi. Toplantıya ev sahipliği yapan Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, uyuşturucu kullanımının küresel bir halk sağlığı sorunu olduğunu, artan uyuşturucu kullanımının endişe verici boyutlara ulaştığını söyledi. Dinç, “uyuşturucu madde bağımlılığından kurtulmak için Yeşilay Danışmanlık Merkezlerine başvuran on binlerce insan bağımsız bir hayata merhaba dedi.”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1987 yılında 26 Haziran’ı “Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü” olarak kabul etmesinden bu yana, her yıl 26 Haziran’da bu küresel soruna karşı farkındalık yaratmak ve dayanışmayı güçlendirmek için birçok etkinlik ve kampanya düzenleniyor.

Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, bu kapsamda basın mensuplarıyla bir araya geldi. 25 Haziran Salı günü Yeşilay’ın genel merkez binasında yapılan toplantıda,Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç Türkiye’de ve dünyada uyuşturucu kullanımıyla ilgili istatistiksel veriler paylaştı.

“Dünyada artan uyuşturucu kullanımı endişe verici boyutlarda.”

Doç. Dr. Mehmet Dinç
Doç. Dr. Mehmet Dinç

Doç. Dr. Mehmet Dinç toplantıda şunları ifade etti:“2023 yılında Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi tarafından yayımlanan Avrupa Uyuşturucu Raporu’na göre esrar, Avrupa’da en yaygın tüketilen yasa dışı uyuşturucu madde olmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin 2023’te yayımladığı Dünya Uyuşturucu Raporu’na göre ise 2021’de dünya genelinde 15-64 yaş aralığındaki her 17 kişiden biri uyuşturucu kullanıyor. Aynı raporda, dünya genelindeki uyuşturucu kullanımının son 10 yılda yüzde 23 arttığını görüyoruz. Dünya genelindeki bu artış endişe verici bir boyutta.”

“Yeni maddeler riski artırıyor.”

“2022 yılının sonunda, Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi 930 yeni nesil psikoaktif madde izlendiğini bildirdi. Bu maddelerin 41 tanesi Avrupa’da ilk kez rapor edilmiş,” diyen Doç. Dr. Mehmet Dinç,yeni maddelerin riski daha da artırdığını söyledi. Dinç,sentetik uyarıcıların ve daha az bilinen maddelerin potansiyel sağlık risklerinin önemli bir başlık olduğunu, sentetik uyuşturucu maddelerin kolay erişilebilirliğinin bu sorunun yaygınlaşmasında önemli rol oynadığını ve bu konuda acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı.

Kadınlarla erkekler arasındaki makas kapanıyor.

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 2023’te yayımladığı ‘Türkiye Uyuşturucu Raporu, Eğilimler ve Gelişmeler’ başlıklı raporda,2022 yılında tedavi gören hastaların tedavi gördükleri madde türlerine göre dağılımları incelendiğinde;%37,4’ünün eroinden (2021 %43), %37,8’inin metamfetaminden (2021 %25,6), %7’sinin esrardan (2021 %11,6) tedavi olduğu görülüyor. Tedaviye başvuran hastaların yaş ortalaması ise 29,45.

Uyuşturucu kullanımında kadınlar ile erkekler arasındaki makasın kapandığına da dikkat çeken Dinç, “Madde Kullanıcıları Profil Analizi 2022 Yılı Narkolog Raporu’nda örneklemin cinsiyetine baktığımızda,%93,8’i erkeklerden, %6,2’si kadınlardan oluşmaktadır. Bu sonuç bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında, örneklemin cinsiyeti bakımından kadınlarda artış yaşandığını göstermektedir” diyor.

“Yeşilay olarak hedefimiz bağımsız gençlik kültürü oluşturmak.”

Uyuşturucunun ilk olarak %75’lik oranla arkadaş veya yakın çevreden temin edildiğini söyleyen Doç. Dr. Mehmet Dinç, parçalanmış veya iletişim problemleri yaşanan ailelere mensup çocuklardauyuşturucu kullanma riskinin yüksek olduğunu söyledi:

“Uyuşturucu madde kullanmaya başlama yaşı bakımından 15-24 yaş döneminin en riskli grup olduğu söylenebilir. Bu noktada gençlerin sağlıklı ilişkiler kurmasıçok önemlidir. YEDAM verilerine göre, madde kullanımı olanların %87,6’sının arkadaş çevresinde uyuşturucu veya yoğun alkol kullanımı bulunmaktadır.

Yeşilay olarak bağımsız gençlik kültürü oluşturmayı çok önemsiyor, bu konuda YeşilayFest başta olmak üzere birçok etkinlik düzenliyoruz.2019 yılında hayata geçirdiğimiz Okulda Bağımlılığa Müdahale Programı da, Türkiye’nin okul temelli ilk ve tek müdahale programı olma özelliğini taşıyor. Bu kapsamda bugüne kadar 5 bin 994 öğrenciyle görüşüldü.”

Bağımlılıklar ruh sağlığını da etkiliyor.

Toplantıda madde kullanım bozukluklarının ruh sağlığı sorunlarıyla ilişkisini de ele alan Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç,“Kenevir kullanım bozukluğuna bağlı şizofreni oranı son 50 yıldır artmakta. Özellikle genç erkekler arasında kenevir kullanım bozukluğu ve şizofreni arasında bağlantı kuran güçlü kanıtlar bulunuyor. Buna göre 21-30 yaş arası erkekler arasında, kenevir kullanım bozukluğuna bağlı önlenebilir şizofreni vakaları %30’a kadar ulaşabilir. 2021 yılında kenevir kullanım bozukluğunun önlenmesi, 16-49 yaş arası erkeklerde şizofreni vakalarının yaklaşık %15’ini önleyebilirdi” dedi.

Madde bağımlılığı ile suça yatkınlık arasında ilişki var

Madde bağımlılığı ile suça yatkınlık arasında açık bir ilişki var. Dolayısıyla madde bağımlılığıyla mücadele, toplumu, toplumsal huzuru korumak açısından da önemli. Narkolog 2023 Profil Analizi’ne göre, örneklemin %50,7’si, haklarında farklı bir suçtan adli işlem yapıldığını ifade etmiştir. Farklı suçlardan adli işlem gördüğünü söyleyen örneklemin %52,7’sinin cinayet, darp, yaralama gibi kişilere karşı suçlar, %37,9’unun ise hırsızlık, yağma gibi mala karşı suçlara karıştığı belirlenmiştir.

“YEDAM’a kurulduğu günden bu yana 1 milyon 183 bin çağrı geldi.”

Doç. Dr. Mehmet Dinç,Yeşilay’ınbağımlılık tedavisinde biyolojik, psikolojik, sosyal, aile ve iş hayatı gibi tüm alanları kapsayacak bütüncül bir yaklaşım izlediğini söyledi.

“Ülkemizin bütün illerinde ve KKTC’de ücretsiz danışmanlık ve tedavi hizmeti veren Yeşilay Danışmanlık Merkezlerimiz, madde kullanımı sorunu yaşayan bireylere ve yakınlarına destek oluyor. YEDAM, kadrosundaki uzman klinik psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarının iş birliğinde, bağımlılıklarını yenmek isteyen bireylere ve ailelerine ücretsiz psikososyal destek hizmeti veriyor. YEDAM’a kurulduğu günden bu yana 1 milyonu aşkın çağrı geldi.

Bursa ve Diyarbakır’da bulunan 40 yataklı Rehabilitasyon Merkezlerimizde alkol veya madde kullanan danışanlara ücretsiz yatılı tedavi hizmeti sağlıyoruz.Bursa Rehabilitasyon Merkezimizde yatışı onaylanan danışan sayımız 65, Diyarbakır Rehabilitasyon Merkezimizde yatışı onaylanan danışan sayımız 88. Bu sene içerisinde Kayseri’de de yeni bir rehabilitasyon merkezimiz hizmete girecek.Uyuşturucuyla mücadele hepimizin sorumluluğunda. Bu soruna ancak birlikte ve kararlılıkla çalışarak çözüm bulabiliriz.”

Yeşilay Hakkında

1920 yılında faaliyetlerine başlayan, dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından biri olan Yeşilay; insan onurunu ve saygınlığını temel alır. Tüm toplumu ayrım gözetmeden zararlı alışkanlıklardan korumak için çalışır. Millî ve ahlaki değerleri önceler. Ulusal ve uluslararası düzeyde önleyici ve rehabilite edici halk sağlığı ile savunuculuk çalışmaları yürütür. Alkol bağımlılığıyla mücadele hedefiyle kurulmuş; kuruluşundan günümüze bağımlılık türleri artıkça Yeşilay’ın tüzüğüne yeni çalışma alanları eklenmiştir. Alkolden sonra; tütün, madde, kumar ve teknoloji bağımlılığı mücadele alanlarına dâhil olmuştur.

Türkiye genelinde 120 Yeşilay şubesi, dünya genelinde 97 Ülke Yeşilay’ı bulunmaktadır. 2015 yılında kurulan Yeşilay Danışmanlık Merkezleriyle (YEDAM) bağımlı bireylere ve yakınlarına ücretsiz ayaktan psikososyal destek hizmeti verilmektedir. Türkiye’nin 81 ili ve KKTC’de olmak üzere toplam 107 YEDAM bulunmaktadır. YEDAM’a 115 Danışma Hattı üzerinden ulaşılabilmektedir.

Türkiye’ye özgü bir bağımlılık rehabilitasyon sistemi olan her biri 40’ar yataklı Yeşilay Rehabilitasyon Merkezleriyle Bursa ile Diyarbakır’da alkol ve madde bağımlısı bireylere yatarak hizmet verilmektedir.

Toplumu bağımlılıklardan korumak ve bilinçlendirmek için yaptığı çalışmalarından dolayı Yeşilay, 1934 yılından bu yana “Kamuya Yararlı Cemiyetler” arasında yer almaktadır. “Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) Özel Danışmanlık Statüsü”ne ve “Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) Türkiye Mükemmellik Ödülü”ne sahiptir.

 

 

Lojistik Sektörü, Ekonomik Refahın Anahtarını Elinde Taşıyor

Lojistik Sektörü

Lojistik Sektörü, Ekonomik Refahın Anahtarını Elinde Taşıyor

2010 yılından beri sürekli artarak her geçen yıl rekorlara imza atan İhracatımız, güçlü ekonomilere sahip pek çok ekonomide görüldüğü gibi, ekonomik büyüme rotamızın ana eksenini oluşturmaktadır.

Lojistik SektörüAncak, gerek küresel ekonomideki durgunluk, enerji krizi, yüksek enflasyon gibi sorunlara, özellikle ülkemizi çevreleyen bölgede yaşanan savaşlar ve siyasi gerginliklerin yarattığı ekonomik etkiler de eklendiğinde, ihracat artışımızın hız kesmesi maalesef kaçınılmaz.

Hizmet ihracatımıza baktığımızda ise, 2023 yılında ilk kez 100 milyar dolar rakamına ulaşıldığını ve Türkiye lojistik sektörü olarak buna 10 milyar doların üzerinde hizmet ihracatı geliriyle katkı sağladığımızı görmekteyiz. 2024 yılının ilk 4 ayına ilişkin Merkez Bankası rakamlarına baktığımızda, geçen yılın aynı dönemine göre lojistik hizmetleri ihracat gelirlerimizde % 5,1 artış kaydettiğimizi (sektörümüzün sadece 4 ayda sağladığı döviz geliri 3,5 milyar dolara çıkmıştır), bu şekilde ilk 4 ayda % yaklaşık % 50 azaldığı kaydedilen cari işlemler açığının azalmasına sektörümüz tarafından katkı sağlanmaya devam edildiğini görüyoruz.

Tabi ki bu rakam, sektörümüzün ülkemiz ekonomisine katkı bakımından taşıdığı potansiyeli asla yansıtmıyor.

Bugün sadece karayoluyla, 2023 yılı itibarıyla yakın coğrafyalara 105 milyar dolarlık mal ihracatımızı taşıyoruz. Pandemi krizi sonrasında başta ana ihracat partnerimiz olan Avrupa Birliği olmak üzere, dış ticaret ve tedarik zinciri politikalarını “yakın bölgelere”, Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında ise “yakın ve dost coğrafyalara” odaklayan ihracat pazarlarımızı güçlendirmek ve ayrıca çeşitlendirmek zorundayız.

Bunu da, halihazırda ülkemizi Küresel Lojistik Performans Endeksinde son birkaç yılda 9 sıra yukarı çıkaran “etkin lojistik hizmet kabiliyetlerimizi”, etkin yatırımlarla destekleyerek başarabileceğimize inanıyoruz.

Sürekli dile getirdiğimiz bir husus var; Lojistik sektörünün gelişimini destekleyen ve stratejik öncelikleri arasına alan ülkeler, günümüzde uluslararası pazarlardan daha fazla pay alıyor, küresel değer zincirlerine daha iyi entegre oluyor ve ihracata yönelik daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekiyor.

2023 yılında 264,2 milyar dolar cari fazla veren Çin’in, ihracatını desteklemek için lojistik bağlantılara verdiği önemi ve muazzam yatırımlarını Kuşak-Yol Projesi kapsamında Asya-Pasifik, Afrika ve Avrupa’dan 60 civarında ülke ile etkin ulaşım koridorları kurmak için 8 trilyon dolara yakın bütçe ayırmasından görebiliriz.

Türkiye olarak bizim de, 2024 yılı için 267 milyar dolar olarak hedeflenen mal ihracatı hedefimizin ve 110 milyar dolar olarak hedeflenen hizmet ihracatı hedefimizin gerçekleşmesi için, ihracatımızı mevcut ve potansiyel hedef pazarlarına en rekabetçi lojistik hizmetlerle ulaştırmanın yöntemlerini hep birlikte bulmak zorundayız.

Mevcut jeopolitik konumumuzun verdiği avantajları kullanabilmek için dış ticaretimizin lojistik altyapısını Kamu-STK-Özel Sektör paydaşları olarak el ele vererek tamamlamamız şart.

Elbette, ulaştırma altyapılarına ayırdığımız yüksek bütçeli yatırımların, inşa edilen köprüler, otoyolların yaratacağı ekonomik getiri yüksek olacaktır.

Ancak bu yatırımların, ülkemizin Avrupa-Asya arasındaki ticaretin sürdürülebilirliği için taşıdığı stratejik önemin, bölgemizde yaşanan son gelişmelerle giderek öne çıktığı bu dönemde, uluslararası ticarete etkin ve güvenilir bir transit koridor olarak hizmet sunabilmemiz için mevzuat ve ticareti kolaylaştırıcı uygulamalarla desteklenmesi şart.

Bu anlamda, ulaştırma ve gümrük mevzuatımızın bu yatırımların gerisinde kalmaması, AB-ABD yaptırımlarının ve bölgesel konjonktürünün etkileriyle ülkemize yönelen ticaretin geçişini kolaylaştıracak uygulama ve standartları hızla devreye almamız, bir anlamda son zamanlarda çok benimsenen “Coğrafya, kaderdir” sözünü, üstat Yunus Emre’nin “Kader, gayrete aşıktır” sözü ile yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.

Bugün ihracatçılarımızın rekabet gücünü sınırlayan “gümrük ve sınır beklemeleri” sorununu, profesyonel tır sürücülerimiz ve taşımacılık firmalarımız için adeta çileye dönüşen ve iş yapamaz hale getiren “vize temin sorunu”nu AB ve Orta Asya ülkelerinde kaliteli ve uygun fiyatlı Türk mallarını ve hammaddelerini bekleyen üreticiler, kullanıcılar ve ticaret erbabını bu kaliteden mahrum bırakan “transit kota ve ücretleri” sorununu Kamu-STK-özel sektör işbirliğinde üreteceğimiz hızlı ve etkin çözümlerle ortadan kaldıramadığımız takdirde, coğrafyamızın bize sunduğu ticaret avantajlarını yitirmemiz söz konusu.

Dijitalleşme, teknoloji, süreç iyileştirmeleri, tüm taşıma modları arasında etkin işbirlikleriyle hayata geçirilecek Ro-Ro, Ro-La ve intermodal lojistik projeleri ve merkezleri ve uluslararası anlaşmalarla kazanılmış haklarımızın korunmasına yönelik daha etkin bir ticari diplomasi hareketi gibi, tüm erişilebilir kaynak ve yatırımları, halihazırda sektör firmalarımızda mevcut olan “lojistik kabiliyetler” ile birleştirerek, kısa zamanda, 2023 yılı itibarıyla yakın coğrafyalara karayoluyla gerçekleştirdiğimiz 105 milyar dolarlık mal ihracatını, 200 milyar dolara; toplam ihracatımızı ise önümüzdeki beş yılda 500 milyar dolar ve üzerine çıkarma fırsatımız hala mevcut.

Tüm dünya ekonomileri için söz konusu olan ekonomik sıkıntıları aşmak ve tüm vatandaşlarımızın layık olduğu ekonomik refah düzeyini sağlamak için, sektörümüzün sunduğu potansiyel çok büyük.

Bu potansiyeli, ülkemizin mevcut konjonktürde kilit konumda olduğu Uluslararası Hazar Geçişli Orta Koridor, Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu gibi uluslararası taşımacılık koridorlarının etkinleştirilmesi için liderlik rolünü üstlenerek, ticari diplomasi faaliyetlerini bu doğrultuda yoğunlaştırarak gerçeğe dönüştürebiliriz.

Ülkemizin uluslararası ticarette ve tedarik zincirlerinde daha fazla paya sahip olması için, devletimizce sektörümüze sağlanan desteklerin artırılarak devam etmesinden, taşımacılarımızın ve ihracatçılarımızın önüne çıkan lojistik engellerin aşılmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesinden alacağımız güçle, Türkiye Lojistik Sektörü olarak, biz de tüm gayretimizi her şart ve koşulda seferber etmeye hazırız.

Şerafettin ARAS
UND Yönetim Kurulu Başkanı