Markalar Elektrikli Araç Çalışmalarına Neden Ara Verdi?

Yapay Zeka Ve Tedarik Zinciri Uygulamaları Eğitimi Haber Markalar Elektrikli Araç çalışmalarına Neden Ara Verdi

Markalar Elektrikli Araç Çalışmalarına Neden Ara Verdi: Sektörü Ayakta Tutan Madenin Ana Tedarikçisinden Flaş Açıklamalar!

Yapay Zeka Ve Tedarik Zinciri Uygulamaları Eğitimi Haber Markalar Elektrikli Araç çalışmalarına Neden Ara VerdiTürkiye’de elektrikli araç piyasası hızla büyüyor. Öyle ki Türkiye, bu konuda dünyanın birçok ülkesinden çok daha hızlı ilerliyor. Ancak elektrikli araçları enerji sektöründen altyapı üretimine, şarj istasyonlarına kadar birçok başlıktan bağımsız düşünmek mümkün değil. Konuyla ilgili ciddi bir açıklama, işin uzmanından geldi. Elektrikli araçların şarj sistemlerinde dev kabloların temel içeriği olan bakırın Türkiye’deki en büyük tedarikçilerinden Bakırsan’ın içinde bulunduğu Toptaş Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toptaş, elektrikli araç piyasasında yaşanacak önemli kırılmalara dikkat çekti. Elektrikli araç şarj istasyonlarının ikinci nesle geçişe hazırlandığını hatırlatan Toptaş, fakat çağrı cihazlarının patlaması, ertesi gün de telsiz cihazlarının infilak etmesinin ardından durumun değiştiğini, “uzaktan kontrol edilebilirlik” durumunun gerçek bir tehdit olduğunu ve elektrikli araç piyasasının açığının da bu olduğunu belirtti.

Kendilerinin enerji sektörünün ihtiyacı kabloların üretiminde ana aktörlerinden olduğuna dikkat çeken Uğur Toptaş, “Yani enerjinin kablosu hammadde olarak bizden geçiyor diyebiliriz. Elektrikli araçlar trend oldu şu anda bu elektrikli araçlarımızın bir de şarj istasyonları var. Bir süredir yeni nesil şarj istasyonu arayışları için ar-ge çalışmaları var. Biz firmalara zenginleştirilmiş özel tipte bir bakır tedariği yapıyoruz” dedi. Önceki günlerde Lübnan’da Hizbullah’ın iletişim kurmak için kullandığı çağrı cihazlarının patlaması sonucu en az 12 kişi ölmüş, 3 bine yakın kişi de yaralanmıştı. Ardından da Hizbullah’ın kullandığı telsizler uzaktan erişim yöntemiyle patlatıldı ve 14 kişinin ölmesine, 500’den fazla kişinin de yaralanmasına sebep oldu. Benzer bir durumun elektrikli araç piyasası için de geçerli olduğunu hatırlatan Toptaş, “Elektrikli araçlarda bazı markalar karar alıp çalışmalarına ara verdiler” dedi.

Elektrikli Araç Çalışmalarına Neden Ara Verildi?

Elektrikli Araclar Son 2Çalışmalara ara verilmesinin nedenini de anlatan Uğur Toptaş, “Yaydığı manyetik alan yüzünden kullanıcılarına baş ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurma yoğunluğu yaşatmasından dolayı, bu araştırmalarını ve geliştirmelerini durdurma kararı aldı birçok firma. Elektrikli araçlar bundan 2 ay öncesine kadar çok yüksek bir trend olduğundan dolayı şarj istasyonları yeni nesil yani ikinci nesle geçmeye çalışıyordu. Fakat çağrı cihazı olayından sonra olay nereye gidecek, açıkçası belirsiz” ifadelerini kullandı.

‘Şarj İstasyonu Çalışmalarının da Durdurulacağına İnanıyorum’

Enerjinin lojistik kısmının bakırla çözüldüğünü, başka hiçbir metalin alternatif olamadığını belirten Toptaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toptaş, “Daha doğrusu optimal maliyet ve optimal enerji tasarrufu bakırda sağlanabiliyor. Ayrıca optimal iletkenlik de bakırda bulunduğu için bakır kullanılıyor” dedi. Şimdilerde elektrikli araç üreticilerinin temel tartışma ve araştırma konusunun yeni nesil şarj istasyonları olduğunu belirten Toptaş, “İki gün önce konuşuyor olsaydık eğer ben bununla ilgili daha pozitif düşüncelere sahip olurdum. Şu anda elektrikli araçlarla ve bu şarj istasyonlarının ar-ge’leriyle alakalı çalışmaların durdurulacağına inanıyorum. İki tane sebebi var. Ana sebep, kullanıcılarda ortaya çıkardığı baş ağrısı ve diğer sağlık problemleri. Sağlık da her şeyden önce geliyor burada. Ne aracın ekonomikliği ne aracın başka bir özelliğinden daha önemsiz değil. Öte yandan bir de elektrikli araçların başka bir şekilde kontrol edilebilme tehdidi söz konusu. Bundan dolayı ben ilginin ve tercihin azalacağına inanıyorum elektrikli araçlarda” değerlendirmesini yaptı.

Toptaş: ABD Manuel Vitesli Araçları Topluyor

2024 itibarıyla teknoloji savaşlarının bambaşka bir evreye taşındığına da dikkat çeken Uğur Toptaş, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) dünyadan manuel vitesli araç topladığını ve bunun teknoloji savaşlarının ne kadar yakıcı hale geleceğinin bir fragmanı olduğunu söyledi. Toptaş, “ABD’nin bu uygulaması özellikle de 2024 yılının Mart ayında yaşanan güneş patlamasının ardından hareketlendi. Hala da uygulama devam ediyor. Bunu okumak ve gelecekte yaşanacakları bu paralelde değerlendirmek önemli” diye konuştu.

Türkiye’de Teknoloji Devrimi: Karanlık Fabrikalar Geliyor!

Türkiye’nin bakır üretiminde de önemli gelişmeler yaşandığını belirten Uğur Toptaş, “Bakır üretim tesisleri yeni nesle evriliyor artık. Karanlık fabrikalar oluşturulmaya başlıyor. Hatta bir tane tesis var tahminen 6 ay sonra faaliyete girecek. Türkiye için teknolojik bir devrim diyebilirim. Endişe ediyoruz onlarda da ne kadar başarıya gidebilecekler, Türkiye’de bir ilk olacak çünkü. Bizim sektörün de, sanayinin de teknolojiyle entegre olup bir an önce karanlık fabrika meselesini çözmesi gerekiyor” dedi. Uğur Toptaş, karanlık fabrikaların çalışma mantığını şöyle anlattı:

“Normalde içerde bulunan işçinin, personelin yapmış olduğu işleri yapan robotik ekipmanlar var. Yani örnek veriyorum, malzeme geldi bunu alıp işleyip bir noktaya getireceğiz, bunun geçeceği etaplar için malzemenin bir yerden alınıp bir yere indirilmesi otomatik ekipmanlarla yapılacak. Diğer tarafta, işlenirken çıkan ürünün kalıplarından ayrılması, atılması, diğer tarafa aktarılması… Eskiden 60-70 kişinin götürdüğü işi sadece operatör olarak 4-5 kişinin götüreceği bir durum bu. Elbette istihdam olarak bakıldığında bir dezavantaj ama birçok sektör var, birçok meslek var. Bu kalıcı bir problem olmaz. Maliyetlerin aşağıya düşmesi, perakendede halkı rahatlatacak bir operasyon olduğu için destekliyoruz.”

‘Konut Fiyatlarını Bile Düşürür’

Sanayideki bu gelişmelerin konut fiyatlarına bile etkisinin olacağını savunan Toptaş “Teknolojik olarak gelişmek her zaman, bence insanoğlu adına faydalı bir şeydir. Maliyet olarak da faydalıdır. Bu şekilde devam edilmesi gerekiyor” dedi.

Türkiye’nin Dev Tüketim Maddesi: Bakır

Türkiye’nin bakır tüketim hacminin yıllık 500 bin ton olduğunu vurgulayan Bakırsan Bakır Sanayi kurucusu Uğur Toptaş, “Cevherden elde ediyoruz biz bu bakırın bir kısmını ama küçük bir kısmını… Geri kalanını dünyadan ithal ediyoruz. Bu tekniklere yatırımlar bu senelere kadar çok zayıftı. Yapılmaya başlandı ama devletin teşviklerinin arttırılması gerekiyor. Ciddi bir potansiyelimiz var. Bununla alakalı yer altı madenlerimiz çok zengin. Sadece yatırım maliyetleri çok yüksek. Fakat üretim olarak dünyada şu anda iyi bir aktörüz” ifadelerini kullandı.

‘Rusya-Ukrayna Savaşı Türkiye’nin Önemini Artırdı’

Yapay Zeka Ve Tedarik Zinciri Uygulamaları Eğitimi Haber Markalar Elektrikli Araç çalışmalarına Neden Ara VerdiDünyadaki bakırın yüzde 30’unu Rusya’nın ürettiğini ve buradan dünyaya dağıldığını belirten Toptaş, “Malumunuz Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı da Rusya’nın zaten bir partneri olduk. Onların bakırları genellikle Türkiye tarafında kullanılıyor. Burada işleniyor, buradan ihracat yapılıyor. Bundan dolayı Türkiye’nin önemi 3 ise 6’ya, 7’ye, 10’a yükselmiş diyebiliriz bu noktada. Tabii savaş üzücü bir olay. Tabii ki bu savaşın bir an önce bitmesini, bu problemlerin ortadan kalkmasını istiyoruz. Çünkü bu savaş orada bölgesel olarak gözükse de bu biraz da kontrollü bir bölgesel savaş olmaktan çıkıyor. Dünyadaki aktörler ortada, diğer ülkeler ortada konuya müdahil olan. Bunların çözülmesi ve dünyanın bir an önce barışa gitmesini temenni ediyoruz. Ancak bu savaş Türkiye’nin sanayi üretimindeki değerini de bize göstermiş oldu” dedi.

Meseleleri Mesele Etmezseniz Ortada Mesele Kalmaz!

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Meseleleri Mesele Etmezseniz Ortada Mesele Kalmaz!
Meseleleri Mesele Etmezseniz Ortada Mesele Kalmaz!
Zafer URFALIOĞLU
Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Meseleleri Mesele Etmezseniz Ortada Mesele Kalmaz!Demişti ünlü, şapkalı ve rahmetli bir siyasetçimiz yıllar yıllar evvel. Seveni de vardı, sevmeyeni de. Eleştiren de oldu, itaat eden de. Ama bir şekilde senelerce Türkiye’de siyaset yaptı. Parti Başkanlığı, Başbakanlık ve hatta Cumhurbaşkanlığı yaptı. Peki nedir bu “Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz!” cümlesinin alametifarikası.
 
Albert Einstein Bey de der ki; “Problemi ortaya çıkaran zihniyetle o problemi çözemezsiniz!” yani zihniyet değişmeden problemleri çözmek imkansızdır.
Süper tamam işte bence de böyledir diyeceğim ama bir yanda Sayın Demirel diğer yanda Sayın Einstein varken sen sus derler diye demiyorum. 
 
Ama siz anladınız beni…
 
Konumuza gelecek olursak: Cümle içinde kullanılan Mesele, Sorun yani diğer bir adla Güç İş, nasıl Mesele olmaktan çıkartılır. Bu mesele ettiğimiz meselelerin yarattığı “Stres Hali” nedendir ve nasıl yönetilebilir?
 
Güç İş!
 
Ama sıkıntı yok, yazının sonuna varmadan Güç İş Kolaylaşacak.
 
Önce “Stres Hali” ne demek bir güzel tanımlayalım:
Stres Hali; kişide mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, korku, öfke ve/veya iğrenme hissi oluşturan olaya çözüm arama veya bulunan çözüme varma anına kadar geçen sürece denir. (yani bence böyle)
 
Stres haline giren kişinin çözümsüz kaldığı zaman aralığı uzadıkça (ki bu süre herkese göre farklıdır) stres hali panik haline dönüşür. Stres yapan hissiyatı ona yaşatan Olaydan, Durumdan, Mekandan veya Canlıdan ya Kaçar ya Kayıtsız kalır ya da onunla direkt Savaşmaya başlar. Bu üç karardan birini seçmek durumunda kalan kişi (ki başka bir seçenek de yok zaten) bir yandan da farkında olmadan stres durumunu devamlı kontrol ederek tekrar tekrar kararlar alır. Ta ki tamam mesele kalmadı sinyali gelene kadar.
E, kardeşim sen de en baştan hangi meseleyi mesele edip hangisini mesele etmeyeceğini belirlesene. Değer mi Bu kadar S T R E S EEEEE
Değer, çünkü stres iyidir eğer “Pozitif Strese” denk gelirsen.
 
İşte tam da burada hislerin algı yönetimini yapan Beyin Kodlaması devreye girer.
 
Kodlama derken;
Örneğin; “Güzel bir Salyangoz yer miyiz?” sorusuna, “- Ne? Sümüklü böcek yemek mi? Öğğrrk.” cevabı ya da “Bungee Jumping yapıp rüzgarı yüzünde hissederek, kafa üstü serbest düşmenin tadına varalım mı?” sorusuna. “Daha masrafsız kalp krizi geçirmeyi tercih ederim.” cevabı almak iğrençliğin ve korkunun farkı kodlarla algılandığına/kodlandığına örnektir.
 
Beyin kodlanarak hislerin algısı da yönetilebilir. Örneklerdeki gibi kodlamayla; Salyangozu (yani şu bizim bildiğimiz Sümüklü Böcek ya hu!) yemek iğrençlikten damak tadına, Bungee Jumping (yani ayağında elastik bir halatla yere çakılacak şekilde kafa üstü düşmek) atlayışı ölüm korkusundan neşeli bir eğlenceye dönüşebilmektedir. İşte tam da burada stres halinin pozitif veya negatif olması bu kodlama ile şekillenip yönetilmektedir.
Stres halinin yönetimi, hayata bakış açımızı belirleyen altı temel hissin algılanmasındaki kodlarda yatar. İnsanlar bu kodlara göre ya Pozitif Strese yaşayarak başarıdan başarıya koşarlar ya da Negatif Stresle daha da zor durumlara düşerler.
Bu altı hissin (kimi yerde 7-8 diyenler de var ama bu yazı için o kadar da önemli değil) her biri tek başına stresi oluşturmaz. Hislerin oransal dağılımlarına göre baskın olan his size o yönde bir stres haline sokar ki bir çözüm bulun. Yani halletmen gereken meseleyi sana seçtirir.
Sen şimdi bu Olayda, Durumda, Mekanda veya Canlıda her ne ise neyi kendine mesele ettin der;
  • Seni Mutsuz etmesi mi?
  • Seni Üzmesi mi?
  • Seni Şaşırtması mı?
  • Seni Korkutması mı?
  • Seni Öfkelendirmesi mi?
  • Seni İğrendirmesi mi?
Bunların bir yada birkaçı beyninizdeki koda göre ön plana çıkar ve al sana bir mesele. Evet Salyangoz çayırda çimende gezerken insanı iğrendirebilir ama zaten kimse o haliyle al ye demiyor. Yıkanıp, haşlanıp pişiriliyor ve soslanıyor daha ne olsun. Olaya çıkış noktasından bakarsak Salyangoz bir Tavuk Yumurtasından yada Dananın dilinden çok da iğrenç gelmez gözümüze.
Tabi bu beyindeki kodlama, Mekana, Zamana, Maddi İmkana, falana, filana göre de değişiklik gösterecektir. Ama ana fikir algıladığımız hislere göre duygu durumumuzun değişiyor olmasıdır. Dolayısıyla stres hali ve stres tipi olaylara karşı takındığınız tavırda saklı.

Hislerimizin farkında olmak, stres kaynağını tanımlamak ve stresin tipini (negatif/pozitif) belirlemek bireyin yaşam kalitesini etkilemekte ve toplum refahına katkı sağlamaktadır.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Meseleleri Mesele Etmezseniz Ortada Mesele Kalmaz!Farkındalık zorlar ama kazandırır.
Fark etmekten korkmadan, olayları açıklıkla görerek yol almak.
Hayatın tadını çıkartmak sizin elinizde.
Sağlıcakla Kalın.
Zafer URFALIOĞLU

Kozmetik Sektöründen Panama’ya Ticaret Heyeti

Satınalma Eğitimleri Haber Kozmetik Sektöründen Panama'ya Ticaret Heyeti

Kozmetik Sektöründen Panama’ya Ticaret Heyeti

Satınalma Eğitimleri Haber Kozmetik Sektöründen Panama'ya Ticaret Heyetiİstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından kozmetik ve temizlik ürünleri sektörüne yönelik Cosmeet Latam Sektörel Ticaret Heyeti düzenlendi. Heyet kapsamında Türk ve yabancı 95 firmanın katılımı ile toplam 650’nin üzerinde ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi.

Kimya sektörünün ihracatına katkı sağlamak amacıyla pek çok faaliyet gerçekleştiren İKMİB, kozmetik ve temizlik ürünleri sektörüne yönelik 1-7 Eylül 2024 tarihleri arasında Cosmeet Latam Sektörel Ticaret Heyeti’ni gerçekleştirdi. Panama’ya düzenlenen Sektörel Ticaret Heyeti’ne kozmetik ve temizlik ürünleri sektöründen 25 firma katıldı.

Etkinlik kapsamında Panama dışında Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Guetamala, Honduras, Jamaika, Meksika, Brezilya, Trinidad ve Tobago, Nikaragua ve Peru gibi çevre ülkelerle birlikte 14 ülkeden gelen toplamda 70 satın almacı firmayla 658 ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi.

İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Adıyaman’ın eşlik ettiği heyeti, T.C. Panama Büyükelçisi Lebibe Gülhan Ulutekin ve T.C. Panama Ticaret Müşaviri Halise Büşra Ünsal Hür ziyaret ederek katılımcılara bilgilendirme sunumu yaptı. Heyet kapsamında pazar araştırması yapılarak Panama’da bulunan önemli zincir mağazalar ziyaret edildi.

Adil Pelister: “Panamaya yapılan toplam kimya ihracatının dörtte birini kozmetik ve temizlik ürünleri sektörü gerçekleştiriyor”

Kozmetik ve temizlik ürünleri sektörünün Orta ve Güney Amerika bölgesine yönelik ihracatında Panama’nın önemli bir pazar olduğunu dile getirenİKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Kozmetik ve temizlik ürünleri sektörüne yönelik düzenlediğimiz heyetlerin bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirirken, son bir yılda Cosmeet serisinin dördüncüsünü gerçekleştirdik. Afrika, Asya ülkelerinden sonra geçen yıl Panama’ya gerçekleştirdiğimiz Cosmeet Sektörel Ticaret Heyeti’nin bu yıl dördüncüsünü 1-7 Eylül 2024 tarihlerinde yine Panama’ya gerçekleştirdik. Sektörün Orta ve Güney Amerika bölgesine yapılan ihracatında Panama, ilk sıralarda yer alıyor. Uçucu yağlar,kozmetikler ve sabun ürün grubumuzun bu yıl ilk 7 aylık dönemde Panama’ya yapılan ihracatı 2,7 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yıkama müstahzarları ürün grubumuzun ise söz konusu dönemde Panama’ya ihracatı 726 bin dolar oldu. Panamaya ilk yedi aylık dönemde toplam kimya ihracatımız ise 12 milyon dolar civarında gerçekleşti. Rakamlara baktığımızda bu ülkeye yapılan toplam kimya ihracatının dörtte birini kozmetik ve temizlik ürünleri sektörümüzün gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bununla birlikte çevre ülkeden gelen satın almacı firmalar ile yapılan ikili görüşmeler, Türk firmalarımızın bölgedeki payını artırmasına katkı sağlayacaktır. İKMİB olarak her zaman olduğu gibi sektörümüzü desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

1725990398 Cosmeet Latam Sektorel Ticaret Heyeti 5

“Kaynağında Ayrıştırma Sistemi hayata geçirilerek, ekonomik değer yaratılmalı”

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber “kaynağında Ayrıştırma Sistemi Hayata Geçirilerek, Ekonomik Değer Yaratılmalı”

“Kaynağında Ayrıştırma Sistemi hayata geçirilerek, ekonomik değer yaratılmalı”

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber “kaynağında Ayrıştırma Sistemi Hayata Geçirilerek, Ekonomik Değer Yaratılmalı”Plastik Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, sürdürülebilir bir dünya için Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’nin (KAS) bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti. Depozito İade Sistemi’nin (DİS) 1 Ocak 2025 itibarıyla başlayacağını ve ülkemiz için bir kazanç olacağını söyleyen Karadeniz, “Plastik sektörünün çatı kuruluşu PLASFED olarak bizler, DİS’in uygulamaya geçmesini elbette istiyor ve destekliyoruz. Ancak bu işin olmazsa olmazı KAS’tır” dedi.

Kullanılan malzemelerin geri dönüşüme kazandırılarak ekonomik değer yaratılması gerektiğini söyleyen Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, bunun da yolunun Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’yle (KAS) mümkün olabileceğini belirtti.

Gelişmiş ülkelerde yaklaşık 40 yıldır KAS’ın uygulandığını bildiren Karadeniz, ne yazık ki ülkemizin bu konuda istenilen noktaya henüz gelemediğini ifade etti. Sürdürülebilir bir dünya için atıkların kaynağında ayrıştırılarak geri dönüştürülmesi ve bu yolla kaynak kullanımının azaltılmasının büyük önem taşıdığını kaydeden Federasyon Başkanı, “Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’ni yeterli ölçüde uygulayamazsak sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm teknolojileri anlamında yeterli noktaya gelebilmemiz mümkün olamaz” dedi.

KAS’ın bir an evvel devreye alınması gerektiğini kaydeden Karadeniz, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. STK’lar olarak bu konuda üyelerini sürekli bilgilendirdiklerini anlatan Başkan, Kamu’nun da spotlarıyla kendilerine destek vermesini istedi. Sadece yerel yönetimlerle bu işin olamayacağına işaret eden Karadeniz, yerel yönetimlerin ve merkezi yönetimin birlikte hareket etmesi gerektiğini kaydetti.

Avrupa’da uzun yıllardır ambalaj atıklarının kaynağında ayrıştırıldığını ve bu yolla hem ekolojik düzene hem de ülke ekonomilerine değer kattıklarını söyleyen Karadeniz “Dünya artık üret-kullan-at prensipli yaklaşımdan döngüsel ekonomi modeline geçiyor. Esasen bu bir tercihten ziyade zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Zira dünyamızın kaynakları sınırsız değil, dolayısıyla döngüsel ekonomiye geçişte toplumun bir fikri dönüşüm geçirmesi ve ‘çöp’ yaklaşımından uzaklaşması gerekiyor” dedi.

DİS 1 Ocak İtibarıyla Başlıyor

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber “kaynağında Ayrıştırma Sistemi Hayata Geçirilerek, Ekonomik Değer Yaratılmalı”Depozito İade Sistemi’nin (DİS) 1 Ocak 2025 itibarıyla başlayacağını ve ülkemiz için bir kazanç olacağını söyleyen PLASFED Başkanı, “Geri dönüşüm teknolojilerinde DİS’i uygulamayan gelişmiş bir ülke kalmadı. Plastik sektörünün çatı kuruluşu PLASFED olarak bizler, DİS’in uygulamaya geçmesini elbette istiyor ve destekliyoruz. Ancak bu işin başlangıcının olmazsa olmazı KAS’tır. Gelişmiş ülkeler, bunu 40 yıl önce devreye alarak ülke ekonomilerine değer kattılar. Bizler de vakit kaybetmeden sisteme dahil olmalıyız. Bunun da yolu KAS yani Kaynağında Ayrıştırma Sistemi’nden geçiyor” diye konuştu.

Turizm ve Gastronomi Üzerine: Slow Food

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Turizm Ve Gastronomi üzerine Slow Food

Turizm ve Gastronomi Üzerine: Slow Food

Ali Rıza DÖLKELEŞSatınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Turizm Ve Gastronomi üzerine Slow Food

Food Editör / Mutfak Yöneticisi

Dünya Gastronomisinde ve Yemek Kültüründe Son yıllarda ön plana çıkan bir oluşum Slow Food – sağlıklı beslenme bu iki birliktelik. Slow Food anlamı ise yemek masasında yavaş yemek, yani sadece doymak karın doyurmak değil lezzet almak yediği yemeği sindirerek yavaş ve yorumlayarak masa etrafında konuşarak lezzet, tat, besin değeri gibi yemeği öne çıkaran detayları tartışarak yemek. Bu akımı Dünya genelinde başlatan kişi ise 1982 yılında İtalyan sosyolog-gazeteci Bay Carlo Petrini olmuş ve bu oluşumu ülkeler genelinde dernekleşmeye sosyal yönde gruplar, birlikler oluşturarak tüm dünya genelinde duyulmasını ve destek görmesini sağlamış.

Slow Food her şeyden önce ciddi anlamda bir `insan hakları` harekâtı gibide algılana bilinir. Bu algıyı savunmadaki amacım ise yemek masasının sadece karın doyurma olmadığı tam aksine aileleri, arkadaşlıkları, dostlukları, iş ortamlarını gibi benzeri güzel oluşumları birleştiren bir kültür bir adap olduğu kaçınılmazdır. Slow Food Televizyon programlarına da sufle vermiş olup şuanda kanallarda izlenen yemekteyiz vb. Programlarda bu felsefeden gelmektedir. Slow Food ile birlikte otel mutfaklarında, restoranlarda olmazsa olmaz minimalist yani detaylı yemek hazırlama olgusu ortaya çıkmıştır. Bu akımdaki amaç sağlıklı yemekler yapabilmek, kullanılan malzemeleri iyi seçebilmek ve sağlıklı pişirme teknikleri iyi kullanmak. Hayatımızın birçok yerinde yer almış olan detaylar mutfağımızda ise Slow Food ile birlikte Detaylara inen bir mutfak olarak otel mutfaklarında yerini almıştır.

Bunun ile alakalı otel mutfaklarımızda bu ürünleri kapsayan büfelerimizde ve özel restoranlarımızda menüler oluşturulmaya başlanmıştır. Sağlıklı Beslenme üzerine kurulmuş açık büfelerimizde sabah, öğlen ve akşam köşeler oluşturulmuştur. Bu açık büfe köşelerimizden misafirler almış oldukları yemeğin, salatanın, tatlının, mezenin kaç gramında ne kadar kalori olduğunu görerek ve ne kadar tüketmesi gerektiğini bilerek alacaktır. Tatili boyunca sağlıklı beslenme yapacaktır.

Şunu unutmamak lazım yemek bir kültürdür. Önemli olan karın doyurmak değil, sağlıklı bir şekilde, damak tadının ön planda olduğu, yenen yemeğinin tadına varıldığı ve masada daha uzun süre geçirilerek o yemeği yorumlayarak özüne, kültürüne, yöresine yapım aşamalarına ve pişirim tekniklerini tartışarak yemek ve dolayısı ile sağlıklı beslenmek hayatımızın her evresinde aradığımız detaycı yaklaşım artık yediğimiz her üründe aranılmaktadır.

Sağlıklı Mutlu Günler diliyorum. Damak tadınızdan ‘’ Bir Tutam Lezzet ‘’ eksik olmasın…

‘’ Sevdiğim Sözler’’

En iyi Buğday Yarışması;
Her yıl yapılan ‘en iyi buğday’ yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi ‘’ Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor’’ dedi.
—Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,
-Neden olmasın, dedi çiftçi.
—Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir. ‘’ Şefler olarak ta bizimde düşüncemiz hep birlikte olmak ve en iyi ürünü hep birlikte çıkartmak’’.

 

 

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Turizm Ve Gastronomi üzerine Slow FoodAli Rıza DÖLKELEŞ

Limak Cyprus Deluxe Hotel

Food Editör / Mutfak Yöneticisi

chefard@hotmail.com

 

Sürdürülebilir Gelecek Platformu COP29 Yolculuğunu Başlattı!

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Sürdürülebilir Gelecek Platformu Cop29 Yolculuğunu Başlattı!

Sürdürülebilir Gelecek Platformu COP29 Yolculuğunu Başlattı!

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Sürdürülebilir Gelecek Platformu Cop29 Yolculuğunu Başlattı!Sürdürülebilir Gelecek Platformu, Azerbaycan’ın başkenti Bakü ev sahipliğinde, 11-24 Kasım 2024 tarihleri arasında düzenlenecek COP29 Taraflar Konferansı’nda Türkiye’den kendi pavilyonuna sahip tek sivil inisiyatif olarak yer almaya hazırlanıyor.

Trendyol katkılarıyla, Green Zone’da katılımcılarla buluşacak olan Sürdürülebilir Gelecek Platformu; iklim iletişimine değer katan, sürdürülebilir vizyonu benimseyen seçkin ve sorumlu markalar, STK’lar ve liderlerle COP29 öncesinde bir araya geldi ve COP29’a dair tespitlerini, çözümlerini ve vizyonunu içeren sunumlar gerçekleştirdi.

Tarım, iklim, insan temalarında iletişim stratejileri sunan, sektörlerin ticari gelişimine katkı sağlayan etkinlikler ve projeler ile profesyoneller için yeni bağlantılar ve network’lerini geliştirmeleri için platformlar oluşturan uluslararası bir kuruluş olan Agriconnect Türkiye bünyesinde hayata geçen Sürdürülebilir Gelecek Platformu, sektör liderleri ve toplum üyelerini bir araya getirerek sürdürülebilir bir gelecek için ortak hedefler doğrultusunda çalışmalar yapılmasını sağlıyor ve değerli komisyon üyeleri ile ortak çalışmalar ortaya koyuyor.

Ülkelerin siyasi ve politik yaklaşımlarının dışında görüşlerin yansıtılması ve tartışılabilmesi, farklı yaklaşım ve önerilerin temsil düzeyinde seslendirilmesini sağlayan bir platform olduklarının altını çizen, Türk Devletlerinden Londra’ya uzanan geniş bir ağa sahip olan Agriconnect Türkiye CMO’su Havva Olçum, Azerbaycan, Bakü ev sahipliğinde, 11-24 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek COP29 kapsamında yer alarak müzakereleri takip edeceklerini, sahip oldukları pavilyonda paneller ve etkinlikler düzenleyeceklerini belirtti. Agriconnect Türkiye olarak Sürdürülebilir Gelecek Platformu ile “iklim” konusuna dikkat çekmenin öncelikli amaçları olduğunu belirten Olçum; markalar, akademi, STK temsilcileri, iklim elçileri ve sektör temsilcilerini COP29’daki The Green Zone alanında, Trendyol’un ana sponsor olarak yer aldığı Sürdürülebilir Gelecek Pavilyonu’nda bir araya getireceklerini dile getirdi.

Küresel bağlamda iklim değişikliğine karşı ortak önlem alınabilmesi ve bu önlemlerin konuşulması için en doğru zamanda olunduğundan bahseden Havva Olçum; “Sürdürülebilir Gelecek Platformu olarak üç yılı aşkın süredir bu hedef ve amaçlar doğrultusunda etkinlikler ve zirveler gerçekleştiriyoruz. Bu konunun her geçen gün daha önemli olacağının altını çiziyor ve iklim iletişiminin önemini vurguluyoruz. Türkiye ve Azerbaycan’ın alanında öncü isimleri tarafından oluşturduğumuz Sürdürülebilir Gelecek Danışma Kurulumuz ile yıl boyu sürecek etkinlikler ve konferanslar gerçekleştirecek ve hazırlanan raporları kamuoyu ile paylaşacağız” dedi.

Sürdürülebilirlik konusunda kıymetli çalışmalar yapan, bu çalışmalarını sorunları ve çözüm önerilerini sunabilecekleri en doğru ve uluslararası platformda paylaşabilmeleri için markalara uygun platformu sunduklarını belirten Olçum, “11 gün boyunca 11 Ana Temada -Tarım, Su, Gıda, Enerji, Moda, Teknoloji, Finans, Şehir&Mobilite, Turizm & Ulaşım ve Sağlık- özel sektör temsilcileri, uzman konuşmacılar ve STK’ların da aralarında bulunduğu paydaşlarımız ile beraber sürdürülebilirlik konusunu kamuoyunun dikkatine sunacağız. Trendyol, ana sponsorluğumuzu üstlenerek bu yolculukta baştan sona bizimle birlikte yürüyor. Su tema sponsorluğunu üstlenen ARC Water Energy ile SU temasında önemli konular ve içerikler için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Effect Burson İletişim Partnerliği ve İyi Gelecek Stratejik İş Birliğiyle, Goodspaces ev sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz bu buluşma ile COP29 öncesinde, COP29’a dair tespitlerimizi, çözümlerimizi ve vizyonumuzu paylaşmış olmaktan mutluyuz” diye ekledi.

“Hedefimiz Birlikte Dönüşüm”

Sürdürülebilir Gelecek Platformu COP29 yolculuğunda ana sponsor olarak yer alan Trendyol Grubu Kurumsal İletişim Direktörü İrem Poyraz, “Trendyol olarak sürdürülebilir bir geleceğe ancak birlikte atılacak adımlarla ulaşılabileceğine” inandıklarının altını çizdi. Poyraz sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle, geniş ekosistemimizde ‘Birlikte Dönüşüm’ hedefimizi ortaya koyuyor ve bu dönüşüm yolculuğunu herkes için hızlandırmaya çalışıyoruz. COP29 yolculuğu da bizim için bu ‘Birlikte Dönüşme’ hedefine hizmet ediyor. COP29’un Azerbaycan ayağındaki çalışmalarımızı da geçtiğimiz günlerde Bakü’de COP29 Başkanlığı ve Birleşmiş Milletler iş birliği ile düzenlediğimiz geniş katılımlı çalıştayla yaptık. Bugünkü paydaş buluşmamızla da Türkiye’deki çalışmalarımızı başlatmış oluyoruz. COP29’da Sürdürülebilirlik bakış açımızı, attığımız adımları, hedeflerimizi, projelerimizi ve tüm ekosistemimizde dönüşümü hızlandıran çalışmalarımızı katılımcılara aktaracağız.”

“Geleceğimiz için bundan daha kıymetli bir oluşum yok.”

İklim krizinin yıkıcı etkilerini her geçen gün artarak yaşadığımız bir dönem içerisinde olduğumuza dikkat çeken İyi Gelecek Sürdürülebilirlik Danışmanlık Kurucusu ve Sürdürülebilir Gelecek Platformu Danışma Kurulu Üyesi Aslı Pasinli; “Birleşmiş Milletler çatısı altında ülkelerin bir araya gelerek taahhütlerde bulunması ve önceki taahhütlerini gözden geçirmesi geleceğimiz için hayati bir önem taşıyor. İklim krizi ile mücadelede hükümetler arası bu büyük ve kapsayıcı toplantıyı takip etmeye özel sektörü, sivil toplumu ve diğer tüm paydaşları davet ediyoruz. Gelin, katkı verin, ilham verin, fikir alışverişinde bulunarak tartışmalara katılın. Zira, geleceğimiz için bundan daha kıymetli bir oluşum yok” yorumunda bulundu.

“Azerbaycan COP29 için Hazırlıklarını Sürdürüyor.”

COP29’un tüm taraflar ve Azerbaycan için öneminin altını çizen Azerbaycan KOBSKA – Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler ve Dernekleri Birliği Başkanı ve Sürdürülebilir Gelecek Platformu Danışma Kurulu Üyesi Nigar Alasgarova, bu yılın Azerbaycan’da ‘Yeşil Bir Dünya için Dayanışma Yılı’ olarak ilan edildiğini ve COP29’a ev sahipliği yapacakları için çok heyecanla hazırlıkların devam ettiğini belirtti. Alasgarova; özellikle Bakü ev sahipliği için COP29’a katılan misafirlerimiz için temsil ettiği derneğinin tüm üyelerinin gayretiyle seferber olacaklarını, platformun çalışmalarını da Bakü’de anlık olarak kamuoyuyla paylaşacaklarını aktardı.

“Amacımız, hem ülkemizde iklim değişikliği konusunun görünürlüğünü artırmak hem de ülkemizde bu konuda yapılan çalışmaları dünyaya tanıtmak.”

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Sürdürülebilir Gelecek Platformu Cop29 Yolculuğunu Başlattı!1992 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında taraf ülkelerin her senenin sonunda toplanıp bu alanda neler yapıldığını ve neler yapılması gerektiğini görüştükleri Taraflar Konferansı – COP’un 29’uncu edisyonunun bu yıl kardeş ülke Azerbaycan’ın başkenti Bakü ev sahipliğinde 11-24 Kasım 2024 tarihlerinde gerçekleştirileceğinin altını çizen Sürdürülebilir Gelecek Platformu Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz; “Senelerdir bu toplantılara gerek devlet gerek iş dünyası ve sivil toplum olarak katılım göstermemize rağmen çoğunlukla önemli bir verim alamadığımız söylenebilir. Bu sorunu çözmek amacıyla yola koyulan Sürdürülebilir Gelecek Platformu bu sene COP29’da hepimizi buluşturacak bir pavilyon almayı başardı. Bu pavilyonda amaç resmi ülke pavilyonu ile kısıtlı kalmadan iş dünyasının ve sivil toplumun iklim değişikliği alanında yaptıklarını tüm dünya ile paylaşmanın yanı sıra tüm bu bilgilerin ilgilenen tüm paydaşlara tüm sene boyunca ulaştırılmasını sağlayacak bir sistem oluşturmaktır. Sürdürülebilir Gelecek Platformu bu çabasına 2024 yılı boyunca Türkiye ve Azerbaycan’da düzenlediği toplantı ve konferanslarla başlamıştır ve COP29’un ardından bir sonraki COP’a kadar da bu çalışmayı sürdürecektir. Amaç hem ülkemizde iklim değişikliği konusunun görünürlüğünü artırmak hem de ülkemizde bu konuda yapılan çalışmaları dünyaya tanıtmaktır. Bu yolculukta herkesi birlikte yürümeye davet ediyoruz” dedi.

KOBİ’ler ve Sanayici İçin Tübitak Destekleri

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Kobi̇'ler Ve Sanayici İçin Tübitak Destekleri

KOBİ’ler ve Sanayici İçin Tübitak Destekleri

Cavit SOYSatınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Kobi̇'ler Ve Sanayici İçin Tübitak Destekleri

Devletimiz sanayicimizi, esnafımızı, çiftçimizi, üreticileri, araştırmacıları, yazılımcılarımızı desteklemeli. Ancak bu destekler il veya bölge bazlı değil, proje bazlı olmalı. Her zaman yenilikçi projeler desteklenmeli. Desteklerin tam hedefine ulaşabilmesi için sıkı denetimlerden geçmeli, öncesi ve sonrasında kontrol edilmelidir. Belirli kişi ve kurumlar değil, faydalı projesi olan herkes desteklenmelidir. Bu düşünceden yola çıkarak desteğin alınabilmesi için neler yapılması gerektiğini işin uzmanına sordum ve İLTEM Mühendislik Eğitim ve Danışmanlık LTD. ŞTİ. ‘den Ahmet Yavuz Bey konuyu özetledi. Ben de faydalı olur diyerek sizinle paylaşmak istedim.

1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), ülkemizin teknoloji ve inovasyon alanında gelişmesini teşvik etmek amacıyla çeşitli destek programları sunmaktadır. Bu programlar arasında yer alan 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, KOBİ’lerin (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler) ve büyük ölçekli firmaların Ar-Ge faaliyetlerini desteklemeyi amaçlamaktadır. Bu makalede, her iki programın güncel durumu, başvuru süreçleri ve destek miktarları hakkında bilgi verilecektir.

1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı

1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, KOBİ’lerin Ar-Ge ve yenilik kapasitelerini artırmak amacıyla tasarlanmış bir programdır. Program, ilk defa Ar-Ge projesi geliştiren veya geliştirmeyi planlayan KOBİ’lere maddi destek sağlayarak, onların inovasyon süreçlerine katılımını teşvik etmektedir.

  • Destek Miktarı: Program kapsamında projelere %75’e varan oranlarda hibe desteği sağlanmaktadır. Proje başına sağlanabilecek maksimum destek miktarı 2,5 milyon TL’dir.
  • Proje Süresi: Projeler için belirlenen azami süre 18 ay olarak belirlenmiştir. Ancak, gerek görülmesi durumunda ek süre talep edilebilir.
  • Desteklenen Giderler: Projelerdeki personel giderleri, malzeme giderleri, seri imalatta kullanılmayan makine-teçhizat alımları, danışmanlık hizmetleri, yazılım alımları gibi kalemler destek kapsamında değerlendirilmektedir.

1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı

1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, Türkiye’deki büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerini desteklemeyi amaçlayan bir programdır. Bu program, firmaların rekabet gücünü artırmak, teknolojik gelişmelerini hızlandırmak ve yenilikçi çözümler üretmelerine katkı sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.

  • Destek Miktarı: 1501 programı kapsamında firmalara proje bazında %75’e kadar hibe desteği verilmektedir. Proje bütçesi ile ilgili bir sınır bulunmamaktadır. Diğer taraftan 19.000.000 TL’ den daha yüksek projeler için proje öneri başvurusu aşamasında ekonomik fizibilite raporu sunulması gerekmektedir.
  • Proje Süresi: Projeler için belirlenen azami süre 36 ay olarak tanımlanmıştır.
  • Desteklenen Giderler: Proje kapsamında personel giderleri, malzeme giderleri, yazılım giderleri, danışmanlık hizmetleri gibi kalemler desteklenmektedir.

Güncel Başvuru Süreçleri ve Değerlendirme Kriterleri

Her iki program için de başvuru süreci, TÜBİTAK’ın Proje Değerlendirme Sistemi (PRODIS) üzerinden çevrimiçi olarak gerçekleştirilmektedir. Başvurular, belirli dönemlerde açılan çağrılar doğrultusunda kabul edilmektedir. Başvuruların değerlendirilmesinde, projelerin Ar-Ge niteliği, yenilikçilik derecesi, uygulanabilirlik, ekonomik katkı potansiyeli ve firmanın projeyi gerçekleştirme kapasitesi gibi kriterler göz önünde bulundurulmaktadır. TÜBİTAK, projelerin değerlendirme sürecini uzman hakemler aracılığıyla gerçekleştirir ve uygun bulunan projeler için destek sözleşmeleri imzalanır. Destek almaya hak kazanan projeler, TÜBİTAK tarafından belirli periyodlarda izlenir ve ilerleme raporları talep edilir.

TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge ve 1501 Sanayi Ar-Ge Proje Desteklerine Başvuru Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

  1. Proje Fikri ve Ar-Ge Niteliği

Proje hazırlığının en önemli aşaması, proje fikrinin doğru tanımlanması ve bu fikrin Ar-Ge niteliği taşıdığından emin olunmasıdır. Projenizin gerçekten yenilikçi, daha önce yapılmamış bir çözüm önerisi sunması, teknik riskler içermesi ve mevcut bilgi birikimine katkı sağlayacak özellikte olması gerekmektedir. Ayrıca, projenin sektörel ihtiyaçlara yanıt vermesi ve uygulanabilir olması da önemlidir. Proje fikrinin yenilikçi olması, piyasada mevcut çözümlerden farklı ve üstün niteliklere sahip olması gereklidir. Proje, çözümlenmesi gereken teknik zorluklar ve belirsizlikler içermelidir. Bu, projenin gerçek bir Ar-Ge projesi olduğunun göstergesidir.

  1. Proje Amacı ve Hedefleri

Proje başvurusunda, projenin amacı ve hedefleri açık ve net bir şekilde tanımlanmalıdır. Amaç, projenin neden yapıldığını ve hangi sorunu çözmeyi hedeflediğini belirtirken; hedefler, projenin sonunda elde edilmesi beklenen somut sonuçları içermelidir. Hedeflerin spesifik, ölçülebilir, ulaşılabilir, ilgili ve zamana bağlı (SMART) kriterlere uygun olması beklenir. Projenin sonunda elde edilecek çıktılar somut ve ölçülebilir olmalıdır. Bu, projenin başarısının değerlendirilmesinde önemli bir kriterdir.

  1. Proje Planı ve İş Paketleri

Başarılı bir proje için detaylı bir proje planı ve iş paketleri oluşturulmalıdır. İş paketleri, projenin hangi aşamalardan geçeceğini, her aşamada hangi faaliyetlerin gerçekleştirileceğini ve bu faaliyetlerin kim tarafından yürütüleceğini tanımlar. Proje planı, proje süresince karşılaşılabilecek riskleri öngörmeli ve bu risklere karşı alınacak önlemleri içermelidir. Proje sürecinde her iş paketinin başlangıç ve bitiş tarihleri, gerekli kaynaklar ve sorumlu kişiler belirlenmelidir. Projede karşılaşılabilecek riskler ve bu risklerin nasıl yönetileceği üzerine bir strateji geliştirilmelidir.

  1. Bütçe Planlaması

Projenin başarılı bir şekilde yürütülmesi için doğru bir bütçe planlaması yapılmalıdır. Bütçenin projenin ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlanması, gereksiz harcamalardan kaçınılması ve her bir harcama kaleminin açık bir şekilde tanımlanması gerekmektedir. TÜBİTAK, başvurulan projelerde bütçe kalemlerini detaylı olarak inceler ve gereksiz veya abartılı harcamalara onay vermez. Projede yer alacak her bir harcama kalemi için gerçekçi ve detaylı bir maliyet hesaplaması yapılmalıdır. TÜBİTAK tarafından desteklenen ve desteklenmeyen gider kalemleri dikkatlice incelenmeli ve bütçe buna göre hazırlanmalıdır.

  1. Proje Ekibi ve Yeterlilikler

Projenin başarısı büyük ölçüde proje ekibinin yetkinliğine bağlıdır. Projeyi yürütecek ekibin, gerekli teknik bilgi ve deneyime sahip olması, projenin başarılı bir şekilde tamamlanması için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, ekip üyelerinin proje kapsamında hangi sorumlulukları üstleneceği net bir şekilde tanımlanmalıdır. Proje ekibi, proje kapsamında gerçekleştirilecek her bir faaliyeti yürütebilecek teknik bilgi ve deneyime sahip olmalıdır. Ekip üyelerinin sorumluluk alanları açıkça belirlenmeli ve her bir iş paketinin sorumlu kişisi netleştirilmelidir.

  1. Projenin Ekonomik ve Sosyal Etkisi

TÜBİTAK, desteklediği projelerin ekonomik ve sosyal etkilerini de dikkate alır. Projenin tamamlanmasının ardından yaratacağı istihdam, katma değer, rekabet gücü gibi ekonomik katkılar ile topluma sağlayacağı sosyal faydalar değerlendirilir. Bu nedenle, proje başvurusunda projenin sağlayacağı ekonomik ve sosyal katkılar da net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Projenin ülke ekonomisine katkısı, ihracat potansiyeli, istihdam yaratma kapasitesi gibi unsurlar üzerinde durulmalıdır. Projenin topluma sağlayacağı sosyal faydalar, çevresel etkiler, toplumsal kalkınmaya katkıları gibi hususlar belirtilmelidir.

  1. Başvuru Dokümanlarının Hazırlanması

Başvuru sürecinde, TÜBİTAK tarafından istenen tüm belgelerin eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlanması gerekir. Proje önerisi, teknik raporlar, bütçe formları, ekip üyelerinin özgeçmişleri gibi belgeler, başvurunun kabul edilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu belgelerin TÜBİTAK’ın belirlediği formatta ve gerekliliklere uygun olarak hazırlanması gerekir. TÜBİTAK’ın istediği tüm belgeler eksiksiz olarak sunulmalıdır. Eksik veya hatalı belgeler, başvurunun reddedilmesine neden olabilir. Belgeler, TÜBİTAK’ın belirlediği format ve yönergelere uygun olarak hazırlanmalıdır.

Sinop üni Tto

Sonuç

TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Programı, Türkiye’deki işletmelerin Ar-Ge ve inovasyon kapasitelerini artırarak, rekabet güçlerini ve teknolojik yetkinliklerini geliştirmelerine olanak tanımaktadır. Bu programlar, firmaların sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmalarında önemli bir rol oynamaktadır ve işletmelerin bu desteklerden azami ölçüde yararlanması, ülke ekonomisine de ciddi katkılar sağlayacaktır.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Kobi̇'ler Ve Sanayici İçin Tübitak DestekleriBu nedenle, hem KOBİ’lerin hem de büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının bu programlara aktif katılım göstermesi büyük önem taşımaktadır. TÜBİTAK 1507 KOBİ Ar-Ge ve 1501 Sanayi Ar-Ge destek programlarına başvuru yaparken, yukarıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi, başvurunuzun kabul edilme şansını artıracaktır. Proje fikrinizin doğru tanımlanması, bütçe ve iş planlamasının gerçekçi yapılması, ekibinizin yetkinliği ve projenizin yaratacağı ekonomik ve sosyal etkiler, başvurunun başarısını belirleyen kritik faktörlerdir. TÜBİTAK destek programlarından yararlanarak işletmenizin Ar-Ge kapasitesini geliştirebilir ve rekabet gücünüzü artırabilirsiniz.

Cavit SOY

Tedarik Zincirinde Planlama Sürecine İlişkin Problemler

Tedarik Zincirinde Planlama Problemleri Adil ünal

Tedarik zincirinde planlama çok boyutta ele alınmaktadır. Tedarik ve satış ağının planlanması, talep tahmin analizi ile birlikte fiili ve tahmini taleplere ilişkin malzeme/tedarik/üretim planlarının hazırlanması, depo kapasite planlaması ve ürünlerin rota planlaması ile müşterilere sevki gibi konuları kapsamaktadır. Planlama sürecine ilişkin problemler 4 farklı boyutta ele alınabilmektedir (Şekil 1).

Şekil 1. Tedarik Zincirinde Planlama Problemleri
Tedarik Zincirinde Planlama Problemleri

Planlama eksiklikleri ve plan sapmaları yöneticilerin ilk sırada vurguladığı problem alanıdır. Planların hatalı yapılması ile talep tahminindeki uyuşmazlıklar nedeniyle plan sapmalarının (shortfall) oluşması katılımcılar tarafından vurgulanmıştır. Satış tahminlemede matematiksel model kullanılmaması ve başarısız satış tahminleri, planlama sürecindeki diğer problemlerdir. Tahminleme sürecinin işletmelerimizin tedarik zinciri operasyonlarını yönlendiren süreç olduğu göz önünde bulundurulduğunda, matematiksel model veya tahminleme yazılımları kullanılmadan gerçekleştirilmesinin tüm operasyonlarda problemlere yol açacağı tahmin edilebilmektedir.

Müşteri taleplerinin öngörülebilir olmaması planlama sürecinde vurgulanan bir başka problemli alandır. Bu konuda işletmenin ürettiği ürün gruplarının türüne göre (hızlı tüketim ürünleri, ambalajlanmış tüketici ürünleri, dayanıklı tüketim malları) veya ürünün talep karakteristiklerine göre (yılın her döneminde düzenli talebi olması veya tam karşıtı sezonsallık içeren ürünler) bir değerlendirme yapılabilmektedir. Pazara yeni rakiplerin girmesi, ekonomik krizler, teknolojinin değişimi, tüketici eğilimlerindeki değişiklikler gibi birtakım konular da müşteri taleplerinde dalgalanmalara sebep olabilmektedir. Müşteri siparişleri ile işletme bütçe tahmini arasındaki uyumsuzluk da bir diğer problemli alandır.

Genel itibari ile planlama süreci problemleri değerlendirildiğinde, işletmenin talep öngörülerine ilişkin çalışmalarında yaşadığı sorunlar vurgulanmıştır. Modern tekniklerin ve yazılım sistemlerinin kullanımı ile planlama kaynaklı hataların en aza indirilmesi mümkün olabilmektedir.

Satış ve Operasyon Planlama eğitimleri ile işletmenizdeki tedarik zinciri planlama problemlerinin önüne geçebilirsiniz. Eğitim içeriği için kataloğumuzu inceleyebilirsiniz.

Satış Ve Operasyon Planlama Eğitimi

 

Alım Talebi: Karolam Asma Tavan Levha

Alım Talebi Karolam Asma Tavan Levha

Bir firmamız için, 60cm x 60cm ölçülerinde, beyaz renk, karolam asma tavan levhası alımı yapılacaktır. Tercihen 10’lu paketler halinde olması beklenmektedir. Hedef alım, 10.000 adet levhadır. Teslim yeri İstanbul Avrupa Yakası olup, ödeme şekli peşindir(nakit).

İlgili olan üretici ya da satıcıların, ürün spekleri ve diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi Karolam Asma Tavan Levha

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (600 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Türkiye İş Bankası’nın Uluslararası Atatürk Konferansı

Tedarik Zinciri Danışmanlığı Haber Türkiye İş Bankası’nın Uluslararası Atatürk Konferansı

Türkiye İş Bankası’nın Uluslararası Atatürk Konferansı

Tedarik Zinciri Danışmanlığı Haber Türkiye İş Bankası’nın Uluslararası Atatürk KonferansıTürkiye İş Bankası’nın, 100. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlıklı uluslararası konferansın ikinci gününde; “Ekonomik Büyüme Yolunda” başlıklı bir panel ile alanında uzman isimler tarafından “Bankacılık 5.0 ve Akıllı Ekonomilere Doğru”, “Geleceğe Bir Köprü: Bilişimin Geleceğinde Sırada Ne Var?” başlıklı konuşmalar gerçekleştirildi.

Brett King: “Çin, 2050’de belki de akıllı ekonomi tanımına uyan tek ülke olacak”

Gelecek bilimci ve yazar, dünyanın ilk mobil ve indirilebilir banka hesabına sahip başarılı mobil girişimi Moven’ın kurucusu ve CEO’su Brett King, dünyanın önümüzdeki dönemde akıllı ekonomiler ve hala 20. yüzyıl sanayisine dayalı ekonomiler olarak ikiye ayrılacağını, kendi ürettiğimiz bir zeka ürünüyle müzakere etmek durumunda kaldığımız bir dönemin başladığını ve yapay zekanın hayatımıza tam olarak dâhil olma sürecinin 5 yıl gibi kısa bir dönemde gerçekleşeceğini söyledi.

Akıllı ekonomilerde kağıt sözleşmelerin yerini akıllı sözleşmelerin alacağını ifade eden King, “Merkez Bankaları da akıllı paralara yönelmeye başladı ancak akıllı sözleşmeler dolarla ya da geleneksel soğuk bankacılık sistemleri ile çalışmayacak. Yeni para birimleri kullanacak, yeni nesil ürünler üzerine çalışacak” dedi.

Çin’in 2030’lu yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi olacak şekilde ABD’yi geçmesinin beklendiğine işaret eden King, “Çin, önümüzdeki 30-40 yıl içinde ABD ekonomisinin 2-3 katına çıkabilir. 2030’larn sonuna gelindiğinde ABD’nin ulusal borç uçurumuna düşmesi, borcunun GSYİH’a oranının yüzde 200’lere ulaşması bekleniyor. Çin ise önümüzdeki 30-40 yılda hem ekonomisini büyütecek hem de hiçbir ülkenin yapamayacağı yatırımları yapacak. Çin, 2050’de akıllı ekonomilerden biri olacak ve belki de bu tanıma uyan tek ekonomi olacak” diye konuştu.

“Geleceğin bankası bir dizi algoritmadan oluşacak”

Brett King, önümüzdeki 50 yılda bankacılığın dönüşümüne ilişkin olarak ise şu anda kendisini güncel gelişmelere adapte etmiş geleneksel bankalar, yapay zekâ oyuncuları, teknoloji devleri ve fintekleri içeren bir bankacılık ekosistemi oluştuğunu belirterek, finteklerin hızlı büyümesine ve geleneksel bankaların yerini alma potansiyeline dikkat çekti.

King, “2030 ve 2040’larda bankacılığı teknoloji şirketleri yönetecek. Teknoloji şirketi olmayı hedeflemeyen bankalar gelecekte var olmayacak. Gelecekte akıllı ekonomilerin merkezinde makineden makineye operasyonların yürütüldüğü ve arka planında yapay zekanın olduğu bir ekonomi olacak. Geleceğin bankası bir dizi algoritmadan oluşacak” diye konuştu.

Philippe Aghion: “Kapsayıcı bir inovasyon ekosistemi kurulmalı”

Konferansta, Afşin Yurdakul’un moderatörlüğünü yaptığı “Ekonomik Büyüme Yolunda” panelinde, büyüme ekonomisine yönelik çalışmalarıyla tanınan, Collège de France ve London School of Economics’te profesör olan Philippe Aghion, “Yaratıcı yıkıcılığın gücü” başlıklı sunumuyla, dünyada ekonominin ve teknolojinin geleceğine dair görüşlerini paylaştı.

Prof. Dr. Philippe Aghion, yaratıcı yıkımın Joseph Shchumpeter’in icat ettiği bir kavram olduğunu ve yeni inovasyonların eski teknolojilerin yerine geçme hızını anlattığını belirtti. Bu kavrama göre yeni teknolojilerin eskilerin önüne geçerken onları geçersiz kıldığını ve bütün bu paradigmanın arasında bir çatışma olduğunu ifade eden Aghion, inovasyon odaklı gelişmenin aynı zamanda ekonomiye bağlı olduğunu; engellerle dolu, inovasyonu engelleyen bir ekonomide büyümenin gerçekleşemeyeceğinin altını çizdi.

Teknoloji ve yapay zekâya karşı iyimser yaklaştığını ifade eden Prof. Dr. Philippe Aghion, ABD’de olduğu gibi Avrupa’da ve Türkiye’de de kapsayıcı bir inovasyon ekosistemi kurulması, orta gelir tuzağına düşmeden teknolojiye ayak uydurulması gerektiğini söyledi.

Ufuk Akçiğit: “Ekonomik büyüme verimliliğe, verimlilik teknoloji ve bilime bağlı”

MIT ve Pennsylvania Üniversitesi’nin ardından Chicago Üniversitesi’nde çalışan ekonomist Prof. Dr. Ufuk Akçiğit ise orta gelir tuzağına dikkat çekerek, “Tabii ki büyüyoruz. Ancak soru, ulaşmak istediğimiz yerlere gelebilmek için istediğimiz seviyelerde büyüyebiliyor muyuz? Türkiye’nin son 10 yıldaki ortalama büyümemiz %3,7. Başarılı 34 ülkenin bizim seviyemizdeyken ortalama büyümesi %5’ler, 6’lar civarında” dedi.

Ülkelerin ileriye doğru sıçrama yapabilmeleri için uzun vadeli düşünmeleri gerektiğini, anlık değil uzun vadeli büyümelerin sonuç verdiğini vurgulayan Akçiğit, “Ekonomik büyüme verimliliğe, verimlilik de teknolojiye ve bilime bağlı. Üç şeye artık dikkat etmemiz gerekiyor; bilime ve bilim insanlarına artık hak ettikleri değeri göstermek, şirketlerimizin dünyadaki teknolojileri üretebilecekleri ortam ve politikalar geliştirmek, fikri ve vicdanı hür gençlerimizin hayal kurabilecekleri ve hayallerini gerçekleştirebilecekleri düşünce özgürlüğü ortamını sağlayabilmek” dedi.

Ana Paula De Jesus Assis: “Tüm süreçlerin merkezinde her zaman insan olmalı”

IBM EMEA Başkanı ve Genel Müdürü Ana Paula De Jesus Assis de “Geleceğe bir köprü: Bilişimin geleceğinde sırada ne var?” başlıklı konuşmasında, teknolojilerin hızla dönüştüğü ve bilişim kapasitesinin baş döndürücü hızla değiştiği dijitalleşme çağında artan bilişim kapasitesiyle sanayide, bilimde, toplumda inanılmaz fırsatların ortaya çıkacağını söyledi.

Çok güçlü bir potansiyele sahip olan kuantum bilgisayarlarla çalışırken hata yapmamak için çok spesifik metotlar geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Assis, “Kuantum bilgisayarların klasik bilgisayarların çözemeyeceği sorunları çözebileceğini gördük. Kuantum bilgisayarlar da artık hayatımıza elverişli hale gelmeye başladı. Klasik bilgisayarları günlük işlerimizde kullanmaya devam edeceğiz ancak daha karmaşık alanlarda, ilaç alanında, belli hastalıkların kesin tedavisinin bulunmasında, yeni keşifler yapmada, belli bir ilacın moleküler seviyede ne şekilde kullanılabildiğini görmede kuantum bilgisayarlara ihtiyacımız var” diye konuştu.

Ana Paula De Jesus Assis, yapay zeka, üretken yapay zekaya da işaret ettiği konuşmasında, “Bu alanda  devrimsel nitelikte olan şey; bu teknolojinin kendi kendine öğrenebilen ilk teknoloji ve zaman içerisinde kendi kendine öğrenmeyi geliştirebilecek olması. Kuantum bilgisayarları iyileştirmek için yapay zekayı kullanmak gerekecek” dedi.

Tedarik Zinciri Danışmanlığı Haber Türkiye İş Bankası’nın Uluslararası Atatürk KonferansıTeknolojide, dijitalleşmedeki tüm süreçlerin merkezinde her zaman insanın olması gerektiğini vurgulayan Assis, “İnsanlar kendi yetkinliklerini geliştirmek, daha akıllı olmak için teknolojiyi kullanmalıdır. Geleceğe hazır olmak için teknolojiyle haşır neşir olmamız ama bir taraftan da değerlere ve doğru eğitime sahip olmamız gerekiyor” yorumunu yaptı.