Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu
“Yoksulluğu azaltmadan zenginliği arttıran ve suç işleme bakımından, sayılardan daha hızlı artış gösteren bir toplumsal sistemin özünde çürümüş bir şeylerin olması gerekir.” Karl Marx
Sınır ötesi göçe sebep olan faktörler; küreselleşme, fakir ve zengin ülkelerin nüfus yapılarındaki farklılıklar, bölgeler arasındaki gelir adaletsizliği ile gönderen ve kabul eden ülkeler arasındaki göç şebekeleri olarak ifade edilmektedir.
Günümüzde küreselleşmenin geldiği nokta ülkeleri göç-veren ve göç-alan ülkeler olarak ayırmanın zor olduğunu göstermektedir. Günümüzde yoğun göç dalgaları yaşanmaktadır. 2050 yılına kadar, dünya çapında yüzlerce milyon iklim mültecisi olacağı ifade edilmektedir. İklim kaynaklı göç farklı bir göç birimi olarak görülmektedir. Küresel ısınmanın en dramatik sonuçlarından biri olarak göç, bir insanlık felaketi ve uluslararası güvenliğe bir tehdit olarak sunulmaktadır.
Küresel göçler incelendiğinde, 1950 ve 2015 yılları arasında, Avrupa, Kuzey Amerika ve Okyanusya en çok göç alan yerlerdir. Diğer taraftan Afrika, Asya, Latin Amerika ve Karayipler en çok göç veren ülkelerdir. 2000-2015 yılları arasında; Avrupa, Kuzey Amerika ve Okyanusya yılda ortalama 2,8 milyon göç alarak, dünyadaki en büyük göçün olduğu yerler olmuştur. 2000-2015 yılları arasında, yüksek gelirli ülkeler, düşük ve orta gelirli ülkelerden, yılda 4,1 milyon göç almışlardır.
2030’un sonlarına gelindiğinde, uluslararası göçten daha yüksek seviyelerde gerçekleşecek iç göç, gelişmekte olan ülkelerdeki hızlı şehirleşme, bazı ülkelerde ise iklim değişikliği ve çevresel faktörler tarafından yönlendirilecektir. İklim değişikliği kaynaklı göç, Afrika ve Asya’nın bazı bölgelerinin tarıma bağımlı olması ve Asya’nın olağanüstü hava olaylarına karşı duyarlı olması nedeniyle Afrika ve Asya’yı, diğer ülkelerden daha çok etkileyecektir. Kuraklığın neden olduğu göçler, dünyada artan bir sorun olacaktır.
Küresel göç sorunlarının çözümü için küresel iş birliği en önemli konudur. Günümüzde göç ve göçmen politikaları, ülkelerin milli çıkarları etrafında şekillenmektedir. Göç olgusu, uluslararası yasal bir rejimin kapsamadığı bir alanda yer almaktadır. Ülkeler, küresel ve bölgesel düzeyde oluşturulan platformlar aracılığıyla, göçe ilişkin sorunlara çözüm aramaktadır. Ancak bu çabaların daha küresel ve tutarlı bir çerçeve içinde yapılması gereklidir.
Bütün insanların, yoksulluktan uzak ve istedikleri ekonomik olanaklara eşit olarak sahip olma talebi mevcuttur. Birleşmiş Milletler raporlarına göre; hala 700 milyondan fazla insan, büyük bir fakirlik içinde yaşamaktadır. Refah düzeyinin düşük olması; yiyeceğe, suya, eğitime, enerjiye, sağlığa erişime de engel olmaktadır. Teknolojik gelişmeler ise bunlara ulaşmayı kolaylaştırmaktadır. Teknoloji; dikey tarım, dijital tarım, kültür et üretimi gibi yöntemlerle, daha kolay ve ucuz gıda üretimine imkân sağlamaktadır. Bu tür kolaylıklar ise tüm insanların refah seviyesini artırmakta ve sağlıklı tüketimi teşvik etmektedir. Rüzgâr, güneş gibi temiz ve yenilenebilir enerjiye, teknolojik gelişmeler ile ulaşılabilmektedir.
Küreselleşme, ekonomi açısından ticaretin ve yatırımın önündeki engellerin kaldırılmasını ifade etmektedir. Küreselleşmenin öncelikle dış ticareti ve iktisadi büyümeyi artırmasından dolayı, iç ve dış piyasalara erişim imkânını artacağından, verimlilik ve ortalama gelir artmaktadır. Küreselleşme hem yurt içinde hem de ülkeler arasındaki gelir farklılıklarını artırmaktadır. Dünyadaki gelir dağılımı, gittikçe eşitsiz bir hale gelmektedir. Bu durum ise sürdürülemezdir. Günümüzde küreselleşme, ülkelerde ve ülkeler arasında dengesiz sonuçlar yaratmaktadır. Zenginlik yaratılıyor fakat birçok ülke ve birçok halk, bunun yararlarına ortak olamıyor. Bu sürecin şekillenmesinde halk seslerini ya hiç veya çok az duyurabiliyor. Bu küresel dengesizlikler, ahlaki yönden kabul edilemez olduğu gibi, politik yönden de sürdürülemez durumdadır. Küresel düzeyde siyasal ve ekonomik istikrar için; ülkeler arasındaki gelir farklılıklarının minimize edilmesi önemlidir. Dünyada gelir dağılımındaki bu farklılıkları gösteren (Gini katsayısı), aşağıdaki tabloda belirtilmektedir. Gini katsayısı arttıkça, gelir dağılımındaki fark artmaktadır.
Tablo 1. Gini Katsayısı ve Ülkeler Sıralaması
1 | Danimarka | 24,7 | 70 | Türkiye | 40,0 |
2 | Japonya | 24,9 | 76 | ABD | 40,8 |
3 | İsveç | 25,0 | 89 | Çin | 44,7 |
4 | Belçika | 25,0 | 106 | Arjantin | 52,2 |
5 | Çekya | 25,4 | 117 | Brezilya | 59,3 |
14 | Almanya | 28,3 | 120 | Orta Afrika | 61,3 |
25 | Rusya | 31,0 | 121 | Sirere Leone | 62,0 |
34 | Fransa | 32,7 | 122 | Botsvana | 63,0 |
37 | Kanada | 33,1 | 123 | Lesoto | 63,2 |
48 | Yunanistan | 35,4 | 124 | Namibya | 70,7 |
52 | İngiltere | 36,0 |
Gelir dağılımında artan bu eşitsizlikler, finans piyasalarında oluşan değişmelerle birleşince, krizleri oluşturmaktadır. Michael Porter; “Yaygın kanaat olarak büyük şirketlerin, yerel toplumun aleyhine zenginleştiklerini” ifade etmektedir. Küreselleşmenin etkisini homojen ve standart olarak düşünmek doğru değildir. Tablo 2’de dünya genelinde günde 1.25 $ gelirle yaşayan insanların oranı gösterilmektedir.
Tablo 2. Dünya Genelinde Günde 1,25$ Gelirle Yaşayan İnsanların Oranı (%)
1990 | 2010 | 2015 | |
Gelişmekte Olan Ülkeler (Çin Hariç) | 41 | 26 | 20,5 |
Gelişmekte Olan Ülkeler | 47 | 22 | 23,5 |
Sahra Altı Afrika | 56 | 48 | 28 |
Güney Asya | 51 | 30 | 25,5 |
Güney-Doğu Asya | 45 | 14 | 22,5 |
Dünya | 36 | 18 | 18 |