Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu
“Hiçbir iş insana bağlı kalmamalıdır, başarıların devamı için kurumlaşma şarttır.” Sakıp Sabancı
20. yüzyılın sonlarında kurumsallaşma kavramı ilk kez Amerikalı iktisatçılar tarafından öne sürülmüştür. Kurumsallaşma teorileri, kurumların değişen ekonomik şartlara uyum gösterebilmesi ve devamlılıklarını sağlayabilmeleri için ortaya atılmıştır.
İşletmelerin kurumsallaşması, belirli kişi veya kişilerin varlığına bağlı olmadan, kurumun bir sistem üzerinde devamlılığını sürdürebilmesi olarak ifade edilebilir. Her sistemde olduğu gibi kurumsal bir yapıda da sistemin farklı unsurlarının birbiriyle ve sistemin bütünüyle ilişkisinin belirlenmesi, farklı rol ve görevlerin tanımlanması, sağlıklı bir işleyiş kurulması için zorunludur. DiMaggio ve Powel’a (1983) göre kurumsallaşma sürecindeki işletmeler tekrarlanan örgüt davranışlarını kurumun alışkanlıklarına çevirerek kuruma özgü kuralların yaratılmasını sağlarlar. Bu davranışlar, kurumdaki bireylerin birbirleriyle selamlaşma biçimi veya ödül ve ceza sistemleri gibi hususlardan bazılarıdır. Kurumsallaşmadan söz edilebilmesi için kurumda alışkanlık hâline gelen davranışların olması gerekir.
İşletmeler de bireyler gibi kendilerine rol model almaktadır. İşletmeler hem belirsizlikten kurtulmak hem de bazı konularda tecrübe edinerek öğrenecek kadar zaman ve maddi kaynaklarını kaybetmemek için başarılı ve öncü işletmeleri taklit etmektedir. Böylelikle kurumsallaşmaya olanak tanınmaktadır. Kurumsallaşma, kurum yapısının belli kural ve standartlar içinde yeniden yapılandırılması, yönetici ve çalışanların işin uzmanı bireylerden olması ve kurumun bilgiye dayalı bir anlayış içinde çalışması demektir. Kurumsallaşma, bir işletmenin diğer bir işletmeden farklı olarak kendine has bir kimliğinin olduğu, toplumsal ihtiyaçlara uyum sağlayan organizasyonel anlamda duyarlı ve esnek bir oluşumu desteklemektedir.
Kurumsallaşmanın Önemi
Değişim hayatımızın vazgeçilmez bir unsurudur. İşletmelerde, insanların davranışlarında, fikirlerinde ve içinde yaşadığımız dünyanın her alanında değişim gerçekleşir. Küreselleşme ile birlikte rekabette de hızlı bir değişim sürecinin yaşanması, işletmelerin kurumsallaşmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Girişimcinin vizyonu ve sahip olduğu değer ve inançların, kurumun stratejisi üzerinde oldukça etkili olduğu bir gerçektir. Bu durum ise aile işletmesinin kurumsallaşmasındaki önemli etkilerinden birini oluşturmaktadır. İşletmelerin nesilden nesile aktarımı ve devamlılığının sağlaması, özellikle küçük ölçekli işletmelerde önemli olan hayati konulardan biridir ve bu nedenle kurumsallaşmanın işletmeler açısından önemi büyüktür.
Kurumsallaşma düzeyi yüksek olan işletmeler, çevresel değişimlere uyum sağladıktan sonra kurumda yerleşmiş olan misyon, vizyon, amaç, kural ve değerler ile çevrelerini de etkileyerek kişisel değer ve inançlarını işletmenin süreç ve işleyişlerinden uzak tutabilmektelerdir (Bilgin, 2007:28). Kurumsallaşma sayesinde işletmeler, anahtar pozisyonlarda bulunan yöneticilerin ani istifası veya emekli olması gibi beklenmedik durumlara karşı hazırlıklı olmasını sağlar. Bu da bir işletmenin yönetici bireylere karşı bağımlı olmasının önüne geçer.
Kurumsallaşamamış aile işletmelerinde merkeziyetçi bir yönetim, yazılı olmayan örgüt planı, görev ve yetki dağılımının net olmadığı, vâris planlarının bulunmadığı, profesyonel yöneticilerin istihdamına önem verilmediği, tutucu bir yapının hâkim olduğu gibi özellikler dikkat çekmektedir. Bu gibi unsurlar, aile işletmelerinin istikrarsız ve süreklilik arz etmeyen yapısını da ortaya koymaktadır. Bundan dolayı küreselleşen rekabete uyum sağlamak ve sürdürülebilir bir yapı kazanmak için işletmede kurumsallaşma adımlarının atılması büyük önem arz etmektedir.
Kurumsallaşma, aile şirketi tarafından sahip olunan örgütün sistematik olarak kurum kültürüyle oluşmasını ve çalışmasını sağlamaktadır. Kurumsallaşma aynı zamanda finansal yapının oluşumunu da belirleyerek bu konuda bir disiplinin sağlanmasına da olanak tanır. Bu unsurlara ek olarak mülkiyetin ve dağılımının belirlenmesi yönünde de bir standart oluşturulmasına katkıda bulunur. Bugünün küçük işletmeleri dahi kurumsallaşma süreçlerini uygulayarak hayatta kalabileceklerinin farkına varmışlardır. Ülkede kurumsallaşma düzeyinin yüksek olduğu işletmelerin var olması, toplumun sosyoekonomik koşullarını da etkilemektedir. Yüksek düzeyde kurumsallaşma sağlayamayan işletmeler ise rekabet avantajlarını kaybetmektelerdir.
Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz.
Mert, G. (2021). Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma ve Kurumsallaşma Süreci, Ed. Osman Yılmaz ve Gözde Mert, Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma ve Aile Anayasası, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara. https://www.gozdemert.com/ebook/aikaa.pdf